Nurum, Nurul aynım Yaz sıcağında baharım


SAPLANTILI KİŞİLİK BOZUKLUĞU (OBSESİF KİŞİLİK)



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə7/11
tarix18.01.2019
ölçüsü0,58 Mb.
#100982
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

SAPLANTILI KİŞİLİK BOZUKLUĞU (OBSESİF KİŞİLİK)

Her şeyde aşırı düzen, titizlik ve kusursuzluk beklentisi vardır. Ayrıntılara, yönetmeliklere, düzenle­melere ve sıralamaya aşırı derecede dikkat eder. Her konuda aşırı kararsızlık, erteleme eğilimi, olayların olumlu olumsuz yönlerini sürekli tartma, kılı kırk yarma, ince eleyip sık dokuma gibi halk deyimleri ile tanımlanan özellikler yüzünden karar verememe vardır. Bu aşırı titizlik özellikleri nedeniyle obsesif yavaşlık denilen, bir işi zamanında yapamama görülür. Mükemmeliyetçilik nedeniyle hiçbir işe başlayamama ve bitirememe yüzünden tembellikle suçlanırlar.

Bu kişiler aşırı kuralcı ve inatçıdırlar. Her şeyin kendi kurallarına ve beklentilerine uygun biçimde yapılmasında ısrarcıdırlar. Birileri bu kurallara tam uymadığında hoşgörüsüzdürler. Tepkileri aşırı olabilir. Aşırı sorumluluk duygusu özellikleri nedeniyle ahlaki, estetik değerlerde katılık ve tutuculuk gösterirler. Aşırı boyutlarda vicdanlı ve titizdirler. Konuşmalarında ve ilişkilerinde aşırı kuralcılık, ayrıntıcılık, mantıkçılık vardır. Duygularını ifade etmede şekilci, so­ğuk ve sıkıntılıdır.

Saydığımız özellikler çok aşırı düzeyde değilse genellikle bu kişiler iş ortamlarında başarılıdırlar ve tutulurlar. Aynı özellikle­ri nedeniyle ailelerinde ve yakın çevrelerinde de faydalı olurlar. Ancak genellikle iş yaşamı dışında sıkıcıdırlar. Kolay mutlu ola­mazlar. Toplumlarda yaygın görülen vurdumduymazlık, gev­şeklik, laubalilik gibi eğilimlere karşı sanki bir tepki sonucu oluşmuşlardır. Toplumlardaki düzen ve disiplin ise sanki bu ki­şiliklerin eseridir.


Bu tür kişilere nasıl yaklaşmak gerekir?

Kesinlikle tuhaf takıntılarıyla alay etmeyin. Düzenliğini ve titizliğini beğendiğinizi söyleyin. Ancak takıntılı kişiliğinden kaynaklanan başarılarından ötürü onu takdir etmeyiniz. Yaşamınıza karıştığında ve yaptığınız şeye karışmada çok ileri gittiğinde kesin tavırla karşı çıkınız. Ona dönem dönem gevşemenin gerekliliğini hissettirin. Düşünce sistemiyle sizi etkilemesine ve kendi kısır­döngüsü içine sürüklenmesine izin vermeyin.

Obsesif-kompulsif nevrozdan ayırımı tipik düşünce saplantıları (obsesyon) ve hare­ket zorlantıları (kompulsiyon) olmayışı ile yapılır. Sorumlulukları, iş yükü arttıkça veya ağır stres altında saplantı ve zorlantı belirtileri gösterebilirler.

