Osmanlı-Rus Savaşı1



Yüklə 8,72 Mb.
səhifə18/193
tarix27.12.2018
ölçüsü8,72 Mb.
#87611
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   193

Bâbıâli’nin her şeye rağmen Patrikhane’yi kazanma çabaları devam ederken, Avrupa Devletleri mezhep serbestliği konusunda Islahat Fermanı’nda belirtilen hususların gerektiği gibi uygulanmadığı iddiasıyla, Osmanlı Devleti’ne karşı baskılarını arttırdılar. Patrikhane ise meclislerinin daha geniş yetkilere sahip olmasını istiyordu. Bunun üzerine kiliselerin tâmir ve inşası için ferman gerekli olmasına rağmen, yoğun baskı ile karşılaşan Bâbıâli, taşrada bulunan yetkililere bu konuda rahat hareket edebilmeleri için gerekli inisiyatifi tanımak mecburiyetinde kaldı.79

Patrikhane fesat faaliyetlerine destek verdiği için gelir ve gider dengesini ayarlayamıyordu. Çünkü Rum eşkıyaya ne zaman yardımda bulunacağı belli olmuyordu. Bu durum Bâbıâli tarafından bilindiği hâlde, cemaatı, devletin yanına çekmek ve istismara fırsat vermemek için, Girit ayaklanmasında bizzat devlete yönelik hareketler sırasında zarar gören kiliselerin tamiri için Şubat 1896 tarihinde olduğu gibi yardım da yapılıyordu.80

Bâbıâli’nin bu yaklaşımına 1870’de Patrik VI. Grigorios, Padişaha şükranlarını bildirmesi üzerine Padişah da buna övgü dolu ifadelerle karşılık verdi.81 Patriğin bu iyi niyet gösterileri fazla uzun sürmedi. Bulgarlar’ın dinî bağımsızlıklarını elde etmeleri,82 Patrikhane’nin gizlemeye çalıştığı gerçek yüzünü ortaya çıkardı.83 Bulgar Eksarhlığı’nın kurulmasıyla ilgili olarak ilân edilen fermanın84 dinî ve mezhebî açıdan sakıncalı olduğunu belirten Patrik, bunun uygulanmasında yetkili olmadığı gerekçesiyle Ekümenik Konsilin toplanması için harekete geçerek, buna izin verilmezse istifa edeceğini söyledi. Fakat Rusya ve Sırbistan sinodu üyeleri fermanın Osmanlı hukukunu ilgilendirdiğini ve toplanması düşünülen konsile katılmayacaklarını bildirdiler. Sultan Abdülaziz de şimdiye kadar Osmanlı Devleti tarihi içerisinde böyle ekümenik bir konsilin toplanmadığını, bundan sonra toplanmasının sakıncalı olacağı için de izin veremeyeceğini, ancak Patriğin sıhhî sebepler ileri sürerek görevinden ayrılmasının uygun olacağını belirtti.85 Bundan sonra Patrik azledileceğini anlayınca istifa etmek mecburiyetinde kaldı ve yerine VI. Anthimos Eylül 1871’de üçüncü defa seçildi.86 Yapılan değişiklikler ve alınan tedbirlerle Bâbıâli huzuru sağlamaya çalışırken, Patrikhane bir Osmanlı kurumu olduğunu gözardı ederek, faaliyetlerine devam etti. Özellikle Bulgar Eksarhlığı’nın kurulmasından sonra Rusya ile münasebetlerinde eski sıcaklığını muhafaza edemeyen Patrikhane, Yunanistan ile daha sıkı bir işbirliği içerisine girdi.87

C. I. Meşrutiyet Dönemi

1. Bâbıâli ve Patrikhanenin

Tavırlarının Sertleşmesi

A. Patrikhanenin Olayları Tırmandırma Çabası

I. Meşrutiyet’in ilânı ile birlikte, Bâbıâli ve Patrikhane arasındaki ilişkilerin iyiye gideceği beklentisi hâkimdi. Fakat ümit edilen olmadı. Patrikhane her zaman olduğu gibi yeni dönemde de mevcut şartları istismar etmeye devam etti.88 Bu durum Meclis-i Mebusan’ın süresiz tatil edildiği süreçte de görüldü. Bu dönem içerisinde de Patrikhane’ye girip çıkanlar eksik olmuyordu. Hatta gözle görülür bir artış olduğunu da söylemek mümkündü. Öyle ki, Patrikhane’ye gelen ziyaretçilerin fazlalığı, Patrikhane’ye yakın bir yerde oturan ve devlete sadık olan gayrimüslimlerin bile dikkatini çekmeye başladı. Bunlardan Evram adında bir Rum durumu yetkililere bildirme gereğini hissetti.89

Patrikhane’de, bu hareketlilikten daha önemli olan bazı gelişmeler gözlenmeye başladı. Patrikhane, devlete karşı faaliyette bulunan ruhanîleri koruyan bir tavır sergiliyordu. Bu amaçla suç işleyenlerin yargılanmasına

karşı çıkıyor ve zanlıların Patriğin başkanlığında bir mahkemede yargılanmalarını istiyordu.90 Bâbıâli, Patrikhane’nin bu teklifini uygulanamaz bularak kesin olarak kabul etmedi. Bâbıâli’nin bu tavrı Patrikhane’yi çok rahatsız etti. Buna bağlı olarak aralarındaki ilişkiler yeniden gerginleşmeye başladı.91

Bâbıâli kararında ısrarlıydı. Çünkü Patriğin başkanlığında yapılacak bir yargılama, doğrudan doğruya devletin varlık sebebine halel getireceği gibi, Patrikhane’nin kuvvet kazanmasına sebep olacaktı. Devletin bu tutumu, Rumca gazeteler tarafından Patrikhane’nin sahip olduğu [sözde] imtiyazat-ı kadimenin ortadan kaldırılması şeklinde yorumlanarak, Rumlar tahrik edilmek isteniyordu.92 Fakat bu uygulama sadece Rumlar için geçerli olmayıp, bütün tebaayı içine alan ve Osmanlı hukuk sisteminde zaman içerisinde meydana gelen değişikliklerin tabii bir sonucuydu.93

Devletin taviz vermez tutumuna, Patrikhane zaman zaman patriklerin istifasını gündeme getirerek karşı koymaya çalıştı.94 Bâbıâli ile uzlaşamayan Patrik III. Yovakim de istememesine rağmen, Patrikhane’nin [sözde] imtiyazlarının iâdesi hususunda Bâbıâli’ye geri adım attırmak için, Sen Sinod üyelerinin baskısı ile istifa etmek mecburiyetinde kaldı.95 III. Yovakim’den sonra Patriklik makamına getirilen IV. Yovakim de özellikle aynı meseleden dolayı üç yıl kalabildiği görevinden 1887 yılında istifa etmişti.96 Yeni Patrik seçilen V. Dionisios zamanında da aynı meseleye yenileri eklenmeye başladı.97

Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla, Patrikhane’nin biraz daha sıkı denetim altında tutulmak istenmesi, her zaman olduğu gibi Patrikhane’yi çok rahatsız etti. Bâbıâli’nin bu düşüncesine rağmen, Patrikhane her fırsatta kanun dışı uygulamalarla öne çıkıyordu. Patrikhane kiliselerin yanında özellikle mekteplerde Ortodoks cemaatın çocuklarını kendi emelleri doğrultusunda eğitmek için Yunanlı müdürlere görev veriyordu. Bu müdürlerin görev yaptığı yerlerde, Devlet aleyhine propaganda daha yoğun bir şekilde yapılıyordu.98 Devlet aleyhine propagandaların yapıldığı yerlerden olan mekteplerin yararına düzenlenen balolarda, daha fazla gelir sağlamak için faaliyetlerin Padişahın himâyesinde yapıldığını davetiyelerde belirtiyorlardı. Bunun farkına varan Bâbıâli, Sultan yerine Sadrazamın himâyelerinde ifadesinin kullanılmasının daha uygun olacağı hususunda Patrikhane’yi uyardı.99 Bu ve benzeri uygulamaları ortadan kaldırmak isteyen Bâbıâli, Rum mektepleri üzerinde tam bir denetim sağlamak istedi. Bu amaçla, öğretmen atamaları ve müfredatın hazırlanması konularında kendisinin bilgilendirilmesini ve habersiz bir uygulama yapılmamasına dikkat ediyordu. Ayrıca Bulgar metropolitlerine yeni beratlar verilirken, Patrikhane’nin görüşü alınmıyordu. Böylece Patrikhane’nin Bulgarlar üzerindeki etkisi de azaltılmaya çalışıldı. Bu durum Patrikhane’nin rahatsızlığını daha da artırdı.100

Patrikhane, aleyhine tezahür eden bu uygulamaların hepsinin ortadan kaldırılmasını istedi. Patrik aksi takdirde istifa edeceğini söyledi. Hatta Patrik V. Dionisios istifa ettiğini, fakat bu istifasının Meclis-i Muhtelit tarafından kabul edilmediğini belirtti. Şayet istekleri yerine getirilmezse bütün Ortodoks kiliselerine durumu bildirerek, bunlar aracılığıyla Avrupa Devletlerini harekete geçireceğini, gerekirse meclis üyeleriyle birlikte istifa edeceklerini ifade etti.101

Bütün bunlara rağmen beklediği sonucu alamayan Patrikhane, gizli emirler vererek bazı yerlerde kiliseleri kapattırdı. Kiliselerin kapatılmasının arkasında da Bâbıâli’nin olduğu izlenimini vererek devleti zor durumda bırakmak istedi ve bunda başarılı oldu.102 Patrikhane’nin Avrupa devletleri nezdinde yaptığı şikâyete ilk cevap Yunanistan’dan geldi ve Yunan Hariciyesi’ne çağırılan Osmanlı sefirine, kiliselerin kapatılma sebebi soruldu. Yunanistan’ın îmâlı tutumu karşısında Osmanlı Sefiri Patrikhane’nin iddiasını reddederek, kiliselerin Osmanlı Devleti tarafından kapatılmadığını, bunun Patrikhanenin Avrupa kamuoyunun dikkatini çekmek için uyguladığı bir plan olduğunu ve böylece Bâbıâli’nin zor durumda bırakılmak istendiğini belirtti.103

Patrikhane’nin kilise kapatma eylemine bütün Ortodokslar destek vermeyerek, kiliselerin açılmasını istiyorlardı. Alasonya ve Kandiye gibi bazı yerlerde kiliseler kapalı olduğundan âyin yapılamıyor ve cenazeler defnedilemiyordu.104 Bu durum Ortodokslar tarafından Patrikhane’nin protesto edilmesine sebep oldu.105 Kendi cemaatinin dahi destek vermediği Patrikhane, Ermenileri de olayların içine çekerek Avrupa kamuoyunun baskısı ile Bâbıâli’ye geri adım attırmak istedi.106 Bunun üzerine Bâbıâli, Ortodoks cemaatin Patrikhane’ye karşı olan tutumundan da aldığı cesaretle tavrını sertleştirdi. Bu sertlik karşısında Patrikhane, kiliselerin kapatılmasının bazı metropolitlerin şahsî uygulamalarından kaynaklandığını açıklamak mecburiyetinde kaldı. Böylece mazeret göstermek suretiyle sorumluluktan kurtulmaya çalıştı.107 Bâbıâli, samimi bir şekilde kiliselerin açık olmasını ve cemaatın ihtiyaçlarının karşılanmasını istiyor ve bundan dolayı da yoğun bir çaba sarf ediyordu. Sultan II. Abdülhamit, Patrikhane’nin kiliseleri kapalı tutmak hususundaki ısrarından rahatsızlık duyduğundan bu hususta Sadaretin daha fazla çaba göstermesi için emirler verdi.108

Bâbıâli’nin kararlı tavrı karşısında isteklerinin hepsinin gerçekleşmeyeceğini anlayan Patrik V. Dionisios, Bulgar metropolitlerine berat verilmesine karşı çıkmaktan vazgeçmek mecburiyetinde kaldı. Sâdece beratlar verilirken kendilerinden muvafakat alınmasını istedi.109 Patrikhane yetkilileri bu geri adımdan başka, Bâbıâli’den bir yetkilinin gönderilerek kendileriyle bu konuda görüşülmesi arzularını da dile getirdiler. Fakat, Bâbıâli aldığı

kararları uygulamada ısrarlı olduğunu göstermek istiyordu. Çünkü Patrik ve Patrikhane taraftarlarının bu durumu istismar edebilecekleri düşüncesiyle Bâbıâli, Patrikhane’nin bu teklifini kabul etmeyerek, kendilerinden kiliselerin kapatılmasına destek vermemelerini istedi.110 Diğer taraftan Yunanistan dışında, Avrupa Devletleri’nden beklediği desteği bulamayan Patrikhane, Bâbıâli’ye temsilci göndermeye karar verdi. Bu görev Ereğli Metropoliti’ne verildi. Ereğli Metropoliti İstanbul’a gelerek görüşmelere başladı. Meselelerin kısmen hâlledildiği düşünülürken, Patrik için düzenlenen isim töreni sırasında, bazı kiliselerin protesto amaçlı olarak açılmamış olması, Bâbıâli’nin rahatsızlık duymasına neden olduğu için111 Meclis-i Vükelâ, kiliseler konusunda alınan kararlardan geri adım atılmayacağını bir defa daha yineleyerek, tavrını açıkça ortaya koydu.112 Patrikhanenin bu tutumunda Yunanistan’ın etkili olduğu, Yunan basınında çıkan haberlerden açıkça anlaşılmaktaydı.113 Meselelerin henüz bir sonuca bağlanamadığı, karşılıklı ilişkilerin sertleştiği bir anda Ağustos 1891 yılında V. Dionisios öldü. V. Dionisios Bâbıâli’yi çok uğraştırdığı hâlde, Sultan II. Abdülhamit’in Ortodoks cemaata başsağlığı dilemesi Rumlar arasında memnuniyetle karşılandı.114

V. Dionisios’un ölümü üzerine, 1891 yılında Patrikliğe Preveze Metropoliti VIII. Neofitos getirildi.115 VIII. Neofitos, Bâbıâli ile ilişkilerin düzelmeyeceği kanaatinde olduğu için, hiç olmazsa maddî yönden güçlü bir Patrikhane oluşturmak düşüncesindeydi. Patrikhane, gelir seviyelerini göz önünde bulundurarak, Ortodoks cemaattan iâne adı altında yardım toplamaya başladı. Bu yardım kampanyası cemaatın bir kısmında rahatsızlık uyandırdı. Bu sırada Dolapdere Rum Mektebi’nde olduğu gibi pek çok yerde zorla para toplanıyordu. Şikâyet üzerine yapılan soruşturma sonunda, paranın zorla toplanmadığı, gönüllü olarak verildiği şeklinde Patrikhane tarafından bir mazeret ileri sürülerek mesele örtbas edilmeye çalışıldı.116 Bâbıâli, bunların önüne geçmek için tedbirlere başvurduğu zaman, Patrik hemen [sözde] imtiyazat-ı kadimesine halel geldiği iddiasında bulunuyordu.117

Patrikhane para toplamak için değişik yollara başvurdu. Beyoğlu’nda Rumların izinsiz bir şirket kurduğu tespit edildi. ilk sorgulamada amaçlarının kâr olmadığını, şirketin ihtiyacı olan Rumlara yardım amacıyla kurulduğu açıklandı. Fakat yapılan incelemelerde, elde edilen paraların Yunanistan’da “Millet Bankası”nda muhafaza edildiği tespit edildi.118 Patrikhane’nin kanun dışı gelir sağlamasını engellemek üzere Sadaret Müsteşarı Tevfik Bey, Adliye Nazırı Rıza Paşa ve Dahiliye Nazırı Rıfat Paşa’dan oluşan bir komisyon kuruldu. Bu komisyon yardım toplanmasını belirli bir düzene koymak için bir nizamnâme hazırladı. Nizamnâmeye göre yetkililere önceden haber verilmeden kesinlikle yardım toplanamayacaktı.119

Patrik VIII. Neofitos, kanunî ve gayrikanunî yollardan elde ettiği gelirlerle maddî bakımdan Patrikhane’ye rahat bir nefes aldırmasına rağmen, seleflerinden bazılarının da istifasına sebep olan, imtiyazat-ı kadimelerine halel getirildiği iddialarından vazgeçmedi. Bununla beraber Yunanistan’ın desteği ile protesto amaçlı kilise kapatma eylemleri yer yer devam etti.120 Bâbıâli ile Patrikhane arasında anlaşmazlığa sebep olan meselelerin hiçbirisinde kendileri için olumlu bir gelişme kaydedemeyen VIII. Neofitos istifa etti.121

B. Papa XIII. Leon’un Kiliseleri Birleştirme Teklifi ve Patrikhane

Bizans döneminde de defalarca uygulanması düşünülen, fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen Doğu ve Batı Kiliseleri’ni birleştirme çabaları 1894 yılında tekrar gündeme geldi. Bu amaçla Roma’da bir konferans düzenlendi.122 Belçika’da yayımlanan Patriot Gazetesi’nde yer alan Roma kaynaklı bir haberde, Büyük Britanya’nın, Papa’nın iki kilisenin birleştirilmesi hususunda gösterdiği gayretlerin takdire şayan olduğu ve desteklenmesi gerektiği üzerinde duruluyordu.123 Papa XIII. Leon, Patrikhane’ye bir mektup yazarak, birleşme teklifinde bulunmuştu. Patrik, Papa’nın mektubuna 1895 yılında verdiği cevapta çok sert ve olumsuz ifadeler kullandı. Bu mektupta özellikle Katolik Kilisesi’nin bid’atleri belirtilerek, itikadî farklılıkların tekrar göz önüne serilmesi nedeniyle bu teşebbüs de başarısızlıkla sonuçlandı.124

Patrik VII. Anthimos’un, Papa’ya olumsuz cevap vermesinde, her zaman olduğu gibi her iki kilisenin dünya görüşlerinin farklı olması temel etkenlerden birisidir. Fakat cevabın sert olmasında Anthimos’un atanması sırasında Sadaretin Anthimos’tan yana tavır koymasının etkisi de göz ardı edilemez. Anthimos bu tutum ve davranışından dolayı Avrupa kamuoyunun tepkisini çekmişti. Patrikhane’nin cismanî ve ruhanî meclisleri de Anthimos ile ilgili olarak Avrupa gibi düşünüyor ve O’nun pasif olduğu kanaatini taşıyorlardı. Bundan dolayı Patrik VII. Antimos istifa etmek mecburiyetinde kaldı.125

2. III. Yovakim’in İkinci

Patriklik Dönemi

A. III. Yovakim’in Patrikhane’yi

Güçlendirme Çabası

VII. Anthimos’tan sonra ikinci defa tekrar patrik seçilen III. Yovakim’in beratının verilmesi bir müddet ge-

cikti. Bunun üzerine selefi VII. Anthimos 1901 yılında Bâbıâli’ye yazdığı arzuhâlde, patriklik beratının verilmesini istedi. Yovakim’in patrikliğinin onaylanması biraz daha gecikince, bundan rahatsız olan Patrikhane mahfilleri, rahatsızlıklarını Rusya sefirine de bildirmiş olmalılar ki; Sefir beratın verilmesini diplomatik bir dille Bâbıâli’ye bildirdi.126 Biraz geç de olsa patrikliği onaylanan III. Yovakim, Patrikhane’nin faaliyetlerine hız verdi. Osmanlı toprakları dışında yaşayan Ortodokslardan alınan yardımlarda da gözle görülür bir artış sağladı. Sivastopol Rumlar’ı bazı kiliselerin tamiri amacıyla kullanılmak üzere 300 ruble gönderdiler. Diğer taraftan metropolitlikler tarafından Patrikhane’ye gönderilmesi gereken tahsisatın, şartlar içerisinde değişikliğe uğramasından dolayı yeni cetvellere göre bunun düzenlenmesi için çalışmalara başlandı.127 Bu arada metropolitlerin, Patrikhane merkez sandığına göndermeleri gereken para yardımının hepsi gelmemişti. Göndermeyen metropolitler uyarıldı.128 Ayrıca Bâbıâli’nin bütün önlemlerine rağmen zaman zaman izin alınma gereği duyulmadan Patrikhane’nin görevlendirdiği meclis üyeleri tarafından bol miktarda yardım toplanmaya devam edildi. Yardımların nerelerde harcandığı sorulduğunda ise genellikle tatmin edici bir cevap alınamıyordu.129

Yovakim, maddî bakımdan Patrikhane’yi güçlü hâle getirmeye çalışırken, aynı zamanda Avrupa ülkeleriyle de değişik yollarla bağlarını kuvvetlendirmeye çalıştı. Eğitim amacıyla Osmanlı Devleti sınırları dışından Patrikhaneye papazlar geldiği gibi, irtibatı artırmak için, dışarıya gönderilenler de vardı. Patrikhane, İzmir’de vaazlık yapan Papaz Grigoriyadi’yi Petersburg’a gönderdi.130 Fener Patrikhanesi’nde bulunan bir çok din adamı, yabancı ülke temsilcileri ile irtibat hâlinde idi. II. Abdulhamit döneminde uygulanan sıkı denetime rağmen Patrik Yovakim zaman zaman Yunan ve Sırp sefirlerini ziyaret ediyor131 ve bunlar da iâde-i ziyarette bulunmaktaydılar.132 Bu görüşmelerin yapıldığı sırada Patrikhane’nin Avrupa Devletleri’nden gördüğü destekten dolayı uygulamalarında aşırıya kaçması, diğer cemaatler tarafından, Patrikhane’nin kendilerini ibadet dili olarak Rumcayı kullanmaya zorladığı hususunda şikayetler de arttı.133

1905 yılında yapılan bir nüfus sayımı, Türk memurları ve cemaatlerin güvenilir temsilcilerinin katılımıyla yapılmasına rağmen, Patrikhane’nin telaşlanmasına sebep oldu. Patrik, Hükümete ültimatom niteliğinde bir mektup yolladı. Mektup, Adliye ve Mezâhip Nezareti, Dahiliye Nezareti ve Sadaretçe incelendi. Mektupta, nüfus sayımı esnasında Patrikhane’ye bağlı Rumlar ve kendi dillerinden başka Rumcayı da konuşan bütün cemaat, Ortodoks-Rum şeklinde ortak ad altında kaydedilmeleri istenmekteydi. Ayrıca Sırplar, Ulahlar ve Arnavutlar ise Patrikhane’ye mensup Ortodokslar olarak belirtileceklerdi. Nüfus sayımına, cemaatlerin mahallî temsilcilerinin de katılmaları işi zorlaştırmıştı. Bulgarların ve Rumların aynı şahısları kendi listelerinde bulundurmak istemeleri kavgalara neden oldu.134

B. Patrikhane’nin Taşradaki Faaliyetleri

Patrikhaneye bağlı Rum din adamları merkezde olduğu gibi, taşrada da bölücü faaliyetlerine devam etmekteydiler. Bunlardan bir tanesi de Razlık’ta ortaya çıktı. Razlık Metropolit Vekili’nin eşkıya reislerinden olduğu ve ailesi ile birlikte tamamen faâl bir şekilde çete faaliyetlerinin içerisinde yer aldığı anlaşıldı. Bunun tespit edildiğini fark eden Metropolit Vekili firar etmek mecburiyetinde kaldı.135

Patrik Yovakim’in Patrikliğinin ikinci döneminde bazı papaz ve metropolitlerin ikâmet ettikleri kiliselerin hâricinde faaliyetlerini arttırdıkları açık bir şekilde görülmekteydi. Özellikle Prizren Metropoliti’nin Geylan’da ikâmet ettiği hâlde, Priştine’de Rumları fesada teşvik amacıyla dolaştığı136 Geylan Hıristiyan Mektebi Muallimi’nin şahitliği ile tespit edildi.137

Patrik Yovakim’in tavsiyesi ile taşrada görev yapan metropolitler, devletin işleyişi üzerinde de etkili olmaya gayret ediyorlardı. Komanova’da inzibat olarak görev yapan Hüseyin Efendi, görevinden uzaklaştırıldığı zaman, adı geçen metropolitin aracılığıyla tekrar görevine döndü.138

İpek Sancağı’na bağlı Deçar köyünden Rüstem oğlu Bilal, Rum din adamlarına zaman zaman yardımcı olduğu için Geylan Metropoliti’nin tavsiyesi üzerine ödüllendirildi.139 Ustrumca Metropoliti, iyi anlaştıkları Kaza Nâibi Şevket Efendi’nin görev süresinin uzatılmasını istedi.140 Bundan başka Filorina Metropoliti de Kaymakamın başka yere tayin edilmemesi için çaba sarf ederken,141 Ustrumca Rum Metropoliti de Mal Müdürünün değiştirilmesine engel olmak için, Patrikhane’yi harekete geçirdi.142

Rum Patrikhane’sinin faaliyetleri genellikle rumlaştırma yönünde olduğu için diğer Ortodokslar üzerinde de baskı kurmaya çalışmaktaydı. Patrikhane’nin bu hareketine karşı koymaya çalışan Rum olmayan Ortodoks unsurlar ile Rumlar arasındaki mücadeleden dolayı asayiş bozuluyordu. Diğer taraftan Rumlar sayıca az oldukları yerlerde kiliseyi uhdelerinde tutamayınca, eşyalarını aldıklarından, bu ve benzeri olaylar da devletin otoritesine halel getirmekteydi.143 Bu gibi eylemlerle olduğu gibi Rumlar, Rum kültürünü baskın bir kültür haline getirmek için her türlü yolu denemekteydiler.144 Patrikhane Rum nüfusu fazla göstermek için de bütün Ortodoksların Rum kaydedilmelerine gayret etmekteydi.145
Patrikhane verdiği emirlerle, Bâbıâli’nin mümkün olan tedbirleri almasına rağmen Prizren’de olduğu gibi çeşitli yerlerde görev yapan din adamlarını daha faal olmalarını istediğinden; Prizren Metropoliti, Sırp Metropolitlerini de yanına alarak daha etkili bir şekilde Prizren’de faaliyetlerini sürdürdü.146 Vodine Kaymakamlığı’ndan, Rumeli müfettişliğine verilen bilgide; Vodine Bidayet Mahkemesi’nin, Sabuncu Toşi’yi katleden Rum eşkıyaya yataklık eden Uçurum Manastırı Papazı Riştova ve manastırın diğer görevlileri ile aynı eşkıya içerisinde yaralı olanları tedavi ettiği tespit edilen tabip Rizo ve arkadaşları tutuklandıkları anlaşılmaktadır.147 Yine Prizren Metropoliti tutuklanan eşkıyalar ile Patrikhane’nin irtibatının devam ettirilebilmesi amacıyla, hapishanelerdeki Ortodokslar için papazların hapishanelere serbest olarak giriş yapmaları isteğinde bulundu.148

Manastır’a bağlı Nasliç’in Viroşan köyüne gelerek teslim olan Yunan eşkıya komitesine mensup Dimitri’nin verdiği bilgilere göre; Kesriye ve Nasliç’te Rumlar’ı kışkırtmak için kendilerine Yunan Hükümeti’nin, Konsoloslar ve Metropolitler aracılığıyla görev verdiğini, ihtiyaçlarını da yine aynı yoldan temin ettiklerini, yaralanan Rum eşkıyaların Rum doktorlar tarafından tedavi edildiği anlaşılmaktadır.149

Fener Patrikhanesi, Osmanlı Devleti’nin nüfuzunu içte ve dışta her fırsatta azaltmak için çok çaba sarf ediyordu. Bazı mahallerde Ortodokslar arasında kilise ve mekteplerin münavebeli olarak kullanılması gerekirken, Patrikhâne buna genel olarak uymuyor ve diğer Ortodoks unsurlara ait yerleri işgal ediyordu. Patrikhane’nin bu uygulaması tebaa arasında husûmetin artmasına sebep oluyordu. Bunun sonucu olarak meydana gelen veya gelebilecek olayları önlemek için Bâbıâli güvenlik tedbirlerini arttırdığı için masraflar da artıyordu.150

Bâbıâli’nin uyguladığı güvenlik tedbirleri arasında, olayları meydana gelmeden önlemek amacıyla muhbirler kullanmak da vardı. Muhbirler özellikle Türklerden başka Bulgarların da ağırlıklı olarak kullanıldığı hafiye teşkilatı içerisinde görevlendiriliyorlardı. Böylece Rumlar’ın hareketleri izlenerek, gerekli tedbirler alınmaya çalışılıyordu. 1905 yılında merkezî büyük şehirler için 300, kazalar için bu amaçla kullanılmak üzere 200 lira tahsisat ayrılmıştı. Ancak 1906 yılında bütçeye fazla yük getirdiğinden muhbirler için gerekli tahsisat konmamıştı. Bundan dolayı fesat faaliyetlerinde artış görüldüğü için yeni düzenlemelere gidildi. Çünkü daha önce maaşlı olarak görevlendirilen hafiyeler, maaşlarını düzenli olarak alamadıklarından, geçici görevli olan muhbirler de iş yapsalar da yapmasalar da ücretleri işlediği için fazla gayret göstermiyorlardı. Bunun üzerine yeni bir düzenlemeye gidilme ihtiyacı hissedildi. Bundan sonra, yapılan işe göre ücret verilmesi yöntemi uygulanmaya başlandı. Bütün bunlar da gösteriyor ki, askerî ve polisiye tedbirler bir tarafa bırakılsa dahi olabilecek hadiseleri önlemek için önceden haberdar olunması amacıyla elde edilmesi gereken bilgiler devlete fazladan yük getirmeye başladığından farklı tedbirler uygulanmaya çalışılmaktaydı.151 Yanya ve çevresinde Yunan hududuna yakın ve özellikle Rumların yoğun olarak yaşadıkları yerlerde çeteler köylerden her türlü yardımı alıyorlardı. Bu yardımlar bilhassa Rum papazlar tarafından organize ediliyordu.152

Girit Rumlarından oluşan 200 kişilik bir eşkıya grubu Manastır’a gelerek burada 21 Yunan kaptanı tarafından eğitime tâbi tutuldular. Bunların çalışmaları için gerekli olan her türlü ihtiyaçlarını Manastır Rum Metropoliti karşıladı.153 Langaza’da, Rum komitesi azaları satılan her malın fiyatı üzerinden çeteler için belli bir oranda para topluyorlardı. Ruhanîlerin emriyle, Rumlar’ın Müslümanlar’a sebze ve meyve satışı yasaklanarak, buna uymayanlar ağır para cezalarına çarptırıldılar. Rumların bu boykotunu kırmak için Langaza’nın ihtiyacı karşılanmadan Selanik’e mal gönderilmesine izin verilmiyordu. Malları ellerinde kalan ve Müslüman komşularının ihtiyaçlarını karşılayamamanın ezikliğini hisseden bazı Rumlar, komite azalarının baskılardan çekindikleri için mallarını Belediyenin önüne gizlice bırakmayı tercih ettiler.154 Rum çetelerinin ihtiyaçları sürekli olarak Patrikhane’ye bağlı ruhban tarafından temin ediliyordu. Bu durum çok yaygın ve alışılmış bir hâle gelmişti. Çeteler ihtiyaçlarının karşılanmasında gecikme olduğu veya yapılan yardımları yeterli görmediklerinde bunun hemen telafi edilmesini istediler. Aksi takdirde Aynaroz Rum Kilisesi papazına yaptıkları gibi, din adamlarını kaçırarak fidye talep etmekteydiler.155

Patrikhane sürekli olarak metropolitlerin yaptığı fesat faaliyetlerini ve onların eşkıya ile olan bağlarını örtbas etmek istemekteydi. Ancak bir çok yerde özellikle Ortodoks Rum din adamlarının faaliyetleri gizlenemeyecek kadar açık ve çok sayıda cereyan ediyordu. Şöyle ki; Manastır ve çevresindeki ruhban ve mektep görevlileri asıl görev yerlerini terk ederek sürekli olarak eşkıya ile işbirliği içerisindeydiler.156 Prizren Metropoliti’nin görev alanından daha geniş bir alanda görev yaptığı157 ve denetimi altındaki okullara da usulsüz bir şekilde öğretmenler tayin ettiği tespit edildi.158 Yenice ve Vodine’de görevli papazların Yunan Konsolosluğu’dan maaş alarak Devlet aleyhine eşkıya ile birlikte hareket ettikleri Yenice Metropoliti’nin ihbarı sonucunda ortaya çıktı.159 Siroz Metropoliti’nden de eşkıya ile irtibatı olduğuna dair şüphelenilmesi üzerine Patrikhane’den metropolitin siciliyle ilgili bilgi istendi.


Yüklə 8,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   193




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin