Tacim Çiçek: “Yitik Bir Sosyalist Yazıncıyla Gecikmiş Bir Söyleşi”
Lacivert Dergisi: “Şaban Akbaba’yla Yazın(Edebiyat)a Dair”
Mehmet Kemal: “Diller Söylemez Olur.”
Metin Turan: “Şaban Akbaba Şirindeki Ses.”
Sadık Aslankara: “2011Nağıl Nene’den Henfe Ana’ya Öykünün Gizi”
Cumhuriyet Kitap/KİTAPÇI: “Kardan Anne”
Zeki Baştürk:……………………………..
Halime Yıldız:………………………..
Nuray Ceylan:………………………………….
Şaban Akbaba,
Kars’ta doğdu.
Türkiye’nin çeşitli yörelerindeki köylerde ilkokul, Almanya’nın Hamburg kentinde Türkçe ve Kültür Dersleri Öğretmeni olarak (beş yıl) görev yaptı. Üstün/özel yetenekli çocukların eğitim aldığı Bursa Bilim ve Sanat Merkezi’nde dokuz yıl öğretmenlik yaptı. Halen aynı kurumda Müdür Başyardımcısı olarak çalışmaktadır.
Çinikitap Dergisi Yayın Kurulu Üyesi, Pen Türkiye Merkezi Üyesi, Türkiye Yazarlar Sendikası Üyesi, Edebiyatçılar Derneği Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa Temsilcisi, Bursa Yazın ve Sanat Derneği (BUYAZ) Kurucu Başkanı ve Yön. Kur. Üyesidir.
Şiir, öykü ve düz yazıları çeşitli dergilerde, gazetelerde ve antolojilerde yayımlanan Akbaba’nın çocuk yazını, röportaj, şiir ve öykü dalında birçok ödülü, yayımlanmış yirmi dört kitabı ve yayıma hazır on dört dosyası bulunmaktadır.
Akbaba’nın Çocuklar ve Gençler İçinYayımlanmış Yapıtları Şunlardır:
1.Kafessiz Bir Dünya (10+yaş, Gerçek Sanat Yayınları,1992, Akademi Kitabevi ‘Başarı Ödüllü’, fantastik kurgu)
2.Güneşi de Getir Bize (Çankaya Belediyesi Yayınları, 1995, Damar-Çankaya Belediyesi ‘Üçüncülük Ödüllü’ çocuk şiirleri)
3.Nazik Kız (2001, Kültür Bakanlığı Yayınları, Karacaoğlan Kültür-Sanat Şenliği, “Folklor Araştırma” “Birincilik Ödüllü” , öykü)
4.Kolonya Kokulu Mendil (10+yaş romanı, Ceylan Yayınları, 2001)
5.Işığa Yolculuk (12+yaş romanı, Ceylan Yayınları, 2001)
6.Sevgi Ana (10+yaş şiirleri, Ceylan yayınları, 2003)
7.Kardan Anne (12+yaş, roman, ATP Yayınları, 2006)
8. Bilsemli Sanatçılar (derleme, Bursa Bil. ve San. Merk. Yay, 2009)
9.Gülderen’in Dedesi (çocuklara öykü, Morpa Yayınları, 2008)
10.Maria’nın Sevdası, 12+yaş, roman, kendi yayını, 2011
11 Kurtların Kışı, 12+ yaş, roman, Koza Yayınları, 2011.
12.Bağdatlı Maymun (fantastik kurgu, Papirüs ve Salan Yayınları, 2005)
13.Eşref’in Böceği, 10+yaş, öykü, Salan Yay.,2012
14.Kentli Arkadaş ve Sihirli Pınar, 10+ yaş, öykü, Salan Yay., 2012.
15.Afacan Maymun,2.3.sınıflar için masalöykü, Salan Yay. 20121.
Akbaba’nın Yayımlanmış Diğer Yapıtları da Şunlardır:
16.Güneşin Konağı (şiir, kendi yayını, 1986)
17.Yüreğim Koynundadır (şiir, Gerçek Sanat Yayınları, 1992)
18.Pencereden Sızan Işık: Hamburger Yazılar
(Avrupa ve Almanya, gezi, gözlem, inceleme ve röportaj yazıları, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001)
19.Ülkemin Güzel Yüzleri (şiir, Kül Sanat Yayınları, 2007)
20.Che’nin Sevgilisi (öykü, Ceylan ve Siyahbeyaz Yayınları, 2008)
21.Bursa’da Yazın (araştırma, M.K.Paşa Kült.San. Dern. Yay., 2009)
22.Öykünün Dostluğu (derleme, I. Bursa Öykü Günleri bildirileri, söyleşileri, Siyahbeyaz Yay, 2009)
23.Deri’n (roman, Sone Yayınları, 2009)
24.Deli Cin Diyor ki… (öykü, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ocak 2011)
“Su” ayetiyle başlar Bursa Suresi
su gibi akar zamana koşut...”
Ş.Akbaba/BURSA SURESİ1
SUNUŞ
Şaban Akbaba’nın çok çeşitli dergi, gazete ve antolojilerde yayımlanmış yazılarından seçmelerin yer aldığı PENCEREMDEN SIZAN IŞIK II/ BURSALI YAZILAR” adlı bu kitap dört bölümden oluşmaktadır:
“BURSA’DA YAZIN(EDEBİYAT)” başlıklı birinci bölümünde; Plinius’un “Mektuplar”ından, Çinikitap Dergisi’nin 2014/ 23. sayısına, Osman Bey şiirinden Âşık Halil’e, Abdurrahman Tırsi’den Süleyman Çelebi’ye, Reşat Nuri Güntekin’den Yılmaz Akkılıç’a, Ahmet Haşim’den Nuri Demirci’ye, Paul Lındau’dan Nurhan Şaihinkaya’ya, Harname’den Mevlit’e, Vefeyetnâmelerden Şehrengizlere, Celili Divanı’ndan Şuara Tezkirelerine, Nazım Kültürevi’nden Buyaz’a, Çaylak Dergisinden Eliz’e, Alp Kültür Merkezi’nden Akkılıç Kütüphanesi’ne kadar Bursa yazınına dair birçok yazın yapıtlarına, yazıncıya, yazınla ilgilenen kurumlarla yazınsal-sanatsal, etkinliklere yer verilmiş, örnekler sunulmuştur.
“”BİR BEN VARDIR BENDE, BENDEN İÇERİ”: BENDEKİ BURSALILAR” başlıklı ikinci bölümde Bursa’daki etkinliklerde ve Bursa Kitap Fuarı’nda, Cemil Kavukçu, Server tanilli, Aslan Başer Kafaoğlu, Hasan Kıyafet, Öner yağcı, Ragıp Zarakolu, Yılmaz Yeşildağ, Zeki Gezici, Aydın Öztürk gibi ünlü şair, yazar ve sanatçılarla; Yılmaz Akkılıç, Nadir Gezer, Melih Elal, Nursel Aras, Şafak Pala, Metin Güven, Yücel Paşmakçı, Banu Demirağ, Ali İpek, Kekil Şimşek gibi Bursalı şair, yazar, sanatçı, gazeteci ve yayıncıyla yapılmış söyleşiler; Bursa’da yaşayan Nadir Gezer, Z. Betül Yazıcı, Şafak Pala, Halide Yıldırım, Nuri Demirci, Nurhan Şahinkaya, Süreyya Akçay, Hüsam Kurt, Gülsün Işıldar, Damla Fidan, Güney Özkılınç, Fehmi Enginalp, Halime Yıldız, Nursel Aras, Pelin Yılmaz, Serap Gökalp, Mehmet Kaplan, Meral Demir, Meriç Utku, Mustafa Özdemir gibi yazarların kitaplarıyla ilgili tanıtım/eleştiri yazıları, Bursa’ya dair makaleler, denemeler ve yazarın, içinde bursa geçen şiirlerinden, öykülerinden örnekler yer almaktadır.
“BİR BEN DAHA VAR BENDE:BURSA ÖTESİ” başlıklı üçüncü bölümde, yazarın; Olgun Şimşek, Osman Şahin, Şener Aksu, Muzaffer Özdemir, Özkan Mert, Eşref Yılmaz gibi ülkemizde yaşayan yazarlarla yaptığı söyleşiler ve ayrıca Arap Yazarlar Birliği Başkanı Ali Akle Orsan’la yaptığı söyleşiler; yine Gülsüm Cengiz, Sadık Aslankara, Murat Tuncel, Hüseyin Alemdar, Cemil Kavukçu, Musa Artar, Zeynep Kurada, Gökhan Cengizhan, Nesrin Kültür Kiraz, Ahmet Günbaş, Nebih Nafile, Oğuz Tümbaş, Mehmet Sarsmaz, Mukaddes Erdoğdu Çelik, Adil Okay, Çiğdem Sezer, Filiz Akgün Soydal, Özgen Ergin, İskender Pala, Özlem Tezcan Dertsiz, Afşar Çelik, Mariam Stanp Dawking, Hikmet Birand, Tarık Dursun K., Sibel Niksaarlı gibi yazıncıların, sanatçıların yapıtlarına dair tanıtım/eleştiri yazıları; çocuk yazınına dair teorik yazılar, çeşitli konulara dair denemeler ve makaleler ve gezi yazıları yer almaktadır.
“ŞABAN AKBABA’YA DAİR YAZILAR” başlıklı son bölümdeyse Halide Yıldırım, Nadir Gezer, Musa Artar, Sadık Aslankara, Zeki Baştürk, Metin Turan, Tacim Çiçek, Halime Yıldız, Nuray Ceylan, Mavisel Yener ve Cumhuriyet Kitap’ın Kitapçı yazarlarının, Lacivert Dergisi’nin, Şaban Akbaba’nın yapıtları üzerine kaleme aldıkları yazıları ve söyleşileri yer almaktadır.
Yazarın, Almanya ve Avrupa’ya dair gezi, gözlem inceleme ve röpotrtajlarının yer aldığı PENCEREMDEN SIZAN IŞIK I/ HAMBURGER YAZILAR” adlı kitabının ikincisi olan PENCEREMDEN SIZAN IŞIK II/ BURSALI YAZILAR”; ülkemize ve Bursa’ya dair içeriği ve diğer özellikleri nedeniyle, yazın alanında eğitim-öğretim gören üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin, Bursa araştırmacılarının, Bursa sevdalılarının başvurabileceği kaynak kitap olarak alanında bir boşluğu dolduracak, Bursa kültür, sanat, edebiyat belleğine önemli katkılar yapabilecek niteliktedir.
BİRİNCİ BÖLÜM
örneklerle “PRUSA’DAN BURSA’YA” YAZIN (EDEBİYAT
I.BÖLÜM:
BURSA’DA YAZIN(EDEBİYAT)IN BESLENDİĞİ KAYNAKLAR*
Bursa, yazın(edebiyat) bağlamında; tarihi geçmişine, üstünde oturduğu sekiz bin yıllık kültürel kalıtına ve ülkemizin büyüleyici doğa güzelliğine sahip beşinci büyük “kent”i olmasına karşın görkemli değilse de, göz ardı edilemeyecek; “sorunlu” ama küçümsenemeyecek bir birikime sahiptir. Bu birikimi besleyen temel tarihi, toplumsal, doğal kaynakları birkaç başlık altında toplayabiliriz:
*Sekiz Bin Yıllık Tarihi:
Süleyman Peygamber efsanesiyle başlar Bursa’nın yeryüzündeki varlığı. Sekiz bin yıl önce… Ama kent özelliğini kazanabilmesi için Mys(M.Ö.VII.ve VI.yy.) ve ardılı Bithynia uygarlığının kurulmasını (M.Ö.V.yy.) beklemiştir. Daha sonra Roma, Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetiyle süren üç bin yıllık “kent”, tarihi boyunca oldukça önemli uygarlıklara beşiklik etmiş, savaşlarla, göçlerle sürekli ve yoğun alt-üst oluşlar yaşamıştır.
“Prusa, Mysia Olymposu(Uludağ) eteklerinde kurulmuştur ve iyi idare edilen bir kenttir. Phrygyalılar ve Mysialılarla sınır komşusu olan kent Kroisos’a karşı savaşan Prusias tarafından kurulmuştur.” (Amasylı Strabon, antikçağ gezgini, Geographika adlı yapıtından.)
Buruk bir büyüyle canlandı her şey
garip bir efsunla, yıkılınca Atussa
donunca zaman tek bir solukta
Prusa Bursa oluverdi ansızın.
(Ş.Akbaba, Bursa Suresi adlı şiirinden)
*Deniz, Dağ, Ova Bireşimi Doğası:
Bütün tarihi boyunca “yeşil” betimlemesini hak ederek yaşayagelen Bursa göz kamaştırıcı, devinimli, renkli ve değişik formlardaki doğal güzellikleriyle yazın insanlarına esin kaynağı olmuştur. On üçüncü yüzyılda yazılan vefeyatnâmelerde, 13-14. yüzyıllardan başlayarak yazılan divanlarda (divan şiirlerinde), Bursa şehrengizlerinde Bursa’nın doğal güzelliklerinden sıkça söz edilmektedir. Özellikle Lamii Çelebi’nin(16.yy.) Şehrengiz-i Bursa’sı bu bağlamda oldukça önemlidir. Karacaoğlan’ın dizelerinde bile Bursa’nın bu görkemi yansımaktadır:
”Şu benim mekânım şu benim yolum
Aradım yuvayı Bursa’da buldun
Güzeller çok imiş eğlendim kaldım
Kokar menevşesi gülü Bursa’nın
Hak’tanm’olur bu yerlerin yapısı
Evliya mekânı murat kapısı
Aldı beni güzellerin kokusu
Kokar menevşesi gülü Bursa’nın.”
Ayrıca Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ceyhun Atuf Kansu, Selahattin Batu, Ahmet Uysal, Hilmi Yavuz gibi birçok çağdaş şairin de şiirine doğasıyla, özellikle de Uludağ’ıyla konuk olmuştur Bursa. Ve elbette ki “Uludağ’a Dair” adlı şiirinde “Yedi yıldır Uludağ’la gözgöze bakışıp dururuz” diyen Nâzım Hikmet’in birçok ve en güzel şiirlerine… Yazarlardan Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’nda, Sait Faik’in İpek Mendil, Oktay Akbal’ın Tolous Lautrec adlı öyküsünde, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye yatmak adlı romanında, Orhan Kemal’in romanlarında ve öykülerinde, İnci Aral’ın “Anlar İzler Tutkular” adlı anı kitabında, Nadir Gezer, Ramis Dara ve Şaban Akbaba’nın birçok kitabında da Bursa’nın bu güzelliklerinden önemli esintiler vardır. Evliya Çelebi’yse Bursa’nın bu bağlamdaki en karakteristik özelliğini bir tümceyle simgeleştirmiştir: “Bursa, sudan ibarettir vesselam!”
*Osmanlı Devleti’nin Yüz Yıllık Başkenti:
Bursa Osmanlı’nın ilk başkenti olarak hem başkent olduğu süreçte, hem de bu misyonunun çeşitli biçimlerde sürmesi gibi nedenlerle hep ilgi görmüş, önemli külliyelerin, sayısız türbelerin, medreselerin, camilerin, köprülerin, han, hamam kültürlerinin, diğer kalıtlarıyla süren yaşanmışlıkların; bir yanıyla bu değerlere ve bu değerleri üretenlere; saraya, padişaha, sofraya yakın durmanın ürettiği geleneksel-mistik üstyapının yazınına yansıması ve onu sürekli olarak yönlendirmesiyle karakterize olmuştur.
*Kadim Sürgün Mekânı:
Sanki suçlu bir kent Bursa. Ayıplı, kusurlu… Çünkü neredeyse bütün tarihi boyunca sürgün yeri olarak kabul edilmiştir. Bu olgunun nedenleri şunlar olabilir:
*Bursa’nın, Osmanlı başkenti İstanbul’dan sürgünlerin kolayca yerine ulaştırılabileceği, İstanbul’a hem uzak hem yakın Orhaneli, Keles gibi kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerinin olması.
*Bursa sürgünlerinden bazılarının bir biçimde yolunu bulup sürgünlüklerini torpilleyerek kent merkezinde kalmayı başarabilmiş olmaları.
*Bursa’da yerleşim koşullarının uygun olması.
*Toplumsal-kültürel yapısındaki çeşitlilik.
Bütün bu nedenlerledir ki Bursa’ya paşa da sürgün edilmiştir, toplumcu düşünürler, bilim insanları ve çiftçiler de; fahişeler, hırsızlar da sürgün edilmiştir kaptanı deryalar, patrikler, Kırım hanları, Mekke şerifleri, tafavvufçular da…
Ermeniler ve Yahudilerle başlatılan, Osmanlı’nın sonunda kendi Danışmanları’nı da (Orhaneli’de adı “Danışman” olan beş köy vardır) sürgün etmesiyle süren, Nâzım’ın hapislikleri ve Aziz Nesin’in sürgünlüğüyle doruğa ulaşan bu işlevi onu ulusal yazınımızla da bütünleştirmiştir.
Orhan zamanında Ermeniler ve Yahudiler, Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumlar, İkinci Beyazıt zamanında yine İspanyol Yahudileri (Sefaradlar), Tanzimat ve Cumhuriyet döneminde Kırım’dan, Kafkaslardan, Balkanlardan gelenler isteklerine bakılmaksızın Bursa’ya yerleştirilmiştir.
Bireysel sürgünlerin de önemli bir mekânı olmuştur Bursa.
Fatih’in oğlu, ünlü sürgün Cem Sultan da bu kente gömülerek sonsuz sürgünlüğe mahkum edilmiştir. Yine Fatih’in muhasiplerinden şair Ahmet Paşa ve yine vezirlerinden Sinan Paşa(İznik tutsağı olarak) da Bursa’ya sürgün edilenlerdendir.
Döneminin en büyük ve hatta belki de tek toplumcu düşünürlerinden Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin de ünlü Bursa(İznik) sürgünlerindendir. Sultan İkinci Beyazıt’ın oğullarından, halk yanlısı Musa Çelebi’nin tahta geçmesi üzerine, ona yakınlığıyla bilinen Şeyh Bedrettin kazaskerliğe tayin edilir. Ancak diğer kardeş Çelebi Mehmet varlıklı sınıfın çabası ve Bizans’ın yardımıyla bütün kardeşlerini yenerek Osmanlı İmparatorluğunun başına geçince Şeyh Bedrettin’i 1000 akçe aylıkla ve ailesiyle birlikte İznik'e sürgün eder(1413.)
Bursa sürgünleri asında başka kimler yok ki…17.yüzyılın en önemli tasavvufçularından Niyazi Mısri, III.Selim Olayı’nın Köse Musa Paşası ve Yusuf Ağa’sı, kendisi de bir şair olan Kanuni döneminin şair Baki’si de Bursa sürgünlerindendir. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde birçok önemli bürokratın, aydının, sanatçının sürgün yeri olmuştur Bursa. Sultan Abdülaziz döneminde Maliye Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı yapan Mehmet Nevres Paşa, Abdülhamit döneminde Süleyman Nazif, Gazi Osman Paşa'nın ikinci oğlu Damat Kemaleddin Paşa, kendi kazdığı kuyuya düşen ünlü hafiye başı Fehim Paşa, Mevlanazade Rıfat, gazeteci Hüseyin Avni, divan şairi Haşmet gibi sürgünler bunların tanınmışları. Hatta Atatürk'ün Bursa'da doğan manevi kızı pilot Sabiha Gökçen de İkinci Abdülhamit tarafından Bursa'ya sürgün edilen vilayet başkatibi Hafız Mustafa İzzet'in kızıdır…
İlk Türk gazetesi Tercüman-ı Ahvâl’i(1860) çıkaranlardan biri olan Agah Efendi(1871), şair-yazar Süleyman Nazif, ressam Ferik İbrahim, Mevlânazade Rıfat; II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı verdikleri savaşım yüzünden Bursa’ya sürgün edilmişlerdir.
Ve yalnızca Bursa Valisi olarak bilinen, Osmanlı’ya üç kez sadrazamlık yapmış, üç kez azledilmiş, sürgüne gönderilmiş, Bursa valiliğini bir sürgünlük görevi olarak yerine getirmek zorunda kalmış, Bursa’nın yazın ve tiyatro tarihinde çağdaş bir dönüm noktası işlevi veren Ahmet Vefik Paşa…
Bursa, Cumhuriyet döneminde de sürgün yeri oldu.
Ökyü ve roman yazarı Orhan Kemal 1939’da "Maksim Gorki ve Nâzım Hikmet kitapları okumak", “yabancı rejimler lehine propaganda ve isyana muharrik” suçundan yargılanıp beş yıl ceza almış, Kayseri ve Adana’daki cezaevlerinden sonra Bursa cezaevine gönderilmiş ve burada üç buçuk yıl kalmıştır.
Bursa’nın ünlü sürgünlerinden biri de Aziz Nesin’dir. Aziz Nesin, Türkiye'ye Amerikan yardımını içeren Truman Doktrini aleyhinde yazdığı, yayımlanmamış bir yazı yüzünden 10 ay hapis, Bursa’da geçirmesi koşuluyla 3 ay 10 gün sürgün cezasına çarptırılmıştı (1947).
Ama en ünlü sürgünü Nâzım’dır Bursa’nın. Çünkü 1940 yılının sonlarında Çankırı cezaevinden Bursa’ya gönderilir ve 10 yıl yatar Bursa hapishanesinde.
“Memleket toprağındadır kökü
Bedrettin gibi taşır yükü
yatar Bursa kalesinde”
***
“Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolan vurdum,
hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi”
10 yıl boyunca Uludağ’ı izler demir parmaklıklar ardından ve zaman zaman ona döker içini:
“Yedi yıldır Uludağ’la göz göze bakışır dururuz
Ne o kımıldanır yerinden, ne de ben
Lâkin birbirimizi yakından tanırız
Gerçekten yaşayan her şey gibi
Kızmasını ve gülmesini bilir
Bazan,
Hele kışın, hele geceleri,
Hele rüzgâr kıbleden estiği zaman …”
21. yüzyıla girmek üzereyken Bursa’nın bir yazın emekçisi sürgünü de Şaban Akbaba oldu. Bir ayrımla; o Bursa’ya gönüllü gelmiş, ama Bursa içinde iki kez sürgün yemişti. Birinci sürgünü, Osmanlı Danışmanlarının sürgün yeri olarak bilinen Orhaneli’deki bir köyden diğerineydi. Deliballar’dan Eskidanişmend’e… Nedeni; şiir yazması ve Orhaneli Göynükbelen Festivali’nde okumasıydı. İkinci sürgünü, Orhaneli’nin kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde sekiz yıl süren sürgünlük döneminden sonra yine gönüllü olarak tayin isteyip beş yıl görev yaptığı Gemlik Narlı köyünden, önce Mustafakemalpaşa’nın Karaköyü’ne, sonra Gemlik’in Şahinyurdu ve Muratoba köylerineydi. Bu sürgünlük zincirinin; Gemlik’te öğretmen sendikacılığını (Eğit-Sen) başlatması, Narlı’daki mevsimlik (alevi) orman işçilerine sahip çıkması, bu işçilerle yaptığı röportajının (Yunus Nadi Yayımlanmamış Röportaj dalında başarı ödülü alarak) Bursa Olay Gazetesi’nin Yeni Gün ekinde yayımlanması gibi birkaç nedeni vardı. Bir de şu vardı: Ödül duyurusunu iyiniyetle haberleştiren Olay Gazetesi, “Şaban Akbaba, Gemlik’in Marmara Denizi kıyılarındaki alevi köylerini ve oralardaki yaşantıyı yazdı,” diye ikinci başlık atınca, Gemlik’in kıyı köyleri “Şaban Akbaba bize “alevi” demiş, “Biz alevi değiliz!” diyerek ayağa kalkınca olanlara tuz biber ekildi.
*Mistik Kimliği:
Onlarca tarikatın sürgit yaşama olanağı bulduğu, Osmanlı döneminde tekke ve zaviyelerle altın dönemini yaşadığı dini-mistik Bursa ortamı etkisini kalıtlarıyla bugün de belli oranda sürdürmekte olup, Bursa yazınına önemli katkıların geldiği bir kaynaktır. Özellikle 15. yüzyıl tasavvufun doruğa ulaştığı, bugün de adları çok iyi bilinen tasavvufçuların yüzyılı olmuştur.
Hacı Bayram veli, Süleyman Çelebi, Eşrefoğlu Rumi, Abdullatif Kutsi, Ahmed-i İlahi, Emir Sultan:
“Akar gözlerimden yaş yerine kan
Zerrece görünmez gözüme cihan
Deryalar nûş edip kanmaz iken can
Âşıklar kandıran ummânı buldum.
Âşıklar meydana doğru varırlar
Erenler cem olmuş verir alırlar
Cümle evliyâlar divan dururlar
Cevahir bahşolan dükkânı buldum.
Emir Sultan der ne hoş Pazar imiş
Âşıklar meydan edip gezer imiş
Cümlenin maksudu ol didar imiş
Hak’ka karşı duran divanı buldum.
Dede Ömer Sikinki, Ahmed Paşa bunlardan bazılarıdır. On altıncı yüzyıla damgasını vuran tasavvufçu Lamii Çelebi ve Mehmed Muhiddin Üftade’dir:
“Hakka âşık olanlar
Zikrullahtan kaçar mı?
Ârif olan cevherin
Boş yerlere saçar mı?
……………
Gerçek bu söz yarenler
Gördüm demez görenler
Keramete erenler
Gizli srrın açar mı?
…………..
Üftâde yanıp tüter
Bülbüller gibi öter
Dervişlere taş atan
İman ile göçer mi?”
On yedinci yüzyılda Ahmed Cununi Dede, Bosnalı Abdullah, Ahi, Hüsameddin-i Bursevi, Hudai, Niyaz-i Mısri’yi,
On sekizinci yüzyılda Kaygulu Halil ve İsmail Hakkı Bursevi’yi,
On dokuzuncu yüzyılda Gazzizade Abdullatif Efendi ve Mehmed Emin Efendi’yi görüyoruz.
Belki de salt bu özelliği nedeniyledir ki ünlü yazıncı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın adı Bursa’yla birlikte anılmaktadır. Şehrengiz özentisiyle yazdığı “Beş Şehir” adlı kitabından da, “Bursa’da Zaman” adlı şiirinde de Bursa mistik, “uhrevi” bir kent olarak yer alır. Bursa’yı “Evliya mekânı murat kapısı” olarak niteleyen Karacaoğlan için de bu böyledir on altıncı yüzyıl divan şairi Lamii için de.
*Mitolojik Kimliği:
Bursa’ya dair birçok mitolojik öykü vardır. Bunlardan en yaygın ve önemlisi Olympos’la ilgili olandır. Birçok kaynağa ve inanışa göre tanrılar tanrısı Zeus’un yaşamının önemli kısmını geçirdiği, tanrılarla önemli toplantılar yaptığı, önemli kararlar aldığı, açıkladığı Olympos Bursa sınırları içinde bulunan ünlü mitoloji mekânı olan Mysius ve Uludağ’dır.
Öte yandan Bursa’nın birçok da efsanesi vardır. Somuncu Baba Efsanesi, Geyikli Baba (Baba Sultan Efsanesi), Okçu Baba, Ali Dede, Sarıkız, Karagöz ve Hacivat, Üç Kuzular, Dere Kızık, Bayındır Kızık, Irgandı Köprüsü, İnkaya Çınarı, İznik Gölü, Kara Demirtaş Hamamı, Kara Mustafa Kaplıcası, Oylat Kaplıcaları, Şehre Küstü, Eskici Mehmed Dede, Hançer Ali Dede, Şengül Hamamı Efsanesi gibi…
Bursa bütün bu estetik değerleri nedeniyle de sık sık şairlere, yazarlara esin kaynağı, izlek ve tema olmuştur.
*Tarım, Sanayi Ve Turizm Kenti:
Bursa her şeyden önce “ipekyolu” üzerinde bulunan şanslı kentlerden biridir. Bu özelliğinden gelen olanaklarına ipekçilik, şarapçılık, bıçakçılık gibi eski ticaret olanaklarının da eklenmesiyle bütün zamanların en gözde kentlerinden biri olmuştur. Bütün bu özelliklerine ikliminin ılıman, topraklarının son derece bitek, yeraltı zenginlik kaynaklarının bol olması ve coğrafi konumu nedeniyle Bursa, günümüzde de ulusal ve uluslararası ticaret ağına kolayca eklemlenebilmiş önemli bir sanayi, turizm ve yine ticaret kentidir.
*Göçerlerin Baba Yurdu:
Uluslararası ve ulusal kapitalizmin gelişmesiyle emek gücünü gereksinen Bursa, ülkemizdeki toplumsal dengesizliklerin de katkısıyla son kırk yıl içinde ardı arkası gelmeyen göçlerin çekim alanı olmuş; hem yurt içinden, hem de yurt dışından gelen milyonlarca göçere kapılarını açmak zorunda kalmıştır. Ülke genelindeki eşitsiz gelişim ve toplumsal dengesizlik Bursa’da da hükmünü sürdürmüş ve Bursa bu kez de “öteki Bursa”(EK B/8) olgusuyla yüzyüze kalmıştır. Öteden beri “pilavı plandan” daha değerli bulan egemen ideolojinin sağlıklı ve bilimsel bir kentleşme politikasının olmamasına, kent egemenlerinin ve yöneticilerinin çıkarcı ve aymaz yönetim anlayışları da eklenince kentin kıyılarını kent dışından gelen eğitimsiz, aşsız, işsiz insanların derme çatma gecekondularının oluşturduğu varoşlar sarmış; sağlıksız, keşmekeş, arabesk yapılanma çok geçmeden arabesk kültürünü de oluşturmuştur.
-Kapitalist Gelişimi:
Bütün bu gelişmeler sosyo-ekonomik sonuçlarını da birlikte getirmiş, ağavari de olsa Bursa kentsoylusunun oluşum sürecini hızlandırmış; palazlanan kentsoylu yaşamın diğer alanlarını olduğu gibi yazın ve sanat alanlarını da güdümüne almaya başlamış, bunu bazen kendi(paravan firmaları, şirketler, holdingleri) eliyle, bazen de kurduğu, yönettiği örgütler ve belediyeler aracılığıyla gerçekleştirmiştir.
Sosyo-ekonomik, kültürel-sanatsal yapılanmaya koşut olarak yazınsal yapıdaki geleneksel seçkinci, iktidar (sermaye, belediye) yanlısı arabesk ve sürgün yeri olmasının tarihsel sonucu olarak “korkak” yapılanma Bursa yazınını olumsuz etkilemiş, sağlıklı gelişmesini engellemiştir.
II.BÖLÜM: YAZARLAR-ŞAİRLER:
İstanbul’dan sonra en çok yazıncı yetiştiren illerimizden biri olan Bursa’nın yazın insanlarının tümüne böyle bir çalışma içinde yer vermenin olanağı yok. Eski Bursa’da ve Osmanlı döneminde adı sanı bilinen bilinmeyen birçok yazıncısından çok bilinenlerinin adlarına yukarıda değinildi. Diğerlerinden bazıları ve yakın tarihimiz itibariyle bilinmesi gereken isimleri de beş gruba ayırarak anmak gerekiyor.
1.Eski Bursa Yazını:
Bursa’ya dair en eski yazınsal metin, Bithynia valilerinden Plinius’un imparator Tranius’a yazdığı “Mektuplar” ve ondan sonra Bithynia prokonsulü Caius Arbiter Petronius’un yazdığı Satirikon‘dur.
2.Osmanlı Öncesi Bursa Yazını ve Yazıncıları:
Arap-Bizans etkileşimi sürecinde Battal Gazi ve Adülvahap Sancaktari destanları, Abdalan-ı Rum adı verilen gezici dervişlerin söylenceleri Bursa yöresinde dinlenir olmuştur.
3.
a)Bursa’da Halk Yazını:
Osmanlı döneminde Keles Kocayayla’nın Bursa’da sözlü ve yazılı halk yazınının sürdürülmesinde önemli bir mekân rolü oynadığını görüyoruz. Halk yazını; Alp Erenler (Abdal Musa, Abdal Murat, Geyikli Baba ve Alevi söylenceleri), Kocayayla şenliklerinin vazgeçilmezi Âşıklar (Bursalı Âşık Halil,17.yy.,yine Âşık Halil,18.yy.) ve Ozanlar (Şahan baba) ve Tekke Şairleri olmak üzere üç alanda varlığını duyumsatmıştır.
Yalnızca duyumsatmıştır, çünkü; halk yazını Bursa çevresinde, hiçbir zaman örneğin Kars, Erzurum çevresinde olduğu denli köklü bir kültür değeri kazanamamış, gelenekselleşememiş, olduğu kadarıyla da varlığını koruyamamış, giderek yok olmuştur.
Tekke şairlerinin en bilinenleri Somuncu Baba, Emir Sultan, Eşrefoğlu Rûmi, Abdurrahim Tırsi(15.yy.), Ümmi Sinan ve Üftade’dir. Bunların dili Türkçedir ve hemen hemen hepsi de Yunus Emre’ye özenmişlerdir.
Günümüz Bursası’nda halk yazınının özge bir biçiminden söz edilebilir. Nesnel ve soyo-kültürel bir geçeklik olarak var olan, yadsınması herhangi bir yarar getirmeyen bir oluşumdur bu. Özellikle Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündemi’nde bir araya gelen, belediyenin bazı olanaklarından yararlandırılan, kendilerine “Yerel Gündem Sanatçı Grubu” adını veren, çoğu emekli insanların yazıya geçirdikleri, hatta kitaplaştırdıkları çalışmalardır bunlar. Ölçülü, uyaklı, hatta mahlaslı manzumeler… Aslında âşıkların ve ozanların sergiledikleri birikim, söz ustalığı, manzume çeşitliliği yanında bu manzumecilerin nicelik olarak da, nitelik olarak da zayıf ve sığ kaldıkları da bir gerçektir.
Bu manzumecilerden bazıları şunlardır: Taştan Çıralar, Şaziye Çelikler, Yüksel Akyüz, Muharrem Demirci, İmre Erten, Ömer Ekinci Micingirt, Orhan Doğan, Nurdane Uzun, Turgut Tüfekçibaşı, Bahtiyar Keskin…
3.
b) Bursa’da Divan Yazını:
Bursa ve çevresinde egemen ideolojinin ve devlet politikasının giderek daha da İslâmlaşması sonucunda yazın hem anlayış hem de dil değiştirmiş, ideolojide İslâmın ve dilde Farsçanın, diğer bir deyişle de saray çevresinin ve seçkinlerin egemenliğine girmiştir.
Önemli yapıtlar vererek tanınmış divan yazıncıları şunlardır:
XIV.YY:Süleyman Çelebi, Ahmedi, ünlü “Harnâme” nin şairi Şeyhi, Ahmed Dai,
XV.YY: Hümami, Muradi (Sultan II.Murad), Cem Sultan, Cemâli, Nakkaş Sâfi, Ahmed Paşa, Gammi, Deli Birader(Gazali), Atai (İvazpaşazade Ahi Çelebi),
XVI.YY: Lamii Çelebi, Bursalı Ulvi, İshak Mustafa Çelebi(Cinani), Rahmi (Pir Mehmed)…
XVII.YY: Niyazi Mısri, Hüdai, Kanii, Sebzi Mehmed Efendi, Bursalı Mehmed,(Şühudi), Haşimi, Baldırzade Selisi:
XVIII.YY: İsmail Hakkı Bursevi, Levhi, Tâlib, İsmail Beliğ (17-18.yy.),
XIX.YY: Eşref Paşa, İffet Mehmed Efendi,
XX.YY: Şadi.
Cumhuriyet Dönemi: Divan şiiri alanında Cumhuriyet’ten sonra da ürün verenler olmuştur. Dr. Ziya Kaya(1891-1953), Haşim Nezih Okay(1909-1998), Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu(1929) bunlardan bazılarıdır.
Bugün Bursa’da yaşayan şairlerimizden Turgut Çelik (1949), divan şiirinin (yazmayı sürdüren) belki de en son ve en genç temsilcisidir:
BİR PETEĞİN SÜZDÜĞÜ ŞİİR
Özdeştir ikiz, bir dolunay bir de güneş var
Delmiş bir ipek perdeyi, yarmış ateş almış
Sessizce siyah yelkeni indirdiğim akşam
Her şüphe beyaz zambağı sarmış ateş almış
İçlenme, büyük cevheri hiç bilmeyecekler
Hüznünde yetim yüzlü bebek, anneyi bekler
Sen hıçkıracaksın, kanat açtıkça melekler
En eski yaran, gizli kanarmış ateş almış
Her dağ tutuşur, inci dökermiş eteğinden
Öksüzlüğü kim süzdü gönülsüz peteğinden
Girdim de izinsiz, kızaran narçiçeğinden
Döndüm geri, aşkın bu kadarmış ateş almış.
Sevgisi bitmiş gecenin duygusu titrer
Tüller çekilir pencerenin uykusu titrer
Son çeşmedeyiz damla düşer sanki su titrer
Bir yan bakışın ömre zararmış ateş almış
Gözlerde derin gölgelerin can pınarından
Değdim köpüren nehrine, içtim kenarından.
AI goncayı öptüm, alevin aynalarından',
Kalbim, ne güzel menzile varmış ateş almış.
Bu Bölüm İçin Bazı Örnekler EK A:
4.Bursa’da Düzyazı:
Bursa’da düzyazı alanında da 14. yüzyıldan beri ürünler veren birçok yazıncı yetişmiştir. Tarih sırasına göre en çok bilinen isimler ve önemli yapıtları şunlardır:
*14.-15.yy: Molla Şemsettin Fenari(Mevlâna), Muslihittin bin Yusuf(Tehafüt), Tursun Bey (Tarih-i Abü’l Feth).
*16.yy: Mehmet Neşri(Cihannümâ, Gazali/Deli Birader(Letaif), Âşık Mehmet Çelebi(Tezkire-eş Şuara), Kınalızade Hasan Çelebi(Tezkire-eş Şuara).
17.yy: Baldırzâde Mehmed: Tarih-i Vefeyat), Ali bin Mehmed(Misbahü’l Kulüb).
*17.-18.yy: İsmail Hakkı Bursevi(Ruhü’l Mesnevi v.d.), İsmail Beliğ(Güldeste-i Riyaz-i İrfân…), Cizyederzâde Ahmed Bahaeddin(Salihiye)
*19.-20.yy: Mehmet Şemsettin Ulusoy(Yâdigâr-ı Şemsi v.d)
*Cumhuriyetle birlikte Bursa kökenli ve Bursa’yla ilgili yazınsal değeri olan düzyazılarda büyük bir artış olmuş, bu yazıların pek çoğu değişik yayın organlarında, ya da kitaplarda yer almıştır. Bu ünlü yazılardan bazıları şunlardır:
*Muradiye’de: Yakup Kadri Karaosmanoğlu(1923).
*Guraba-Hane-i Lâklâkan: Ahmet Haşim(1928).
*Bursa’da Zaman: Ahmet Hamdi Tanpınar(1946).
*Bursa Bir “Dış” değil Bir “İç”tir: Hasan âli Yücel(…)
*Bursa’nın Daveti: Ahmet Hamdi Tanpınar(1948).
*Bursa İçin: Behçet Kemal Çağlar(1949).
*Bursa’da Bahar: Abdulbâki Gölpınarlı(1955).
*Şehir Asla Unutmaz: Mustafa Armağan(1996).
*Yılmaz Akkılıç’ın çok sayıda yazısı.
*Ramis Dara’nın çok sayıda yazısı.
*Nadir Gezer’in çok sayıda yazısı.
*Melih Elal’ın çok sayıda yazısı.
*Benim Bursa’m Öteki Yüzüdür Bursa’nın: Şaban Akbaba(2006)
*Bursa’da Yazın ve Patikalar Dergisi:Şaban Akbaba.
*v.b….
Bu Bölüm İçin Bazı Örnekler EK B:
4.Bursa Doğumlu Yazıncılar:
a) Cumhuriyet Öncesi:
Cumhuriyet öncesi uzun tarihimiz süresince çok sayıda Bursa doğumlu yazıncımız vardır. Buların hepsinin isimlerini yazmak böyle bir çalışmanın kapsamını aşacağı için yine çok bilinenlerin isimlerini vermekle yetinmek gerekmektedir. Örneğin;
Şair Eşrefzade Seyyid Şeyh Ahmet Ziyaeddin (12.yy.), Ruşeni (15.yy.) , Ahmet Paşa(15.yy), Lamii(d:1472), , Eşrefoğlu Rumi(15.yy.), Kınalızade Hasan Çelebi(d:1546), Celili(15-16.yy.), Üftade(16.yy), Abdurrahim Tırsi(16.yy.), Feraizcizade Ahmet Şakir(d:1853), Âşık Halil(18-19.yy.), Eşref Paşa(19.yy), Hengâmi (19.yy.), “Eşrefü’ş Şuara”yazarı), Halil Edip(19.-20.yy), Bursalı Tahir Bey(19.-20.yy, “Osmanlı Müellifleri”) gibi…
Bu Bölüm İçin Bazı Örnekler EK C.
b)Cumhuriyet Sonrası:
Dr. Ziya Kaya, Fakihe Odman, Nadir Gezer, Doğan Avcıoğlu, Burhan Arpad, İsmet Bozdağ, Mehmet Tahir Bursalı, Nahit Kayabaşı:
KALIT
Orhan Camii avlusunda
Osmanlı kalıtı üç çınar
Şiir
Sızıyor
Dallarından
Şiirin adı Tanpınar.
SETBAŞI
Setbaşı Köprüsü
Bursa’nın
Kenar süsü.
İbrahim Balaban, Zebercet Coşkun, Nevzat Çalıkuşu, Ali Aksoy, Ahmet Necdet, İhsan Deniz, Metin Güven:
MUTLAKA BURSA
durdum ve kayboldum sonra
durdum ve yürüdüm
şehrin kenarlarına
şehrin rüzgârına
/senin gözlerin için
şehrin dalgınlığına
ve ufkuna sonra
/senin gözlerin için
sen ve
dağlarda bekleyen çocuklar
için/
yürüdüm
çaresiz bir nehrin
kenarlarına
(nerde bir eski sevgili dursa
orada başlıyor yurdum
ve mutlaka Bursa)
durdum ve kayboldum sonra
uzaklara sarkan
bir hançer gölgesinde.
Neşe Karael, Pınar Kür, Nezihe Meriç, Arkadaş Z. Özger, Hakkı Özkan, Celal Sılay, Füruzan Toprak, Mükerrem Kâmil Su, , Yaşar Faruk İnal, Kemal Selçuk, Cemil Kavukçu, Ceyhun Erim, İbrahim Ünal taşkın, Melih Elal, Ahmet Özün, Emin Ülgener:
“BURSA
Çınarlar boyunca gölge veren sur
Sükunu dinleyen mermer evliya
Yığın yığın halka halka düşen nur
Ve güvercin inmektedir avluya.
Bir kavalda içli bir dağ türküsü
Şerefede eski bir ezan sesi
Orhan’ın zaferi, Bizans’ın yası
Yeşil bir iklimde gördüğüm rüya.”
Konuyla ilgili olarak, önce, bu çalışmanın yapıldığı Nisan 2007 yılı itibariyle en yeni tarihli antoloji olan Hikmet Altınkaynak’ın Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü’ne bir göz atalım. Sözlük hazırlayıcısının Sunuş’ta belirttiği gibi, “… Türk edebiyatının başlangıcından günümüze 1400 seçkin imzasını kapsamaktadır.” Sözlükte (bu iddiaya karşın 1900 öncesi doğumlu olanlarla ilgili bilgiler hem nicelik hem de nitelik açısından yetersiz) 1900 ve sonrası doğumlu yazıncılardan Bursa doğumlu olanların sayısıysa yalnızca 21. 1950 ve sonrası doğumlu olanların sayısı da yalnızca 6’dır.
Bu Bölüm İçin Bazı Örnekler EK D.
5.Yazın Yapıtlarında Bursa:
Yukarıdaki iki madde içinde yer alan yazıncılardan başka çok sayıda yazıncıdan bazıları bir değini biçiminde, bazıları Bursa’yı mekân olarak kullanarak, bazıları bir dizeyle, bir şiirle, bir metinle ya da bütün bir yapıta sindirerek Bursa’yı yazın çalışmalarına konuk etmişlerdir. Cumhuriyet öncesinden yalnızca birkaç örnek vererek daha çok Cumhuriyet sonrası dönemde yaşamış, yazmış yazıncıların isimlerini vermekle yetineceğim:
Evliya Çelebi, Somuncu Baba(14-15.yy.), Emir Sultan((14-15.yy.), Aşık Çelebi(d:1520), Ahmet Cevdet Paşa, Seyfi, Halide Edip, Halide Nusret Zorlutuna, Yakup Kadri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdulbaki Gölpınarlı, Falih Rıfkı Atay, Sait Faik, Orhan Şaik Gökyay, Sabahattin Selek, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Mehmet Asım, Fikret Adil, Ahmet Haşim, Oktay Akbal, İsmet Kür, Aziz Nesin, Orhan Asena, Nurullah Ataç, Hasan Ali Yücel, Şevket Süreyya Aydemir, Yahya Kemal, Abdulbaki Gölpınarlı,Ahmet Muhip Dranas, Orhan Duru, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Kemal Tahir, Reşat Ekrem Koçu, Kemal Özer, Sabahattin Ali, Günsel Ergin, Ünal Koman, İsmail Gerçeksöz, Abdülhak Şinasi Hisar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Dinçer Sümer, Peyemi Safa, Yüksel Pazarkaya, Haldun Taner, Hasan Hüseyin, Nurer Uğurlu, Atilla İlhan, Halide Edip, İnci Aral, Işıl Özgentürk, Emine Sevgi Özdamar, A. Faik Bercavi, Mustafa Şanlı, Doğan Soydan, Yücel Balku, Nursel Aras, Mustafa Durak, Turgut Uyar, Ahmet Ada, Mehmet Başaran, Salahattin Batu, Osman Atilla, Cengiz Bektaş, Necati Cumalı, Behçet Kemal çağlar, Hasan İzzettin Dinamo, Nahit Kayabaşı, Metin Güven, Orhan Veli, Zeki Ömer Defne, Ceyhun Atuf Kansu, Ahmet Kutsi Tecer, Barış Pirhasan, Uluğ Turanlıoğlu, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ahmet Uysal, Halil Uysal, Halim Yağcıoğlu, Hilmi Yavuz, Halit Fahri Ozansoy, İlhan Geçer, İbrahim Minnetoğlu, Niyazi Akıncıoğlu, Mahmet Ali İnan, Arif Nihat Asya, Niyazi Özsan, Nuri Demirci, Müslim Çelik, İhsan Üren, Hilmi Haşal, Ramis Dara, Turgay Nar, Serdar Ünver, Şaban Akbaba, Halime Yıldız, Ahmet Günbaş, Kemal Gündüzalp, Mustafa Emre, Murathan Çarboğa, Cengiz Göral, Ertuğrul Şavkar, Arif Berberoğlu, Fatih Yılmaz, Yılmaz Akkılıç, Raif kaplanoğlu, Halide Yıldırım, Hüsam Kurt, Alev Kutluözen, Muhsin Çolak, Hüsamettin Olgun, Pelin Yılmaz, Mehmet Kaplan, Şenol Yazıcı, Emre Gümüşdoğan, Alaaattin Topçu, Murat Aydınlılar, Şükufe Nihal Başar, Arif Hikmet Par, Zeki Müren, Mehmet Aydın, Kemal İmer, Turgut Çelik, Recep Nas, Güner Özoğuz, Hasan Akarsu, Orhan Birgit, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Oktay Rıfat, Halit Fahri Ozansoy, Ali Nihat Tarlan, Numan Kartal, Şükrü Bilgiç, Yunus Temiz, Fehmi Enginalp, Hakkı Özkan, Zeki Ömer Defne, İbrahim Serhat Canbolat, Bahri Çokkardeş, Şafak Pala, Gülsün Işıldar, Hilmi Soykut, Selami Üney…
bu bölüm için bazı örnekler EK E:
6.Gezginlerin Yapıtlarında Bursa:
Yalnızca “Seyahatnamelerde Bursa” konusunda ve bu başlıklı kitapta kırk bir gezginin Bursa’yla ilgili, ya da Bursa üzerine yazdıkları yazınsal değerde gezi yazıları var.
Bu isimlerden en çok bilinenler şunlardır: Evliya Çelebi, İnbi Batuta, Şihabettin El Ömeri, Bertrandon De La Broquıere, Hans Dernschwam, Ogier Ghiselin De Busbeck, Jean Thevenot, Josphus Grelot, Andre Gide,Richard Pockocke, İnatz Von Berner, Henri De Regnier, Baptistin Poujoulat, Karl Aubois Bernard, Polonyalı Simeon, Rıcaut, Ahmed Şerif, Paul Lındau, Charles Texiser, Helmuth Von Moltke, Pierre Loti, Eçmiadzin Kateğıkosu, Georgina Max Muller, Hayrullah İbni Abdülhak Efendi, Miss Julie Pardoe, Robert Walsh, Rıcaut, Edmund D. Shıshull, Carsten Nıebuhr…
Bu Bölüm İçin Bazı Örnekler EK F:
YAZIN YAPITLARI- YAYINLARI
Bursa’nın sosyo-kültürel yaşamının belgeleri gibi duran şehrengizler, mesneviler ve vefeyatnâmelerin yazınsal niteliğini göz ardı edemeyiz. Kaldı ki, bu kültürel kalıtların pek çoğu özellikle sanata, yazına ve yazıncılara dairdir ya da onlara gereken yeri ve önemi vermiştir. Bunların dışında çağdaş yazınımızda Bursa’yla doğrudan ya da dolaylı ilgisi olan çeşitli yapıtlar verilmiştir. Şiir, öykü, roman türleridir bunlar daha çok.
A.Vefeyatnâmeler
Aynı zamanda birer yazın yapıtı olarak da değerlendirebileceğimiz 16-17. yüzyıllardan başlayarak yazılan vefeyâtname(ölmüşler biyografisi)lerin kültür tarihimiz içindeki yeri yadsınamaz. Bu yapıtlarda Bursa’da yaşamış, Bursa’da ölmüş devlet yöneticilerinin, din ve tarikat büyüklerinin, şair, yazar, hattat ve müzik insanlarının yaşamları, yapıtları ele alınıp incelenmiştir.
Türün ilk örneği Molla Câmi’nin yazdığı Fütuhu’l Mücâhidin li-Tervihi Kulubi’l Müşahidin’dir(15.yy). Yirmiyi aşan Bursa vefeyetnâmelerin günümüze kalan ve önemli sayılanları şunlardır:
Dostları ilə paylaş: |