PASİF-AGRESİF (EDİLGİN-SALDIRGAN) KİŞİLİK

Kişilik bozukluğu kümesinde yer almayan bir tanıdır. Bu kişiler özel yaşamında veya iş alanında başkalarının isteklerine karşı genellikle pasif bir direniş gösterir. Amiri durumundaki kişilere öfke, kin ve saldırganlık duygularını dolaylı ve pasif direniş tavrı ile dışa vurulur. Bu kişiler kendilerinden beklenenlere karşı inatçı bir tarzda ve fark ettirmeden direnç gösterirler. Bu pasif direnişler en çok aile ve iş ortamında belirgindir. İşlerini biraz daha hızlı ve zamanında teslim etmesi istenildiğinde bu kişiler yapılması istenen işi ertelerler ve çeşitli bahanelerle uzatırlar. Üzerlerine varıldıkça bu inatçı erteleyicilik ve savsaklama eğilimi artar. Küserler, surat asarlar, üstleri ile çekişirler ve onları çekiştirirler. Bu davranışlarını unutkanlık ve başka yüzeysel bahanelerle açıklamağa çalışırlar. Sessizlik, öfke ve küskünlük edilgen direnişin önemli belirtisidir. Bu tutumları ile ailede ve iş yerinde kendi­lerine karşı tahammülsüzlük uyandırırlar ve eleştirilirler. Kendisinin anlaşılmadığından ya da istenilmediğinden yakınır, kendisine haksızlık yapıldığına inanır.



Böyle kişilere nasıl davranmalı?

Bu kişilere karşı sevecen olun. Müm­kün olan her durumda görüşünü alın. Kendini ifade etmesine yardımcı olun. Fakat ona her işin bir kuralı olduğunu hatırlatın.

Size olan muhalefetini görmezlikten gelmeyin. Onu anne ba­ba üslubuyla eleştirmeyin. Sizi karşılıklı misilleme oyununa sü­rüklemesine izin vermeyin.

KİŞİLİK BOZUKLUĞUNDA TEDAVİ:

Kişilik bozukluğu olanlar genellikle sağaltım için başvurmazlar. Antisosyal kişilik özelliği gösterenler çoğu kez suç işlemiş olma nedeni ile ruh hekimine bir değerlendirme, nadir olarak da tedavisi için yönlendirilir. Kişiliğindeki temel bozukluğun farkına varıp, değişmek amacıyla başvuranlar nadirdir.

Ancak başı sıklıkla derde giren, başarısız ve mutsuz olan ya da başka bir bozukluk belirtisi de bulunan (alkole düşkünlük, nörotik belirtiler, cinsel sorunlar, aile geçimsizliği gibi) kişiler hekime başvurabilirler. Aslında kişilik bozukluğunun sağaltımı çok güç, çoğunda da olanaksızdır.

Kişilik bozukluğunun terapisindeki amaçlar;



    • Dönem dönem yaşayacağı krizlerin yatıştırıl-ması,

    • Davranışlarındaki dengesizliğin ve tutarsız-lığın düzeltilmesi,

    • Yaşadığı topluma uyumlu davranış örüntüsü elde etmesi,

    • Ruhsal açıdan kendisini geliştirmede yardımcı olmak.

Krizler esnasında kendisine (intihar) ve çevresine yönelik yıkıcı davranışları önlemek amacıyla yatarak tedavisi gerekebilir.

Davranışlarındaki dengesizliğin ve tutarsızlığın dü-zeltilmesi ile dürtü denetiminin güçlenmesi, kendine zarar verici ve dürtüsel davranışların azalması amaçlanır.

Yaşadığı topluma uyumlu davranış örüntüsü elde etmesi için toplumsal öğrenme ve karşısındaki kişilere karşı duygudaşlık (empati) hissetmesine yönelik olarak terapi düzenlenir.

İlaç tedavisi kişilik bozukluklarında çok etkin olmasa da (öfke, bunaltı, duygu durumdaki dalgalanmalar ve kendisine ve çevresine zarar vermesinin önlenmesi gibi) bazı amaçlar için kullanılmaktadır.



UYKU BOZUKLUKLARI

İnsan ömrünün üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku insanın günlük yaşamının (yeme, içme gibi) önemli fizyolojik işlevlerinden biridir. Yetişkin kişinin günlük uyku gereksinimi ortalama 7-8 saattir. Fakat bu gereksinim kişiden kişiye değişmektedir. Çocuklukta ve bebeklikte uyku süresi çok daha uzundur. Uyku, organizmanın işlevlerinde edilgin (pa­sif) bir yavaşlama ve sessizliğe geçiş durumu değildir. Normal süresi boyunca uyku döngüseldir. Belirli aralıklarla 4-5 kez tekrarlayan ve ayrı özellikleri olan REM (Rapid Eye Movements) ve REM-dışı (Non-REM) dönemi şeklinde iki tür uyku durumu vardır. Bir erişkinin uykusunda gece boyunca on kadar kısa süreli uyanmalar olabilir. Bu uyanmalar hatırlanmaz ve normal kabul edilir. 50 yaşından sonra REM uykusu azalmaya başlar. 60-70 yaşlarından sonra derin uyku süresi azalır.

Uyku be­denin kendini toplaması için bir gereksi-nimdir. Ayrıca sağlıklı olmanın önemli bir göstergedir. Uykunun yeterli sürede ve yeterli kalitede olması şarttır. Bu sağlanamadı­ğı zaman gündüz (ya da uyanık geçirilen saatlerde) yorgunluk, çabuk yorulma, halsizlik gibi bedensel belirtilerin yanı sıra uyuklama, dikkat toplaya-mama, çabuk öfkelenme, başta trafik kazası olmak üzere değişik türden kazalara yol açabilir. Beden ve ruh sağlığı bozulan kişilerde en sık karşılaşılan yakınmalardan biri-dir. Bedensel ve ruhsal rahatsızlıklar uyku bozukluklarına yol açtıkları gibi, uyku sorunları da ruhsal bozukluklara neden olabilir. Uyku bozukluklarının sürmesi halinde insan çeşitli bedensel hastalık­lara yatkınlık artar.

Yeterli uykunun süresi kişiden kişiye değişir. Bazı kişilerde çok az uyku dinlenmek için yeterli olabilir. Uykunun büyük bölümünün yeterli derinlikte olması gerekir. Sürekli olarak tedirgin uyku uyumak yeterli dinlenmeyi sağlamaz.

Uyku kalitesinde bozulma;

a) Uykuda Soluk Durması (apne) hastalık tablosu*

b) Uykuda gezme,

c) Gece korkuları (kişi bir karabasan gör­müş gibi panik içindedir, uyandırma çabalarına kolay cevap ver­mez, uyansa bile dakikalar süren bir yönelim bozukluğu vardır, 1-10 dakika kadar sürer, sabahsa gece yaşadıklarını anımsamaz)

d) Bunaltılı düşler (sık yinelediği zaman bir uyku bozukluğu demektir. Sık yinele­yen kötü rüyalar, yineleyen uyanmalara yol açar, uyku süresini de kısaltır. Gece korkusundan farkı, kişi uyandığında çevresinin farkındadır, rüya gördüğünün ayrımındadır)

e) Başka bir ruhsal ya da bedensel rahatsızlığa bağlı yeterli derinlikte uykuya geçememek, gibi durumlarda gözlenebilir.

Uyku bozukluklarının bir bö­lümünde EEG (elektroen-sefalografik) tetkiki ile saptanabilen beyin işlevleriyle ilgili (organik) bozukluğu bulunabilir. Uygun tedavilerle durum düzeltilebilir.
Belli başlı uyku sorunları:


  • Uykusuzluk (İnsomnia)

  • Aşırı Uyku (Hipersomnia)

  • Uyku-uyanıklık Düzeni Bozukluğu

  • Ruhsal Bozukluklarda Uyku Sorunları

  • Parasomnialar

Uykusuzluk (İnsomnia)

Uyku bozukluklarının en sık görüleni uykusuzluktur. Belirgin bir ruhsal ya da bedensel sorunu olmadığı halde uykuya dalmada, uykuyu sürdürmede güçlük ya da uyu-duğu halde uy­kusunu alamamış, dinlenmemiş hissetme ile giden bir durumdur. Bu durumlarda genellikle uyku alışkanlığında bir bozulma söz konusudur. Tanı için uykusuzluğun en az bir ay boyunca sürmesi ve haftada en az 3 kez olması gerekir. Bu hastalar uyuyamamaktan en-dişe eder, gece olunca gene uyku tutmaya­cağı kaygısı yaşarlar. Zihni sürekli günlük işlerle uğraş halindedir. Hasta çeşitli uyuma yöntemlerini dener. Ancak çabala-dıkça uyku tutmaz; bu nedenle de daha çok huzursuz olur.

