Nevevi Kırk Hadis Şerhi



Yüklə 2,71 Mb.
səhifə22/57
tarix17.12.2017
ölçüsü2,71 Mb.
#35128
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   57

Allah teala Adem ve eşiden hikaye ederek buyurduki: Dediler ki: Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik, eğer sen bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, hüsrana (ziyana) uğrayanlardan oluruz) (6) Nuh (sa)’dan hikaye ederek buyurduki: Eğer ben bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum.) (7)

İbrahim Halil (A.S) bütün bu işlerle Allah’ın tekliğine ve O’ndan başka ilah olmadığına ve ondan başka ortak koşulanların batıl olduğuna delil getirdi, kavmine dedi ki: (İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın, neye taptığınızı düşüdünüzmü? İyi bilinki, onlar benim düşmanımdır: Ancak Alemlerin Rabbı (benim dostumdur) Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren o’dur. Hastalandığız zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günahlarımı bağışlayacağını umduğum O’dur. Rabbim! Bana hikmet ve ve beni iyiler arasına kat.) (8)

(S: 441) Kim kulu yaratma, rızıklandırma, onu hiday ettme dünyada onu yaşatma ve öldürme, ahirette günahlarının bağışlamasıla tek kalırsa uluhiyette, ibadette, isteme, niyazda ve kendisine zillet gösterilmede de yanlız olmaya müstehaktır. Allah teala buyurdu ki: Allah ki, sizi yaratmış sonra rızıklandırmıştır, sonra, o hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi diriltecekti. Peki sizin Allah’a eştuttuğunuz ortaklarınız içine bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir) (9)

Hadiste kulların hidayet ve bağışlanma istedikleri gibi, bütün dini ve dünyevi menfaatlerini istemeleri Allah’ın sevdiğine delil vardır. Hadiste (şöyle buyruluyor): Sizden biriniz bütün hacetini rabbinden istesin, hatta koptuğu aman ayakkabısının derisini bile istesin”

Seleften bazısı namazda bütün ihtiyacını hatta hamurunun tuzunu, koyuun yemini bile istiyordu. İsrailiyatta şöyle vardır) Musa (A.S)dedi ki: Ya Rabbi benim için dünyadan bir hacet ortaya çıkıyor, senden istemeye utanıyorum. Buyurduki: İste, hatta hamurunun tuzunu ve eşeğinin yemini bile iste kul her ihtiyacını istediği zaman, Allah’a ihtiyaçını ve O’na olan muhtaçlığını ortaya koymuş olur, bunu da Allah sever.

(1) Kehf: 17 (2) Fatır: 2 (3) Zariyat 58 (4) Ankebut: 5) Hud: (6) A’raf. 23 (7)Hud: 47) (8) Şuraa:75-83 (9) Rum: 40

Selefin bazısı dünya mashatlarını Allah’tan istemeye utanıyordu, sünnete uymak daha evladır üstündür)

Hepiniz dalalettesiniz, ancak benim hidayet ettiğim müstesna”Bazısı bunun İyadbin Hamma’ın Peygambe (sav)’den rivayet ettiği şu hadise zıt olduğunu zannettiler: Allah azze ve celle buyuruyorki: Ben kullarımı hanifler hakka meyili, şirkten uzak) olarak yarattım” bir rivayette de: Mülümanlar olarak yarattım şeytanlar onları satırdı (1), öyle değildir zıt değildir, çünkü Allah Adem oğlunu islamı kabul üzere yaratmıştır, olan başkasından islama meyilli ve islami kabullenmeyeye tekli ve hazır durumda yaratmıştır, fakat kulun islami bilfiil öğrenmesi gerekir, çünkü öğremeden önce cahildir, bir şey bilmez Allah Tealabuyurduki: Allah sizin annelerinizin karnından çıkardı, siz hiçbir şey bilmiyordunuz) (2) Peygamberine de buyurduki: (S: 442) Seni şaşırmış buyurupta yol göstermedi mi?) (3). Bununla murad seni bilmez, olarak buldu, sana kitap ve hikmet öğretmemişti, Allah teala buyurduki: İşte böylece sanada emrimizle kuranı vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık) (4) İnsan hakkı kabul üzere yaratılmış olarak doğar eğer, ona Allah hidayet verirse, ona hidayete öğretecek bir sebep kılar, kabiliyet ile hidayette olduktan sonra bil fiil hidayette olmuş olur, eğer Allah onu zelil kılarsa onun fıtratını değiştirecek şeyi öğretecek kimseyi ona musallat eder, rasullah (s.a.v) buyurduki: Her doğan fıtrat üzere doğar, anne babası onu Yahudi, veya hıristiyan veya Mecusileştirir” (5)

Mü’minin Allah’tan hidayet istemesine gelince, hidayet iki çeşittir: (A) Mücmel hidayet, o hidayet iman ve islam hidayet olmaktır, ve o mü’min için gerçekleşmiştir., (B) Mufassal (tafsilatlı,d etaylı) hidayet, o da iman ve islamın parçalarını bilmeyen hidayet ve bunun üzerine yarım istemektir, buna bütün mü’minler gece gündüz muhtaçtır. Bunun için Allah teala kullarına her rekattan namazlarında: Bize doğru yolu göster. (6) ayetini okumalarını emretti. Peygamber (s.a.v) gece duasında şöyle diyordu: İhtilaf olunan hak hususunda beni hidayet et, muhakak ki sen dilediğini doğru yola iletirsin.” (7)

Bundan dolayı hap şurana şöyle denilir: Yerhamukellah (Allah sana rahmet etsin) O’da Allah sizi hidayet etsin yehdikümüllah) der. Irak fakihlerinden bir kısmı bunu inkar etse de, müslümanın hidayetle dua edilmesine ihtiyaç yoktur zann etselerde, sünnet böyle gelmiştir, alimlerin çoğunluğu onlara muhale etmiştir. Peygamber (s.a.v) Ali’ye Allah’tan doğruluk ve hidayet istemesini emretti (8) Hasan’a vitir kunutunda şöyle söylemesini öğretti:

Allah’ım hidayet ettiğin kimseler içerisinde beni de hidayet et.” (9)

(S:443) Günahlardan istiğfar ise: Mağfiret talep etmektir, kulun en muhtaç olduğu şeydir, çünkü gece güdüz hata ediyor, kuranda tevbe ve istiğfar çok tekrar edildi, o ikisine teşvik edildi, ve emredildi. Tirmizi ve İbni Mace enes (r.a)’den Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu tahric etti: Her Adem oğlu çok hatalıdır, hatalıların en hayırlısı çok tevbe edenlerdir”

Buhari Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: Vallahi ben Allah’a günde yetmişten fazla tevbe ve istiğfar ediyorum.” Bunu Nesai ve ibni Mace’de tahric etti, o ikisinin lafzı: Ben her gün Allah’a yüz defa tevbe ve istiğfar ediyorum” Müslim eğer El Müzeni’den tahric etti: O peygamber (sav)’işöyle buyuruyorken işitmiş: Ey insanlar! Rabbınıza tevbe ediniz, ben O’na günde yüz defa tevbe ediyorum” Bunu Müslim’de tahric etti, Lafzı: Ey insanlar Rabbınize tevbe ve istiğfar ediniz, ben her gün o’a yüz defa tevbe ve istiğfar ediyorum”

İmam Ahmed Huzeyfe (r.a)’den şöyle dediğini tahric etti: Benim ehlime karşı keskin bir dilim var (ağzıma geleni söylüyorum), başkasına böyle değilim, bunu peygamber (sav)’e

(1) Sahihtir, Müslim ve Ahmed tahric etti. (2) Nahl: 78 (3) Duha: 7 (4) Şura: 52 (5) Fatiha: 6 7) ebu Seleme’den, O’da Ayşe’den Ahmed, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizi tahric etti. (8) Sahihtir, Ahmed, Müslim, Ebu Davud ve Nesai tahric etti. (9) Hasan’dan Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai tahric etti.

zikrettim, buyurduki: Ey Huzeyfe istiğfar nerede? Ben hergün yüz defa Allah’a istiğfar ediyorum”

Ebu Musa Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: Ben Allah’a yüz defa tevbe istiğfar ediyorum”ebu Musa peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: (S: 444) Biz oturuyorduk peygamber (s.a.v)’gelip ve buyurduki: Kesinlikle hiçbir kere sabahlamadım ki ben Allah’a yüz defa istiğfar etmiş olmayayım” İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve İbni Mace İbni Ömer’den şöyle dediğini tahric etti. (Biz bir mecliste sayıyorduk, rasulullah (s.a.v) yüz kere: Rabbım beni bağışlamayı tevbemi kabul buyur, muhakkak ki sen tevbeleri kabul eden ve çok merhamet sahibin” Nesai Ebu Hureyre’den şöyle dediğini tahric etti: Ben Rasulullah (sav)’den daha çok: Estağfirullah ve etübü ileyh diyen görmedim”

İmam Ahmed Ayşe (r.a)’den dediğini tahric etti: Peygamber (sav) şöyle diyordu: Ey Allah’ım beni iyilik yaptığı zaman sevilen, kötülük yaptığı zaman istiğfareden kimseleden kıl” (1) Geri kala sözü istiğfar konusunda daha sonra zikredeceğiz inşa Allah.

Ey kullarım siz bana zarar ve fayda vermezsiniz” Yani kullar Allah’a fayda ve zarar verme gücüne ulaşamazlar, çünkü Allah teala kendi zatında zengin ve övülendir, kulların taatına ihtiyacı yoktur, faydası kendisine dönmüyor, ancak fayda kullara dönmektedir, masiyetlerinden dolayı da zarar görmez, ancak kullar kendileri zarar görürler, Allah teala buyurduki: Küfürde sürat gösterenler seni üzmesin, muhakkak ki onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler) (2) Ve: Kim topukları üzerine geri dönerse Allah’a hiçbir zarar veremez)(3) Peygamber (sav) hutbesinde şöyle buyuruyordu: Kim Allah ve rasulüne asi olursa muhakak ki azmıştır, ancak nefsine zarar vermiştir, Allah’a hiçbir zarar veremez ‘ (4) Allah azze ve celle buyurduki: Şayet küfrederlerse, muhakkak ki göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır, Allah zengindir,övülendir) (5) Musa’dan hikaye ederek buyurduki: Musa dedi ki: Eğer siz ve yeryüzünde olaların hepsi nankörlük etseniz, bilinki, Allah gerçekten zengindir, hamdedilmeye layıktır) (6) Ve buyurduki: (S: 445): Kim inkar ederse bilsin, ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir.) (7) Ve: Onların nimietleri ne de kanları Allah’a ulaşır, fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır) (8)

Manası: Allah kullarının kendinden korkmasını ve kendisine itaat etmesini seviyor, onların kendisine asi olmasını sevmiyor, onun için üzerinde şişeceği ve içeği bulunan çölde kaybolan ve onu arayıp bulamayn yorgun, düşen, ümidini kesen, hayattan ümidini kesen, sonra uyuyan, ve uyandıktansonra sonra hayvanını yanında durur vaziyette gören adamın sevincidne daha fazla, Allah tevbe edenlerin tevbesine sevinir, bu kulun düşündüğü en büyük sevinçtir. Bütün bunlar Allah’ın zengiliği en muhtaç olmamasıyla birliktedir, tevbenin menfaatı kullarına dönmektir, bütün bunlar O’un cömertliğinin ve kullarına ihsanının mükemmelliğidendir, onların menfaatını istediğiden, korkmalarını, itaat etmelerini ve kendisine yaklaşmalarını seviyor, günahları kendinden başkasının bağışlamadığını bilmelerini ve bütün günahları bağışlamaya gücünün yettiğini bilmelerini istiyor. Abdurrahman bin Ğanm’ın Ebu Zer’den rivaye etttiği (kutsi) hadis şöyedir: Sizden kim benim bağışlamaya gücümün yettiğini bilir de, sonra benden bağışlama dilerse bağışlar, umursamam”

Sahih’te peygamber (sav)’den rivayet edildiki: Bir kul bir günah işledi ve dedi ki: Ya Rabbi! Ben bir günah işledim, beni bağışla. Allah teala buyurduki: Kulum kendinin günahları bağışlayan ve günahtan dolayı hesaba çeken bir Rabbi olduğunu bildi, ben kulumu affettim” (1) Ali Bin Ebi Talib’ rivayet ettiki: Peygamber (sav) hayvanına bindiği zaman üç

(1) Ahmed, İbni Maace ve Taberani tahric etti. senedinde Ali bin Zeyd bin Cüd’an var, zayıftır. (2) Kitaptaki verilen ayet numura yanlış hangi ayet olduğunu bulamadım, mütercem) (3) Ali İmran: 144 (4) Ebu Davudu, Taberani Kebir’de tahric etti, isadında meçhul vardır, O’da iyad ele Medeni’dir. (5) Nisa: 131 (6) İbrahim: 8 (7) Ali İmran: 97 (8) Hac: 37

defa Allah’a hamdeder, üç defa tekbir getirir ve şöyle derdi: Seni tesbih ederim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla, çünkü günahları ancak sen bağışlarsın, sonra güldü ve buyurduki: Kulu şöyle deyince Rabbın sevinir. Rabbim günahlarımı bağışla” imam Ahmed ve Tirmizi tahric etti ve doğruladı.

(S: 446) Sahih’te peygamber (sav)’den şöyle buyurduğu rivayet edildi: Vallahi Allah kullarına annenin çocuğuna olan merhametiden daha merhametlidir” Zinnun’un ashabından biri tavaf ediyor ve diyorduki: Ah kalbim nede, kalbimi kim buldu? Bir bir sokağa girdi, ağlayan bir çocuk gördü, annesi de ona vuruyordu, nereye gideceğini ve ereye yöneleceğini bilmiyordu, kapının ağzına geldi, ağlamaya ve ey anne kapıyı sen kapatırsan bana kim kapı açacak demeye başladı. Sen beni kovarsan beni kim yakınlaştıracak? dedi annesi acıdı, kapının aralığından baktı çocuğunu göz yaşları iki yanağından akıyor ve toprağa beklenmiş olarak gördü ve kapıyı açtı, onu kucağına aldı, öpmeye başladı ve şöyle dedi: Ey gözümün aydınlığı ve nefsimin azizi, nefsini benim nefsime taşıttıran, sıkıntıya koyan sensin, eğer bana itaat etsen benden hoşlanılmayacak birşey görmezsin, genç vecde geldi (kendinden geçti, coştu) sonra kalktı ve :Kalbimi buldum, kalbimi buldum, diye bağırdı.

Allah tealaın şu ayeti hakkında düşünün: Yine onlar ki, kötülük yaptıklarında, ya da kedilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarıdan dolayı hemen tevbe istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!) (1) Bunda günahkarların günahlarıın bağışlanması hususunda Allah’tan başka sığınacakları kimse olmadığına işaretti. Yine savaştan geri kalan üç kişi hakkında buyurduki: Yeryüzü, genişliğine rağmen olara dar gelmiş vicdanları kedileri sıktıkça sıkmıştı. nihayet Allah’tan (O’nun azabından) yine O’a sığınmaktan başka olmadığnı alamışlardı. Sonra eski hallerine dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. çünkü Alah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir) (2) Onların tevbesini Allah’tan başka bir şey olmadığına inandıklarına tertib etti, çünkü kul bir yaratılmıştan korkarsa, ondan başkasına kaçar, fakat Allah’tan korkana gelince, ancak O’ndan başka kulun sığınacağı, kaçacağı yeri yoktur, peygamber (sav) duasında şöylediyordu: Senden yine, senden başka sığınacak yoktur” (3) Ve şöyle diyordu: Rızan ile senin gazabıda, aaffınla ve senden sana sığınıyorum” (4) S: 447) Fudayl bin İyaddedi ki: Geceni karanlıkları gelip, gece örtüsün, idirince Allah şöyle nida eder: Benden daha büyük cömert kimdir, yaratıklara bana asidirler, ve ben onlar gözetliyorum, bana asi olmamaları gibi onları yataklarında koruyorum, benimle kendi aralarında günah işlememişler gibi oların korumasını üstleniyorum, asiye fazla ile cömertlik yapıyorum, kötülük yapana fazlımla muamele ediyorum, kim bana dua etmiş te ona icabet etmemişim, veya kim benden istemiş te vermemişim, yoksa kim benim kapımda diz çökmüş te ben onu uzaklaştrımışım, Fazıl benim fazıl da bendedir, ben cömertim, cömertlik ve bendendir, kulun istediğini ve istemediğini vermem de benim keremimdendir, tevbeednee sanki bana asi olmaıyş gibi verişmdebenim keremimdendir, yaratıklar benden nereye kaçıyorar? Asiler benim kapımdan başka nereye sığınıyorlar? Bunu Ebu Nuaym tahric etti.

Birisi bu manada şöyle dedi:

Kötülük yaptım,iyilik yapmadım tevbe ederek sana geldim köle efendilerinden asıl kaçar Mağfiret umuyor, eğer zannı yanılırsa yeryüzündeondan daha zararlı kimse yoktur.

Ey kullarım! Eğer önceleriniz, sonralarınık, insanlarınız,cinleriniz sizden takva ehli bir adamınkalbi üzere olsalar, bu benim mülkümden bir şey ziyadeleştirmez, ey kullarım eğer sizin önceleiniz, sonralarnıız, insanlarınız,cileriniz sizden en fasık bir adamınkalbi üzere olsa,bu benim mülskümden bir şey noksanlaştırmaz” Bu yaratıkların itaatıyla, velev ki hepsinin takvalı olmalarıyla, mülküün artmadığına, asilerin masiyeti seebiyle de, velevki

(1) Ali İmran:135 (2) Tevbe: 118 (3) Sahihtir, Bera bin Azib’tenBuhari, Müslim, ve Tirmizi ve Tirmizi tahric etti. (4) Sahihtir,Ayşe (r.a)’de Müslim, Ebu Davud ve Nesai tahricetti.

insanların cilerin hepsi fasık bile olsalar mülkünün noksanlaşmayacağına işarettir. Çünkü Allah zatı itibariyle zengidir, zatında sıfatında ve fiillerinde mutlak kemal sahibidir, mülkü tamdır, hiçbirşekilde noksanlaşmaz.

Biri dedi ki:Yaratıkları bu şekilde yaratmış olması başka şekillerinden daha mükemmeldir. (S: 448) Varlığı, başkasıda yokluğundan hayırlıdır, içindeki şer ise izaafi, nisbidir.her vecihle yokluğu varlığndan hayırlı olacak şeklide mutlak şer değildir,bilakis varlığı yokluğudan daha hayırlıdır, bu rasulluh (sav)’inHayır senin elidedi” Ve Şer sanadeğildir sözünün manasıdır, yani yokluğu varlığından daha hayırlı olan halisşer sein mülkünde yoktur, çünkü Allah yaratılarını hikmeti ve adaleti gereğince yaratmıştır, bir kismi fazilet bakımından özel kılmıştır, bazılarnıı da adaleti bırakmıştır (fazilet sahibi kılmamıştır), vebunda da bir hikmeti vardır.

Bunda görüş vardır, bu hadistekine zıttır. Eğer yaratıkların hepsi takva ve iyilikçe en mükümmel olsalar, bu oun mülkünüsinek kanadı kadar bile artırmaz, eğer yaratıkarı fasıklıkta, en fasık yaratık gibi olsalar, mülküden hiçbirşey eksiltmez, mülkünün hangi vecih üzere olursa olsun mükemmel olduğuna işarettir, taat dolayısıyla artmaz, masiyet dolayısıyla da eksilmez, ona hiçbirşey tesir etmez.

Bu kelamda takva ve fasıklıkta asıl olanın kalp olduğuna delil vardır: Eğer kalp iyi ve takvalı olursa azalırsa takvalı, olur, kalp fasık olursa, azalar da fasık olur, peygamber (sav) buyurdu ki: Takva işte burdadır, ve göğsüne işaret etti.” (1)

Eğer önceleriniz, sonlarınız, insanlarınız, cinleriniz yüksek bir yerde dursalar ve benden isteseler, herkese istediğini veririm, bu benim mülkümden ancak iğnenin denizden noksanlaştırdığı kadar noksanlaştırır” Bununla murad: Kudretinin ve mülkünün mükemmelliğini zikretmektir, mülkü ve hazineleri vermekle bitmez, eğer cinlerden ve insanlardan öncekilere ve sonrakilere bütün istediklerini bir makamda verse, mülkü bitmez. Bunda yaratıkları kedinden isteyene ve ihtiyaçlarını kendine bildirmeye teşvik vardır.

Sahihaynde Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Alllah’ın eli doludur, vermek o onu noksanlaştırmaz, gece güdüz cömerttir. (S: 449) Rabbinizin gökler ve yerler yaratıldığından beri verdiğini görmediniz mi, O’nun sağındakini eksiltmemiştir.” Sahihtir Sahihi Müslimde Ebu Hureyer’den peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Sizden biriniz dua ettiği zaman Ey Allah’ım dilersem beni bağışla demesin, fakat azmetsin, rağbetini büyük tutsun, çünkü Allah hiçbir şeyi büyük görmez, onu verir” Ebu Saidi Hudri’ dedi ki: Allah’a dua ettiğiniz zaman isteği yüksek tutun, çünkü Allah’ın katındaki bitmez, dua edince azmedin, çünkü Allah için hoşa gitmemek yoktur.

İsrailiyatın bazısına Allah teala buyuruyorki: Sıkıntılar benim elimdedir, için benden başkası umulur mu? Ve ben Hay ve Kayyumum? Hazinelerin anahtarları bendeyken benden başkası umuluyor, ve kapısı çalınıyor, ve benim kapım beni çağıran için açıktır, kim beni bir musibet için ümid etti, ben onun ümiduni kestim, veya kim büyük bir iş için beni ümit etti de onun ümidini kestim, veya kim benim kapımı çaldında ona açmadım, ben emellerin kesiliyor?

Ben cimri miyim kulum beni cimri kılıyor? dünya ahiret, bütün kerem fazla benim değil midir? ümit edenlerin bana ümit beslemlerine engel nedir? Dünya bütün kerem fazla benim değil midir? ümit edenlerin bana ümit beslemelerine engel nedir? eğer gök ve yer ehlinin hepsi toplansa, hepsine versem, hepsini arzusunu yerine getirsem, benim mülkümden bir zerre noksanlaşmaz, onu ayakta tutan benim, mülk nasıl oksanlaşır, rahmetimden ümit kesenlere azap olsun, bana asi olan ve haramlarını işleyene azap olsun.

Bu benim mülkümde ancak iğnenin denizden oksanlaştırdığı kadar noksanlaştırır” Katındakinin kesinlikle noksanlaşmadığının kesin ifadesidir. Allah teala buyurduki: Sizin yanıızdaki biter, Allah’ın yanındaki ise kalıcıdır) (2), Çükü deize iğne daldırılsa denizden bir şey noksanlaşmaz, denizden bir serçe içse yine böyledir. Hızır Musa (A.S)’ya kendilerinin

(1) Ebu Hureyre’den Ahmed, Müslim ve Tirmizi tahric etti. (2) Nahl: 90

İlminin Allah’ın oranla böle olduğunu örnek verdi. (S: 450) cenettekiler ve içerisindeki yiyecekler de öyledir, Allah tealaın buyurduğu gibi eksilmez: (Tükenmeyen ve yasaklanmaya sayısız meyveler içindedirler: (1) Her bir meyve koparıldığında aynısı yerine gelir”

İkimisli” şeklinde de rivayet edildi, cennet meyveleri ebediyyen noksanlaşmaz, buna peygamber (sav)’in güneş tutulması hutbesindeki şu sözü işarettir: Cenneti gördüm, ordan bir salkım üzüm yedim, eğer onu alsaydım, dünya kaldıkça ondan yerdiniz” Bunu Bahiri Ve Müslim İbni Abbas’tan tahric etti, bunu imam Ahmed Cabir’den tahric ettti. lafzışudur: Eğer onu getirseydim, gökler ve yer arasında bulunan ondan yerdi, ve ondan bir şey noksanlaştıramazlardı” cennet, ehlini yediği kuş etinde canlıyken olduğu şekline geri dönüyor ve oda hiçbirşey ek silmiyor. (2) Bu peygamber (s.a.v)’den senedinde zayıflık bulunan bir çok vecihle rivayet edildi. Bunu Ka’b söyledi. Ebu Ümame el Bahili’den şöyle dediği rivayet edildi: İçecekte böyledir, bitene kadar içilir, sonra geri yerine döner.

Salih alimlerden biri ölümünden sonra rüyada görüldü, ve dedi ki: Sizden ayrılalı bir parça piliç eti yedim siz cennet yiyeceğiin bitmediğini bilmiyor musunuz? Allah katındakinin bitmeyişinin sebebi Tirmizi ve İbni Mace’in tahric ettiği hadisteki Allah tealanın şu sözüle açığa kavuşmuştur. Bu da benim cömert vacid macid oluşumdandır, ve istediğimi yaparım, ver işm söz, azabım sözdür, bir şey hakkında benim işim ona ol deyişimdir, hemen oluverir” S: 451) Allah teala buyurdu iki: Bir şey yaratmak istediği zaman O’nun yaptığı ol demekten ibarettir, hemen oluverir” (3) Ve: Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona söyleyecek sözümüz sadece ol dememizdir. Hemen oluverir.) (4)

Bezzar’ın müsnednde (5) Nazar bulunan bir isnadla Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Allah’ın hazineleri sözdür, Allah bir şey diledi mi ona: Ol” der, hemen oluverir” Allalh teala bir bağışta bulunacağı veya azap edeceği zaman ol, der, hemen oluverir, Allah teala buyurduki: Allah nezdine İsa’ın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah O’nu topraktan yarattı, sonra ona ol” dedi ve oluverdi. (6) Bazı İsrailiyet eserlerine şu var: Allah Musa (a.s)’ya vahyetti ki: Ey Musa saltanat benim oldukça binden başkasından korkma, benim saltanatım devamlıdır, kesilmez, ey Musa, hazinelerim dolu oldukça, rızka ehemmiyet verme, ebediyen hazinelerim bitmez, ey Musa beni dost bulduğudan başka ünsiyet kurma, beni ne zaman istersen bulursun, ey Musa sırattan cennete geçmedikçe benim tuzağımdan emin olma.

Birisi dedi ki:

Tamam üzere yaratılmışa boyun eğme ve senden die zarar vermektir.

Allha’ın hazinelerinden rızık iste çünkü o hazineler kefile nun arasındadır. (Kün ol) emrindedir.

Ey kullarım! Bu sizin amellerimizdir, sizin için sayıyor, sonra onun karşılığını tam olarak size vereceğim” Yani Allah kullarının amellerini yazıyor, sonra onların karşığını olara vercektir, bu Allah tealanın şu kavlidir” Kim zerre ağırlığınca hayır yaparsa, onu görür kim zerre ağırlığırca şer yaparsa onu görür) (7) Ve: (S: 4527 Ve yaptıklarını hazır buldular, Rabbın kimseye zulmetmez) (8) Ve herkesin iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısına hazır bulduğu güde insan isteyecek ki kötülükleriyle kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun) (9) Ve: O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarnıı kendilerine haber verecektir. Alah oları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuştur) (10) Sonra tam karşılığını size vereceğim” Zahiri kıyamet günü tam karşılığının verilmesi muraddır, Alah tealanı buyurduğu gibi: Kıyamet günü ecirlerinizi tam alacaksınız) (11) Dünya ve ahirette amellerinin karşılığının kullara ödenmesi de

((1) Vakıa: 32-33 (2) Ebu uaym Hilye’de tahric etti. (3) Yasin : 82 (4) Nahl: 4 (5) Zayıftır, Ebuş şeyh (azamette” tahri ceti. (6) Ali imran: 59 (7) Zelzele: 7-8 (8) Kehf: 49 (9) Ali imran: 30 (10) Mücadele:6 (11) Ali İmran: 185

muhtemeldir, şu ayette olduğu gibi: Kim bir kötülük yaparsa, onunla cezalanlandırır.) (1), Peygamber (sav)’den edildiki: Bunu mü’minler kötülüklerinin cezasını dünyada görür, iyiliklerinin karşılığı ise ahirete bırakılır diye tefsir etti. Kafir ise iyiliklerinin mükafatı dünyada tam verlir, kötülükleri bırakılır, ve kötülükler için ahirette cezalandırır. Şer karşığında Allah’ın bileceği miktara kadar katlanarak mükafatlandırır. Şer karşılığıda Allah’ın bileceği miktadarda kadar katlanarak mükafatlandırılır, Allah teala buyurduki: sabredenlere mükafatları hesapsız verilir) (2)

Kim hayır bulursa Allah’a hamdetsin, kim bundan başka bir şey bulursa, nefsinden başkasını kınamasın” Bu hayrın tamamıın Allah’ın fazlı olduğuna ve kulu istihkakı olmadığına, şerrin ise tamamının nefsinin hevasına tabi oluşudan kaynaklandığına işarettir, Allah teala buyurduki: sana iyilklikten ne dokunsa, ve Allahtandadır, kötülükten de ne dokunursa, o nefsindendir. (3).

Ali (r.a) dedi ki: Kul ancak rabbını umar, ve ancak günahından korkar, Allah bir kulun başarısını ve hidayetini dilerse, ona yardım eder ve itaatına muvaaffak kılar, bu kendisinden bir fazl ve rahmettir ,bir kulu da alçaltmayı dilerse, onu nefsiyle bırakır, kendisiyle nefsini yalnız başına bırakır, şeytanAllah’ın zikrinden gaafil olduğu için ona vesvese verir. (S: 453) Nefsine tabi olur v e ifrata gider, ve bu Allah’tan gelen adalettir, çünkü kitap indirmek ve elçi peygamber (sav) göndermekle delil ayaktadır, peygaberlerden gönderildikten sonra, insanlardan hiçbirinin Allah’a karşı bir delili olamaz.

Kim bir hayır bulursa Allah’a hamdetsin, kim bundan başka bir şey bulursa, nefsinden başkasını kınamasın” Eğer bununla murad, kim dünyada bunu bulursa, ise salih amelinin mükafıtına karşı Allah’ a hamdetmesi emredilmiş olur, Allah teala buyurduki: Erkek veya kadın, mü’min olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yapatırız. Ve mükafatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz) (4) yine dünya yaptığı günahların karşılığı gördüğü cezadan dolayı da nefsini kınamakla emredilmiş olur. Alllah teala buyurduki: En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki imana dönerler (5) Mü’mine dünyada bir bela isabet etse nefsini kınar, ve bu kendisini Allah’a tevbe ve istiğfar etmeyedaveteder.


Yüklə 2,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin