Bu arada Osmanlı Devleti beş büyük Avrupa devletinin barış hakkındaki sorusuna, İtalyanların Trablus ve Bingazi’yi ilhaktan vazgeçmeleri ve buradan askerlerini çekmeleri koşuluyla barış yapılabilir cevabını vermişti. Bu cevap İtalya’yı çok kızdırmıştı.145 4 Mayıs 1912’de, Rodos işgal edilmiş, Mayıs ayının sonunda 12 adanın tamamı İtalyanların eline geçmişti. İtalyanlar burada herhangi bir direnişle karşılaşmadılar. Çünkü Osmanlı Devleti’nin Rodos’taki 1200 kişiden ibaret Türk garnizonu dışında herhangi bir askeri kuvveti yoktu.
İtalyanlar, Rodos ve 12 adayı ele geçirerek, Türklerin Trablus ve Bingazi’den çekilmeleri için pazarlık konusu yapmayı tasarlıyorlardı. Yani siz Trablus ve Bingazi’yi bize terk edin, biz de Rodos ve 12 adadan çekilelim diyorlardı. Rodos ve 12 adanın işgali İtalyanlara gerçekten pazarlık imkanı vermişti. İtalya, Avrupa devletlerine adaları geçici olarak işgal ettiğini ilan etmişti. Fakat adaları tahliye etmeye pek niyetli görünmüyordu. İtalya’nın gerçek niyeti ise savaştan sonra bu adalara yerleşmekti.146 İtalyanlar Trablusgarp, Bingazi, Derne, Tobruk ve Homs’ta mücahitlere bildiriler atarak, İtalyanların Rodos ve 12 adada Türkleri yendiklerini ve kendilerinin de boşuna direnmemelerini ihtar ediyorlardı. Fakat bu bildiriler, mücahitler üzerinde hiç etkili olmadı. Buradaki direniş sürdü.147 18 Temmuz 1912 gecesi, İtalyanlar Çanakkale’de ikinci bir teşebbüste bulundular. Fakat bunda da muvaffak olamadılar.148
Sulh
İtalyanlar, Trablusgarp’taki durumları kötüleştikçe, harbi Osmanlı Devleti’nin diğer yerlerine yaymaya çalışıyorlardı. Bu da Avrupa devletlerinin çeşitli şekillerde tepkilerine sebep oluyordu. İtalya, Kasım ayından itibaren Avrupa devletlerinden barışı sağlamak için araya girmelerini istedi. Fransa ve İngiltere’ye başvurdu. Bu iş de İtalya lehine en çok çalışan devlet Rusya idi. Rusya, Osmanlı Devleti’nin, İtalya’nın Osmanlı limanlarına saldırısı halinde boğazları kapatacağını ilan etmesine çok kız-
mıştı. Bunun üzerine, İtalyan istekleri doğrultusunda çalışmaya başladı. İngiltere ise yalnız bir devletin değil, hep birlikte araya girilerek Osmanlı Devleti’ni barışa mecbur etmenin en doğru yol olduğunu söylüyordu.149 Devletlerin, Osmanlı Devleti’ne teklif ettiği şey, biraz para mukabilinde Trablusgarp’ın İtalyanlara teslim edilmesi idi. Osmanlı Devleti bu şartlarda barışı kabul etmiyordu.150 Osmanlı Devleti’nin barış için ileri sürdüğü şartlar şunlardı:
1- Trablusgarp’ta padişahın hükümranlık haklarının fiili olarak bırakılması,
2- İtalyanların, Trablusgarp ve Bingazi’yi ilhaktan vazgeçmesi,
3- Trablusgarp’taki askerlerini çekmesi151
Bu cevabın verilmesinde Trablusgarp’tan gelen son İtalyan askeri başarısızlık haberlerinin etkili olduğu düşünülebilir. İtalya, Osmanlı Devleti’nin bu cevabının hemen ardından adalara saldırdı. İtalya şimdi çok güç bir duruma düşmüştü. Trablusgarp ve Bingazi’yi kesin olarak zapt edemiyor, iç kısımlara ilerleyemiyor fakat Trablusgarp’ı da büsbütün terk edip gidemiyordu. Avrupa devletlerine başvurarak, meseleyi diplomatik yoldan halletmekten başka çaresi yoktu. Mayıs ayı boyunca Avrupa basını barış konusunda bir konferans toplanması haberleriyle çalkalandı. Ancak Osmanlı Devleti’nin gayri resmi olarak böyle bir konferansa hayır dediği anlaşılınca bu işten vazgeçildi.152
Bu arada Osmanlı devlet adamları arasında da, barış konusunda farklı görüşler vardı. Osmanlı devlet adamları barış istemekte fakat bunu kağıt üzerine döküp, sorumluluğu almaktan kaçınmakta idiler. Bunun halkın üzerinde kendileri hakkında yapacağı kötü tesirden korkuyorlardı. Bütün barış görüşmeleri, Balkan Savaşı tehlikesinin kesin olarak ortaya çıktığı zamana kadar bir netice vermeyecekti. Osmanlı Devleti, Trablusgarp’taki bir avuç askeriyle gösterdiği başarısına ve azmine mütenasip bir siyasi başarı gösteremeyecekti. Çünkü Osmanlı devlet adamaları arasındaki iç çekişmeler had safhadaydı. Osmanlı Devleti, donanması olmadığından, İtalyanları kesin bir yenilgiye uğratamıyordu. Bu durumda savaş, bir yıla yakın bir zamandır uzayıp gidiyordu. Bu savaş, zaten zayıf olan Osmanlı maliyesine büyük bir yük getiriyordu. Yakında çıkması muhtemel olan Balkan Savaşı da, Osmanlı devlet adamlarında, İtalya ile sulh müzakerelerine başlamak hususunda bir temayül meydana getirmişti. Avrupa devletlerinin aracılığı ile 12 Temmuz 1912’de, savaşa son vermek için Lozan’da resmi olmayan görüşmeler başladı.153 Görüşmeler başladığında henüz Sait Paşa kabinesi iktidarda idi ve Osmanlı Devleti’ni şuray-ı devlet reisi Sait Halim Paşa temsil ediyordu. İtalyan temsilcileri G. Volpi ve Guido Fusinato idi.
17 Temmuz’da Sadrazam Sait Paşa olaylı bir şekilde çekilmiş ve 21 Temmuz 1912’de sadrazamlığa Ayan Reisi Gazi Ahmet Muhtar Paşa getirilmişti. Kabinesi genellikle, İttihat ve Terakki’ye karşı olan kişiler tarafından kurulmuştu.154 Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Osmanlı Devleti’nin mecbur kalmadıkça bir savaşa girmesine taraftar değildi. Bundan dolayı başından beri Trablusgarp Savaşı’na karşı çıkmıştı. Ahmet Muhtar Paşa kabinesi sonuca varmak için ilk iş olarak, o tarihlerde İttihat ve Terakki hükümeti adına Lozan’da gizli ve gayriresmi görüşmelerde bulunan Sait Halim Paşa’yı geri çağırdı. Trablusgarp savaşı meselesiyle ilgili yapılan bir toplantıda bütün Akdeniz’in İtalyanlar tarafından tutulmuş olması sebebiyle Trablusgarp’a muntazam bir şekilde asker ve savaş malzemesi göndermenin mümkün olmadığı, buradaki az sayıda Osmanlı subayı ve kalabalık Arap topluluğunun beslenmeleri ve harbin devamı için lüzumlu erzak ve savaş malzemesinin Tunus ve Mısır yoluyla, bazı yabancı vasıtalarla gönderilmesine çalışıldığı ve bu işler için ayda 180-200 bin lira para harcanmakta olduğu anlaşılmıştı. Maliye nazırı, mali durumun çok zayıf olduğunu ifade ediyor, bu durum karşısında sulh müzakerelerinin çabuklaştırılmasına ve savaşa son verilmesinin lüzumlu olduğu sonucuna varılıyordu.155
Balkan Savaşı’nda Şark Ordusu Trakya Kumandanı olan Abdullah Paşa “Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın bazı vekiller ile yaptığı toplantıya kendisini de çağırdığını, Balkan Savaşı’nın çıkması durumunda Trablusgarp Savaşı’na devam etmenin imkan dahilinde olup olmadığını sorduğunu, kendisinin Balkan hükümetlerinden yalnız Bulgaristan ile bile yapılacak harbi başa çıkaracak bir orduya sahip olmadıklarını ve ordunun perişan halini izah etmişti.”156
Lozan’dan çağırılan Sait Halim Paşa’nın yerine, Sofya elçisi Nabi ve Çetine elçisi Rumbeyoğlu Fahrettin Beyler, İtalyan temsilcileri ile 13 Ağustos’ta İsviçre’de Caux’da buluştular. Gayriresmi görüşmelere, daha ciddi olarak başlandı. İtalyanlar, her geçen gün taleplerine yenilerini ekliyorlardı. Türkiye’nin Rodos ve 12 adanın iadesi isteğine, Türklerin Trablusgarp’taki asker ve subaylarını geri çekmesi ve burada kurdukları Arap mücahit ordusunu dağıtmasını şart koşuyorlardı. Ayrıca Asir’de ayaklanmış olan Seyit İdris’in durumunun korunması, Osmanlı ülkesinden tard edilmiş olan İtalyanlara tazminat verilmesi vs.
Türk ve İtalyan delegeler, 3 Eylül 1912’de Caux’dan Ouchy’ye geçtiler. Müzakerelerine burada devam ettiler. İtalya, barışın bir an önce yapılmasını istiyordu. Almanya’da bir an önce barış imzalanması için Türkiye’ye telkinde bulunuyordu. Barış, Osmanlı menfaatine de uygundu, çünkü Balkan Savaşı kapıya dayanmıştı.
Eylül ayının ikinci yarısından itibaren, bütün Avrupa basını Türk-İtalyan sulhu ile meşguldü. Bazı Alman gazeteleri, henüz sulh yapılmadan, sulh imzalanmış gibi Osmanlı Devleti ve İtalya’yı tebrik ediyorlardı. Türkiye’yi bu akıllı hareketinden dolayı kutluyorlardı.157 Müzakerelerin uzaması ve 8 Ekim’de Karadağ’ın Osmanlı hükümetiyle diplomatik münasebetlerini kesmesi üzerine, İtalyanlar Ouchy’deki Türk murahhaslarına bir ültimatom vererek, teklif edilen şartlar dahilinde antlaşmayı imzalamasını istediler. Osmanlı Devleti, antlaşma imzalamazsa, İtalya’nın başka yerlere saldıracağı şayiaları yayıldı. Bu durumda bilhassa Balkanlar’daki vaziyetin ciddileşmesi üzerine Osmanlı hükümeti, İtalyan tekliflerini kabul etmek zorunda kaldı. 15-18 Ekim’de iki taraf delegeleri Ouchy’de bir gizli antlaşma ile onun eklerini teşkil eden barış antlaşmasını ve üç protokolü imzaladılar.158 18 Ekim’de yayımlanacak olan antlaşma açık olan antlaşma idi. 11 maddeden ibaretti. Gizli antlaşma 15 Ekim’de imzalandı. Bu antlaşma, Trablusgarp’a tayin edilecek kadı vs. hakkında olup, 9 maddeden ibaretti. Padişahın temsilcisi ile naibler, tayin edilmeden önce İtalya’nın onaylaması gerekiyordu. Padişah, Trablus ve Bingazi’ye muhtariyet verdiğini açıklayan bir fermanı üç gün içinde yayınlayacaktı. İtalya kralı ise, fermanın yayımlanmasını müteakip Trablusgarp’ta genel af ilan edecek, din işlerinde özgürlük tanıyacaktı. Naiblerin aylıkları mahalli vergilerle ödenecekti.159
Sonuç
Nihayet 1 yıl 16 gün süren Trablusgarp Savaşı, Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp vilayeti ile Bingazi müstakil sancağını İtalya’ya terk etmesi ile sonuçlandı. Savaştan sonra yapılan Ouchy Antlaşması ile, Trablusgarp ve Bingazi tam bir İtalyan sömürgesi haline geldi. Osmanlı Devleti, Trablusgarp ve Bingazi’deki askerlerini çekecek, buna karşılık İtalya’da Rodos ve 12 adayı tahliye edecekti. Fakat İtalya, Osmanlı askerlerinin Trablusgarp ve Bingazi’den tam olarak çekilmediklerini iddia ederek, Rodos ve 12 adayı iade etmedi. Bu arada Balkan savaşı çıktı. Bu durumda Rodos ve 12 adanın Yunan işgaline uğramaması için savaş bitene kadar İtalyanların elinde kalmasına karar verildi. Fakat İtalya bunu fırsat bilerek, savaş bittikten sonra da buraları iade etmedi. Yani Osmanlı Devleti, Ouchy Antlaşması ile sadece Trablusgarp ve Bingazi’yi değil, Rodos ve 12 adayı da fiilen kaybetmiş olacaktı.
Ouchy Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne naiblik, din vs. konularında bazı haklar tanınmış gibi görünüyordu Ancak bu haklar bir müddet sonra tamamen ortadan kalktı ve Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Bingazi ile tüm ilişkisi kesildi.
Trablusgarp Savaşı sırasında Balkan ittifakları hızlandı ve uygulama alanına kondu. Çünkü Osmanlı Devleti’nin bu savaş sırasında zayıflığı ve acizliği ortaya çıkmıştı. Bu Balkan devletlerine cesaret verdi. Osmanlı donanmasının zayıflığı gözler önüne serildi. Osmanlı donanmasının bütün savaş boyunca, Çanakkale’de hapsedilmiş olması, Balkan devletlerine cesaret verdi. Ayrıca, İtalya savaş boyunca bütün Balkan devletlerini, Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa kışkırtmıştı. Böylece Trablusgarp Savaşı bir felaketle sonuçlanırken, daha büyük bir felaketi getiriyordu.
Ouchy Antlaşma’sının yapılması, Trablusgarp’ta bir yıldır canla başla savaşan, büyük güçlük ve yokluklara katlanan, yokluktan varlıklar yaratan ve büyük başarılar elde eden genç vatansever Türk subayları için tam bir manevi yıkım olmuştu. Ancak Balkanlar’dan gelen kötü haberler üzerine orada daha fazla ihtiyaç olduğunu görerek, buradan istemeyerek ayrılmak zorunda kalmışlardı.
DİPNOTLAR
1 Celal Tevfik Karasapan, Libya, Trablusgarp Bingazi ve Fizan, Ankara 1960, s. 108.
2 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, c-3 kıs2.
3 Tertip-i Evvel Düstur, İstanbul 1289, c-1, s. 6.
4 Fahir Armaoğlu, 20. yy Siyasi Tarihi, c-1. 2, s. 80.
5 a.g.e., s. 83.
6 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, Ankara 1975, s. 109.
7 1911 yılında yalnız NewYork’da 600.000 İtalyalı Muhacir vardır. Bütün Amerika’da ise bunların adedi 7 milyonu geçmektedir, Jamanac gazetesi yazarının İtalyan Elçisi ile yaptığı mülakattan.
8 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1983, c-8, s. 82.
9 Le Tems Gazetesi, 23 Eylül 1911, Tanin, 24 Eylül 1911.
10 Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 198.
11 A.g.e., s. 199.
12 E. Ziya Karal, a.g.e., s. 101.
13 Türk-İtalyan Harp Tarihi, çev: Deniz Kurmay Binbaşı Afif Tuğrul, 1944, c-1 s. 10.
14 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Ankara 1983, c-2 kıs: 1, s. 70, Halil Menteşe’nin Anıları, İstanbul 1980, s. 136.
15 Sait Paşa, Sait Paşa’nın Hatıratı, İstanbul 1328, c-2, kısm-ı sani, s. 446-447.
16 David Wade Dewood, European Diplomacy in the Near Eastern Question 1906-1909, The University of Ilions 1940, s. 96.
17 Herbert Auberey, Ben Kendim, A Record of Eastern Travel, London, 1925, s. 272.
18 Fahir Armaoğlu, 19. yy. Siyasi Tarihi, s. 628-629.
19 Sina Akşin, 31 Mart olayı, Ankara 1970, s. 223-292.
20 Armaoğlu a.g.e., s. 608.
21 İkinci Tertip Düstur, c-1, s. 166-167.
22 Cemalettin Efendi, Siyasi Hatıralarım, İstanbul 1978, s. 49.
23 B. O. A., D. H, S. Y. S, Dosya no: 69-1, sıra no: 1-6/B.O.A., D. H, S. Y. S, Dosya no: 68, sıra no: 11.
24 Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., c-2, kıs: 1, s. 35.
25 Başmabeyinci Lütfü Bey, Osmanlı Sarayının Son Günleri, İstanbul, s. 216.
26 A. Savelli, İtalya Tarihi, İstanbul 1940, çev: Galip Kemali Söylemezoğlu, c-2, s. 400.
27 Debats Gazetesi, 22 Eylül 1911, /Tanin, 27 Eylül 1911.
28 İtalyan Füturist Yazınında Türk Kavramı, Yazko çev: Ümit Gürol, Eylül-Ekim 1983 sayı: 14, s49-50.
29 A.g.e., s. 51.
30 İtalyan Amelesi, Tanin, 27 Eylül 1911.
31 “Umumi Grev Teşebbüsleri” Le Tems, Tanin, 2 Ekim 1911.
32 “Milanoda”, Tanin, 2 Ekim 1911.
33 İtalyan Füturist Yazınında Türk Kavramı, a.g.e., sayı: 14, s. 51.
34 A.g.e., s. 51.
35 Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., s. 61.
36 Bayur, a.g.e., s. 61.
37 Cemal Kutay, Trablusgarp’ya Bir Avuç Kahraman, s. 41.
38 Le Figaro Gazetesi, 22 Eylül 1911, /Tanin, 25 Eylül 1911.
39 Halil Menteşe’nin Anıları, s. 138-139.
40 Tanin, 25 Eylül 1911.
41 Celal Bayar, Ben de Yazdım, İstanbul 1966, c-1, s. 486.
42 Campagna di Libia, Roma 1938, çev: Afif Tuğrul, c-1, s. 63.
43 Bayur, a.g.e., s. 76.
44 İtalyan Füturist Yazınında, a.g.e., s. 50.
45 Commendatore, bir şovalye nişanı derecesi.
46 Ernesto Pacelli Banco di Roma’nın başkanıdır.
47 Gaetano Salvemini, Come Siamo Andati in Libia, Milano 1973, Opere 3, C.1, s. 193.
48 Trablusgarp Mebusu Sadık “Trablusgarp hakkında Bir Mütalaa”, Tanin 12 Eylül 1911.
49 Babanzade İsmail Hakkı “Fas ve Trablusgarp”, Tanin 25 Eylül 1911.
50 Tanin, 27 Eylül 1911.
51 Bayur, a.g.e., s. 91.
52 Tanin, 27 Eylül 1911.
53 “İtalyan Sefaretinin 28 Eylül 1911 tarihli notası” Tanin 30 Eylül 1911.
54 “Fevkalede Meclis-i Vükela”, Tanin 29 Eylül 1911.
55 “Bab-ı Ali’nin 29 Eylül 1911 tarihli cevabi notası”, Tanin 30 Eylül 1911.
56 “Vükela Mabeyninde” Tanin, 30 Eylül 1911.
57 İlan-ı harp notası, Tanin, 30 Eylül 1911.
58 Campagna di Libia, a.g.e., s. 9.
59 Tanin, 29 Eylül 1911.
60 Bayur, a.g.e., s. 197.
61 Bayur, a.g.e., s. 218-227.
62 Den gazetesi, 30 Eylül 1911, /Tanin 1 Ekim 1911.
63 Tanin, 1 Ekim 1911, Yunan gazetelerinden tercümeler.
64 Bayur, a.g.e., s. 222.
65 M.M.Z.C., 23 Ekim 1911, 1. devre, 4. içtima yılı, 1. celse, 5. içtima, s. 41.
66 Şeyhülislam Cemalettin Efendi, Siyasi Hatıralarım 1909-1913, İstanbul 1978, s. 66-67.
67 M.M.Z.C., a.g.e., içtima, s. 42.
68 A.g.e., s. 43.
69 Trablusgarp’ta Tribuna gazetesi, Tanin, 10 Temmuz 1911, /Trablusgarp’ta Tribuna gazetesi, Tanin, 29 Temmuz 1911.
70 Trablusgarp-İtalya, Tanin, 15 Eylül 1911-. M.M.Z.C., a.g.e., s. 42.
71 Mahmut Kemal İnal, Osmanlı Devletinde Son Sadrazamlar, İstanbul 1965, c-4, s. 1778.
72 A.g.e., 1778.
73 Campagna Di Libia, Ministero Della Guerra, Komando Del Corpo di Stato Maggiore-. Uffıorıo Storico, Roma 1938, c-1, s. 64.
74 Ahval-i Hazırada, Tanin, 30 Eylül 1911, /Almanya ve İngiltere’nin cevabı, Tanin, 1 Ekim 1911, /Almanya’nın cevabı, Tanin, 3 Ekim 1911.
75 M.M.Z.C., 14 Ekim 1911, 1. devre, 4. içtima yılı, 1. içtima, s. 2-3.
76 M.M.Z.C., 18 Ekim 1911, 1. devre, 4. içtima yılı, 3. içtima, s. 13.
77 “Berlin’de bir Miting”, “Bursa’da Miting”, Tanin, 30 Eylül 1911.
78 M.M.Z.C., 23 Ekim 1911, 1. devre, 4. içtima yılı, 5. içtima, s. 41-44.
79 M.M.Z.C., 26 Kasım 1911, 1. devre, s. 425-426.
80 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, II. Meşrutiyet Dönemi, İstanbul 1984, c-1, s. 273.
81 Dr. Rıza Nur, Hürriyet ve İtilaf Nasıl Doğdu, Nasıl Öldü?, İstanbul 1334, s. 11.
82 Tunaya, a.g.e., s. 266.
83 Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki, İstanbul 1968, s. 174.
84 Cemalettin Efendi, a.g.e., s. 70.
85 Mahmut Kemal İnal, a.g.e., s. 1087.
86 Feroz Ahmad, a.g.e., s. 177.
87 Rıfar Uçarol, Bir Osmanlı Paşası ve Dönemi, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, 1976 İstanbul, s. 330.
88 Türk-İtalyan Harp Tarihi, a.g.e., s. 71.
89 Osmanlı ajansının 2. tebligatı, Tanin, 3 Ekim 1911.
90 Asker Çıkarmamış, Tanin, 3 Ekim 1911.
91 Ali Haydar Emir, 1327-1328 Türkiye-İtalya Harbi Tarih-i Bahrisi, İstanbul 1339., s. 158.
92 Mahmut Kemal İnal, c-2, s. 1086.
93 Cemalettin Efendi, a.g.e., s. 68-69.
94 Bayur, a.g.e., s. 100.
95 M.M.Z.C, 28 Ekim 1911, 7. içtima, 1. celse, s. 93.
96 Hamdi Ertuna, 1911-1912 Osmanlı-İtalyan Harbi ve Kolağası Mustafa Kemal, Ankara 1984, Atase Başkanlığı Yayınları, s. 52.
97 Cemal Kutay, a.g.e., s. 29.
98 Fethi Okyar, a.g.e., s137.
99 İsmail Hakkı Babanzade, “Mısırlılar ve Muharebe”, Tanin, 13 Kasım 1911.
100 ATASE arşivi, Dosya no: 226, klasör no: 48, fihrist no: 11, 8 Ekim 1911.
101 Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 64.
102 Şükrü Hanioğlu, Kendi Mektuplarında Enver Paşa, 1989 İstanbul, s. 93.
103 Celal Bayar, Ben de Yazdım, İstanbul 1966, c-1, s488.
104 Tanin, 2 Şubat 1912, 28 Kasım tarihli mektuptan, Enver Bey’in Trablusgarp’tan yazdığı mektupları Tanin gazetesinde yayımlanmıştır.
105 Tanin, 2 Şubat 1912, 18 Kasım 1911 tarihli mektuptan.
106 ATASE arşivi, dosya no: 80, klasör no: 19, fihrist no: 20.
ATASE arşivi, dosya no: 80, klasör no: 19, fihrist no: 1.
ATASE arşivi, dosya no: 80, klasör no: 19, fihrist no: 14.
ATASE arşivi, dosya no: 80, klasör no: 19, fihrist no: 27.
107 ATASE arşivi, dosya no: 80, klasör no: 19, fihrist no: 55.
108 ATASE arşivi, dosya no: 226, klasör no: 48, fihrist no: 8.
109 Ahmet Şerif “Harp Hatıraları”, Tanin, 11 Mart 1912.
110 Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 49.
111 Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, Ankara 1963, s. 49.
112 Bayur, a.g.e., s. 50.
113 Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 144.
114 Lord Kinross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul 1981, s. 87.
115 ATASE arşivi, özel dosya no: 106, klasör no: 34, fihrist no: 26, Mustafa Kemal’in 22. 05. 1912 tarihli mektubu.
116 ATASE arşivi, özel dosya no: 106, klasör no: 34, fihrist no: 26, Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 208.
117 Lord Kinross, a.g.e., s. 87.
118 Hamdi Ertuna, a.g.e., s72.
119 Lord Kinross, a.g.e., s. 91.
120 ATASE arşivi, dosya no: 42, klasör no: 9, fihrist no: 8.
121 Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 208. ATASE arşivi, özel dosya no: 106, klasör no: 34, fihrist no: 26.
122 ATASE arşivi, dosya no: 157, klasör no: 34, fihrist no: 20.
123 Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, s. 50.
124 Hamdi Ertuna, a.g.e., s. 208. ATASE arşivi, özel dosya no: 106, klasör no: 34, fihrist no: 26.
125 ATASE arşivi, dosya no: 73, klasör no: 17, fihrist no: 11.
126 ATASE arşivi, dosya no: 216, klasör no: 46, fihrist no: 3.
127 ATASE arşivi, dosya no: 294, klasör no: 61, fihrist no: 17.
128 “Trablusgarp ve Mukavemet”, Tanin, 2 Ekim 1911.
129 ATASE arşivi, dosya no: 145, klasör no: 32, fihrist no: 4.
130 ATASE arşivi, dosya no: 68, klasör no: 18, fihrist no: 1.
131 ATASE arşivi, dosya no: 231, klasör no: 49, fihrist no: 13.
132 İ. Revol, 1911-1912 Türk-İtalyan Harbi, İstanbul 1940, c-1, s. 19.
133 Hüseyin Cahit, “Hal ve Mevki”, Tanin, 29 Ekim 1911.
134 Hüseyin Cahit, “Hal ve Mevki”, Tanin, 18 Ekim 1911.
135 Türk-İtalyan Harp Tarihi, a.g.e., s. 234-235, /Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., s. 117.
136 Hüseyin Cahit, “Muharebe ve Almanya”, Tanin, 18 Ekim 1911.
137 Bayur, a.g.e., s. 101.
138 “İtalya Vahşetleri”, Tanin, 11 Kasım 1911/Babanzade İsmail Hakkı, “İnsaniyet için Müdahale”, Tanin, 6 Kasım 1911/“İtalya’da Osmanlı Esirleri”, Tanin, 1 Şubat 1912.
139 Ali Haydar Emir, a.g.e., s. 202.
140 Bayur, a.g.e., s. 109.
141 Hüseyin Cahit, “İtalyanların Son Kahramanlığı”, Tanin, 26 Şubat 1912.
142 Türk-İtalyan Harp Tarihi, c-2, s. 70.
143 Hüseyin Cahit, “Bombardıman ve Tesirat-ı Siyasiye”, Tanin, 21 Nisan 1912.
144 Türk-İtalyan Harp Tarihi, c-2, s. 74.
145 Bayur, a.g.e., s. 126.
146 Babanzade İsmail Hakkı, “Adalar Ahalisi”, Tanin, 14 Haziran 1912.
147 Hamdi Ertuna, a.g.e., Mustafa Kemal’in Mektubu, s. 210.
148 Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi Osmanlı Devri, s. 113.
149 “Devletlerin Müşterek Tavassutu”, Tanin, 21 Ocak 1912.
150 Babanzade İsmail Hakkı, “Sulh Tehditleri”, Tanin, 23 Ocak 1912.
151 Bayur, a.g.e., s. 126.
152 Hüseyin Cahit, “Konferans”, Tanin, 27 Mayıs 1912.
153 Rıfat Uçarol, a.g.e., s. 390.
154 A.g.e., s. 354.
155 Cemalettin Efendi, a.g.e., s. 91.
156 Bayur, a.g.e., s. 387.
157 Hüseyin Cahit, “Trablusgarp’ta Sulh Meselesi ne Oluyor?”, Tanin, Ekim 1918.
158 Şerafettin Turan, a.g.e., s. 97.
159 “Sulh-İtalya Emirname-i Kralisi”, Tanin, 19 Ekim 1912.
24 Teşrini evvel 1912 tarihli Tanin gazetesinde açık antlaşmanın metni yayımlanmıştır.
Trablusgarp Savaşı Sırasında
12 Ada’nın İşgali
Yrd. Doç. Dr. Zafer KOYLU
Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Giriş
Ulusal birliklerini sağlayıp yeni bir güç olarak dünya sahnesine çıkan İtalyanlar sömürgecilik yarışında geç kalmanın verdiği endişeyle deniz aşırı girişimleri denemek istemekteydi. Bu açıdan kendilerine en yakın ve kolayca ulaşabilecekleri Kuzey Afrika’ya yönelendi.
Ancak bölge üzerinde İngiltere ve Fransa’nın da çıkarları (sömürgeleri) olduğundan: Bu paylaşım sırasında diğer komşu devletlerden gelecek herhangi bir tehlikeyi engellemek için kuzeyindeki devletlerle anlaşma eğilimi içine girdi. İtalya’nın bu eğilimini sezinleyen Bismarck 1882’de Almanya-İtalya-Avusturya arasında bir ittifak anlaşmasının imzalanmasını başardı.1 İtalya’nın Almanya ve Avusturya ile anlaşırken birinci amacı büyük devletlerle iş birliği yaparak itibarını yükseltmek, ikinci amacı da sömürge edinmede kendisine destek sağlamaktı.2
İtalya aynı zamanda bu üçlü ittifakın getirdiği yükümlülükleri bozmaksızın Fransa ile arasındaki ilişkiyi iyileştirdi. İngiltere ve Rusya ile samimi ilişkilerde bulunarak Avrupa’daki kuvvetler arasında da iyi bir denge sağladı.3
1882 yılında İngiltere’nin Arap milliyetçiliğinin sonucu olarak ortaya çıkan karışıklıklardan yararlanarak Mısır’ı işgal etmesi4 üzerine İtalya kendisine Akdeniz de Babıali tarafından idare olunan Trablusgarp ve Bingazi den başka yer kalmadığını ve bu toprakların İtalyanlara kalması gerektiğini düşündü.5
Tunus’un Fransızlarca işgal edilmesi İtalyanları Trablusgarp ve Bingazi konusunda harekete geçirdi. Fakat İtalya bir taraftan Mısır’a yerleşen İngiltere’nin diğer taraftan Tunus’un sahibi olan Fransa’nın onayını almak zorunda idi.6
İtalya bu amacını gerçekleştirmek için ilk aşamada Avrupa devletleri ile kendisine onlarla bir arada hareket serbestliği tanıyan bir dizi gizli anlaşmalar yaptı.7
1911 yılı İtalya’da Kraliyet İlanı’nın, ellinci yılına rastlamakta vatan perverane büyük bir ulusal yıl oldu. Bu yıl dönümü İtalyanlara, bundan böyle dünyada daha geniş bir mevkii iddia edebilecek ulusal bir vicdan oluşmuş bulunduğunu gösterdi. İtalyanların, Libya (Trablusgarp) üzerindeki eski iddiaları yavaş yavaş şekil almağa başladı. Hükümetle ara buluculuk siyasetini takibe koyularak, devletlerin muvafakatiyle oralarda devamlı bir egemenlik kurmayı düşündüğünü açığa vurdu.8
Trablusgarp Savaşı
İtalya, oldukça uzun süren (yaklaşık 30 yıl) bir hazırlık devresinden sonra 29 Eylül 1911’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etti.
O ana kadar İtalyanların böyle bir teşebbüse kalkacaklarına ihtimal vermeyen İbrahim Hakkı Paşa Hükümeti9 Kuzey Afrika’daki son toprak parçası olan Trablusgarb ve Bingazi’yi ilde tutucu bir politika izleyemedi. Zira Babıali, savaş öncesinde Trablusgarb’daki valiyi ve kumandan görevinden aldığı gibi, bölgeyi savunmak üzere “Kuloğlu Ocakları” adındaki askeri örgütü de dağıttı.10
Dostları ilə paylaş: |