DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
Belli başlı Duygudurum Bozukluklarını:
1- Depresif Bozukluklar
2- İki Uçlu Duygudurum Bozuklukları (Manik Depresif Bozukluk)
1- Belli başlı Depresif Bozuklukları:
1. Depresyon
2. Distimik Bozukluk
2- İki Uçlu Duygudurum Bozuklukları:
1. Bipolar Duygudurum Bozukluğu
2. Hipomani
3. Siklotimik Bozukluk
4. Karışık (Mixed) Tip
DEPRESYON
Depresyon en yaygın tıbbi bozukluklardan biridir. Depresyon, normal kişilerde olağan olan hafif mizaç bozukluğundan huzursuzluk, erken uyanma, kilo kaybı ve iştahsızlık gibi bedensel belirtilerle ve kendini-kına-ma, umutsuzluk, yetersizlik, kendine güvensizlik, değer-sizlik hissi ve intihar düşüncesi gibi öznel belirtilerle karakterize olan şiddetli hastalığa kadar geniş bir klinik yelpazeyi içerir.
Depresyonda fiziksel belirtiler (uykusuzluk, iştah kaybı, yorgunluk), davranış değişiklikleri (günlük aktivi-telerini yapmayı bırakma, arkadaşlarından kaçınma) ruh hali değişiklikleri (üzüntü, huzursuzluk, suçluluk) ve düşünce biçimi değişiklikleri (olumsuz, kendini eleştiren, karamsar olma) yaşanmaktadır.
İnsan yaşamında mutsuzluk yaratacak bir olay karşısında üzüntü, keder ve endişe hisseder. Birçok insan, kişiliklerine ve başaçıkma biçimlerine bağlı olan, bu hüzün dönemlerini yaşarken; depresyondaki kişide bu geçici duygu dalgalanmasının süresi ve şiddeti artar. Bazı hastalarda iştah ve kilo artışı ile ellerini ovuşturma ve saçını çekiştirme gibi huzursuzluk belirtisi gözlenebilir.
Tanı için önemli belirti üçlüsü, zevk alma kapasi-tesinde düşme (anhedoni), çevreye ilginin azalması (sos-yal çekilme) ve azalmış enerji düzeyidir. İlkokul öğren-cisinde aşırı hareketlilik, yangın çıkarma, kaza eğilimi ve yatak ıslatma; ergenlerde belirgin toplum dışı davranışlar, alttaki bir depresyonu saklayabilirler.
Depresyon en yaygın görülen ruh sağlığı sorunudur. Yaşam boyu bir depresyon atağı geçirme olasılığı % 8-25 oranındadır. Bu oran kadınlar için % 10-25, erkekler için % 5-12 olarak bildirilmektedir.
Depresyon duyguda, düşüncede ve davranışlarda bir çökkünlük olmasına rağmen, kişinin Heideggerien bakış-la farkındalığına olumlu etkisi sağlandığında yaşamı an-lamlandırmada ve sahihlikte önemli bir katkı sağlayabilir.
DEPRESYONUN NEDENLERİ NELERDİR?
Biyolojik yaklaşımlara göre, depresyon, vücuttaki bazı biyokimyasal maddelerdeki değişmeler sonucu orta-ya çıkmaktadır.
Depresyona psikolojik yaklaşımda, psikoanalitik, kişilerarası iletişim kuramı, yükleme kuramına dayalı öğrenilmiş çaresizlik modeli, bilişsel yaklaşım gibi kuramlar vardır.
Psikoanalitik Görüşe göre, yas tepkisinde gerçek sevgi nesnesinin kaybı; depresyonda gerçek ya da bilinç-dışı bir sevgi nesnesi kaybedilmesi söz konusudur. Abra-ham-Freud modeli, depresyonu, asıl nesneye yöneltile-meyen saldırganlık dürtüsünün içe-atımı (introjection) olarak açıklar.
Kohut'a göre de, idealize edilmiş kendilik nesnelerinin kaybı boşluk depresyonuna (benlik saygısı ve canlılık eksikliğine) veya suçluluk depresyonuna (ken-dini red ve suçlamaya) yol açabilir.
Bilişsel yaklaşımı öne süren Aaron T. Beck depres-yonun depresif ruh halini sürdüren düşünce kalıpları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Örneğin Beck, depresif olduğumuz zaman kendimiz (özeleştiri), hayat (genel olumsuzluk) ve geleceğimiz (umutsuzluk) üzerine olumsuz düşüncelere sahip olduğumuza dikkat çekmiştir.
