Osmanlı-Rus Savaşı1



Yüklə 8,72 Mb.
səhifə103/193
tarix27.12.2018
ölçüsü8,72 Mb.
#87611
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   193

Kutsal amaçlarla Haçlı seferlerine çıkan Franklardan Renaud de Chatillon, 1153 ilkbaharında Antakya hakimesi Contance4 ile evlendikten sonra Ermeni Prensi I. Toros’un asker desteğiyle çıkartma yaptıkları Kıbrıs’taki Rumlara tarihin utançla kaydedeceği cinayet ve tecavüzlerde bulundular. Kiliseler, manastırlar ve adadaki herşey yağmalanıp ateşe verildi. Kadınlara tecavüz edildi. İleri yaştakiler ve çocuklar boğazlandı. Burunları kesilerek ağır hakaretler edilen papazların İstanbul’a5 gönderilmesi, Hıristiyanın Hıristiyana zulmü olarak tarihe geçmiştir.

Çukurova Ermenileri II. Hetum’un (1298-1305) marifetiyle Papalık merkezi ile haberleşerek yardım sağlamaya ve Roma Kilisesi’nin halkasına girmeye çalıştılar. Kardeşi Oşin (1306-1320) ve onun oğlu V. Leon (1320-1341) zamanlarında Fransa’dan yardım alınması, Papalık aracılığıyla bölgeye Haçlı seferi yapılması amacıyla girişimlerde bulundular. V. Leon geride evlat bırakmadığından, Rupenyan-Hetumyan soyu sona ererken, Çukurova Ermenilerini akrabalık kurdukları Kıbrıslı Frank reisler 6 yönetmeye başlayacaktır. Batılılarla ilişki kurarak varlılıklarını sürdürmeye çalışan bölge Ermenilerinin maceraları yönetim sınıfının Franklaşması sonucunu doğuracak, son Ermeni reisi IV. Leon da Batı’ya kaçacak ve sürgün yaşarken 1393’te Paris’te7 ölecektir.

Fransızlar Haçlı seferleri sırasında “Kutsal Kudüs” yolunda ilerlerken Suriye ve civarının zenginliğini görmüşler, bölgeyle yakından ilgilenme gereği duymuşlardı. Bu sırada Marunilerin 1250 yılındaki yardımlarına karşın, dört yüz yıl sonra XIV. Lui zamanında Lübnan’da yaşayan bu topluluk Fransa’nın8 himayesine alındı. Fransa’nın Osmanlı Devleti bünyesindeki azınlıklarla ilgisi sadece bu bölgeyle sınırlı kalmadı. Aynı ilgi Çukurova ve diğer bölgelerdeki Ermeni tarih ve kültür

varlıkları üzerinde, XIV. yüzyılın sonlarıyla XVII. yüzyılın başlarında özel görevli Fransız araştırmacıların 9 tespitleriyle yoğunluk kazanacaktır. Fransa’nın Çukurova ve diğer bölgelerdeki Ermeni tarihi varlığını yayın yoluyla kamuoyuna yansıtması, ilmi araştırmadan ziyade Suriye -Musul- Çukurova üçgeninde bir hakimiyet alanı oluşturmaya zemin hazırlamak şeklinde gelişme göstermiştir.

İran Ermenilerinin XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Adana ve civarlarına yerleşmeleri10 için ileriye yönelik yatırımlar yapan Fransa, Mısırlı İbrahim Paşa’nın Çukurova’da askeri kontrol sağladığı yıllarda (1832-1840) bir hayli ümitlenecektir. Mısır, Suriye ve Çukurova üzerindeki etkinliğini İngiltere’nin çabalarıyla11 geçici olarak kaybeden Fransa, 1852-1853 yıllarında Fransız Bilim Akademisi elamanları aracılığıyla Sis, Haçın, Anavarza, Misis Ermenilerinin kültür ve arkeolojisini inceletip, bölgedeki etnik nüfus üzerinde çarptırıcı yayınlarda12 bulunarak “Kilikya Ermenistanı” imajını canlandırmaya çalışmıştır. Bu proje; Osmanlı Devleti ile ilgili olarak Fransa Dışişlerine 1581’de gönderilen raporda: “Eğer doğudan İran, batıdan İspanya ve Avusturya, içeriden de azınlıklar birlikte harekete geçtikleri takdirde…” bu devletin kısa sürede yok olacağının belirtilmesi13 düşüncesinden hareketle, Fransa’nın iktisadi çıkarları üzerine bina edilmişti.

Yunanlıların Osmanlı Devleti’nden koparılarak Türkler üzerinde katliam yapılmasına İngiltere ile destek veren Fransa, Anadolu’daki Ermenilerin fikri ve fiili değişimleri için de çalışmalarda bulundu. Osmanlı gayrimüslim vatandaşları üzerinde yabancıların ve özellikle Fransızların yakın ilgisi sonucu, 1860’lı yıllarda Anadolu’daki Ermenilerde Çukurova’yı vatan edinerek dış dünyaya açılacak14 sahile ulaşma fikri yoğunlaşacaktır.

Sıcak denizlere inmek, zenginlik kaynaklarına sahip olmak Rusya’nın da tarihi emellerindendi. Rusya 93 Harbi sonunda Osmanlı topraklarındaki Ermeni toplumu üzerinde koruyuculuk hakkına sahip olmuştu. İngiltere ve Fransa’nın araya girmeleriyle Ayestafanos Antlaşması’nın 16. maddesinin Berlin Antlaşması’ndaki 61. maddeyle değiştirilmesi sonucu “Ermeni Meselesi” diye siyasi amaçlarını yürütecekleri bir zemin hazırlamışlardı. Hindistan yolu ve dünya politikası üzerinde Rusya’nın Ermeniler üzerindeki girişimlerini gören İngiltere’nin bu toplumla ilgilenmesi, Osmanlı Devleti toprakları üzerinde Ermeni komitelerinin15 isyan, terör ve katliamlarının planlı zaman dilimlerinde gerçekleşmesine neden olacaktır.

Alman Generali Moltke’nin “Ben onları Hıristiyanlaşmış Türkler zannettim” diye tanımladığı, ülkenin pek çok yerinde ibadetlerini bile Türkçe yapan sadık vatandaş Ermenileri Osmanlı Devleti’ne ihanet durumuna getiren ruh ve fiil değişmesinde, Amerika16 ve Avrupalı17 misyonerlerin XIX. yüzyıl başlarından itibaren yoğun çalışmaları ile akabinde açtıkları mektep, kolej gibi kuruluşlardaki telkinlerinin büyük önemi vardır. Alman emperyalizminin XX. yüzyıl başlarında iyice belirginleşmesi İngiltere ve Fransa’yı ürkütmüş, Osmanlı Devleti’ni koruma politikası bırakılarak Rusya ile ittifaka girilmişti. Bu devletlerin teşvik ve yardımlarıyla Ermenilerin Türkler üzerinde yaptıkları katliamların devam ettiğini, suni bir Ermeni meselesinin Osmanlı coğrafyasında Ermenistan teşkiline yönelik olduğunu gören Osmanlı devlet adamları yeni bir denge unsuru olarak18 Almanya ile ittifaklaşmada bir sakınca görmeyeceklerdir.

Osmanlı Devleti XIX. yüzyıl başlarında kurumlarının çağı geriden takip etmelerine karşın, Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu’da stratejik konumunu koruyan bir güç olarak varlığını hissettiriyordu. Söz konusu yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı devlet adamlarının çağın ilerlemelerine ayak uydurabilmek amacıyla açtıkları okullar Fransız eğitim sistemi ağırlıklı olacaktır. Buna paralel olarak Osmanlı ülkesinde açılan azınlık ve yabancı okullar arasında Fransızlar, Ermeniler üzerinde Katolik mezhebinin yaygınlaştırılması, Bulgar öğrenciler arasında milliyetçiliğin19 uyandırılması yönünde yoğun çalışma yapacaklardır. Azınlıklar üzerindeki fikri eğitimin fiili yansıması, Müslüman Türkler üzerinde imha metodu kullanılarak bağımsızlığın sağlanması hareketleri şeklinde görülecektir.

Osmanlı Devleti XIX. yüzyıl sonlarında Doğu Anadolu’da Ermeni ihtilal komitelerinin Türkler üzerindeki öldürmelere yönelik isyanlarla sarsılırken, Fransa marifetiyle güney topraklarında gelişen Zeytun Ermenilerinin20 sürekli isyan ve yok etme siyaseti yoluyla bağımsızlığa ulaşma hareketleri ile uğraşmak zorunda kalıyordu. Fransa Zetunluların isteklerini Babıâli nezdinde desteklerken, devlet yönetimini değiştirmeyi amaçlayan Jön-Türklerin ülkesindeki çalışmalarına da21 ev sahipliği yapmaktan çekinmeyecektir.

Anadolu’da Rusların ve Batılıların teşvikiyle gelişen Ermeni komitelerinin katliam hareketlerinin yanı sıra, 1911 Fransız-İtalyan sömürge antlaşmasına karşılık olarak gelişen Trablusgarp’daki Türk-İtalyan Savaşı’na Türk vahşeti yakıştırılması yapılmış, olaylar Fransız kamuoyunda ters yüz edilmeye çalışılmıştır. Tarafsız tespitleriyle tanınan Fransız yazar Pierre Loti 10 Aralık 1911 tarihli yazısında22 “… Bu üzüntülü itirazlarım yalnız İtalyanlara karşı değildir. Sözlerim hepimizi, Avru-

pa’nın bütün Hıristiyan halkını içine almaktadır. Yeryüzünde en fazla insan öldüren biziz. Dudaklarımızda kardeşlik kelimesi olduğu halde, her yıl daha da çoğalan yakıp yıkıcı maddeler icad ederek, Afrika’da, Asya’da yağma ve çapul düşüncesi ile kan ve ateş saçan bizleriz. Kendi medeniyetlerine uymayanları, bizim kadar silahlanmamış oldukları için, hiçbir şeyi umursamadan, incelemeden hor görüyor, top gülleriyle eziyoruz. Öldürebildiğimiz kadarını öldürdükten sonra, onları gayemize uygun şekilde işletmeye başlıyoruz” demek suretiyle kendi devletinin ve basının gerçek yüzünü ortaya koymuştu.

Dünyada gelişen sömürgecilik yarışında Almanya’nın Osmanlı Devleti toprakları üzerinde gelişme sağlamasına karşı, ezeli rakibi İngiltere ile ittifak kurarak karşılık veren Fransa Çanakkale Muharebelerine iki torpido botu, dört denizaltı, bir kruvazör, on beş mayın tarama gemisi ve deniz uçaklarıyla23 katılmış, 253.000 Türkün cephede şehit edilmesinde ortak rol oynamıştı.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı topraklarını paylaşım anlaşmalarında bulunan Fransa, pamuk ve diğer kaynaklarını sömüreceği Çukurova ile Suriye, Musul’un petrollerinin taşınmasında kullanacağı İskenderun’a24 sahip olmak için ortaklarıyla anlaşacaktır.

1909 Adana Olayları

Geçmişte Çukurova için yoğun ilgi gösteren Fransa ile bölge Ermenilerinin25 istekleri karşılıklı uyum göstermekteydi. Doğu Anadolu’daki isyan hareketlerinin sonuç vermediğini gören Adana Piskoposu Paul Terziyan 6 Temmuz 1898’de hazırladığı bir projeyi Fransa Hariciye Nazırlığı’na göndermiş, Rusya’ya kaçan 30.000 kadar Ermeninin bölgeye yerleştirilmesi sonucu kurulacak Ermeni Devleti’nde siyasi üstünlüğün Fransa’ya ait olacağını, bu sayede Fransa’nın Orta Doğu’daki konumunun kuvvetlenebileceğini26 söylemişti. Doğu Anadolu’da ve İstanbul’da Türk katliamı yaparak kargaşa ortamında Avrupalı devletlerin müdahalesi ile büyük Ermenistan’ı kurma hayalleri gerçekleşemeyen Ermenilerin Adana, Dörtyol taraflarına sürekli nüfus kaydırmak suretiyle küçük Ermenistanı kurma hazırlığı yaptıkları bir gerçektir. Adana Gregoryen Ermeni Piskoposu Muşeg’in silahlandırdığı Ermeniler 14 Nisan 1909’da Adana’da, hemen ardından Dörtyol’da Türkleri öldürüp27 yabancı müdahalesine yönelik isyan çıkardıklarında, her iki merkezde de Doğu Anadolu’dan gelip doluşan Ermeniler büyük bir nüfus yoğunluğu oluşturmuşlardı.

Adana, Sis (Kozan), Cebel-i Bereket ve İç-il sancaklarından oluşan Adana Vilayeti’nde, 1909 itibariyle 60.000 Ermeni, 15.000 Rum, 25.000 Arap, 450.000 nüfus28 bulunduğu Cemal Paşa’nın kayıtlarında geçer. İngiliz kaynaklarına göre Adana Vilayeti’ndeki nüfusu 75.000 Ermeni, 290.000 Müslüman; Osmanlı kayıtlarına göre 57.686 Ermeni, 341.903 Müslüman29 bulunduğu şeklinde bilgiler vardır. Adana nüfusunun gayrimüslimler lehine artması aslında daha öncelere dayanan bilinçli hareketlerden kaynaklanmaktadır. Bahçe, Kars (Kadirli), Kozan ve Haçın (Saimbeyli) dışında, Adana ve diğer kazalarında 1525’te toplam nüfusun %1.4’ünü oluşturan gayrimüslümler, 1547’de %2.3’e yükselmiş, 1572’de ise %2’ye düşmüşlerdi. Adana Şeriyye Sicillerinde 1175/1761 yılı cizye beratında geçen Eramine-i Acem ifadesi30 bize XVIII. yüzyılda doğudan Ermeni nüfusunun yönlendirildiğini gösterir.

Bölgede yaşayan Ermeni halkının çoğunluğu Türk kültürüne adapte olmuşlardı. Türkçe konuşurlar, iktisadi yapıyı31 kontrol ederlerdi. Bizans Devleti’nin siyaseti gereği İslam dünyasına bir set olmaları için önceden bu bölgeye yerleştirilen Ortodoks Ermenilerinin dini merkezi olan Sis Katagikosluğu da burada bulunmaktaydı. Rusya’nın bölge Ermenilerini Eçmiyadzin Kilisesi’ne bağlama girişimlerine karşın, Osmanlı Devleti onların inançta daha bağımsız yaşamaları için32 bu merkezi kurdurmuştu. Böylece Rusya’nın kontrol bölgesi oluşturma çabasının geçici olarak kırılmasına rağmen, III. Napoleon zamanında Fransızların,33 daha sonraları da İngiliz papazlarının telkinleri sonucu, XIX. yüzyılın sonlarında borçlandırdıkları34 Türklerden geniş topraklar edindiler. Çukurova Ermenileri ile birlikte bölgede ekonomik nüfuz sahası oluşturmak isteyen Fransız sermeye grupları, 1906 yılında şimdiki geniş ve verimli Mercimek Çiftliği topraklarını35 ele geçirmeye çalıştılar. 1885 yılında Aladağlar da üç firması vasıtasıyla maden işletme ruhsatı alan Fransızlar,36 1913’te çiftliği 75 yıl süreyle37 kiralamayı38 başarmışlardı.

Eskiden Kilikya diye anılan Adana, Maraş ve çevresine bir kontrol sahası oluşturarak Akdeniz’e inmek, buradan Orta Doğu’ya sarkmak amacı Fransız, İngiliz ve Rusların bölgeyle yakın ilgilerinde yarışa girmelerine neden olmaktaydı. Ermeni komiteleri Anadolu’yu kan gölüne döndüren eylemlerine rağmen, Batılıların müdahalesini alamamışlar, yeni bir ümitle Çukurova’yı hedef edinmişlerdi. Ermeni komiteleri 1905 yılında Paris’te yaptıkları bir kongrede Kilikya’nın istiklali için müdahale yönünde karar39 bile almışlardı.

İstanbul ve Doğu Anadolu olaylarını tertipleyen Taşnak., Hınçak komitecilerinin girişimiyle Van, Muş, Bitlis, Harput, Diyarbakır, Maraşlı Ermeniler40 bölgeye doluştular. Adana ve Cebel-i Bereket köylerine anormal sayıda Ermeni yerleşti.41 Hükümetin resmi kayıtlarına göre, Ermeni evlerine nüfusta gösterilmeden 5-6 aile

yerleştirildiği ve yalnız 1903’ten 1909 yılına kadar geçen sürede Adana’da Ermeni nüfusunun %40 oranında42 arttığı görülmekteydi. Adana İğtişaşı olarak anılan olaylar sırasında bir evde barınan aile sayısının 10-15’e43 çıkması komitelerin planlı çabalarının ürünüydü.

Taşnak ve Hınçak komiteleri üzerinde etkisini arttıran Adana Gregoryen Ermeni Piskoposu Muşeg Efendi Dörtyol’daki Ermenilerden Bedros kumandasında üç yüzü aşkın44 Postallı adıyla gerilla kuvveti oluşturdu. Amerika ve Rusya’da eğitilmiş Ermeni fedailerinden subaylar tayin ederek 45 silahlı eğitimlerini sağladı. 1908 Meşrutiyeti’nin silah taşıma serbestiyetinden yararlanan komiteciler Kıbrıs, Beyrut ve İzmir’den gizlice silah getirirlerken,46 Muşeg Efendi “1895’in her Ermenisi için bir Türk” söylemiyle intikam alınmasını, “bir ceketi olan onu satıp silah almalıdır” vaazıyla47 da Ermenileri silahlanmaya teşvik ediyor, köy köy dolaşarak sattığı silahlardan48 önemli bir kâr sağlıyordu. Olaylar öncesi yalnız Dörtyol’da 50.000 silahlı Ermeni fedaisinin49 bulunması, Türklere yönelik imha planını açıklamaktadır.

Muşeg Efendi aylar öncesi başlattığı isyan hazırlıklarını tamamlayıp, bir bahane ile Mısır’a gitti.50 9 Nisan 1909 Cuma günü İsfendiyar ve Rahim adındaki iki Müslüman gencin Ermeni Ohannes tarafından51 Adana’da vurulmasıyla52 ortam gerginleşti. Başkent İstanbul’da 13 Nisan 1909’da (31 Mart 1325) 31 Mart Vakası’nın patlak vermesini fırsat bilen Ermeniler tarafından aynı akşam birkaç Müslümanın öldürüldüğü söylentisinin53 çıkması tarafları hareketlendirdi. Müslüman evlerine haç işaretleri çizen Ermeniler köylerinde, yollarda ve kasabalarda erkek ve kadınlara saldırıp, jandarma ve halkı katlederek54 Türkleri karşılık vermeye zorladılar. Adana’nın önde gelen dava vekillerinden Gökdereliyan Karabet55 ile Papaz Tatılyan56 Adana’da, Papaz Deyr Sehak, Beyr Rupen, Dersak, Hınçak Karabet İskender57 ve Bedros58 Dörtyol’da katliama yönelik isyanları yönlendirdiler.

Akşam başlayan çatışmalar 14 Nisan 1909 Çarşamba günü Adana merkez ile Hamidiye kasabasına, Erzin’e, 15 Nisan’da Hasanbeyli’ye, Ocaklı’ya, 17 Nisan’da Nacarlı, Bahçe, Osmaniye, ve Payas’a59 sıçradı. Zeytun, Haçın, Sis ve diğer merkezlerdeki Ermeniler önlerine çıkan Türkleri katlederek Dörtyol’daki60 isyana katıldılar. Bu sırada çatışmalar Tarsus ve Mersin taraflarına sirayet etmeye başladı. İstanbul’daki olayın şaşkınlığını hemen atlatamayan Hükümet’in sevkettiği askeri kuvvetlerin tamamı bölgeye henüz ulaşmamış, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman ve diğer savaş gemileri 25 Nisan dolaylarında Mersin ve İskenderun’a gelmişlerdi.61 Yerel kuvvetler ve redif taburlarının devreye girmesiyle bölgede kısmen sükunet sağlanmıştır.

Yabancı savaş gemilerinin varlığını fırsat bilen komiteciler sinsice bir plan uyguladılar. 25 Nisan 1909’da62 Dede ağaçtan Adana’ya gelen Rumeli kuvvetlerine Komiteciler kurşun ve bomba yağdırdılar. Böylece Adana Olayı’nın ikinci safhası başlamış oldu.63 Yabancı müdahalesini sağlamaya yönelik bu kanlı girişimden sonuç alamayan bu komitecilerin genişlettikleri olaylar 30 Nisan’dan itibaren64 kontrol altına alındı. Bölgede göreli İngiliz subayı ve görevlilerin amirlerine verdikleri raporlar ile isyan mahalline gelen savaş gemilerinin dengeleyici dağılımı açık şekilde olaylara yabancı müdahalesini önlemişti. İstanbul ve Avrupa basınlarındaki Ermenilerin taraflı yayınlarına karşın,65 Alman filo komutanın Avrupa basınına yatıştırıcı bilgiler vermesi66 komitecilerin planlarını alt üst edecektir. Olayların yatışmasından sonra dış basın ve Meclis-i Mebusun milletvekilleri marifetiyle Ermeniler olaylarda mazlum taraf olduklarını, suçluların cezalandırılması67 gerektiğini gündemde tuttular. 2 Mayıs 1909’da bölgede sıkıyönetim ilan edilmesi kararı alan Hükümet, Tekirdağ Millet Vekili Agop Babikyan, Kastamonu milletvekili Yusuf Kemal (Tengirşenk), Danıştay Başkatibi Arif Bey ve Yargıç Musdigyan Efendi’den oluşan bir soruşturma komisyonunu68 görevlendirdi. Hınçak cemiyetibaşkanı Muradyan (Hamparsum Boyacıyan),69 Babikyan’ı ölümle tehdit ederek70 olayları ve ölü sayılarını çarptırmaya çalıştı. Dahiliye Nazırı Ferit Bey’in Müslümanlardan 1924 ölü, 533, yaralı Ermenilerden 1455 ölü 382 yaralı olduğunu Mecliste71 açıklamasına rağmen, Ermenilerin sayı oyunlarına kanan Adana Valisi Cemal Paşa, toplam 1700 Ermeni ve 1850 Müslümanın72 yaşamlarını yitirdiklerini belirtmiştir.

Osmanlı hükümetinin olaylarla ilgili resmi tespitlerine rağmen,73 Cemal Paşa’nın Ermeni kayıplarını yüksek tutması, bazı yetkililerin bölgeye yabancı müdahalesinden kaynaklanan tedirginlik ve endişelerinden kaynaklanmıştır. Nitekim, tutuklanan74 Müslüman sayısında büyük artışlar olması, Cemal Paşa tarafından astırılan 47 Müslümanın idam edilmesine hazırlanan dayanaktır. İdama mahkum edilen 29 suçlu Ermeninin cezalarının müebbet hapse çevrilmesi75 ise İttihat Terakkicilerin76 tarihi yanlışlıklarının77 bir taraftan diğer halkasını oluşturmuştur.

Soruşturma Komisyonu üyesi Yusuf Kemal Bey tüm belgeleri İngiliz Konsolos Yardımcısı Doughty Wylie’ye vererek raporundaki gerekli gördüğü değişiklikleri yapmasını istemişti. İstanbul’a dönen Yusuf Kemal Bey Babikyan’a raporlarını yeniden yazıp Meclise sunmasını önermesine rağmen, Babikyan devamlı şekilde kaçamak yapıyordu. 1 Ağustos sabahı Doughty Wylie’nin sekiz sayfalık Fransızca raporunun bir sure-

tini veren Yusuf Kemal Bey, ondan sonuç bölümü olan sekizinci sayfayı Türkçeye çevirerek imzalamasını önerdi. Ertesi gün raporunu bir zarf içerisinde Yusuf Kemal Bey’e iade eden Babikyan78 sonuç bölümünü kasıtlı olarak kaybedecek, Yeşilköy’deki evinde şüpheli bir şekilde ölü bulunacaktır. Babikyan’ın raporlarının Meclise ulaşamaması nedeniyle Hükümet, Şeyhülislam Hayri Bey, Hallaçyan, Zöhrap, Vartkes, Ali Münif Bey’in de aralarında bulunduğu sekiz kişilik heyeti olayların raporunu hazırlamaları için görevlendirdi. Heyetin hazırladığı rapor79 Ermenilerle Türkleri karşı karşıya80 getirdi. Her iki taraf olaylar nedeniyle birbirlerini sorumlu tutuyorlardı. Adana mebusu Ali Münif Bey’in Ermeni tanıkların ve Babikyan’ın olayları Ermenilerin başlattığını açıklamalarını alan Dahiliye Nazırı Talat Bey şu sonuca varmıştı: “Olaylardan maksat halkı kargaşa çıkartmaya kışkırtmak, Avrupa’nın dikkatini çekmek ve Çukurova’da özerk Ermeni Devleti’ni kurmaktı”.81 Hükümetin bu yönündeki iddialarını geri çekmesini isteyen Ermeni Patriği Turiyan istifa tehdidinde bulunuyor, ardından Ermeni idamlarını engellemek amacıyla 7 Eylül’de istifasını Sadrazama gönderiyordu. Ermeni Ulusal Kurultayı da istifa tehdidinde bulundu.82 Diğer etkenlerle83 zaten bocalayan Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa, aksini vaat etmesine rağmen, Divan-ı Harplerde verilen idam kararlarını tasdik edince Talat Paşa görevinden84 ayrılmak zorunda kalacaktır.

Böylesine ikilemlerin olduğu 1909 Adana Olayları, sonuçları itibariyle canlarını ve namuslarını müdafaa eden Türklerin cezalandırılmasına yönelik İttihat Terakkicilerin tarihi yanlışlıklarını ortaya koymuştur. Devlet ve millet ahengi yerine denge politikasının üstün tutulmasındaki yanlışlık, I. Dünya Savaşı sırasında da casusluk, ihanet ve katliamları görülen aynı Ermenilere güvenen İttihat Terakkicilerin sonlarını hazırlayan zincirin halkası olmuştur.

Ermeni Lejyonu ve Adana’da Yaptıkları Katliamlar

I. Dünya Savaşı öncesi kilise, kolej, azınlık ve yabancı okullardaki misyonerler marifetiyle Anadolu’daki Ermenilerin fikri ve fiili değişimleri sağlanmıştı. Daha önceleri ileri karakolu görevini yapmaya devam edeceklerdi. Ermenilerin Zeytun’da yapacakları isyan Dörtyol’dan başlatılacağı hükümet tarafından öğrenilmişti. İngilizlerin denetimindeki Mısır’da ermeni komitelerince yapılan toplantıda Adana ve çevresinde bir isyan yapılması kararlaştırılmış. Taşnak Sütyun Komitesi mensubu Sivaslı Gazaros 20 Mayıs 1914’te85 bölgeye gelerek çalışmalarını başlamıştı. İtilaf Devletleri Yunanistan’dan silah, Kıbrıs’tan silah taşınmasını sağlayacaklar, Maraş Adana ve İskenderun’daki86 ayaklanmayı çıkarma hareketi ile destekleyeceklerdi. Bölgedeki Ermeni isyanlarına destek amacı ile 23 Ocak 1915’te 60 kişilik müfrezeyi Adana’ya çıkaran İngilizler87 ateşler karşılık görünce geri çekilmişlerdi. Bu olaylara 1915 Şubat ayı içerisinde Abraham Salcıyan, Artin, Bedros, Köşker Torosoğlu, Muallim Agop ve Dağlıoğlu Artin’in İskenderun Kıyılarında İtilaf Devletleri hesabına casusluk88 faaliyetleri eklendi. Bölgede yapılan aramalarda ele geçirilen yüzlerce silah, bomba, dinamit ve barut89 Ermenilerin direniş hazırlıkların göstergeleri idi.

Osmanlı Devleti bir çok cephede Çanakkale’de olumsuz şartlarda vatan savunması için çarpışırken Ermenilerin casusluk sabotaj, ihanet ve isyanlarıyla uğraşmak, kuvvet ayırmak zorunda bırakılmıştır. İsyanın genişlemesini önlemek isteyen Hükümet 24 Nisan ve 23 Mayıs 1915 talimatları ile Adana, Antakya ve İskenderun bölgesinde zararlı faaliyetleri tespit edilenlerin Halep’in Güneydoğusu ile Zor ve çevresine90 sevk edilmesine karar vermek zorunda kaldı. Alınan sevk kararına uymak istemeyen bölge Ermenileri91 Samandağı’na bağlı yedi köydeki isyancılarla birlikte Musa Dağı’na92 çekilerek 41. Tümen kuvvetlerine direnmişlerdir. 21 Temmuz’da başlayan direniş, geceleyin sahile gelen Victor Hugo, Henri Quatre ve bazı İngiliz savaş gemileri 5000 yakın isyancıyı Mısır’ın Port Sait93 Limanı’na kaçırmaları üzerine sona ermişti.

Ermeni göçmenleri Fransa’ya kaçınılmaz bir fırsat vermişti. İngilizlerin bilgisi içinde Fransa Savaş Bakanlığı 15 Kasım 1916’da Kıbrıs’ta bunlardan Legion d’Orient kurulmasına karar verdi.94 Her biri 200’er kişilik altı bölükten kurulu bu Doğu Lejyonuna95 160 Suriyeli gönüllü Ermeniden oluşan bir bölük dahil edildi. Kıbrıs’taki Magosa yakınlarında bulunan askeri kampta sıkı bir disiplin ile eğitim Lejyon,1917’de Filistin’de96 Suriye’de97 Albay Allenby’ye göre “… hakkın ve Medeniyetin savunucuları (!) ile birlikte cephelerde…” dövüşen lejyona Fransızlar, Ermeni Lejyonu98 adını vererek, I. Dünya Savaşı’nın galibi sıfatıyla, 1918 Aralık ayının ortalarında işgale başladıkları Çukurova’ya taşıdılar.

Haçlı seferlerinden itibaren Ermenilerle kültürel bağlarını sürdüren Fransızlar, Çukurova’nın zengin kaynaklarına sahip olmak için, onların 1915 tehcir olayından kaynaklanan intikam alma duygularından yararlanmak isteyeceklerdir.

Fransız hükümeti, Çukurova’ya 1918’de ve 1919 yılının sonlarına kadar Ermenistan adını vermişti. Başbakan Clemenceau, Suriye ve Çukurova için Suriye ve Ermenistan Yüksek Komiseri unvanı ile Georges Picot’u askeri idareci olarak atamıştı. Albay Bremond’un Erme-

nistan Baş Yöneticisi sıfatıyla seçildiği Çukurova’da sancak ve kazalara Gouverneur99 denilen Fransız subayları tayin edilecektir. Posta, demiryolu, polis teşkilatlarında ise Ermeni asıllı memurlar görev başına getirilecektir. İşgalin ardından Fransızların çabalarıyla bölgeye Amerika, Mısır, Suriye, Kıbrıs ve Fransa’dan 120.000 civarında100 Ermeni göçmen getirildi. Cezayir ve Tunuslu Müslüman askerler101 de Fransa adına işgal hareketine dahil edildiler.

İngilizler, başlangıçta Rusya ile doğrudan komşu olmamak için Musul’u Fransa’ya bırakmıştı. 1917 Bolşevik İhtilali ile Rusya ortaklıktan çıktığına göre, Orta Doğu’da fedakarlık yapmaya gerek yoktu. İngilizler, Suriye,102 Kilis ve Toros geçitlerindeki askerlerini geri çekmek tehdidinde bulundular. Petrol alanlarına yönelik görüşmeler sonunda 15 Eylül 1919’da Suriye İtilafnamesi taraflarca kabul edildi. Buna göre, 1 Kasım 1919 tarihinden itibaren İngiliz kuvvetleri Çukurova ve Suriye’den çekilecek, Şam, Hama, Humus ve Haleb Arap Devleti sınırları içinde kalacak, Sykes-Picot çizgisinin batısındaki garnizonlar Fransızlara bırakılacak; Filistin, Musul dahil olmak üzere Mezapotamya’nın103 kontrolü İngilizlerde kalacaktı. İngilizler Suriye ve Çukurova’yı Fransızlara devrederken, Suriye’deki Arapları onların aleyhinde silahlandırmak104 suretiyle sonuç alamayacakları bir maceraya itiyorlardı.

Adana’da 1919 Yılı Katliamları

Fransızlar Ermenilerden 70.000’ini Adana köylerine 12.000’ini Dörtyol’a 8.000’ini Haçın’a (Saimbeyli) diğerleriniz de Osmaniye, Kars (Kadirli) ve Sise (Kozan) yerleştirdiler.105 Sömürgelerinden getirdikleri Müslüman askerlere, Türklerin İslamiyet’ten ayrılarak Bolşevik olduklarını ve halifeye karşı isyan ettiklerini106 devamlı telkin ettiler.


Yüklə 8,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   193




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin