2- Müminlere Değil de Kafirlere Dostluk:
Müminlere gösterilmesi gereken bütün dostluk görüntülerini, münafıkların kâfir kardeşlerine yönlendirmesi ile iş bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor. Şayet bizler bütün Müslümanların yöneticilerini düşünürsek, -Allah’ın merhamet ettikleri dışında - onlardan hiçbirinin kâfirlere dostluk sıfatlarından geri kalmadıklarını buluruz. Allah Teala buyuruyor ki; “Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.”(Nisa 138-139)
İbn Cerir, “Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler,” kavli hakkında diyor ki; “Allah peygamberine münafıkların sıfatlarından haber vererek diyor ki; “Ey Muhammed! Müminleri bırakıp da bana kâfir olan ve dinime karşı çıkan kâfirleri dostlar – yani yardımcılar – edinen münafıkları azapla müjdele, izzeti onların yanında mı arıyorlar? Bana iman edenleri bırakıp da güç ve kuvveti onları dost edinmekle mi istiyorlar? Şüphesiz bütün izzet yalnızca Allah’a aittir. Kâfirleri dost edinenler izzeti onların yanında arıyorlar. Hâlbuki onlar zillet ehlidir. İzzet ve gücün sahibi olan Allah katındaki izzeti, güç, kuvvet ve yardımı Müminleri dost edinerek isteyemezler mi? Hâlbuki Allah dilediğini aziz, dilediğini zelil eder.”
El-Kurtubî ayet hakkında şöyle der; “Kâfirlerle dostluk yasaklandığı gibi, din ile ilgili işler hususunda onları yardımcı edinmek de yasaklanmaktadır. Sahih’te Âişe radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre, müşriklerden birisi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte çarpışmak üzere arkadan yetişti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: "Geri dön. Çünkü biz hiçbir müşrikten yardım istemeyiz" diye cevap verdi.”
Lakin nifak, bu ayetlere aldırmayan pek çok kimsede ortaya çıkmaktadır. Hüccetleri gördükleri zaman ağızlarından çıkan mazereti, fiillerinden önce kalpleri yalanlar. Onların şöyle dediklerini görürsün; “Böyle yapmak zorundayız çünkü bu siyasetin gereğidir.” Bir diğeri; “Dünyadan el etek çekmemizi mi istiyorsunuz?” der. Bir başkası da; “Şöyle yapsaydık ne dersiniz” Allah Teala’nın buyurduğu gibi; “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. Kalplerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.” (Maide 51-52)
İbn Cerir, ““Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar” ayeti hakkında der ki; “Kim müminleri bırakıp Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinirse onlardandır. Kim müminlere karşı onlara dostluk ederse onların dinindendir. Zira herkes ancak dininden olanla veya üzerinde olduğu şeye razı olarak dostluk eder. Onun dininden razı olduğu zaman onun muhalifine de düşmanlık etmiş olur. Böylece onunla aynı hükme dâhil olur. Bu yüzden bazı âlimler, Tağlib oğullarının kestikleri, kadınlarının nikâhlanması ve benzer hususlarda onlar hakkında Hıristiyanlar gibi hüküm vermişlerdir. Nesepleri ve dinlerinin aslı farklı olsa da, İsrail oğullarına dostluklarından, onlardan razı olmalarından ve onlara yardım etmelerinden ötürü böyle hüküm verilmiştir. Bu açıkça, kim bir kimsenin dinini din edinirse onunla aynı hükümdedir şeklindeki sözlerimizin doğrulunu göstermektedir…”
Eş-Şevkanî, “Kalplerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün.” Kavli hakkında şöyle der; “yani; kalplerinde nifak hastalığı olmasının sebebi, onlarla dostluk etme suçunu işleyerek küfre düşmeleridir.”
Onların elinde hüccet çoktur. Lakin göğüslerinde gizledikleri daha büyüktür. Yaptıkları şeyler, bu hüccetlerini yalanlamaktadır. Sevgi, muhabbet ve kardeşliğin aralarını pekiştirdiğini görürsün. Hatta o hadde gelmiştir ki, onlardan biri, üç dinin aslının bir olduğu iddiasıyla Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların kardeş olduklarını nida eder. La ilahe illallah! Dinin garipliği ne hale geldi?! Bu ayan beyan Müslüman dinleyicilerden hiçbir tepki görmeden oluyor! Müslümanların yöneticilerinin çoğu kâfirlere mahkûmdur. Bu sınırda da kalmadıkları gibi Müslümanlardan uzaklığı artırmışlardır.
Müslümanların çoğu kâfirlere muhabbet ederler. Hatta dostluklarının en düşük mertebesi, onların temsilcilerinden özür dileyerek sevgi göstermeleridir. Onlar Allah’ın emirlerine uygun yaşayan ve yasaklarından sakınan bütün Müslümanlara buğz ve düşmanlık ederler. Müslümanları mahkûm eden pek çok yöneticinin yaptığı gibi onlardan uzak olduklarını açıklarlar. Bu günlerde dostluk ve düşmanlık dengeleri bu dereceye gelinceye kadar değişmiştir. Zannederim ki, kâfirlere dostluk edip müminlere buğz etmeyen kimseler ancak çok az kimselerdir. Onlar hakikatlerin şuurunda olmayan, kalpleri kapalı insanlar arasındaki şuurlu gariplerdir. O halde münafıkların kâfirlere ve Yahudilere dostlukları yeni değildir. Bilakis o öncülerinin amelidir. Allah Teala’nın şu ayetlerini okumadın mı?;
“Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey çok kötüdür! Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır. Onların malları da oğulları da Allah'a karşı kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardır. O gün Allah onların hepsini yeniden diriltecek, onlar da dünyada size yemin ettikleri gibi, O'na yemin edeceklerdir. Kendilerinin bir şey (hakikat) üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar gerçekten yalancıdırlar. Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıptadırlar.”(Mücadele 14-19)
Şu günlerde bu münafıkların Allah’tan başkası için yeni dostluk programları yaptıklarını, vatan için, anayasa için vs. dostluk dediklerini işitiyoruz. Allah buyuruyor ki; “Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.”(Maide 55-56)
Cenaze törenlerine, bayramlarına katılarak, tarihlerini yazarak, bayramlarını kutlayarak onlarla sevinir, onlarla hüzünlenirler. Yine bu günlerde pek çok münafık yönetici veya bazı yönetilenlerin vatan için ve anayasa için dostluk seslerini yükselttiklerini işitiyoruz. Batıdan gelen bundan başka da batıl şiarlar vardır. Başkanlardan birinin insanları şöyle emrederek yönlendirdiğini duydum; “Dostlarınız yalnızca vatan için ve anayasa için dost olsun. – veya bu anlamda bir şey dedi. –“ durumu en iyi olan; “Allah, vatan ve devrim için” diyerek vatan ve devrimi Allah’a eş tutuyor, müminlere ve Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’e dostluğu kaldırıyor. Bu, ayette anlatılmıştır ve dinde bilinen bir şeydir.
Dostları ilə paylaş: |