Bazı Açılardan –Bütün Açılardan Değil- Akıl ve Cehalet Askerlerinin Açıklaması
Bu makalede birkaç maksat vardır:
Birinci Maksat
Hayır ve Şerrin Beyanı
İmam (a.s) şerh ettiğimiz bu hadisin devamında şöyle buyurmuştu: “Allah’ın akla verdiği yetmiş beş askerden biri, aklın veziri olan hayır ve zıddını ise cehaletin veziri olan şer karar kılmıştır.” Bu sözü birkaç fasıl halinde açıklamaya çalışacağız:
Birinci Fasıl Hayır ve Şerden Kastedilenin Ne Olduğu Hususunda
Bil ki hayır ve şerrin hakikatinden söz etmek bizim asıl maksadımızın dışındadır. Felsefesi ve diğer kitaplarda yapılan tanımlar ise genelde gerekler, ekler, gerektirenler ve ilinekler1 ile yapılan tanımlardır. Bu ikisi mahiyet açısından açık ve fıtri şeylerden olduğu hasebiyle de vicdan ve fıtrata havale edilmesi, doğruya ve hedefe daha yakındır. Bu makamda önemli olan ise, bu hadis-i şerifte biri aklın veziri ve diğeri ise şerrin veziri karar kılınan hayır ve şerden maksadın ne olduğunun beyan edilmesidir.
O halde bilmek gerekir ki maksat, halkın anladığı anlamda bizzat hayır ve şerrin kendisi değildir. Aksine bundan sonra işaret edeceğimiz apayrı bir anlamı vardır. Zira onun ne aklın vezaretiyle (yardımcılığı) ve ne de askerliği ile bir uyumu yoktur. O halde demek gerekir ki maksat şu ayet-i şerifenin işaret ettiği fıtratın hakikatidir:
“Allah' ın insanları kendisi üzerine yarattığı fıtratına.”2
Nihai olarak denilebilir ki hayır, yoğrulmuş fıtrattan ve şer ise örtülü fıtrattan ibarettir.
Bu özel bilginin detayları ise şudur: Hak Teala inayet ve rahmetiyle ve ilk Adem’in tinetini yoğurduğu3 kudret eliyle ona iki fıtrat ve cibiliyet, merhamet buyurmuştur. Birisi aslidir, diğeri ise bağımlı. Bu iki fıtrat seyrin burakı ve asıl hedefe doğru yükseldiği kanat çırpışıdır. O iki fıtrat insanda yoğrulmuş olan bütün fıtri şeylerin aslı ve temelidir. Diğer fıtri şeyler ise bunun dalları ve yaprakları konumundadır. O iki fıtrattan asıl makama sahip olan biri mutlak kemal, hayır ve mutlak saadete olan aşktır. Bu fıtrat mutlu ve mutsuz, alim ve cahil, yüce ve aşağılık her insanın içinde yoğrulmuş ve basılmış durumdadır. Eğer insan, bütün insanlarda araştıracak alemdeki bütün çeşitli taife ve kavimleri teftiş edecek olursa fıtrat ve cibiliyet hasebiyle kemale yönelmeyen, hayır ve saadete aşık olmayan bir tek kimseyi dahi bulamaz.
Fıtri şeylerden maksat ise bu konumda olan şeylerdir. Bu açıdan da fıtrat hükümleri en açık ve belli şeylerden biridir. Eğer bir şey bu konumda değilse, fıtri sayılmaz.
Fer’i ve bağımlılık makamına sahip olan o iki fıtrattan biri de noksanlık, şer ve şekavetten nefret etmektir. Bu manaya insanda ilineksel olarak mevcuttur. Yani kemale aşk fıtratına bağımlı olarak insanda noksanlıktan nefret fıtratı yoğrulmuş haldedir. Bu konuda ileride açıklama yapmaya çalışacağız.
Bu zikredilen iki fıtrat, tabiat hükümlerine mahkum olmayan ve ruhaniyet ve nuraniyet vechesi baki kalan örtülü olmayan yoğrulmuş fıtrattır. Ama eğer fıtrat tabiata yönelir, hükümlerine ahkum olur, asli aleminden ve ruhaniyetten örtülü olursa detayları açıklanacak olan bütün şekavet ve sefaletlerin kaynağı haline gelir.
O halde, aklın veziri olan ve bütün akli askerlerin kendi tasarrufu altında yer alan hayırdan maksat, onun ruhaniyet ve asıl makamına teveccüh eden yoğrulmuş fıtrattır. Hakeza cehaletin veziri olan ve bütün cehalet askerlerinin kaynağı bulunan şer de tabiata mahkum olan ve hükümlerinden örtülü bulunan fıtrattır.
2. Bölüm Bu Maksadın Açıklaması
Bil ki fıtrat hakikatinin merkezi olan kalbin iki yönü vardır. Birincisi gayb ve ruhaniyet alemine ikincisi ise şehadet ve tabiat alemine yöneliktir.
“Onun anası (sığınacağı yer) Hâviye'dir”1 ayetinde de işaret edildiği gibi insan tabiat aleminin çcouğu ve dünya neşetinin evladı olduğu için yaratılışının ilk anından itibaren tabiat kılıfında terbiye olmaktadır. Ruhaniyet ve fıtratı bu hicaba bürünmekte ve yavaş yavaş tabiat hükümlerince ihata edilmektedir. Tabiat aleminde geliştikçe, tabiat hükümleri ona daha fazla galebe çalmaktadır. Çocukluk aşamasına erişince üç kuvve ile tanışır. Bunlar vehim kuvvesinin çocuğu olan şeytanlık kuvvesi, gazab kuvvesi ve şehvet kuvvesidir.
Hayvani gelişim gösterdikçe de bu üç kuvve onda kemale erer, gelişir, tabiat ve hayvanlık hükümleri ona üstün gelir.
“Biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra da onu aşağıların en aşağısına döndürdük”2 ayeti de belki Hak Teala’nın kudret eliyle yoğrulmuş olan fıtratın asıl nuruna işaret etmektedir ve o da ahsen-i takvimd’dir. Zira mutlak kemal ve tam cemal şekli üzeredir. Esfel’es-Safilin’e indirilişi de belki Esfel’es-Safilin olan tabiat ile örtünmeye işarettir. Bu örtülmeler, zulmetler ve bulanıklıklar nefse üstün geldiğinden ve insanın kendi kendine bu örtülerden sıyrılması, asli fıtratıyla asli alemine doğru seyretmesi ve mutlak kemal, nur, cemal ve celala ulaşması çok az vaki olduğundan dolayı da Hak Teala ezeli inayeti ve geniş rahmetiyle büyük peygamberleri beşeri terbiye etmek için göndermiş ve kitaplar indirmiştir ki dışarıdan dahili fıtrata yardımcı olsun ve nefsi kalın kılıfından kurtarsın.
Bu açıdan semavi hükümler, ilahi nurlu ayetler ve büyük Peygamberler ile yüce velilerin emirleri fıtrat şekli ve cibiliyet yolu üzere bina edilmiştir. Bütün ilahi hükümler tümel anlamda iki maksada yöneliktir ki birisi asli ve bağımsız, diğeri ise fer’i ve direkt veya endirekt olarak bu iki hedefe dönüktür.
Asli ve bağımsız olan ilk hedef, fıtratı mutlak kemale yönlendirmektir ki bu mutlak kemal de Hak Teala ile zati, sıfati ve efali boyutlarıdır. Yaratılış ve ahiret ile ilgili konular; Allah’a, kitaplara, elçilere, meleklere ve ahiret gününe iman gibi. Rububi maksatlar, nefsani süluk mertebelerinin başlıcaları ve namaz ve haccın önemli hususları gibi fer’i hükümlerin tümü direkt veya endirekt olarak bu hedef ile ilgilidir.
İlineksel ve bağımlı olan ikinci maksad ise fıtratı habis dünya ağacından ve noksanlıkların ve hastalıkların annesi sayılan tabiattan nefret ettirmektir. Bir çok rububi meseleler, Kur’an’i davetlerin başlıcaları; ilahi, nebevi ve velayeti öğütler, riyazet ve süluk dallarının başlıcaları ile oruç, farz ve müstahab sadakalar, takva, kötülükleri terk etme gibi şer’i detaylarından çoğu da bu hedefe yöneliktir.
Bu iki hedef de fıtrat esasıyla uyum içindedir. Bildiğin gibi insanda iki fıtrat vardır. Kemale aşk ve noksanlıktan nefret fıtratı. O halde bütün şer’i hükümler fıtrat ile ilgilidir ve de fıtratın, tabiatın karanlık örtülerinden kurtuluşu içindir.
Dostları ilə paylaş: |