"Onu her zaman yastığımın altında saklıyordum" diye fısıldadı.
Vural'ı şimdiye kadar hiç öyle rahat ve huzurlu görmemiştim. Yüzünün hatları değişmiş, mektep yıllarındaki mesut ve neşeli, gamsız, tanıdığım eski arkadaşım oluvermişti sanki. Şaşırmamak elde değildi. Dikkatle Aysel'e bakıyordu. Eski karısına:
"Korkuyor musun?" dedi.
Kadının yüzünde korkunun izi yoktu. Veya ben öyle sandım. Korkmaması mümkün olamazdı, belki de içindeki dehşeti başanyla saklamasını beceriyordu.
Vural tekrar sordu:
"Söyle Aysel, seni öldüreceğimden korkuyor musun?"
Aysel ayakta, gözlerini eski kocasına dikmiş, sessizce duruyordu.
"Cevap ver!"
"Evet" diye fısıldadı nihayet Aysel.
Keyifle gülümsedi Vural.
"Yüksek sesle söyle!"
"Evet, korkuyorum."
Vural'ın tetiği çekeceğini sandım.
"Korkma" dedi. "Seni öldürmeyeceğim. Belki öldürmem gerekiyor ama bunu yapamayacak kadar cesaretsizim. Şu piçini de öldürmek istemezdim ama ne çare ki o bir çılgındı ve kardeşimle arkadaşımı öldürmeye kalkıştı."
"Vural, indir o silahı" diye homurdandım. "Yeter artık. Polise haber verelim. Senin aptalca bir şeye kalkıştığını biliyorum ama bana göre yine de suçsuzsun. Seni mahkemede ben müdafaa edeceğim. Yeni bir çılgınlığa kalkışma."
"Sen hiç endişelenme Sinan. Üzülme de. Ben ne yapacağımı gayet iyi biliyorum. Yalnız senden tek bir şey duymak istiyorum. Macide'yi hâlâ seviyor musun? Bunca olanlardan sonra onunla hâlâ evlenmeyi düşünüyor musun?"
Jale'ye bir göz attım.
Lacivert gözlerini bana çevirmiş ümitsizce beni süzüyordu.
"Evet" diye mırıldandım. "Onu seviyorum."
"Onunla evlenecek misin?"
"Evet."
"Sana daima güvenmişimdir kardeşim. Son bir istek olarak beni bağışlamanı talep ediyorum senden. Başına çok dert açtım. Ama inan bana, Macide çok iyi bir insandır. Bütün bu belaya da onu hep ben sürükledim. O gerçekten masumdur. Ne yazık ki ona hak ettiği servetini geri veremedim."
O an Vural'ın neyi tasarladığını sezinlemiştim.
içim burkuldu birden. Bunu istemiyordum ama belki de onun için en iyi çözüm tarzı aklından geçendi. Bundan sonra olacaklara kadanması olanaksızdı. Yine de dayanamadım.
"Sakın bir çılgınlığa kalkışma" dedim.
Artık beni dinlemiyormuş gibi Aysel'e yaklaştı.
"Muradına erdin sevgilim, artık seni rahatsız edecek, ait olduğun toplumda itibarını zedeleyecek bir piçin yok. Kayıtlara o benim oğlum olarak geçecek. Yarınki gazeteler çılgın bir baba önce oğlunu öldürüp sonra da intihar etti, diye yazacaklar."
Jale, "Ağabey!" diye inledi. Ama Vural onu duymuyordu artık.
Aysel'e söylenmeye devam etti.
"Hayatımı zehir ettin. Bir yılan gibi koynuma girip beni soktun. Ne garip tecellidir ki asıl öldürülmesi gereken kişi sen olduğun halde, bunu yapamayacağım. Elim varmıyor. Kendime lanet ediyorum. Çünkü hâlâ seni seviyorum."
Kadın taş gibi hareketsizdi.
Ama olacakları çoktan anlamıştı. Yavaş yavaş yüzüne renk geldiğini, rahadadığını görüyordum. Mağrur, mücadeleyi kazanmış gibi Vural'ın gözlerinin içine bakıyordu.
Tabancayı Vural'ın elinden almalıydım.
Tam hamle yapacağım sırada, sanki bunu anlamış gibi, çok seri bir hareketle tabancayı şakağına dayadı ve silahı ateşledi.
Geç kalmıştım...
* * *
Kolej takımımızın pivotu yerde cansız yatıyordu. Yerler kan içindeydi. Jale hızla ağabeyinin başına eğilmiş hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Artık Vural için yapabileceğim bir şey yoktu.
Aysel bir süre yerde hareketsiz yatan eski kocasına baktı.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi nazarlarını bana çevirdi.
"Olayların böyle bitmesini istemezdim" dedi. "Ama kaderin önüne geçilmiyor."
Tüylerim diken diken olmuştu.
Sanki söylenecek başka tek kelime yoktu.
"Umarım, Vural'ın son arzularını yerine getirirsiniz" diye mırıldandı.
Hırsımdan kuduracak gibiydim.
"Defolun buradan" diye homurdandım. "Sizi görmeye artık tahammülüm yok."
Aysel arkasını döndü ve sessizce odadan çıkarak arabalarda kendisini bekleyen adamlarının yanına gitti. Ben de çaresizlik içinde yere diz çökmüş ağlayan ve sevgilimi kucakladım. Jale perişandı...
5
Yorganı üzerimden attım, işe gitmek için gecikmiştim. Yan gözle yanımda yatan karıma baktım. Onu uyandırmak istemi-
yordum. Jale uzun sarı saçları yastığa dağılmış derin bir uykudaydı. Yaylı şilte hafifçe esnedi.
"Kalkıyor musun, sevgilim?" diyen sesini duydum.
Başımı çevirdim. Uykulu ve mahmur gözlerle bana bakı- 469 yordu.
"Uyandırdım galiba" dedim gülümseyerek.
"Önemli değil. Kaç gündür kahvaltını yalnız yapıyorsun. Mahzun oluyor ve utanıyorum, izin ver de bu sabah çayını ben hazırlayayım."
Uzanıp alnından öptüm.
"Hayır, sen yat. Kalkmana gerek yok. Ben erken çıkacağım."
Lacivert gözleri mutluluk içinde parıldıyordu. Kollarını uzatıp boynuma doladı ve beni yeniden yatağa çekti.
Sessizce gözlerimin içine bakıyordu.
"Mutlu musun?" diye sordu.
"Tahmin edemeyeceğin kadar" dedim.
Kollarını boynumdan çözmüyordu.
"Artık akıllı uslu, seni-niç üzmeyen, her istediğini yerine getiren bir eş oldum mu?" diye sordu.
Başımı salladım.
"Acele etme. Sana bir şey sormak istiyorum."
Jale'de her haliyle belli* ettiği mutluluğunun yanında, bu sabah hafif bir tedirginlik sezer gibiydim.
"Ne var?" dedim. "Bir sorunun mu var?"
Başını hayır dercesine salladı. Ama ağzının ucuna gelen kelimeleri sanki bir türlü söyleyemiyormuş gibi bir hal sezinlemiş-tim.
"Dün gece bir türlü uyuyamadım."
"Neden?"
Bana daha sıkı sarıldı birden. Yüzüme bakmaktan kaçınır gibi başını boynuma yasladı. "Sana bir şey sormak istiyorum" diye fısıldadı.
Jale ile evleneli altı ay olmuştu.
Olaylardan kısa bir süre sonra evlenmiştik. O sırada geçmişi tamamen unutacağımıza ve birbirimize asla o konuda soru sormayacağımıza karar vermiştik. Gerçekten ikimiz de bu karara uymuş ve geçmişe hiç dönmemiştik. Olanlar polis tarafından kısa süren bir araştırma sonunda Vural'ın istediği gibi kapanmış ve hadise öfkeli bir babanın önce oğlunu öldürdüğü sonra da babanın üzüntüye kapılarak intihar ettiği yolunda resmi kayıtlara geçmişti. Bilmiyordum ama Kalaycıoğlu ailesinin nüfuzunu kullanarak olayı örtbas etmesi ihtimali çok kuvvetliydi. O günden sonra da Aysel Kalaycıoğlu ile hiç bir temasımız olmamıştı. Jale'nin aylar sonra bu konuya değinmek istediğini hissediyordum.
"O konuda mı?" diye sordum. "Hı-hı" dedi.
"Sor bakalım, neymiş öğrenmek istediğin." Başını gömdüğü boynumdan ayırmadan, "Emel'in ders kitabını çok sonra açıp inceledim, içinde kızın yazdığı en ufak bir itiraf yok" diye fısıldadı. "Onu sen uydurdun, değil mi?"
Güldüm. "Evet sevgilim, ben uydurdum" dedim. "Kitapta tek gördüğüm yazı satır aralarına sıkıştırılmış ufak tefek birkaç ders notuydu. Ama notlardan Emel'in yazısını çıkarmıştım. Artık elimde adada çekilmiş resimdeki yazıyla mukayese edebileceğim bir örnek vardı. O zaman pek çok şey açığa çıktı. Anladın mı şimdi?"
Hâlâ yüzüme bakmıyordu ve başını boynumdan çekmemişti. Usulca boynumu öptü. "Peki ağabeyim neden Rumelihi-sarı'ndaki evi Aysel'e hibe etmiş, onun sebebini de anladın mı?" Duraladım biraz. Gerçekte Vural'ın gerçek niyetini tam olarak bilmiyordum ama bir fikrim vardı. Söylemekte bir mahzur görmedim.
"Her şeye rağmen ağabeyin yufka yürekli ve iyi bir insandı, Aysel'in tam aksine. Kadının korkunç ihtirası o evi de elinden almak yönündeydi. Zira Vural'la o tarihte çoktan bir pazar-
lığa oturmuşlardı sanırım. Ağabeyine suçu üstlenmesi için bir para verecekti ve bu pazarlıktan ne kadar kârlı çıkarsa onun avantajıydı."
Jale bir an yutkundu. Derin bir soluk aldı. Açıklamama kafası yatmamış gibiydi.
"Ama o evde benim de hakkım vardı, değil mi?" diye sordu.
"Evet" diye mırıldandım. "Ama artık bütün bunları unut, hepsi geçti bitti."
Sonra birden aklıma gelerek sordum.
"Sahi" dedim. "Ağabeyine oranın satışı için vekaletname vermiş miydin?"
"Aylar önce" dedi. "Başka türlü satamazdı ki."
Üzerinde durmamıştım. "Boş ver" dedim.
Titizlendi. "Niye boş vereyim? O benim hakkım."
Omuzlarından tutup yüzüne bakmak istedim. Bana ne anlatmaya çalışıyordu bu kız? Fakat göz göze gelmekten kaçındı. Omuzumdan başını kaldırmıyordu.
"Ne söylemeye çalışıyorsun?" dedim.
"Ağabeyimin hissesine karışamam, ama kendi hisseme düşen payın bedelini geri alamaz mıyım?"
"Nedir bu yaptığın? Kocanla hukuki istişarede mi bulunuyorsun?"
"Öyle de denebilir. Hiç olmazsa fikrini soruyorum."
"Arak bu konulara dönmek istemiyorum. Biliyorsun o konuyu tamamıyla kapattık. Sana fikir verecek de değilim."
Jale sustu.
Yataktan kalkmaya davrandım, ama beni bırakmadı.
Usulca kulağıma fısıldadı. "Ya ben o parayı alırsam bana kızar mısın?"
Kollarından sıkıca tutarak sevgilimi kendimden ayırdım. Hiddet dolu bakışlarımı gözlerine diktim.
"Sen ne anlatmaya çalışıyorsun? Dilinin alandaki nedir?"
muş" diye fisıldadı. -272 Çok şaşırmıştım. "Neden?" diye sordum.
— «Bilmiyorum.. Belki de vicdan azabı.
«Aysel'de vicdan azabı, ha? Buna inanıyor musun?
"Olamaz mı?" ... . friı
«Hiç sanmıyorum. O böyle duygular taşıyan bin degn. Unuttun mu oğlu öldüğü anda bile kılı kıpırdamadı. "Belki Aysel hâlâ bizden çekinıyordur.
"Neden?" , . , . . „
«Ne de olsa onun geçmişini bilen tek insan bızız^ «Bunca olaydan sonra bildiklerimizi açıklamaya kalkışacak
değll^Iden olmasın? Onun geçmişini umuma açıklamak için can atan bir yığın gazeteci bulunabilir"
malıydı.
Kuşkuya düştüm.
«Yoksa onu sen mi aradın" diye kükredım.
Yüzüme baka, gülümsedi, ama cevap vermedi...
— bitti —
İSTANBUL
ORHAN KEMAL İL HALK KÜTÜPHANESİ
Kayıl, No
53Î26
Tasnif No
#33 fiys
yayınevimizden çıkan kitapları:
• At Kuyruklu Adam
• Cellat
• Çöl Akrebi
• Kurt Sığınağı
• Lenin'in Mangası
• Sorguç
• Şeytan'ın Maskesi
• YanıkYüz
Konu No: S^3, M^ Kayıt No: _
KİTAP CEBİ
\^o\
İkisi de aynı kolejde okumuş, aynı sıraları paylaşmıştı. Okulun basketbol takımında da devam eden arkadaşlıkları keyifli bir dostluğun kapılarını açmıştı onlara. Mezun olduktan sonra kendilerine bambaşka yollar çizince, ister istemez bir mesafe girmişti aralarına. Giderek birbirlerinin izini kaybetmişlerdi. Biri avukat olmuş, üst üste kazandığı davalarla İstanbul'da ünlü bir isim haline gelmişti. Diğerinin ise nerede olduğu bilinmiyordu.
Yıllar sonra bir gün karşılaştılar!... Zorunlu bir karşılaşmaydı bu. Eski okul arkadaşı çaresizdi ve avukattan yardım istiyordu. Oğlu bir süredir kayıptı çünkü. Avukat, elbette ki yardım edecekti arkadaşına. Ama olayın üstüne üstüne gittikçe hiç ummadığı sorunların içinde buluverdi kendini. Üstelik, bu gerilim dolu arayışta bir doktor, aşkla da tanıştırdı onu.
Asıl macera şimdi başlıyordu...
i
ISBN 975-10-1564-2
9 789751"015648
¦i
Osman Aysu _ Bir Aşk Masalı
Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır.
UYARI:
www.kitapsevenler.com
Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar...
Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki
tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine
istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla
ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran
vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak şekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik
karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki
e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük
esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin
istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirşekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir.
Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.
www.kitapsevenler.com
web sitesinin amacı görme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek
ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir.
Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça pekişeceğine inanıyoruz.
Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve
yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyoruz.
Bilgi paylaşmakla çoğalır.
İLGİLİ KANUN:
5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa
hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak
ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi
kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi
bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir
şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz.
Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."
bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir.
Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme
engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek
tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp,
kitapsevenler@gmail.com
Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz.
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz.
Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz...
Teşekkürler.
Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara.
Tarayan: Yaşar Mutlu
e-posta kitapsevenler@gmail.com
www.kitapsevenler.com
www.yasarmutlu.com