HZ. FATIMA VE ALİ (AS)
Bu yılın son ayi olan Zilhicce'de Hz. Muhammed, sevgili kızı Fâtımatü'z-Zehrâ'yı, Ali'ye vererek onu, kendisine dâmad etti.
Hacc suresinin 19. ayeti kerimesindeki, "Şu iki hasim olan ve Rablerinin dini hakkinda birbirleriyle çekişen zümreden kâflr olanlara, ateşten libaslar biçilnıiştir..." Buhâri, Muslim ve İbn Mâce'nin rivayetlerine göre, bu iki bölük hakkinda nâzil olmuştur, Taberi, Târihinde "Züi-Fekar'dan başka kılıç yok, Ali'den de başka er yok" meâlindeki cümle de o gün duyulmuştur. Gene Taberi, o gün, Hz. Peygamber'in (s.a.a), Ali hakkinda, "O, bendendir, ben Ondanim" buyurduğunu, Cebrâil'in, bu beyâna karşı "Ben de sizdenim" dediğini tahric eder (c.2, s.197). "Kenzü'l-Ummâl" de, "Züi-Fekar'dan başka kılıç yok, Ali'den de başka er yok" diyenin Cebrâil olduğu ve Ali'nin, bunu, Ömer'den sonraki Şûrâ'da bulunanlara söylediği bildirlir (c.3, s.154).
Rivayet ederler ki: Ansardan bazilan, Hz. Ali'yi, Fâtıma'yı istemek hususunda teşvik ettiler. O da, Hz. Peygamber'in huzuruna gidip Fâtıma'yı istedi. Hazret râzı
43
oldu ve "Yâ Ali, düğünde bir ziyafet gerek" buyurdu. Ubade oğlu Sa'd, bir koç kesti. Pişirdiler. Zifaf gecesi Hz. Peygamber, bir kabda abdest aldi, sonra bir avuç su alip Ali'nin ve Fâtıma'nın üstüne serpti ve buyurdu "Allah'im Sen kutlu et onlan ve soylanni."
Enes der ki: Ben, Hz. Peygamber'in yanindaydim. Kendisine vahiy geldi. Kendine gelince "Yâ Enes" dedi, "Biliyor musun, Cebrâil, Arş sahibinden hangi emirle geldi?" Ben, "Babam, anam fedâ olsun sana, ne emir getirdi" dedim. Buyurdu ki: "Cebrâil geldi, Allah, Fâtıma'yı Ali'ye venneni emrediyor." Sonra bana, Sahâbeden bazılarını çağırmamı emretti. Çağırdım, geldiler. Hz. Peygamber, bir nikâh hutbesi okudu, sonunda, "Allah aralarında dirlik-düzenlik versin, soylanni arıtsın, rahmet anahtarları, hikmet mâdenleri kılsın" buyurdu. Sonra Ali'yi çağırdı. Ali, gelince Hz. Peygamber, gülümsiyerek, "Yâ Ali, Allah kizini Fâtıma'yı sana vermemi emrediyor, ben de dört yüz miskal gümüş karşıhğında verdim" buyurdu. Hz. Ali "Râzı oldum yâ Rasülallah" dedi, şükür secdesine kapandı. Başını kaldırınca Hz. Peygamber, "Allah ikinizi de kutlu etsin, sizden birçok tertemiz kişiler türetsin" dedi.
Hz. Ali'den önce Ebû Bekr'le Ömer'in de Fâtıma'yı istediği, fakat Peygamber'in "Allah emrini bekliyorum" dediğini, Hz. Ali isteyince Ali'ye verdiği de rivayet edilmiştir. Hz. Muhammed, Ali'ye, "Bir şeyin var mi?" buyurmuş. Ali, "Bir atim, bir de zırhım var" demişti. Hz. Muhammed. "At sana lâzım, fakat zırhını sat, parasım getir" buyurmuştu. Ali der ki: Zırhı dört yüz
44
seksen dirheme sattım, parayı getirdim, Hz. Peygamber'in kucağına koydum. İçinden bir kabza aldı, Bilâl nerde buyurdu. Bilâl gelince, "Git" buyurdu. "Biraz giizel koku al" ve bir miktar para verdi. Sonra hurma lifinden bir döşek, deriden bir yastik yapmalanni emretti. Evi de kumla döşetti. Ümmü Eymen'e "Fâtıma'yı getir" dedi. Fâtıma gelince Hz. Peygamber su istedi. Bir kapla su getirdiler. Bir avuç alıp Fâtima'nın başına ve göğsüne serpti ve buyurdu: "Allah'im bunu ve soyunu şeytan şerrinden sana emânet ediyorum." Sonra benim başıma ve omuzuma serpip buyurdu: "Bunu da Şeytan'ın şerrinden sana emânet ediyorum."12
12- "Kenzü'1-Ummâl" de (c.5, s.273), Muhıbbü't-Tabari'nin "Zehair"de tahrîc ettikleri hadislerde, Ali'nin (a.s) bu sirada, meleklerin selâmlarım duyduğu zikredilmektedir (s.68).
45
UHUD SAVAŞINDA ALİ (A.S)
Hicretin üçüncü yılı Şevval ayında üç bin kişilik Kureyş ordusu Medine civanndaki Uhud dağının yanındaki Ayneyn tepesinin kenarına kondu. Geldikleri gün Çarşambaydı. Perşembe ve Cuma günü orda kaldılar. Def, davul ve dümbelek çalıp şiirler okumak suretiyle erkekleri savaşa teşvik etmek için kadınlar da gelmişlerdi. Ebû-Süfyan'ın karısı Hind de aralarındaydı. Müşriklerin iki yüzü atlıydı, yedi yüz tanesinde de zırh vardı.
Hz. Peygamber, Medine'de bir savunma harbi yapmak istediği halde sahabeden olan ve hele Bedir savaşında bulunamıyan gençler, düşmanın üstüne gitmek istediler. Hz. Peygamber zırhını kuşanarak çıktıktan sonra pişman oldular, sana tâbiiz, dedilerse de Hz. Peygamber, bir Peygambere, zırhını giyip silâhını kuşandıktan sonra geri dönmek yakışmaz, bâri, bundan sonra beni dinleyin, buyurup yürüdü.
Müslümanlar, bin kişiydi, içlerinde yüz tanesinin zırhı vardı, pek azı da atlıydı. Hz. Peygamber, Cubeyr oğlu Abdullah'ı, elli okçuyla bir gediğe dikmiş ve galip de gelsek, mağlûb da olsak siz yerinizden kımıldamayın, diye emir vermişti.
46
Savaş başlayınca, Hz. Ali, düşmanın bayraktan Ebû-Talha oğlu Talha'yı öldürdü. Bu adama topluluğun koçu derlerdi. Ondan sonra bayrağı alan oğlu Ebû-Said'i, ondan sonra kardeşini, ondan sonra da bayrağı alan köleleri Sevvâb'ı öldürdü. Müşrikler, bozguna uğradılar. Müslümanlar, müşriklerin karargâhına kadar girip ağırlıklarını yağmaya, koyuldular. Bunu gören okçular, Abdullah'i dinlemeyip yerlerini terkettiler. Abdullah'la pek azı kaldı. Bunu fırsat bilen Velid oğlu Hâlid, yanındakilerle beraber şiddetle okçulara saldırdı, hepsini şehit edip ordunun arkasına geçti, Müslümanlar, pek fena bozuldular. Hattâ parolayı bile unutup birbirlerini kiranlar oldu.
Hz Peygamber, âdeta yalnız kaldı ve bizzat savaşmaya koyuldu. Yaralandı, zırh, sağ yanağına battı ve yandişleri kırıldı. Bu sırada, üstüne bir bölük müşrik hücum etti. Hz. Ali, başbuğları olan Abdullah'i Cumaî oğlu Amr'ı öldürdü, dağıldılar. Bunlardan sonra bir bölük daha geldi. Hz. Ali, onlann da başbuğu olan Mâlik-i Âmirî oğlu Beşr'i öldürdü, onlar da dağıldılar.
Sahabenin birçoğu, İbn-i Kamie'nin, Muhammed'i öldürdüm demesi üzerine tamamıyle savaştan el çekmişti. Hâlbuki bu adam, Peygamber'e benzeyen Umayr oğlu Mıs'ab'ı şehit etmiş, Muhammed'i öldürdüğünü sanmıştı. Mâlikü'l-Hazreci oğlu Kâ'b'ın, Peygamberi görüp sahabeye haber vermesinden sonra dağılanların bir kısmı, hazretin yanına gelmişler, Hz. Ali (a.s), su getirip yüzünü yıkamış, Ebû-Ubeyde yanağına batan zırh halkasını, dışleriyle çıkarmış, yerinden boşanan kanı, Ebû-Said'il-
47
Hudri'nin babası Mâlik emmiş, sonra Hz. Peygamber, abdest almış, öğle namazını kılmışlardı.
İmam Hasan, Uhud savaşından sonra dunyaya geldi.
Hicretin dördüncü yılı Rebiulevvel ayında, Beni-Nadir üzerine gidilirken sancak, Hz. Ali'deydi. Bu yil imam Huseyn doğdu. Aynı yılın Zilka'desinde, Hz. Muhammed (s.a.a), Uhud'da, müşriklere verdiği sözü tutup Bedir'e gitti, fakat müşrikler, döndüler, savaş olmadı. Bu yürüyüşte sancak, Hz. Ali'deydi.
48
Dostları ilə paylaş: |