'nin 25. Dönem Yasama Yılı'nın açılış konuşmasında milletvekillerine hitap etti



Yüklə 69,01 Kb.
tarix07.08.2018
ölçüsü69,01 Kb.
#67748

Erdoğan, TBMM'nin 25. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılış konuşmasında milletvekillerine hitap etti. 

Erdoğan, TBMM'nin geçen yılın 1 Ekim’inde gerçekleştirdiği yasama dönemi açılışından bugüne kadar geçen sürede, ülke açısından son derece kritik gelişmelerin yaşandığını söyledi. 

Bilhassa önceki dönemin son haftalarında görüşülen İç Güvenlik Paketinin, terörle mücadele konusunda güvenlik güçlerine ve adli birimlere çok önemli katkısı olduğuna inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Geçtiğimiz 1 yıllık süreçte, maalesef pek çok acı hadiseye de şahit olduk. Yanı başımızda Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler giderek tırmanırken, bunların ülkemize de farklı yansımaları oldu. Bir siyasi parti başkanının, büyük sorumsuzluk olarak değerlendirdiğim çağrısıyla başlayan 6-8 Ekim olaylarında 50 vatandaşımız hayatını kaybetti. O günlerde, Ayn el-Arab veya Kobani olarak adlandırılan bölgeye yönelik DAİŞ saldırıları konusunda, ABD Başkanı Sayın Obama’nın aktardığı bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşarak, bölgenin her an düşebileceğini ifade etmiştim. Bu sözümü çarpıtan bölücü terör örgütü mensupları ve onlarla aynı çizgide hareket eden diğer siyasi parti veya partiler, onların mensupları, ülkeyi ateşe ve kana boğan olayların fitilini ateşlediler. Halbuki, söz konusu bölgedeki çatışmalardan kaçan 220 bin kişiyi biz sınırlarımızı açarak kabul ettik. Bunların önemli bir bölümünü hala misafir ediyoruz.

Yine, bölgenin savunulması için Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu güçlerinin topraklarımızdan geçişine izin veren de biziz. Bölgeye yüzlerce kamyon insani yardım malzemesini gönderen, bu yardımların yerlerine ulaştırılmasına aracılık eden de yine biziz. Yalan ve fitne çarkını durmaksızın işleten bu kesimler, gerçek tüm açıklığıyla ortada olmasına rağmen, hala aynı iftiraları tekrarlamaktan geri durmuyorlar. Türkiye olarak biz, tıpkı Balkanlardaki, Orta Asya'daki, Kuzey Afrika'daki, Afrika ve Asya'nın diğer bölgelerindeki kardeşlerimiz gibi Suriye ve Irak’taki kardeşlerimize de gönlümüzü ve kapılarımızı daima açık tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Bizim için asıl olan bu kardeşlerimizle olan tarihi geçmişimiz, kültürel yakınlığımız, medeniyet ortaklığımız ve paylaştığımız insani değerlerdir. Bugün Suriye ve Irak dediğimiz yerler, daha bir asır önce bizim için Mardin’den, Diyarbakır’dan, Gaziantep’ten, Hatay’dan farkı olmayan coğrafyalardı. Suriye ve Irak’ta yaşayanları kendi vatandaşlarımızdan ayrı görmek, bizi tarih nezdinde, ecdadımız ve bilhassa şehitlerimiz nazarında mahcup eder. Bizim bu topraklara ve oralarda yaşayan kardeşlerimize bakışımız, asla batı ülkeleri başta olmak üzere diğer devletlerle aynı olamaz. Kobani’de veya bölgedeki bir başka şehirde yaşayan kardeşlerimizin sıkıntıya düşmesi, en az onlar kadar bizi de ilgilendirir, bizi de harekete geçirir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla, Suriye’den ve Irak’tan Türkiye'ye gelenlere kapıları açtıklarını ve açmaya devam ettiklerini belirtti.

Hala bu ülkelerin topraklarında yaşayanlara ellerinden gelen her türlü yardımı yapmayı sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, bu kardeşlerimizi Akdeniz’de ölüme terk etme, sınır boylarında, tren istasyonlarında zulme maruz bırakma hakkımız asla yoktur. 'Kardeş' sözü bizim ağzımızdan bir alışkanlık olarak değil; kalbimizden, yüreğimizden kopup gelen, bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifadesi olarak çıkıyor. İmkanlarımız sınırlı olabilir, ama hamdolsun gönlümüz zengin. Gönül zenginliğimizin bereketini de 5 yıldır görüyoruz, inşallah bundan sonra da görmeye devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan, Türkiye’den imkan olarak katbekat güçlü Avrupa ülkeleri birkaç yüz bin mültecinin sınırlarına dayanması karşısında paniğe kapılırken, Türkiye'nin milyonlarca kardeşini yıllardır misafir ettiğini dile getirdi. 

"Elbette sıkıntılar vardır, olacaktır. 2 milyon insan dünyanın neresine giderse gitsin, mutlaka birtakım sıkıntılara yol açar. Ama şunu da kabul etmeliyiz ki, ülkemize gelen milyonlara gösterdiğimiz misafirperverliğin dünyada bir başka örneği yoktur" diyen Erdoğan, gerek kamplarda kalan, gerek şehirlerde kendi imkanlarıyla ve yardımlarla barınan misafirlerin durumunun diğer ülkelerle kıyaslandığında çok iyi düzeyde olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunu biz söylemiyoruz. Ülkemize gelip durumu kendi gözleriyle gören insaf ve vicdan sahibi tüm yabancılar, bize takdir ve teşekkürlerini ileterek, bu gerçeği teslim ediyorlar. Sınırlarımız dışındaki tüm kardeşlerimize karşı bu duyguları beslerken, ülkemiz içinde herhangi bir bölgeyi, herhangi bir kesimi, herhangi bir grubu dışlamamız mümkün müdür? Böyle bir iddiada bulunmak bölücülüktür; daha önemlisi Türkiye’ye ve milletimize bühtandır. Geçmişte Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkanlardan, daha uzaklardaki Afganistan’dan, Türkistan’dan, Orta Asya’nın muhtelif bölgelerinden gelenlere gönlünü açan Türkiye’nin, kapı komşularına karşı farklı bir tavır içinde olmasına, en başta ben karşı çıkarım. Bunları, yaptığımız iyilikleri kimsenin başına kakmak için değil, istismar konusu yapılan bir meseleyi açıklığa kavuşturmak için ifade ediyorum.

Her şeye rağmen Türkiye, istikrarsızlık, çatışma ve kaosun giderek arttığı bir bölgede güven ve istikrar adası olarak varlığını muhafaza ediyor. Türkiye, komşularına ve bölge ülkelerine hiçbir zaman salt çıkar penceresinden bakmamıştır. Bölge ülkelerindeki olaylara kesinlikle mezhep veya etnik temelli olarak da yaklaşmıyoruz. Kısa dönemli menfaatleri, bizi biz yapan değerlere tercih etmedik, etmeyeceğiz. Günü kurtarmanın değil, ortak bir geleceği, bölgedeki kardeşlerimizle birlikte inşa etmenin çabası içindeyiz. Bu anlayışla, bölgemizde ve dünyada barışın, huzurun, istikrarın ve güven ortamının hakim olması için çalışıyoruz. Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Şii, Sünni, Nusayri, Hristiyan, Musevi demeden, kökenine, mezhebine, inancına bakmadan tüm mazlumlara, mağdurlara sahip çıkıyoruz. Ülkemize gelen misafirlerimiz için bugüne kadar 7,5 milyar doların üzerinde harcama yaptık. Harcadığımız bu rakamın sadece 417 milyon dolarını diğer ülkelerin yapmış olduğu yardımlar oluşturuyor. Türkiye, 4 yıldır 2 milyonu aşkın Suriyeli ve Iraklı kardeşine sahip çıkarak, komşuluk görevini yapmanın ötesinde tüm insanlığın onurunu kurtarmıştır. Milletimiz, büyük bir özveriyle davranarak, uluslararası topluma adeta insanlık dersi vermiştir. Bu vesileyle, buradan 78 milyon vatandaşımızın hep birlikte gösterdikleri bu insani duruş için şükranlarımı sunuyorum."

Erdoğan, 4 yıldır görmezden gelinen, birkaç ülkenin sırtına yüklenen bu ağır sorunla, artık Avrupa devletlerinin de yüzleşmeye başladığına işaret ederek, Suriye’de iç savaşın, Libya’da istikrarsızlığın, Afrika ve Asya’daki sıkıntıların beslediği sorunlara duvarları yükselterek, sınırları tel örgülerle çevirerek, güvenlik tedbirlerini artırarak çözüm bulunamayacağını bildirdi. 

Sorunun kaynağına inerek, önce katliamlara dur demek, bununla birlikte bölgenin gerçeklerine uygun politikalar geliştirmek zorunda olunduğunu belirten Erdoğan, "Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; Suriye halkı, kendini katleden rejim ile terör örgütleri arasında bir tercih yapmaya zorlanamaz. Türkiye, sınırlarının hemen yanı başında ne terörün kök salmasına, ne de tek yanlı oldu-bittilere izin vermeyecektir. Adı ne olursa olsun, terör örgütlerinin ülkemizde ve bölgemizde etkinlik kurmasına rıza göstermeyeceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde yaşanan gelişmelerin, yaklaşık 5 yıldır devam eden bu sorunun çözümüne vesile olmasını dileyerek, Türkiye'nin, bu konuda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da elinden gelen çabayı göstermeyi sürdüreceğini söyledi. 

Erdoğan, bölgedeki sorunlara çözüm bulunması için mücadele ederken, Avrupa Birliği’ne tam üyelik konusundaki kararlılığın da sürdüğünü bildirdi.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini, 'kazan-kazan' stratejisine dayalı olarak bugünlere getirdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı anlayışla da devam ettirmek istediklerine dikkati çekti. 

Erdoğan, şunları söyledi:

"Buna rağmen, bazı üye ülkelerce önümüze çıkartılan siyasi engeller nedeniyle müzakere sürecimizde uzunca bir süredir kayda değer ilerleme sağlayamadık. Birlik üyesi bazı ülkelerin, Avrupa değerleri ve dayanışmasıyla bağdaşmayan yaklaşımlarının bu duruma yol açtığını biliyoruz. Ukrayna’da ve bölgede yaşanan olaylar, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde, ülkemize yönelik ikircikli tavrın bir tarafa bırakılarak, objektif esaslara dayalı yeni bir sayfanın açılacağına inanıyorum. 

Diğer taraftan Türkiye, ekonomik kalkınmasına paralel olarak az gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelere sağladığı kalkınma yardımlarını giderek artırıyor. Resmi kalkınma yardımlarımızı 2014 yılında 4,5 milyar dolar seviyesine çıkartarak, bu alanda dünyada üçüncü ülke haline geldik. Türkiye, gayri safi milli hasılasına oranla dünyada en fazla uluslararası insani yardım yapan ülke durumundadır. Gelecek sene, bu konuda çok önemli bir adım daha atarak, ilk defa düzenlenecek olan Dünya İnsani Zirvesine ev sahipliği yapacağız. Bu Zirve, uluslararası insani hukuk, insani müdahale ve yardımlar gibi alanlarda geleceğin gündeminin belirlenmesine önemli katkıda bulunacaktır. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin yavaşladığı, finansal piyasalardaki hareketliliğin tüm ekonomileri etkilediği zorlu bir dönemde Türkiye, 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle G-20’nin dönem başkanlığını üstlendi. 10 aydır sürdürdüğümüz Dönem Başkanlığımızda, platformun meşruiyetinin güçlendirilmesi için gayret gösterdik. Bu doğrultuda güçlü, dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedeflerinin yanı sıra daha demokratik bir G-20’nin oluşması için yoğun çaba sarf ettik. İnşallah tüm çabaları 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilecek G-20 Zirvesi ile taçlandırmış olacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan odaklı bir kalkınma anlayışıyla, barışı, dayanışmayı, adaleti, hak ve özgürlükleri öne çıkaran politikaları kararlılıkla sürdüreceklerini vurguladı.

İsrail’in Kudüs’te sürdürdüğü baskıya, şiddete, saygısızlığa dayalı uygulamalarının, bölgeyle birlikte tüm dünyayı tehlikeli bir yere doğru sürüklediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"İsrail, Müslümanların ilk kıblesi, Haremi Şerifi olan Mescidi Aksa’nın kudsiyetini sürekli ihlal ederek, fevkalade yanlış bir politika izliyor. Türkiye olarak bu konuda diğer ülkelerin liderleriyle görüşmeler yaparak, tepkimizi ortaya koyarak, meselenin çözümüne katkı sağlamaya çalışıyoruz. İsrail’in bu tavrından bir an önce vazgeçmesini, 3 dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs’te huzurun ve güvenliğin sağlanmasını temenni ediyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kürt kardeşlerime seslenmek isterim. Bizleri birbirimizden koparma çabası, birbirimize düşman etme oyunu, aslında her ikimizi de hedef alıyor. Bunun için diyorum ki Kürt ayrıdır, terörist ayrıdır" dedi. 

Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda, 25. Dönem 2. Yasama Yılı konuşmasında, Meclis'in 95 yıl önce, 23 Nisan 1920’de, Türkiye’nin tüm renklerini kucaklayan bir anlayışla kurulduğunu belirtti. Bugün de 78 milyon vatandaşın her birinin Meclis'in, devletin ve vatanın eşit ölçüde sahibi, her birinin birinci sınıf vatandaş olduğunu vurgulayan Erdoğan, "95 yıllık süreçte kimi dönemlerde farklı etnik kökenlere, inançlara, mezheplere baskı yapıldığı, tabii ki inkar edilemez bir gerçektir" dedi.

Başbakan Erdoğan, inançlı kesime de farklı düşünenlere de Kürtlere de başka kesimlere de haksızlıklar yapıldığını, hatta zaman zaman bu haksızlıkların zulme dönüştüğünü söyledi. Kendilerinin de ilk gençlik yıllarından itibaren bu haksızlıkları yaşadıklarını, bunlara şahit olduklarını anlatan Erdoğan, bu haksızlıkları inkar etmediklerinin, tam tersine bu haksızlıkları yüksek sesle ifade ettiklerinin tarihin kayıtlarında mevcut olduğunu belirtti.

Tüm siyasi hayatı boyunca olduğu gibi bugün de hiçbir şahsi çıkarın, rütbenin, payenin peşinde olmadığını dile getiren Erdoğan, "Milletim beni dünyada rütbelerin en büyüğüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamına layık gördü" dedi.

Sözleri AK Parti'li milletvekilleri ve bakanlarca ayakta alkışlanan Erdoğan, "Ben büyük Türkiye, yeni Türkiye, güçlü Türkiye, 78 milyonun bir, beraber ve kardeş olduğu bir Türkiye mücadelesi veriyorum" diye konuştu.

-"Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor"

"Buradan Kürt kardeşlerime özellikle seslenmek isterim" diyen Erdoğan, Kürtler ile her zaman gönül diliyle konuştuklarını belirtti.

Muhalefet sıralarından bir milletvekilinin HDP sıralarının boş olduğunu söylemesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti sıralarını göstererek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada Kürt kardeşlerim vardır. Siz tanımıyorsunuz. Bunu bilmeniz lazım. Bilemediğiniz bir şey var; Kürt kardeşlerimi onlar temsil etmiyor. Burada Kürt kardeşlerim var. Bir şeyi birbirinden iyi ayırmak lazım; Kürt sorunu ile terör sorunu farklıdır; siz bunu ayırt edemediniz. Bugün de gönül diliyle konuşuyoruz. İstiyoruz ki yarın da öbür gün de ebediyen aramızdaki gönül köprüsü sapasağlam muhafaza edilsin. Her bir Kürt kardeşim elini vicdanına koysun ve Türkiye’nin nereden nereye geldiğini görsün. Bizleri birbirimizden koparma çabası, birbirimize düşman etme oyunu, aslında her ikimizi de hedef alıyor. Bunun için diyorum ki Kürt ayrıdır, terörist ayrıdır. Kürt kardeşimin inancı, değerleri, ahlakı, onuru böyle bir örgütle yol yürümeye zaten uygun değildir. Mücadelemiz bir etnik kökenle değil, altını çizerek ifade ediyorum, terörledir, terör örgütüyledir, teröristledir. Terörden en büyük zararı gören de yine Kürt kardeşlerimizdir. Elif Şimşek’i, Yasin Börü’yü, Fırat Simpil’i katleden; bununla da kalmayıp cansız çocuk bedenleri üzerinden alçakça algı operasyonları yürüten bir zihniyetin Kürt kardeşlerimle hiçbir ortak noktası olamaz. Biz Kürt kardeşlerimizle yine gönül diliyle konuşacağız. Bugün teröre karşı amansız bir mücadele veriyoruz. Dağ taş demeden her tarafta operasyonlar süreklilik arzeder şekilde devam edecektir. Bundan taviz veremeyiz. Bin yıllık kardeşliği bozmamak, özgürlüklerden taviz vermemek için de son derece hassas davranıyoruz."

-"Zor olduğunu biliyorduk ama..." 

Erdoğan, Çözüm Süreci'nin, 78 milyonun kardeşliğini tesis etme noktasında son aşama olduğunu ifade ederek, bunun zor olduğunu bildiklerini ama başarmak için denemek, mücadele etmek zorunda olduklarını kaydetti. 

Süreçte nihai aşama olarak kardeşlik, huzur, yeni ve büyük Türkiye adına silahların bırakılması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye düşmanı odaklara taşeronluk yapan örgüt maalesef bunu yapmadı. Terör örgütü alçakça, canice saldırılarına yeniden girişti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de terör örgütüne hangi dilden anlıyorsa, o dilden cevap veriyor, vermeye devam edecek. Bu örgüt ülkemiz ve milletimiz için tehdit olmaktan çıkartılana, silahlar gömülüp üzerine beton dökülene kadar bu mücadele sürecektir. Bakın silahların susması demiyorum, silahların bırakılması ve üzerine betonların dökülmesinden bahsediyorum. Kimi siyasiler, kimi medya kuruluşları, kimi hain ve harici odaklar terör örgütünü desteklese de Türkiye, istiklal ve istikbal mücadelesinden kesinlikle taviz vermeyecektir. Milletimiz, kimin gerçekten teröre karşı mücadele verdiğini, kimin de terörün yanında, arkasında durduğunu, terörü perdelediğini görmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin askerini, polisini, korucusunu, A şahsının, B şahsının askeri, polisi, korucusu gibi göstermek, teröriste alenen sahip çıkmaktır. Teröristler her gün güvenlik güçlerimize saldırırken, bunlarla mücadele edenleri itham etmek, teröre destek vermektir. Terörden siyasi rant ummak, aynı şekilde terörü desteklemektir. Terör örgütünün siyasetin üzerinde vesayet kurmasına rıza gösterilmesi ise terörle mücadeledeki en büyük zaaftır."

-"Tuttuğunuz maşalar bir gün gelecek elinizi yakacak" 

Siyasi partilerin terör karşısında tek yürek, yekvücut olmadıkları sürece şehitlerin aziz hatırası ve millet önünde mahcup olacaklarını belirten Erdoğan, terörü ve terör örgütlerini destekleyen ülkelere de seslenirken, "Ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz, çok yakından takip ediyoruz. Tuttuğunuz maşalar gün gelecek sizin elinizi de yakacaktır. DAİŞ, PKK, DHKP-C vesaire… Adı ne olursa olsun, sırf Türkiye’ye zarar veriyor diye terör örgütlerini destekleyenler bilsinler ki gün gelecek bu namlular onlara da dönecektir. Çünkü terörün karakteri böyledir; akrep gibi eninde sonunda kendisini taşıyanları da sokar" dedi.

MHP'li bazı milletvekillerinin "terör örgütünün adını zikretmemesi" yönünde kendisine laf atması üzerine Erdoğan, "Rahatsız mı oldun? Ben sayıyorum, gereğini neyse onu yapın. Siz bu kürsülerin çok acemisisiniz. Ben nereye hitap edileceğini çok iyi bilirim. Siz daha öğreneceksiniz" karşılığını verdi.

Erdoğan, terörü, terör örgütlerini doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen tüm ülkelerin bu tavırlarından vazgeçmelerini beklediklerini söyledi.  

-"Milletimiz samimiyetimizi gördüğü için sürece destek verdi" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristle mücadelenin önem arzetttiğini ama yeterli olmadığın anlattı. Erdoğan, aslolanın sorunun kaynağına inmek, bataklığı kurutmak olduğunu söyledi. Bir yandan sürekli istismar konusu yapılan bölgenin geri kalmışlığı sorununu çözecek adımları atarken, bir yandan da hak ve özgürlükleri genişletecek reformları hayata geçirdiklerini dile getiren Erdoğan, "Demokratik Açılım" olarak ilk adımlarını attıkları çalışmaları "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"ne dönüştürdüklerini, nihai sonucu almak için de Çözüm Süreci'ni başlattıklarını hatırlattı. 

Amaçlarının terörü tüm boyutlarıyla ortadan kaldırmak, teröristlerin ülke içindeki faaliyetlerini sıfıra indirmek olduğunu belirten Erdoğan, "Tek bir askerimizin, polisimizin, korucumuzun, vatandaşımızın canı yanmasın, kanı akmasın, evlerine ateş düşmesin, çocuklar yetim, eşler dul, anne-babalar boynu bükük kalmasın diye mücadele ettik, uğraştık. Milletimiz de samimiyetimizi gördüğü için bu sürece destek verdi, bizi teşvik etti" diye konuştu.

Erdoğan, 6-7-8 Ekim olaylarının, terörün yeni yöntemleri, yeni yüzü konusunda ilk önemli tecrübeleri olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Geçmişte kendi amaçları uğruna onlarca masum insanı gözünü kırpmadan öldüren bu yapının hala aynı yöntemlerde ısrar ettiğini gördük ve açıkçası bunu görünce de ürperdik. Biz akan kanı tümüyle durdurmak isterken, birilerinin kan akıtmak için adeta sabırsızlandığına, el ovuşturduğuna şahit olduk. 7 Haziran seçimleri öncesinde milletimizin iradesine tehditle, baskıyla, şiddetle ipotek koymaya çalışanların kurdukları tezgahları, ziyaret ettiğim illerimizde bizzat tespit ettim. Buna rağmen seçim sonrasında sürecin demokrasinin, hukukun, vicdanın, ahlakın, izanın sınırları içinde yürüyeceğine olan inancımızı muhafaza etmeye çalıştık. Ancak terör örgütü ilk fırsatta silahlarını, bombalarını, tuzaklarını harekete geçirmekten geri durmadı. Bununla da kalmayıp, 'hadiseleri şahsımın ve Hükümet'in başlattığı' propagandasını yaparak, gerçeği örtme, hedef şaşırtma çabası içine girdiler. Maalesef aynı propagandaya medya başta olmak üzere çeşitli kesimlerden de destek verenler olduğunu görüyoruz. Biz bu toprakları kendimize vatan yapmak için bin yıldır mücadele ediyoruz. Eğer bu coğrafyada yaşamaya devam edeceksek… Ki gidecek başka bir vatanımız olmadığına göre elbette devam edeceğiz."

-"O bölgelerde teşkilat bile kuramadınız" 

Recep Tayyip Erdoğan, MHP sıralarından kendisine laf atılması üzerine, "Biz o bölgeye çok gittik. Siz kaç kere gittiniz onu söyleyin. O bölgelerde teşkilat bile kuramadınız, kuramıyorsunuz. Gidin o bölgelerde çalışma yapın. Hiçbir zaman bunu yapmadınız, yapmıyorsunuz. Benim Cumhurbaşkanı olarak gitmediğim il yok. İlçeleri bile dolaşıyorum" karşılığını verdi.   

Bin yıldır verdikleri mücadeleyi bugün de gelecekte de devam ettireceklerini ifade eden Erdoğan, terörle mücadelede görev alan tüm güvenlik görevlilerine ve diğer kamu personeline başarılar diledi.

Şehitlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Erdoğan, şehitlerin ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diledi. Erdoğan, MHP sıralarından "Cenazelere gitmeyin" diye laf atılması üzerine, "Bizde şehitliğin ne  anlama geldiğini biliyorsan bu ifadeyi kullanmazsın. Kıyamete dek şehitlik devam edecektir. Bunu bilmeniz, öğrenmeniz lazım. Ve (Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridir ama siz bilemezsiniz)" karşılığını verdi.

 Amaçlarının bu mücadeleyi mutlaka başarıya ulaştırarak, şehitlerin dökülen tek bir damla kanının dahi boşa gitmemesini sağlamak olduğunu belirten Erdoğan, terörle mücadelenin Cumhurbaşkanı, Hükümet, devletin ilgili kurumlarıyla birlikte Meclis’in ve Meclis'te temsil edilen siyasi partilerin tamamının ortak görevi olduğunu söyledi. "Bunun için diğer tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakarak terör karşısında birlik, beraberlik, dayanışma, işbirliği içinde olmalıyız" diyen Erdoğan, bu safta en küçük  zafiyete izin vermemeleri gerektiğini vurguladı. 

Kendisine laf atan bir milletvekiline "Tekrar milletvekili adayı olursun belki " diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Yerli ve milli duruşa en çok ihtiyacımızın olduğu konu, işte bu meseledir. Küresel sistemde süren değişim ve bölgemizde yaşanan çalkantılar karşısında çelik gibi bir iradeyle tek yürek, tek vücut olarak hareket etmek mecburiyetindeyiz. Çocuklarımıza güvenli, huzurlu ve müreffeh bir gelecek bırakmak için başka bir yolumuz, başka bir çaremiz yok. İşte bunun için biz 'tek millet', 'tek bayrak', 'tek vatan', 'tek devlet' diyoruz. Türkiye’nin geleceğini işte bu dört sütun üzerinde inşa etmek durumundayız. Bu dört sütundan hiç kimse rahatsız olmasın. Bu dört sütun, 78 milyonu aynı çatı altında buluşturan sütunlardır. Selçuklu Atabeyi Nurettin Zengi ve Eyyubi Sultanı Selahattin Eyyubi’nin torunları olarak bu dört sütunu biz asırlar içinde birlikte inşa ettik, istikbale de birlikte taşıyacağız. Küresel sistem bir hareketlenme, bir yeniden yapılanma sürecindeyken, gelin bu fırsatı iyi değerlendirelim. Türkiye’nin kazanımlarına ve hedeflerine hep birlikte sahip çıkalım. Bugün geriye doğru baktığımızda nasıl heba edilen imkanları hayıflanarak hatırlıyorsak, bizden sonraki nesillerin de bizi benzer duygularla yad etmesine izin vermeyelim. Güçlü, büyük, yeni Türkiye’nin inşasını birlikte gerçekleştirerek tarihe hep birlikte hayırla yad edileceğimiz bir iz bırakalım. 25. Dönem Meclisi'nde bu imkanı yakalayamadık. 1 Kasım seçimlerinde belirlenecek 26. Dönem Meclisi'nin bu tarihi fırsatı değerlendireceğine inanıyorum."

TBMM Genel Kurulu'nda, Geçici Hükümette AB Bakanı olarak atanan Beril Dedeoğlu ile Kalkınma Bakanı Cüneyt Düzyol yemin etti.

TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının ardından verilen aradan sonra iki bakanın yemin edeceğini açıkladı.

Bu sırada MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Çözüm Süreci'yle ilgili Cumhurbaşkanı ve Başbakan hakkında Meclis soruşturması açılmasını isteyen önergelerin sunuşlar sırasında okunmasını istedi.

TBMM Başkanı Yılmaz, İçtüzük'te önergenin bir aylık süre içerisinde ne zaman gelen kağıtlarda yayımlanıp Genel Kurul'da okutulacağına dair bir hüküm yer almadığını, önergenin verildikten sonraki ilk birleşimde okutulması yönünde bir uygulama da bulunmadığını kaydetti.

Yılmaz, Meclisin açıldığı ilk birleşimde bu tür metinlerin okutulmaması şeklinde bir uygulamanın da geliştiğini belirtti.

Oktay Vural, yeniden söz alarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Genel Kurul'a hitap ederken TBMM'ye saygısız davrandığını savunarak, "Burada, birtakım polemikler içine girmesi doğru değil" dedi. 

AK Parti'li milletvekilleri de Vural'a tepki gösterdi.

AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, "Konuşmaya saygısızlık yapan kendileri" karşılığını verdi.

 

-"Herkes birinci sınıf milletvekili"



CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, iki bakanın birleşimin başında yemin etmeleri gerektiği ve yemin etmeden önce Genel Kurul'da bulunamayacaklarını iddiasıyla usul tartışması açtı.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekillerine yönelik sözleri dolayısıyla Şırnak ve Bitlis valileri ile Beytüşşebap Kaymakamı'nı eleştirdi ve TBMM Başkanı Yılmaz'dan bunlara tepki göstermesini istedi.

TBMM Başkanı Yılmaz'ın usul tartışmasında tutumunun değişmediğini ifade etmesinin ardından, Geçici Hükümette AB Bakanı olarak atanan Beril Dedeoğlu ile Kalkınma Bakanı Cüneyt Düzyol yemin etti.

Daha sonra, Baluken'in sözlerini anımsatan TBMM Başkanı Yılmaz,  şöyle konuştu:

"Meclisin itibarı milletvekillerinin itibarıyla orantılıdır. Milletvekillerinin itibarını korumak herkesin vazifesidir. Bu Mecliste birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf milletvekili yoktur. Herkes birinci sınıf milletvekilidir. Dolayısıyla gerek kamuda çalışanların gerek Meclis'te çalışan herkesin bunu bilerek davranması gerekir. Yapılan hareketler milletvekillerine karşı değildir, onları temsil halka karşıdır. Onları görmezden gelerek gerek vali gerek kaymakamın milletvekillerine bir saygısızlık yapmasını kesinlikle milli iradeye yapılan saygısızlık olarak görürüz, yaptığı hareketlerin yanlış olduğunu söyleriz. Yasayı da kimsenin ihlal etmemesi lazım. Anayasa'daki yasama dokunulmazlığı maddesine herkesin uyması gerekir." 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, 1 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak seçimin kesin sonuçlarının, YSK tarafından, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilamını takip eden 5'inci gün saat 15.00'te toplanmak üzere tatile girdi.

AK Parti, Danışma Kurulu toplanamadığı için Meclis'in 1 Kasım'daki Milletvekili Genel Seçimi sonrasında toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin grup önerisini TBMM Genel Kurulu'na getirdi. 

Önerinin lehinde konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Doğan Kubat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin yenilenmesine karar verdiğini ve bu çerçevede de bölgelerine gidip seçim çalışması yapacaklarını söyledi. 

Seçimin yapılacağı 1 Kasım'a kadar yoğun çalışma temposu içinde olacaklarını belirten Kubat, "Seçim sürecinin, demokratik esaslara göre, hoşgörü içinde, düşmanca değil rekabet bilinci içinde olacağını ümit ediyorum" dedi.

Doğan Kubat, seçim için sahada yapılacak çalışmalarda gürültü ve çevre kirliliği yapılmaması noktasında centilmenlik anlaşması yapılmasının sevindirici olduğunu belirtti.

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök ise sabah saatlerinde Silvan'dan gelen şehit haberleri ile sarsıldıklarını ifade ederek, "Tüm polislere, askerlere ve masum insanlara Allah'tan rahmet diliyorum, ulusun başı sağolsun" diye konuştu.

Ankara'da bugün 12 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazasından duyduğu üzüntüyü dile getiren Gök, "Herkesin vicdanını karartan Ankara Büyükşehir Belediyesinin ehliyetsiz otobüs şoförlerinin faciası sonucunda 12 hemşehrimi kaybettim. Ankara kan ağlıyor. Bunu bu hale getiren belediye anlayışını şiddetle kınıyorum" şeklinde konuştu.

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan Coşkun'a yapılan saldırıyı da kınayan Levent Gök, "Bu saldırı bile bile gelmiştir, adete himaye edilmiştir. Koruma talep etmiştir, ancak 'Bayramdan sonra bakılacak' denilerek geçiştirilmiştir. İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü neredesiniz? Bu saldırının sorumluları sizlersiniz" sözlerini sarf etti. 

Gök, "Cumhurbaşkanı hala kürsüde konuşurken 'biz' diyor, 'siz' diyor. Sizin artık Cumhurbaşkanı olduktan sonra parti ile bağınız kesilmiştir. Bütün partiler sizindir ama sizin aklınız hala AKP'de. Cumhurbaşkanlığı önemli bir makamdır ve bu nedenle de CHP makama saygının gereği onu ayakta karşıladı" ifadelerini kullandı. 

- "Meclis'in en fazla çalışması gereken bir süreç yaşanıyor"

HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ise gazeteci Ahmet Hakan Coşkun, Azadiye Velat gazetesi ile DİHA'ya yapılan saldırıları kınadı.

"Ülkemiz savaş hali yaşarken, sivil insanlar katledilirken Genel Kurulu tatile sokmak doğru bir tutum değildir" diyen Buldan, Meclis'in en fazla çalışması gereken bir süreç yaşandığını savundu.

Buldan, şöyle konuştu:

"Meclis böyle bir zamanda yasalar çıkarmayacak, çalışmayacak da ne zaman çalışacak? Komisyonlar kurulmalı ve Meclis ondan sonra tatil kararı almalıdır. 7 Haziran'da seçim yapıldı, millet oyunu kullandı ama ne yazık ki Cumhurbaşkanı'nın başkanlık hırsı yüzünden, AK Parti'yi tek başına iktidar yapma hırsı yüzünden, ülke bir kez daha seçim kararı almak zorunda kaldı.

Bölgede kan akıyor, sivil insanlar öldürülüyor. AKP'nin katliam politikası devreye konulmuş, bunun üzerinden siyaset yapılıyor. 1 Kasım'da zannediyorsunuz ki insanlar size oy verecek. Ama asla umduğunuzu bulamayacaksınız. İstediğiniz kadar seçimleri tekrarlayın, sandıkların yerlerini değiştirin, taşımalı sistemi devreye koyun, insanlar sizin bu katliam politikanızı unutmayacak ve buna göre sizlere oy verecek."

Cizre'de öldürüldüğünü söylediği sivil insanlara ait bazı fotoğrafları gösteren Buldan, "Bunlar Cizre'de toplu bir şekilde katledilen insanların resimleri, 22 insan katledildi. Sizin terörist dediğiniz 70 yaşında bir baba, güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu öldü. 3 yaşında bir bebek, bu bir terörist olabilir mi? O insanları 'HDP'ye oy verdi' diye cezalandırdınız. Ama HDP bu seçimde yüzde 13'ün çok çok üzerinde oy alacak, HDP sizi bölgede tabela partisi haline getirecek. Biz bütün ölümlerden üzüntü duyuyoruz, askerin, polisin, gerillanın ölümünden de üzüntü duyuyoruz. Eğer ölümleri ayrıştırırsak, bu ülkeye barışı getiremeyiz. Eğer bu ülkeye barışı güvenlik güçlerinin zulmüyle getirmeye kalkışırsanız, halkın direnişi ile karşılaşırsınız, halk size gereken cevabı verecektir" diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da Meclis'in bugün hem açıldığını hem de kapandığını söyledi. 

"3 şehit var, 12 vatandaşımız Ankara'da öldü" diyen Vural, böyle bir ortam içinde medyaya yönelik saldırıların devam ettiğini kaydetti.

Vural, gazeteci Ahmet Hakan Coşkun'a yapılan saldırının halkın bilgi edinme özgürlüğüne yapılan saldırı olduğunu kaydetti.

Oktay Vural, "Oslo'da neler görüşüldüğünü, İmralı, Kandil arasında hangi konularda müzakereler yapıldığını, Dolmabahçe'de neler görüşüldüğünü açıklayın. Millet duysun, millet görsün. Yani herhalde çay içmediniz, kahve içmediniz. Bütün bunlarda bir müzakereler oldu, bir şeyler oldu. Bunları anlatmıyorlar, bir anlatın bakalım" dedi. 

Bugün ülkenin seçime gitme sebeplerini, sistemi kimin çalıştırmadığını milletin açık ve net olarak bildiğini ileri süren Vural, MHP'nin 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyon için ortaya koyduğu, ancak AK Parti'nin kabul etmediği ilkeleri, seçimlerde vatandaşların sahip çıkacağını savundu.

Konuşmaların ardından AK Parti'nin önerisi kabul edildi. 

Buna göre, TBMM Genel Kurulu, 2 Ekim 2015 Cuma gününden başlayarak, 1 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne ilişkin kesin sonuçların, Yüksek Seçim Kurulu'nca (YSK), Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilamını takip eden 5'inci gün saat 15.00'te toplanmak üzere tatile girdi.

- "Teröre anladığı şekilde cevap veriliyor"

Sataşma gerekçesiyle kürsüye gelen AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, milletin en büyük hakem olarak seçimde kararını vereceğini dile getirdi. 

Amansız bir şekilde terörle mücadele edildiğini belirten Aydın, "Teröre anladığı şekilde cevap veriliyor. PKK, 20 Temmuz'da silahlanma ve topyekun silahlı mücadele çağrısı yaptı. Kim siyasetin önünü tıkadı? Siz, o yüzde 13'e saygısızlık ediyorsunuz. Gücü yüzde 13'den değil de terör örgütünden aldığınızı söylüyorsunuz. Bu haksızlıktır, saygısızlıktır. Kim savaş çağrısı yaptı? Kaldı ki bu savaş değildir, terör saldırısıdır. Gücü terörden alarak mı barış istiyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı'na söylediğinizin kaçta kaçını terör örgütüne söylüyorsunuz, ona söylemeye cesaretiniz var mı?" diye sordu. 

Ahmet Aydın'ın konuşmasının ardından HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de sataşma gerekçesiyle söz istedi. Baluken, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz'ın söz vermemesi üzerine kürsü önüne gelerek söz talebini yineledi. 

Söz hakkı verilen HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, kürsüye gelince kendisine laf atan AK Parti milletvekiline, "Babasının bostanından bağ bağışlamıyor, hanımefendi. Bize hakkımız olan bir şeyi veriyor. 'Sırtımızı PYD'ye, YPG'ye dayıyoruz' lafına çok hassasiyet gösterdiniz ya..." diye seslendi. 

Önder, AK Parti sıralarından laf atılması üzerine, "Bütün sözleri alayım, hepinize toptan muamele edeceğim" yanıtını verdi.

HDP'li Önder, "Sayın Ahmet Davutoğlu da bunu söyledi. Davutoğlu, Rojava'ya, PYD'ye teşekkür etti. Ben bunu rüyamda görmedim. Süleyman Şah Türbesi için, sonradan bakan yaptığınız arkadaş da bunun şahidi. Ben de bir tarafıyım. Öyle kafadan atmıyorum, üfürmüyorum. Burada Sayın Sinirlioğlu ile beraber ben organize ettim o türbenin taşınmasını" iddiasında bulundu.

Tekrar kürsüye gelen Ahmet Aydın, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Süleyman Şah Türbesi'nin yerinin değiştirilmesi sürecinde, orada herhangi bir engelin çıkarılmaması konusunda uyarıda bulunduğunu, teşekkür etmediğini söyledi. 



TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, konuşmaların tamamlanmasının ardından birleşimi kapattı.
Yüklə 69,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin