ÖĞRENME SÜRECİ
Öğretmen hikaye köşesine geçen çocuklarlarla “YILDIZLAR PARIL PARIL” isimli parmak oyununu oynar.
YILDIZLAR PARIL PARIL
yıldızlar pırıl pırıl parlar(eller iki yana açılarak,parmaklar hareket ettirilir)
güneş gözümüzü yakar(eller ile gözler kapatılır)
bulutlar birbirine çarpar(iki el birbirine vurulur)
o anda şimşek çakar(eller aşağı yukarı hareket ettirilir)
şimşek çaktı mı korkarız(korku mimikleri yapılır)
saklanacak yer ararız(eller ile yüz saklanır)
öğretmen çocuklarla parmak oyununu birkaç kez tekrar ettikten sonra öğretmen çocuklara “KÖYDE BİR GÜN” isimli hikayeyi okur (Hikaye saati) veya bilgisayardan izlettirebilir.
KÖYDE BİR GÜN
Kuşkanat köyünde, sabahları herkes cıvıl cıvıl öten kuş sesleri ile uyanıyordu. Köydeki yaşam şehirden farklıydı. Sabah olunca herkes çalışmaya başlardı. Ekmeklerini pişirir, hayvanları yemler, bağ bahçe işleri ile uğraşırlardı. Çocuklar da ailelerine yardım ederdi. Öğleden sonra işler bitince köyün çocukları çimenlik boş arazide buluşur, çeşitli oyunlar oynardı. “Birdir bir, saklambaç, körebe, ebele kaç” en sevdikleri oyunlardı. O gün, Ahmet oyun alanına elinde bir sapanla geldi. “Heyy, bakın çocuklar! Dayım bana ne yaptı!” diyerek sapanını gösterdi. Çocuklar merakla baktı. Ahmet:
— Dayım çok güzel sapan kullanır, kuş avlarmı ş. Bana kuş avlamayı da öğretti. Birlikte yakalayalım mı?
Çocuklardan bazıları bu fikre karşı çıktı. Bunun iyi bir fikir olmadığını söylediler. Mustafa:
— Arkadaşlar kuşlara zarar vermek çok yanlış onların da bir canı var, dedi. Ahmet:
— Benimle gelmek isteyen gelsin, diyerek oradan uzaklaştı. Birkaç kişi onunla gitti. Mustafa çok üzüldü. Orada kalan arkadaşları ile körebe oyunu oynadı. Biraz sonra Ahmet ve arkadaşları elinde yaralı bir kuş ile geri döndüler. Ahmet, kuşu sapanı ile vurup yakalamıştı. Kuş acı acı bağırıyordu. Kuşun yüreği hızla
çarpıyor, korkudan da titriyordu. Ahmet, kuşun bu hâlini görünce çok üzüldü. Kuşu vurduğuna pişman oldu. Kuşu eline alarak eve götürmeye, onu iyileştirmeye karar verdi. Ahmet:
— Mustafa sen haklıydın arkadaşım keşke seni dinleseydim. Zavallı kuşun canı yanıyor, çok üzgünüm. Mustafa:
— Haydi, saralım yarasını onu iyileştirelim. Ahmet, evden sargı bezi getirdi, kuşun kanadını sardılar. Ahmet:
— Acaba kuş yeniden uçabilir mi? Mustafa:
— Ona iyi bakarsan neden olmasın. Ahmet, kuşa çok iyi baktı. Ona her gün yem ve su verdi. Yarasına merhem sürdü. Kuş kısa bir süre sonra iyileşiyordu. Yavaş yavaş uçmaya bile başlamıştı. Ahmet bir sabah uyandığında
onu gökyüzünde süzülerek uçarken gördü: — Yaşasın, kuş iyileşti! Artık uçabiliyor, dedi. Ahmet bir daha sapan kullanmamaya karar verdi. Hiçbir canlıya zarar vermeyeceğine dair kendi kendine söz verdi.
Öğretmen, “Biz çalışkan arılarız. Vızır vızır vızırdarız. Şarkıları söylerken minderlere geçeriz. ” Diyerek çocukları minderlere yönlendirir. Çocuklar minderlerini alarak yarım ay şeklinde otururlar.
Bilgisayardan “minik kuş” şarkısı açılır.
MİNİK KUŞ
Mini mini bir kuş donmuştu
Pencereme konmuştu
Aldım onu içeriye
Cik cik cik ötsün diye
Pır pır ederken canlandı
Ellerim bak boş kaldı
Şarkı birkaç kez dinlendikten sonra öğretmen şarkıyı dizeler halinde söyler. Çocuklar tekrar ederler.
Müzik aletleri kullanılarak şarkı birkaç kez tekrar edilir.
Dileyen öğrenciler şarkıyı öğretmenin yardımıyla kendileri söylerler.
|