Yönetim insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. İnsanlığın bilinen tarihinden M.Ö. 3000’lere kadar Mısır ve Sümer yazılı tarihsel ve dini metinlerinde, toplumsal düzenin sağlanması, uygarlıkların eserlerinin oluşması, kollektif bir çabanın ürünü olduğunu göstermektedir. Mısır Piramitleri ve Çin Seddi’nin inşaasının mükemmel bir örgütleme ve eşgüdüm olmadan gerçekleşmesi düşünülemez
Yönetim insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. İnsanlığın bilinen tarihinden M.Ö. 3000’lere kadar Mısır ve Sümer yazılı tarihsel ve dini metinlerinde, toplumsal düzenin sağlanması, uygarlıkların eserlerinin oluşması, kollektif bir çabanın ürünü olduğunu göstermektedir. Mısır Piramitleri ve Çin Seddi’nin inşaasının mükemmel bir örgütleme ve eşgüdüm olmadan gerçekleşmesi düşünülemez
Yönetim bir grup çabası gerektiren; işbirliği ve eşgüdüm içinde yürütülen her etkinlik, yönetsel yapıyı ve örgütlenmeyi beraberinde getirir. Yönetim kavramı, en geniş anlamda ortak bir amacı gerçekleştirmek için işbirliği içinde çaba gösteren birey ya da grupların etkinlikleri olarak tanımlanabilir.
Yönetim bir grup çabası gerektiren; işbirliği ve eşgüdüm içinde yürütülen her etkinlik, yönetsel yapıyı ve örgütlenmeyi beraberinde getirir. Yönetim kavramı, en geniş anlamda ortak bir amacı gerçekleştirmek için işbirliği içinde çaba gösteren birey ya da grupların etkinlikleri olarak tanımlanabilir.
Ayrıca yönetim, “bir işi başkalarına yaptırma sanatı” ya da “bir işin nasıl yapılacağını bilmek ve o işin yapılmasını sağlamak sanatı” olarak da tanımlanır. Faklı tanımların ortak özelliği; yönetimin, insan kaynaklarını ve materyalleri verimli bir biçimde kullanarak hedeflenen sonuçlara ulaşma süreci olarak görülmesidir.
Ayrıca yönetim, “bir işi başkalarına yaptırma sanatı” ya da “bir işin nasıl yapılacağını bilmek ve o işin yapılmasını sağlamak sanatı” olarak da tanımlanır. Faklı tanımların ortak özelliği; yönetimin, insan kaynaklarını ve materyalleri verimli bir biçimde kullanarak hedeflenen sonuçlara ulaşma süreci olarak görülmesidir.
Ancak, yöneticinin insanları anlaması, sezgilerini, olay ve olguları doğru okuyabilmek için kullanabilmesi, işin yapılabilmesi, örgüte bağlılığın sağlanması için yetkiden çok etkiyi kullanabilmesi, yönetime bir bilim olarak bakmaktan çok bir sanat olarak bakmayı gerektirir. Yani yönetim hem bilimdir, hem de sanattır.
Ancak, yöneticinin insanları anlaması, sezgilerini, olay ve olguları doğru okuyabilmek için kullanabilmesi, işin yapılabilmesi, örgüte bağlılığın sağlanması için yetkiden çok etkiyi kullanabilmesi, yönetime bir bilim olarak bakmaktan çok bir sanat olarak bakmayı gerektirir. Yani yönetim hem bilimdir, hem de sanattır.
Yönetim amaca yönelik bir faaliyettir.
Yönetim amaca yönelik bir faaliyettir.
Yönetim bir grup faaliyetidir.
Yönetim insanlara yönelik bir faaliyettir.
Yönetim iş bölümü ve uzmanlaşma faaliyetidir.
Yönetim bir koordinasyon faaliyetidir
Yönetim yetki ve sorumluluk faaliyetidir
Liderlik belli şartlar altında kişisel veya örgütsel amaçları gerçekleştirmek üzere bir kimsinin başkalarının faaliyetlerini etkilemesi yönlendirmesi olarak tanımlanabilir.
Liderlik, liderin yaptığı işlerle ilgili bir süreçtir.
Lider ise başkalarını belli amaçlar doğrultusunda davranışa sevk eden kişidir. Liderliğin temelinde başkalarını etkileme vardır
Lider yönetici ise; bir örgütün faaliyetlerini başkaları adına yürütse bile, bir liderde bulunması gereken yetenek ve öngörüye sahip, önceden belirlenen veya kendi belirlediği amaçlar doğrultusunda örgüt üyelerini etkileyen ve davranışa sevk eden kişidir.
Lider yönetici ise; bir örgütün faaliyetlerini başkaları adına yürütse bile, bir liderde bulunması gereken yetenek ve öngörüye sahip, önceden belirlenen veya kendi belirlediği amaçlar doğrultusunda örgüt üyelerini etkileyen ve davranışa sevk eden kişidir.
Liderlik konusunda yapılan çalışmalar liderlik konusunda yeni yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Bunlar:
Liderlik konusunda yapılan çalışmalar liderlik konusunda yeni yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Bunlar:
Yönetim bilimi içerisinde Frederick Taylor, Henri Fayol ve Max Weber tarafından geliştirilen yönetim teorileri genel olarak “klasik yönetim teorileri” olarak bilinmektedir. Her üç teorinin belirgin özelliği, örgüt ve yönetimde insan boyutunun yeterince dikkate alınmamış olmasıdır.
Yönetim bilimi içerisinde Frederick Taylor, Henri Fayol ve Max Weber tarafından geliştirilen yönetim teorileri genel olarak “klasik yönetim teorileri” olarak bilinmektedir. Her üç teorinin belirgin özelliği, örgüt ve yönetimde insan boyutunun yeterince dikkate alınmamış olmasıdır.
Taylor, bir organizasyonda mühendis ve uzmanların teknik standartları ve iş standartlarını formüle etmesini önerir. İşçilerin yapması gereken sadece kendilerine verilen görevleri yapmak ve konulan teknik ve iş standartlarını izlemektir. İnsana makine gibi davranıldığı iddiasıyla eleştirilmiştir
Taylor, bir organizasyonda mühendis ve uzmanların teknik standartları ve iş standartlarını formüle etmesini önerir. İşçilerin yapması gereken sadece kendilerine verilen görevleri yapmak ve konulan teknik ve iş standartlarını izlemektir. İnsana makine gibi davranıldığı iddiasıyla eleştirilmiştir
Örgütte işbölümü ve uzmanlaşma şarttır.
İşe uygun eleman seçimine önem verilmelidir.
Eğitime gereken önem verilmelidir.
Görev ve sorumluluk alanı önceden belirlenmeli ve çalışanlar bu çerçevede hareket etmelidirler.
Örgütte disiplin için hiyerarşik bir örgütlenme gerekmektedir.
Fayol daha büyük ve kompleks örgüt yapılarında yönetimin nasıl olması gerektiği ile ilgilenmiştir. Fayol yönetimde; planlama, organize etme, koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarının önemi üzerinde durmuştur
İşbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı örgüt ve yönetim yapısı.
Otorite ve sorumluluk: Yönetimin otorite ve sorumluluğa sahip olması.
Disiplin
Emir Birliği: Çalışanların bir kişiden emir almaları ve o çerçevede çalışmalarını sürdürmeleri.
Yön Birliği: Yönetimde birimlerin tek bir amaç ve planının mevcut olması.
Yönetimin çıkarlarının her şeyin üstünde tutulması.
Çalışanlara adil bir ücret ödemesi yapılması.
Merkeziyetçilik: Organizasyonda kararların merkezden alınması (Merkezi yönetim).
Düzen: Yönetimde her şeyin yerli yerinde ve düzen içinde yapılması.
Çalışanlara adalet ve eşitlik ilkeleri çerçevesinde davranılması
Personelin istihdamında ve yönetiminde istikrarlı olunması; sık sık işten çıkarmaların söz konusu olmaması.
Çalışanların teşebbüs gücü ve yaratıcılığının ön plana çıkarılması.
Weber’in yönetim modelinde de “insan” boyutunun günümüzdeki anlayıştan çok farklı olarak ele alındığını söylenebilir. Weber’ in yönetim ilkelerine göre özellikle örgütte yazılı kuralların oluşturulması, yönetici ve çalışanların bu kurallar çerçevesinde hareket etmesi öngörülmüştür. Yine bugün genel kabul gören insan kaynakları yönetimi felsefesinden farklı olarak Weberyen yönetim felsefesinde alt-üst ilişkilerinin hakim olduğu bir hiyerarşik-bürokratik model öngörülmüştür.
Weber’in yönetim modelinde de “insan” boyutunun günümüzdeki anlayıştan çok farklı olarak ele alındığını söylenebilir. Weber’ in yönetim ilkelerine göre özellikle örgütte yazılı kuralların oluşturulması, yönetici ve çalışanların bu kurallar çerçevesinde hareket etmesi öngörülmüştür. Yine bugün genel kabul gören insan kaynakları yönetimi felsefesinden farklı olarak Weberyen yönetim felsefesinde alt-üst ilişkilerinin hakim olduğu bir hiyerarşik-bürokratik model öngörülmüştür.
Sadece yapı üzerinde duran klasik teorinin insan unsurunu pasif saymasına karşılık, neo- klasik teori bir örgüt yapısının etkinliğini belirleyen unsurun insan olduğunu göstermiştir.
Sadece yapı üzerinde duran klasik teorinin insan unsurunu pasif saymasına karşılık, neo- klasik teori bir örgüt yapısının etkinliğini belirleyen unsurun insan olduğunu göstermiştir.
Bu dönemde dikkati çeken; örgütün bir sosyal sistem olduğu ve insanın bu sistemin en önemli unsuru olduğunun ortaya konulmasıdır
X , Y ve Z teorisi olarak üç grupta incelenir
X , Y ve Z teorisi olarak üç grupta incelenir
İnsan doğası gereği çalışmayı sevmez ve mümkün mertebe işten kaçar
İnsan doğası gereği çalışmayı sevmez ve mümkün mertebe işten kaçar
Bu nedenle onun çalışmasını motive etmek, ödüllendirmek, kontrol etmek ve gerektiğinde de cezalandırmak gerekir
İnsanlar sorumluluktan kaçma eğilimindedirler ve yönetmek yerine yönetilmeyi tercih ederler
Birey, işinde özellikle ve öncelikle iş güvencesi arar
İnsan için çalışma isteği; dinlenmek ve eğlenmek kadar doğal bir istektir ve çalışmak başlı başına birey için tatmin kaynağı olabilir
Sadece kontrol etmek ve cezalandırmak kişiyi, organizasyonun amaçlarını gerçekleştirmeye yöneltmeyebilir.
İnsan sadece sorumluluk yüklenmeyi değil, uygun şartlar oluştuğunda sorumluluk aramayı öğrenebilir. Sorumluluktan kaçmak insanın doğasında olan bir özellik değildir
İnsan, kendi kendini yöneterek ve denetleyerek de bu amaçlara ulaşabilir
X ve Y Teorilerinin özünde, bir örgütteki insan ilişkilerinin önemi bulunmaktadır.
X ve Y Teorilerinin özünde, bir örgütteki insan ilişkilerinin önemi bulunmaktadır.
X Teorisi; Klasik Yönetim anlayışını temsil eder. Otoriter yapıdadır ve çalışanlara güvenmek yerine onları denetlemeyi öngörür.
Y Teorisi; Neo-Klasik Yönetim anlayışını temsil eder. Daha katılımcı ve çalışanlara önem veren bir yapıdadır.
İletişime, motivasyon ve ödüllendirmeye, yetki ve sorumluluk devrine önem veren Y Teorisi Yaklaşımının benimsenmesi örgüt performansının arttırılmasında etkinliği sağlamaktadır.
William Ouchi’ye göre, Z Kuramı bir bütün olarak örgütün kültürü, uzun süreli istihdamı, uzlaşmaya dayalı karar vermeyi, bireysel sorumluluğa yaşam boyu terfiyi, informal bir kontrol sistemini, orta derecede uzmanlaşmış bir kariyer anlayışını, iş görenin anlayışını ve ailesini, bütün yaşamını içeren destek anlayışını öngörür. Problem çözme ve karar sürecinde takım çalışması vardır
William Ouchi’ye göre, Z Kuramı bir bütün olarak örgütün kültürü, uzun süreli istihdamı, uzlaşmaya dayalı karar vermeyi, bireysel sorumluluğa yaşam boyu terfiyi, informal bir kontrol sistemini, orta derecede uzmanlaşmış bir kariyer anlayışını, iş görenin anlayışını ve ailesini, bütün yaşamını içeren destek anlayışını öngörür. Problem çözme ve karar sürecinde takım çalışması vardır
Yönetim ve örgüt konusundaki modernleştirme yaklaşımları, 1950 - 1960 yılları arasında Modern Yönetim Düşüncesinde neoklasik yaklaşıma paralel olarak başlatılmıştır. Bu yaklaşımın temelini oluşturan akımlar Sistem Yaklaşımı ve Durumsallık Yaklaşımı’dır.
Yönetim ve örgüt konusundaki modernleştirme yaklaşımları, 1950 - 1960 yılları arasında Modern Yönetim Düşüncesinde neoklasik yaklaşıma paralel olarak başlatılmıştır. Bu yaklaşımın temelini oluşturan akımlar Sistem Yaklaşımı ve Durumsallık Yaklaşımı’dır.
Klasik ve neo – klasik yönetim kuramlarının örgütü birer kapalı sistem olarak ele almalarına karşılık, modern yönetim kuramı, örgütü çevresiyle etkileşim içinde olan bir açık sistem olarak ele almıştır.
Klasik ve neo – klasik yönetim kuramlarının örgütü birer kapalı sistem olarak ele almalarına karşılık, modern yönetim kuramı, örgütü çevresiyle etkileşim içinde olan bir açık sistem olarak ele almıştır.
Modern yönetim kuramını diğer kuramlardan kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Çünkü bu kuram önceki kuramların temel ilke ve esaslarını yeni ve değişik bir açıdan ele alıp yorumlamış ve bir senteze ulaşmaya çalışmıştır.
Modern kuramı, davranışsal, sayısal ve sistem yaklaşımına dayanır. Modern örgüt kuramı kapsamında durumsallık ve sistem yaklaşımı incelemeye çalışacaktır.
Modern kuramı, davranışsal, sayısal ve sistem yaklaşımına dayanır. Modern örgüt kuramı kapsamında durumsallık ve sistem yaklaşımı incelemeye çalışacaktır.
Sistem yaklaşımında, örgüt bir birine karşılıklı olarak bağlı bir takım alt sistemlerden oluşan ve çevresiyle girdi-çıktı ilişkisi bulunan açık bir sistem olarak tasarlanır. Diğer yandan sistem yaklaşımı örgütü bir “bütün” olarak ele alır. Sitem yaklaşımında yönetim. Örgütün çevresine uyumunu sağlayan ve alt sistemler arasındaki ilişkilerini düzenleyen alt sistemlerden birini teşkil eder. Sistem yaklaşımının diğer yaklaşımlardan en büyük farklarından biri, örgütü açık sistem olarak tasarlamasıdır. Sistem, “bir birini düzenli bir biçimde etkileyen, bir birine dayanan öğelerden oluşan bir bütündür”.
Barnard’a göre, örgüt: iki yada daha fazla bireyin bilinçli olarak eşgüdümlenmiş etkinlikleri sistemidir.
Barnard’a göre, örgüt: iki yada daha fazla bireyin bilinçli olarak eşgüdümlenmiş etkinlikleri sistemidir.
Etzioni’ye göre, belirli amaçları gerçekleştirmek amacıyla kasıtlı olarak oluşturulmuş planlı birimlerdir.
Biçimsel Olmayan (Gayri resmi – İnformel, doğal) Örgütler
Amaç örgütlerin ortak özelliğidir
Amaç örgütlerin ortak özelliğidir
Örgütsel amaçlar doğrultusunda eş güdümleme vardır.
Örgütler sosyal ve teknik sistemlerdir. Her sistemin işleyişinde uyum ve düzen vardır.(örgütsel işleyiş düzeni)
Belli niteliklere sahip insanlardan oluşur
Örgütsel kaynakları kullanırlar
Klasik kuram dört amaç üzerine yoğunlaşmıştır:
Klasik kuram dört amaç üzerine yoğunlaşmıştır:
İş bölümü: bir insan örgütü büyüdükçe işler imkan ölçüsünde doğal çizgilerden bölünmelidir.
Dikey ve görevsel süreçler: dikey süreç komuta zincirinin, yetki ve sorumluluk devrinin, komuta birliği ve rapor verme zorunluluğunun büyümesiyle ilgilidir. Yatay süreç ise örgütün uzmanlaşmış kesimlere bölünmesi ve bu kesimlerin uygun birimler olarak yeniden gruplandırılmasıdır.
3. Yapı: bir örgütte görülen çeşitli eylemler arasında var olan ilişkilere uygulanan bir kavramdır. Amacı, görevler arasında düzenli bir sıralama sağlamaktır.
3. Yapı: bir örgütte görülen çeşitli eylemler arasında var olan ilişkilere uygulanan bir kavramdır. Amacı, görevler arasında düzenli bir sıralama sağlamaktır.
4. Denetim alanı: bir yöneticinin etkin olarak denetleyebileceği memur sayısını ve bu sayının örgüt yapısı üzerindeki etkisini gösterir.
Sistem açık, yarı açık ve kapalı olmak üzere sınıflandırılabilir. Burada açık sistemin öğeleri üzerinde durulacaktır. Bir açık sistemin 5 öğesi vardır.
Sistem açık, yarı açık ve kapalı olmak üzere sınıflandırılabilir. Burada açık sistemin öğeleri üzerinde durulacaktır. Bir açık sistemin 5 öğesi vardır.
1- Sistemin yaşamasını sağlayan girdiler (imput),
2- Girdileri sistem içinde işleyen alt sistemler ,
3- İşlenen girdilerden elde edilen çıktılar (output),
4-Sistemin işlemesini ve çıktılarını değerlendirmeye yarayan dönüt(feedback),
5- Sistemin içinde yaşadığı çevre.
Sistem, bir birini etkileyen öğelerin bir topluluğu olarak tanımlanabilir. Çeşitli öğeler, fikren sistemden, çıkarılıp tek başına incelenebilir ve bu öğelerden meydana gelebilecek her hangi bir yeni sistem yapmakta kullanılabilir. İşte bu özelliği, sistem kuramını bilimin genel bir aracı durumuna getirmiştir.
Sistem; Belirli parçalardan (alt birimlerden, alt sistemlerden) oluşan, bu parçalar arasında belirli ilişkiler olan ve bu parçaların aynı zamanda dış çevre ile ilişkisi olan, bir bütün olarak tanımlamak mümkündür. Bir başka tanıma göre sistem, karşılıklı etkileşim içerisinde bulunan unsurların tasarlanan amaçları gerçekleştirmek amacıyla bir bütün meydana getirecek şekilde organize edilmesidir.
Sistem; Belirli parçalardan (alt birimlerden, alt sistemlerden) oluşan, bu parçalar arasında belirli ilişkiler olan ve bu parçaların aynı zamanda dış çevre ile ilişkisi olan, bir bütün olarak tanımlamak mümkündür. Bir başka tanıma göre sistem, karşılıklı etkileşim içerisinde bulunan unsurların tasarlanan amaçları gerçekleştirmek amacıyla bir bütün meydana getirecek şekilde organize edilmesidir.
Yönetim uygulamaları, önderlik biçimleri ve örgüt dizaynının belli durum ve koşullarda geçerli olduğunu savunur. Bu yaklaşımda, örgütler arasında benzerliklerden çok, farklılıklar önem taşır. Bu farklılıkların yönetsel karar ve süreçleri etkileyeceği varsayılır.
Yönetim uygulamaları, önderlik biçimleri ve örgüt dizaynının belli durum ve koşullarda geçerli olduğunu savunur. Bu yaklaşımda, örgütler arasında benzerliklerden çok, farklılıklar önem taşır. Bu farklılıkların yönetsel karar ve süreçleri etkileyeceği varsayılır.
Durumsallık yaklaşımı, değişik durum ve koşullarda başarılı olmanın anahtarını değişik kavram, teknik ve davranışlarda arar. Bu yaklaşımda da örgütü bir sistem olarak ele alır. Sonuçta bir örgütün yapısı çeşitli dış çevre faktörleriyle işin niteliği kullanılan teknoloji, personelin özellikleri ve izlenen amaçlar gibi iç faktörlerden etkilenmektedir. Durumsallık yaklaşımının sistem yaklaşımına getirdiği katkı büyük ölçüde araştırma sonuçlarına dayanmasında yatmaktadır.
Sistem; açık, yarı açık ve kapalı sistem olarak sınıflandırılabilir.
Sistem; açık, yarı açık ve kapalı sistem olarak sınıflandırılabilir.
Bir açık sistemin beş öğesi vardır:
Bir sistemin girdileri işlenmemiş ya da işlenmiş maddeler,para enerji, insan, bilgi vs. olabilir. Yani para bir bankanın, insan bir eğitim kurumunun girdileridir. Evrendeki en küçük sisteminden en büyük sistemine kadar, her sistem bir başka sistem ile ilişki içerisindedir. Her sistemin girdisi, o sistemin amacına uygun nitelik ve nicelikte olmalıdır.
Bir sistemin girdileri işlenmemiş ya da işlenmiş maddeler,para enerji, insan, bilgi vs. olabilir. Yani para bir bankanın, insan bir eğitim kurumunun girdileridir. Evrendeki en küçük sisteminden en büyük sistemine kadar, her sistem bir başka sistem ile ilişki içerisindedir. Her sistemin girdisi, o sistemin amacına uygun nitelik ve nicelikte olmalıdır.
Sistemin girdilerinin hedefler doğrultusunda işlendiği veya istenilen duruma getirildiği bölümlere alt sistem denir. Çeşitli süreçler, emek, araç-gereç ve donanım, fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapılar vs. sistemin amacını gerçekleştirmek için tek tek veya birlikte işleme konulabilir. Bu bölümün en önemli özelliklerinden biri de “denetleyici ve koruyucu” mekanizmalar yani iç dönütlerdir. Bunlar sistemin denge unsurlarıdır. Denetleyici ve koruyucu sistem görevini tam olarak yapamadığı zaman sistem, açık sistem olma özelliğini kaybeder. Bundan dolayı sistem enerji kaybeder veya olumsuz entropy geliştirir.
Sistemin girdilerinin hedefler doğrultusunda işlendiği veya istenilen duruma getirildiği bölümlere alt sistem denir. Çeşitli süreçler, emek, araç-gereç ve donanım, fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapılar vs. sistemin amacını gerçekleştirmek için tek tek veya birlikte işleme konulabilir. Bu bölümün en önemli özelliklerinden biri de “denetleyici ve koruyucu” mekanizmalar yani iç dönütlerdir. Bunlar sistemin denge unsurlarıdır. Denetleyici ve koruyucu sistem görevini tam olarak yapamadığı zaman sistem, açık sistem olma özelliğini kaybeder. Bundan dolayı sistem enerji kaybeder veya olumsuz entropy geliştirir.
Sistemin işlenecek girdiyi işleyerek elde ettiği ürüne çıktı denir. Bunlar yeni bir madde, bilgi, beceri, alışkanlık vb. olabilir. Eğer girdilerle çıktılar birbirinin özdeşi ise sistem yoktur.
Sistemin işlenecek girdiyi işleyerek elde ettiği ürüne çıktı denir. Bunlar yeni bir madde, bilgi, beceri, alışkanlık vb. olabilir. Eğer girdilerle çıktılar birbirinin özdeşi ise sistem yoktur.
Bir sistem, gerek işleme sırasında ortaya çıkan sonuçları, gerekse ürettiği ürünlerin kusurlarını bilmek zorundadır. Dönüt bir işleyişin, bir bürünün kusurlarını bildiren mesajlardır. Sistemin yaşayabilmesi, dönütler yoluyla kendine çeki-düzen vermesine bağlıdır. İki çeşit dönüt vardır:
Bir sistem, gerek işleme sırasında ortaya çıkan sonuçları, gerekse ürettiği ürünlerin kusurlarını bilmek zorundadır. Dönüt bir işleyişin, bir bürünün kusurlarını bildiren mesajlardır. Sistemin yaşayabilmesi, dönütler yoluyla kendine çeki-düzen vermesine bağlıdır. İki çeşit dönüt vardır:
Sistemin kurduğu denetim mekanizmaları
Üretilen ürünün kullanılması sırasında çıkan kusurlar
Çevre, sistemin yaşadığı ortamdır. Bu ortam elverişli olduğunda sistem yaşayabilir. Sistemin genel ve özel çevresi vardır. Genel çevrede toplumun kültürel öğeleri, siyasal düzeni, ekonomik yapısı, yasalar, bilimsel ve teknolojik gelişmeler gibi değişkenler bulunur. Sistemin özel çevresinde ise endüstriyel yapı, diğer örgütler gibi değişkenler bulunur.
Çevre, sistemin yaşadığı ortamdır. Bu ortam elverişli olduğunda sistem yaşayabilir. Sistemin genel ve özel çevresi vardır. Genel çevrede toplumun kültürel öğeleri, siyasal düzeni, ekonomik yapısı, yasalar, bilimsel ve teknolojik gelişmeler gibi değişkenler bulunur. Sistemin özel çevresinde ise endüstriyel yapı, diğer örgütler gibi değişkenler bulunur.
Girdiler, işlemler, çıktılar ve çevreden oluşur. Sistemin yeterli dönütü yoktur. Bundan dolayı sistem sağlıklı çalışmayabilir. Çünkü yeterli ve düzenli dönüt olmadığından sistemin denetleyici ve koruyucu mekanizmaları belli bir süre çalışmayacaktır.
Girdiler, işlemler, çıktılar ve çevreden oluşur. Sistemin yeterli dönütü yoktur. Bundan dolayı sistem sağlıklı çalışmayabilir. Çünkü yeterli ve düzenli dönüt olmadığından sistemin denetleyici ve koruyucu mekanizmaları belli bir süre çalışmayacaktır.
Bu sistemlerin ya yeterli girdisi, ya da yeterli çıktısı yoktur. Girdi ve çıktıların olmaması ve yeterli olmaması sonucu dönütler de olmayacaktır. Bu nedenle kapalı sistemlerde farklılaşma, sağlıklı büyüme, gelişme ve iş bölümü yoktur. Tersine benzeşme, dengesizlik ve entropy vardır.
Bu sistemlerin ya yeterli girdisi, ya da yeterli çıktısı yoktur. Girdi ve çıktıların olmaması ve yeterli olmaması sonucu dönütler de olmayacaktır. Bu nedenle kapalı sistemlerde farklılaşma, sağlıklı büyüme, gelişme ve iş bölümü yoktur. Tersine benzeşme, dengesizlik ve entropy vardır.
Açık bir sistem olan eğitimin girdileri, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyi, onun genel ve özel yeteneği, bilgi ve becerileri, kişiliği gibi değişkenlerden oluşur. Diğer girdiler ise, eğitim ve öğretim için yapılan harcamalar ve emektir. Süreç ise, içeriğin yapısı, öğrenci katılımı, öğrenme ve öğretme yöntemleri, araç-gereç, öğretmenin niteliği ve ortamın fiziksel özelliği yer almaktadır. Çıktılar ise, bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alandaki hedeflerle tutarlı davranış değişiklikleri, beklenmedik yan ürünler ve deneyimlerdir.
Açık bir sistem olan eğitimin girdileri, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyi, onun genel ve özel yeteneği, bilgi ve becerileri, kişiliği gibi değişkenlerden oluşur. Diğer girdiler ise, eğitim ve öğretim için yapılan harcamalar ve emektir. Süreç ise, içeriğin yapısı, öğrenci katılımı, öğrenme ve öğretme yöntemleri, araç-gereç, öğretmenin niteliği ve ortamın fiziksel özelliği yer almaktadır. Çıktılar ise, bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alandaki hedeflerle tutarlı davranış değişiklikleri, beklenmedik yan ürünler ve deneyimlerdir.
Bir sistem açık, yarı açık veya kapalı olabilir.
Bir sistem açık, yarı açık veya kapalı olabilir.
Açık sistem yaşamak için dış çevreyle ilişki kurmalıdır: Bu, sistemin dinamik bir denge sağlaması için gereklidir.
Her sistemde bir amaç ve amaçlar vardır: Her sosyal sistem belirli bir amaca ulaşmak için kurulmuştur ve sisteme hüviyetini kazandıran da budur.
Sistemler çevre ile ilişki kurarlar.
Sistemde geribildirim ilişkisi vardır: Sistem bu sayede eksikliklerini ve aksaklıklarını öğrenebilir.
Sistemin kesin sınırları yoktur. Ancak, bir sistemin varlığından bahsedebilmek için onu dış çevreden ayıran sınırlarının olması gerekir. Organizasyon dış çevreden ayırt edilmelidir.
Sistemin alt sistemleri vardır.
Sistemde olumlu ve olumsuz “entropi” görülür: Bir sistemde faaliyetlerin bozulması, dengenin kaybolması ve sonunda sistemin durması yönünde bir eğilim vardır. Entropi, bu eğilimi ifade eder. Kapalı sistemler, entropinin etkisinde kalır. Enerji kaybındaki artış sonuçta sistemin ölümüne neden olur. Açık sistemler, bunun üstesinden gelebilme yeteneğine sahiptir.