Erzak kollarının yetersizliği, yörenin sarp oluşu ve dağ geçitlerinin karlarla kaplı olması gibi nedenlerle harekâta katılacak olan savaşçılara cephe gerisinden yeterli miktarda yiyecek gönderilmesi mümkün görülmüyordu. O nedenle kuşatma kuvvetleri, yanlarında taşıyabildikleri erzakla harekâtı sürdürmek zorundaydılar. Harekât başladığında birlikler, yanlarına sadece dört günlük erzak alabilmişlerdi. Bu erzak, kuru ekmek ve zeytinden ibaretti.29 Bundan sonraki yiyecek ihtiyaçlarını düşmandan alacakları ganimetle temin edeceklerdi. Nitekim harekâttan kısa bir süre önce cepheyi teftiş ettikten ve askerin perişan durumunu gördükten sonra Enver Paşa, yayınladığı bir emirnamede özetle şöyle diyordu:30
“Askerler hepinizi ziyaret ettim ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor, yakın zamanda taarruz ederek Kafkasya’ya gireceksiniz. Siz, orada her türlü nân ve nimete kavuşacaksınız… ”
Görüldüğü gibi harekâtın başarılı olabilmesi kuşatma kuvvetlerinin, en geç 4-5 gün içerisinde, Rusların erzak ve levazım depolarını ele geçirip Aras vadisinden Kars’a doğru çekilmelerine fırsat vermeden ricat yollarını kapatmasına bağlıydı. Aksi taktirde Rus kuvvetleri, Türk kuşatmasından kurtulmak üzere hızla geri çekilip Kars Kalesi’ne sığınabilir31 veya başta Sarıkamış olmak üzere stratejik bölgelere kuvvet kaydırarak başarılı bir savunma yapabilirlerdi. Bu durumda erzak ve levazım depoları zamanında ele geçirilemeyeceğinden kuşatma kuvvetleri büyük bir yiyecek sıkıntısıyla karşı karşıya kalacağından harekât, büyük ölçüde başarı şansını kaybedebilirdi. Harekât planının bu özelliğinden dolayı, Rus ordusunun ricat yolu üzerinde yer alan ve yine bu kuvvetlerin ana lojistik üssü durumunda bulunan Sarıkamış kasabası Türk taarruzunun en önemli stratejik hedefi haline getirmiştir.
Sarıkamış kasabası, Kars’ın 50 km. kadar batısında yüksek dağların nadiren geçit verdiği stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Bu konumu ile eskiden beri yöreden geçen askerî ve ticarî yolların kavşak noktasında yer almıştır. Güneydoğu ucundan kuzeydoğu ucuna kadar sırasıyla; Çıplakdağ, Sıpkaçdağı, Soğanlıdağı, ve Turnageldağı gibi yüksek dağlarla çepeçevre kuşatılmış olan
bu kasaba civarında askerî açıdan son derece önemli iki geçit bulunmaktadır. Bunlardan biri, Soğanlıdağı’nın Sıpkaçdağı’yla birleştiği yerde bulunan Soğanlı Geçididir (2 300m). Eskiden beri ticaret kervanlarınca da kullanılan bu ünlü geçit,32 Erzurum-Kars yaylaları arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Sarıkamış bu geçidin Kars Yaylası tarafındaki başlangıç noktasındadır. İkinci önemli geçit ise kasabanın 4-5 km. kadar kuzeybatısında, Soğanlıdağı’nın Turnageldağı ile birleştiği yerde, Çoruh havzasını Aras havzasına bağlayan en kestirme yolun geçtiği Bardız Geçidi’dir (2 500 m). Bardız ve Kızılkilise istikametinden gelen yol, bu geçidi aştıktan sonra Yukarı Sarıkamış köyü üzerinden Sarıkamış’a ve oradan da Aras havzasına inmektedir.33
93 Harbi’nden sonra Rus hakimiyetine geçen bu bölge,34 stratejik önemine binaen Rus ordusunun Kafkas cephesindeki ileri üssü haline getirilmiştir. Ruslar, bu amaçla o zamanlar Sarıkamış ya da Çerkezköy olarak adlandırılan bugünkü Yukarı Sarıkamış köyünün 3 km. kadar doğusunda küçük ve modern bir garnizon kasabası inşa etmişlerdi. Sarıkamış adı verilen bu kasaba, sınır birliklerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1890’lı yıllarda bir demiryolu hattıyla Kars ve Gümrü üzerinden Tiflis’e, yani Kafkasya’nın merkezine bağlanmıştı.35 Ayrıca bu demiryolu hattına paralel olarak Osmanlı-Rus sınırındaki Karaurgan’dan Tiflis’e kadar uzanan bir şose yol daha vardı ki bu yol da Sarıkamış’tan geçiyordu. Rus birliklerinin yurtiçiyle bağlantısı büyük ölçüde demir yolu vasıtasıyla sağlanıyor; birliklerin bütün levâzımı, mühimmâtı, cephanesi, ihtiyat eşyası ve hastaneleri hep bu kasabada bulunuyordu. Sarıkamış Grubunun sahip bulunduğu tek telsiz istasyonu da yine buradaydı.36
Ruslar Türk kuşatması karşısında geri çekilmeyi tercih ettikleri takdirde -Enver Paşa bunu kuvvetle muhtemel görüyordu- Aras vadisinden Kars’a doğru ricat için kullanabilecekleri başlıca üç yol vardı ve bu yollardan ikisi Sarıkamış’tan geçiyordu. Köprüköy-Kötek-Sarıkamış şosesi, her mevsimde büyük birliklerin geçişine müsait yegâne yol olduğundan Ruslar şüphesiz öncelikle bu yolu kullanmak isteyeceklerdi. Bu yolun 8-10 km kadar güneyinde yer alan Horasan-Hanege-Micingirt-Sarıkamış yolu ise hem dolambaçlı ve hem de pek bakımlı olmadığından daha çok yazın veya kuru havalarda kullanılabilmekteydi. Bu iki yolun dışında Aras’ın güneyinde Velibaba-Pasin-Karakilise-Kağızman üzerinden Kars’a giden üçüncü bir yol daha vardı. Diğer yollara az çok paralel olarak uzanan bu yol, Sarıkamış’ın 15 km kadar güneyinde bulunan Karakurt’ta Aras nehrini geçerek Sarıkamış’a da ulaşıyordu. Ancak bu yol büyük birliklerin geçişi için müsait değildi. Bu durumda yörenin anayolu konumunda bulunan Kötek-Sarıkamış yolunun kesilmesi halinde Ruslar, tam anlamıyla kuşatılmış olacaktı.37 Kaldı ki Sarıkamış’ı ele geçirdikten sonra Kağızman yolu da kolayca kontrol altına alınabilirdi.
Ruslar kışın en şiddetli günlerinde Sarıkamış’ı hedef alacak bir Türk taarruzuna ihtimal vermediklerinden, burada kayda değer miktarda bir savunma gücü bulundurmaya da gerek duymamışlardı. Birkaç bölükten ibaret olan Sarıkamış’taki Rus birlikleri, sınır muhafızları içerisinde bir istisna olarak 1877’den kalma eski berdan tüfekleriyle donatılmıştı. Sarıkamış savunmasında çok etkili olabilecek bir tek topları dahi yoktu ve hepsinden önemlisi Enver Paşa bütün bunları biliyordu.38
Görüldüğü gibi harekâtın hedefine ulaşması büyük ölçüde Sarıkamış’ın ele geçirilmesine bağlıydı. Bunun için harekâtın baskın şeklinde ve mümkün olabildiğince seri olarak icra edilmesi planlanmıştı.
Harekâtın Başlaması ve Başarısız Oluş Nedenleri
Enver Paşa, taarruza başlamadan önce düşmanı uyarabilecek hareketlerden kaçınılması hususunda kesin emir vermişti. Ancak bu emre rağmen Hafız Hakkı Bey, genel taarruz tarihinden iki gün önce yani 20 Aralık’tan itibaren General İstomin komutasındaki Oltu Müfrezesi’ne karşı küçük çaplı taarruz hareketlerine başladı. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere Rus Başkomutanlığı’nın emri gereğince, Sarıkamış Grup Komutanı General Bergmann, taarruzî keşif icrasına tevessül etmediğinden Türk tarafının faaliyetlerinden haberdar değildi. Bu nedenle General İstomin’in Hafız Hakkı Bey komutasındaki Türk birliklerinin taarruza geçtiğini bildirmesi üzerine adeta şaşkına dönmüş ve buna bir anlam verememişti. Böylece Hafız Hakkı Bey’in kuşku yaratan aceleci hareketlerine rağmen 22 Aralık’ta başlayan genel taarruz, Ruslar için tam anlamıyla bir baskın olmuştur.39
Bu şartlar altında başlayan Türk taarruzunun başarı şansı oldukça yüksekti. Rus komuta heyeti henüz taarruzun amacını anlayamadığından gerekli önlemleri almakta gecikmişti. Harekâtla birlikte başlayan şiddetli tipi, Rus kuvvetlerinin arkasına doğru ilerleyen 9. ve 10. Kolorduların düşmana görünmeden ilerlemesini sağlıyordu. Harekâtın ilk günü 10. Kolordu, Oltu Müfrezesi’ni bozguna uğratmış, 9. Kolordu ise karşısına çıkan birkaç bölük düşman kuvvetini perişan bir şekilde geriye doğru atmıştı. Yoğun kar ve şiddetli tipiye rağmen devam eden cebri yürüyüşler sırasında bir miktar kayıp veril-
diyse de Türk taarruzu ilk günlerde başarıyla devam etti. Enver Paşa ve ordu karargâhı, Sarıkamış civarındaki ilk çarpışmaları başlatacak olan 9. Kolordu’yla birlikte ilerlemekteydi.40
Taarruz emrine göre, 24 Aralık günü 9. Kolordu Kötek, 10. Kolordu Bardız yönünde ilerleyecekti. Oysa 9. Kolordu 24 Aralık’ta Kötek yerine Bardız’a, 10 Kolordu ise Bardız yerine Oltu’ya varmış ve öncü birliklerini Kars istikametinde harekete geçirmişti. Harekât planındaki bu değişikliğin nedeni, Hafız Hakkı Bey’in geniş bir yay çizerek kendince daha uygun olan Oltu-Ardahan yönünde ilerlemek istemesidir. Bu arada Aras vadisine giden yolların ve özellikle Kötek yolunun kar nedeniyle kapanmış olduğu da haber alınmıştı.41 Bu durumda Enver Paşa, taarruz planını değiştirmek zorunda kalarak 9. Kolordu’nun Kötek yerine Bardız’a ve 10. Kolordu’nun Bardız yerine Kop geçidi yönüne ilerlemesini emretmişti.42 Böylece kuşatma cephesi, eski plana göre doğuya doğru kaydırılarak 15 km. kadar uzatılmış oluyordu. Cephenin uzaması, sıfırın altında 20-25 derece soğuklarda kar ve tipiye rağmen dinlenmeye fırsat bulamadan ilerleyen Türk birliklerinin işini bir hayli zorlaştırmıştı. Ancak harekât yinede başarı sansını kaybetmemişti. Çünkü Rus komuta heyeti hâlâ taarruzun maksadını tam olarak anlayamadığından kararsızlık içerisindeydi. Gerçek maksadı, ancak harekâtın başlamasından üç gün sonra anlayabilmiş ve Sarıkamış’ta kuvvet toplamaya karar vermişlerdi.43
Hafız Hakkı Bey, Enver Paşa’nın genişletilmiş harekât planına da uymadı. Büyük bir kolordu ile mağlup ettiği iki alaydan ibaret Oltu Müfrezesi’ni takip etmekten vazgeçmeyerek, Abdülkerim Bey komutasındaki 32. Tümen’i Kop yönüne gönderdikten sonra kendisi 30 ve 31. Tümenlerle Ardahan istikametinde taarruza devam etti.44 Hafız Hakkı Bey’in Ardahan’a doğru ilerlemesinden sonra 9. ve 10 Kolordular arasındaki irtibat ağır kış şartları ve mesafenin açılması nedeniyle neredeyse tamamen kesildi. Bundan sonra kolordular genellikle birbirlerinden haberdar olmadan hareket etmek zorunda kaldılar. Böylece bir an önce Sarıkamış yönünde ilerlemek yerine küçük bir düşman kuvvetinin arkasına takılarak Sarıkamış’tan uzaklaşan Hafız Hakkı Bey, 10. Kolordu’yu kış ortasında Allahuekber Dağları’na sürerek büyük bir kısmının donarak şehit olmasına neden oldu. Daha da önemlisi bu davranışıyla, zaferle sonuçlanabilecek bir harekâtın büyük bir hezimete dönüşmesine istemeden bile olsa hizmet etmiş oldu.
24 Aralık’ta Bardız’a ulaşan 9. Kolordu karargâhında Enver Paşa ile üst düzey komuta heyeti arasında bir takım görüş farklılıkları ortaya çıkmaya başladı. Enver Paşa, Sarıkamış’taki Rus kuvvetlerinin çok zayıf olduğunu belirterek, 25 Aralık’ta Sarıkamış’a yürümek niyetinde olduğunu ifade etmiş ve maiyet komutanlarının görüşlerini almak istemişti. Kolordu komutanı Ali Ahsan Paşa, Bronsart ve Feldman, bütün kolordu birliklerinin henüz Bardız’a ulaşamadığını öne sürerek, bu kuvvetler gelinceye kadar ve 10. Kolordu da Beyköy-Vartanut hattına ulaşıncaya kadar 9. Kolordu’nun Bardız’da beklemesinin daha doğru olacağını ifade ederek Enver Paşa’nın görüşüne katılmadıklarını bildirdiler. Aslında her iki görüşün’de kendince haklı yanları vardı. Birlikler günlerdir istirahat etmeden cebri yürüyüşlere zorlandıklarından bitkin haldeydiler. Oysa şimdi Bardız’da kolorduyu günlerce besleyebilecek miktarda erzak ele geçirildiğinden, askerleri burada bir süre dinlendirmek ve arkadan gelen kuvvetlerle daha da güçlenerek Sarıkamış’a taarruz etmek fena bir fikir değildi. Ancak bu görüşü savunanlar, düşman kuvvetlerinin alacağı karşı önlemleri hiç düşünmemişlerdi. Nitekim Bardız’da bu şekilde kaybedilecek olan her dakika, zayıf bir savunma gücüne sahip bulunan Sarıkamış’a Rusların yeni birlikler getirmesine ve burayı iyice tahkim etmelerine fırsat verecekti. Bu ise harekâtın başarı şansını büyük ölçüde azaltacaktı. Sonunda Enver Paşa, komuta heyetinin görüşlerini dikkate almayarak kendi düşüncesine göre harekâtı devam ettirmeye karar verdi. Bu karar, ordu komutanı ile üst düzey komuta heyeti arısındaki güven duygusunu sarsmış oldu.45
Enver Paşa, Bardız’dan taarruz emri vermek üzereyken Rus ordusundaki şaşkınlık ve panik hali hâlâ devam etmekteydi. Sarıkamış Grup Komutanı General Bergmann, Aras vadisindeki asıl cepheden Sarıkamış’a kuvvet göndermek yerine 23 Aralık’ta bütün cephede Köprüköy istikametine doğru taarruz için emir vermişti.
Bu arada Tiflis’teki Kafkas Ordusu Başkomutanı Graf Vorontsov-Dashkov, Türklerin taarruza geçmesiyle birlikte cephesindeki durumun önem kazandığını haber alır almaz savaşı idare etmek üzere yardımcısı General Myshlayevski’yi Sarıkamış’a gönderdi. General Myshlayevski 24 Aralık günü Sarıkamış Grubu’nun Karargâhı olan Micingirt’e ulaşır ulaşmaz üst düzey komutanlarla bir toplantı yaptı. Bu toplantıda öne sürülen en gerçekçi görüş, Ordu Kurmay Başkanı General Yudenich’e aitti. General, Türkler sağ kanattan büyük kuvvetlerle bir kuşatma harekâtına başlamış olduklarından, Sarıkamış Grubu’nun ana cephede başlattığı taarruzun hemen durdurulmasını ve Aras vadisinden bir miktar kuvvetin derhal Sarıkamış’a gönderilerek buranın tahkim edilmesini teklif etti. General Bergmann, ise kuşatma harekâtını
hâlâ layıkıyla anlayamamış olduğundan bu görüşe itiraz ederek ana cephedeki taarruzun devamı konusunda ısrarını sürdürdü. Myshlayevski de durumu kavrayamadığından Bergmann’ın görüşünü kabul ederek, daha önce başlatılan taarruzun devam ettirilmesini emretti. Ana cepheye yapılan bu taarruz karşısında Türk kuşatma kuvvetlerinin geri döneceğini umuyordu. Myshlayevski, ana cephedeki taarruzun yönetimini Bergmann’a bırakarak kurmay heyetiyle birlikte Sarıkamış’a hareket etti ve burayı kendisine karargâh olarak seçti.46 Ancak Sarıkamış’a geldikten sonra buranın Türkler tarafından ciddi surette tehdit edildiğini anladı ve geç de olsa fikrini değiştirerek Yudenich’in Micingirt’te teklif ettiği önlemleri almak zorunda kaldı. Böylece 24 Aralık gecesi geç vakitte Sarıkamış Grubu birliklerinin önceki mevzilerine dönmelerini emretti.47
Rus komuta heyetinin yaptığı bu büyük hatalara rağmen 24 Aralık akşamı Sarıkamış’ta savaşın kaderini Ruslar lehine değiştirecek birtakım gelişmeler oldu. Sarıkamış’a 2. Türkistan kolordusunun her alayından birer takım askerle iki obüs topu geldi. Aras vadisindeki asıl cephede bulunan bu birlikler, Türk taarruzunun haber alınmasından önce ordu nöbetçi generali tarafından Kafkas Özel Bataryası’nı oluşturmak üzere acilen Tiflis’e çağrılmışlardı. Böylece tamamen tesadüf eseri olarak 24 Aralık akşamı Tiflis’e gitmek üzere Sarıkamış’a gelmiş bulunuyorlardı. Türklerin Sarıkamış yakınlarında görülmeleri üzerine bu birlikler alıkonuldular. Bu sırada Sarıkamış’ta büyük bir panik vardı. Sarıkamış Müfrezesi Komutanı General Voropanof ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Sarıkamış savunması için gerekli olan önlemler daha çok orada tesadüfen bulunan birtakım subayların kişisel çabalarıyla alınıyordu. Demiryolu işçilerinden birlikler kurulmaya başlandı. Tiflis’teki hastalık izninden dönmekte olan Albay Bukretof, Myshlayevski’nin emriyle, buradaki dağınık kuvvetlerden bir müfreze oluşturarak 25 Aralık akşamı Sarıkamış’ın kilidi durumunda bulunan Bardız geçidine ulaştı.48 Yine tesadüfen Sarıkamış’ta bulunan Topçu subayı Mushelov, iki obüs topunu şehrin ana meydanındaki kilisenin yanına yerleştirdi.49 Ruslar böylece Sarıkamış savunması için ilk muntazam kuvveti oluşturdular. Bu birlikler 2 obüs, 8 ağır makineli tüfek ve 2000 tüfeğe sahipti.50
Rus tarafında bu gelişmeler olurken Enver Paşa, Sarıkamış’taki kuvvetleri hâlâ topları da olmayan birkaç bölükten ibaret zannediyor ve bu kuvveti önemli bir engel olarak görmediğinden ordunun ertesi gün Sarıkamış’a gireceğine kesin gözüyle bakıyordu. Nitekim 24-25 Aralık gecesi vermiş olduğu taarruz emrinde, ordu karargâhının 25 Aralık günü öğleden sonra Sarıkamış’a nakledileceğini belirtmişti. Bu emre göre Sarıkamış taarruzu şu şekilde icra edilecekti: 9. Kolordu, 29. ve 17. Tümenleriyle Sarıkamış’ı ve Sarıkamış civarındaki geçitleri ele geçirerek buraların savunması için gerekli önlemleri alacak, 28. Tümen ise Bardız ve Yeniköy yolunu tutacaktı. 9. Kolordu bu şekilde Sarıkamış’a taarruz ederken, 10. Kolordu, Sarıkamış istikametinde yürüyecekti. Ancak kendisiyle sağlıklı bir haberleşme sağlanamayan bu kolordu, nasıl ve ne zaman Sarıkamış’a ulaşacağına dair ordu komutanlığına bilgi verecekti.51
9. Kolordu, önde Albay Arif Bey (Baytın) komutasındaki 29. Tümen olmak üzere 25 Aralık sabahı saat 7’de Sarıkamış’a yürümek üzere Bardız’dan hareket etti. Birlikler henüz sertleşmemiş diz boyunu aşan kar ile mücadele ederek yürüyorlardı. Kızılkilise köyüne gelindiğinde öncülerle ana birlikler arasındaki mesafe iyice azaldığından burada mola verilmişti. Ancak bu sırada karargâhıyla birlikte köye gelen Enver Paşa, sert bir ifadeyle, Albay Arif Bey ile Kolordu Komutanı İhsan Paşa’ya hemen harekete geçerek yürüyüşü hızlandırmalarını emretti. Bu olay komutanlar arasında Bardız’da başlayan soğukluğu bir kat daha artırdı. Yürüyüş düzenli fakat asker bitkin bir halde olduğu için yavaş yavaş devam etti. Akşam saat 16’da öncüler Bardız geçidine ulaştılar. Geçit noktasının her iki tarafında buraya 15 dakika önce ulaşmış olan Albay Bukretof komutasındaki düşman avcıları mevzilenmişti. Akşam olunca hava iyice soğuduğundan yorgun asker arasında donma vakaları görülmeye başlamıştı.
Bardız geçidine ulaştıktan sonra Enver Paşa ile komuta heyeti arasında yeni bir ihtilaf daha ortaya çıktı. Arif Bey ve İhsan Paşa, askerleri dinlendirmek, geride kalan birlikleri ileri yanaştırmak ve şafak sökmeden karanlıktan yararlanarak düşmanı geçitten atmak niyetindeydiler. Oysa Enver Paşa düşmanın toparlanmasına fırsat vermemek için bir an önce Sarıkamış’a girmek istediğinden bu fikri kabul etmedi. Saat 19 sıralarında bir dağ topunun geçit noktasına doğru ateş etmesini emretti. Niyeti düşman mevzilerinde görünmekte olan karartıların top olup olmadığını anlamaktı. Bu ateşe karşılık verilmeyince karartıların top olmadığına karar verildi. Gerçekten de Rusların bu noktada topları yoktu. Böylece Sarıkamış’ta top olmadığından emin olan Enver Paşa, gece taarruzu için emir verdi.52
Sarıkamış’taki Rus savunması yukarıda da ifade edildiği üzere alelacele oluşturulmuş 2000 kişilik derme çatma bir kuvvetten ibaretti. Bu kuvvetin bir kolorduya
karşı koyması mümkün değildi. Ancak harekât başladığında üç tümenden oluşan ve 25000 kişilik bir mevcuda sahip olan 9. Kolordu, kışın en şiddetli günlerinde sarp dağlardan ilerlemek zorunda kaldığı için hem çok fazla kayıp vermiş, hem de kuvvetlerini henüz Sarıkamış civarında toplayamamıştı. 25 Aralık akşamı 29. Tümenin üç alayından sadece ikisi; 86. ve 87. Alaylar Sarıkamış yakınlarına ulaşabilmişti. Harekete geçtiğinde 8000 mevcutlu olan bu tümen, daha düşmanla ciddi bir çatışmaya girmeden %50 kayıp vererek 4000 kişiye düşmüştü. Sarıkamış yakınlarına ulaşabilenlerin miktarı ise 2000 kişi civarındaydı. Bu kuvvetler yanlarında 8 adet dağ topu getirmeyi başarmışlardı.53 Görüldüğü gibi Sarıkamış’a taarruz etmek üzere olan Türk kuvvetleriyle burayı savunan Rus kuvvetleri sayıca birbirlerine eşit durumdaydılar. Ancak Türk kuvvetlerinin aç ve yorgun olması Ruslar açısından önemli bir avantajdı.
25 Aralık akşamı güneşin batışından sonra başlayan gece taarruzu, altı saat sürerek gece yarısına kadar devam etti. Bu taarruz sırasında süngü hücumu ile geri atılan düşman kuvvetleri makineli tüfeklerin namlularını sökerek Bardız geçidini terk edip Sarıkamış’a doğru çekildiler. Düşmanı takip eden iki bölük Yukarı Sarıkamış yakınlarına kadar ilerledi.54 Artık buradan Sarıkamış’ın ışıkları görülmeye başlamıştı. Ancak Bardız’dan beri sürekli olarak Enver Paşa’ya muhalefet eden İhsan Paşa burada da sahneye çıkarak yorgun askerin dinlendirilmesi için taarruzun durdurulmasını teklif etti. Ayrıca birliklerin gece taarruzuna alışık olmadıkları da öne sürülüyordu. O zamana kadar İhsan Paşa’nın muhalefetine karşı direnmeyi başaran Enver Paşa, bu defa teklifini kabul etmek durumunda kaldı.55
Sarıkamış’ın kilidi konumunda bulunan Bardız geçidi ele geçirilmiş, Sarıkamış’a bu kadar yaklaşılmış ve zafer için uygun bir fırsat yakalanmışken, İhsan Paşa’nın pasif kalması, sebebiyle Sarıkamış taarruzunun durdurulması, harekâtın kaderini bir anda Türkler aleyhine döndürdü.56 Harekâtın başından beri inisiyatifi ellerinde bulunduran Türk kuvvetleri bu tarihten itibaren üstünlüklerini kaybederek hızla büyük bir hezimete doğru sürüklenmeye başladılar. Başka bir ifadeyle, kuşatma harekâtını zamanında anlayamayan Rus ordusunun hatalarından da yararlanarak, bir zafer kazanma şansı yakalayan Türk ordusu Sarıkamış civarındaki mücadeleyi 10 gün kadar daha sürdürmeyi başardıysa da esasen 25-26 Aralık gecesi savaşı kaybetmiş oldu.
Gece taarruzunu durduran birlikler, Sarıkamış sırtlarındaki ormanlık alanda gecelediler. Bu sırada 17. tümen de savaş alanına yetişti. Bu gece aşırı soğuk ve şiddetli tipi yüzünden 17. ve 29. Tümenler mevcutlarının yarısından fazlasını kaybettiler. Ateş yakmayı başarabilen askerlerin durumu bir dereceye kadar iyiydi. Birçokları ise bir ateş başı bile bulamadıklarından donarak şehit olmuşlardı.57 Türk kuvvetleri bu şekilde büyük kayıplara uğrarken 11. Kolordu düşmanın Aras vadisindeki asıl kuvvetlerini ezemediğinden Ruslar, buradan Sarıkamış’a devamlı surette kuvvet kaydırmaya başladılar. Sarıkamış’a ilk ciddi takviye kuvveti 25 Aralık akşamı geldi ve gece boyunca devam etti. 26 Aralık’ta Sarıkamış’taki Rus kuvvetleri önceki güne göre bir kat artmış bulunuyordu.58 Bundan sonra zaman bütünüyle Türk kuvvetleri aleyhine işlemeye devam etti. Aç ve perişan bir halde Sarıkamış civarındaki dağlarda açıkta geceleyen Türk kuvvetleri eriyip yok olurken, sıcak kışlalara, bol yiyeceğe ve iyi bir donanıma sahip bulunan Sarıkamış’taki Rus kuvvetlerinin sayısı sürekli olarak arttı. Böylece her geçen gün, Türk kuvvetlerini hezimete doğru bir adım daha yaklaştırmış oluyordu.
Türk kuvvetleri her şeye rağmen Sarıkamış taarruzunu inatla sürdürdüler. Gerçekte başarı şanslarını kaybetmiş olan birliklerin bu azmi, şaşkınlık içerisinde bulunan Rus komutanlarını ümitsizliğe sevk ediyordu. Başkomutan Vekili General Myshlayevski, Sarıkamış yakınlarında esir edilen bir subayın üzerinde ele geçirilen Türk taarruz emrini görünce, harekâtın amacını geç de olsa anladı. Savaşı kâğıt üzerinde düşünmeyi öğrenmiş olan general, Türk kuvvetlerinin eriyip gittiğinden haberdar olmadığı için tek kurtuluş çaresi olarak derhal geri çekilmek gerektiğine inanıyordu. 26-27 Aralık gecesi Bergmann ve Yudenich ile Micingirt’de yeni bir durum değerlendirmesi yaptı. Bergmann da onunla aynı fikirdeydi. Fakat Yudenich durumu anlamıştı. Çok kötü şartlar altında savaşan Türk kuvvetlerinin birkaç gün içerisinde hiç savaşamayacak bir duruma geleceğini izah etti. Bu izahat üzerine Myshlayevski, Sarıkamış’taki durum açıklık kazanana kadar geri çekilmeyi ertelemeye ikna oldu. Bu tavrı ile Yudenich, belki de Rus ordusunu kurtarmış ve hatta savaşın kaderini belirlemiş oluyordu.59
Rus karargâhında bu tartışmalar olurken 10. Kolordu Sarıkamış’a ulaşmak üzere Allahuekber Dağı’nı geçmekle meşguldü. Yaklaşık olarak 20000 kişilik mevcutla başlayan bu tırmanış 19 saat sürdü. Oltu Müfrezesi’nin peşine takılarak hiç gerek yokken sarp dağlara doğru sürüklenen bu kolordu, Allahuekber Dağı’nda çok büyük bir zayiat verdi. Dağı aşarak, güney yamaçlarındaki Beyköy ve Başköy’e ulaşabilenlerin sayısı 3200 kişiden ibaretti. İçlerinden birçoğunun ayakları dondu-
ğundan %20’si iş göremez haldeydi. Geriye kalanlar soğuğa ve tipiye dayanamayıp genellikle donarak şehit olmuşlardı. Buna rağmen bu birlikler, 27 Aralık’ta Selim yakınlarına ulaşarak Sarıkamış-Kars demiryolunu tahrip ettiler. Sadece keşif kolları tarafından gerçekleştirilen bu harekât, aslında Ruslar için ciddi bir tehlike oluşturmuyordu.60 Fakat harekâtın başından beri büyük bir ümitsizlik içerisinde bulunan Myshlayevski, Sarıkamış Grubu’nun tutsak olacağına inanarak, Türkler tarafından kapatılmamış tek yol olan Karakurt-Kağızman üzerinden Tiflis’e kaçtı.61 Türklerin savaşı kazandığına emin olduğundan, Kafkasya hükümet merkezine durumun tehlikeli olduğunu bildirdi. Myshlayevski’nin cepheden getirdiği kötü haberler Kafkasya’da büyük bir paniğe yol açtı.62
Ruslar açısından durum Myshlayevski’nin zannettiği kadar vahim değildi. 10. Kolordu’nun da Sarıkamış civarına intikal etmesiyle birlikte Enver Paşa’nın planı sadece teorik olarak gerçekleşmiş oluyordu. 28 Aralık günü Sarıkamış’ı kuşatan iki Türk kolordusunun toplam mevcudu, aç ve perişan halde bulunan 5000 kişiden ibaretti. Oysa aynı gün Sarıkamış’ta Rusların 15000 kişilik bir kuvveti, 34 adet topları ve birçok makineli tüfekleri vardı.63 Buna rağmen Türk kuvvetleri bir ara Sarıkamış’a girmeyi başardılar. Fakat şiddetli çarpışmalardan sonra geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu çarpışmalar sırasında Rusların uzun menzilli sahra topları Türklerin dağ toplarına karşı büyük bir üstünlük sağlamıştı. Bu topların ateşi karşısında ormanlar içerisine mevzilenmiş olan Türk birlikleri yerlerinden kıpırdayamaz hale gelmişlerdi.64
Dostları ilə paylaş: |