On yediye kadar



Yüklə 9,67 Kb.
tarix29.07.2018
ölçüsü9,67 Kb.
#62366

ON YEDİYE KADAR

1999 yılında on binlerce insanın ölümüne sebep olan o deprem olmadan 37 gün önce doğdum, bir cumartesi akşamı. Daha kırk günlük olmadan dışarıda yatıp uyudum bir süre annemle babamla. Hatta kafam yamuldu da babam düzeltti, halen esprisi yapılır aile arasında. Bir annem katılmaz bu muhabbete. O günden annemde bir deprem korkusu kaldı, bugün hafif bir sarsıntı olsa korkar.

Konuşmayı öğrendiğim andan itibaren susmadım, en azından liseye geçinceye kadar. Bilmiş bilmiş herkesle çekinmeden konuşan kıvırcık saçlı koca yanaklı bir kız çocuğuydum. Uslu falan da değildim. Birisiyle konuşarak anlaşamayınca genelde dişlerimle anlaşırdım daha 3-4 yaşlarındayken. Annem en büyük kazazedelerden biri bu konuda.

Yine de kimse bağırarak hizaya sokmaya çalışmadı beni. Annem elime kalem verdi, sol elimle tuttum. Yine kimse değiştirmeye çalışmadı. Tükenmez kalemleri buldukça evimizin duvarlarına kameralar çizdim. Sonra da anneme büyük bir gururla gösterdim. Kızmadı fakat birkaç ay sonra duvarlar tekrardan boyandı. Annem bu sefer bana bir sürü kuru boya ve keçeli kalemler aldı. Kağıtlara çizdiğim çöp kızlar zamanla klasik bir anaokulu insan çizimine, o klasik çizimler çizgi filmdeki insanlara, çizgi film insanları karakalemde gerçek insan modellerine dönüştü. Ailem ne sol elime karıştı ne de resim sevdama. Elbette bu kadar gelişmemi ailem dışında bir kişiye borçluyum; orta okuldaki resim hocama.

O resim hocamla tanışmadan birkaç ay önce resim yapmayı sadece bir süreliğine bıraktım. Ellerimde siğil gibi bir çeşit hastalık vardı ve ne kadar çok ilaç kullanırsam kullanayım geçmedi. ''Yakılması lazım.'' dediler. ''Yakılmak'' kelimesini lafın gelişi sandım. Oturttular beni, parmak aralarıma iğne yaptılar ellerimin uyuşması için. ''Hissediyorum,'' dedim. Doktor biraz daha ağır bir ilaç enjekte etti uyuşması için bu sefer ve başladı parmaklarımı yakmaya. Ağlamaya başladım, korktum sandılar herhalde. Kimse yakılması bitip parmaklarım sarılana kadar uyuşmadığımı anlamadı. Halbuki babamda da aynı sorun varmış. Çok geç fark ettiler.

Yine de 6. sınıf başlayana kadar düzeldi parmaklarım. Altıncı sınıfın başında da çoğu öğrencinin sevmediği resim öğretmenimle tanıştım. Bir resim kursu yapıyordu. Durur muyum hiç? Hemen katıldım arkadaşlarımdan biriyle. Yağlı boya yapıyorduk ve benim yağlı boya hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aslında kimsenin yoktu, o yüzden biraz rahattım. Fakat bir şeyler ters gitmeye başlamıştı. Resim öğretmenim herkese normal bir şekilde anlatırken bana bağırıyor, beni azarlıyordu. Başlarda çok ağırıma gitti tabi fakat bırakmadım kursu. İnatla devam ettim. Ben geliştikçe işler değişmeye başladı tabii, resim öğretmenim beni diğer öğrencilerinden ayırmaya başladı. Ayrıca ilgileniyordu benimle. Bir keresinde, ''Benim küçüklüğüme benziyorsun, yanılmamışım.'' demişti.

Öte yandan öğretmen konusunda ne kadar şanslıysam arkadaş konusunda o kadar şanssız oldum. Sekizinci sınıfa kadar herkesle arkadaştım, sadece arkadaş. Zaman geçirmekten ve okul bitince hepsini bitireceğim arkadaşlıklardan ibaretti herkes. Fakat sekizinci sınıfın aralık ayında Sena ile tanıştım internetten. İnternetten olması umrumda değildi, kafamız uyuşuyordu ve yaşıttık. Bu arkadaşlık zamanla dostluğa dönüştü.

''Şu ol altı yıllık hayatında sahip olduğun en büyük şans neydi?'' diye sorsalar hiç düşünmeden ''Sena'ydı.'' derim.

Liseye başladığımda aramıza başka insanlar girecek korkusu hiç olmadı bende. Dokuzuncu sınıfta Sena'dan hariç üç yakın arkadaşım daha oldu ve öyle kaldı.

Lisede ilk arkadaş kazığımı yedim. Sonra da bütün olaylar üst üste geldi. Zaten hep öyle olur. Herkesle iyi anlaşmaya çalışmak ve arkadaş olmak mantıksız gelmeye başladı. Çünkü artık bana göre çok arkadaş çok sorun ve çok bela demekti. Arkadaş sayım azaldıkça sessizleştim. Bir ortamda aktif değil sadece dinleyici ve gözlemci olarak durmak daha çok hoşuma gitmeye başladı. Zevklerim değişti, farklı konulara merak sardım. Parapsikolojiyle ilgilendim. Üniversitede o alan üzerine okumak istedim ama sadece dünyada dokuz üniversitede vardı. ''Burs kazanır okumaya o üniversitelerden birine giderim.'' gibi hayaller kurmadım. Onun yerine kendime ''Önce düzgün bir meslek sahibi ol, daha sonra para biriktirir gidersin okumaya.'' dedim. Hayalperest olmak için boş zamanım yok. Elimde sadece bir buçuk senem var hayatımı kurtarabileceğim.



Melissa ÇALIŞKAN

11-F 821
Yüklə 9,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin