Divan-ı Lügati’t Türk: Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin, Arapça kadar üstün bir dil olduğunu ka-nıtlamak için Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış-tır. Bu eser ilk Türkçe ansiklopedik sözlük ve dil bilgi-si kitabıdır. İlk Türk dünyası haritası da bu kitapta yer almaktadır.
Atabetü’l Hakayık: Eğitici, öğretici bir ahlak kitabı niteliğindedir. Bilimin yol gösterici olduğundan ve in-sanları üstün kılan erdemlerden bahsedilmektedir. Yüknekli Edip Ahmet tarafından, Hakaniye lehçesi ile Uygur Alfabesi kullanılarak yazılmıştır.
Satuk Buğra Han Destanı: Karahanlı Devleti’nin ilk Müslüman hükümdarı Satuk Buğra Han’ı konu alan bir destandır. Eser, Türklerin İslamiyete geçişini anla-tan ilk sözlü edebiyat örneklerindendir.
Divan-ı Hikmet: Ahmet Yesevi’nin tasavvufi şiirle-rini içerir. Yesevilik tarikatının kurucusu Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır. Eserinde İslamlığın esaslarını Türkçe olarak öğretmeye çalışarak, bu dinin Türkler arasında yayılmasına katkıda bulunmuştur.
NOT: Tasavvuf Allaha yönelme, iç huzura kavuş-ma ve gönlünü Allah sevgisine bağlama demektir. Ahmet Yesevi ilk Türk mutasavvıfıdır. Türkis-tan’ın Yesi şehrinde doğup, büyümüştür. Gazneliler Dönemi: Gazne Devleti, içerinde farklı kültür ve toplulukları barındırdığı için Arap ve Fars kültürünün etkisinde kalmıştır. Halk, ordu ve sarayda yaşayanlar Türkçe konuşurdu. Bilim ve eğitim dili Arapça, edebiyat dili Farsça idi.
Gazneliler döneminde yazılan en önemli edebi eser Firdevsi tarafından yazılan Şehname’dir. Gazneli Mahmut, Şehname’de İranlıları çok övdüğü için Firdevsi’ye vaat ettiği paranın tamamını ödememiştir Bu nedenle Firdevsi, Sultan Mahmut’u hicveden ünlü
hicviyesini yazmıştır.
Büyük Selçuklular Dönemi: Devletin resmi dili ve edebiyat dili Farsça idi. Eğitimde ve bilimde Arapça kullanılırdı. Halk ve ordu arasında Türkçe konuşu-lurdu. Bu dönemde yaşamış Ömer Hayyam rubaileri ile Enveri kasideleriyle ün yapmışlardır. Ünlü devlet adamı Nizamül Mülk Farsça olarak Siyasetname adlı eseri yazmıştır. Bu eserin konusu Büyük Selçuklu Devleti’nin yönetim tarzı ve aksayan yönleridir.
Türkiye (Anadolu) Selçukluları Dönemi: Devletin resmi yazışma dili 13.yüzyılın ikinci yarısına kadar Arapça, bu tarihten sonra İran asıllı kişilerin yüksek makamlara gelmesi sonucu Farsça olmuştur. Bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsçadır. Ancak Anadolu’da ya-şayan halkın çoğu Türk olduğu için, en çok konuşulan dil Türkçeydi.
Zamanla Farsçanın edebiyat, Arapçanın bilim dili olmasına tepkiler artmıştır. Aşık Paşa yazdığı Garipname adlı eserinde bu tepkiyi dile getiren şiirler yazmıştır.
Beylikler döneminde ise hem bilim ve edebiyat hem-de resmi dil Türkçe olmuştur.
Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de ya-yınladığı fermanla, “Bugünden sonra divanda, dergâhta, sarayda, mecliste ve meydanda Türkçe-den başka dil kullanılmayacaktır.” emrini verdi. Bu fermanla Anadolu’da ilk defa Karamanoğulları Beyliği Türkçeyi resmi devlet dili olarak kullanmış oldu.
Türkiye Selçukluları ve Beylikler döneminde edebi-yat halk edebiyatı, tasavvuf edebiyatı ve divan edebi-yatı olmak üzere üç dalda gelişmiştir.