Depresif olan kişi kendini eleştirmeye yönelik düşüncelere sahiptir. Bu düşünceler zarar vericidir çünkü, kendine güvensizliğe, kendini beğenmemeye ve ilişki sorunlarına katkıda bulunur ve kendimizi iyi hissettirecek şeyler yapma isteğimizi azaltabilirler.
Kendimizi depresif hissettiğimiz zaman geleceğin tamamen olumsuz olacağını düşünürüz. Olayların olum-suz olarak sonuçlanacağı ile ilgili bu beklenti ya da tahmine "umutsuzluk" denir. Bu tür düşünmeye örnek ola-rak, "Beceremeyeceğim ve her şeyi mahvedeceğim", "Oradaki kimse benden hoşlanmayacak", "O işte iyi olamayacağım" gösterilebilir. Geleceğe yönelik olumsuz tavır kendini, "Depresyondan hiçbir zaman çıkamaya-cağım" ya da "Denemenin ne anlamı var? Hiçbir zaman daha iyi olamayacağım," şeklindeki düşüncelerle de götserebilir. Bir konuşmanın kötü geçeceği ya da yeni bir ilişkinin yürümeyeceği, bir sorunun çözülemeyeceği ya da depresyondan hiç çıkış olmayacağı şeklinde beklenti-lerimiz olabilir. Umutsuzluk, en uç noktasında intihar dü-şüncelerine katkıda bulunabilir.
Çökkün bireyler, toplumun değer yargılarıyla aşırı yüklenmiş ve kısıtlanmışlardır. Kendi değerini oluştur-mak veya sağlamlaştırmak için dış desteklere aşırı ölçüde dayanma veya tek bir bireye belirgin olarak bağlanma kişilerarası hayal kırıklıklarına kişiyi açık bırakır.
Kişilerarası yaklaşıma göre, Depresif davranış gösteren bireye çevre tarafından önce güvence ve destek verilir. Etkileşimin devamında depresif birey reddedilme-sine yol açan heyecansal tepkiler verir. Reddedilme daha fazla çökkün davranışa yol açar. Artan çökkün davranış-lar daha fazla reddedilme sonucunu doğurur. Depresif bireylerle etkileşimde bulunan diğer bireylerin artan bir öfke, anksiyete ve düşmanlık gösterdikleri ve aynı zamanda depresif birey ile etkileşime karşı ilgilerinin azaldığı gösterilmiştir.
Depresyon belirtileri için aşağıdaki testi uygulayınız.
-
Son iki hafta süresince ne sıklıkla aşağıdaki sorunlardan herhangi biri ile ilgili sorun yaşadınız?
-
Yaptığınız şeylere ilginizin azaldığı ya da zevk alamadığınız oldu mu?
-
Kendinizi çökkün, kederli ya da umutsuz hissettiniz mi?
-
Uykuya dalma, uykuyu sürdürme güçlüğü ya da çok fazla uyuduğunuz oldu mu?
-
Yorgunluk ya da bitkinlik hissettiniz mi?
-
İştahsızlığınız ya da aşırı yemek yediğiniz oldu mu?
-
Kendinizi yetersiz hissettiğiniz ya da kendinizle veya ailenizle ilgili hayal kırıklığına neden olduğunuzu hissettiniz mi?
-
Gazete okumak ya da televizyon seyretmek gibi konularda dikkatinizi toplamakta güçlük çektiniz mi?
-
Başkaları farkına varacak derecede yavaş hareket ettiğiniz ve yavaş konuştuğunuz ya da tersine huzursuzluk nedeniyle yerinizde duramadığınız oldu mu?
-
"Ölsem daha iyi" diye düşündüğünüz ya da kendinize zarar vermeyi istediğiniz oldu mu?
-
Bu belirtiler sık, çevrenizdeki kişilerle ilişkinizi bozacak ve iş hayatınızı etkileyecek düzeyde olduğu takdirde bir doktora başvurmanız gerekir.
Depresyon Tedavisi Nasıl Yapılır?
Günümüzde depresyonlu hastalar ilaç ve/veya psikoterapi yoluyla başarılı şekilde tedavi edilebilmekte-dir. Bunların da ancak 1/4’ü uygun ve yeterli tedavi edil-mektedir. Depresyon tedavi edildiğinde genellikle tam olarak düzelir ve hiç iz bırakmadan iyileşir. Kullanılan antidepresanlar çok çeşitli moleküllerden üretilmiştir.
Depresyonda tekrarlama ve kronikleşme oranı % 15–20 gibi yüksek orandadır. Bu nedenle, tedavide amaç sadece mevcut nöbetin hızla tedavisi olmamalı, iyileş-tirmeyi devam ettirmek, mümkünse tekrarlama olasılığını azaltmak amaçlanmalıdır. Bu hedef depresyonla hastala-rın aktif başaçıkma becerileri öğrenmesi için ruhsal yön-temlerin gelişmesine yol açmıştır.
Eğer fiziksel şiddet içeren bir ilişki yaşıyorsanız ya da sizi sürekli eleştiren biri ile bir ilişki yaşıyorsanız depres-yondan çıkmanız zor olabilir. Çift terapisi ya da aile tera-pisi depresyonunuzu besleyen bir faktör olabilecek ilişki şartlarını iyileştirmeniz için yardımcı olabilir.
Depresyonu tedavi etmede ilk adım olarak, özellikle hoşa giden ya da başarmış olma hissi yaratabilecek aktivi-teleri arttırmak yardımcıdır. Eğlenceli ya da bir şey başar-mış olma hissi sağlayabilecek aktiviteler yaptığımız za-man genelde kendimizi daha iyi hissederiz. Bu nedenle yaptığınız şeylerde sadece keyif ya da başarı aramanız kendinizi daha iyi hissetmenize yardım edebilir. Farklı kişiler farklı aktivitelerden hoşlanır. Hoşa giden aktiviteler arasında, bir arkadaşla konuşmak, müzik dinlemek, bilgi-sayar oyunu oynamak, en sevilen televizyon programını ya da spor karşılaşmasını seyretmek ya da çocuğunuzla oyna-mak sayılabilir. Hoşlandığımız aktiviteler her gün yapabi-leceğimiz ve bize parasal ve fiziksel ek yük getirmeyecek şeylerdir.
Aktiviteler depresyon üzerinde olumlu etki yapar; Egzersiz gibi bazı aktivite türleri kendimizi daha iyi his-setmemize yol açan beyin kimyasallarını arttırır. Hiçbir şey yapmadığımız zaman genelde tekrar tekrar olumsuz şeyleri düşünürüz. Aktivite, ilgimizin olumsuz düşünce-lerden başka şeylere yönelmesine yardım eder. Akti-viteler bize başarma fırsatı verebilir (örneğin; bir odayı veya masayı düzenlemek) eğlenceli bir şeyler yapmak (örneğin; sevdiğimiz biri ile konuşmak) ya da bir sorunu çözmek (örneğin; yapılması gereken bir şeyin üzerinde çalışmaya başlamak). Bu deneyimlerin her biri -başarı, neşe, sorun çözme- bir süre için kendimizi biraz daha iyi hissetmemize yardımcı olabilir.
Öncelikle bu aktivitelerin depresif olmadan önce size verdiği keyfi ve tatmini elde etmeyi beklemeyin. Örneğin daha önceleri çok zevk aldığınız şey yüzme olsun, kişi yüzmeden aldığı zevki evde depresif bir şekilde oturmak ile karşılaştırdığında, “Yüzmeye gitmem iyi oldu. En azından biraz eğlendim. Bu, evde oturup kendimi karamsar hisset-mekten daha iyiydi,” diye düşünebilecektir.
DİSTİMİK BOZUKLUK
Distimik Bozukluk, en az 2 yıl, hemen her gün, yaklaşık gün boyunca süren, süreğen çökkün bir duygudurumun varlığıdır. Bu sürede iyi hissedilen ara dönemler, 2 aydan daha uzun sürmez. Bu insanlar kendilerini kederli ya da hüzünlü olarak tanımlarlar. Çocuklarda huzursuz hal ile ortaya çıkabilir. İştahsızlık veya aşırı yemek yeme, uykusuzluk ya da aşırı uyku uyuma, enerjinin düşük olması, yorgunluk, benlik saygı-sının düşmesi, düşünceleri yoğunlaştıramama, umutsuz-luk duyguları ve karar vermede güçlük çekme görülür. Bu kişiler sürekli kendilerini eleştirirler ve ilgileri azalır. Kendilerini yetersiz bulurlar, çekici hissetmezler. Bu çökkün durum bir parçaları olduğu için de, sorulmadıkça yakınmazlar; çünkü hep böyledirler.
Depresif durum toplumsal ve mesleki alanda, üretkenlikte sıkıntıya neden olur. Distimik bozuklukta en sık yetersizlik duyguları, genel bir ilgi kaybı ve hiçbir şeyden zevk alamama, toplumdan uzaklaşma, suçluluk duyguları ya da geçmişle ilgili düşüncelere dalmalar, yaşam etkinliklerinde ve üretkenliğinde azalma, etkin olamama görülür; ayrıca hızlı göz hareketleri vardır.
Ailelerinde Majör Depresif Bozukluk olanlarda daha sık görülür. Çocuklarda her iki cinste eşit görülür. Çoğu kez okul başarısında ve toplumsal etkinliklerde bozulma-lara neden olur. Bu çocuklar irrite, ters, huysuz ve “asa-bi”dirler. Benlik saygıları ve toplumsal becerileri düşük-tür; karamsardırlar. Kadınlarda erkeklerden 2 – 3 kat fazla görülür. Sıklıkla Kişilik Bozukluğu’yla birlikte görülebilir. İlaç tedavisinden yararlanılır.
İki Uçlu (Bipolar) Duygudurum Bozukluğu
Bipolar Duygudurum Bozukluğu Nedir?
Kişinin kendini aşırı coşkulu veya çok durgun hissetmesine yol açan, duygudurumun çok yükseldiği ya da çok düştüğü bir hastalık tablosudur.
Duygudurumun çok yükseldiği dönemlere/ataklara ‘mani’; çok düştüğü dönemlere/ataklara ise ‘depresyon’ denir. Bipolar kelimesi hastanın iki aşırı duygudurumu anlatır. Kelime iki uçlu, iki kutuplu anlamındadır. Ruh hali ve duygular açısından bir kutup depresyonu, diğer kutup maniyi temsil eder. Bipolar duygudurum bozukluğu duyguların aşırı derece abartılı yaşanması durumudur.
Manik Atak Nedir?
Kişide, normal duygudurum dışında, kendini çok iyi hissetme, aşırı neşe, coşku, keyifli hal, öfke ve taşkınlık ile kendini gösteren bir yükselmiş, kabarmış duyguduruma manik atak denir. Mani nöbetinde depresyondaki belirtilerin hemen hemen karşıtlarını görürüz. Bipolar Duygudurum Bozukluğu tanısı denebilmesi için hastanın geçirdiği depresyon ataklarının dışında tek bir atak da olsa mani nöbeti geçirmesi gereklidir.
Manik Atakta Ne Tür Belirtilerle Karşılaşırız?
Birey her şeye kahkahalarla gülmeye, şarkılar söylemeye, içi içine sığmaz bir heyecan duymaya, neşesinden mutluluğundan söz etmeye başlar. Çabuk sinirlenme, uyarılmış hal, aşırı bir taşkınlık, kızgınlık, öfke, saldırganlık görülebilir. Bir üstünlük duygusu ile diğer insanlara saygısızca davranma, eşyalara zarar verme, vurup kırmalar, küfürlü konuşma görülür. Bazı olgularda coşku, heyecan ile kısa süren üzüntülü hal ve ağlama arasında dalgalanan bir duygudurumu gösterir. Aşırı kendine güvenme ve büyük görme, çocuksu bir ‘omnipotens’ denen “her şeye gücü yeterlilik” hissetme ile kendini sergileyen davranışlar ortaya çıkar. Sosyal mesafeleri umursamayan bir rahatlık, girişkenlik içindedir. Sürekli heyecan içinde yeni projeler üreterek, durmadan konuşur. Yeni alanlara ilgi ve istek duymaya başlar. Metafizik ve Felsefe içeren konulara doğru kayabilir.
Konuşma hızlanmış ve artmıştır. Yüksek sesle, karşısındakini dinlemeden ve söz hakkı vermeden, bu duruma hiç aldırış etmeden konuşur. Çağrışımları çok arttığı için konudan konuya, düşünceden düşünceye sıçrayarak gider. Ana konu kaybolur. Örneğin konuşmasında bir arabadan bahsedilirken, araba yarışlarından konuşmaya başlayarak, Formula 1’e oradan Schumacher’den bahsederken onun futbola düşkünlüğü, oradan Brezilya milli takımı, oradan Rio karnavalına geçebilir. Zihninin berraklığından ve tıkır tıkır işleyişinden sözeder. İnce ayrıntıları büyük bir dikkatle görür ve anlatır. Gece gündüz geç saatlere kadar çalışıp yazılar yazıp, projeler düzenleyip, çizimlerini duvarlara yapıştırabilir.
Kişi o dönem için iyileştikten sonra “benim için imkânsız olan hiçbir şey yokmuş gibi hissediyordum. Aklıma herkesle paylaşmam gelen ilginç düşünce ve planlar geliyordu. Kendimi herkesten zeki ve üstün görüyordum. Ülkeyi başbakandan iyi yöneteceğimi düşünüyor, yönetimi bana verseler 1-2 ay gibi kısa zamanda düze çıkaracağıma hem inanıyordum hem de çevreme bunu söylüyordum.” … “Zihnimde milyonlarca düşünce uçuşuyor, o kadar hızlı konuşuyordum ki, insanların benim konuştuklarımı takibi imkânsız oluyordu.” … “Çok az uyusam bile kendimi dinç, enerjik hissediyordum” şeklinde konuşacaktır.
Dikkat artmış, her şeye yönelmiş, bellek artmış ve güçlenmiştir. Bir konuya dikkatini yoğunlaştıramaz. Hareketleri hızlanmış, enerjisi yükselmiş ve hiç tükenmeyecek gibidir. Yerinde duramayıp, aşağı yukarı gezinerek dolaşır. Seyahatlere çıkabilir. Kendini hiç ilgilendirmeyen başka insanların işlerine karışır, kavgalar çıkarabilir. Uyku ihtiyacı azalmıştır ama uykusuzluktan yakınmaz. Cinsel isteği ve performansı artmıştır.
Kendine özgüven aşırı derecede arttığı için riskli davranışlar ortaya çıkar. O an için zevk verici fakat sonuçları kötü olabilecek ilişkiler, parasını malını sağa sola saçıp, aşırı cömert davranışlar görülür. Alkol ve uyuşturucu kullanmaya başlayabilir. Kendinin ve diğer insanların yaşamını dikkate almaksızın hızlı araba kullanma, aşırı para harcama ve riskli yatırımlar yapma görülür. İlerleyen boyutta (Psikotik düzeyde) dünyayı kurtaracak kişi (Kurtarıcı peygamber, Atatürk, Başbakan v.s.) olmak gibi Megalomanyak sanrılar (hezeyan) ortaya çıkabilir. Veya paranoid (şüpheci) düşünceler; "Beni izliyorlar, dinleme aygıtları yerleştiriyorlar, düşmanlarım bana komplo kuruyor" düzeyinde olabilir.
Benlik kabarması, üstünlük ve güçlülük duygusu ve coşku içinde olan hasta kendini çok iyi hisseder. Rahatsızlığı kabul etmez ve tedaviyi reddeder.
“O dönemde yaptığım her şey normal geliyordu. İnsanların beni anlamadığını düşünüyor ve kızıyordum. Hayatımın en iyi dönemi diyebileceğim vakitlerdi.”
Mani atağında hastanın arkadaşları, yakınları maddi sorunlar, toplumsal, ahlaki sorunlar yaşayabilir.
Hipomanik Atak Nedir?
En az 4 gün, gün boyu süren, sürekli kabarmış, taşkın ya da huzursuz, uyarılmış ayrı bir duygu durum döneminin olması (depresif olmayan duygu durumdan açıkça faklı)
Siklotimik Bozukluk ise, hipomanik semptomlarla giden çok sayıdaki ve Major Depresif epizodun tanı ölçütlerini karşılamayan depresif belirtilerle giden birçok dönemin bulunması.
Karışık (Mixed) Atak Nedir?
Kişi depresif bir halden, coşkulu, neşeli, taşkın, abartılı manik davranışlara dalgalanıp geçiyorsa, Karışık (Mixed) Atak adı verilir. Mevsimsel özellikler taşır. Belirleyici anksiyete ve strese neden olacak bir durum olmadığı halde, sonbahar ve kışta depresif durum, ilkbaharda depresyonun kalkması görülmektedir. En az 1 haftalık bir dönem boyunca hemen her gün, hem bir manik epizod, hem de bir majör depresif epizod için tanı ölçütleri (süre dışında) karşılanmıştır.
Hastalığın Nedeni Nelerdir?
Psikodinamik kuramlar genelde depresyonu açıklarlar. Jung ekolü, maninin depresyona düşmemek için yükselme, sıçrama, uçuşma olduğunu, altta yatan depresyona karşı bir savunma şekli olduğunu söylemiştir. Melanie Klein ise çocuklukta birikmiş olan agresyon, öfke ve yıkıcılığını yadsıyan bireyin, kayıp sevgi nesnesini tamir etme amaçlı bir savunma biçimi gösterdiğini, "Başkalarını idealize etme de, savunma amaçlı kullanılmaktadır" demiştir.
Hastalığın Tedavisi İçin Neler Yapılmalıdır?
-
Tedavi manik ataklarda ilaçla yapılmaktadır. Manik atak ortalama 4-6 hafta arasında sürer.
-
Hastanın çevresindeki kişiler hastayı coşturucu, öfkesini arttırıcı, kamçılayıcı söz ve tutumlardan sakınılmalıdır. Aşırı uyarıcı hareketli ve gürültülü ortamlardan uzak kalmasını sağlamaya çalışmak gerekir.
-
Hasta akut dönemde yatarak tedavi edilmelidir.
Bipolar Duygudurum Bozukluğunda Biyolojik Tedaviler:
-
I. ANTİPSİKOTİK İLAÇLAR:
-
Tipik-geleneksel antipsikotikler
-
Atipik antipsikotikler
-
II. Lityum: Mani nöbetinde 5–12 günde tedavi etkisi başlar. Tedavi amacıyla kan düzeyini 0,8–1,4 mg/lt arasında tutmak gerekir. 300 mg cap. Koruyucu tedavi: idame tedavisi lityum kan düzeyi 0.60–0.90 mg/lt’de tutulur. %80 etkinlikte koruma sağlanabilmektedir.
-
III. Duygudurum stabilazatörleri (özellikle antiepileptikler): Son yıllarda etkinliğine dair çok yayın vardır.
-
IV. EKT (Elektro- Konvülsif Terapi) ya da ŞOK Tedavisi: İntihar riski yüksek, yemeyen, içmeyen, sanrılı ve gerçeklik değerlendirmesi bozuk hastalarda EKT gerekli, hayati ve etkili bir yöntemdir.
İlaç tedavisi bittikten sonra Destekleyici Psikoterapi ile tedaviye devam edilmelidir.
DEMANS/BUNAMA NEDİR?
Kişide ilerleyen yaş ile beyindeki bir takım değişme-ler sonrası oluşan bellekte bozulma (yakın döneme ait hafızada güçlükler) yanı sıra, konuşma, söylenen şeyleri ya da daha önce bilinen şeyleri yapamama, çevresindeki eşya ve varlıkları tanıyamama; hesaplama, plan yapma, yürütme, sorunları çözme, davranışları yeri geldiğinde sonlandırabilme, uygun yargıda bulunma gibi daha çok beynin ön bölgesine ait becerilerde kayıplar ile kendini gösteren ilerleyici bir rahatsızlıktır.
Hastalık Toplumda Ne Kadar Görülmekte ve Nedeni Nedir?
-
Demans 65 yaş üzerindeki kişilerin %2-4'ünde, 85 yaş üzerinde ise %20 oranında görülmektedir. Bu hasta-lık yaklaşık olarak %40-60 kadarı Alzheimer dediğimiz rahatsızlıktan dolayı, %15-20'si beyin damar hastalıkları ve tıkanmaları, tekrarlayan felçlerden ötürü (multiinfarkt bunama), %20’si ise alkol, travma, ilaç zehirlenmeleri, kafa içindeki tümörler, abse ve diğer vücut hastalıkları (bazı vitamin eksiklikleri, tiroid, paratiroid, böbrek üstü bezleri, karaciğer, böbrek, hipofiz hastalıkları gibi) sonrası oluşmaktadır.
-
İlerleyen yaş (özellikle 75 yaş üzeri), Alzheimer ti-pinde yakın akrabalarda risk artmaktadır. Damarsal tipte ise yüksek tansiyon, kalp-kapak hastalıkları, beslenme yetersizlikleri riski yükseltmektedir.
-
Beyinde bulunan sinir hücrelerinin kaybı, bunların yerini iş görmeye uygun olmayan maddelerin alması ve sinir hücreleri arasındaki ilişkiyi sağlayan maddelerin üretiminde azalma olması ön planda düşünülmektedir. Bulaşıcı değildir. Çok yavaş, sinsi bir seyir izlemektedir.
-
Demansın Belirtileri Nelerdir?
-
Demansın ilk belirtileri unutkanlık, kendine bakım-da ve sosyal işlevlerdeki gerilemelerdir. Organik nedenli unutkanlıklarda önce çok yakın ve yakın bellek bozulur. Kişi az önce sorduğu soruyu ve koyduğu eşyanın yerini unutur. Bir kaç saat önce ne yediği, oraya neden ve nasıl ve hangi araçla geldiğini hatırlamada güçlük çekmeye başlamış. Yakın zamana ait bellek zayıflaması organik beyin bozukluğu için tipiktir. Hasta bazen ilgisiz, mutsuz bir görünüm ve duygulanım içindedir. Hasta apatik olup yüzünde olaylara ilgisizlik ve kayıtsızlık ifadesi vardır. Zamanla kişilikte değişmeler görülür. Sakin biri olmasına rağmen çabuk öfkelenme ve taşkınlık nöbetleri, bazen paranoid haller (gereksiz kuşkuların, kıskançlıkların veya kötülük göreceği endişelerinin çıkması, aşırı güvensizlik, cimrilik) bazen de değişik türde ve kolay geçmeyen baş-ka somatize belirtileri görülür. Şüphecilik bazen o derece olur ki, kişi eşinin oğlu/kızı-damadı/gelini ile ilişki kurduğunu iddia edebilir. Komşusunun evlerine geldiğini eşi ile kendisini aldattığını gördüğünü söyleyebilir. Ko-nuşmada kesiklik, tekrarlar artmaya, mantık bozukluğu ortaya çıkmaya başlar. Belirtiler git giderek artar. İlk zamanlar hafif parçalı bulutlu hava gibi belirtiler ara ara görülür. Zamanla kapalı hava görünümünde olur. Artık bilinç ve bilişsel değerlendirmeler tamamen bozulur.
Demans Tedavisi Nasıl Yapılır?
-
Alzheimer hastalığında kolinerjik defekt bulunduğu görüşüne dayanılarak kolin, lesitin, fizostigmin veya özellikle son yıllarda asetilkolinesteraz inhibitörleri kullanılmaktadır.
Hasta Yakınları Nasıl Davranmalıdır?
Demanslı bir hasta yakınının dikkat etmesi gereken şeyler:
-
İlk olarak hasta tek başına yaşamaması gerekmekte-dir. Yanında yakınları kalmıyorsa, hiç değilse bir bakıcı bulunmalıdır. Bu kişi de hastalık konusunda bilgilendiril-meli ve karşılaşılabilecek tehlikeler konusunda uyarılma-lıdır.
-
Kişinin üzerinde kaybolduğu takdirde yardımı olabilecek kişinin telefon numarasının ve isminin bulunduğu bir kimlik taşıması sağlanmalıdır.
-
Hasta ile iletişim en üst düzeyde sağlanmalıdır. Ola-bildiğince konuşmasına, kendi düşünce ve hislerini anlat-masına izin verilmelidir. Hasta yapamadıkları ya da fark-lılıkları nedeniyle yargılanmamalıdır. Kendisinin yapa-bilecekleri işleri yapmaları yönünde desteklenmelidir. Onun her işini sizin yapmanız uygun bir davranış değildir.
-
Yemesi, içmesi, uyuması, tuvalet alışkanlıkları, ilaçlarının alımı belirli bir düzen içinde olmalıdır. Ola-bilecek değişikliklerde erken müdahale etmek gerekmek-tedir. Hastanın bulunduğu mekan, odası, eşyaları, giysi-lerinde değişiklikler yapılmamalı, hasta alışık olduğu düzen içinde yaşamalıdır.
-
Kişi yakın zamanda yeni bir eve taşındı ya da yeni bir gündüz bakımevi programına katıldıysa, bu yeni çevre içinde güvensizlik ya da kaybolmuş hissi nedeniyle amaçsızca dolaşabilir. Bundan dolayı bulundukları çevre-lerini öğrenmek için fazladan yardıma ihtiyaçları olabilir. Amaçsız dolaşmalar hastalar etrafına alışır alışmaz sona erebilir. Bunun yanında demans ilerlediği için, kişi bildi-ği bir çevreyi tanımlama yeteneğini de kaybedebilir. Eğer kaybolma hissi varsa nerede olduğunu daha fazla hatırla-tacak şeylere ihtiyaç duyabilirler.
-
Amaçsız dolaşma, kısa dönemli hafızada yaşanan kayıplardan kaynaklanabilir. Kişi bazen alışveriş ya da bir arkadaşını ziyaret etmek için yola çıkabilir ve sonra nereye gideceğini unutabilir. Kaybolabilir ve endişelen-miş olabilir ve sizin güven vermenize ihtiyaç duyabilir-ler. Daha erken evrelerde hastaların nereye gideceklerine ya da sizin nerede olduğunuza dair bir açıklama notu yardımcı olabilir. Eğer onların yalnız başına sokağa çıkmalarını istemiyorsanız ve onlara eşlik edemiyorsanız, bir yakınınızdan bunu rica edebilirsiniz.
-
Hastanın amaçsız dolaşması bazı rahatsızlık ya da ağrılarından kaynaklanabilir. Bazen bir ilacın yan etkisin-den de kaynaklanabilir. Eğer böyle bir problemden şüp-heleniyorsanız doktoruna danışmalısınız.
-
Kişi yaşadığı işitme ve/veya görme varsanısı nedeniyle korku, endişe veya telaş hissettiğinde amaçsız dolaşabilir. Hastayı duygularını anlatmak için cesaretlen-dirmeyi ve onlara güven telkin etmeyi deneyin.
-
Akşamları idrar kaçırmayı önlemek için ilaç kullanımı öncesinde, tuvalete daha çok gitmeyi sağlama, akşam idrarını çoğaltacak bazı maddelerden (çay, meşru-bat, idrar söktürücü gibi) kaçınılmalıdır.
-
Alkol, kahve sinirliliği arttırıp, münakaşalara yol açabileceğinden, alımları engellenmelidir.
-
Kendisi ile tartışılmamalı, azarlanmamalı, yapama-yacağı şeyler istenmemelidir.
-
Yürümesini kolaylaştıracak yürüteçlerin kullanımı teşvik edilmeli, hızlı yürüme yerine sakin, önüne bakar şekilde dikkatli yürümesi sağlanmalıdır.
-
Demanslı kişiler erken saatlerde uyanabilir ve gündüz olduğunu düşünebilirler. İlaçtan önce gündüz uykusunun önlenmesi, yatağını sadece gece kullanması, aynı saatte yatağa girme ve gündüz hareket miktarını art-tırma, gece sıvı alımının azaltılması uygundur. Eğer kişi gece çıkıp dolaşıyorsa hele de hâlâ üstlerinde yatak kıyafetleri varsa bu çok daha tehlikeli olduğu için profesyonel bir yardıma ihtiyaç duyabilirsiniz.
-
Varsanı ve sanrıları oluyorsa, zıtlaşmayın, onunla konuşacak başka şeyler bulun. Alınmayın, kızmayın, onun gönlünü almaya çalışın.
-
Yanıcı, keskin parçaları olan ev-mutfak gereçlerini evden uzaklaştırın.
-
Sıcak-soğuk hissi yaşla birlikte kaybolduğu için banyosunun suyunu siz ayarlayın.
-
Pencereler, balkon ve merdivenler yanına, düşmeye engel olacak tırabzanlar yerleştirebilirsiniz.
-
Eve giren çıkan kişilerin çok sayıda olması hasta için zararlıdır.
-
Kişi aşırı gürültü, çok parlak renkli ışıklardan korunmalıdır. Her şey hastayı dinlendirecek ve hoş bir şekilde dikkatini çekecek özellikte olmalıdır.
-
Ev eşyaları düşmeyi, kazaları ve yaralanmayı önleyecek özelliklerde olmalı, keskin şeylere dikkat edil-meli, yere sağlam oturan özelliklerde olmalı, zemini kayganlaştırıp, düşmelere yol açabilecek malzemelerden kaçınılmalı, eşyalar rahat hareket edecek, dolaşmaya engel olmayacak şekilde düzenlenmelidir.
-
Evden tek başına dışarıya gitmeler, kaza ve kaybol-malara yol açabileceğinden bakım verenlerin dikkat etmesi sağlanmalıdır.
-
Görme keskinliği azaldığı için kazaları ya da eşya ve gölgeleri yanlış değerlendirmeyi (illüzyon) önlemek amacı ile oda iyi aydınlatılmalıdır.
-
Kişinin daha önce severek kullandığı bir takım ufak eşyaları (saat, kalem, tespih, ruj, parfüm, çanta gibi) yanında olmalı, sevdiği ve anılarını tazeleyebileceği, ko-nuşma olanağı yaratabilecek albümler göz önünde bu-lunmalıdır. Geçmişte yapıp zevk aldığı hobi ve alışkan-lıklarını (bahçe ile uğraşma, çok yormayan sporlar, re-sim, elişi, koleksiyonculuk, ufak tefek tamiratlar, şarkı söyleme, film seyretme gibi) sürdürmeye özendirilme-lidir.
-
Tüm bunları sağlama imkanına sahip değilseniz, bir bakımevine başvurmak idealdir. Bulunacağı ortamdaki benzer özellikteki yaşıtları ile daha hoşça vakit de geçirebilir. Bu durum utanılacak bir şey değil, bilakis kişinin daha sosyal bir yaşantı sürmesine olanak sağlayabilmektedir.
“İnsanların kişiliklerini değil, davranışlarını eleştirin.”
Dostları ilə paylaş: |