Yedinci Bölüm Bu Babdaki Hadis-i Şeriflerden Bir Cümlenin Zikri
Vesail kitabında Kafi’den naklen, Ebi Abdillah’ın (a.s) şöyle buyurduğu yer almıştır: “Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sirke balı bozduğu gibi, gazap da imanı bozar.”1
Müstedrek’te ise el-Ca’feriyat’tan naklen Ali b. Ebi Talib’in (a.s) şöyle buyurduğu yer almıştır: “Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sabır (acı olan azvay/sarısabır ağacının özsuyu,) balı ve sirke balı bozduğu gibi gazap da imanı bozar.”1
Bu hadis-i şerif diğer birkaç yollardan nakledilmiştir. 2
Bilmek gerekir ki biz zavallılar, şu anda tabiat kılıfında ve dünyevi aşağılık hayatın zulmani hicapları içindeyiz. Gayp, nefis melekutu ve nefse zarar veren, bozan, ıslah eden ve helak eden şeyleri bilemiyoruz. İman nuraniyetinin gazap vasıtasıyla nasıl yok olabileceğini teşhis edemiyoruz. İnsanın iman hakikatinin nasıl bozulacağını ve iman hakikati karşıtlığı ve yersiz gazabı basiret nuruyla idrak edemiyoruz.
Ama nefis ve kalbin tabipleri olanlar; ilahi kuşatıcı bir ilim ve etkili basiretli bir gözle mülk ve melekutun batınında kalp hastalıklarını, ilaçlarını, iyileştiricilerini ve bozucularını derk eden kimseler, ilahi mukaddes zat tarafından hakikatleri keşfetmek, batınları izhar etmek ve biz uyuyan gafilleri uyandırmakla görevlendirmişlerdir.
Onlar, bizlere kalbimizin batınından haber vermekte, nefis melekutumuzu bizler için keşfetmektedir. Onlar sirke ve sabır özsuyunun balı bozduğu gibi, o latif tatlığını acılığa ve istenilmeyen ekşiliğe çevirdiği gibi gazap ateşi ve alevlerinin de iman nurunu söndürdüğünü ve bozduğunu bilmektedirler.
Gazabın insani melekuti hayatın sermayesini –ki imandır- batıl kılması ve insanın saadet sermayesini elinden alması ve insanı eli boş olarak öbür aleme göndermesi bile tek başına yeterli olsa da insanı bu alemde de çoğu zaman tehlikelere düşürmekte ve dünyada sefalete ve şekavete sürüklemektedir.
İnsanı yıldırım hızıyla sefalete ve helakete sürükleyen gazap ateşinden daha etkili bir şey yoktur. İnsan nice defa bir tek anlık gazapla Allah’ın dininden çıkmaya, Allah-u Teala ve nice Peygamberlere, küstahlığa yeltenmektedir! Nice defa bir saatlik gazap vasıtasıyla dokunulmazlığı olan nefisler katledilmektedir. Nitekim İmam Sadık (a.s) Kafi-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Babam şöyle buyuruyordu: “Hangi şey gazaptan daha şiddetlidir? Şüphesiz insan gazaplanmakta ve bu vesileyle de Allah’ın haram kıldığı bir nefsi öldürmekte ve iyi olan bir kadına iftirada bulunmaktadır.”3
Vesail’de el-Hisal kitabından naklen, Ebi Abdillah’ın (a.s) şöyle buyurduğu yer almıştır: “Havariler, İsa’ya (a.s) şöyle sordular: “En şiddetli şey hangi şeydir?” Hz. İsa şöyle buyurdu: “En şiddetli şey, aziz ve celil olan Allah’ın gazabıdır.” Onlar şöyle sordular: “Hangi şeyle Allah’ın gazabından korunalım?” Hz. İsa (a.s) şöyle buyurdu: “Gazaplanmamakla.” Onlar şöyle sordular: “Gazabın kökeni nedir?” İsa (a.s) şöyle buyurdu: “Kibir, büyüklenme ve insanları küçük görme.”1
Bu hadis-i şerif de gazabın batınının ilahi gazap ateşinin sureti olduğuna işaret etmektedir.
Evet, bu yakıcı ateşin alevleri kalpten ortaya çıkmaktadır. Nitekim şöyle buyrulmuştur: “Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Öyle ki, yüreklerin üzerine yüklenecektir ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp-çıkmaktadır”2 Belki de bu ateşin suretidir ki kalbin batınından ortaya çıkmakta ve kalbi kuşatmaktadır.
Biz şu anda ilahi gazap ateşi hakkında bir haber işitmekteyiz ve hiçbir açıklamayla bunun hakikati bizlere beyan edilemez. Dünya himmeti ve tabiat kamusu, gayb aleminin ve tabiat ötesinin hakikatlerini olduğu gibi bizlere beyan edemez. Biz, saadet ve şekavet hakkında işittiklerimizi bu dünya ile ünsiyet ve adet edindiğimiz şeyler ile mukayese ederek derk etmekteyiz. Oysa ahiret ve melekut alemi, dünya ve mülk alemiyle kıyas edilemez.
Biz, hangi ateşi gördüysek, ateşin bedenle ve türsel olarak da bedenin derisiyle ilgili olduğunu görmekteyiz. Bundan öte bir ateş görebilmiş değiliz. Dünya alemindeki bütün ateşleri üst üste koyacak olsalar, insanın kalbini yakamaz. Zira kalp melekut mertebelerindendir ve mülki ateş bu dereceye erişemez. Mülki ateş, dünyevi mülki beden haddinden öteye geçemez. Batın ve zahiri, ruh ve kalbi, yürek ve bedeni yakan ateş, ilahi ve melekuti bir ateştir. Bu ateş kalp batınında zuhur etmekte ve duyular yoluyla da zahire sirayet etmektedir.
Hz. İsa (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlahi azap ateşinden korunmak isteyen ve de “Allah’ın tutuşturulmuş ateşine” maruz kalmamayı dileyen kimse, kendisini gazabın bu yakıcı ateşinden korumalıdır.”
Kafi’de yer alan bir hadis-i şerifte ise İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bu gazap, ademoğlunun kalbinde yanan şeytanın yakıcı ateşinden bir parçadır. Şüphesiz sizden gazaplanan bir kimsenin gözleri kızarır, boyun damarları şişer, şeytan içine girer, sizden herkim gazaplanmaktan korkarsa yere otursun ki şeytanın aşağılığı bu esnada kendisinden uzaklaşır.”1
İmam Sadık’dan (a.s) hakeza şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Gazap kalbin hilmini karanlık ve zulmani kılar. Herkim gazabına sahip olmazsa, aklına da malik değildir.”2
İmam Bakır’ın (a.s) ise şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İnsanlara gazaplanmayan kimseden Allah-u Teala kıyamet günü azabını uzak kılar.”3
Bu konuda nakledilen hadis-i şerifler, bu kitaba sığmayacak kadar fazladır. 4
Sekizinci Bölüm Gazabın Tedavisi Hususunda Kısa Bir Açıklama
Bil ki Kırk Hadis Şerhi kitabında yedinci hadisi açıklarken bir yere kadar, gazap konusunu ve bunun tedavi yollarını açıklamaya çalıştık. 5 Bu açıdan bu kitapta, o kitabın özetini aktarmaya çalışacağız. Zira burada zikredilmesi de faydadan uzak değildir.
Bil ki nefsin temel ilacı, gazabiyye kuvvesinin alevlerinin söndüğü bir halde olmalıdır. Zira, bu yakıcı korkunç ateş alevlenince ve bu öldürücü alev coşunca bu ateşi önleyebilmek artık çok zordur. Bu esnada nefis doktorları bile tedavi etmekten aciz kalmışlardır. Zira bu esnada her ne kadar tedavi etmeye kalkışsalar, öğüt ve nasihat vermeyle uğraşsalar bile bu şeytani korların alevlenmesi daha da artacaktır. 6 Bu açıdan, gazap anında ani hal değişimine girmeli ve onu bu haletten döndürmeye çalışmalıdırlar. Gazaplanan bir kimse bu esnada, kendi dönüş haletini hazırlamaya çalışmalı ve eğer bir şuur ve ayırt etme kabiliyeti kalmışsa işin korkunç sonunu düşünmelidir. Haletini değiştirerek kalbinin alevlenmesinin artmasına izin vermemeli ve bu helak edici ateşin alevlenmesine engel olmalıdır. Eğer mümkün ise gazaplanmasına sebep olan ortamdan hızla ayrılmalı, kendisinin ve diğerlerinin canını helak olma korkusundan kurtarmalıdır veya halini değiştirmelidir. Örneğin eğer ayakta durmuş ise oturmalı ve oturmuş ise uyumalı veya Allah-u Teala’yı zikretmekle meşgul olmalıdır. Bazıları Allah’ı zikretmeyi bu esnada farz kabul etmişlerdir. 1
Kafi’de yer alan bir rivayete göre İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala peygamberlerinden bazısına şöyle vahyetti: “Ey Ademoğlu! Gazap anında beni an ki, ben de gazabım anında seni anayım, böylece seni helak ettiğim kimseler zümresinde helak etmeyeyim. Eğer bir zulme maruz kalırsan, benim sana yardım etmemden hoşnut ol. Zira benim yardım etmem, senin kendine yardım etmenden daha hayırlıdır.”2
Hakeza Kafi’de yer alan bir rivayete göre İmam Bakır (a.s) şöyle emretmiştir: “Gazaplanmaktan korktuğunuz ve şeytan korundan şiddetle korktuğunuz zaman, yere oturun. Zira bu esnada şeytanın aşağılığı sizden uzaklaşır.”3
Hakeza İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, insan gazaplanır ve ateşin içine girmedikçe de asla razı olmaz. O halde, her kim bir topluluğa gazaplanırsa, eğer ayakta ise otursun. Zira bu durumda şeytanın pisliği ondan gider. Herkim akrabalarına gazaplanırsa, yanına gitsin, ona dokunsun. Zira rahime (yakınlar) dokununca sakinleşir. 4
Ehl-i Sünnet kanalıyla da şöyle nakledilmiştir: “Resulullah (s.a.a) gazaplandığı zaman ayakta ise oturuyor ve eğer oturuyor ise sırt üstü uzanıyordu. Böylece gazabı diniyordu.”5
Bu zikredilenler, gazap sahibinin kendi kendini tedavi etme metodlarıdır.
Ama eğer başkaları, gazap ve gazap halinde birini tedavi etmek istiyorlarsa, bu çok zor bir şeydir. Elbette henüz gazabı şiddetlenmedikçe ve cehennem ateşi alevlenmedikçe, bu zikredilen yollardan biriyle tedavi etmek mümkündür. Aksi taktirde onu korkutarak da gazaplanmaktan alıkoymak mümkündür. Özellikle bir kudret ve kuvvet sahibi birisi onu korkutacak olursa gazap ateşi sönebilir. Ama bilmesi gerekir ki eğer bu gazap ateşi alevlenirse, bu durumda onu korkutmak da tehlikelidir. Velhasıl gazap halinde bu haleti tedavi edebilmek oldukça zordur. Bundan Allah’a sığınırız.
Dostları ilə paylaş: |