Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah zulmeden bir kavme hidayet vermez.
Edip Yüksel Meali
Sana cevap vermezlerse bil ki sadece kuruntularına uyuyorlar. ALLAH'tan gelen bir yol gösterici olmadan, kuruntularına uyandan daha sapık kim olabilir? Kuşkusuz ALLAH zalim halkı doğruya iletmez.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.
Süleyman Ateş Meali
Eğer sana cevap veremezlerse bil ki onlar, keyiflerine uyuyorlar. Allah'tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir? Muhakkak ki Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bunun üzerine sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sadece iğreti arzularına uyuyorlar. Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Yusuf Ali (English)
But if they hearken not(3383) to thee, know that they only follow their own lusts: and who is more astray than one who follow his own lusts, devoid of guidance from Allah. for Allah guides not people given to wrong-doing. *
M. Pickthall (English)
And if they answer thee not, then know that what they follow is their lusts. And who goeth farther astray than he who followeth his lust without guidance from Allah. Lo! Allah guideth not wrongdoing folk.
Kasas Suresi 76
اِنَّ
elbette
قَارُونَ
Karun
كَانَ
idi
مِنْ قَوْمِ
kavminden
مُوسٰى
Musa\nın
فَبَغٰى
azgınlık etti
عَلَيْهِمْۖ
onlara karşı
وَاٰتَيْنَاهُ
ona vermiştik
مِنَ الْكُنُوزِ
hazineler
مَٓا
ki
اِنَّ
muhakkak
مَفَاتِحَهُ
onun anahtarları
لَتَنُٓوأُ
ağır geliyordu
بِالْعُصْبَةِ
bir topluluğa
اُو۬لِي الْقُوَّةِۗ
güçlü
اِذْ
hani
قَالَ
demişti ki
لَهُ
ona
قَوْمُهُ
kavmi
لَا تَفْرَحْ
şımarma
اِنَّ
şüphesiz
اللّٰهَ
Allah
لَا يُحِبُّ
sevmez
الْفَرِح۪ينَ
şımarıkları
Türkçe Transcript (*)
İnne kârûne kâne min kavmi mûsâ febeġâ ‘aleyhim(s) veâteynâhu mine-lkunûzi mâ inne mefâtihahu letenû-u bil’usbeti ulî-lkuvveti iż kâle lehu kavmuhu lâ tefrah(s) inna(A)llâhe lâ yuhibbu-lferihîn(e)
Ali Bulaç Meali
Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: 'Şımararak sevinme, çünkü Allah şımararak sevince kapılanları sevmez.'
Edip Yüksel Meali
Karun, Musa'nın halkından olmasına rağmen ihanet edip onlara zulmetti. Kendisine öyle hazineler vermiştik ki anahtarları güçlü bir topluluğa bile ağır geliyordu. Halkı ona şöyle demişti: "Şımarma, ALLAH şımaranları sevmez."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez."
Süleyman Ateş Meali
Karun, Musa'nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki onun (hazinelerinin) anahtarlarını (taşımak), güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma, Allah, şımarıkları sevmez."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."
Yusuf Ali (English)
Qarun was doubtless,(3404) of the people of Moses; but he acted insolently towards them: such were the treasures We(3405) had bestowed on him that their very keys would have been a burden to a body of strong men:(3406) Behold, his people said to him: "Exult not, for Allah loveth not those who exult (in riches). *
M. Pickthall (English)
Now Korah was of Moses folk, but he oppressed them and We gave him so much treasure that the stores thereof would verily have been a burden for a troop of mighty men. When his own folk said unto him: Exult not; lo! Allah loveth not the exultant;
Hani Musa genç yardımcısına demişti: 'İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.'
Edip Yüksel Meali
Musa, genç yoldaşına, "Yıllarca yürümeyi gerektirse de iki denizin birleştiği yere varmadan dinlenmeyeceğim," demişti.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut senelerce gideceğim."
Süleyman Ateş Meali
Musa uşağına demişti ki: "Durmayıp ya iki denizin birleştiği yere varacağım veya uzun bir zaman yürüyeceğim."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bir zaman Mûsa, genç dostuna şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere kadar hiç durmadan yürüyeceğim yahut da seneler ve seneler harcayacağım."
Yusuf Ali (English)
Behold, Moses said(2404) to his attendant, "I will not give up until I reach the junction of the two(2405) seas or (until) I spend years and years in travel."(2406) *
M. Pickthall (English)
And when Moses said unto his servant: I will not give up until I reach the point where the two rivers meet, though I march on for ages.
Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.