Nurum, Nurul aynım Yaz sıcağında baharım



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə8/11
tarix18.01.2019
ölçüsü0,58 Mb.
#100982
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Kadın Destek İster

“Sev, değer ver, paylaş” desteği kadına yetecektir.

•Kadınların erkekler konusunda en çok dile getirdikleri yakınma, erkeklerin onları dinlemediği ve anlamadığı hususudur. Kadının ilişkideki önceliği, paylaşmak ve yakınlık hissetmektir.

•Erkeğin, kadının duygularını önemsediğini hissettirmesi için kadını dinlemesi gerekir. Çözüm önermeye hiç gerek yoktur. Erkeklerin yaptıkları en büyük hata, sorunu konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi davranmalarıdır.

•Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm değil, dinlenilmektir. Kadın için, düşüncelerinin paylaşılması çözümünden daha önemlidir. Kadının duygularını anlamaya çalışan erkeğin, onu anlamasa da dinlemesi yeterlidir.

•Erkeğin önceliği ise, yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Erkek olaylara hep çözüm odaklı yaklaşır ve kadının duygulara verdiği önemi algılayamaz. Erkekler doyumu başarıda ve sonuç almada bulurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemsenmede yaşarlar.

Kadın ya da erkek üzüldüğünde…

Üzüntü anında erkeğin ve kadının beyni farklı çalışır. Kadın üzüntülü olduğunda kendini iyi hissetmek için konuşma eğilimindedir. Erkek ise susmayı tercih eder.

Kadın, erkek üzüntülü iken eşine sessiz zaman tanıması, erkeğin de eşi üzüntülü iken onu anladığını hissettirmesi, iletişimi sağlıklı hale getirmeye yeter.

Üzülen kadın, rahatlamayı, güvendiği birisini arayarak sorunlarını konuşmakta bulur. Kadın üzüldüğünde; ihtiyacı fikir almak değil, yanında birisini bulmak, o kişi tarafından dinlenmek ve anlayış görmektir. Kadın bir şeye üzüldüğünde erkek onun duygularını göz önüne almadan önerilerde bulunmaya başlar.

Erkek sessizleşir, kabuğuna çekilir, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini bozar. Kabuğa çekilme gazete okuma, televizyon seyretme şeklinde olabilir.

Erkek bir şeye üzüldüğünde de kadın, istenmeyen tavsiye ve eleştirilerde bulunursa onun kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur. Erkek aslında kendisine akıl verilmesini değil, kabullenilmesini istemektedir.



Erkek kabul edildiğini, kadın da paylaşıldığını hissettiği zaman sevildiğini düşünür.

Erkek suskun veya stresli, kadın çok konuşkan ya da üzüntülüyken onda “yanlış yapıyorsun” hissini uyandırmak, en büyük iletişim hatasıdır.



Farklılığınızı kabullenin…

Kadın Neden Daha Çok Erkek Neden Daha Az Konuşur?

Kadın yüksek sesle düşünür. Ne söylemek istediğini yüksek sesle araştırır. İçtenlik ve paylaşımcılık hisleri kadını konuşmaya iter. Yakınlık ve yalnız olmama isteği konuşma ihtiyacını arttırır. Kadın bilgi paylaşımı için konuşur. Erkek için ise konuşmak sadece aktarma işidir.



Erkekler Nasıl Konuşturulur?

Kadın erkeği keyifsiz gördüğünde onu ısrarla konuşmaya zorlarsa beklemediği bir tepkiyle karşılaşabilir.

Erkek, kabuğuna çekilip sorununu kendi kendine çözmeye çalışırken eşinin ona yardım etmek istemesini yetersizlik gibi düşünebilir.

Erkekler konuşmak için konuşmazlar, konuşmak için bir nedenleri olmalıdır. Konuşması için bir erkeğin ilgi alanını bulmak gerekir.

Zamanlama ve yaklaşım biçimi uygun ise konuşmaya başlarlar.

Erkek konuştuğunda suçlanmadığını veya baskı altında olmadığını hissederse yavaş yavaş açılmaya ve iletişim kurmaya başlar.



Eşlerin Birbirlerine Aşırı Karışması İlişkiyi Olumsuz Etkiler.

Bazı erkekler, eşlerinin her işine karışırlar. Evin düzeninden yemeğin ve sofranın biçimine kadar hep son kararı veren taraf olmak isterler.

Bazı kadınlar, eşlerine annelik yaparlar. Diş fırçalamalarından “Cüzdanını aldın mı?” demeye kadar sürekli müdahale içindedirler.

Bu iyi niyetli çabalar karşı tarafa kendisini güvensiz hissettirir ve onu rahatsız eder.

Ev hayatında kadın, dışarıdaki yaşamda da erkek, son karar veren kişi olmanın ayrıcalığını yaşamalıdır.

Erkek bakışı genellikle paranın tüm sorunları çözeceği yönündedir.

“Her dediğini yapıyorum, yediği önünde yemediği arkasında bu kadına rahat batıyor!”, erkeklerin çok sık söylediği sözlerdendir.

Kadınlar maddi ihtiyaçları karşılanmadığında beklenenin tersine duygusal ihtiyaçlarını daha çok fark ederler. Duygusal ihtiyaçlar sevilmek, değer verilmek, önemsenmektir. Ancak böylece kendilerini mutlu ve güvende hissederler.



  • Sevgi hataların kaydını tutmaz. Sevgi geçmişteki hataları gündeme getirmez. Evlilikte daima en iyi şeyi yapmayız. Hepimiz zaman zaman eşlerimizi kıracak şeyler yapar ve söyleriz. Hata kabul edildikten sonra özür dileme ve değişme çabası içinde bulunuruz. Üzüntü içinde hata kabul edilip özür dilendiğinde affetmeyi seçersek, aynı yakınlığı hissetmeye devam ederiz. Sevginin yolu affetmekten geçer.

  • Evlilik iki kişi arasında olmaz, aileler hatta sülaleler birlikteliğine hazır olunmalıdır.

  • Yeni kurulan aile çevrenin etkisine açıktır. Çevrenizden duyduğunuz her şeyi eşinize, eşinizden duyduğunuz her şeyi de çevrenize taşımamalısınız.

  • Yeni bir aile kurmak eski ailenizdeki anlayış ve alışkanlılarınızı değiştirmekle mümkün olur. Hala evinizin küçük çocuğu gibi davranırsanız,  anne-babanızın sizin hayatınıza istedikleri gibi karışıp yönlendirmesine izin verirseniz, kendi prensipleriniz ve yöntemlerinizle hayatınızı sürdüremezseniz gerekli olgunluğa ulaşamamışsınız demektir. Kişi kendi kimliğini bulmalı ve geçmiş hayaletlerinden kopmayı ve eşleriyle yaşamayı başarmalıdır.

  • Kişi kendine tanıdığı hakların aynısını eşlerine de tanımalıdır. Aksi halde efendi-köle ilişkisi olur ve bu sağlıksız bir ilişki anlamına gelir.

  • Evin maddi gereksinimlerini karşılamak işin sadece bir yönüdür. Evin manevi, sevgi gereksinimi de karşılanmalıdır. Eş ve çocukların sadece paraya değil sevgiye de gereksinimi vardır.

  • İş ve çalışma hayatının aileye olumsuz  etkilerinin engellenmesi evlilikte önemlidir.  İşinizle aşırı ilgilenmek evinizi ihmal etmenize yol açıyorsa, iyi bir eş ve iyi bir anne-baba olamazsınız. Bu evlilik sorunları, çocuklarınızla sorunlar, sağlık sorunlarına yol açabilir.

  • Bizim çeşitli maskelerimiz (persona) vardır. Bunun sonucunda ise çeşitli davranış kalıplarımız ortaya çıkacaktır. İşte yaşanan sorunlar eve, evde yaşananlar işe taşınmamalıdır. İnsanların günlük hayatları  bir parça sirklerde göstericilerin 4–5 topu bir arada havada döndürmesi davranışı gibidir.  Her top belli bir sürede elde tutulmalı ya da dokunmalı ve birbirleriyle aynı hız ve doğrultuda atılmalıdır. Toplardan birisi elde fazla tutulur ya da yavaş atılırsa, diğer toplarda düşmektedir. Benzer şekilde eğer kendine, eşine, mesleğine ve çevresine yeterli zamanı ayırmazsa, bunlardan biri bile aksasa diğerleri de zaman içinde zarar görecektir. Benzer şekilde sadece arkadaşlarınızı ön plana alıyor, eve geç geliyor, eğlencenizin tümünü eşiniz olmadan yapıyorsanız gene sorunlar yaşayabilirsiniz.

  • Şiddetin haklı gerekçesi olamaz. Şiddet ani ve tepkisel olarak bir kızgınlığa bağlı olarak ya da sürekli olarak döngüsel ortaya çıkan şefkat fırtınası; alışkanlık haline gelmiş, tekrarlayıcı şekilde olabilir. Şiddet sonrası pişmanlık, yalvarma hatta yeni bir balayı, yeniden şiddet davranışı şeklinde döngüsellik.



CİNSEL SORUNLAR

İnsan toplumsal hayat içinde yer alan bir varlıktır. Elbette insan bütün söz ve tutumlarında olduğu gibi cinselliğinde de toplumun ahlak kurallarına göre davranış sergilemelidir. Ancak toplumdaki yanlış inanç ve bilgilerin de düzeltilmesi gereklidir.

Cinsel duyumlarınızı dikkatle izlediğinizde hiç çaba göstermeden orgazmı geciktirebilirsiniz. Zevk almadaki kendiliğindenlik ve kendini kapıp koyuverme ortaya çıkacaktır. Sevişmede önemli olan acele etmeden, bir şeyler elde etmeye, bir şeyler başarmaya çalışmadan karşılıklı olarak duyumların algılanışıdır. Erkeğin zamanından önce yaptığı gereksiz hareketlerle kendi orgazmını çabuklaştırmış ve “zorlamış” olması cinsel birleşmenin kısa sürmesine ve kadının orgazm olamamasına yol açar. Erkekle kadının hareketleri ve ilişkileri kendiliğinden oluşup gelişmelidir.

Cinsel Konulardaki Yanlış Anlayışlar

1. En önemli yanlış anlayış erkeğin cinsel ilişkiyi bir rekabet alanı, yarışma biçimi, sınav olarak algılamasıdır.

2. Bazı kadınlar ilk cinsel ilişki ile (zifaf gecesi) çok fazla ağrı duyacağı ve kızlık zarının yırtılmasıyla aşırı miktarda kanama olacağı endişesi taşırlar. Kadın rahat olduğunda vajen (kadın cinsel organı) kendiliğinden esner ve ilişki sırasında acı duyulmaz. Eğer kadın korkuyor ve kaygı duyuyor ise, vajen kasılır. Dolayısıyla ilişki sırasında zorlanma ve acı duyabilir.

3. Erkekler başarılı bir cinsel ilişkiyi erkeklik organının biçimi ve büyüklüğüne bağlı olarak değerlendirmektedirler. Penisin küçük ya da büyük oluşu sağlıklı cinsel ilişkiye etki etmez ve kadının aldığı zevki etkilemez.

4. Sevişme sonrasında uyarılma döneminde doyuma ulaşmadan durmak eşlere zarar vermez. Ancak engellenmiş duygusu oluşturur.

5. Genç erkeklerde erken dönemde erkeklik organının sertleşmesi hemen cinsel birleşmeye hazır olduğu şeklinde değerlendirilir. Cinsel birleşmeye eşi hazır olmadığı halde çok erken başlar.

6. İlişki süresince erkeklik organının sertleşmesi ve vajenin ıslanması uyarılmaya bağlı olarak değişir.

7. Erken boşalma genç çiftlerde normaldir.

8. Kadın her zaman özellikle evliliğin ilk günlerinde cinsel doyuma-orgazma ulaşmayabilir. Erkekte görülen boşalma olmaz. Rahatlama ve haz duyma olur. Kadının ve eşin rahat olması ve baskı altında olmaması orgazma daha kolay ulaşılmayı sağlar. “Başarabilme-yapabilme kaygısı” erkekte erken boşalmaya, kadında ise doyuma ulaşmada gecikmeye yol açar.

9. Cinsel ilişki sonrası kadınların yakınlık arzusu sürebilir. Burada kadının rahatlamasının sağlanması sonraki ilişkilerin sağlıklı olması için gereklidir.

10. Cinsel ilişkinin sıklığı konusunda belirli sayı (haftada en az iki kere gibi) anlayışı yanlıştır. Dönem dönem cinsel ilişkinin sıklığı artar ve azalır.
İlişkiyi Olumsuz Etkileyen Sorunlar

1. Cinsel ilişkinin sonuçlarının olumsuz olacağı beklentisi



  • Ağrı olacağı korkusu.

  • Hamile kalmaktan korkma.

  • Ortamın rahat ve özel olmaması (Görülmekten, ilişki sırasında çıkabilecek seslerin duyulmasından korkma).

  • İlişkiyi başaramayabileceğinden korkma.

  • Eşinin ve kendisinin kontrolünü kaybedeceğinden korkma.

2. Evlilik ilişkilerinde bozukluk olması (Eşine kırılması, kızgın ya da öfkeli olması, güvensizlik).

3. Depresyon, kronik bir rahatsızlık, yorgunluk, kaza ve alkol alımı gibi durumlar.

4. Kendini beden olarak cazip ve zevk almaya layık görmeme.

Evlilik ilişkileri ve cinsel ilişkilerdeki bozukluk karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Evlilik ilişkilerinde bozukluk olması (Eşine kırılması, kızgın ya da öfkeli olması, güvensizlik duygusunun gelişmesi) cinsel ilişkinin de sağlıklı olarak sürdürülmesini engeller. Bazı evli çiftlerde özellikle dikkati çeken durum erkeğin evlilik ilişkisi bozuk olsa da cinsel ilişkiyi sürdürme ve hiçbir şey olmamış ya da yokmuş gibi davranılması isteğidir. Tersine olarak kadın evlilik ilişkileri bozulunca eşinin kendisine yakınlaşması ve sokulmasını istememektedir. Hatta bunu evliliğin bir öğesi olarak algılamamakta olup kendisinden cinsel bir yararlanma olarak görmektedir.




ERKEN BOŞALMA

Erkeklerin sevişme esnasında artık geri dönemeyeceği bir nokta vardır. Boşalmak üzere olduğunuzu hissettiğinizde kendinizin ve eşinizin okşamalarını durdurun ve uyarılmanın azalmasını (yarım dakika kadar) bekleyiniz. Tekrar karşılıklı okşama başlar ve durdurma işlemi yinelenir. Boşalmayı kontrol etmeyi öğrenme zaman alıcı ve denemeler gerektiren bir süreçtir. Eşinizin anlayışlı ve size yardımcı olması çok önemlidir. Endişeniz azalınca güven kazanacak, bu da boşalmayı kontrol edebilmenizi kolaylaştıracaktır. Kontrol etme arttıkça güven kazanmanız, güven duygusu artınca endişeniz azalacak ve boşalmayı kontrol etmeniz daha kolay olacaktır. Bunun zaman alacağını unutmayınız.

“Dur-başla” ya da “yumuşak sevişme-soğutma” denen yöntemle boşalmayı kontrol güç oluyorsa “sıkma” yöntemi de kullanılabilir. Siz ya da eşiniz penisin ucunu ya da kökünü işaret parmağı ile baş parmağı arasına alıp 10 saniye sıkma uygulanır. Bu boşalma refleksini ve sertleşmeyi azaltır. Bundan sonra tekrar uyarılmaya devam edilir; istenirse yeniden sıkma yöntemi kullanılır.

VAJİNUSMUS (vajinal ağrı):

Vajinusmus, kadınların cinsel yaşamlarındaki ciddi ve doğal olarak erkeği de etkileyebilecek kısır döngü oluşturması çok kolay bir sorundur.

Vajinusmus vajen kaslarının istem dışı kasılması ve birleşmeyi engellemesi şeklinde tanımlanmaktadır. Vajinusmus “iyi gitmeyen ya da kesintiye uğrayan cinsel eyleme” neden olması ile de erkekte cinsel organın sertleşme kusuruna ya da erken boşalmaya yol açabilir.

Vajinusmus’a organik bir nedenin yol açmadığının tespiti ve buna inandırılma tedavinin ilk adımını oluşturur. En önemlisi, hastanın bu değerlendirme sonucu ile çoğu zaman da eşiyle birlikte bir psikiyatriste görünmesi gerekir. Hastaya kendi vücuduna dost olmasının öğretilmesi, “genital” bölgenin korkulur bir şey olmadığının, “dokunma”, “cinsel ilişkinin gerçeğine yaklaşma” gibi adımlarla anlatılması başarıyı sağlayacaktır. Psikiyatristin ev ödevi vererek sağlayacakları bu tür uygulamalar, özveri ve sabrın gösterilmesi sonucu başarılı olacaktır.

Vajinusmus olayının zamanla yol açtığı durumlardan biri, erkekte ereksiyon kusuru ve erken boşalma ise, kadın için de “cinsel isteksizlik”tir.

Bilindiği gibi, cinsel ilişkinin, olmazsa olmaz ögesi, “cinsel uyarının” varlığıdır: Cinsel uyarı ve isteğin olmaması cinsel soğukluğu getirir. Cinsel soğukluk oldukça sık görülür. Sevişmeyi uygun şekilde yapma ve cinsel ilişkiyi bir “yapma-başarabilme” şeklinde alınmamak şartıyla cinsel uyarı ve istek zamanla oluşur.



ÖFKE VE ÖFKE KONTROLÜ

Günümüzde öfke duygusu ve öfke duygusunun eşlik ettiği istenmeyen davranışlar güvenli sosyal ortamları tehdit etmektedir. Şiddet içeren davranışlara çoğunlukla öfke duygusu eşlik etmektedir. Bu nedenle bireylere öfkelerini denetim altına alma becerilerinin günümüzde öğretilmesi önemlidir.

Öfke, “engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma, kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye ya da kişiye yönelik şu ya da bu biçimde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun olumsuz bir duygu”dur. Bu duygu bir davranışın nedeni ya da sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Öfke duygusu, korku, kaygı, üzüntü gibi çeşitli duygu durumlarını izleyen bir sonuç olarak da yaşanabilmektedir.

Bireyin hoş olmayan bir yaşantıyla karşılaşması öfkenin ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Bu uyarıcı bir fiziksel saldırı, eleştiri, baskı, engelleme, reddedilme, yoksun bırakma ya da bir karşı koyma şeklinde olabilir. Kişi karşı karşıya kaldığı bir davranışın gerçekten kendisini incitmek amacıyla yapıldığı yargısına varırsa tepkisi büyük olasılıkla öfke olacaktır. Örnek olarak; bir genç yetişkinin herhangi bir fiziksel saldırıya uğraması, bir öğrencinin öğretmeni tarafından basit bir nedenle azarlanması, istemediği halde bir çocuğun oyuncaklarını kardeşiyle paylaşmak zorunda bırakılması vb. verilebilir. Bireyin yapılan herhangi bir davranışı (gerçekte söz konusu olmadığı halde) tehdit biçiminde algılaması bireyde öfkeye yol açabilmektedir.

Kırmızı ışıkta geçen bir arabayı uzaktan gören yaya “o sırada caddeden karşıya geçen ben olabilirdim” düşüncesiyle öfke duyabilir. Bu gibi varsayımsal tehditlerin ortaya çıkardığı öfke durumunun insan ilişkilerindeki anlaşmazlıklardaki payı oldukça yüksektir.

Bir iş için sırada uzun süre bekletilmesi, acelesi olan kişinin arabasının çalışmaması ya da yoğun bir trafikte sıkışıp kalması ve ulaşacağı yere zamanında ulaşamaması, bilgisayarının bozulması öfke duygusu yaratabilir. Öfke bazı durumlarda bu ş uyarıcıların etkisi ile bireyde oluşturduğu imgeler ve geçmişe ait çağşımların etkisiyle ortaya çıkabilir: Bu durumun en açık örnekleri, travma sonrası stres yaşayan bireylerde görülür. Bu bireylerin travmatik yaşantıya yol açan uyarıcılara benzer uyarıcılarla ya da o uyarıcıyı çağrıştıran farklı uyarıcılarla karşılaşması durumunda, ortaya çıkan güçlü tepkilerinden bazıları, içinde öfke duygusuna yol açabilir.

Öfkeyi ortaya çıkarabilecek dört etken: (1) Fiziksel saldırıya maruz kalma. (2) Sözel bir çatışma ortamında bulunma; Örneğin, alay edilme. (3) Reddedilme, diğerleri tarafından değerli olmadığı mesajlarının verilmesi ya da bireyin kendisinin böyle bir algıya sahip olması. (4) Emir ve yaptırımlara boyun eğmek zorunda kalma.

Birey korku ya da öfke yaratan bir durum karşısında bedensel tepkiler verir. Bu durumda fizyolojik olarak kalp atışında hızlanma, gözbebeklerinde büyüme, terleme ve soluk alış verişinde hızlanma şeklinde tepki gözlenebilir. Verilen bu tepkilerin fark edilmesi ise kişide korku ya da öfke duygusuna yol açar.


Öfkeyi ortaya çıkaran durumlar:

1.Kayıplar: Bireyin yaşamında önemli olan ve sevilen birinin ölümü, fiziksel bozukluklardan dolayı ortaya çıkan kayıplar, bireyin işini kaybetmesi gibi kayıp durumları bireyde, acı, üzüntü ve yas duygularının yaşanmasına yol açabilir.

2.Tehditler-Korkular: Bireyin etkisinde kaldığı yasadışı olaylar, saldırıya uğraması, savaş ya da uzun süre işsiz kalma... gibi durumlardan kaynaklanan kaygı, korku ve güvensizlik duygularının bir sonucu olarak öfke duygusu yaşanabilir.

 3.Engellenme: Bireyin gereksinimlerinin giderilmesi engellendiğinde yaşadığı çaresizlik ve yetersizlik duygularının sonucu olarak öfke duygusu ortaya çıkabilir.

4.Reddedilme: Öfke, bireyin başka biri tarafından reddedilmesi durumunda yaşadığı incinme, çöküntü ve değersizlik ve hayal kırıklığı duygularının sonucu olarak ortaya çıkabilir.

ÖFKENİN KONTROLÜ

Öfke duygusunun kontrol altına alınması bireyin öfke içeren davranışını tanıması ve altında yatan temel düşüncenin değiştirilmesi yoluyla sağlanabilir.



1.Öfkeyi Harekete Geçiren İpuçlarını Tanıma

Kişilerin öfke yaratan durumla karşı karşıya kaldıklarında, öfkeleneceklerine işaret eden içsel uyaranları fark etmeleri ve tanımaları, öfke denetiminin birinci aşamasıdır.

Kişinin öfkelenmeden hemen önce bedeninde oluşabilen değişiklikler:


  • Her yerinin ateş bastığını hissetmesi,

  • Kalp atışlarının hızlanması,

  • Ellerin yumruk biçiminde sıkılması,

  • Çenenin kilitlendiği hissi ve dişlerin sıkılması,

  • Tüm bedeninin titrediğini hissetmesi,

  • Kasların, özellikle kolların gerginleştiğini hissetmesi şeklinde olabilir.

Kişinin bu “bedensel değişiklikleri” tanıması ve fark etmesi öfke denetimi için çok önemlidir. Öfkelenmeden hemen önce bedenlerinde ne olduğunu fark etmeleri ve tanımaları, kişilerin ilgiyi kendilerine yönelterek, davranışlarını kontrol etmelerine ya da ortamdan uzaklaşıp gitmelerine olanak sağlamaktadır.

2.İlginin Başka Yöne Kaydırılması

Öfkesini denetim altına alma sorunu yaşayan kişilere olayların kendi istedikleri yönde gelişmediği durumlarda, öfkelenmemeyi başarmak amacıyla yaygın olarak kullanılan tekniklerden birisi de ilginin başka yöne kaydırılmasıdır. İlginin başka yöne kaydırılması, “kişinin öfkesinin ve öfkelendiren durumun yerine, daha başka-farklı şeyleri düşünebilme becerisini kazanması” biçiminde tanımlanır.

 Kişinin, ilginin başka yöne kaydırılması tekniğini uygulayabilmeleri için, önce öfkeleneceklerine ilişkin ipuçlarını fark etmeyi öğrenmeleri gerekir. Öfkelendikleri anda ise öfkesini ya da öfke yaratan durumu düşünmek yerine daha önceden belirlemiş oldukları “hoş bir sahneyi”/“güzel bir imgeyi” düşünme yönünde cesaretlendirilmeleri gerekir. Öfkeleneceklerine ilişkin ipuçlarını algıladıkları anda, hayal etmeleri önerilen bu sahne ya da imge ya onların en mutlu oldukları bir sahne ya da onları rahatlatıcı bir senaryo olmalıdır.

Örnek:


  • Bir oyunda başarılı olduktan sonra bir yıldız gibi eve koştukları zamanı,

  • Bayramda hep istediği bir hediyeyi aldıkları anı,

  • Kutlamış olduğu en güzel doğum/evlilik günü partisini,

  • Tatilde geçirdiği harika bir günü düşünmek.

Böylece sakinleştiğine ilişkin işaret verdiğinde, ‘şimdi ve burada’ya getirilebilir. Burada kişi kendisine, “Tamam, şimdi gözlerini açabilirsin” sonra “Kendi kendini sakinleştirirken kendine ne söyledin biçiminde kendisini sorgulaması gerekir. Eğer kişi kendini sakinleştirebildiyse, onu sakinleştiren düşünceyi düşünmek zorunda kalacaktır. Kişinin sakinleşmesinin diğer bir yolu da, zihinsel olarak öfke yaratan ortamdan uzaklaşmasıdır (örneğin: kavga ortamını bir daha gözünün önüne getirmemek).

Bu teknik öfkenin ortaya çıkma olasılığının olduğu bazı özel durumlarda (servis otobüslerini beklerken, iş ya da okulda görev verildiğinde, alışverişe çıkma zamanlarında vb.) oldukça etkilidir. Başlangıçta, kişiler öfkelenmelerine neden olan sahnenin betimlenmesi olabildiğince canlı bir biçimde yapmalıdır. Öfke yaratan durum hakkında olabildiğince fazla ayrıntı, sesler, görüntüler, olaylar vb. ile ilgili bilgiler irdelenmelidir. Daha sonra kişi oturur ve ayakları yerde olacak biçimde gevşemeye çalışır. Kişiler genellikle sakinleşme durumuna bir ya da iki dakika gibi oldukça kısa bir sürede ulaşırlar.

Sonraki düşünce, kişinin öfkelendiği ya da öfkeleneceğini hissettiği zaman ilgisini başka yöne kaydırmasına yardımcı olacak sahneyi hatırlatıcı bir düğmenin düşünülmesidir. Birlikte yaşadığı arkadaşının, eşinin onu mutsuz ettiğini düşünmesi yerine, ilgiyi başka yöne kaydıracak olan sahneye odaklanmak, bir başkasının kendisinden ödünç aldığı parayı ödemediğini düşünüp öfkelenmek yerine, duyguları yatışıncaya kadar ilgisini başka yöne kaydıracak olan sahneye odaklanmak gibi. Kişi öfkeleneceğinin işaretini aldığında ilgisini başka yöne kaydırmasına yardımcı olacak sahnenin düğmesine dokunur. Bir kişinin, ilgisini başka yöne kaydıracak bir sahneyi düşündüğü halde öfkesine engel olamaması az da olsa görülen bir durumdur. Çünkü öfke aşırı arzulu düşünceler tarafından üretilir. Böyle bir durumda eğlenceli ve mutlu bir anın düşünülmesi bireyi aşırı derecede öfkelenmekten koruyacaktır. Sonuçta ilgiyi başka yöne kaydırmak öfkelenen bireye zaman kazandırır. Bu birkaç saniyelik zaman bile patlamak yerine, bireyin öfke yaratan durumun üstesinden gelmesine, kendisini kontrol etmesine olanak sağlayabilir

 3. İmge (Hayal) Oyunu

İlginin başka yöne kaydırılması amacıyla bir sahne üzerinde düşünmek kişinin birkaç dakikasını alır. Kişi bireysel gereksinimleriyle örtüşebilecek ve uygun çağrışımlar yapacak sahneleri seçmelidir. Bu sahneler belirlendikten sonra birkaç gün süresince günde birkaç kez bu sahnelerin de yer aldığı çağrışımları hayal ederek uygulama yapmaya gereksinim vardır. Otobüse binmek ya da banyoyu kullanmak için sıra beklerken hemen gözlerini kapatıp ilgilerini başka yöne kaydırmalarına yardımcı olacak resmi hatırlamaya çalışmalıdırlar. Kişi bu sahneyi olabildiğince ayrıntılı bir biçimde hatırlamalıdır. Bu başarıldığında o sahneyi tekrar hayal etmesi istenir ve sakin kalabilmesi için yoğun bir biçimde teşvik edilir. Kişi imge oyunu tamamlandıktan sonra sakinleşmesiyle ilgili düşüncelerinin üzerinden geçmelidir. Sakinleşmiş tipik bir düşünce biçimi, üzerinde çalışılan senaryoyla ilgili olarak şu düşünceleri içermelidir. Örnek: “Patronum ya da müdürümle aramda olan bu durum hoşuma gitmese de onunla yaşayabilirim. Onun yaptıklarından hoşlanmak zorunda değilim.” Kişi bir kere kendisini sakinleştirici düşünceyi ürettiğinde bunu mutlaka kaydetmelidir. Kişi bu zihinsel imge (hayal) ile ilgili olarak aynı sakinleştirici düşünceleri kullanarak günde birkaç kez bu uygulamayı tekrarlamalıdır.

Sonuçta bu teknik kişilerin zihinsel olarak pratik yapmalarına ve karşılaştıkları zor durumlarda yeni çözüm yolları üretmelerine yardımcı olur.




Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin