Ğinanın Tahrip Edici Etkileri
1 – Ahlaki fesadın yayılması, takva ruhundan uzaklaşılması, şehvete ve büyük günahlara yönelme hususunda Ben-i Ümeyye’nin büyüklerinden biri (bu kirliliği sahip olmasına rağmen) şöyle bir itirafta bulunur: “Ğina hayayı azaltır, şehveti arttırır. İçkinin insana yaptığı gibi insanın şahsiyetini silip yok eder.”
Kimi insan alkol kullanarak, eroin ve morfin enjekte ederek kendisini umursamaz ve lakayt bir dünyanın içine sokar. Kimisi de batıl sözleri duyma yoluyla ve şehveti arttıran bir sanatçının sesiyle gayret duygusunu görmezlikten gelir ve lakayt bir dünyada savrulup durur.
2 – Allah’tan, sorumluluktan, zor durumda olanlardan, gelecekten, imkânlardan ve yeteneklerden, düşmandan, nefisten ve şeytandan gaflet etmek. Bugünün insanı tüm bu teknolojik ve bilimsel gelişmişliğe rağmen gafletinden kaynaklanan ateşte yanmaktadır.
Evet, Allah’tan gafil olmak insanı hayvanlık sınırına hatta daha da aşağıya çekmektedir. “… İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” 486 Bugünün sömürgecileri, genç nesli uyutabilmek ve oyalamak için insanî değerleri kaybettiren müzik gibi yollardan istifade etmektedirler.
İnsanların şehvetlerini harekete geçiren müptezel müziğin ruh sağlığı üzerindeki etkisi kimseye gizli değildir. Müziğin Ruh ve Sinirler Üzerindeki Tesiri kitabında, müzisyenlerin hayatlarının kötü bir son ile bitmesi, çalgıcıların akıbetlerinin fena olması ve çeşitli psikolojik hastalıklara duçar olmaları, aniden gelen kalp ve damar hastalıkları ve kalp krizleri, istem dışı hareketler gibi önemli nükteler zikredilmiştir. Bunlar görüş sahibi kimselerin üzerinde dikkatle duracağı ve teveccüh edeceği hususlardır. 487
Değerli okuyucu; Allah, dünyayı beşeriyet ve beşeriyetin tekâmülü, rüştü ve manevi yakınlığa ulaşabilmesi için yaratmıştır. O, yaratmış olduğu dünyayı insanın tasarrufuna sunmuştur ve melekleri de işlerimizin yürütülmesiyle görevli kılmıştır. Peygamberler ve evliyaullahı hidayetimiz için göndermiştir ve onlar bu hususta ölüme ve şehadet haddine kadar direnmişlerdir. Melekleri, Hz. Âdem (a.s) için secde etmeye mükellef kılmıştır. İlahi ruhu insana üflemiş ve en iyi suret ve düzeni insana bağışlamıştır. Rüşd kabiliyetini sınırsız olarak insana emanet etmiştir. İnsanı akıl, fıtrat ve çeşitli yeteneklerle mücehhez kılmıştır, “Biçim verenlerin en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir.” 488 Acaba adeta bir gül sepeti içine yerleştirilmiş gibi ve tüm bu maddi ve manevi imtiyazlara sahipken kendisini başkalarının iradesi altına altına sokması mı gerekiyor? İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her sese kulak verirsen, onun kulu olursun.” Acaba malum bir şarkıcıya kul olmak kendimize yazık etmek değil midir?
Acaba her sesi sahip olduğunuz cd ve diske kaydetmek ister misiniz? Peki nasıl oluyor da her sesi beyin diskimize kaydediyoruz? Allah bize ömür, fikir ve beyin gibi emanetleri ancak kendisinin belirlediği yollarda kullanmamız için emanet vermiştir. Eğer bu emanetlerden bir tanesini dahi ilahi olmayan yollarda kullanırsak, ona ihanet etmiş oluruz ve kıyamet gününde de bunun hesabını vermemiz gerekir.
Kur’an İsra suresinde açıkça şöyle buyurur: “… Kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” 489 Evet, insan gözü, kulağı ve kalbinin koruyucusu olmalıdır ve her sesin bu emanetlerle buluşmasına izin verilmemelidir. Hadiste şöyle der: “Kalp, Allah’ın haremidir. Allah’tan başka birinin oraya girmesine izin vermeyin.” 490
İslam, yorgunluğun atılması ve dinlenilmesi için uygun ve doğru yolları bize sunmuştur. Bize gezip görmek, spor yapmak, çeşitli faydalı işler, görüşmeler ve ziyaretler, ilmi sohbetler, tecrübelerin paylaşımı, eğitmenlerle münasebet ve bunlardan daha önemlisi Yaratıcı ile irtibat ve O’nun hatırlanması gibi kalbi sakinleştiren yolları göstermiştir. Neden sonunda zillet ve ateş olan lezzet ve eğlencelerle kendimizi avutalım ki?
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: “Sonunda cehennem olan keyiflerde bir hayır yoktur.” 491 “Her kim günah ve günah yoluyla keyiflenmeyi arıyorsa, Allah da onu aşağılık ve zelil yapar.” 492
88.
Lokman Hekim’in Özellikleri
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهٖ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ حَمٖيدٌ
“And olsun, biz Lokmân’a ‘Allah’a şükret’ diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.”
Lokman, 12
El-Mizan Tefsirinde Lokman Hekim hakkında yapılan açıklamanın bir bölümünü naklediyoruz:
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: “Lokman, peygamber değildi ancak çok düşünen bir kul idi ve Allah’a gerçek imanı vardı. Allah’ı sever, Allah da onu severdi. Allah ona hikmet bağışlamıştır.”
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Lokman, hikmeti mal, güzellik ve yakınları için elde etmemişti. Gerçekte ise o takvalı, keskin görüşlü, hayalı ve içten bir kimseydi. İki kimse arasında çıkan kavga neticesinde husumet oluştuğunda, onların arasını bulurdu.”
Lokman, bilgin kimselerle çok otururdu. O, nefsiyle sürekli bir çatışma halindeydi. 493 Lokman Hekim uzun bir ömür sürmüş, Hz. Davud’un (a.s) asrında yaşamış ve Hz. Eyyüb’ün (a.s) yakınlarından bir kimseydi. Lokman’a, hekim (hikmet sahibi) olmak ile hakim (iktidar sahibi) olmak arasında seçme hakkı verildiğinde, o hikmeti seçmiştir.
Lokman’a sordular: “Bu makama nasıl ulaştın?” Şöyle yanıt verdi: “Emanete iyi bakıp sahibine teslim etmek, sadakat ve benimle ilgisi olmayan hususlarda sükût etmekle.” 494
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular: “Lokman zamanının ilahi rehberlerini çok iyi tanıyordu.” 495
Allah, Lokman Hekime bir semavi kitap bahşetmedi ancak mukaddes bir kitabın eşi olan hikmeti kendisine öğretti. Bir gün Lokman’ın mevlası, koyunun en iyi uzvunu kendisine getirmesini istedi. Lokman, ona koyunun dilini götürdü. Bir başka gün koyunun en kötü uzvunu getirmesini istedi. Lokman, yine koyunun dilini götürdü. Mevlası bu şekilde davranmasının nedenini sorduğunda Lokman şöyle yanıt verdi: “Eğer dil Allah yolunda hareket eder de söz söylerse bedenin en güzel uzvudur yoksa bedenin en kötü uzvu olacaktır.” 496
Allah, Rasulullah (s.a.a) ve Masum İmamlarımızın Lokman’ın nasihatlerini nakletmesi onun azametini anlamak için yeterlidir.
Dostları ilə paylaş: |