Halk edebiyatı: Anadolu’ya gelen Oğuzlar, Türk-çeden başka dil bilmediklerinden kendi dilleriyle şiir-ler söyleyen ozanlara büyük ilgi göstermişlerdir. Halk edebiyatı, ozan denilen halk şairlerinin saz eşliğinde şiir okumalarıyla doğmuştur. Bu edebiyatın ilk eserleri destanlar olmuştur. Bu destanlardan en önemlileri; Da-nişment Ahmet Gazi’nin kahramanlıklarının anlatıldığı Danişmentname ve yine 12. ve 13. yüzyıllarda Daniş-mentli topraklarında söylenen ve yazıya geçirilen Battalname’dir.
Anadolu halk edebiyatının bir diğer ürünü de fıkralardır. Bektaşi fıkraları ve Nasrettin Hoca Fık-raları halk tarafından çok sevilmiştir. Nasrettin Hoca, Sivrihisar’ın Hortu köyünde 1209’da doğmuştur.
Bu dönem halk edebiyatının bir diğer ünlü siması Aşık Paşa’dır. En önemli eseri Garipname’dir.
Tasavvuf edebiyatı: Anadolu’da Tasavvuf edebiyatı 13. yüzyılda büyük gelişme göstermiştir. Bu dönemde yetişmiş başlıca tasavvufçular ve eserleri şunlardır:
Mevlana: Eserlerinde “en büyük hakikat” dediği Allah’a ulaşmanın yollarını göstermiştir. Ölümünden sonra oğlu Sultan Veled tarafından kurulan Mevlevilik tarikatı, düşüncelerinin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Başlıca eserleri: Mesnevi; altı ciltten oluşur. Farsça yazılmıştır. Birçok hikâye üzeri-ne kurulmuştur. Divan-ı Kebir; yedi ciltten oluşmuştur. Eserdeki gazellerde sevgi ve aşk konuları işlenmiştir. Fihi Mafih; Mevlana’nın rubai tarzında söylediği şiirlerden oluşmuştur. Mektûbât (Mektup-lar); Mevlana’nın Selçuklu devlet adamlarına ve ya-kınlarına yazdığı mektupların derlenmesinden oluş-muştur.
Yunus Emre (1240–1320): Dervişlikten şeyhliğe kadar yükselen Yunus Emre, eserlerinde insan ve Allah sevgisini işlemiştir. Çok sade ve anlaşılır bir Türkçe ile eserlerini yazmıştır. Şiirlerini, Divan ve Risaletü’n-Nushiye adlı eserlerinde toplamıştır.
Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza ve Mevlana’nın oğlu Sultan Veled bu dönemin diğer ünlü tasavvuf şair-leridir.
Divan edebiyatı: Anadolu’da Divan edebiyatı 13. yüzyıl sonlarına doğru gelişme göstermiştir. Bu döne-min ilk şairi Hoca Dehhâni’dir. En önemli eseri Farsça yazdığı Selçuklu Şehnamesi’dir. 14. yüzyılda Germiyanlı Ahmedi’ dir. En önemli eser-leri; Türkçe yazdığı Divan, İskendername ve Cemşid û Hurşid’dir.
BİLİM VE SANAT
Türk İslam devletlerinde ilk medrese Karahanlılar döneminde açılmıştır.
Gazneliler döneminde Nişabur’da açılan medreseler dönemin en ünlü eğitim kurumlarıydı. Ebu Rehan El Biruni Hindistan’ın tarihi ve coğrafyası hakkında bil-giler veren kitabını bu dönemde yazmıştır.
İlk Selçuklu Medresesi Tuğrul Bey zamanında Ni-şabur’da açıldı. Alparslan zamanında vezir Nizam ül Mülk Bağdat’ta Nizamiye Medresesi’ni kurmuştur. Bu medrese dünyanın ilk üniversitesi sayılır. Selçuklu medreselerinde müderrislerin (öğretim elemanları) ilmi özgürlükleri vardı. Bu medreselerin gelir kaynak-larını vakıflar oluşturmaktaydı. Medreselerin çevresin-de mescit, hamam, yatakhane, kütüphane ve fakir hal-kın yararlandığı imarethaneler (aşevleri) bulunurdu.
Büyük Selçuklularda olduğu gibi Anadolu Sel-çukluları ve Beylikler döneminde de eğitim öğretim kurumları medreselerdi. Anadolu Selçuklularında açı-lan ilk medrese Kayseri Koca Hasan Medresesi’dir. Moğol baskısı sonucu Asya’dan Anadolu’ya çok sayı-da bilgin ve sanatkâr göç etmiştir. Gelenlere Selçuklu devlet adamları büyük saygı ve hürmet göster-mişlerdir. Mevlana’nın, I. Alâeddin Keykubat’ın dave-ti üzerine Konya’ya gelip yerleşmesi buna güzel bir ör-nektir.
İlk Türk İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları
Harezmî (780–850): Asıl adı Mahmut’tur. Harzem’-de doğduğundan bu isimle anılmıştır. Matematikçidir. Cebiri sistemleştirerek matematiğin önemli bir dalı haline getirmiştir. Kitabü’l Cebr ve’l-Mukabele en ünlü eseridir.
Farabi (870–950): Asıl adı Muhammed Farabi’dir. Türkistan’ın Farab şehrinde doğduğundan bu isimle anılmıştır. Avrupa’da Al-pharabius (Alfarabyus) adı ile anılmış ve eserleri Batı dillerine çevrilerek yüzyıl-larca üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Aristo mantığını ve metafiziğini en iyi açıklayan bilim adamı olduğu için kendisine Muallim-i Sâni (ikinci öğretmen) denilmiştir. İslam felsefesinin kurucusudur. İhsâü’l-Ulûm (İlimlerin Tasnifi) adlı kitabı ile ilimleri ilk sınıflandıran kişi olmuştur. El-Medinetü’l Fazıla (Erdemli Kent) adlı eserinde bir devlet başkanında bu-lunması gereken özellikleri anlatmıştır. Müzik ile ilgili yazdığı Kitabü’l-Mûsıkil-Kebir adlı eseri de ünlüdür.
Ebu Reyhanü’l Biruni (Beyruni) (973–1051): Har-zem’de doğmuştur. Bilimlerin ilerlemesinin önündeki en büyük engelin “özgür düşüncenin olmayışı” oldu-ğunu söylemiştir. Enlem ve boylam dairelerini tespit eden Biruni, Dünyanın Güneş etrafında dönüşünün bir yılda gerçekleştiğinden söz eder. Âsârü’l Bakiye adlı eserinde Asyalı milletler hakkında bilgi vermekte ve astronomiden bahsetmektedir. Hint Tarihi eserinde Hindistan’ın dini, bilimi ve coğrafyası hakkında bilgiler vermektedir. Fizik alanında yaptığı çalışmalar sonucu 16 maddenin özgül ağırlıklarını gerçeğine yakın olarak ölçmeyi başarmıştır.
İbn-i Sina (980–1037): Avrupa’da Avicenna tanın-mıştır. Maveraünnehir’de doğmuştur. Hipokrat’tan sonra en büyük tıp âlimlerinden biridir. Yazdığı El Kanun Fi’t-Tıp (Tıp Kanunu) eser Avrupa’da yüzyıl-larca üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Kalp ve beyin üzerinde çalışmış, küçük ve büyük kan dolaşımını keşfetmiştir. Ruh hastalıklarının sevgi, şef-kat ve müzikle tedavi etme yöntemleri geliştirmiştir. İlk Anatomi Haritasını çizmiştir.
Gazali (1058 – 1111): Büyük Selçuklular döneminde yetişmiştir. Kelam bilimde ün salmıştır. En ünlü eseri İhyaü’l-Ulûmiddin (Din İlimlerinin Yeniden Yapılan-ması) dır.
Ömer Hayyam (… —1123): Büyük Selçuklular dö-neminin ünlü şair ve bilginlerindendir. Sultan Melik-şah döneminde güneş yılı esasına göre Takvim-i Melikşah veya Takvim-i Celali denilen bir takvim düzenlemiştir. Matematik, tıp ve astronomi dışında yazdığı rubailer ile de ün yapmıştır.
Gazneliler döneminde yaşayan Utbi, Tarih-i Yemini adlı eseri ile ün yapmıştır.
Harzemşahlar döneminde yaşayan Necmeddin Küb-ra, Safiyüddin, Fahreddin Razi ve Zemahşehri önemli bilim adamlarıdır.
SANAT: Türkler sanatın birçok dalında önemli eserler bırakmışlardır. Türklerde el sanatları İslamiyet-ten önce gelişmişti. Kilim, halı, pamuklu ve ipekli dokumalar ileri düzeydeydi. Türkler İslami dönemde daha ziyade süsleme sanatlarında ölmez eserler meydana getirmişlerdir. Hat, tezhip, minyatür, seramik, taş işçiliği ve kuyumculuk başlıca süsleme sanatlarıdır.
Tezhip: El yazması kitap ve levhaların altın tozu ve boya kullanılarak çiçek ve nakışlarlarla süslenmesi sanatıdır.
Hat: Arap harflerinin değişik şekillerde (sülüs, talik, rika, kûfi) süslü olarak yazılması sanatıdır.
Fresk: Yaş alçı sıva üzerine yapılan bir resim türü-dür.
Minyatür: Kitap sayfalarının süslenmesinde kulanı-lan bir resim türüdür.
Heykelcilik: Türkler arasında İslamiyetten önce görü-len bir sanat dalıydı. İslamiyetten sonra dinin etkisiyle bu sanat dalından uzaklaşılmıştır.
Müzik: Türkler için sadece bir sanat değil aynı zamanda bir hâkimiyet sembolüydü. Halife tarafından gönderilen hâkimiyet sembollerinden biri davuldu. Hükümdarların kapılarında beş vakit nevbet (davul) çalınırdı. En eski müzik aletlerimizden biri kopuz idi. Kös ve zurna gibi çalgılarda kullanılmıştır.
MİMARİ: Türkler İslamiyeti seçtikten sonra mimari alanda bir çok orijinal eserler yaratmışlardır. Türklerin İslam mimarisine birçok katkıları olmuştur. Bunlar arasında en önemlileri: Yivli ve yüksek ince minare, kubbe (şeklini Türk çadırlarından almıştır), kümbet ve imarethanelerdir. Türk İslam devletlerinden kalan başlıca eserler şunlardır:
Tolunoğulları: Kahire’de bulunan Tolunoğlu Ahmet Camii.
Karahanlılar: Talas’ta Şir Kebir Camii, Arab Ata Türbesi, Ayşe Bibi Türbesi (Talas’ta), Balacı Hatun Türbesi, Harekkan Kümbeti.
Gazneliler: Sultan Mesut tarafından yaptırılan Zafer anıtları, Gazne’de Leşker-i Bazar Ulu Camii, Arusü’l Felek Camii, Mahmut Bendi (su bendi olup, bugüne kadar gelmiştir).
Büyük Selçuklular: Diyarbakır’da Ulu Camii, Isfa-han’da Mescid-i Cuma, Kazvin’de Mescid-i Camii. Nişabur, Bağdat ve Tus’ta medreseler. Merv’de Sultan Sencer Türbesi, Rey’de Tuğrul Bey Türbesi, Tus’ta İmam Gazali Türbesi, Yesi’de Ahmet Yesevi Türbesi. Tuğrul Bey’in yaptırdığı Damgan Mescid-i Cuma’sı minaresi en eski ince ve uzun silindirik minaredir.
Türkiye Selçukluları ve Beylikler: Konya ve Niğ-de’de Alâeddin Camileri, Sivas ve Malatya’da Ulu Camii, Saltuklular döneminden kalan Erzurum Ulu Camii, Mengücekliler döneminden kalan Divriği Ulu Camii ve Kayseri Ulu Camii, Artuklular döneminden kalan Mardin Ulu Camii önemli dini mimari eserleri-dir.
Konya’da Erdemşah, Küçük Karatay, Taş Mescid, Sırçalı Mescid, Akşehir’de Güdük Minareli Mescid bu devirden kalan önemli mescitlerdir
Danişmentliler tarafından yaptırılan Tokat ve Niksar’daki Yağıbasan Medreseleri, bilinen ilk medreselerdir. Günümüze kadar ulaşan başlıca Selçuklu medreseleri şunlardır: Sivas’ta Sırçalı Medrese, Buruciye, Şifaiye, Amasya’da Gök merde-se, Erzurum’da Çifte Minareli Medrese, Konya’da Karatay Medresesi, Kırşehir’de Caca Bey Medre-sesi, Kayseri’de Hunat Hatun Medresesi.
Türbe ve kümbetler, Anadolu’da dini mimarinin ne kadar geliştiğini gösteren mezar anıtlardır. Bunlardan, dört duvarının üzeri kubbe ile örtülenlerine türbe; silindirik, çokgen gövdeli, konik veya piramit çatılı olanlarına da kümbet denir. En önemlileri arasında Divriği’deki Sittemelik, Erzurum’daki Emir Saltuk, Kayseri’deki Melik Danişment Gazi, Erzincan Tercan’daki Mama Hatun kümbetleri sayılabilir.
Külliye, camiyle birlikte kurulan medrese, kütüphane, imaret, hastane ve hamam gibi yapıların bütünüdür. İlk Selçuklu külliyesi, Kayseri’deki Hunat Hatun Külliyesi’dir. Konya’da Sahip Ata Külliyesi, Kayseri’deki Hacı Kılıç Külliyesi, Mengücekliler tarafından yaptırılan Divriği Külliyesi önemli külliye-lerdir.
Tekke ve Zaviyeler de dini mimari örnekleri arasın-dadır. Konya’daki Sırçalı Sultan Miskinler Tekkesi, Sahip Ata Hankahı ile Tokat’taki Sümbül Baba ve Hilafet Gazi zaviyeleri önemli eserlerdir.
Kervansaraylar ticarette mal can güvenliğini sağlamak amacıyla işlek yollar üzerine kurulmuş konaklama tesisleridir. Anadolu’da yapılan ilk kervan-saray II. Kılıç Arslan tarafından tamamlanan Aksaray-Kayseri yolu üzerindeki Alay Han’dır. I. Alâeddin Keykubat tarafından biri Konya-Aksaray, diğeri de Kayseri-Sivas yolu üzerinde yaptırılan Sultan Hanı, I. İzzettin Keykavus tarafından Antalya-Isparta yolu üzerinde yaptırılan Evdir Han önemli kervansaraylar arsındadır.
Hamamlar ve köprüler Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde yapılan önemli mimari eserler arasındadır. Hamamların birçoğu günümüze kadar ge-lememiştir. Konya’daki Sultan Hamamı ayakta kala-bilen ender örneklerden biridir. Diyarbakır’daki Mala-badi Köprüsü, Sivas’taki Eğri Köprü, Antalya yakın-larındaki Belkız Köprüsü, Tokat’taki Hıdırlık Köprüsü başlıca esrelerdir.
Darüşşifalar bugünkü hastanelerdir. Kayseri’deki Gevher Nesibe Hatun Darüşşifası, Aksaray’da Alâeddin Keykubat, Divriği’de Turan Melek, Amas-ya’da Torumtay, Tokat’ta Muineddin Pervane döne-min önemli darüşşifalarıdır.
EKONOMİK HAYAT
Türk İslam devletlerinin başlıca gelir kaynakları şunlardı:
1. Şerri vergiler
— Öşür; Müslüman köylülerden alınan ürün ver-
gisi
— Haraç; Gayrimüslim Köylülerden alınan ürün
vergisi
— Cizye; Askerlik çağındaki gayrimüslim erkekler-
den askerlik çağının dışına çıkıncaya kadar
alınan kelle vergisi
2. Savaş ganimetlerinin 1/5’i
3. Maden, orman ve tuzla gelirleri
4. Tüccarlardan alınan vergiler
5. Gümrük vergileri
6. Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler, hedi
yeler.
Büyük Selçuklularda ilk parayı Tuğrul Bey bas-tırmıştır. Tuğrul Bey, Alparslan, Melikşah ve Çağrı Bey’in oğlu Kavurd altın para bastırmışlardır. Türk İslam devletlerinde Altın paraya dinar, gümüş paraya dirhem, bakır paraya Fels denmiştir. Türkiye Selçuk-lularında ilk para bakırdan I. Mesut, gümüş ve altın paralar ise II. Kılıç Arslan tarafından bastırılmıştır.
Abbasiler tarafından kurulan fütüvvet teşkilatı, Türklerde ahilik adını almıştır. Esnafların mesleki örgütü olan ahilik, ilgili meslek dalında dayanışmayı, üretimde kaliteyi ve disiplini sağlamıştır.
Türkiye Selçuklularında maliye işlerine Divan-ı İstifa bakardı. Başkanına Müstevfi denirdi. Devletin bütün gelirleri hazinede saklanırdı. İki türlü hazine vardı. Bunlar, devletin gelirlerinin konulduğu hazine-i âmire (devlet hazinesi) ile hükümdarın şahsına ait olan hazine-i hassa (iç hazine) idi.