MüSLÜmanin ahlâKI


Temizlik, Güzellik Ve Sıhhat



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə19/29
tarix09.01.2019
ölçüsü1,06 Mb.
#94126
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29

Temizlik, Güzellik Ve Sıhhat

Müslümanın ömrünün tamamında yüceliğe doğru gidip maddî ve manevî alanda ilerlemesi gerek Allah'ın (c.c.) in­dinde sahip olacağı makam, kat’ edeceği merhalelerle oran­tılıdır. Tam zirvede iken vefat ederse fırdevs cennetine girer, böyle bir azmin sahibi iken de vefat ederse yine kurtulması mümkündür. Fakat geriye doğru gider, hedefinden saparsa cehenneme atılır. Kimi bu dünyada kalbden kör ise ahirette de kör olarak haşrolacaktır. Kimi de bu dünyada murdar ise ahirette de murdar olarak haşrolacaktır. Resulullah (s.a.v.) beden, yüz ve organ temizliğine dikkat edeceklerin parlak yüz, beyaz alın, temiz beden ve azalarla haşrolacaklarını bey­an etmiştir. Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah'ın (s.a.v.) me­zarlığı ziyaret edip şöyle dediğini rivayet eder:

"Ey Mü'minler topluluğu! Selam size. Allah (c.c.) dilerse yakında biz de sizlere kavuşuruz. Bizden sonra gelecek olan kardeşleri görmek içime doğdu. Ashab: Bizler sana kardeşler değil miyiz? dedi. Sizler bana kardeşler olmaktan ziyade ashabımsınız. Kardeşlerimizden maksadım, bu ana kadar he­nüz göremediğimiz müminlerdir. Ey Allah'ın Resulü! Böyle olanları nasıl tanıyabilirsiniz? Birinin siyah atlar arasında, alnında ve ayaklarında beyazlık bulunan atı varsa onu bil­mez mi? Evet bilir ey Allah'ın Resulü!.. İşte ümmetimin du­rumu da böyledir. Kıyamet gününde alın ve ayaklarında abdestten dolayı beyazlık bulunduğu bir halde haşr olacaklardır.”415

Beden sıhhati, temizliği, güzelliği ve parlaklığı İslam'ın büyük ölçüde önem verdiği ve büyük bir mesele olarak kabul ettiği hususlardır.

Bir insan beden temizliği ve terbiyesine önem verip, yaşay­ış yemek ve içmesinde kötü ve murdar durumlardan uzak durmazsa İslam nazarında bir değere haiz olmaz.

Beden sıhhat ve temizliği, sadece maddi bir fayda değildir. Bilakis ruhu tezkiye için büyük te'siri olan ve hayatın ağır yükünü kaldırmada fazla yardımı olan bir husustur. Hayatın ağır yükünü kaldırmak için insan ne kadar da sağlam vücut ve güçlü, sabırlı bir bedene muhtaçtır...

İslam bedene kıymet verip mükemmel temizliğini her na­maz için bir şart kılmış ve bu namazı günde beş defa farz kıl­mıştır. Bunun yanında Müslüman, çeşitli vesilelerle bu­lunduğu zaman da çok kere tüm bedenini de yıkamakla mükellef kılınmıştır, işte bunlar tam temizliği meydana get­irir. Normal zamanlarda ise çalışma ve yorulma ile hasıl ol­acak ter ve tozların bulaştığı veya akıntılar dolayısıyla ıs­lanan yerlerin yıkanmasıyla iktifa edilmiştir.

"Ey mü'minler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi dirseklerle beraber yıkayınız. Başınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklarınızla beraber yı­kayınız. Eğer cünüpseniz, boy abdesti alın."416

İslam'ın bedenin her an temiz kalmasını emretmesi, bed­enin maddî yaratılışıyla alakalıdır. Şayet insan ruhtan ibaret olsaydı, yıkanma ve temizliğe muhtaç olmazdı. Fakat insan üzerinde yaşadığı, hayvan ve bitkisinden gıdalandığı artığını içine attığı en sonunda da ona varacağı topraktan yaratılmış ve onun kılıfında da istikrar ediyor... İşte bütün bunlar ve maddi unsurun yaratılışına uygun olarak vücutta meydana gelecek alış-verişe binaen, İslam farz olan abdesti uygun gör­müştür. İslam'ın beden temizliği için uygun gördüğü bu yol­dan daha sağlam bir metod düşünülemez. Çünkü İslam'ın bu tatbikatı, kişiyi temiz olsa dahi yıkanma ve abdest almaya alıştırır. Ümmeti İslam'ı her türlü pislik ve murdarlıktan te­mizler.

Öte yandan İslam, insanın yıkanmasını sadece yıkanmayı gerektiren hallere has kılmamıştır. Çünkü insanlar tembellikler neticesinde bu haller dışında yıkanmayı ihmal edeb­iliyorlar.

Onun için İslâm yıkanma için haftada bir günü tayin etmistir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:



"Baliğ olana her cuma günü yıkanmak, misvak kullanmak ve güzel koku sürmek dini bir vazifedir."417

Başka bir hadis te şöyledir:



"Bu cum’alar müminler için bayram mesabesindedirler. Binaenaleyh herkes cuma günü yıkansın."418

İslam, yemekten sonra el yıkamayı emretmekle kalmamış bilakis yemek artıkları, koku ve te'sirinden de temizlenmeyi emretmiştir... Çünkü bu insan için daha hoş ve daha gü­zeldir.

Resulullah (s.a.v.)'den şu hadis rivayet edilmiştir:

"Yemekten Önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketindendir."419

Matlub olan, bu temizliğin ehemmiyeti bedende kalan kalıntı oranına göre değişebilir. Bu kalıntılar mahfuz olan yer­lerde birikseler, Müslüman'ın bunlardan temizlenmesi gerek­li bir hak olur.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

"(Gereken yerleri) ovalayınız. Bu, bir nevi temizliktir.Te­mizlik imana çağırır. İman ise sahibiyle cennettedir."420

Resulullah'ın (s.a.v.) sünnetinde, yemekten dolayı te­mizlenmek ile abdest temizliği bir arada yer alır. Ebu Eyyüb (r.a.) şunu rivayet eder: "Resulullah (s.a.v.) yanımıza gelerek şöyle dedi:

"Ümmetin içinde ovalanmayı yapanların durumu ne gü­zel". (Biri hangi husustaki ovalanma?) dedi. "Abdest ve ye­mekten dolayı yapılan ovalamadır. Abdest ovalaması ağza ve burna su alıp vermek bir de parmakların arasına su ver­mekten ibarettir. Artık yemekten dolayı olan dişler arasını te­mizlemeye gelince, iki melek için insanın dişleri arasında ka­lıntı olduğu halde namaza kalkmasından daha ağır bir şey yoktur "421

İslam dininin ağız temizliği, diş cilalaması ve aralarındaki kalıntıları kaldırmada gösterdiği titizlik kadar yeni ve eski hiçbir tıbbî titizliğe rastlamak mümkün değildir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Misvak kullanınız. Misvak ağız için temizlik, Allah (c.c.) için hoşnutluktur. Cebrail her geldiğinde bana öyle misvak kullanmayı emretti ki ümmetime farz kıl­ınacağından endişe ettim."422

Bir başka rivayet de şöyledir:

"Hakkımda Kur'an veya vahy nazil olur diye zann edinceye kadar misvak kullanmakla emrolundum.”

Temizlik ihmalinden dolayı ağız ve diş etinde meydana ge­len hastalıkları bilen biri, İslam'ın ağız ve diş tazeliğini mu­hafaza eden maddelerle temizliğe verdiği önemin sırrını çö­zebilir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

"Misvaklamadan dolayı dişlerim dökülür" korkusuna kapılmcaya kadar misvak kullanmakla emrolundum."

Balık, et vb. kokulu ve diş aralarında kalıcı tipte olan yiyecekler hususundaki temizlik ipin ihmalkâr davranmamak gerek, sıhhatin bekası, insanın şahsiyetin ve umûmî (sıhhi) kaideler için bu gibi şeylerden temizlenmek zarurîdir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:



"Kim elinde etin vs. kokusu olduğu halde uyursa ve bu vas­ıtayla kendine bir hastalık isabet ederse kendinden başkasını suçlamasın."423

Kirli ağız ve ellerde mikropların türediği ve bunlardan ko­runmanın gerekliliği hakkında bazı rivayetler mevcuttur. İs­lam'ın cemiyet ve fertlere verdiği değerden biri de soğan, pı­rasa ve sarımsak yiyenlerin cemaatlara katılmalarını haram kılmasıdır. Çünkü bunların kokusunu yayan ağızlar, karşılarındakileri rahatsız eder.

İslam, cemaatla namaz kılmak için camiye gelme sün­netini, adı geçen (soğan, pırasa, sarımsak gibi) maddeleri yiy­en bir de vücutlarında kokusuyla rahatsız edici bir hastalığa yakalananlardan kaldırmıştır. Bu güzel tedbir, hem hasta hem de sağlam olanlar için koruyucu bir harekettir. İslam kişinin düzgün kıyafette ve güzel manzaralı olmasını em­retmiştir. Ve aynı zaman da bunu namazın adabından say­mıştır.

"Ey Ademoğlulları! Her namazınızda süslü el­biselerinizi giyin."424

Resulullah (s.a.v.) müslümanlara bu meselelere dikkatli ol­malarını tavsiye edip, giyecek, kılık ve bakıldığında tertemiz bir manzara arzedinceye kadar hususi yaşayışlarında bun­lara sarılmalarını emrederdi. Resulullah (s.a.v.) şöyle buy­urur



"Kimin saçı varsa ona kıymet versin (bakımım yapsın)."425

Ebu Katâde anlatıyor: "Resuli Ekrem'e: Benim bir örgüm var, onu tarayayım mı?" dedim. "Evet hem de ona kıymet ver" dedi. Ebu Katâde Resulullah'ın (s.a.v.) bu emirlerine binaen bazen günde iki defa saçını yağlardı.''426 Saçları tarayıp hoş koku sürmek güzel ve sünnettir.

Ata bin Yesar anlatıyor: "Resulullah'ın huzuruna saçı sa­kalı birbirine karışmış vaziyette bir adam geldi. Resulullah ona üstünü, başını düzelt dercesine işeret etti. Adam üstünü düzeltip tekrar huzuru saadetlerine gelince” Resulullah (s.a.v.): "Böyle yapmanız şeytan biçimi olan dağınık saçlı gel­menizden daha hayırlı değil midir?" Câbir bin Abdullah (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) dağınık saçlı birini gördü ve "Bunun saçını düzeltecek şeyi yok mudur" dedi.427 Bir başkasını da kirli elbiseyle görünce ona: "Bu elbisesini yıkay­acak bir şey bulamadı mı?"dedi.428

İsrafsız temizlik, yapmacık olmayan iç ve dış güzelliği, yüce makam ve güzel kıyafet için İslam'ın mensuplarına em­rettiği talimattandır. Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kal­binde zerre ağırlığı kadar kibir olan kişi cennet'e giremez” dedi. Bir adam: “İnsan elbise ve ayakkabısının güzel olmasını ister.” (Bu da kibir sayılır mı?) dedi. Resulullah (s.a.v.): "Allah (c.c.) güzeldir, güzelliği sever" buyurdu.429 Başka bir ri­vayet de şöyledir: Güzel kıyafetli bir adam Resulullah'a (s.a.v.) gelerek: “Ben güzelliği severim. Gördüğünüz gibi bir çok imkana da sahibim. Hatta ayakkabı tasmasında bile hiç kimsenin beni geçmesini istemem. Bu durum kibir sayılır mı?” dedi. Resululah (s.a.v.) "Hayır bunlar kibir değildir. Fa­kat kibir, Hakkı inkar edip insanları küçük görmektir, dedi. Resusullah bu hususta çok hassas idi. Şahsî temizliği veya kıyafet tertibini ihmal eden birini görseydi, hemen onu bu hususun devam etmemesi için uyarır ve daha güzel elbiseler giymesini emrederdi.

Câbir bin Abdullah anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) üs­tündeki iki elbiseyle develerimizi güden birini gördü ve: "Bu­nun bu ikisinden başka elbisesi yok mu? buyurdu. Evet, yep­yeni elimle ona giydirdiğim iki elbisesi var, dedim. "Onu çağır da onları giysin" buyurdu. Adam onları giyip ayrılınca Resulullah: "Allah (c.c.) boynunu vursun, be hey adam. Bu hal daha iyi değil midir" dedi. Adam sesini duyunca: "Allah (c.c.) kendi yolunda mı boynumu vursun ey Allah'ın Resulü?: "Evet, kendi yolunda seni şehid etsin" buyurdu. Adam ger­çekten de Allah (c.c.) yolunda şehid oldu."430 Bu sahâbî Re­sulullah'ın kendisine karşı yapmış olduğu gerçek latifenin mahiyetini anlayıp ondan istifade etmiştir. Bu durumdan an­laşıldığına göre bu adam dünya meşgalelerinden dolayı şahsî mes'elelerini unutmuştu. Fakat bir insanın ne kadar işi çok olursa alsun şahsî temizliği ve kılıkkıyafeti düzeltmesini de unutmamalıdır.

Mütedeyyin geçinenlerin bazıları kötü ve kirli elbiseleri ibadet zannedip zühd tasarlamak gayesiyle eski ve yamalı el­biseleri giyerler. Bu, din konusunda yersiz bir cehalet, ve ta'limatı hakkında açık bir iftiradır.

İbni Abbas (r.a) anlatıyor: "Harure'ye vardığımda Ali'ye (r.a) gittim. Bana şunları söyledi: "Buradaki insanlara git." dedi. Ben de en güzel yemen modeli elbisemi giydim.

Halkla karşılaşınca: "Merhaba ey îbni Abbas!.. Bu giydiğin ziynetler nedir?" dediler. Ben de : " Neden beni ayıplıyorsunuz? Halbuki ben Rasulullah'ı (s.a.v) en güzel ziynet ve elbiseler içinde gördüm" dedim.431

Berra'dan rivayet edildi: "Resulullah (s.a.v), orta boyluydu. Onu kırmızı elbise içinde gördüm. Ondan daha güzel hiç bir şey görmedim."432 Bu güzellik ve temizlik, müslümanların bedenlerinden evlerine ve gidip geldikleri yollara dahî si­rayet etmiştir. İslâm, evlerin çöplük ve öteberi gibi şeylerden arındırılmasını tenbih etmiş tâki haşarat ve hastalıklara merkez olmasın. Yahudiler bu hususu çok ihmal ederlerdi. Müslümanların onlara benzememesi emredilmiştir. Resulullah'dan (s.a.v) şu hadis rivayet edilir:

"Allah (c.c) hoştur, (Tayyipdir) Hoş olan şeyleri sever. Te­mizdir, temiz olan şeyleri sever. Kerimdir, faziletli hususları sever. Avlularınızı temiz tutun, ve Yahudilere benzemeyin."433

Yollardan eziyet veren şeyleri kaldırmak imanın şubelerindendir. Bu kolay iş, hadislerde bazen namaz, bazen de sadaka olarak geçer. Bir hadis'te:



''Güçsüzün eşyasını taşıman namazdır. Eziyet verici şeyleri yerden kaldırman namazdır. (Namaz gibi ibadettir)." 434 denilmiştir. Diğer bir hadiste ise:

"Namaza gitmek için atılan her adım mümin için sa­dakadır. Yoldan eziyet verici şeyleri kaldırmak sadakadır." 435 Yolda eziyet veren taş, diken, pislik v.s. şeyler kas­tediliyor.

İslam'ın temizlik ve sıhhat'a önem vermesi müslümanların maddi ve manevi temizliklerine verdiği Önemden bir cüz sayılır. İslam, kanın rahatlıkla dolaşabildiği güçlü ve dinç bir vücut ister. Cılız vücutlar hiç bir şeye yaramadığı gibi ti­treyen ellerden de bir hayır gelmez. Sağlam bedenin te'siri sadece düşünce üzerinde görülmez.Bilakis onun te'siri hay­atın bütün alanlarında ve tüm insanlarla olan ilişkilerde gör­ülür, İslam davası aciz, cılız, hastalıktan bitkin kişilerin omuzlarında hedefine ulaşıp yaşayamaz. Bunun içindir ki İslam, hastalıkla savaşıp, mikropların etrefa yayılmaması için tedbirler almıştır. Çünkü, mikroplarla beraber, zayıflık, uğursuzluk ve tembellik yayılıp memleket ve ulusların kuv­vetini giderir.

İslam, gördüğün gibi koyduğu temizlik kaideleriyle müslümanın takib etmesi gereken metodlarla koruma sebeplerini çoğaltmıştır. Müslüman, şafakla beraber kalkar. Uykudan uzaklaşır. Şehvani tuzaklardan uzak durur. Yeme­ğinde mu'tedil davranır. Gidişat ve maişetinde iffetini mu­hafaza eder. Dinçliğini günlük kılınan namaz ve yıllık tutulan oruçla muhafaza eder.

Günahlardan uzak durmanın, hastalıklardan korunmak için büyük bir kalkan olduğunu unutma. İnsan hastalığın pençesine yakalandığında kurtuluncaya kadar ilaç kul­lanması vaciptir.

İslâm, şifa verici ilaçları kullanmak için insanları irşad eder.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:



"Allah (c.c) hem dert hem de derman yaratmıştır. Her dert için derman vardır. Öyle ise tedavi olun. Fakat haramlarla tedavi olmayın."436

"Her derdin dermanı vardır. Hastalığın ilacı bulunursa Al­lah'ın (c.c) izniyle hastalık gider."437

İslam, hurafelere sarılmak suretiyle şifa bulmaya ça­lışmayı haram kılmıştır. Her ilmin erbabı olduğu için onları dinlemek icab eder. Kendi branşları olmayan işlere bu­runlarını sokan deccallara kulak asmamak lazım. Böyle kiş­ilere bir müslümanın kulak asması veya iddialarım kabul etmesi doğru değildir. Ukbe b. Amir'den rivayet edilir. "Ben Resulullahın şöyle dediğini işittim:



"Kim bir muska takarsa Allah (c.c) işini tamamlamasın, kim de nazar boncuğu takarsa Allah (c.c) onu korumasın." 438

Muska, boncuk, yazılı tılsımlar ve sihirli sığınma usulleri halk arasında revaç bulduğu halde İslam bunları nevi şirk'ten kabul eder. Çünkü bunlar, akıl almaz hurafe ve cahiliyet kalıntılarındandır. Yine Ukbe rivayet ediyor.

"On kişilik bir gurup Resulullah'a (s.a.v.) biat için geldi. Resullullah biri dışında hepsiyle biat etti. Ashab: "Bu ka­lanla neden biat etmediniz?" dedi . "Onun kolunda bir na­zarlık vardı da onun için. Adam boncuğunu kırıp atınca Resulullah (s.a.v.) onunla biat edip: "Kim böyle bir şeyi takarsa şirk yapmış olur." dedi.439

İslam'ın sağlık için aldığı tedbirlerden birisi de def’i hac­etin içindeki yabancı maddelerle su yolu ve oturma yerlerinin kirlenmemesi için tenha yerlerde yapılmasını emretmesidir. Müslümünlar bu yüce prensiplerini takip et­selerdi, güçlerini yitiren,beldelerini perişan eden başlarına zor işler getiren hastalıklar belasından kurtulurlardı.

Cabir'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.): "Durgun suya bevletmeyi nehyetmiştir."440 Yine ondan ri­vayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) "Akan suya da bevledilmesini (küçük abdest bozulmasını) nehyetmiştir."441

Muaz (r.a.) Resullullah'dan şunu nakleder:



"Laneti celbeden üç yerde abdest almaktan sakınınız: Yol­larda, gelip gitme yerlerinde ve gölgelerde."442

Yani bu şeyr sahibinin lanetlenmesini gerektirir. Umu­ma ait yollarda abdest bozanın mürüvveti gider. Böyle yapan biri tisindirici bir iş ve hoşnutsuzluk uyandıran bir hareket yapmış sayılır. Resulullah (s.a.v.):

"Kim müslümanların yollarında eziyet verici bereketlere sebep olursa onların lanetine müstehak olur." 443

Diğer bir rivayet de şöyledir:

"Kim müslümanlara ait bir yolda büyük abdest bozarsa Allah, melekler ve tüm insanların laneti onun üzerine olsun."444 Nehyedilen bütün bu hususlar biz müslümanların arasında görülen hastalıkların yayılma sebepleridir. Çünkü halk bütün bu nehiyleri ihmal etmiş ve vebal altına gir­miştir.

İslam, sağlık için sağlam temellere dayalı kaleler kur­muştur. Mesela bir yerde bulaşıcı bir hastalık görürse orayı, giriş ve çıkışların önlenmesi ve hastalığın en dar alana alın­ması için çok sağlam bir şekilde çember altına alır. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur.



"Bir yerde veba hastalığının bulunduğunu duyarsanız oraya girmeyin. Sizler bir yerde iken oraya veba girerse oradan çıkmayın."445 -Karantinaya örnek Müt.-

İslam, vebalı yerin halkını okşamış ve onların orada kal­malarını teşvik etmiştir. Çünkü kurtuluşu ummak çok kişinin habersiz olarak kaçmalarına sebebiyet verebilir... Böyle şahsi kurtulma teşebbüsleri bir memleketi top yekun büyük bir tehlikeye maruz bırakabilir. Bunun için Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:" Kim vebanın bulunduğu bir yerde sabır gösterir, ecrini umar, Allah'ın yazdığının dışında kendisine bir şeyin isabet etmiyeceğini bilirse bir şehid ecrini alır" 446

Bazı anlayışsız insanlar bulaşıcı hastalıktan korunmanın kaderden kaçış ve iman za'fına delil olduğunu öne sürerek vebalı yerlere gitmeye kalkışırlar. Bu (açık) bir hatadır. Ömer (r.a) Şam'da veba görülünce oraya, sefer düzenlnemesini yasaklamıştı. O'na.... Sen Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? denildiği zaman: Biz Allah'ın diğer bir kade­rine kaçıyoruz, demişti. Esbaba tevessül hakdır... Hz. Ömer'in (r.a) de dediği gibi, O da Allah'ın takdiri içine girer. İslam, bulaşıcı hastalıklardan korunmayı meşru kılmıştır. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Hasta olan, sağlam olanın yanma girmesin." 447

"Arslandan kaçtığın gibi cüzzamlı hastadan kaç." 448

Sirayetin gerçek olduğunu bilmemiz gerek. Fakat mutlaka her hastalığın isabet edeceği diye bir kaide yoktur. İnsan, ba­zen hastalık mikrobunu taşıdığı halde başkasına hiç sirayet etmez. Çünkü, onda özel olarak koruyucu özellik vardır. Ba­zen de mikrobu taşıyan kurtulduğu halde başkasına bu­laştırır. Şayet her hastalık başkasına sirayet etseydi bir günde tüm insanlar helak olurdu. Hekimlerin de söylediği gibi, sirayeti engelleyen bazı durumlar vardır ki bu da,"Sirayet yoktur" hadisinin manasıdır. Bu hadis tüm has­talıklardan sirayet özelliğini nefy etmemektedir. Çünkü biz­zat yukarıdaki hadisin son bölümü tüm hastalıklarda si­rayetin olmadığını men etmektedir. Bu da Rasullulah'ın (s.a.v) şu sözlerinin manasıdır:

Ve arslandan kaçtğın gibi cüzzamlı hastadan kaç." 449


Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin