XIX. Yüzyılda Eflak ve Boğdan'daki Rus İşgalleri / Yrd. Doç. Dr. Cezmi Karasu [s.741-749]
Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Eflak ve Boğdan, Osmanlı Devleti içinde yer alan ve halklarının tarihî ve kültürel bağları nedeniyle de genellikle birlikte anılan iki bölgedir. Bu bölge Osmanlı kaynaklarında çoğunlukla birlikte ve Memleketeyn adıyla zikredilmektedir. Eflak (Walachia) bugünkü Romanya topraklarında kalan bir bölge olup merkezi Bükreş idi. Boğdan (Moldovia) ise daha kuzeydoğuda olup Prut nehrinin iki yakasındaki topraklardan meydana geliyordu. Bu arazinin Prut ile Dinyester nehirleri arasında kalan bölümünde bugün Moldova Devleti yer almaktadır. Prut’un güneybatısında yer alan ve Boğdan merkezi olan Yaş (Iasi) şehrinin de bulunduğu bölüm ise bugün Romanya sınırları içinde kalmıştır.
Bir sınır bölgesinde bulunmaları ve dolayısı ile komşu devletlerin sürekli çekişmelerine konu olmaları nedeniyle, Eflak ve Boğdan’ın kesin biçimde Osmanlı Devleti’ne katılmaları hayli uzun sayılabilecek çekişmelerin sonunda gerçekleşti. Her iki bölgenin sürekli olarak Osmanlı vassalı sayılmalarının tarihi hayli geçtir. (1503). Ancak, bundan önceki bir yüzyıl içinde Eflak ve Boğdan açısından, zaman zaman Osmanlı Devleti’ne, zaman zaman Macaristan’a ve Polonya’ya vergi ödendiği; zaman zaman ise kısa dönemlerle de olsa bağımsızlığın tadına varıldığı dalgalı bir seyir görmekteyiz.1
Eflak ve Boğdan bu coğrafi konumu nedeniyle Osmanlı Devleti’nin hem kuzey komşusu Rusya ile hem de batıdaki komşusu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile sınırını oluşturmaktadır. Diğer taraftan Eflak ve Boğdan bereketli toprakları nedeniyle Osmanlı Devleti’nin tahıl ambarı sayılabilecek özel bir ayrıcalığa sahipti.2 Bu stratejik konumunun doğal bir sonucu olarak Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti’nin Avusturya ve Rusya ile olan çekişme savaşlarında kaçınılmaz bir etki alanı olmaktadır.
Nitekim II. Viyana Kuşatması’nı izleyen dönemde ortaya çıkan Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya savaşlarında Eflak ve Boğdan sık sık işgale uğramış ve savaş alanı görünümü almıştır. Çalışmamızda işte aslında başlı başına bir monografi konusu olabilecek Eflak ve Boğdan’ın Ruslar tarafından işgallerinin, XIX. yüzyılda ortaya çıkanlarını işlemeye çalışacağız. Rusya, Eflak ve Boğdan’ı XIX. yüzyılda 1806, 1828, 1849 ve 1853 yıllarında olmak üzere dört kez işgal etmiştir. 93 Harbi olarak bildiğimiz 1877-1878 Savaşlarında ise artık özerk statüde bulunan Birleşik Prenslikler (Memleketeyn-i müctemiateyn) Rus ordusunun yanında Osmanlı Devletine karşı savaşmış ve tam bağımsız hale gelmiştir. Dolayısıyla biz sınırlı hacimli çalışmamızda ağırlıklı olarak Osmanlı arşiv malzemesine dayalı olarak ilk dört işgal hakkında bazı bilgiler sunacağız.
1806 yılındaki ilk işgal bir nüfuz mücadalesi örneği olarak ortaya çıktı. İmparatorluğunu Avrupalı devletlere henüz kabul ettirmiş olan Napoleon Bonaparte, İngiltere’nin rekabetine karşı güçlü müttefikler bulma düşüncesiyle Rusya ve Osmanlı Devleti ile iyi geçinmeye gayret ediyordu. Osmanlı Devleti ile Mısır işgali yüzünden ortaya çıkan gerginlik giderilmişti. Osmanlı Devleti’ni yeniden yanına çekme düşüncesi ile İstanbul’a en güvendiği askerlerden birisini General Sebastiyani’yi büyükelçi olarak gönderdi. Napoleon diğer yandan Rusya’ya da yakınlaşarak, Mısır sorunu sırasında İngiltere ile kendisine karşı gerçekleştirdiği ittifakı kırmayı planlıyordu. Henüz Rusya ile savaşma düşüncesi bulunmuyordu. Eğer Rusya ile Osmanlı Devleti arasında bir problem çıkarır ve bunun çözümü için inisiyatif alırsa doğudaki bu iki büyük güç üzerinde nüfuz sağlayabilirdi. Böylelikle İngiltere karşısında daha güçlü durabilirdi.3 Bu amaçla İstanbul’da yoğun bir kulis faaliyeti yürüten General Sebastiyani, Babıali’yi Eflak ve Boğdan voyvodalarının görevden alınması konusunda ikna etti.4 Ancak daha önce Rusya ile yapılan sözleşme ile doğrudan görevden alma söz konusu olmadığından5 voyvodaların istifa etmeleri sağlandı.6 Bundan sonra Babıali, Eflak voyvodası Konstantin İpsilanti’nin yerine eski Boğdan voyvodası Drako’nun oğlu Aleksandr Sutzo, Boğdan Voyvodası Aleksandr Murusi yerine Divan-ı Hümayun Tercümanı Scarlet Kalimaki atadı ve eski voyvodaların İstanbul’a gelmelerini istedi. Murusi İstanbul’a dönüş hazırlıklarına başlarken, İpsilanti Rusya’ya sığınmakta tereddüt göstermedi. Bu durum karşısında Rusya derhal devreye girerek daha önceki anlaşma gereğince voyvodaların görev süreleri dolmadan baskı ile görevden alındıklarını ileri sürdü ve hemen görevlerine iade edilmeleri yolunda baskı yapmaya başladı.7 İngiltere elçisinin de desteğini alan Rus elçisi, istekleri yerine getirilmez ise İstanbul’u terk etme tehdidinde bulunmaktan geri durmadı. Bunun üzerine Babıali eski voyvodaları görevlerine iade etti ve Napoleon’a bir mektupla durumu bildirerek anlayış beklediğini bildirdi. Ancak Osmanlı Devleti’nin yine de Fransa’ya eğilimi olduğunu gören Rusya, beklenmedik bir adım atarak Boğdan’a girdi. İleri hareketle Eflak ve Boğdan’ın tamamını işgal etti.8 Rusya işgali kendi çıkarlarını koruma bakımından Babıali’nin tutumu karşısında bir garanti sağlama isteğiyle açıklıyordu. Bununla da yetinmeyen Rusya Eflak ve Boğdan’ı resmen ilhak edecek kadar ileri gitti.9 Bu durum karşısında Sebastiyani Osmanlı devlet adamlarını Fransa ile bir ittifak imzalamaya teşvik etti. Nitekim Paris elçisi Vahid Efendi bir ittifak Antlaşması yapmak üzere görevlendirildiyse de Napoleon’un uzun oyalamaları karşısında uzun zaman bir ittifak zemini sağlayamadı.10 Nihayet dokuzu açık ve üçü gizli toplam on iki maddelik bir savanma ve saldırı işbirliği Antlaşması imzalandı.11 Napoleon ayrıca Rusya ile Osmanlı Devleti arasında bir anlaşma yapılmasına aracı olacağını da vaad ediyordu.12
Bu yönde girişimlerde bulunan Napoleon her iki tarafı idare ederek önce mütareke daha sonra da bir anlaşma yapılması isteğini ortaya koydu. Rusya mütareke isteğini kabul ederek savaşı kesti,13 hatta mütareke süresinin sonunda henüz antlaşma yapılmamış olmasına rağmen savaşa başlamadı.14
Ancak bir barış antlaşması da gerçekleştirilemediğinden Rusya’nın Eflak ve Boğdan işgali sürüp gitti.15 Bu arada Napoleon’un Avrupa coğrafyasını karıştıran savaşları da sürüp gidiyordu. Rusya’nın bir barış Antlaşmasına yanaşması için Napoleon’un Rusya aleyhine dönmesini beklemek gerekecekti. 1812 yılında Napoleon’un Rusya’ya göz dikmeye başlamasından tedirgin olan Rusya, Osmanlı Devleti ile Bükreş Antlaşmasını imzalayarak Eflak ve Boğdan’ın işgalini sona erdirdi.16
Rusların XIX. yüzyılda Eflak ve Boğdan’ı ikinci kez işgalleri Yunan isyanı sürecinde ortaya çıktı. Bilindiği üzere Yunan isyan bayrağı ilk kez yukarıda Eflak Voyvodası olarak sözünü ettiğimiz Konstantin İpsilanti’nin oğlu ve Rus Çarı’nın yaveri Aleksandr İpsilanti liderliğinde Boğdan’ın başkenti Yaş’ta daha sonra da Mora’da açıldı.17 Yine aynı dönemde Tudor Vladimirescu Eflak’ta bir ayaklanma başlattı18 ve Osmanlı askeri birlikleri karşısında bazı başarılar kazandı ise de kısa zaman sonra Sırp asilerle anlaşmazlığa düşerek onlar tarafından öldürüldü.19 Babıali yaşanan olaylar karşısında, yerli boyarlar tarafından seçilmiş yeni ve yerli voyvodalar olarak Eflak’a Gregor Ghica’yı Boğdan’a ise Ioan Sandu Sturza’yı atadı.20
Bu arada Rus tahtına geçen I. Nikola, Bükreş Antlaşması hükümlerinin yerine getirilmediğinden bahisle ilişkilerin yeniden gözden geçirilerek yeni bir antlaşma yapılması talebinde bulundu. Osmanlı Devleti Mora isyanının bastırılması ile meşgul olduğundan, bu yüzden de uluslararası platformda zaten yalnız kalmış bulunduğundan bir de Rusya ile yeni problem yaşamak istemiyordu. Bu nedenle Rusya’nın istekleri kabul edilerek Akkerman’da yeni bir anlaşma imzalandı.21 Ancak Yeniçeri ocağı’nın kaldırılması ve bunun yerine kurulan Asakir-i Mansure’nin tam yetiştirilememiş olması ve Navarin’de Osmanlı donanmasının tamamen imha edilmesinden cesaret alarak savaş niyetini ortaya koymaya başladı.22
Ve nihayet Rus birlikleri 7 Mayıs 1828 tarihinde Prut’u geçerek Boğdan’a girdiler, kısa zamanda bütün Eflak ve Boğdan’ı işgal ettiler. Rus ordusu ileri harekatına devam ederek Silistre’yi devamla Edirne’yi düşürdü ve bu durum İstanbul’un durumunu da tehlikeye soktu. Diğer bir koldan hareket eden Rus birlikleri ise Kafkaslar’da ilerleyerek Erzurum’u Poti’yi düşürerek Bayburt önlerine kadar geldi.23 Ancak Ruslar bir yandan bu kadar kapsamlı bir askeri harekatı devam ettirme güçlüğünü göz önünde tuttuklarından diğer yandan salgın hastalıklar nedeniyle büyük kayıplar vermeye başladıklarından bir barış zemini aramaya başladılar. Osmanlılarda barış isteklerine derhal olumlu cevap verdiklerinden Edirne’de barış görüşmelerine başladılar. Görüşmeler sonunda Osmanlı tarihinin en ağır anlaşmalarından birisi olan Edirne Antlaşması imzalandı.24
Antlaşmada Osmanlı Devleti tarafından ödenmesi öngörülen savaş tazminatının tamamen ödenmesinden sonra Eflak ve Boğdan’ın Ruslar tarafından boşaltılacağı hükmü yer almaktadır. Diğer yandan Tuna’nın karşı tarafında bulunan Yergöğü (Giorgiu) ve İbrail (Braila) kalelerinin yıkılarak buraların Eflak arazisine katılması ile Tuna nehri Eflak’ın Osmanlı Devleti ile sınırı kabul edilmiş ve böylelikle Eflak ve Boğdan’ın özerkliğine doğru önemli bir adım atılmış bulunmaktadır. Bu bölgede artık Babıali’ye doğrudan bölge olarak sadece Dobruca kalmış olmaktadır. Ruslar Eflak ve Boğdan’ı boşaltmak konusunda daha önceki gibi direniş göstermediler. Çünkü önlerine Kavalalı Mehmet Ali Paşa sorunu karşısında Osmanlı Devleti’nin zor durumundan yararlanarak bir ittifak yapma ve daha önce hiç olmadığı ölçüde Osmanlılar üzerinde nüfuz kurma fırsatı çıkmıştı.
Rusların bundan sonraki işgalleri bütün Avrupa’yı saran 1848 İhtilalleri sırasında olacaktır. Rusya, Macaristan İhtilali’ni bastırmak üzere Avusturya ile işbirliği yapmış ve bu sırada yine “Bir Garanti Unsuru Olarak (!)” Eflak’ı işgal etmişti. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde birbirlerinden farklı amaçlarla çıkarılan 1848 İhtilalleri Eflak’ta da -cılız ölçüde de olsa- yankı bulmuştu. Esasen 1848 Eflak İhtilali ile ilgili olarak Romen kaynaklarına dayalı olarak yapılmış çok yeni bir çalışma elimizdedir.25 Bu çalışmaya göre Eflak İhtilali, temelde tabi bulunduğu Osmanlı Devleti’ne karşı değil, her fırsatta Eflak’ı işgal ederek bir hegamonya kurmaya çalışan Rusya’ya karşı yapılmıştır.
Berlin Maslahatgüzarı Mehmed Hilmi Efendi, Prusya ve Avusturya tarafından desteklendiği öne sürülen Eflak ayaklanmasını destekleyenleri araştırmış ve “Bu kişilerin gazetelerin yazdığı gibi Eflak bağımsızlığını isteyenlerin olduğunu, bunların daha önceleri Memleketeyn’den uzaklaştırılıp buralarda rençberlik ve gündelikçilik yapan güvenilmez adamlar olduğunu.” belirlemiştir.26 Bu arada Boğdan Beyi Sturdza da istifa etmişti.27
Meselâ Şekip Efendi kendisini ziyaret eden Golesko’yu gayet soğuk karşılamış ve kendisini “… Boyar zümresine dahil olmayan.” birisi ve “Memleket sandığında ne mevcud ise kâffesine el koyan, hükümet-i muvakkate denilen hey’et-i fasidenin.” bir temsilcisi olarak görmüştür.28 Eflak İhtilâli de doğrudan Osmanlı Devleti’ne karşı yapıldığı izlenimini tam verememiş olacak ki Avrupa’da yeterli desteği bulamamış ve Osmanlı Devleti tarafından kısa zamanda bastırılmıştır. Ancak Eflak bununla birlikte Macar Mültecileri meselesini çözmek bahanesiyle Rusya’nın işgaline uğramaktan kurtulamamıştır. Biraz önce sözünü ettiğimiz memleket sandıkları bu defa Rusya’nın yağmasına uğramış, ancak istediği miktarda para bulamayan Rusya hayal kırıklığına uğramıştır.29 Rusya Macaristan harekatını yürütürken Boğdan, da sanki bir Rus vilayeti imiş gibi davranıyordu. Bu durum karşısında Osmanlı birlikleri Ömer Paşa komutasında Eflak’a girdiler. Rusya ihtilale karşı bir anlaşma yapma teklifinde bulundu. Bunun sonucunda Balta Limanı Senedi imzalandı. Yönetimde yeni düzenlemeler yapıldı. Yönetim için her iki beyin yanında memleket ileri gelenlerinden oluşan birer Divan oluşturuldu. Ayrıca her iki memlekette biri Osmanlı Devleti diğeri Rusya tarafından atanan komiserler görev yapacaktı. Divanın yapacağı yönetim düzenlemelerini bu komiserler onaylayacaktı. Bundan sonra Ruslar Memleketeyn’i 1850 yılında boşalttılar.30
Rusların 1850 yılında Eflak ve Boğdan’ı boşaltmaları aynı zamanda daha büyük bir uluslararası krizin başlangıcı zamanına rastlamıştı. Bu kriz literatüre Kutsal Yerler Sorunu (Makamat-ı Mübareke Meselesi) olarak geçen ve sonunda da Kırım Savaşı’na dönüşen bir hesaplaşmanın ilk perdesi idi.
Kutsal Yerler Sorunu iyice tırmanınca Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki gerginlik 1853 yılı ortalarında artık bir çatışma beklentisine dönüşmüştü. Bütün diplomatik yolları deneyerek barışçı yolları deneyen Babıali, savaş ihtimaline karşı hazırlıklarına da başlamıştı. Bu defa daha yüksek bir morale ve daha iyi durumda bir ordu düzenine sahipti.
Savaş için cephede bulunan Rumeli Ordusu Müşiri Ömer Paşa bir yandan askerî hazırlıklar ve müstahkem mevkilerin daha da güçlendirilmesi ile uğraşırken31 diğer yandan uluslararası bir su konumundaki Tuna etrafındaki hazırlıkların uluslararası anlaşmalara aykırı olmaması için çaba harcıyordu.32
10 Haziran tarihinden itibaren Rus ordusunun sınıra doğru bir hareket içinde bulunduğu, Prens Gorçakof komutasındaki bu ordunun yakında Memleketeyn’i işgal niyetinde bulunduğu anlaşılıyordu.33 Çar, Memleketeyn’i işgal etmek için neredeyse sabırsızlanıyordu. Diplomatik girişimlerin sonuçsuz kalmasını bu işgalin haklı gerekçesi gibi görüyordu. Nitekim ordularına Prut nehrini geçerek Memleketeyn’e girme emrini veriyor ve gerekçesini de 26 Haziran tarihli beyannamesinde “bunun bir istila hareketi olmadığı ve Ortodoks inancını korumak üzere ordularına hareket emrini verdiği” biçiminde açıklıyordu.34 Reşid Paşa 30 Haziran’da Boğdan Beyi Prens Ghyka’dan bir mektup aldı. Mektupta “Rus orduları komutanı Gorçakof’un kendisine Eflâk ve Boğdan’ı işgal edeceğini söylediğini ve orduların yiyecek ihtiyacı için yardım etmesini istediğini” bildiriyordu. Ghyka ayrıca karşı koyacak durumda bulunmadığı için kendisine anlayış gösterilmesini de istiyordu.35
2 Temmuz 1853 günü Rus ordusu Prut nehrini geçerek Osmanlı toprağı olan Memleketeyn’e (Eflâk ve Boğdan) girdi.36 Bu durum iki ülke arasında barışın sona ermesi olarak kabul edildi. Osmanlı Devleti derhal savaş ilan etmeyi düşündü ise de37 yabancı elçilerin girişimleri sonucu durumu protesto etmekle yetindi.38
Rusya işgalden sonra Memleketeyn’deki kocabaşılara dağıttığı bildiride şu görüşlere yer veriyordu:39 “… Daha önce Osmanlı Devleti tarafından Ortodoks kilisesinin kutsal hakları lehinde koruyuculuk ve kefalette bulunmamızın değiştirilemeyeceğini talep ve iddia etmemizin nedenlerini tebaamıza bildirmiştik. Osmanlı Devlet’ini de adalet ve hakkaniyetle davranmağa yöneltmek için harcadığımız bütün çabaların boşa çıkması nedeniyle askerimizin Eflâk ve Boğdan emaretlerine girmesinin gerekli ve önemli olduğunu zannettiğimizi söylemiştik. Bu önleme yönelmekle birlikte Osmanlı Devleti kendisinin haksız olduğunu kabul ile bizim haklı iddialarımızın doğruluğuna karar vereceğini hâlâ beklediğimizi de ifade ve beyan etmiştik. Bizim beklediğimiz gerçekleşmedi. Avrupa’nın büyük devletleri Osmanlı Devleti’nin artan inadını gidermek istemişler ise de bu devlet Avrupa’nın aylar süren çalışmalarına ve bizim sabır ve tahammülümüze Rusya aleyhine suçlamalar ile dolu beyannamesiyle cevap vermiş, ayrıca her memleketin ihtilalci fikirde olan ahalisini ordusuna katmış, Tuna üzerinde düşmanca hareketlere girişmiştir. Bu hareketler ile Rusya savaş meydanına çağrılmış olduğundan dolaylı olarak Osmanlı Devleti’ni anlaşmalara ve ılımlı iddialarımıza uymağa zorlamak ve gerek Rusya ahalisinin dahi mezhebi olan doğu Ortodoks mezhebinin korunması için meşru gerekçelerimizin tersine ortaya çıkan hakaretin kaldırılması yönünde Osmanlı Devleti’ni zorlamak için askeri güç kullanmaktan başka bir çare kalmamıştır. Bu nedenle dindar atalarımız arasında her zaman savunucusu bulunan haklı ve kutsal bir davada Tanrı’nın askerlerimizi muzaffer kılmasını, katında savunduğumuz samimi iddiamızda sadık tebaamızın da desteklemesini diliyoruz.”
Boğdan Beyi 7 Temmuz tarihli mektubunda da Memleketeyn’in Rus ordusu tarafından işgal edilmiş olduğunu bildiriyor, Rus ordusunun kendilerinden Babıali ile bütün ilişkilerini kesmelerini istediğini ayrıca İstanbul’a ödenecek vergileri de ertelediğini ekliyordu.40 Babıali 25 Temmuz günü Boğdan Beyi Ghyka ve Eflâk Beyi Sfirbey’e gönderdiği emirname ile bulundukları beyliklerde Osmanlı Devleti adına otoritelerini yürütemeyeceklerinin anlaşıldığı ve bu nedenle işgal bitinceye kadar Memleketeyn’i terk etmeleri gerektiği bildirildi.41 Ancak her iki Bey de verdikleri cevaplarda halkın görevden ayrılmalarını istemediği, ayrılmaları durumunda anarşi çıkabileceği belirtilerek ülkelerinden ayrılmayacaklarını beyan ettiler.42
Barış girişimlerinin başarısızlıkla sona ermesinden sonra Babıali’de 26-27 Eylül 1853 tarihlerinde iki gün süren ve devlet ileri gelenlerinden oluşan 163 kişinin katıldığı bir Meclis-i Umumi toplantısı yapıldı.43 Çünkü Osmanlı toprağı olan Memleketeyn, Rus ordusunun işgali altındaydı. Rusya bu ordunun çekilmesi için Rus isteklerinin kabulünü şart koşuyordu. Bir taraftan Rus isteklerinin kabul edilemezliği diğer taraftan diplomatik platformda fazlaca destek bulunamaması nedeniyle Osmanlı Devleti artık bu işgali kendi gücüyle bertaraf etmek zorunda kalmıştı. Yapılan toplantıda devletin Rusya ile savaşacak gücü olup olmadığı, askerin ve donanmanın durumu da görüşüldü.
Bu arada büyük devletlerin savaştaki muhtemel tavırları konuşuldu. Reşid Paşa’nın bu devletlerin Osmanlı’ya karşı düşmanca bir tavır içine girmelerinin beklenmediğini söylemesi meclisi bir ölçüde rahatlattı. Bu nedenle Meclis-i Umumî Rusya’ya karşı savaş ilan edilmesi kararı aldı. Meclis-i Umumî Memleketeyn’in Rus askeri tarafından haksız bir şekilde işgal ettiği bu haksızlığın da silahla ortadan kaldırılması görüşünde idi.44 Meclis-i Umumî’nin kararı üzerine Şeyhülislam’dan gerekli fetva alındı ve onay için Sultan Abdülmecid’e sunuldu. Sultan birkaç gün sonra kararı onayladı ve 4 Ekim 1853 günü Rusya’ya savaş ilan edildi.45
Sultan Abdülmecid, savaş kararını ülkedeki bütün yöneticilere bildiren bir beyanname yayınladı.46 Babıali’nin bu kararı İstanbul’daki büyük devletlerin elçiliklerine bildirildi. Bu yazıda Babıali’nin bundan sonra izleyeceği yol açıklanıyordu.47 Meclis-i Umumî’de alınan savaş kararı Rumeli’deki komutanlara gönderildi; Rusya’ya bir ültimatom verilerek Memleketeyn’i boşaltması isteneceği ve bu istek kabul edilmezse on beş gün sonra savaş hareketlerine başlanacağı,bu nedenle de hazırlıkların tamamlanması gerektiği talimatı verildi.48
Yukarıdaki karar uyarınca Rumeli ordusu komutanı Ömer Paşa’ya gerekli talimat gönderildi. Ömer Paşa da bu doğrultuda 7 Ekim 1853 günü Rus orduları Komutanı Prens Gorçakof’a bir ültimatom verdi.49 Bu arada
İngiltere elçiliğinden alınan bir yazıda Prens Gorçakof’a gönderilen Tevfik Bey’in Yergöğü’nde alıkonularak ültimatomun Gorçakof’a ulaştırılmak üzere Bükreş’e gönderildiği; Prens’in ise cevabını Silistre üzerinden kendisinin göndereceğini bildirmesi üzerine Miralayın Şumnu’ya geri gönderildiği kaydedilmiştir. Aynı yazıda Rusların Osmanlı ordusu ve askeri hareketleri konusunda bilgi toplamak için var güçleriyle çalıştıkları da bildirilmiştir.50
Rumeli Ordusu Müşiri Ömer Paşa, 24 Ekim tarihli yazısında ültimatomun cevabının henüz kendisine ulaşmamış olması nedeniyle savaş hareketlerine girişilmediğini, sadece Tuna’daki Rus karakol gemilerine ateş etmekle yetindiklerini, buna karşılık Rusların Tuna üzerine hareket etmek üzere olduklarından biran önce Tuna üzerindeki istihkâm ve kalelere hücum etmek gerektiğini ifade ediyordu.51 Ültimatomda öngörülen sürenin sonuda Gorçakof bu ültimatomu reddettiği için Osmanlı-Rus savaşı başlamış oldu.52 Harbiye Nezareti 26 Ekim tarihinde Ömer Paşa’ya Ruslara karşı taarruzun başlatılması emrini verdi.53
Prens Mençikof’un Gorçakof’a gönderdiği bir bildiriye göre Karadeniz’de bir tüccar vapuru diğeri de Pervaz-ı Bahrî adlı savaş gemisi olmak üzere iki Osmanlı gemisi çarpışmayla Ruslar tarafından ele geçirildiler.54
7 Ekim’de Osmanlı ordusu Kalafat’ı işgal etti. Bu harekât Rus ordusunun Niş ve Sofya üzerinden İstanbul’a yürümek üzere yaptığı çevirme plânının zamanında fark edilmesi üzerine gerçekleştirildi. Osmanlı ordusu derhal Vidin’i ve Kalafat’ı tahkim ederek Tuna’yı kontrol altına aldı.55 Daha sonra Kalafat ve Vidin’i garanti altına almak üzere Olteniça üzerine saldırı gerçekleştirildi. Olteniça’da yapılan çarpışmada Rus ordusu bozguna uğrayarak çekildi. Bu çarpışma Türk ordusunun Tuna’nın karşı yakasında elde ettiği ilk zaferdir.56 Bu çarpışmanın kazanılması Türk ordusunun moralini yükseltmişti, çünkü Ruslar işgalden bu yana buraya sürekli yığınak yapmışlar ve sayıca üstünlük sağlamışlardı.57 Bundan sonra Tuna güvenliği iyice sağlanmış oldu ve buradaki birlikler hemen geriye çekilerek Vidin ve Kalafat’ın istihkamları güçlendirildi.58
Bu ve benzeri kışkırtmaların savaş alanı durumundaki Eflâk ve Boğdan halkı üzerinde etki yaparak bir ayaklanmaya yol açmaması için Ömer Paşa da bir karşı ilanname yayınlamaktan geri durmadı.59
12 Mart 1854 günü Osmanlı Devleti-İngiltere ve Fransa arasında İstanbul’da bir ittifak Antlaşması yapıldı. Anlaşmayı Osmanlı Devleti adına Reşid Paşa, İngiltere adına Lord Stratford de Redcliffe ve Fransa adına General Baraguay d’Hilliers imzaladılar.60 Osmanlı Devleti bundan sonra askerinin çoğunluğunu Kırım cephesine sevk edeceğinden, Eflak ve Boğdan’ı savaş sonuna kadar garanti altına almak üzere buradaki yönetimi geçici olarak Avusturya’ya bırakmayı esas alan bir antlaşmayı Avusturya ile 14 Haziran 1854’te Boyacıköy’de imzaladı.61
Bu antlaşma Meclis-i Meşveret tarafından “Devlet-i Aliyye’nin safvet-i seniyye ve tamamiyet-i mülkiyesini müeyyid olması cihetiyle kat’a ilişilecek mahalli olmayub bidayet-i maslahatta ve daha sonraları Avusturyalunun Rusyalu ile müttefikane hareketinden bîtaraf kalmasına bile pek büyük menfaat nazarıyla bakılmakta iken şimdi Devlet-i Aliyye’nin adeta daire-i ittifakiyesine girmesi ve Rusya Devleti ile muharebeye te’hir göstermesi hem muharebeyi ve hem de muharebenin netice-i tabiiyesi olan bir hayırlu müsalahayı teshil edecek mevaddan…” kabul edilmiş bir an önce imzalanarak yürürlüğe sokulması uygun bulunmuştur.62 Böylelikle Avusturya her iki blok arasındaki arabulucu rolünü daha etkin bir biçimde gerçekleştirebilmek için uygun bir konum elde etmiş olmaktadır.
Bu antlaşmadan sonra Rumeli ordusu müşiri Ömer Paşa’ya gönderilen talimatta “…Yapılan anlaşma gereğince Avusturya askerinin Eflâk’a gireceği bu nedenle Belgrad Muhafızı ile Varna ve Silistre valilerinin haberdar edilerek gerekli tedbirleri almalarının sağlanması; Eflâk yönetimsiz kalamayacağından bir Avusturyalı komiserin atanacağı, bu komiserin idaresine yardımcı olunması.” bildirildi.63
Nitekim Memleketeyn’e giren Avusturya 3. ve 4. ordularının komutanı Baron de Hess 18 Ağustos tarihinde Eflâk ve Boğdan halkına yayınladığı bildiride “Memleketeyn’in yönetiminin geçici olarak komiser atanan General Kont Coronini tarafından yürütüleceğini ve Memleketeyn’deki memurlarının kendisine karşı sorumlu olarak görevlerini yürüteceklerini, herhangi bir sorunla karşılaşıldağı zaman muhatabın Kont Coronini olduğunu” belirtiyordu.64
Bu arada Rus orduları Küçük Eflâk’ı terk etmekle birlikte Eflâk’ı tamamen boşaltmamışlar, Avusturya ordusununun da henüz gelmemiş olması nedeniyle Ruslar tekrar geri dönebilecekleri endişesi doğmuş, İttifak kuvvetlerinin uyarısı ile önlemler alınmıştı.65
Babıali’nin Eflâk ve Boğdan’ın Ruslarca boşaltılmasından hemen sonra bu defa Avusturya tarafından işgal edilmesi ve üstelik yönetim için bir komiser atanmasına rıza göstermesi uygun görülmeyebilir. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Babıali Eflâk ve Boğdan beylerinin özellikle de Eflâk Beyi Stirbey’in Rus işgali sırasında izlediği tutumdan hiç de memnun değildi.66
Savaş bundan sonra yukarıda değindiğimiz üzere Kırım cephesine intikal etmiş ve Rusya’nın deniz gücünün imha edilmesi amacına yönelik olarak Sivastopol Li-
manı etrafında yoğunlaşmıştır. Eylül 1955 tarihinde Sivastopol’un düşmesi ile Kırım cephesindeki savaş, müttefiklerin zaferiyle sonuçlanmıştır. Ne var ki Rusların Kafkas cephesinde son bir hamle ile Kars ve Ardahan’ı işgal etmeleri Kırım cephesindeki zaferi etkisiz bırakmıştır.67 Nitekim savaşın sonunda imzalanan Paris Antlaşması bu nedenle Rusya aleyhine maddaler içermez. Bunun yerine artık Avrupa politikasında giderek ağırlığını hissettirmeye başlayan Fransa’nın eğilimleri yer almıştır.
Bizce Paris Antlaşması’nın en önemli sonuçlarından birisi belki de birincisi Eflâk ve Boğdan’ın bağımsızlığının yolunun açılmış olmasıdır. Kırım Savaşı başladığı zaman hiç gündemde bulunmayan Memleketeyn’in statüsü sorunu, antlaşma metni içinde en kapsamlı yere sahip oldu. Sanıyoruz ki bunda da en büyük etken, bu iki prensliğin şahsında Osmanlı Rumelisi’nin ayrılma yolunun açılması isteği yatmaktadır.
Rusya’nın Memleketeyn hakkındaki fikirleri sadece Çarın İngiliz elçisi ile görüşmeler yaptığı 1853 yılı başlarına ait bir düşünce değildi. Rusya daha önce, 1848 İhtilâlleri sonrasında Macaristan’a müdahale ettiği zaman Memleketeyn hakkında bazı müdahaleci eğilimler göstermeye başlamıştı. Önce din yakınlığına dayanarak himayeci bir tutum izlemiş68 ve böylelikle Babıali’yi de Memleketeyn’de bir dizi reform yapmak zorunda bırakmıştı.69 Bununla da yetinmeyen Rusya Macar isyanı ile ilişkili gördüğü Memleketeyn’i işgal etmişti.70 Batılı devletlerin baskısı karşısında Eflak ve Boğdan’ı boşaltmak zorunda kalan Rusya için, Balkanlar’da oluşturmak istediği nüfuz bölgesi bakımından buranın ne derecede önemli olduğu, Kutsal Yerler Sorunu’nu bahane ederek tekrar işgal etmesi ile ortaya çıkmış oldu.
Gerçekten de daha önce olmadığı biçim ve yoğunlukta olarak gündeme getirilen Memleketeyn’in statüsü Osmanlı Rumelisi için yeni bir dönemin başlangıcını oluşturuyordu. Kırım Savaşı’nın en gayretli müttefiki Fransa, savaş sonunda iyice arttırdığı yüksek prestijini Memleketeyn konusunda da görüşme masasına yansıtmakta gecikmedi. Bu nedenle Fransa görüşmeler sırasında derhal Memleketeyn sorununa el atarak, bu iki prensliğin birleşmesi görüşünü ileri sürdü.71
Esasen Eflâk ve Boğdan’ın birleştirilmesi fikri konferansın başlamasından önce ortaya çıkmıştı. Ali Paşa, İmparator III. Napoleon ile yaptığı görüşme sırasında bu fikri bizzat İmparatorun ortaya attığına tanık oldu. İmparatorun fikrine göre, her iki eyaletin birleştirilmesi halkın genelinin isteği idi. Ayrıca iki eyaletten oluşacak birlik aynı zamanda Rusya’nın önünde Balkanlar’da güçlü bir set oluşturacaktı. Ne var ki Ali Paşa’nın şahsında Babıali aynı fikirde değildi. Birincisi birleşme fikrini ortaya atan Eflâk Beyi Sfirbey ve birkaç boyar idi. Sfirbey’in uzun vadeli talebi miras yoluyla kendi hanedanını kurabileceği bir beylik idi. Bu nedenle herkese başka başka şeyler söylüyor ve istediğini elde etmek yolunda çeşitli layihâlâr düzenleyerek Avrupa’da bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. İkincisi birleşme fikrinin halkın geneli tarafından kabul gördüğü tezi doğru değildi. Halkın büyük çoğunluğu bu ve benzeri fikirlerle ilgilenmeksizin, emniyet ve huzur içinde ziraatle meşgul idi. Son olarak iki eyaletin birleşmesinin Rusya önünde bir set meydana getireceği düşüncesi de sağlam bir mantığa dayanmıyordu. Tam tersine olarak böyle bir birleşme, Rusya’nın müdahalesini kolaylaştıracak ve Balkanlar’daki Rus nüfuzunun artmasına yol açacaktı.72 Ancak anlaşıldığı kadarıyla Fransa’da birleşme yönde bir kamuoyu oluşmuş ve buna dayalı olarak da bir politika belirlenmişti. Uzun vadede Fransa’nın politikasının sonuca ulaştığını daha sonra yaşanan olaylar ortaya koyacaktır.
Fransız görüşmeciler her iki eyaletin birleştirilmesi konusunda kapsamlı bir değerlendirme raporu hazırlayarak diğer devlet temsilcilerine sundular. Bu raporda, her iki prensliğin tek idarede birleşmesinin gerekliliği ve yararı üzerinde duruluyor, savaş sonrası yönetimin bu yönde oluşturulması fikri savunuluyordu.73
Buna karşılık Ali Paşa böyle bir birleşik idare oluşturulmasının Osmanlı Devleti tarafından kabul edilebilir bir konu olmadığını ileri sürerek bu konuda görüşme yapmaya yetkisinin bulunmadığını söyledi. Ancak Fransız ve Rus görüşmecilerin ısrarı karşısında İstanbul’dan bu konuda yeni talimat istemek zorunda kaldı. Bu arada Fransız Dışişleri Bakanı İstanbul’daki Fransız elçisi Thouvenel’e gönderdiği yazı ile Babıali’ye baskı yaparak, söz konusu talimatın Fransız taleplerini karşılayacak biçimde olması için çaba harcanmasını istedi. Bu talep Meclis-i Hass’ta görüşüldükten sonra Osmanlı Devleti çıkarları bakımından kabul edilemez bulunarak reddedilmesi yolunda Ali Paşa’ya talimat gönderildi, ancak bu reddin müttefikleri gücendirmeden, tatlılıkla yapılması da istendi.74 Bundan sonra Fransa birleşme taleplerini geri bırakmak zorunda kaldı. Ancak her iki prensliğin Osmanlı Devleti’ne bağlı olmakla birlikte uzun vadede bağımsızlığını sağlayacak kapsamlı düzenlemeleri anlaşma metnine sokmaktan geri durmadı.
Yapılan düzenlemelere göre buraya daha önce tanınan hak ve ayrıcalıklar aynen yürürlüğe kondu. Ancak her iki eyaletin yönetimi anlaşmaya imza koyan devletlerin ortaklaşa kefaleti altına konuldu. Yönetim Memleketeyn’in her ikisinde oluşturulacak divanlar tarafından sağlanacak şekilde düzenlendi.75 Anlaşma devletlerinin temsilcilerinden oluşturulacak olan karma komisyon bu yönetimin sorunlarıyla ilgilenecekti.76 Ortaklaşa kefalet ve karma komisyon Fransa’nın, isteklerini gecikmeli de olsa yerine getirmeye yarayacak unsurlar oldular.77
Böylelikle Eflâk ve Boğdan Kırım Savaşı’nın başladığı günlerdekine oranla hayli geniş bir yönetim yapısına kavuştu. 1829 Edirne Antlaşması nasıl Yunanistan’ın bağımsızlığına giden yolu açtı ise Paris Antlaşması da Memleketeyn’in birleşmesi ve bağımsızlığına giden yol üzerinde çok önemli bir kilometre taşı oldu.
Ayrıca yine Memleketeyn ile ilgili olan Tuna nehrinin kullanımı anlaşmanın diğer bir düzenleme konusu oldu. Batılı devletler Orta Avrupa’dan Karadeniz’e ulaşan bu önemli su yolunu bir ticaret yolu haline getirmedeki isteklerini Paris Antlaşması ile hayata geçirmiş oldular. Tuna nehrinin kullanımını düzenleyen komisyona Osmanlı Devleti ile birlikte Avusturya ve Kırım Savaşı’yla uzaktan yakından ilgileri bulunmayan Bavyera ve Württemberg hükümetleri temsilci vereceklerdi. Tuna nehrindeki ticaret serbestisi Karadeniz’in olabildiğince silahlardan arınmış ve konsolosluklar ağı ile bir ticaret denizi haline getirilmesiyle birleşince ortaya yeni bir ticaret bölgesi çıkacaktı. Sanıyoruz ki Batılı endüstri ülkeleri için Paris Antlaşmasının anlamlarından birisi de bu idi.
Antlaşma hükümlerince, Eflâk ve Boğdan’ı geçici olarak işgal etmiş olan Avusturya askeri (birkaç yaralı dışında) buraları boşalttı.78 Antlaşma gereğince Osmanlı askerleri de Memleketeyn’i boşaltarak Rusçuk’a çekildiler.79 Avusturya askerinin çekilmesinden sonra buraya bir miktar Osmanlı askeri konuşlandırıldı.80
İncelememizin sonucunda şunları söyleyebiliriz.
- Ruslar Kırım’ı ilhak ettikten sonra diğer bir deyişle ayakları denize erdikten sonra sıcak denizleri (önce Karadeniz’i sonra Akdeniz’i) kullanmayı artık politikalarının temel argümanı haline getirmişlerdir. Bu nedenle XIX. yüzyıl başlarından itibaren Rusya’yı sürekli olarak Osmanlı Devleti üzerinde nüfuz kurmaya çalışır bir pozisyonda görmekteyiz. XIX. yüzyıl Osmanlı tarihi Rus nüfuzu çabaları ve bunun türevleri tarihidir dersek pek de yanılmış olmayız.
- Ruslar bu politikalarında hem Boğazları hem de Balkanlar’ı kullanmayı tercih etmiştir. Bu yüzden bir yandan Boğazların kendilerine açık olması yönündeki çabalar, diğer yandan kültürel ve din yakınlığı nedeniyle Balkan milletlerini himaye etme eğilimi Rusya politikasının en göze çarpan unsurları olmaktadır.
- Rusya’nın bu politikalarının muhatabı sadece Osmanlı Devleti değildir. Deniz çıkarları nedeniyle Fransa ve İngiltere de Rusya’nın işgalleri karşısında tavır almışlardır.81 Bu nedenle Rusya’nın XIX. yüzyılda Eflak ve Boğdan işgalleri bir tedirginlik yaratmış ve genellikle uluslararası bir sorun halini almıştır.
- Bu uluslararası müdahaleler nedeniyle Eflak ve Boğdan’ın, hem 1859’da tek yönetim altında birleşmesi hem de özerk bir yönetim halini alması diplomatik yollardan gerçekleşmiştir.
1 Donald Edgar Pıtcher, Osmanlı İmparatorluğunun Tarihsel Coğrafyası (Çev: Bahar Tırnakçı) 2. bs. İstanbul, 2001. s. 110 vd.
2 BOA, Romanya Ahkam Defteri, 80/4, sayfa 380, Hüküm 1136.
3 Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, (Sad: Dündar Günday) c. 4. İstanbul, 1994. s. 2011. vd.
4 Çünkü Eflak Voyvodası Konstantin İpsilanti Rus yanlısı eğilimi nedeniyle Rusya elçisinin ısrarı ve Prusya Kralının iltiması ile göreve atanmıştı. BOA, Hatt-ı Hümayun, 5130.
5 Buna göre voyvodaların görev süreleri yedi yıl olacak ve Rusya’nın rızası olmadan görevden alımayacaklardı. Babıali böyle bir uygulamayı içine sindiremese de Fransa’nın baskısı nedeniyle kabul etmek zorunda kalmıştı. BOA, Hatt-ı Hümayun, 5135.
6 Cevdet Paşa “voyvodaların nedeni belli olmayan bir tutum ve düşünce ile görevlerinden ayrılmayı istedikleri” görüşündedir. Aynı yer.
7 Babıali, “Rusların Eflak ve Boğdan voyvodalarının değiştirilmesini istemelerinin buralara kolayca müdahale etme niyetinden kaynaklandığı, Rusların islam namını ortadan kaldırma kastında olduğuna…” inanıyordu. BOA, Hatt-ı Hümayun, 6090.
8 Cevdet Paşa, s. 2029.
9 Nicolae Iorga, Osmanlı Tarihi, c. V (Çev: Bekir Sıtkı Baykal) Ankara, 1948. s. 188.
10 BOA, Hatt-ı Hümayun, 5908, 5938, 5964, 6092.
11 BOA, Hatt-ı Hümayun, 6095.
12 BOA, Hatt-ı Hümayun, 6405.
13 BOA, Hatt-ı Hümayun, 6405, 14920. A.
14 BOA, Hatt-ı Hümayun, 6325.
15 Ruslar mütareke antlaşmasında Eflak ve Boğdan’ın boşaltılması hükmü olmasına rağmen sonrasında bu bölgenin kimde kalacağının belli olmadığı gerekçesiyle Eflak ve Boğdan’ı boşaltma konusunda uzun zaman ayak sürüdü. BOA, Hatt-ı Hümayun, 13793, 14501.
16 Anlaşma metni için bkz: Nihat Erim, Milletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, İstanbul, 1953. s. 245 vd.
17 Şerafeddin Turan, “1829 Edirne Antlaşması” DTCFD, c. IX sayı1-2, Ankara, Mart-Haziran 1951, s. 111.
18 Tudor Vladimirescu isyanı hakkındaki bazı belgeler için bkz: Valeriu VELIMAN, Relatiile Romano-Otomane (1711-1821) Documente Turceşti, Bucureşti, 1984. s. 745 Belge 256, s. 748 Belge 257.
19 Iorga, s. 250.
20 Iorga, s. 283. BOA, Hatt-ı Hümayun, 14300; Daha önceki tarihlerde yerli boyarlar Silistre Valisini ziyaret ederek “Fenerli beylerin devlete ihanet içinde bulunduklarından, Rum beylerin despot yönetimlerinden.” şikayette bulunmuşlar ve “bu nedenle de yerlerine yerli beylerden voyvoda seçilmesi gerektiğini” dile getirmişlerdi. BOA, Romanya Ahkam Defteri, 80/4 sayfa 406. Hüküm 1181.
21 Anlaşma metni için bkz: Ahmed Lütfî Efendi, Tarih-i Lütfî, c. I. İstanbul, 1290. s. 210.
22 Rusya savaş için bahane arıyor, “Osmanlı Devleti’nin Yunan bağımsızlığını öngören Londra Antlaşması’nı kabul etmedikçe ve Yunan isyanı süresince yol açtığı masrafları ödemediği sürece Rusya’nın savaş niyetinden vazgeçmeyeceği” görüşünü ileri sürüyordu. Turan, s. 115.
23 İş bu noktaya gelince Babıali de Londra Antlaşmasını kabul ettiğini elçiliklere bildirdi. Turan, s. 119.
24 Anlaşma metni için bkz: Erim, s. 275 vd.
25 Bükreş Üniversitesi öğretim üyelerinden olan Prof. Dr. Dan Berindei “L’Empire Ottoman et la Revolution de Valachie en 1848” başlıklı tebliğini 4-8 Ekim 1999 tarihinde Ankara’da toplanan XIII. Türk Tarih Kongresi’ne sunmuştur.
26 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2100 Hariciye Leffi: 4.
27 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2563.
28 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2229. Hariciye Leffi: 4.
29 Rusya, kendi işgal kuvvetlerinin Eflak ve Boğdan’daki masraflarını sözü edilen önceki işgal sırasında Memleketeyn ahalisinden talep etmişti. Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2390. Elimizdeki bir diğer belgede Rusya’nın bu masraflarını daha sonra tahsil ettiğine dair kayıtlar vardır. “…Memleketeyn ahalisi tarafından Rusya ordusuna verilen zahireye karşılık kendilerine para yerine senet ve kuru kağıtlar verilmekle yetinilmiş; imaret sandıklarında bulunan altı milyon kuruş kadar paraya el konulmuş, Rusya komiseri 50.000 Macar altını (ki bunun 30. 000 altını Rus ordusunun 1850 yılında Memleketeyn’i işgal ettiği sırada yaptığı masrafların tazminatının ilk taksidi sayılmıştı) Rusya Konsolosu Mösyö Halpinski’ye teslim etmiş ve ayrıca Prens Gorçakof da 30.000 Macar altınının borç olarak toplanmasını.” istemişti. Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 17-1.
30 Iorga, s. 417 vd.
31 Mençikof’un ilişkileri keserek gitmesiyle Rusya’nın sınırdaki hazırlıklarına karşı gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin Ömer Paşa’ya talimat için bkz: ATASE, Dosya: 2 Klasör: 8 Fihrist: 2.
32 Bkz: ATASE, Dosya: 7 Klasör: 52 Fihrist: 31. Ömer Paşa ayrıca herhangi bir ihtilaf ortaya çıkmaması ve harekat için kolaylık sağlaması bakımından gerekli olan haritaları çoğalttırarak ordudaki komutanlara dağıttırmıştı. Bkz: BOA, İrade, Dahiliye, Belge No: 17312.
33 Bkz: ATASE, Dosya: 7 Klasör: 52 Fihrist: 26 ve 30-1. Ayrıca, BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17406.
34 Cemal Tukin, Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Boğazlar Meselesi, İstanbul, 1947. s. 243.
35 Bilal Şimşir” Kırım Savaşı Arifesinde Mustafa Reşid Paşa’nın Yazışmaları (91 belge ile birlikte)” Mustafa Reşid Paşa ve Dönemi Semineri (Ankara, 13-14 Mart 1985) Bildiriler Ankara, 1987. Şimşir, s. 86, Belge No: 31.
36 Silistre Valisi Said Paşa’nın Seraskerliğe ve Hariciye Nezareti’ne ihbarı için bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17189. Ayrıca bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17310.
37 Babıali Rumeli’de ve doğudaki sınır boylarında güvenlik önlemlerini arttırmıştı. Sınırlardaki komutanlara Rusların sınırı bir adım geçmeleri halinde karşılık vermeleri bildirilmişti. bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17189. Diğer yandan denizden gelebilecek saldırılara karşı da sahillerin savunması güçlendirilmişti. bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17361.
38 Tukin, s. 243; BOA. AFTSAE, Dosya No: 1 Gömlek No: 51.
39 Bildirinin aslı ve çevirisi için bkz: BOA. A. AMD. Sıra No: 1805 Dosya No: 51 Gömlek No: 1. Bu bildiri bir yandan Rusya’nın yayılmacı emellerine bir gerekçe niteliği taşıyor diğer yandan da saldırganlığını gizleyerek barışçı politika izleyen Babıali’yi suçlu ilan etme telaşını taşıyordu. Bu bildiri Meclis-i Mahsus’ta görüşüldükten sonra Padişah’a sunuldu. bkz: BOA, A. AMD, Sıra No: 1397 Dosya No: 46 Gömlek No: 95.
40 Tukin, s. 244; Şimşir, s. 86, Belge No: 32-32/2.
41 Tukin, s. 244; Şimşir, s. 87.
42 2 Şimşir, s. 87, Belge No: 43-44.
43 Toplantı tutanağı için bkz: Ali Fuat Türkgeldi, Mesail-i Mühimme-i Siyasiyye, (haz: Bekir Sıtkı Baykal) 2. bs. Ankara, 1987. s. 315 vd, Zeyl: 19 No: XIX; Lütfi Efendi toplantı tarihini 26/27 Eylül olarak veriyor. bkz: Tarih-i Lütfi, IX/88; Toplantıda alınan savaş ilanı kararı için bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17904.
44 Reşid Paşa tarafından kaleme alınan savaş ilanı kararı için bkz: Ali Fuat Türkgeldi, s. 321, Zeyl: 20 No: XX.
45 Bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17904.; Lütfi, IX/81.
46 Fermanın ilanı ile ilgili yerlere bildirilmesi ve İstanbul halkına duyurulması hakkında bkz: BOA, A. AMD. Sıra No: 1677 Dosya No: 49 Gömlek No: 74; Beyannamenin tam metni için bkz: Takvim-i Vekayi, Def’a 494, 23 Muharrem 1270.
47 Iorga, s. 467’de bu beyannameyi Batılı kançılaryalarda görülen üslupla kaleme alınması nedeniyle Osmanlı diplomasisinin olgun bir örneği olarak selamlar.
48 6 Ekim 1853 (3 Muharrem 1270) tarihli bu bildiri için bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 9.
49 bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 4 Fihrist: 61. Ültimatomun tarihi bazı eserlerde 14 Ekim olarak kaydedilmiş ise de belgenin Ömer Paşa’dan alınarak Miralay Tevfik Beyle gönderildiğine ilişkin kayıtta 7 Ekim 1853 (4 Muharrem 1270) tarihi vardır. bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 10-2.
50 Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 17-1.
51 Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 29.
52 Lütfi, IX/89.
53 Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 75 Fihrist: 33.
54 Bkz: BOA, A. AMD. Sıra No: 1805 Dosya No: 51 Gömlek No: 1. Adı geçen Pervaz-ı Bahrî vapurunun adı Sinop baskınında batırılan gemiler arasında da geçiyor. Rusların Kalafat’ta uğradığı yenilgiden sonra adı geçen vapuru iade ettikleri anlaşılıyor. bkz: BOA. İrade Dahiliye, Belge No: 18015.
55 Bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17830, 17840, 17902.
56 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5554/1.
57 Rus ordusunun harekâtı için bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 17364.
58 Türk ordusunun Rumeli cephesi harekatı haritası için bkz: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Çağrı Bey, Sultan Alpaslan, Cezzar Ahmet Paşa, Serdar-ı Ekrem Ömer Lütfü Paşa, s. 104.
59 bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5554/3.
60 Erim, s. 321 vd; Anlaşmanın İngilizce ve Fransızca metinleri için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5466.
61 Anlaşmanın metni ve için bkz: TV Def’a 507 Selh Şevval 1270. ayrıca bkz: BOA, İrade Hariciye, 5445.
62 Bkz: BOA, İrade Dahiliye, Belge No: 19100 Dahiliye leffi. 13 Haziran 1854 (h. 17 Ramazan 1270) tarihli Meclis-i Meşveret kararı.
63 Bkz: ATASE, Dosya No: 1 Klasör No: 40 Fihrist: 33.
64 Baron De Hess’in bildirisinin Romence ve Fransızca asılları için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5540.
65 bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5539; BOA, İrade Meclis-i Mahsus, Belge No: 56.
66 Stirbey’i iyice gözden çıkaran Babıali onun Surre-i Hümâyun için hediye olarak gönderdiği parayı da reddetmişti. bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 5417.
67 Kırım Savaşı’ndaki çarpışmalar ve diplomatik faaliyetler için bkz: Cezmi Karasu, Kırım Savaşı Sırasında Osmanlı Diplomasisi, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora tezi.) Ankara, l998.
68 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2428, 2433.
69 Sultanın 19 Nisan 1849 (h. 25 Cemaziyyülevvel 1265) tarihli fermanı için bkz: BOA, Name-i Hümâyun Defteri, No: 12. s. 65.
70 İşgalin haber alınması ve buna ilişkin olarak yapılan Meclis-i Mahsus görüşmesi için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 2309.
71 Ali Paşa görüşmelerdedaha baştan Eflâk ve Boğdan’ı Osmanlı toprağı gibi değil de ayrı ülkeler imiş gibi zikreden Fransa’nın tavrına karşı çıktı. bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6652/2.
72 Bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6592/5 eki. (Ali Paşa ve Mehmed Cemil Bey’in8 Mart 1856 (h. Gurre Receb 1272) tarihli mektupları.
73 Rapor metni için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6592/2, Hariciye leffi 1.
74 Bakanın yazısının sureti ve Meclis-i Hass’da kararlaştırılan talimat için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6592/2.
75 Babıali sözü edilen divanların eyaletlerde olmakla birlikte hiç olmazsa komisyonun İstanbul’da faaliyet göstermesini ve komisyona üye olarak da Eflâk ve Boğdan işlerini iyi bilen kişilerin seçilmesini arzu etmişti. Ayrıca divanların ve komisyonun faaliyetinin sadece Memleketeyn’in dahili işlerini görüşerek Babıali’nin onayına sunmakla sınırlı kalması görüşünü ileri sürüyordu. Burada Babıali’nin kendi toprağı olan yerler hakkında inisiyatifi elden kaçırmamak düşüncesinde olduğu anlaşılıyor. bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6592/5 eki. 21 Mart 1856 (h. 14 Receb 1272) tarihli Meclis-i Mahsus kararı. Ali Paşa’nın bu yoldaki talimatı için bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6652/6.
76 bkz: BOA, İrade Hariciye, Belge No: 6538/2.
77 Bu komisyona Osmanlı Devleti temsilcisi olarak Sadaret Müsteşarı Safvet Efendi atandı. bkz: BOA, İrade, Meclis-i Mahsus, Belge No: 263.
78 Bkz: TV, Def’a 552, 5 Ramazan 1272.
79 Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 42 Fihrist: 11.
80 Bkz: ATASE, Dosya: 11 Klasör: 42 Fihrist: 2-4.
81 Batılıların ilk tedirginlikleri için bkz: Ali İhsan Bağış, “Rusların Karadeniz’de Yayılmaları Karşısında İngiltere’nin Ticaret Endişeleri” I. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara, 1980. s. 211-214.
Dostları ilə paylaş: |