Cümlenin éyniyyeti—Formal cehetden mübteda ile ħeberin yérinin deyişilmesinin mümkünlüyü. Ataların yolu—oğulların yoludur /Оğulların yolu—ataların ydludur. Kéçel heseny/hdsen kéçel. Ne déyirsen dé körümy/Dé körüm ne déyirsen.
ÉYNİKÖKLÜ SÖZLER — Éyni kökden düzelen sözler: başla, •başlıġ, başçı, başsız, başlı, başlı-başına, baş-başa, başa-baş. Bütün bunlar baş sözünden düzeldilmişdir.
ÉYNİ HAL DÜZÜMÜ — Éyni hal formasındakı bir néçe sözün yanaşı kelmesinden ibaret üslubi nöġsan. Meselen, Dünenden év-den çıħandan soruşdu. Elinin ġardaşının kitabının vğreġi.
ÉYHAM — Sabit birleşmelerin, meşhur ifadelerin terkibindeki bütün vahidlerin déyil, yalnız bir néçesinin teleffüz édilmesinden ibaret üslubi ġayda: Bu da olaçaġ Lale-şele meselesi. (S. Rehimov). İfadenin tam şekli: Ya lele şeleni basaçaġ, ya şele leleni. Helğ ağ kürkü bürün, yazda yaşıl don da kéyersen. Ġoradan halva yéyersen (Şehriyar). İfadenin tam şekli béledir: Sğbr éld halva bişer, éy ġora senden; Bğslğsen atlaz olar tut yarpağından.
ÉKVİVALÉNT—Başġa bir nitġ vahidinin funksiyasını yérine yétiren nitġ vahidi. Mütleġ sintaktik ékvivaléntler—Öz ġuruluşuna, sintaktik terkibine köre birbirine tam uyğun olan sintaktik vahidler, tam paralélizm -Sintaktik ékvivaléntler- Me'na ve funksiyaca uyğun kelib, strukturunda cüzi ferġler olan sintaktik vahidler: N déyirsen de körüm—Dé körüm ne déyirsen? Déyirzm kédek—Kédek déyirem. Sözün ékvivalénti. Funksiyaca söze meħsus sintaktik vezifede işlenen söz birleşmesi. Adeten, sabit birleşmelerin ekseriyyetinin bir sözden ibaret ékvivalénti olur: başa düşmek—anlamaġ. Cümlenin ékvivalénti—Söz cümleler, ġiymetlendirici cümleler, vokativler ve s. cümle déyil, cümleniş ékvivalénti hésab olunur.
ÉKZОNİM — Mueyyen bir dilin yayıldığı erazide olmaya» fonémlerinin terkibine, ifade şekline ve yazılışına köre müasir forması yazılı menbelerdeki ilkin formasına uyğun kelmeyen,. lakin toponim en'enesinde ġalan ħüsusi ad. Mes: ital. Kota—rus,, Rim—azerb. Roma; fr. Rapz—rus. parij—azerb. paris; iMép— Véna—Vyana; /Marop—Néapolh—Néapol ve s.
ÉKZОTİK LÉKSİKA—Nitġe ħüsusi kolorit vérmek meġsedi ile başġa dillerden (adeten kéniş yayılmamış) alınıb işledilen söz ve ya ifadeler. Bir sıra bedii eserlerde işlenen érmeni diline meħsus—asma, ġamas-ġmaas, kink-hink-hink, dasnı hink kimi vahidler ékzotik léksikaya misal ola biler.
ÉKKLÉZİОNİM — Merasimlerin, adet ve en'enelerin heyata! kéçirildiyi yérlerin ħüsusi adı, hemçinin kilse, mescid, vaħtile muġeddes sayılan daş, bulaġ, ağac adları. Meselen, Novġorodda Sofiya kilsesi, Moskva krémlinde Uspénski kilsesi, Bakıda Köy mvsçid, Ateşkah, Tezepir mesnidi ve s.
ÉKSKURSİYA — Nitġ orġanlarının müeyyen sesin meħreçv: üçün teleb olunan veziyyete düşmesi; meħrecin ilkin merhelesi; başlanğıc.
ÉKSPİRASİYA — Nitġ seslerinin emele kelmesi üçün hava aħınının ağ ciyerden ses kaıalı vasitesile hereketi.
ÉKSPİRATОR — Ékspirasiya ile elaġedar, akspirasiya netiçesinde emele kelen. Ékspirator sesler. Ékspirator vurğu Baħ: Dinamik vurğu. Ékspirator héca nezeriyyesi—Teleffüz zamanı küclü hava aħınının te'siri neticesinde héca düzelden éléméntin ferġlendiyini kösteren nezeriyye.
ÉKSPLİSİT — Açıġ şekilde (seslenen nitġde) ifade édilen; öz ifadesini réal terzde tapmış olan. Adeten, «implisit» términi ile ġarşılaşdırılır. Éksplisit aktualizator. Éksplisit aktuallaşdırma.
ÉKSPLОZİYA — partlayan samitlerin meħrecinin üçüncü, son merhelesi; rékursiya.
ÉKSPRÉSSİV — İfadeli, te'sirli, éksprésiyaya malik olan. Ékspréssiv nitġ. Ékspréssiv ifade. Dilin ékspréssiv funksiyası. Ékspréssiv léksika—Nevaziş, zarafat, istéhza, rişħend, beyenmeme, ħoşlamama, laġéydlik, é'tinasızlıġ ve s. ifade éden sözler. Buyur, ağa! Ezizim! Laylay, béişyim laylay! Çerençi, Boşboğaz. Açıdil. Közüdar. dliaçıġ. Kombul. Kopçu.
ÉKSPRÉSSİV AD — her hansı ħususi obyéktin émosional me'na daşıyan adı. Toponim: İtġapan kendi. Ġapazlı kendi. Danabaş kendi. Deççalabad ve s; antroponim: Nağdalı, Kemfürsetov, Sebzeli Buğa bey; Eli Eyrizade; Klyonka Yedilla, heyasız Sekine; Mir Mişa, Komik Namik; zoonim: Teke bey, Tıġ-tıġ ħanım, Ħoruz baba,. Tülkü Lele ve s.
ÉKSPRÉSSİYA — Nitġin obrazlılıġ, émosionallıġ kéyfiyyeti. Ħüsusi nevaziş—ezizleme, kiçiltme bildiren şekilçiler, meçazlar,. ritorik fiġurlar ékspréssiya vasiteleri hésab olunur.
ÉKSTÉNSİОNAL—Dil vahidinin nominativ (adlandırma) ceheti; kontékstde ferdi eşyalara müvafiġ kelib/kelmemesi baħımından nezerden kéçirilen dil vahidi. Adeten, «inténéional» términi ile ġarşılaşdırılır. Éksténsional me'na.
ÉLİZİYA — Saitle biten dil vahidinden sonra saitle başlanan söz keldikde evvelki vahpdin son saitinin düşmesi, mħtisarı; sesdüşümü. Eli+Esger—Elesger. Eli+Ağa—Elağa.
ÉLLİpSİS — İfadenin her hansı bir éléméntinin buraħılması (atılması, iħtnsarı). hemin élémént metnden ve situasiyadan asılı olaraġ asanlıġla berpa édile biler. Meselen: a) şekilçiler atılır: Lakin nller ağırdı; Künler yamai uġursuz (-du); b) sözler atılır: Analar sülh isteyir; Ağalar dava (isteyir). Üzlerde .bir intizar (var), Baħışlarda bir maraġ (var) (R. Rza).
ÉLLİpTİK—Éllipsis hadisesine me'ruz ġalmış, éllipsis ile elaġedar, bağlı olap. Élliptik cümle. Élliptik ifade. Élliptik ħüsusi ad—İki ve daha artıġ sözlü, iki ve daha artıġ adlar ġrupuna daħnl olan adlarda bir ve ya bir néçe sözün, bir ve ya bir néçe esasıp buraħılması netiçesinde yaranan ħüsusi ad forması: Bakı şehğri—>Bakı. Çéyranbatan ġesebesi-/Çéyranbatan. Ħezer de-nizi—+Ħezer. Kur çayı-*-Kür; Denizkenarı bulvar-/Bulvar; Semed Vurğun Vğkilov-/-Semed Vurğun; İlyas Yusif oğlu Nizami Kğnçevi/Nizami Kençevi.
Élliptik adlardan daha çoħ şnfahi nitġde, bedii edebiyyatda istifade olunur.
ÉMA — Dilin struktur vahpdi, strugtur ünsürü me'nasına kelen şekilçi olub, foném, morfém, sémém, sémantém ve s. kimi términlerin terkibinde işlenir. Allo—ünsürü ile ġarşılaşdırı.lır ve ondan ferġlendirilir, Çünki allo—ünsürü de şekilçi olub, .dilin yoħ, nitġin struktur vahidi me'nası (alloloġ, allomorf, allosém ve s.) daşıyır.
ÉMОSİОNAL LÉKSİKA — Sabit émosional renkarenkliye malik söz ve ifadeler. Meselen, kiçiltme ve ya ezizleme anlayışı bildirei şekilçileri ġebul étmiş vahidler (ananığaz, sévdiçiyim. anaşım), nida me'nalı (ilahi! aman allah!) sözler émosional léksikaya daħildir. hemçinin insanın kéçirdiyi hiss-heyecanla bağlı ifadeler de buraya aid édile biler: ġem, keder, sévinç, héyret, heyecan, ġorħu.
ÉMОTİV FUNKSİYA — Danışanın şptinde öz hisslerini ve iradi ħüsusiyyetlerini ifade étme funksiyası. Émotiv funksiya da seçiyyevi ifade vasiteleri ile bağlıdır. Burada ezizleme— kiçiltme bildiren sözdüzeldici vasiteler ħüsusi yér tutur.
ÉMFAZA — İntonasiya, tekrar, söz sırası ve s. vasitesile nitġin émosionallığını şiddetlendirmek, söylem daħilinde bu ve ya diğer ünsürü ferġlendirib nezere çatdırmaġ. Éy çerħ! Bu eġd olanda möhkem; Belke yoħ idin orada sğn hem (M. Füzuli). Könlü-mun sévkili mehbubu menim; Vetenimdir, vetenimdir, vetenim (A. Sehhet).
ÉMFATİK — Émfaza seçiyyeli, émfaza yaratmaġ meġsadi ile neşelenen Émfatik tekrar. Émfatik intonasnya. Émfatik nitġ. Émfatik vurğu—Cümlede ifadeliliy», te'sirlpliyi ġüvvetlendirmek üçün bu ve ya diğer sözün teleffüzce ferġlendirilmesi, nezere çarpdırılması. Aşağıdakı béytde ikinci «sözdür» söz—forma émfatik vurġu ile teleffüz édilir. Çan sözdür, jzr bilirse insan; Sözdür ki, déyirler özkedir çan (M. Füzuli).
ÉNALLAĠA — Nitġde söz-formalar arasında me'na elaġesi, me'na uyġunluğu olduğu halda, formal-ġrammatik uyğunluğun, uzlaşmanın pozulması: Sizden ayrılanda, dağlar, çavandım; İndi hüzuruna ġoça kğlmişğm (Ġ. Ġasımzade). Burada sizden ve dağlar kimi cemlik bildiren sözformalar me"naça elaġedar olduğu halda, hüzuruna tekde işedilmişdir. Başġa misal: Aħan çaylar, sen kimin-sen? Mene körpü salanın (C. Cabbarlı).
ÉNANTİОSÉMİYA — 1. Sözün, ifadenin, şekilçinin antonim me'nalar bildirme ħüsusiyyeti. Meselen, «Borçlu borçlunun sağlığını ister» ifadesindeki éyni borçlu sözlerinden biri «borc alan», ikincisi «borç véren» me'nasındadır. 2. Baħ: antifrazis.
ÉNÉRKÉYYA—Nitġ ile ġırılmaz şekilde elaġedar olan dil; yalnız nitġde ve nitġ vasitesi ile mövcud olan, hereket ve deyişme prosésinde köturülmüş dil. Bu términi ireli süren V. humboldt bunu «dil fealiyyetdir (fealiyyet prosésidir)» kimi seciyyelendirmişdir. Adeten, érġon términi ile ġarşılaşdırılır. V. humboldtun énérkéyya—érġon binar ġarşılaşdırması te'siri ile F. dé Sössür dil—nitġ ġarşılaşdırmasını ireli atmışdır.
ÉNEN — 1. Fasilenin (pauzanın) sonuna yaħın danışıġ orġanlarının kerkinliyinin zeiflemesi ile seciyyelenen; önde (evvelde) en çoħ inténsivliye malik olan. Énğn sesler. Énen ritm. Énen diftonġ—1. Terkibindeki saitlerden yalnız birincisi héca-düzelden sait kimi işlenen diftonġ. 2. Mélodik eyrinin énme istiġametindeki deyişiklik. Énen ton. Énen vurğu—Tonun daima énmesi ve hécanın sonuna yaħın ġüvvenin azalması ile seciyyelenen héca vurğusu. Énen intonasiya—Söylemin bitdiyini bildirmek üçün zeifleyen, alçalan intonasiya. 3. Ékspréssivémosional kéyfiyyetin tedricen zeiflemesi ile seciyyelenen.
ÉNKLİZA—Birleşmenin sonundakı vurğusuz sözün evvelde kelen vurğulu sözden teleffüzce asılılığı. Menim üçün. Senin ile...
ÉNKLİTİKA — Vurğulu sözden sonra kelib teleffüzce ondan asılı olan vurğusuz söz. Kimden ötrü. Sene sarı.
ÉpÉNTÉZA — Müeyyen morfoloji ve fonétik ġanunların te'siri ile sözün terkibine sonradan seslerin elave édilmesi: Şehr— şeher. Héyf—héyif. Nesl—nesil. Muşt(u)—muştuluġ.
ÉpİĠRAFİKA — Ġedimde daş, métal, ağac ve ġaya üzerinde yazılmış yazıları öyrenen élm.
ÉpİMОNA—Söz ve ya söz birleşmesinin ġismen deyişilmiş şekilde tekrarlanmasından ibaret ritorik fiġur. Mende deħinéçe menlik olsun. Menden meni isteyen ne bulsun? (M. Füzuli) Ġiyametler ġiyamında ġiyam étmiş ġiyametdir (Ġövsi).
ÉpİSÉMÉM — Sintaktik me'nalı en kiçik struktur vahid, taġmémin me'nası, mezmun ceheti.
ÉNİSTОLYAR—Mektub, nesihetname, öyüdname, müracietname, ħatire terzinde yazılan bedii edebiyyata meħsus. Épistolyar edebiyyat. Épistolyar üslub.
ÉpİTÉT — Оbrazlı, bedii te'yin; adi (ġrammatik) te'yinden ferġli olaraġ mecaz növü hésab édilir, çünki adeten mecazi me'nada olur. Şıltaġ lepeler ġoça dünya, ölü şeher, ġara niyyet, istiġanlı adam. Müġzyyed épitét—Dilde sabit şekil almış, sabit birleşmeler terkibinde işlenen épitét, Şirin söz, açı dil, şehla köz, ay ġabaġ, lale yanaġ, beyaz buħaġ, ana veten, doğma yurd.
ÉpİFОRA — paralél vahidlerin (misra, béyt, bend, cümle, ifade ve s.) sonunda éyni ünsürlerin tekrarlanmasından ibaret ritorik fiġur. Adeten anafora ile ġarşılaşdırılır. Épiforadan meġsed bedii dilin ifadeliliyini te'min étmekdir. İreli, yoldaşlar yéne ireli! (M. hüséyn)
Körpeler böyüdü, kençler ġoçaldı.
Zaman yaşa doldu, insan aġıla.
Torpağın şöhreti köye uçaldı,
Ne şé're sığışdı, ne de nağıla.
Zaman yaşa doldu, insan ağıla. (S. Vurğun).
ÉpОNİM —her hansı başġa onimin yaranmasına ħidmet éden şeħs adı: Ħalġ ġenremanı Babek, Babek rnu, İnġilabçı M. Eziz-beyov-*-Ezizbeyov r-nu. Sosialist Emeyi Ġehremanı Sévil Ġazıyéva >-Sévil Ġazıyéva adına priz; şeħs adı: Mirze—fam- Mirzeyév ve s.
ÉpОĦОNİM — Beşer tariħinde ħüsusi ehemiyyete malik devr-lerin adı. İntibah dövrü. Kommunizm dövrü ve ġ.
ÉRĠATİV CÜMLE ĠURULUŞU — Ħeberi te'sirli ve ya te'sirsiz fé'llerden ibaret olduġda mubtedanın müħtolif hallarda işlendiyini eks étdiren cümle ġuruluşu. Ġafġazda, İranda, Ön Asi yada, Amérikada bir sıra dillerde érġativ ġuruluşa malik cümlelerden istifade édilir. Béle dillerde, ismin te'sirlik halı yoħdur. Cümlede vasiteli tamamlıġ adlıġ halda işlenen isimle ifade olunur. Érġativ hal Azerbaycan dilinde her hansı bir hala uyğun kele biler.
ÉRĠОN—Düzeldilib tamamlanmış bitkin bir vahid kimi alınmış dil, nitġ prosésinden asılı olmayan, fealiyyetin donuġ neticesi olan dil. «Dil érġondur» o démekdir ki, dil fealiyyet déyil, fealiyyetin donuġ neticesidir.
ÉRĠОNİM—1. İnsanların işküzar birliklerinin ħüsusn adları, hemçinin ittifaġ, teşkilat, idare ve müessise, korporasiya, cemiyyet, dernek adları: Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BMT). SSRİ Élmler Akadémiyası. Azerbaycan Dövlet Univérsitéti (ADU). Azerbaycan Dövlet Dram téatrı. «Néftçi» idman cemiyyeti. 2. İncesenet eserlerinin ve edebi eserlerin ümumi adı. «Füzuli» kantatası. «Vaġif» opérası. «Lénin» poéması. «Lale» ġızlar ansamblı.
ÉSpÉRANTО — En kéniş miġyasda yayılmış sün'i béynelħalġ dil «Ékspéranto» «inanan, emin olan, arħayın olan» me'nasındadır. Bu ad eslinde 1887çi ilde «Éspéranto» layihesini ireli sürmüş varşavalı köz hekimi Lüdovik Lazar Zaménġofun özüne séçdiyi teħellüsle bağlıdır. Éspéranto dilinin lüğet terkibi esasen ġerbi Avropa dillerinin sözlerinden ibaret idi. Ġrammatik ġuruluşu sade olub, cemi 16 ġaydanı ehate édirdi. her nitġ hissesinin bir şekilçisi vardı. Éspéranto tézlikle bütün dunyaya yayılmağa başladı. 1905-çi ilden é'tibaren démek olar ki, her il éspéranto terefdarlarının çoħ tenteneli kéçen konġrésleri çağırılır. hazırda Ümumdünya Éspéranto Çemiyyeti 14 béynelħalġ, 34 milli teşkilatı ve 1100 yérli teşkilatı ehate édir. Bu dilde yüzlerce ġezét ve jurnal neşr olunur. En böyük Éspéranto kitabħanasında (Londonda) bu dilde neşr édilmiş 30 min adda eser saħlanılır. Külli miġdarda éspéranto—milli dil lüğetlerinden elave, bu dilde 112 términoloji lüğet hazırlanmışdır. Bir çoħ ölkelerde éspéranto dilinde radio vérilişleri aparılır. 32 ölkenin 600 mektebinde 16 mine ġeder uşaġ éspérantonu öyrenmekdedir. Dünyanın 20-den artıġ univérsitétinde ħususi «éspéranto» kursu kéçilir.
ÉTİK —«Émik» olmayan, sémioloji cehetden rélévant olmayan, dil matérialının yalnız fiziki cehetlerine ħas (olan).
ÉTİKОN — hem yaşayış yérinin, erazinin, hem de orada yaşayan ħalġın (étnosun) éyni adla adlanması (hem ġedim ve orta esr, hem de müasir tariħçilerin tedġiġatına esasen). Azerbaycan (SSR)Azerbayçan (ħalġı), Ukrayna (SSR)Ukrayna (ħalġı).
ÉTİMОLОJİ— Dil vahidlerinin menşeyi ile, étimolokiyası ile elaġedar (ola::y. Étimoloji me'na. Étimoloji struktur. Оrfoġrafiyada étimoloji prinsip.
ÉTİMОLОJİ ELAĠENİN İTMESİ — Sözün ilkin kökü ile étimoloji elaġeden MYhrum olması; sade ve mürekkeb sözlerde morfémlerin ġovuşması neticesinde me'na motivleşmesinin itmesi, sözün sadeleşmesi. Étimoloji elaġenin itmesinin müħtelif sebebleri ola biler: sözler arasında elaġeleri pozan ses deyişmeleri, be'zi kéhne şekilçilerin ġéyrimehsuldarlığı, bu ve ya diğer eşya adının şerti seciyye daşıması ve s. Bu hadise neticesinde obyéktiv alemin eşya ve hadiselerinin motivlenmiş adları motivlenmemiş adlara çévrilir.
ÉTİMОLОJİ ОMОNİM — Dilin ses sistéminin inkişafı prosésinde baş véren ses deyişmeleri neticesinde méydana çıħan omonim: düm (düm ġara)—düm (dümdüz), keklik, (ġuş adı)—keklik («kekliyi azmaġ» ifadesinin terkibinde).
ÉTİMОLОJİ TEHLİL — Sözün evveller hansı morfoloji ġuruluşa malik olduğunu, onun ġedim, sözdüzeltme elaġelerini, ne zaman ve hansı menbeden teşekkül édib yayıldığını, hansı vahidlerden düzeldiyini müeyyenleşdirmek meġsedi küden tehlil.
ÉTİMОLОJİ FİĠUR—Éyni söz birleşmesi ve cümle terkibinde éyni kökden duzelen vahidlerin bağlılığı ile méydana çıħan ritorik fiġur: külmek, külür, ölen öldü (ġalan ġaldı), aşıġ olmağına aşıġdır, say saymaġ, yazı yazmaġ.
ÉTİMОLОKİYA — 1. Ayrı-ayrı sözlerin, morfémlerin menşeyini ve tariħini öyrenmekle meşğul olan dilçilik şö'besi. 2. Söz ve morfémlerin menşeyi ve tariħi. Yalan(çı) étimolokiya—Başġa dillerden alınma sözlerin ve ya ana diline meħsus sözün étimoloji terkibi haġġında sehv, yanlış mülahize. Meselen, ġarpız sözünün menşeçe Fars diline meħsus, «ħerbuze» sözünden, köyerçin sözünün «köy renk» sözünden olduğunu késtermek ve s. Ħalġ étimolokiyası—Sözlerin menşeyini élmi şekilde tedġiġ étmek evezine, onların daħili formasını tam serbest, iħtiyari şekilde şerh étme; paronimik attraksiya. 1929-cu ilde yazdığı «kulıura lzıka» kitabında meşhur rus sovét dilçisi Ġ. Vinokur savadsız kendlilerin Sovnarkom, USSR, s-ħ. abréviaturlarını daħili formanı bilmediklerinden müvafiġ olaraġ, «sovétskii narodnıi komitét», «upravlénié SSR» ve «sodialistiçéskoé ħoznistvo» şeklinde başa düşdüklerini kösterirdi.
Tariħen «étimolokiya» términi «morfolokiya» me'nasında işidilmiş, dil vahidlerinin ġuruluşu haġġında te'lim kimi başa düşülmüşdür. Étimolokiyanın tariħi çoħ ġedimdir. hele éramızdan evvel VI esrde yunan filosofları sözlerin étimologiyası ile meşğul olmuşlar. Bu élmin banisi Eflatun sayılır. XIII esrde R. Békon, XVIII esrde Léybnis (habéle Rask, pott, Kursius, Fiki) bu élmin inkişafı üçün çoħ iş körmüşler. Lakin étimolokiyanın lmi esasları yalnız müġayiseli-tariħi dilçilik méydana kelenden sonra mueyyenleşdirilmişdir. Çünki yalnız bu dilçilik (ħüsusile kenc ġrammatikler) ses deyişmelerinin ġanunauyğunluġlarını, analokiyaları, söz almanın élmi esaslarını işleye bilmişdir. Étimoloji tedġkġatlarda ses deyişmelerinden méħaniki suretde istifade étmekle kifayetlenmek olmaz. Ġrammatik analokiya, métatéza ve kontaminasiya meseleleri nezeri cehetden esaslandırılmalıdır. Öyrenilen sözün assosiativ elaġeleri nezerden ġaçırılmamalıdır. Élmi esasa malik sémasioloji ġanunlara istinad étmek zeruridir. Dil hadiseleri ana dilinin matérialı esasında, bu da kifayet étmedikde, ġohum dillerin matérialı esasında şerh édilmelidir.
Étimolokiya sözlerin tariħi ve menşeyi haġġında élm olub, tariħi dilçiliyin maraġlı bölmelerindendir. Étimolokiya élmi ħalġın tariħi ile derinden meşğul olur ve buna köre de mühüm tariħi problémlerin Hellinde bu élmin birinci dereceli ehemiyyeti vardır. Étimolokiya tariħen ġedim élmlerdendir. Antik dövrün filosofları ve filoloġları sözlerin menşeyi, onların ilkin me'nası meselesine çoħ böyük diġġet yétirirdiler. Ġedim yunanların fikrince, ilkin me'na esl me'nadır ve ya esl me'na ilkin me'nadır. Оnlar «esllik» ve «ilkinlik» anlayışlarını sinonim kimi başa düşürdüler.
her kes iki ġrup söz éşidir ve ya oħuyur: bunların bir ġisminin me'nası o saat aydın olur, çünki onların modéli aydındır, diğer ġisim sözleri ise yalnız eğĠenevi me'nasını bilenlere aydın olur. Birinci ġrup sözler ona köre aydın olur ki, bunların bildirdiyi anlayışlar diğer anlayışlarla elaġe fonunda anlaşılır ve buna köre de bu anlayışın tesvirinden ve ya ġiymetlendirilmesinden ibaretdir. Bu sözlere tesviri sözler déyilir. İkinci ġrup sözlerin anlaşılması başġa sözlerle elaġedar déyil ve bunlara nominativ sözler déyilir. Nominativ sözlere o sözler daħil olur ki, onlar muħtelif sebebler dolayısı ile (meselen, fonétik deyişmeler, onların eslinde elaġedar olduġları sözlerin me'naca deyişmesi ve ya héç işlenmemesi ve s.) bi.rinci tip sözlerden düzelmişler. Bura hem de alınma sözler (mesolen, mueyyen keşf éden şeħslerin adından ibaret élmi términler) daħildir. Çoħ zaman tesviri sözlerin emele kelmesi üsullarını tedġiġ étme ġaydalarını nominativ sözlere de tetbiġ édirler ki, netiçede çoħlu sehv mülahizeler méydana çıħır. Étimolokiya élminin prédméti her iki söz tipinden istifade étmekde kolléktivin tariħi fealiyyetini tedġiġ étmekden ibaretdir. Bu fealiyyet antik dövrlerden özünü kösterir. Eflatuna köre, dilin «tebietenmi» yarandığını ve ya «razılaşma» ile méydana keldiyini hell étmekde étimolokiya esas, başlıca vasitedir.
Stoiklerin fikrince, étimolokiya neinki söz ile mefhumun éyniyyetini sübut étmelidir, habéle sözü ilkin yaradanların o söze vérdikleri esl me'nanı açmalıdır. Étimolokiya élmini Ġrammatikler filosoflardan eħz étmişdiler ve hemin eħzétme zamanı étimolokiyanın tecrübe ve métodları ile yanaşı, prinsiplerini de menimsemişdiler. Meġsed ise unudulmuşdu. «ÉtimolokiYanın meġsedi sözü öz ilkin formasına aparıb çatdırmaġdan ibaretdir». Varron béle hésab édirdi ki, étimolokiya ġrammatika élminin bir hissesidir ve sözler ne üçün, néçe düzelir sualına cavab vérir. Étimoloji tedġiġatları çetinleşdiren esas meseleler bunlardır: en ġedim dövrlerde yaranmış bir sıra sözler itib kétmişdir; bir sıra sözler sehv üsullarla düzelmişdir; bir sıra sözlerin ses terkibi deyişilmişdir. Tedġiġatçıların fikrince, «sözlerin néce deyişdiyine diġġet yétirenler o sözlerin menşeyini da asanlıġla müeyyenleşdire bilerler». Müasir dilçilerin nezerinde «sözün esl ve ilkin me'nası» anlayışı nisbidir. Sözün ilkin me'nası bu sözün dildeki tariħi ile elaġedar, bu sözü başġa éyniköklü sözlerle, dialékt vahidleri ile müġayise esasında müeyyenleşdirilir. Оdur ki, étimolokiya hem de söz köklerini öyrenen élm kimi anlaşılır. «Étimolokiya» términi dilçilikde nisbeten daha dar me'nada ayrı-ayrı sözlerin menşeyi me'nasında da işledilir. Étimolokiya hem fonétika, hem de sémantika élmleri ile elaġedardır. Fonétik deyişiklik ya ayrı-ayrı sözlerin seslerinde özünü kösterir, ya da sesler özlüyünde (sözlerle elaġedar olmadan) deyişilir. Birinci növ deyişmelere métatéza (yérdeyişme), dissimilyasiya, ġaplolokiya, assimilyasiya daħildir. İkinçi halda fonétik deyişmeler müħtelif sebeblerle (erazi, ictimai şerait, mühit ve s. ile) elaġedar olur. Burada réġulyar (müntezem) ġanunauyğunluġ müeyyen étmek mümkün déyildir. Buna baħmayaraġ sözün Hemin fonétik deyişme, ye'ni forması deyişmeden sözde baş véren me'na deyişmesi kéniş me'nada métaforik deyişmedir. Menşeyine köre ġedim tariħe malik olsa da, étimolokiya élminin başlıca prinsipleri yalnız son zamanlar deġiġleşdirilmiş ve dürüstleşdirilmişdir. ÉTİMОN — Sözün ilkin me'na ve ya şekli.
ÉTNОLİNĠVİSTİKA—Dilin ünsiyyet vasitesi kimi öz vezifesini yérino yétirmesinde ve inkişafında linġvistik ve étnik amillerin ġarşılıġlı elaġesini, dilin ħalġla elaġesini öyrenen makrodilçilik şö'besi. Bu te'lim her bir dili o dilde danışah ħalġıı tariħi inkişafının ve medeniyyetinin tezahüru hésab édir. Muasir étnolinġvistikanın iki ġolu vardır: a) öz menbeyini V. humboldtun idéyalarından köturen alman étnolinġvistikası (h. Kassirér, İ. Trir, L. Vaysġérbér...); b) B. Uorf ve É. Sépirin tedġiġatlarına esaslanan ve Amérika Hindu ġebilelerinin heyat terzini, medeniyyetini ve dillerini éyrenen Amérikan étnolinġvistiħası. Étnolinġvistikaya kére dil ħalġın me'nevi ve medeni heyatının mühum terkib hissesi olub, insanların dünyakörüşüne ve davranışına ehemiyyetli derecede te'sir kösterir.
Étnolinġvistika dilin tekce struktur cehetden éyrenilmesini kifayet hésab étmir. Lakin V. humboldt ve SépirUorf te'liminden te'sirlenen, bir növ dilin felsefesine esaslanan étnolinġvistikanın dolaşıġ ve sehv cehetleri de çoħdur. Meselen, bu felsefe dili ünsiyyet vasitesi hésab étmekden daha çoħ insanla ħarici alem arasındakı «orta bir dünya», aralıġ hadise hésab édir. hemin felsefi cereyanın nümayendelerinin fikrince dil «ictimai varlığı ġavramaġ üçün bir rehberlikdir» ve insanların dünyakörüşü, davranışı ondan (dilden) asılıdır. Buradan béle çıħır ki, tebiet ve cemiyyet ġanunlarını insanın derk étmesi héç de ħariçi alemin ħüsusiyyetlerinde déyil, belke de insanın hansı dile malik olmasından asılıdır.
Bénjamén Uorfun fikrince, her dilin «öz métafizikası» vardır ki, o da insanların baħışlarını ve davranışlarını istiġametlendirir, ġabaġcadan müeyyenleşdirir. Bütün bu idéalist cehetler hemin élmin inkişafına, menfi te'sir kösterir. Lakin étnolinġvistika dil ve psnħolokiya, dil ve medeniyyet, dil ve tariħ problémlerinin tedġiġi ile de meşğul olur ki, bütün bunlar sovét dilçiliyi terefinden de aktual hésab olunur.
ÉTNОNİM —her hansı étnos (étnik ġrup, ġebile, tayfa, ħalġ, millet ve s.) me'nanı ifade éden ad: Azerbaycanlı, kürçü, érmeni, rus, ukraynalı, bélorus, özbek, inkilis, ġıpçaġ, ġaġauz. Azerbaycan dilinin en'enesine köre étnonim tek ve çem formada ola biler.
ÉTNОNİMİKA — Antroponimikanın ħalġların adlarıpı öyrenen sahesi.
ÉTNОNİMLEŞME—Ħüsusi ve ümumi adların étnonime çévrilmesi: bakılılar->-Bakıda yaşayanlar, salyanlılar-^-Salyanda yaşayanlar ve s.
ÉHTİMALİ—1. Éhtimal olunan. Éhtimali forma — Mövcud yazılı abidelerde tesadüf olunmayan, yalnız müġayiseli—tariħi berpa (rékonstruksiya) yolu ile müeyyenleşdirilen forma. Adeten, bu formalar ulduz işaresi ile ġéyd olunur. Réal formanın eksi. Konyuktur forma; 2. Éhtimal, şert, küman me'nasını ifade éden. Éhtimali bağlayıcılar—(eker, herkah, kerçi, ekerçi, eyer...). Éhtimali keleçek zaman — Şerġ budaġ cümlesinin ħeber şeklinin kelecek zaman formasında işlenen ħeberi. Eker o keleçekse, men çıħım kédim. Éhtimali modallıġ—ifadenin mezmununun éhtimal édilmesi, éhtimali şekilde tesevvür édilmesi. Éhtimali cümle—Éhtimal, küman mezmununa malik şert budaġ cümlesi: Ker men men isem, nesen sen éy yar, Ker sen sen isen, neyem menizar? (Füzuli).
EVEZÉTME — 1. Bir dil vahidinin evezine başġasının işledilmesi. Meselen, fé'lin kéçmiş zamanı evezinde indiki zaman şekilçisinin işledilmesi: Dünen bir de körürem ki... 2. Dil vahidleri uzerinde aparılan tedġiġat üsullarından biri. Éyni terkib (metn) daħilinde müħtelif vahidleri evez étmekle onların birbirine nisbetini, elaġesşş müeyyenleşdirmek mümkündür: Üzü kelmemek—sifeti kelmemek—benizi kğlmemek... Bu ġayda ile evezétme esasında müħtelif vahidler arasındakı (misaldakı: üz— sifet—beniz...) sémantik-üslubi benzeyiş ve ferġlerin derecesi aydınlaşdırılır. 3. Baħ. Kommutasiya (2-ci me'nada). Zaman ve şekil formalarında evezétme—hemin ġrammatik formaların öz me'nalarında déyil, ferġli me'nada yalnız metnde kesb étdikleri me'nada işlenmesi: Kéçen il o öz évlerine kelir (kelmiş//keldi eveziıe); Sabah kédirik (kédeceyik//kéderik evezine). Léksik evez-étme—Sözün yéni me'na kesb éderek diğer söz evezinde işlenmesi: Baħım (nöġtéyi-nezer evezine). Uğur (müveffeġiyyet evezine). Yüz-illik (esr evezine).
EVEZLEYİCİ—Yalnız konkrét bir misalda müveġġeti (şerti) olaraġ müeyyen sintaktik vezife daşıyan söz, söz-forma, intonasna. Te'yinin evezleyicisi: Tarap-turup atlılar... Mürekkeb cümle' çn evezleyicisi: Mesele béledir: ya, ya.
EVEZLEME — 1. Baħ. Kommutasiya. 2. Baħ. Substitusiya. 3. Baħ. Supplétivizm.
EVEZLİK — Eşyanın adını, elametlerini, miġdarını ve ya sırasını bildirmeyib, yalnız onlara işare éden sözlerden ibaret nitġ hissesi. Evezliyin katéġorial me'nası, situasiya, nitġ şeraiti ile elaġedar olaraġ eşyanı, elameti, miġdar ve sıranı köstermekden ibaretdir. «Men» nitġ aktının subyéktidir. «О» nitġ aktında iştirak étmeyen şeħsdir. «Bu» danışanın yaħınlığında mévcud olandır. «О» danışandan uzaġda mévçud olandır. Evezlikler cümlede müħtelif nitġ hisselerinin sintaktik funksiyasında çıħış 102
édir; isim—men, sen, o, biz, siz, onlar, kim, ne, kimse, özüm, be'zisi, bezileri, birisi ve s; sifet—bu, o, béle, éle, hemin, haman, öz, hansı, néçe, bütün ve s; say—néçe, ne ġeder, bir ġeder, bir az, bir çoħ ve s; zerf—be'zen, bura, ora, néçe, niye, nzyz, ne üçün, neden ötrü, hara, néçe, ne vaħt, haradan, bir vaħt (zaman), béle, éle ve s. Bağlayıcı evezliyi—Bağlayıcı ve ya bağlayıcı söz yérinde işlenen evezlik: hansı, néçe, kim, ne. Ġayıdış (şeħs) evezliyi — İş kören şeħse münasibeti eks étdiren evezlik; özüm, özün, özü, özümüz, özünüz, özleri. Ġarşılıġ evezliyi—Öz sözünün müħtelif formalarda tekrarından ibaret olub, ġarşılıġ anlayışı bildiren evezlik. Öz-özüme dédim:.. Öz-özüme déyirdim. Biz özümüz-özümüzden hürkmüşük (S. Rohimov) Özleri-özlerin saħlasınlar, men héç şéy istemirem (M. İbrahimov). Öz-özünden sordu (B. Talıblı). Özün-özüne étdin, külü közüne. Ġéyri-mueyyen evezlik—Müeyyen olmayan, name'lum şeħsi, eşyanı ve onların elametlerini kösteren evezlik: biri(si), kimi(si), be'zisi, be'zileri, kim ise, bir néçesi. İşare evezliyi—Eşyaya, onun elametine ve miġdarına ümumi şekilde işare édilmesini bildirem evezlik: o, buu éle, béle, hemin, haman, bura, ora. Yiyelik (şeħs) evezliyi—Üç şeħsden her hansı birino aidlik, meħsusluġ bildiren evezlik; menim, senin, onun, bizim, sizin, onların. Korrélyativ evazlikler—Öz antésédénti ile birlikde alınmış (nezerde tutulmuş) nisbi evezlikler. Néçe— éld, néçe—o ġeder, ne ġeder—o ġeder, her ne ġeder—bir o ġeder. Nida evezliyi—Nida cümlesi terkibinde işlenib ħüsusi sintaktik funksiya kesb éden sual evezliyi: kim, ne, hansı, néçe, néçe. Ne közel tesadüf! Kim bilir néçedir tariħin yaşı! (S. Vurğun), Nisbi evezlik—Bağlayıcı söz kimi tabéli mürekkeb cümlenin komponéntlerini birbirile bağlayan evezlik. Adeten sual, ġéyri-müeyyen ve işare evezlikleri bu funksiyada işleımiş olur: kim, ne, her kim, her ne, hara, her kes, néçe, ne ġeddr, néçe. Sual evezliyi— İlkin me'nasında şeħs ve ya eşya haġġında, onların elameti, miġdarı haġġında sual bildiren evezlik: kim, ne, hansı, néçe, néçğ, hara, ne ġeder, ne vaħt. Bu evezlikler sintaktik funksiyaca baş ve budaġ cümlelerin elaġelenme vasitesi kimi işlendikde sual evezliyi déyil, nisbi evezlik (ve ya nisbi-sual evezliyi) hésab olunur. Te'yini evezlik—Eşyanın ümumileşmiş elametini kösteren evezlik: bütün, her, öz, filan, éyni ve s. Ümumi evezlik—Müvafiġ eşyaların hamısını birlikde késteren evezlik: bütün, bütöv, hamı, her yérde, hemişe, hamılıġça, daima. Ferġlendirici evezlik— Nezere çarpdırma, ġarşılaşdırma ve ya şiddetlendirme me'nasına malik evezlik: en, başġa, ayrı, özke. Béle işler başġa teherdir éy (Ç. Cabbarlı). Ayrı alġmdir. En yaħşısı budur. Şeħs evezliyi— Danışan ve ya müraciet olunan şeħsi, müsahibi késteren evezlik: men, sen, biz, siz Şeħs-işare evezliyi—Haġġında söhbet kéden eşya ve ya şeħsi bildiren evezlik. Şeħs evezliyinden ferġli olaraġ isimlerin yérinde işlene biler. О, bu evezlikleri. Körürem bu dayanıb béle, bu da dayanıb béle (C. Cabbarlı). О, kürsüye sinz kerdi, danışmadı, susdu bir dem (S. Vurğun).
EVEZLİKLEŞME — Başġa nitġ hisselerine meħsus sözlerin léksik me'nalarını itirmekle ve mücerred me'na, habéle işare funksiyası kesb étmekle evezliye çévrilmesi. İsimlerden şéy, zad, iş, ġardaş, baçı ve s; sifetlerden müeyyen, sonunçu, diğer, aħırınçı ve s; saylardan bir kimi sözlerde evezlikleşme müşahide édilir: Élğ bir zaddır (M. F. Aħundov). Körek o ġardaş ne déyeçek? (S. Rehimov). Yüz kün yaraġ, bir kün kerek
EDAT—Müsteġil me'nası olmayan, dil vahidlerine (söz, söz birleşmesi, cümle) elave édilmekle onlara müħtelif me'na çalarları véren ve ya onların me'nasını kuclendiren, be'zen de prédikativliyini te'min éden léksik-ġrammatik katéġoriya. Funksiyasına köre edatler béle ġruplaşdırıla biler: a) hem prédikativlik, hem de elave me'na çaları bildiren edatlar: idi (-dı, -di, -du„ -dü)— şahidlik bildirir, imiş (-mış, -miş, -muş, -müş)~6aşġ-a.sıaa esaslanmaġla ħeber vérme bildirir. b) Modallıġ bildiren edat-lar: ġoy, ġoyun, ġoysunlar; kör, körsün(ler), körün, körüm, körek; kel, kelin; baħ; -sana//-sğne, -sanız//-seniz (emr edatları); -«a//çe (deşġleşdirici edat). ise//-sa//-se (şert edatı), v) émosionallıġ ve elave me'na çalarları bildiren edatlar: di, ha, he, kaş(ki), te-ki, barı, budur (emr edatları); he, bğli, aha, yoħ, héç, ħéyir, yaħşı, niyz (tesdiġ ve inkar edatları), ki, ha, lap, en, zil, hetta, béle, ar-tıġ, ne, daha; -ça//-ne, héç, héy, daha da (me'nanı kuclendirici//şid-detlendirici edatlar); ançaġ, yalnız, bir, birçe, tek, tekçe (meh-dudlaşdırıcı edatlar); éla, mehz, esl, düz (deġiġleşdirici edatlar) bes, meker ki, beyem, he, ye'ni (sual edatları).
EDEBİ DİL—Ħalġın öz medeni éhtiyaclarını ödemek üçün işletdiyi normalaşdırılmış dil. Edebi dil élmi ve bedii eserlerde, metbuatda ve idare aparatında, téléviziya ve radioda, mekteblerde işledilen dildir. M. Ġorki yazmışdır: «Dilin edebi dil ve ħalġ dili şeklinde bölünmesi o démekdir ki, bir yétişmemiş, alaçiy dil var, bir de senetkarların tekmilleşdirdiyi dil». Edebi dilin normalaşdırılması o démekdir ki, onun luğet terkibi umumħalġ dilinin zenkin söz ħezinesinden séçilir, ayrılır, sözlerin me'nası ve işlenme meġamları, teleffüz terzi ve yazılış ġaydası müeyyen prinsipe tabé édilir, söz düzeltme ümumi en'enevi ġaydada aparılır. Edebi dil dialéktlere, loru dile, jarġonlara ġarşı ġoyulur. Ünsiyyetin meġsed ve şeraitinden asılı olaraġ edebi dilde üslubi cehetden ferġlenme kédir. Edebi dilin iki ġolu (yazılı ve şifahi ġolu) vardır. Edebi dil—«senetkarlar terefinden işlenilmiş» dildir. Danışıġ dilinden çoħ-çoħ sonralar méydana kelen edebi dilde mehdud ġaydalar, normalar hakimdir. Edebi dil daha sabitdir, daim deyişilse de bu dilde en'ene sabit olub deyişilmir. Edebi dil cemiyyetin bütün üzvleri üçün işlenilmesi zeruri olan dildir. Edebi dil milli dilin müħtelif tezahur formaları içerisinde aparıcı rol oynayır. Оna köre ki, edebi dil univérsaldır ve cemiyyet heyatının bütün saheleri uçün yararlıdır. Edebi dil üçün seciyyevi bir cehet de zenkin üslublar sistémine malpk olmasıdır. Bu üslublar birbirile elaġedar olub biri diğerine kéçir.
ELAVE — Cümlede özünden evvelki üzvu konkrétleşdirmeye ve izah étmeye ħidmet kösteren söz ve ya söz birleşmesi. Elave aid olduğu cümle üzvünün ħususiyyetlerini özünde eks étdirir. paralél elave—İki ve daha artıġ elave terkibin yanaşı işlenmesi: Ġoy var olsun Azerbaycan—odlar yurdu, ana veten! Ħüsusileşen elave— İzah étdiyi cümle üzvünden sonra kelib ondan ħüsusi fasile ile ayrılan elave. Cumlenin bütün üzvlerinin ħüsusileşen elavesi olur: 1. Mübtedanın elavesi: Yamaçdakı arvadlardan biri—Senem ġışġırdı (S. Azeri). 2. Ħeberin elavesi: Оnların kendi rayonun unġarında—dağ eteyinde idi (S. Azeri). 3. Tamamlığın elavesi: her teref indi öz libasını—zümrüd donunu kéymişdi (M. S. Оrdubadi). 4. Te'yinin elavesi. Bağdad bülbülü, ye'ni Mehemmed Füzuli XVI esrde yaşamışdır. 5. Zerfliyi elavesi. Cemil bey uzaġlara—başında buludlar oynaşan dağlara baħırdı (S. Azeri). Müasir Azerbaycan dilinde ħüsusileşen elaveler daha çoħ işlenir. Bunlar aid olduġları, izah étdikleri cümle üzvlerinin vezifesini daşıyır. Ħüsusileşmeyen elave—Esasen ümumi isimleri ve adlıġ halda olan şeħs evezliklerini konkrétleşdiren, izah étdiyi sözden çoħ da uzun fasile ile ayrılmayan elave. Komsomolçu-kençler (mağazası). Maşın-traktor (stansiyası): hesen müellim sese évden bayıra çıħdı. (S. Azeri). Bedii edebiyyatda bedii kelmeler işletmek lazım olduğunu sen—kenç şair hamıdan evvel te'yin étmisen (M. S) Оrdubadi).
ELAVELİ (MÜREKKEB) SÖZLER — Sözün öz elavesi ile birleşib emele ketirdiyi yéni mürekkeb söz: élmi-tariħi, içtimai-siyasi, me'deni-maarif, komsomolçu-gençler (briġadası).
ELAĠE — Birleşen sözlerin léksik me'naları, oirleşme ġaydaları ile şertlenen vahidlerin ġarşılıġlı münasibetleri. Ġrammatik elaġe. Nitġde sözlerin elaġesi. Me'na elaġesi. Ġoşulma elaġesi—Esasen danışıġ dili üçün seciyyevi olan sintaktik elaġe növü. Bu elaġenin mahiyyeti béledir ki, cümlenin bir hissesi (bir ve ya bir néçe üzvü, terkibden ibaret hisse ve s.) me'na ve intonasiyaca öz yérinden ayrılıb başġa, esas cümleden sonraya kéçirilir, osas cümleye elave seciyyesi daşıyır: Yétmiş yaşına dolan, epriyen ġoçadan ferzend ola bilmez!.. Ne ünas, ne zükür! (S. Rehimov) Sintaktik elaġe—Söz birleşmelerinin ve cümlelerin daħilindeki ünsürlerin ġarşılıġlı münasibetlerini eks étdiren elaġe.
ELAĠEDAR ОLAN — Asılılığı, elaġesi dilde açıġ şekilde öz eksini tapan; korrélyasiya elametine malik olan. Meselen, frazéoloji vahidler nitġe hazır şekilde daħil olur. Démeli, nitġe hazır şekilde daħil olma ħüsusiyyeti ifadenin frazéoloji vahid teşkil étmesi ile elaġedardır.
ELAĠEDAR ОLMAYAN — Korrélyasiya elameti olmaması ile seciyyelenen. Meselen, ġéyri-frazéoloji vahidler hem nitġe hazır şekilde daħil édile (müħtelif mürekkeb ħüsusi adlar, eser adları, sitatlar v s), hem de nitġ prosésinde düzeldile (serbest birleşmeleri) biler. Démeli, her cür ġéyri-frazéoloji birleşmenin nitġe hazır şekilde daħil olub-olmaması ħüsusiyyeti héç ne ile elaġedar déyildir; burada ġarşılıġlı asılılıġ yoħdur.
ELAĠELENDİRİCİ — Sintaktik elaġe yaranmasına ħidmet éden, sebeb olan. Elaġelendirici söz birleşmeleri—Ġoşmaların ve bağlayıcıların frazéoloji ékvivaléntleri: buna köre, onun üçün (de), ondan ötrü (ki); bunun üçündür (ki), ve, ona köre de, ve bundan ötrü de, o meġsedle de, bu sebebe köre de, ferġli olaraġ, asılı olaraġ, çavab olaraġ. Elaġelendirici sözler—Kömekçi nitġ hisselerinin diğer növlerinden ferġlendirmek üçün ġoşma ve bağlayıcıların birlikde ümumi adı.
ELAMET — Mueyyen katéġoriyaya meħsusluğun tezahürü, aydın şekilde ifadesi. Şeħs elameti. Çins elameti. Üslubi elamet. Ġrammatik elamet—Ġrammatik me'na ve münasibetlerin formal terzde ifadesi, tezahürü. Morfoloji elamet—Müeyyen söz ġruplarını ehate éden ġrammatik katéġoriyanın morfoloji ifadesi, tezahürü. Cümlenin elametleri—Cümleni nitġde işlenen diğer dil vahidlerinden ferġlendiren intonasiya, pauza, prédikativlik, tesriflenen fé'l ve diğer dil vasiteleri.
EL-ĠОL HEREKETİ — Kinésikanın tedġiġat prédméti ve kommunikativ aktın bir hissesi hésab olunan müħtelif beden hereketleri, ħususile el hereketleri, jéstler sistémi.
ELİFBA —her hansı dili yazıda ġéyd ve tesbit étmek üçun istifade olunan ve müeyyen sistém üzre düzülen ġrafik işarelerin mecmusu. Ereb elifbası. Latın elifbası. Fonoġrafik elifba— Müeyyen dilin ses sistémine müvafiġ tertib olunmuş elifba. Meselen, rus ġrafikası esasında tertib olunmuş yéni Azerbaycan elifbası. Fonétik elifba—Fonétik transkripsiyada istifade olunan işareler sistémi. Burada foném (ses) ile onun ġrafik işaresi tamamile birbirine uyğun kelmelidir. Démeli, idéal fonoġrafik elifbanın telebi béledir ki, dilde ne ġeder foném varsa, o ġeder de herf olmalıdır. Lakin yazı tariħen teşekkül tapdığından her elifbada köhnelmiş en'ene ile elaġedar ħüsusiyyetler özünü kösterir. Оdur ki, idéal elifba yoħdur. Tedġiġatçıların fikrince, hazırda dünyada mövcud olan elifbalardan ikisi—latın ve rus elifbası en kéniş yayılan ve ġrafik cehetden elvérişli elifbalardır.
ELİFBA ÜSULU—Lüğetde sözlerin elifba sırası esasında düzülmesi. Lüğet terkibinde bu üsul yuva üsuluna ġarşı ġoyulur
EL-HEREKET DİLİ (KİNÉTİK DİL)—Bir ünsiyyet vasitesi olaraġ istifade édilen el ve diğer beden üzvleri hereketlerinin mecmuyu. Uzun muddet ses dilinin el-hereket dilinden törediyi ġenaetinde olmuşlar. XIX esrde V. Vundt, XX esrde N. Y. Marr bu fikirde idiler. Lakin onların fikirleri réal faktlara uyğun kelmir ve buna köre de redd édilmişdir. El ve beden hereketleri hele söz déyildir ve bunlar mefhumlarla elaġelene bilmir. El-hereket dili müsteġil mévçud ola bilmir ve yalnız ses dilini müşayiet éden kémekçi vasitedir-
EMEK ÇIĞIRTILARI NEZERİYYESİ-Ħ1Ħ esrde alman alimi Lüdviġ Nuaré terefinden ireli sürülen nezeriyye. Bu nezeriyeye kére ibtidai insanlar emek prosésinde réfléktiv (ġéyri-iradi, ġéyri-iħtiyari) çığırtılardan istifade étmişler ki, bu çığırtıların be'zileri iş zamanı adamların fiziki kerkinliyi neticesinde (odun doğrayanda çıħarılan «hıġġıltı» kimi), be'zileri de işde ritmlik yaratmaġ meġsedile (ħırmanda, cut sürende çıħarılan «ho-ho-ho», «hololo» ve s. kimi) çıħarılmışdır.
Dilin menşeyinin emekle ve cemiyyetle bağlanmasına baħma-yaraġ, bu nezeriyye de sehvdir ve vulġar—matérialist seciyye daşıyır. Dili insanlar müeyyen meġsedle—unsiyyet meġsedile yaratmışlar, dil tesadüfen yaranmamışdır.
EMR EDATLARI — Cümlede emr, habéle arzu, meslehet, te'kidlik, diġġetlilik me'nalarının yaranmasına sebeb olan edatlar: baħ, kel, kelesen, kelin, kelesiniz, keliniz, ġoy, ġoyun, ġoysunlar, ġoyunuz, ġoyum, kör, közüm, körün, körünüz, körek, körsün, körsünlğr, a, ha, da, de, di.
EMRÉTME — Kommunikativ ifade üsullarından biridir ki, burada dinleyici müvafiġ iş ve hereketin icrasına tehrik édilir. EMR CÜMLESİ—Danışanın iradi ħüsusiyyetlerini (istek, arzu, ħahiş, rica, emr, ħeberdarlıġ, é'tiraz, hede, çağırış, kösteriş ve s.) ifade éden cümle. Emr cümleleri aşağıdakı ġrammatik vasitelerin kömeyi ile formalaşır: 1. Emr intonasiyası ile: Eller yuħarı! İreli, yoldaşlar, yalnız ireli! (S. Vurğun). Addımla arş! 2. Ħeberi fé'lin mesder, emr ve vaçib şekillerinde çıħış étmekle: Оħumaġ, oħumaġ, yéne de oħumaġ (V. İ. Lénin). Dayan, bu éve kétme! (İ. hüséynov). 3. Bir sıra edatların (ha, hi, da, de) ve edat funksiyasında çıħış éden sözlerin (kör, körüm, körek, ġoy, ġoyun)(uz), Kdl, kelin(az), baħ, baħın(ız) kömeyi ile: Ġoy, şé'rimi oħusun şen pionér destesi (S. Rüstem). Kzl çıħ da! Baħ, danışma ha!
EN'ENEVİ DİLÇİLİK — Strukturalizme ġarşı ġoyulan dilçilik cereyanıdır. Strukturalizm cereyanı dilin komponéntleri arasındakı daħili elaġeleri ve onların bir-birinden asılılığını, dilin strukturunu öyrenirse, en'enevi dilçilik bunları öyrenmekle yanaşı, daha bir sıra zeruri, mühum sayılan (ve strukturalizmin öyrenmediyi) moseleleri do tedġiġ édir: dil ile tefekkürün elaġesi, dil ve cemiyyet problémi, dil ile o dilde danışanların ġarşılıġlı elaġesi ve s. «En'enevi» dédikde héç de yalnız «en'ene ile bağlı olan, donuġ, deyişmez bir şéy» anlaşılmamalıdır. Eksine, en'enevi dilçilik aramsız olaraġ, çoħ sür'etle deyişir ve inkişaf édir. Bu dilçilikde daim yéni-yéni idéyalar, nezeriyyeler, mektobler, te'limler (meselen, sosioloji dilçilik, psiħoloji dilçilik, étnoġrafik dilçilik ve s.) méydana çıħır.
ESAS — Söz-formadan sonluġları ve formadüzeldici şekilçileri atdıġdan sonra yérde ġalan ve sözün léksik (réal, eşyavi) menasını bildiren hisse. Birinci esas—Köke yalnız bir sözdüzeldici şekilçi artırmaġla düzelen esas: «Daşlıġ» vahidinde «daş»— kökdür, «daşlıġ» ise birinci esasdır. İkinci esas—Köke iki söz-düzeldici şekilçi artırmaġla düzelen esas: «Yaz-ı-çı» vahidinde «yaz» kök, «yazı»—birinci esas, «yazıçı»—ikinçi esasdır. Sade esas—Terkibinde çanlı şekilçiler ayrıla bilmeyen esas. Meselen, çeyirtke, damiı, serçe, bildirçin sözleri müasir dil üçün sade esas hésab olunur. Töreme esas—Başġa esasdan düzeldilmiş esas, dilin müasir veziyyetinde çanlı şekilçileri ayrıla bilen esas. Üçüncü esas—Köke üç sözdüzeldici şekilçi ġoşmaġla düzelen esas: yaz-ı-çı-lıġ.
ESAS LÜĞET FОNDU — Lüğet terkibinin en çoħ sabit ve ümum-ħalġ seciyyeli hissesi. Dilin esas lüğet fonduna réal aleme meħsus eşya, hereket ve proséslerin ümumişlek adları daħildir. Esas lüğet fondu aşağıdakı sahelere aid sözleri ehate édir: tebietle bağlı eşya ve hadiselerin adları—dağ, su, çay, yél, çöl, ġar, yağış, ildırım, düz, deniz, dere, tepe, ġaya ve s; çanlılar alemine meħsus sözler—kişi, arvad, oğlan, ġız, at, pşiik, ġoyun, kéçi, inek, öküz, toyuġ, ħoruz, serçe, ġarğa, balıġ, arı, ayı, durna ve s; bitkiler alemine meħsus sözler—palıd, küknar, ot, çiçj, darı, buğda, zoğal, ar-mud ve s; emek aletlerinin adlarını bildiren sözler—ħış, kotan, oraġ, çekin, balta, bıçaġ ve s; emek prosési ile bağlı sözler— (ekin) ekmek, (biçin) biçmek, (ot) çalmaġ, (taya) vurmaġ, (derz) bağlamaġ, (odun) yarmaġ ve s; év-ıeişetle elaġedar sözler—ġapı, bağça, oçaġ, taħça, dam, tüstü, odun ve s; ġida ve yéyinti mehsullarının adları—su, çörğk, et, yağ, süd, duz, bal, şor, aş ve s; senet-péşe bildiren sözler—çoban, naħırçı, demirçi, ekinçi, toħunu, odunçu ve s; elamet, kéyfiyyet, ħüsusiyyet bildiren sözler—ağ, ġara, böyük, kiçik, kar, kor, ġemkin, şad, ağıllı ve s; hal ve hereket bildiren sözler — kel, két, yé, iç, yat, dur, vur, ġır, ġaç ve s. Buraya habéle evezlikler, saylar, ġoşmalar, be'zi bağlayıcılar da daħil édile biler. Esas lüğet fonduna daħil olan vahidlerin başlıça elameti onların sabitliyi, uzun esrler boyu yaşamasıdır. Bununla béle, zaman kéçdikce cemiyyetin inkişafı ile elaġedar hemin sözlerde de deyişiklikler baş vérir, onların bir ġismi işleklik derecesini itirir, dilin esas lüğet fondundan çıħır (Lüğet terkibinden çıħmır), evezinde lüğet fonduna daha çoħ söz elave olunur. Esas lüğet fondunda tebiet hadiseleri, héyvanat ve bitki alemi ile bağlı sözler en sabit ġat hésab édilir. İstéhsalla;, aile ve meişetle bağlı sözlerde deyişme halları nisbeten çoħdur. Esas luğet fondunun zenkinleşmesi daha çoħ dilin daħili imkanları hésabına mümkün olur.
ESAS SÖZ — Frazéoloji vahidin sémantik merkezini teşkil éden söz.
ESLİ—Düzeltme olmayan, héç bir şekilçi vasitesile düzelmeyen, ilkin. Esli sifet. Esli nida.
EHATE — Sintaġmatik sırada müeyyen dil vahidinin mövġéyini eks étdiren ünsürler. «pionér kitab oħuyur»—ardıcıllığında «pionér» ve «oħuyur» ünsurleri «kitab» isminin ehatesi hésab olunur. Habéle «söz» ardıcıllığında [s] kar samiti ile [z] cinkiltili samiti [ö] dodaġlanan inçe saitin ehatesini teşkil édir. Frazéoloji ehate—Birleşmeni teşkil éden ünsürlerin léksik—frazéoloji elaġeleri baħımından nezerde tutulan ehate.
EŞYAVİ — Eşyaları, şéyleri ġrammatik cehetden déyil, ümumi mo'nada eks étdiren. Eşyavi me'na—Sözün formal, ġrammatik hissesinden (şrkilçilerden) ferġli olaraġ esas (eşyavi) hissesinin me'nası. Eşyavi-kemiyyet sözleri—Saylardan düzelen ve mezmununda say anlayışı olan sözler: ġoşa, çüt, béşlik, doġġuzluġ (kelmek). Eşyavi söz—Bilavasite, müsteġim ve müsteġil terzde eşyanı kösteren, eşyaya doğru istiġametlenmiş olan, dinleyicide müvafiġ anlayış yarada bilen söz: kitab, çörek, ġapı, daş.
J
JANR — 1. Dilin müeyyen üslubi ħususiyyetlerini eks étdire bilmesi ile seciyyelenen bedii eser növu. 2. Şerait ve meġsedden asılı olaraġ mueyyenleşen nitġ növü. Nitġ janrı. Janr üslubu.
JARĠОN — Müeyyen meġsedle öz fikirlerini kéniş kütleden kizletmek üçun be'zi adamların yaratdıġları uydurma, sün'i dil. Оğru jarġonu. Burjua jarġonu. Jarġon sözler. Jarġon ifadğ.
JARĠОNİZM — Dilin müeyyen jarġonuna meħsus olan söz ve ya ifade. Bedii dilde jarġonizmler üslubi kéyfiyyet daşıyır. Meselen. Y. Ezimzadenin «Anacan» pyésinde «Ħosunvay éledim» «ġemun kem», «ġanı kétmişdi» kimi söz ve ifadeler işleden tipler özlerini seciyyelendirirler.
JÉST DİLİ — El-hereket dili ve mimika dilinin ümumi adı. hazırda inkişaflarına köre daş dövrü seviyyesinde yaşayan ve ya ölub kétmiş olan bir sıra ġebileler (avstraliyalılar, buşménler, papuaslar ve s.) başġa ġebilelerle ünsiyyetde vasiteçi dil kimi jést dilinden istifade édirler. Jést dili Şimali Amérika Hindu ġebileleri arasında (siu, kadd, alġonkin ve s.) ħüsusile kéniş yayılmışdır. Bu ġebilelerin hamısı birbirinden keskin şekilde ferġlenen dillerde danışır. Müħtelif ġebileler arasında ünsiyyet ise jést dili vasitesile baş vérir.
Dostları ilə paylaş: |