Bedensel bir hastalığa (Parkinson hastalığı, kalp ağrı-sı, solunum güçlüğü, astım, artrit gibi) veya amfetamin, steroid, antidepresan, fazla çay, kahve alımına ya da alkol vb. alışkanlık yapan maddelerin bırakılması da uykusuz­luk olabilir.

Uykusuzluklarda ortada belirgin bir ruhsal ya da or-ganik neden olmadığında her şeyden özellikle ilaçla tedaviden önce uyku hijyenine dikkat etmek gerekir.


Sağlıklı uyku için;

• Hep aynı saatte yatıp, sabahları aynı saatte kalkma alışkanlığı elde etmeye çalışın.

• Geceleri herhangi bir nedenle geç yatsanız da sabah belirli bir saatte kalkma alışkanlığı edinin. Bu alışkanlığı edindiğinizde (her sabah belli bir saatte kalktığınızda ve gündüz uyumadığınız veya uyuklamadığınızda) bir süre sonra gece uykusuna dalmanız kolayla­şacaktır.


  • Uykudan hemen önceki birkaç saatte yorucu hare-ketlerden kaçının.

  • Yatak odasını uyku etkinliği dışındaki (çalışmak, TV seyretmek gibi) eylemler için kullanmayın.

  • Akşam öğününde aşırı ve ağır yemekler yemeyin.

  • Geceleri uyarıcı etkileri olan alkol, kolalı içkiler, kahve, çay ve sigaradan kaçının. Uyku verici etkisi olduğu düşüncesiyle alkol almayın.

  • Yatak odasın­da sigara içmekten kaçının.

  • Uykuya dalmakta güçlük çekiyorsanız uyumak için kendinizi zorlamayın, yirmi-yirmi beş daki­kadan sonra yatağınızdan kalkın ve başka bir odaya geçip rahatlatıcı, uykunuzu dağıtmayacak ve az çok tekdüzeliği olan bir uğraşıda bulunun. Gazete, dergi veya heyecanlı TV prog-ramlarından, filmlerden ve kitaplardan kaçının.

  • Bu arada (ıhlamur, süt, ay­ran vb.) ılık bir şeyler için. Fazla terletmeyecek yürüyüş, jimnastik gibi hafif egzersiz yapmanızın faydası olabilir.

  • İlaca yönelmeden önce nefes alma ve gevşeme alıştırmaları yapınız.

  • Tüm bunları yapmanıza karşın uykusuzluk birkaç hafta sürmüşse bir doktora görünmelisiniz.

Bilmelisiniz ki,

Uykusuzluk İnsanı Çıldırtmaz.

Aşırı Uyku (Hipersomnia)

Uykunun fazlalığı da bazen başlı başına bir yakınma konusu­dur. Hem kişinin performansını düşürür, hem ya-şamla bağları­nı zayıflatır. Bu bozukluğun temel belirtisi, geceleri normal süre uyunduğu halde, gündüzleri aşırı uykulu olma durumudur. Gündüzleri uykululuk hali, iş yerinde, araba kullanırken, toplantılarda uykuya dalma olabilir. Gün boyu uyku isteği sürer. Narkolepsi*, bedeni-mizin bir bölümünde is­temsiz kasılmaların olduğu miyoklonus gibi bozukluklar ve (hipertansiyon, alerji, antipsikotik vb.) bazı ilaçlar gündüzleri uykululuk haline yol açabilir.

Aşırı uyku, narkolepsi ve myoklonus durumunda ilaç tedavisi gerekebilir.

Uyku-uyanıklık Düzeni Bozukluğu

Bazı kişilerde ise gündüz gece düzeni uzun süreli olarak bozulmuştur. Kişi sabaha karşı uykuya dalar ve öğleye doğru ya da öğleden sonra uyanır. Buna alışan kişinin uyku-uyanıklık düzenini değiştir­mesi çok güç ola-bilir. Gençlik çağı bocalamalarında, kişilik bozuklukla-rında, şizofrenide, vardiyalı çalışanlarda görülebilir.

Kişinin uyku-uyanıklık düzeni, beden saati olarak da bilinen biyolojik ritimlere (circadian rhythm) bağlıdır ve yaşam boyu aşağı yukarı belli bir yapı gösterir. Gündüz gece düzeni 4 saat diliminden fazla fark oluşturacak mesafe uçak yolculuklarında geçici bir uyku-uyanıklık düzeninde bozulma(jet-lag) olabilir.
Ruhsal Bozukluklarda Uyku Sorunları

Ruhsal bozukluklarda fazla uyuma ya da az uyuma gibi uyku bozuklukları görülebilir. Örneğin manide, psikozların akut safhalarında, depresyonda, kaygı bozuk-luğunda uyku azalmıştır, bazı depresyon çeşitlerinde ise sürekli uyku ihtiyacı­ olabilir. Yaşanan üzüntülü, kaygılı durumlarda da uyku­ya dalmada güçlük yaşanır ya da gece defalarca uyanılır ve/ve­ya sabah gereğinden erken uyanılır.

Şizofreni hastalarında uykuya dalma güçlüğü ve sık uyanma bazen de aşırı uyku görülür. Şizofrenisi olan hastaların gece sabaha karşı uy­kuya dalıp gündüzleri geç saatlere kadar uyumaları nedeniyle kendi­lerini günlük yaşamdan ağır biçimde yalıtmaları hastalığın düzeltil­mesi en güç sorunlarından biridir. Gündüz uyuyup, gece uyumama hastadan çok ailelerin yakınma konusu olup hasta ile aile arasında önemli bir çatışma alanıdır.

Depresyon ve benzeri durumlarda fazla uyku bir pasif başaçıkma düzeneği olabilir. Depresyon dışında da bazı bedensel rahatsızlıklarda gereğinden fazla uyuma­lar görülebilir.



Parasomnialar

Burada normal uykuda anormal bir olay söz konusudur.



    • Bunaltılı Düşler (Gece Kâbusu)

    • Uykuda Korku Nöbeti (Pavor Nocturna)

    • Uyurgezerlik (Somnambulizm)

    • Uykuyla Bağlantılı Hareket Bozuklukları

Bunaltılı Düşler (Gece Kâbusu); Genellikle gece uykusunun sonuna doğru görülen korkulu düşlerle kişi uyanır. Gece boyunca birkaç kez yineleyebilir. Uyanınca düş hatırlanır, fakat kişi tekrar uyumaktan korkabilir. Her insan zaman zaman korkulu düş görebilir ve uyanabilir. Bu duruma bozukluk diyebilmek için haftada en az birkaç kez yinelemesi gerekir. Bunaltılı düşler ilaçlara ya da ilaç kesilmesine bağlı olabilir. Çocukluk çağında karşımıza çıkar ve geçicidir. Nadir de olsa yetişkinlerde sürekli bir durum alabilir.

Uykuda Korku Nöbeti (Pavor Nocturna) uykunun genellikle ilk birkaç saatinde rüya görmeksizin bireyin birden büyük bir korku ile haykırarak uyanma durumu-dur. Derin korku, panik duygusu ve buna bağlı otonomik belirtiler vardır. 4-12 yaşlarında başlar ve çocukluk son-lanırken giderek kaybolur. Yetişkin yaşta yaygın bunaltı bozukluğu gösteren kişilerde görülebilir.

Uyurgezerlik (Somnambulizm) uykunun genellikle ilk birkaç saatinde, REM-dışı dönemde yatakta otur­ma, yineleyici hareketler yapma, kalkarak dolaşma, giyinme, kapıları açma, yemek yeme gibi otomatik nitelikteki dav-ranışlarla giden bir uyku bozukluğu­dur. Nöbet sırasında kişinin yüzü donuktur; tek bir noktaya bakarak hareket eder, çevredekilere yanıt vermez; uyandırmak güç olur. Çocuklukta sık görü­lür; büyüklerde nadirdir.

Uykuyla Bağlantılı Hareket Bozuklukları; Tedirgin bacak sendromu (restless legs syndrome), uyku-da periyodik kol bacak hareketleri, katapleksi*, REM uykusu davranış bozuklukları, diş gıcırdatma (bruksism) bu gruba girer.

İLETİŞİM SORUNLARI

Geciken Özür3

Yaşlı adam ahşap evin kapısını açtı ve içeriye girdi, yavaşça gıcırdayan eski merdivenlerden çıktı. Salona girdi. Elindeki sefer tasını yere koydu. Eskimiş deri ceketi fırlattı ve sofaya uzandı.

Bu yaşlı amcanın adı Mehmet’ti, memurdu ve kasabada asabiliğiyle bilinirdi. Herkes ondan çok korkardı. Bir anda sinirlenir ve çok ağır laflar söylerdi. Bu yüzden kasabadaki çoğu kimse onunla muhatap olmazdı. Ne zaman ne yapacağı ne diyeceği hiç belli olmazdı. Mehmet amcanın Hatice adında bir hanımı vardı. Aksine o pek sessiz sakindi. Kasabada herkes tarafından sevilirdi. Hatta evlendikleri günlerde kasabalı bu işe çok şaşırmıştı “Nasıl anlaşırlar bilinmez ”derlerdi. Ama bilmedikleri bir şey vardı; Mehmet Amca ne kadar sinirli olursa olsun eşi Hatice Teyzeyi pek severdi. Kasabada fırtınalar kopartan adam eve adımını atınca çok sakin çok uysal olurdu. Yine de kendine hakim olamayıp, ağır laflarla onun kalbini kırdığı oluyordu.

Yine bir gün Mehmet amca kasabada bir adamla tartıştı. Haksızdı, o da biliyordu. O kendini beğenmiş adam karşısında yenik duruma düşmeyi kendine yakıştıramıyordu. Onun için tartışma bir savaştı ve her ne şartta olursa olsun yenilen taraf o olmamalıydı. Ama yenilmişti. O adam Mehmet Amca’ya öyle bir laf söyledi ki Mehmet Amca bakakaldı. Sinirlenmişti. Evin yolunu tuttu. Bir yandan kendi kendine söyleniyor bir yandan o adamın nasıl mutlu olduğunu düşündüğnde iyice sinirleniyordu. Nihayet eve geldi, içeri yavaşça girdi Hatice Teyze onu bekliyordu sonra ne oldu anlayamadan eşinin tek bir sözüyle ağlamaya başladığını fark etti. Ama Hatice Teyze hak etmişti, ne hakla kendisine karışıyordu. “Ağlarsa ağlasın sonra geçer” diye düşündü. Ve odadaki yatağa uzandı. Sabah olmuştu bile işe de geç kalmıştı. Aceleyle hazırlandı. Saatler saatleri kovaladı. İş yine bitmişti.

Yaşlı adam ahşap evin kapısını açtı ve içeriye girdi. Yavaşça gıcırdayan eski merdivenlerden çıktı. Salona girdi. Elindeki sefer tasını yere koydu. Eskimiş deri ceketi fırlattı ve sofaya uzandı. Biraz dalmış olacaktı ki, Hatice Teyze elinde tabaklarla salona girdi, tabakları sertçe masaya koydu. Bu sesle Mehmet Amca uyandı sofadan yavaşça doğruldu. Bu arada Hatice Teyze elinde çorbayla girdi. Daha sonra çorbaları tabaklara bölüştürdü. Hiç konuşmadan oturdu ve çorbayı kaşıklamaya başladı. Elinde bir mendil vardı ve hala ağlıyordu. Mehmet Amca umursamaz görünüp yemeğe oturdu. Yemeği bitince masadan kalktı koltuklardan birine uzandı. Televizyonu açtı bir yandan Hatice Teyze’ye bakıyor bir yandan ilgisiz gibi görünmeye çalışıyordu.

Hatice Teyze hala ağlıyordu. Gerçekten kalbi çok kırılmıştı. Ne yapmıştı da Mehmet Amca ona böyle demişti, hiç anlayamamıştı. Ama kararlıydı. Hiç bir şey yapmadığı halde ona böyle davranan adamla küstü ve her ne şartta olursa olsun küs kalacaktı. Artık yaşlanmıştı kırıcı sözlere tahammül edecek gücü de sabrı da kalmamıştı. Yaşlar yağmur gibi akarken gözlerinden bu nasıl sevmek diye düşünüyordu. Saat on bire doğru Hatice Teyze elinde misafir nevresim takımlarıyla salona geldi ve bir şey söylemeden Mehmet Amca’ya doğru uzattı. Mehmet Amca nevresim takımını alınca da yatak odasına gitti.

“Aaa uzattı artık ne vardı bu kadar küsecek.” belki de haklıydı diye düşündü Mehmet Amca. Evet, haklıydı ona öyle şeyler söylememeliydi. Hemen şimdi gidecek ve özür dileyecekti. Yoo en iyisi sabahı beklemekti, hem ne söyleyeceğini daha iyi bilirdi hem de şimdi Hatice Teyze’yi uyandırmanın bir anlamı yok diye düşündü. Sabahı beklemeliydi. Böyle düşünen Mehmet Amca sabahı zor getirdi. Şimdi ne söyleyeceğini daha iyi biliyordu gidecek ve “özür dilerim ben suçluydum sana öyle davranmamalıydım” diyecekti. Sabaha kadar ancak bunu bulabilmişti, olsun buda ne demek istediğini açıkça belli ediyordu. Yatak odasının kapısına geldi sonra geri döndü. En iyisi ona kahvaltı da hazırlamaktı. Kahvaltıyı hazırladı her şeyi masaya güzelce yerleştirdi. Masada çiçek bile vardı. Sadece o çiçeği bulmak için yarım saat uğraştı.

Artık Hatice Teyze’yi uyandırabilirdi. Her şey hazırdı. Yavaşça kapıyı açtı. Odaya girdi, eşine seslendi, herhalde duymamıştı biraz daha sesini yükselterek seslendi. Hala küs olmalı diye düşündü. Hatice Teyze’nin yanına yaklaştı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Aman Allah’ım buz gibiydi Hatice hanımı sarstı uyanmıyordu yoksa hayır “hıh dedi bu saçmalık ölmüş olamaz, şimdi uyanır” çok uğraştı ama uyanmadı evet ölmüştü ama bunu kabullenemiyordu. Mehmet Amca önce onu giydirdi sonra salona masaya oturttu. Önündeki tabağa yemeklerini koydu çay soğumuştu ama olsun çayı bardaklara doldurdu. Bir yandan sohbet ediyor bir yandan yemek yiyordu. “İyi ki beni affettin” diyordu “bak eskisi gibi olduk, iyi ki affettin beni”. O gün işe gitmedi. Öğlene doğru Hatice Hanım yavaş yavaş morarmaya başlamıştı. Evet biliyordu eğer hala burada tutarsa 1-2 gün içinde kokacaktı da ama hala kabullenememişti. “Bence hala ölmedi zaten beni affetti biz onunla barıştık” diyordu. Hakikaten 2 gün sonra kötü kokmaya başlamıştı. Alışırım diye düşündü. Alışırdı belki ama üst komşularla koku yüzünden kavga edince komşular Mehmet Amcayı polise şikâyet etmişlerdi. Bunun üzerine polisler gelmişlerdi. Ahşap eve girince her tarafın gerçekten çok kötü koktuğunu anladılar. Polisler de çok şaşırmışlardı. Bu ne iğrenç kokuydu böyle. Şikâyet eden adama gittiler neden şikâyetçi olduğu belliydi ama kimden şikâyetçiydi. Sordular ve kim olduğunu öğrendiler. Mehmet Amcanın kapısına geldiklerinde koku gerçekten çok yoğunlaşmıştı. Polisler zile bastı, Mehmet Amca kapıyı açtı. Kapı açıldığında polisler gördükleri şey karşısında hayrete düştüler. Salonda morarmış bir ceset vardı. Koku çok kötüydü. Mehmet Amca’ya bu ölünün evde ne işi olduğunu sordular. Buna Mehmet Amca’nın cevabı “o ölmedi” oldu. Polisler hemen eve ambulans çağırdı. Ambulansın elemanları Hatice Teyzeyi hastaneye götürürken hala ölümü kabullenememiş olan Mehmet Amca Hatice Teyzenin arkasından el sallıyor “akşama yemeğe geç kalma emi” diyordu. Ambulans mahalleden ayrıldıktan sonra Mehmet Amca beklemeye başladı. Bekledi, bekledi, bekledi… Artık geri dönmeyecekti anlamıştı. Ağladı, ağladı… Hep benim yüzümden dedi. Bu sırada otopsi raporları da çıkmıştı. Kalp krizi. Ellisinde olan Hatice Teyzenin kalp rahatsızlığı vardı ve bu rahatsızlık onun ölümüne sebep olmuştu. Gerçekten Mehmet Amca suçluluk duyuyordu. Hayattaki tek varlığı tek sevdiği insan onun yüzünden ölmüştü. Tekrar ağladı, ağladı…

Daha sonra komşuları onun çok değiştiğini gördüler. Mehmet Amca artık çok sakin, kavga çıkartmayan biri olmuştu. Herkesten, her şeyden özür diliyordu. Yere düşürdüğü çataldan, kediden kapıdan ve her özür dileyişinde gözünden bir yaş damlıyordu içinden şöyle diyordu.

“Hatice’m affettin, değil mi, değil mi, özür dilerim. Öyle demek istememiştim, özür dilerim.”



Evlilik ve Eşler Arası İlişki

Önemli olan birlikteliktir

Ruh sağlığının sürdürülmesi için insanların yaşam boyu başkalarıyla ve toplumla sağlıklı iletişim kurması gereklidir. Bu iletişimin en yoğun yaşandığı ortam evliliktir. İletişimin en özellikli yaşantısı ise eşler arasında ortaya çıkar.

Evlilik ilişkilerinin daha sağlıklı yürütülmesini sağlayacak temel yaklaşımlar:

1. Birbirinizle iki yetişkin ve eşit insan olarak konuşun.

2. Kendinizi açıkça ifade etmeyi başarın. Kendi duygularınızı, isteklerinizi ve beklentilerinizi doğrudan, nazik bir ifade ile anlatabilirsiniz. Nelerden hoşlanıp hoşlanmadığınızı açıkça söylemek, eşinizin de aynı şekilde konuşmasını yüreklendirecektir. Eşiniz kırgınlığını ifade ettiğinde sizin aşırı tepki göstermeniz, bir daha ki sefere kırgınlığını belirtmesini engeller. Eşlerden her birinin kendini açıkça ifade etme hakkı vardır. Kişi kendi duygularına saygı beklediği kadar, karşısındakinin duygularına da saygı göstermelidir. Bu kızgınlık, kırgınlık duyguları yokmuş gibi davranılır ya da uygun bir şekilde ifade edilmezse içte birikebilir ve daha sonra ani patlama tarzı tepkilere yol açabilir.

3. Kişilerin farklı istek ve beğenileri olur. Bu isteklerimizi karşılıklı anlayışla yapmalıyız. Her zaman her iki isteğin ortası yapılmaz, bazen birinin bazen diğerinin isteği yerine getirilir. Beğenilerimizde haklılık yok, tercih var olduğunu unutmamalıyız.

4. İnsanlarda beğenmediğimiz ve çok takdir ettiğimiz yönler vardır. Eşinize beğendiğiniz özelliklerini söyleyin. Bunun ilişkilerinizin daha sağlıklı olmasında etkisi olacaktır.

Kadın için önemli olan… içini dökmek iken erkek için önemli olan… sonuç almaktır.


Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin