Nevevi Kırk Hadis Şerhi



Yüklə 2,71 Mb.
səhifə28/57
tarix17.12.2017
ölçüsü2,71 Mb.
#35128
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   57

Bunun sahihliğine Ömer’in karar verdiği meselede sahabenin de icma etmesidir, onun zamanında Resulullah (s.a.v.)’in şu hadisine kimse itiraz etmemişti:“Rüyada kendimi bir kuyu başında gördüm, Ebu Bekr geldi bir veya iki kova su çekti, onun su ekişinde bir topluluğu Allah affedecektir, sonra Ömer bin Hattab geldi kovaya dönüştü, onun gibi boşaltanı görmedim, insanlar suya kandılar.”Bir rivayette de:“İnsanlardan Hattab’ın oğlu gibi su çeken dahi görmedim” şeklindedir, bir rivayette de:“Hatta havuzu fışkırır olarak terk etti”9 şeklindedir.
19(1) Hadis sahihtir, ibni Ömer’den Ahmed ve Tirmizi, Ebu Zer’den Ebu Davud ve Hakim, Ebu Hureyre’den Ebu Ya’la, ibni Ebi fieybe ve Hakim, Bilal ve Muaviye’den Taberani Kebir’de tahric etti.

(2) İbni Ebi Hatim Malik’ten rivayetle tahriç etti.

(3) Ebu Nuaym Hilye’de tahric etti (5/298).

(4) İbni Mende sahabe bahsinde tahric etti.

(5) İbni Ebi fieybe tahric etti.

(6) Ebu Nuaym Hilye’de tahric etti: 4/320.

(8) Said bin Mansur İkrime’den tahric etti.

(9) Hadis sahihtir, Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Hureyre ve ibni Ömer’den tahric etti, yine Tirmizi’de ibni Ömer’den tahric etti.

Halifeler raşid diye vasfedildi, çünkü onlar hakkı bilip onunla hükmettiler. Raşid azmışın zıddıdır, azmış hakkı bilir, onun tersini yapır. Bir rivayette de:“Hidayete erdirilmiş” şeklindedir. Yani Allah onları hakka hidayet eder ve haktan saptırmaz. Üç kısım vardır, raşid, ğavi, dall, raşidler hakkı bilir ve tabi olur, ğaviler hakkı bilir tabi olmaz, dall (sapıklar) hakkı tamamen bilmeyenlerdir. Herbir raşid hidayettedir, herbir tam hidayet ehli raşiddir, çünkü hidayet hakı bilip onunla amel etmekle tamamlanır. “Azı dişlerinizle ısırınız” sözü sıkı yapışmaya kinayedir. Nevaciz:Azı dişlerdir. “Sonradan çıkarılanlardan sakının, munhakkak her bidat sapıklıktır” sözü ümmeti sonradan çıkarılan bidatlardan sakındırmaktır. Onu şu sözle kuvvetlelndirdi:“Her bidat sapıklıktır.” Bidatla murad şeriatta:Kendisine işaret eden bir temeli olmayan, sonradan çıkarılan şey demektir. fieriatta delili olan şey şeran bidat değildir, her ne kadar sözlükte bidat olsada bile.

Müslim’in sahihinde1 Cabir (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’in hutbede şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Sözlerin en hayırlısı Allah’ın kitabıdır, hidayetin hayırlısı Muhammed (s.a.v.)’in hidayetidir. İşlerin en şerlileri sonradan çıkarılanlardır, herbir bidat sapıklıktır.” Bunu Tirmizi ve ibni Mace Kesir b. Abdullah el-Müzeni -zayıflık var-’den tahric etti, o da babasında, o da dedesinden Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Kim sapık bir bidata uyarsa o bidattan Allah ve rasulü razı olmaz, o kişi üzerine onunla amel edenlerin günahları kadar günah vardır, vebal o (günahkarların) günahından (birşey) eksiltmez.”2 İmam ahmet Gudayf b. Haris es-Sümali’den şöyle dediğini rivayet eder: Abdulmelik b. Mervan bana bir elçi gönderip dedi ki:Biz insanları iki şey üzerinde topladık:Cuma günü minberlerde elleri kaldırmak, sabah ve ikindi namazlarından sonra kıssa anlatmak.


(1) Hadis sahihtir. Ahmet, Müslim, Nesai ve ibni Mace Cabir’den rivayetle tahric etti.

(2) Amr b. Avf’tan Tirmizi ve ibni Mace tahric etti. (Camiul usul:10/346) Buhari Rasulullah’ın (s.a.v.) sünnetlerine uyma babında:9/166 İbni Mesud’dan şu lafızla tahric etti: “Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır, hidayetin en güzeli Muhammed’in (s.a.v.) hidayetidir, işlerin en şerlisi sonradan çıkarılanlardır, muhakkak ki vadolunduğunuz gelecektir, söz aciz bırakıcılar değilsiniz” yani diriltilmekten kurtulacak değilsiniz.

Dedi ki: O ikisi benim yanımda sizin bidatınızdır, onlardan birini de kabul etmem, çünkü Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Bir kavim bir bidat ortaya çıkarırsa sünnetten de bir sünnet kaldırılır (kaybolur)”1 Sünnete yapışmak bidat çıkarmaktan daha hayırlıdır. İbni Ömer’in de buna benzer sözü rivayet edildi. Rasulullah’ın (s.a.v.): “Her bidat sapıklıktır” sözü içinden hiçbir şeyin dışarda kalmadığı kapsamlı bir sözdür, bu dinin temelinden büyükbir temeldir ve Rasulullah’ın şu sözünün benzeridir:“İşimizde ondan olmayan bir iz çıkaran kimsenin (o şeyi) reddolunur.”2 Her kim dinde dayanağı olmayan birşey ortaya çıkarırda dine aittir derse o şey sapıklıktır, din ondan uzaktır, bu hususta itakad, amel, açık ve gizli sözler aynıdır. Selefin sözünde bazı bidatları güzel görme hadisesi ise, o sözlükteki bidatlar yoksa, şeriattaki bidatlar değildir. Ömer (r.a.)’in insanları teravihte mescidde bir imamın arkasında topladıktan (ve namazdan) çıktıktan sonra bu ne güzel bidattır, demesi de bu kısımdandır. Onun şöyle dediği de rivayet edilir:Eğer bu bidatsa ne güzel bidattır.3 Übey b. Kab’ın şöyle dediği rivayet edilir: Bu iş olmadı, Ömer (r.a.) dedi ki:Biliyorum, fakat güzeldir. O’nun (Übey b. Kab’ın) muradı:Bu iş bu ana kadar böyle değildi, fakat şeriatta dayanacağı temel, asıl mevcuttur. Peygamber (s.a.v.) teravihe teşvik ediyordu, onun zamanında insanlar mescidde dağınık cemaatlar ve tek tek olarakta kılıyorlardı, kendisi de ramazanda ashabıyla bir çok gece kıldı, sonra üzerlerine farz olur korkusuyla ve bundan aciz olurlar korkusuyla kaçındı. Bu tehlike Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortadan kalktı.4
(1) Hadis zayıftır. Ahmed, Bezzar veMuhammed b. Nasr el-Mervezi sünnette tahric etti. Heysemi Mecmauz-Zevaid’de: (1/188) dedi ki:İçerisinde Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebi Meryem var, onun hadis münkerdir. Yine bunu Taberani Abdulmelik kıssası olmadan şu lafızla tahric etti:“Hangi kavim peygamberinden sonra din hususunda bir bidat çıkardıysa, sünnetten de o miktarda zayi etmiştir.”

(2) Bu Buhari ve Müslim’in daha önceki geçen beşinci hadisidir. Ayşe (r.a.)’den rivayet edilmiştir.

(3) İmam Malik Muvatta’da, Buhari Abdurrahman b. AbdulKari’den tahric etti. (Neylülevtar: 3/51).

(4) Hadis sahihtir, Ahmet, Buhari ve Müsllim ittifak ettiler. Ayşe (r.a.)’den rivayet edildi. (Neylül evtar:3/51).

Peygamber (s.a.v.)’den:“Son on günde ashabıyla tek gecelerde kılıyordu”1 şeklinde de rivayet vardır. O (s.a.v.) raşid halifelerinin sünnetine uyulmasını emretti, bu da raşid halifelerin sünnetinden oldu. İnsanlar Ömer, Osman ve Ali (r.anhüm) zamanında bu iş üzerinde toplandılar (icma ettiler). Cumanın ilk ezanı da bundandır.2 Bunu insanların ihtiyacından dolayı Osman (r.a.) ekledi ve Ali’de kabullendi, müslümanlar bu şekilde yaptı, ibni Ömer’den şöyle dediği rivayet edildi:O bidattır.3 Herhalde babasının ramazan teravihi de kastettiği manayı kastetmiştir. Zeyd b. Sabit’in mushafların toplanılıpta tek bir kitapta toplanması hakkında, Ebu Bekir ve Ömer’e (r.a.) şöyle demesi de bu misaldendir:Peygamber (s.a.v.)’in yapmadığını siz ikiniz nasıl yaparsınız?. Sonra bu işin maslahat olduğunu bildi, ve toplanılmasına uyum gösterdi,4 Peygamber (s.a.v.) vahyin yazılmasını emrediyordu, onun ayrı ayrı yazılmasıyla, topluca yazılması arasında fark yoktu, hatta toplanması bir arada yazılması daha uygundu.

Osman’ın (r.a.) ümmeti bir mushaf üzerinde toplaması ve ümmetin dağılma, ayrılığa düşmesi korkusuyla, diğerlerini yok ettirmesi de bundandır. Bu işi Ali (r.a.) ve sahabenin çoğunuğu güzel gördü ve bu da maslahatınta kendisi oldu. Ömer (r.a.) ve başkasının durupta, zekatı men edenler hakkında Ebu Bekir’in (r.a.) söylediği söz de böyledir. Sonra Ebu Bekir Ömer’e şeriattaki dayanağını açıkladı ve insanlar buna da uyum sağladılar. Kıssalar da bu misaldendir. Gudayf b. el Haris’in:Bidattır, sözü daha önce geçti. Hasan (Basri) dedi ki: Bu bidattir, ne güzel biattır, nice davet var icabet olunur,ihtiyaç giderilir, nice faydalı kardeş vardır. Bunları toplumsal heyetin belirli bir vakitte bidatı olarak kasetti, Peygamber (s.a.v.)’in insanlara vaaz verdiği (S:52) belli bir vakti yoktu, cuma ve bayram hutbeleri hariç, ancak bazen insanlara hatırlatmada bulunuyordu veya hatırlatmaya insanların ihtiyaç duyduğu anda onlara hatırlatıyor, öğretiyordu. Daha önce ibni Mesud’un her perşembe günü vaazda bulunduğu geçtiği gibi, sonra sahabe belli bir vakit tayini üzerine icma (görüş birliği) ettiler. Sahihi Buhari’de5 ibni Abbas’ın şöyle dediği rivayet edildi: “Cuma günü insanlara bir kere konuş (vaaz ver), kabul etmez (az görürsen) iki kere, çok istersen üç kere konuş ve insanları usandırma.”


(1)Teravih namazı hakkında sahih hadistir. Ebu Zer’den Ahmet, Ebu Davud, Tirmizi (806) tahric etti ve doğruladı ve yine Nesai ve ibni Mace’de tahriç etti. fievkani dedi ki:Sünen ehli adamlarına göre, hadisin isnadının adamları, sahih rivayet adamlarıdır. (Neylül evtar: 3/50).

(2) Hadis sahihtir, Ahmet, Buhari, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, İbni Mace Saib bin Yezid (r.a.)’den şöyle dediğini rivayet etti: “Peygamber (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer zamanında, cuma günü ezan imam minber üzerine oturunca idi, Osman gelip insanlar çoğalınca, üçüncü çağrıyı ekledi, Peygamber (s.a.v.)’in bir kişi dışında müezzini yoktu”(Neylül evtar: 3/262)

(3) Bunu ibnu Ebi fieybe tahric etti.

(4) Kıssa sahihi Buhari’dedir. -Cemul Kuran babı:6/314 ve sonrası, müniriye baskısı, Tirmizi’nin camiinde: (3102)’dedir- Kuran’ın tefsiri bablarında:8/260 ve sonrasındadır.

Müsned’de1 Ayşe (r.a.)’den rivayet edildi, o buna benzer şekilde Medine ehlinin kıssacılarına tavsiye etti. Onun Ubeyd b. Umeyr’e şöyle dediği rivayet edilir:İnsanlara bir gün konuş, bir gün terket.2 Ömer b. Abdulazizin kıssacıya (kıssa anlatana) üç günde bir kere kıssa anlatmasını emrettiği rivayet edildi. Onun şöyle dediği de rivvayet edilir:İnsanları rahat tut, onlara ağırlık yapma, kıssaları cumartesi ve salı günleri terket. Hafız Ebu Nuaym3 İbrahim bin Cüneyd’e isnadla rivayetetti ki,İbrahim bin Cüneyd dedi ki:Bize Harmele bin Yahya anlattı dedi ki:fiafi’nin şöyle dediğini duydum. Bidat ikidir. Övülen bidat ve kınanılan bidattır. Sünnete uyan övülmüş, uymayansa kınanılmıştır. Ömer (r.a.)’in şu sözüyle delil gösterdi: Bu ne güzel bidattır.

fiafii’nin muradı önceden zikrettiğimiz, kınanmış bidatın şeritta müracat edilecek kaynağı olmayan şeydir, şeriatta bidat budur sünnete uyan ve övülen bidatsa:Sünnete kendisine müracat edilecek dayanağı olan şeydir. Bu ancak lugatte bidattır, şeriatta sünnete uyduğu için bidat değildir. fiafii’den bunu açıklayan diğer bir söz rivayet edildi, şöyle dedi: Sonradan çıkarılanlar iki eşittir. Kitaba veya sünnete ve esere veya icmaya uymayan, sonradan çıkarılanlar iki çeşittir. Kitaba veya sünnet veya esere veya icmaya uymayan sonradan çıkarılandır. Bu sapık bidattır. Hayır şeyden sonradan çıkarılan hakkında kimsenin itirazı yok ve kınanmamıştır.4


(1) Ahmet’in Müsned’inde, isnadı sahihtir.

(2) İbni Sad tabakatında, Ayşe (r.a.)’nin Ubey b. Umeyr’e hatırlatmanın hafif tutulmasını tavsiye etti, hatırlatmanın ağır olduğunu söyledi.

(3) Ebu Nuaym Muhammed b. İdris’ten Hilye’de rivayet etti. (9/113).

(4) Beyhaki “fiafi’nin menkıbeleri” (1/468-469)’da tahric etti.

Sonradan çıkan ve alimlerin güzel bidatını, sünnette dayanağı var mı, yok mu diye ihtilaf etmedikleri bir çok işteböyledir. Hadisin yazılması bunlardandır, Ömer (r.a.) ve sahabeden bir gurup onu yasakladı, çoğunluksa ona ruhsat verdi ve onun için sünnetten delil getirdiler. Hadis ve Kuran’ın tefsirinin yazılması da bu sayılanlardandır, alimlerden bir topluluk kötü gördü, çoğunluğu ise ruhsat verdi. Helal, haram ve benzeri şeyler iki reyin (görüşün) yazılması hususundaki ihtilafları da böyledir, sahabe ve tabiinden nakledilmemiş olan muamelat ve kalp amelleri hakkında çok söz söylemekle ilgili ihtilafları da bu sayılardandır. İmam Ahmet bunların çoğunu kerih görüyordu. Çünkü selefin ilimlerinden bu zamanlar uzak kaldı. Onlar zamanında mevcut olan ilimle daha sonra çıkarılanların birbirinden ayırtedilmesi için imam Ahmet bunların çoğunu kerih gördü ve sünnetle bidatın bilinmesi için kerih gördü.

İbni Mesud’dan (r.a.) sahih olarak şöyle dediği rivayet edildi:Siz bu gün fıtrat üzere oldunuz, ancak siz sonradan bir şeyler çıkaracaksınız ve sizin adınıza bir şeyler çıkarılacaktır, sonradan çıkarılan bir şey gördüğünüz zaman ilk hidayeti (Rasulullah (s.a.v.) zamanınıdakileri) alın.1 İbni Mesud bunu raşid halifeler zamanında söyledi. İbni Mehdi Malik’in şöyle dediğini rivayet etti:Peygamber (s.a.v.) Ebu Bekir, Ömer ve Osman zamanında bu gibi hevalardan (nefsani şeylerden) yoktu.2 Malik sanki usulu dindeki hariciler, rafiziler, mürcie ve benzeri gibi parçalanmaya işaret ediyor. Bunlar müslümanları tekfir ediyor, kanlarını ve mallarını helal sayıyor veya cehennemde ebedi kalacaklarını söylüyorlar veya bu ümmetin sekinlerini fasık sayıyorlar veya bunun aksini söylüyorlar ve masiyetler ehline zarar vermeyecek zannediyorlar, cehenneme tevhid ehlinden kimsenin girmeyeceğini söylüyorlar. Bundan daha ağırı da Allah’ın fiilleri kaza ve kaderi hakkında söylenen sözlerdir, kimisi yalandı ve bu şekilde Allah’ı zulümden tenzih ettiğini zannetti. Bundan ağırı da Peygamber (s.a.v.) sahabe ve tabiilerin sustuğu Allah’ın zat ve sıfatları hakkında sonradan konuşulan şeylerdir.


(1) Muhammed b. Nasr el-Mervezi Sünnet’te tahric etti rakam: 80. İsnadı sahihtir.

(2) Bunu Hafız ibni Hacer Fethul Bari’de zikretti:(13/253).

Bir topluluk bu hususta kitap ve sünnette gelmiş olan şeylerin çoğunu nefyetti ve aklın tenzih etmeyi gerektirdiği şeyleriden Allah’ı tenzih ettiklerini zannettiler ve bunun Allah hakkında imkansız olduğunu zannettiler. Bir toplulukta onu ispat etmekle yetinmediler ve yaratılmışlara kıyasla lazım olan şeyleri de ispat ettiler. Bu şeyler ümmetin susmasıyla göğüslerinde yerleşti. Sahabe ve tabiinden sonra bu ümmet içinde sonradan çıkarılandan:Sadece reyle helal ve haram hakkında konuşmak ve reye ve akli kıyaslara zıt olduğu için bu hususta sünnette gelmiş olan şeylerden çoğunu reddetmek. Daha sonra ortaya çıkarılanlardan. Gerçekte zevk ve keşif hakkında konuşmak. Hakikatın şeriata zıt olduğunu zannettiler. Muhabbetle beraber marifetin tek başına yeterli olduğunu zannettiler, amellere ihtiya olmadığını ve onların perde olduğunu veya şeriata ancak avamın muhtaç olduğunu zannettiler. Ve buna da kitapa, sünnete ve ümmetin icmaına muhalefeti kesin olan zat ve sıfat hakkında konuşmalarda eklendi. (Allah dilediğini doğru yola iletir) (Bakara: 2/213)
YİRMİDOKUZUNCUHADİS

(Sahibini Cennete Girdiren Ameller)

Muaz bin Cebel (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edildi:“Ey Allah’ın rasulü beni Cennete girdirecek ve cehennemden uzaklaştıracak ameli bana haber ver dedim, buyurdu ki: Sen büyük bir şeyden sordun, o (şey)Allah’ın kendisine kolay kıldığı kimse için kolaydır. Hiçbir şeyi ortak koşmadan Allah’a ibadet edersin, namazı kılar, zekat verirsin, ramazan orucunu tutar ve haccedersin. Sonra buyurdu ki:Sana hayır kapılarını göstereyim mi?Oruç kalkandır, suyun ateşi söndürdüğü gibi sadaka hatayı giderir, geceleyin adamın kıldığı (teheccüt) namazı da (böyledir). Sonra şu ayeti okudu:(Korkuyla ve umutla rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için) vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar hazırlandığını hiç kimse bilemez) (Secde: 32/16-17), sonra buyurdu ki:

“Sana işin başını, onun direğini ve uç noktasını haber veryim mi?”

“Evet, ey Allah’ın Rasulü” dedim. Buyurdu ki:

“İşin başı İslam’dır, onun direği namazdır, zirvesi (ve noktası) cihaddır. Sonra buyurdu ki:Bütün bunların özünü haber vereyim mi?”

“Evet, ya Rasulullah” dedim. Dilini tuttu ve:

“Buna engel ol” buyurdu.

“Ey Allah’ın rasulü biz konuştuğumuz şeyden sorumlu tutulacak mıyız?” dedim. Buyurdu ki:

“Annen seni yitirsin ey Muaz, insanları yüzleri üstüne veya burunları üzerine cehenneme atan dillerinin kazandığından başka nedir?” Tirmizi rivayet etti ve hadis hasen, sahihtir dedi.2


(2)Hadis sahihtir, Ahmed, Tirmizi:(2619), Nesai, ibni Mace fitneler konusunda -fitnelerde dili korumak babında- Beyhaki, Abdurrazzek, ibni Ebi fieybe, Hennad bin Sirri Zühd’de, Tayalisi, Taberani Kebir’de ve Hakim ile ibniHibban tahric etti (Camiul usul: 10/326 ve sonrası.)

Bu hadisi imam Ahmed, Tirmizi, Nesai ve ibni Mace Mamer rivayetiyle taric etti, o da Asım’dan bin Ebi’n-Necud’den o da Ebu Vail’den, o da Muaz b. Cebel (r.a.)’den rivayet etti. Tirmizi hasen, sahihtir, dedi. Dediği şeyde iki vecihten nazar vardır. Birincisi her ne kadar yaşça ona yetişse de onu dinlediği sabit olmamıştır. Muaz fiam’da, Ebu Vail ise küfedeydi, Ahmed gibi imamlar bu gibilerin işitmediği hususunda delil getiriyorlardı. Ebu Hatim er-Razi Ebu Vail’in Ebud-Derda’dan hadis dinlemesi hususunda dedi ki:Yaşı onu görmeye uygunda kendisi Kufe’deydi, Ebu’d-Derda ise fiam’daydı. Yani ondan hadis dinlemedi.1

Ebu Zür’a Dimeşki bir topluluğun, Ebu Vail’in Ömer’i dinlediği hususunda durduklarını hikaye etti, Muaz’dan dinlemesi daha da akla uzaktır. İkincisi: Hammad bin Seleme Asım bin Necud’dan, o da fiehr bin Havşeb’den, o da Muaz’dan rivayet etti ve bunu imam Ahmed2 Muhtasar olarak tahric etti. Darekutni dedi ki: Doğruya en fazla benziyor, çünkü hadis farklılıkla beraber şehr rivayetiyle biliniyor. Derim ki: fiehrin Muaz’dan rivayeti kesinlikle mürseldir ve şehr (bir Havşeb) güvenilir ve zayıf olduğu konusunda ihtilaflıdır. İmam Ahmed fiehr rivayetiyle tahric etti o da Abdurrahman b. Ğamdan o da Muaz’dan rivayet etti, yine Ahmed Urve bin Nezzal bin Urve’den ve Meymun bin Ebi fiebib’ten tahric etti, her ikisi de Muaz’dan rivayet etti, Urve de Meymun’da Muaz’dan hadis dinlememiştir. Muaz’dan başka tahriclerde var, hepsi de zayıftır.

“Beni cennete girdirip, cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver” yirmi ikinci hadisin şerhinde gemişti, Ebu Hureyre ve Ebu Eyyub’tan sabit çok vecihlerle Peygamber (s.a.v.) bu gibi bu gibi sorular sorulduğu bildirilmişti ve Muaz hadisindekine benzer cevap vermişti. İmam Ahmed’in Muaz’dan bir rivayetinde:

“Ey Allah’ın Rasulü beni hasta eden ve üzen bir şeyden sana sormak istiyorum” dedi.

“Dilediğini sor” buyurdu.

“Beni Cennete girdirecek ameli bana haber ver, sana başkasını sormuyorum” dedi.
(1) İbni Ebi Hatim’in mürsellerinde geldiği gibi mürseldi.

(2) Ahmed Müsned’inde tahric etti, mürseldir.

Bu Muaz (r.a.)’ın salih amellere verdiği önemi gösteriyor, amellerinde cennete girmeye sebep olduğunun delilidir. Allah Teala buyurdu ki:(İşte bu yaptıklarınız sebebiyle varis kılındığınız cennettir) (Zuhruf: 43/72) “Sizden biriniz ameliyle cennete giremeyecektir”2 hadisi ise -Allah en iyi bilir- bundan murad: Ancak Allah fazlı ve rahmetiyle sebep kılmasa kimse bizzat ameliyle cennete giremez, demektir. Amelin kendisi de Allah’ın kuluna rahmetinden ve ikramındandır. Cennet ve onun sebepleri de hepsi Allah’ın ihsan ve rahmetindendir. “Büyük şeyden sordun” sözü ise, işaret edilen hadisn şerhinde, kendisine bu şekilde soranadama Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu daha önce geçti:“Soruyu kısa tutmuşsan da büyük ve uzun sordun.”3 Çünkü cennete girmek, ateşten kurtulmak gerçekten büyük bir iştir, onun için Allah kitaplar indirdi, peygamberler gönderdi, Peygamber (s.a.v.) bir adama buyurdu ki:

“Namaz kıldığında ne söylüyorsun?”

Allah’tan cennet istiyorum, cehennemden dolayı ona sığınıyorum” dedi.

“Senin de Muaz’ın da dendenesi (dın dın etmesi, hafifçe sesle konuşup istemesi) güzel ol buyurdu.” Bununla dualarının çokluğuna istemedeki gayretlerine işaret ediyor. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:“Onun etrafında dönüyoruz.” Bir rivayette de:“Benim Muazın mırıldanması ancak Allah’tan cennet istemek, cehennemden sığınmaktan başka nedir.”4 “Bu Allah’ın kendisine kolay kıldığı kimseye kolaydır.”Başarının tamamının Allah’tan olduğuna işarettir. Allah kime hidayeti kolaylaştırırsa hidayet bulur, kime kolaylaştırmazsa ona da nasip olmaz, Allah Teala buyurdu ki:(Artık kim verir ve sakınısa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız. Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu zora hazırlarız) (Leyl: 92/5-10)


(2) Hadis sahihtir. Ahmed, Buhari, Müslim, Nesai, ibni Hibban tahric etti. Buhari’nin lafzı:

“Sizden birinizi ameli cennete girdirmeyecektir.”

“Seni de mi?” dediler.

“Beni de, buyurdu. Ancak Allah’ın beni rahmet ve fazlına boğması müstesnadır” buyrudu. (Camiul usul: 1/213).

(3) Tahrici önce geçti.

(4) Hadis sahihtir, Ahmed, Ebu Davud, ibni Mace Ebu Hureyre’den rivayetle tahric etti. Dendene:Adamın bir şey konuşması, sesinin duyulup anlaşılmamasıdır. (Nihaye: 2/137)

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:“Amel ediniz, herkese yaratıldığı şey kolay kılınacaktır, saadet ehli ise saadet ehlinin ameli onlara kolaylaştırılacaktır, şekavet (cehennem) ehli ise onlara da şekavet ehlinin ameli kolaylaştırılacaktır, sonra ayeti okudu.”1 Peygamber (s.a.v.) duasında: “Beni hidayet et, hidayeti bana kolaylaştır.”2 diyordu. Allah peygamberi Musa (a.s.)’ın duasında şöyle dediğini haber verdi: (Rabbim yüreğime genişlik ver, işimi bana kolaylaştır) (Taha: 20/25-26) İbni Ömer şöyle dua ediyordu: Ey Allah’ım kolaya beni muvaffak eyle, zordan beni uzaklaştır. İşaret edilen hadisin şerhinde cennete girmenin İslamın beş rüknüyle yapmakla olduğu daha önce getir. Onlar da:Tevhid, namaz, zekat, oruç ve hactır.

“Hayır kapılarını sana göstereyim mi?” Cennete girmeyi İslam’ın farzlarına bağlayınca, daha sonra nafilelerden hayır kapılarını gösterdi, muhakkak Allah velilerinin en üstünü farzları yerine getirdikten sonra nafilelerle Allah’a yaklaşanlardır. “Oruç kalkandır.” Bu söz Peygamber (s.a.v.)’de bir çok vecihlerle sabittir, imam Ahmed şu ziyadeyle tahric etti.”4 “Oruç kalkandır ve cehennemden koruyucu kaledir.”


(1) Hadis sahihtir. Ali b. Ebi Talib’ten, Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, ibni Mace, Taberani Kebir’de ibni Abbas ve İmran b. Husayn’dan tahric etti onun başka bir lafzı da var. Buhari, Müslim, Ebu Davud İmran bin Husayn’dan tahric etti onun başka bir lafzı da var Buhari, Müslim, Ebu Davud İmran bin Husayn’dan tahric etti, şöyledir:“Herkes yaratıldığı şey için amel eder veya kolay kılınan şey için amel eder”(Camiul usul:10/514-516,Camius Sağir: 1/48).

(2) Hadis sahihtir ibni Abbas’tan Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, ibni Mace Nesai, Buhari Edebul Müfred’de:(664-665) ve Hakim tahriç etti, ibni Hibban doğruladı.

(4) İmam Ahmed Müsned’de güzel bir isnadla tahric etti ve yine Beyhaki’de tahric etti (Terğib ve terhib s: 83, s. 279).

Osman b. Ebil As’dan rivayetle yine tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Sizden birinizin savaşa karşı kalkanınız gibi oruç cehenneme kalkandır.”1 Cabir (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Rabbimiz azze ve celle buyurdu ki:Oruç kalkandır, kul onunla ateşe karşı korunur.”2 İmam Ahmed ve Nesai Ebu Ubeyde (r.a.)’nin Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti:“(Gıybet ve yalan gibi şeylerle) yaralamazsa oruç kalkandır”3 Sahihayn’da tahric edilmiş Ebu Hureyre hadisi şöyledir:“Oruç kalkandır, sizin birinizin günü oruç olursa, kötü laf konuşmasın, fasıklık yapmasın, cahillik etmesin, bir adam ona söverse, ben oruçluyum desin.”4

Selefin bazısı dedi ki: Gıybet orucu parçalar, tevbe istiğfar onu geri yamalar (parçalar yeri onarır), sizden biri parçalanmamış bir oruç tutabiliyorsa yapsın. İbnu’l Mükender dedi ki:Oruçlu gıybet ederse (orucu) parçalar, istiğfar ederse yamalar. Bunu Taberani5 nazarlı bir isnatla Ebu Hureyre’den merfu olarak tahric etti:

“Onu parçalamadıkça, oruç kalkandır. Onu ne ile parçalar?” denildi.

“Yalan ve gıybet ile” buyurdu. Kalkan:Kulun korunduğu şeydir, savaşta darbeden kendisini koruyan kalkan gibi, aynı şekilde oruçta sahibini dünyada günahlardan korur, Allah teala buyurdu ki:(Ey iman edenler!Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Umulur ki korunursunuz) (Bakara: 2/173) günahlara kalkan olursa, ahirette de cehhennme kalkan olur.
(1) Hadis sahihtir. Ahmed, Nesai, ibni Mace ve ibni Huzeyme tahric etti. (Terğib ve tertib:2/83).

(2) Hadisi kudsidir. Beyhaki ve Ahmed güzel bir isnadla tahric etti. (Terğib ve terhib:2/83, Mecmau’z Zevaid: 3/180).

(3) Hadis hasendir. Ahmed, Nesai, Darimi ve Beyhaki tahric etti. (Camiul usul: 10/279).


Yüklə 2,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin