Osmanlı-Rus Savaşı1


Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti / Doç. Dr. Ahmet Eyicil [s.228-244]



Yüklə 11,63 Mb.
səhifə29/116
tarix27.12.2018
ölçüsü11,63 Mb.
#86713
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   116

Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti / Doç. Dr. Ahmet Eyicil [s.228-244]


Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

1. İttihat-ı Osmani Cemiyeti

Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’de 1 Mayıs 1889 tarihinde, İttihat-ı Osmani Cemiyeti adında bir gizli cemiyet kuruldu.1 Cemiyetin kuruluşu 1789 Fıransız İnkılabı’nın yüzüncü yılına tesadüf etmekteydi. İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin kurucuları Ohrili İbrahim Temo, Arapkirli Abdullah Cevdet, Diyarbakırlı İshak Sukuti, Kafkasyalı Çerkes Mehmet Reşit idi. Daha sonra Şerafettin Mağmumi, Giritli Şefik, Bakülü Hüseyinzade Ali, Konyalı Hikmet Emin, Cevdet Osman, Kerim Sebati, Mekkeli Sabri ve Selanikli Dr. Nazım Beyler bu cemiyetin kurucuları arasında yer aldılar.2

Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’nin hamam önündeki odun yığınları üzerinde öğrencilerin toplanarak İttihat-ı Osmani Cemiyeti’ni kurmaları fikri kendiliğinden ortaya çıkmadı. Batıda Fransızca tabirle kendilerine Jön Türk denilen Genç Türkler, Yeni Osmanlılar’ın devamıydı. Nitekim Genç Türkler, Yeni Osmanlılar çizgisinde çalışarak teşkilatlandılar. Osmanlı Devleti’nin nasıl kurtulacağı sorunuyla ilgilendiler. Onlara göre çözüm yolu meşruti bir hükümet kurarak Padişah’ın yetkilerini sınırlamak ve azınlıklara kanun önünde eşitlik tanımaktı.3

Cemiyetin kuruluşunda mason teşkilatı ve İtalyan birliğini sağlamak amacıyla kurulan Carbonari teşkilatı da etkili oldu. Nitekim İbrahim Temo Birindis Napoli’ye giderek burada mason locasını ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında edinmiş olduğu bilgiler ışığında cemiyeti de buna benzer şekilde örgütledi. Cemiyet üyelerine verilen numaralar Carbonari teşkilatı üyelerine verilen numaraların bir örneğiydi. Bu modele göre İbrahim Temo’nun numarası 1/1 olarak kaydedildi. Yani birinci şubenin bir numaralı üyesi demekti.4

Cemiyetin kurucuları gizlilik ve ciddiyet içinde faaliyetlerine devam ettiler. Namık Kemal gibi yazarların yazılarını gizli gizli okutarak öğrencilerde milli ve vatani duyguların gelişmesini sağladılar.5 Okulun yanındaki odunluğa girerek öğrencilerle dertleşip onları cemiyetin amaçlarına hizmet eder hale getirdiler. Dikkat çekmeyen ve gözden uzakta bir yer olan odunlukta yapılan bu irşat toplantılarına Hatap Kıraathanesi toplantısı denilmekteydi. Toplantılar sık sık yapılır ve öğrenciler burada yönlendirilirdi.

Okul dışında yapılan ilk toplantı Haziran 1899 tarihinde Edirnekapı dışında bulunan kahvehanede yapıldı. Kahvehanede yapılan bu toplantıya on iki üye katıldı. Üyeler kahvede bir araya geldikten sonra arka tarafta Mithat Paşa’nın bağında çukurca yerde bulunan incir ağacının altına gittiler. Etraftan görülmesi mümkün olmayan bir gizlilik içinde ağacın altına serilmiş bulunan hasır ve çuvallar üzerine oturdular. Bağ bekçisi Aluş Ağa da bunlara hizmet etti. Bir piknik görüntüsü verilen bu toplantıda gençlere Aluş Ağa yiyecek ve içecek hazırladı.

İnciraltı Toplantısı olarak bilinen bu ilk toplantıya İbrahim Temo, İshak Sukuti, Şerafettin Mağmumi, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmet Reşit, Asaf Derviş, Hersekli Ali Rüştü, Giritli Muharrem, Hikmet Emin, Ali Şefik ve ismi tespit edilemeyen bir kişi katıldı.6 Toplantıda yaşlı bulunmasından dolayı Ali Rüştü başkan, Şerafettin Mağmumi sekreter, Asaf Derviş ise veznedar seçildi. İbrahim Temo cemiyette bir göreve getirilmedi fakat üye kaydında cemiyetin bir numaralı üyesi oldu.

Piknik görüntüsü altında yapılan ilk İnciraltı Toplantısı’nda gizli olan bu milli cemiyete kimlerin üye olacağı tartışması yapıldı. Sonuçta güvenilir ve iş yapabilecek her Osmanlı vatandaşının dikkatli bir şekilde belli denemelerden geçirildikten sonra üye olabilmesi, her hafta düzenli bir şekilde çeşitli yerlerde toplanılması, yardımların titizlikle alınması, üyelerin ait oldukları şube ile sıra numarasının deftere kaydedilmesi ve her üyeye bir numara verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca bu toplantıda idare heyeti kuruldu.7 Cemiyette alınan kararları yazma görevi Şerafettin Mağmumi ile İshak Sukuti’ye verildi.8

İlk toplantı haberi öğrenciler arasında hızla yayıldı. Alınan kararlar başarılı bir şekilde yetkililerden gizlendi. Yapılan ikinci toplantıya dikkat çekmemek için İbrahim Temo ve İshak Sukuti katılmadı. Fakat bu toplantıya Abdülkerim Sebati de katıldı. Bundan sonra Cuma günleri çeşitli yerlerde muhtelif toplantılar yapıldı. Bu gizli cemiyetin çalışmaları üyeler aracılığıyla her yere iletildi ve aşırı derecede ilgi gördü.

Örgüt olarak şekillenen İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nde hiyerarşik bir yapı kuruldu. Daha sonraki faaliyetlerde bu ilk toplantının adı İnciraltı Toplantısı veya On İkiler Toplantısı olarak da anıldı. Hem okulda hem de okul dışında toplantılara devam edildi. Gençler Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa gibi milliyetçi yazarların eserlerini okuyorlardı.

Yapılan çalışmalar sonunda üyelerin sayısı artmaya başladı. Kosovalı Mebus İbrahim Efendi, Mülkiye mezunu Necip Dıraga, Görice Mebusu Şahin Kolonya ve posta memuru Talat Bey cemiyete katıldı. Kısa zamanda Harbiye, Baytar, Mülkiye, Bahriye, Topçu ve Mühendishane gibi okullardaki öğrencilerin çoğu cemiyetin etkisi altında kaldı.9

Hücre şeklinde örgütlenerek çalışmalarını gizlilik içinde yürüten cemiyetin üye sayısı 1903’te 900 oldu. Mekteb-i Tıbbiye öğrencilerinin hemen tamamı bu cemiyete üye oldu.10

1892’de II. Abdülhamit’in İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin varlığından ve faaliyetlerinden haberi oldu. Mekteb-i Tıbbiye’de hürriyet, eşitlik ve adalet fikrini yayma suçundan dolayı üç öğrenci Saray’a ihbar edildi. Buna tepki gösteren Saray, esnek ve yapıcı hareket eden okul kumandanı Ali Saip Paşa’yı görevden alarak yerine Zeki Paşa’yı atadı.11 9. sınıfta bulunan Muzaffer Hasan, Eşref Ruşen ve Muttefi Hasan adlı üç öğrenci okulda gizli bir cemiyet kurulduğunu sıkı disiplin tedbirleri alan Zeki Paşa’ya ihbar ettiler. Bu ihbar üzerine harekete geçen Zeki Paşa cemiyet üyelerini tutuklattı. Sanıklar mahkemede yargılandı. Mahkeme tarafından Şefik Ali, Ahmet Mehdi, Abdullah Cevdet, Mehmet Reşit, Şerafettin Mağmumi, Mikail Useb ve Tekirdağlı Mehmet gibi öğrencilerin okuldan atılmalarına karar verildi. Fakat tutuklanan bu öğrenciler birkaç ay sonra af edilerek serbest bırakıldı. Bu arada İbrahim Temo tutuklanmaktan kurtulup Romanya’ya kaçtı.12 Bu olayları protesto eden on dört öğrenci daha tutuklandı ise de fazla ciddiye alınmayarak serbest bırakıldı. Fakat bunlar Padişah aleyhine çalışmalarına devam ettiler.13

Zeki Paşa’nın baskıları sonucu Mekteb-i Tıbbiye’de alınan tedbirler tahammül edilmeyecek kadar ağırlaştı. Öğrenciler daha serbest ve rahat bir okulda öğrenim görmek istiyorlardı. Hem öğrencilerin üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmak ve hem de öğrenimlerini sağlamak amacıyla İttihat-ı Osmani Cemiyeti Avrupa’ya yetenekli öğrencileri gönderiyordu. Ayrıca baskıya maruz kalan öğrencilerin Avrupa’ya kaçmalarını sağlıyordu. Bu arada Arap Ahmet ve Ali Zühtü Paris’e, Mülkiye Mektebi Tarih Öğretmeni Murat Bey Mısır’a kaçtı. Murat Bey burada Mizan adlı bir gazete çıkardı.14

Mekteb-i Tıbbiye’nin 3. sınıfında öğrenci olan Selanikli Nazım’ın Paris’e gönderilmesine cemiyet tarafından karar verildi. Yurt içinde yayılan İttihat-ı Osmani Cemiyeti’nin yurt dışında da faaliyetlerine etkin bir şekilde devam etmesi gerekiyordu. Paris’te Ahmet Rıza Bey bulunuyordu.15 Annesi Alman, babası Ayan Meclisi üyesi olan Ahmet Rıza Bey Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa’da ziraat öğrenimi görmüştü. Burada Agust Comte’nin kurduğu Pozitivist görüşün etkisinde kaldı. Meşruti bir yönetimde merkeziyetçiliği savunarak II. Abdülhamit’i tahttan indirmek için V. Murat’la ilişkisi olduğu ortaya çıkınca Konya’ya sürüldü.16 Daha sonra Bursa Maarif Müdürü iken 1899’da Fransa’ya kaçtı. Burada tanınmış bilim adamlarıyla irtibat kurarak faaliyetlerini yürüttü. Bu çalışmaları neticesinde Ahmet Rıza Bey Avrupa’da iyi bir şöhret kazanmıştı. İttihat-ı Osmani Cemiyeti ile çalışmasında fayda görüldü. Ahmet Rıza Bey’i cemiyete üye yapmak ve cemiyetin faaliyetlerine katılmasını sağlamak amacıyla Selanikli Nazım görevli olarak 1893’te Avrupa’ya gönderildi. Okulun 3. sınıfında olan Selanikli Nazım hem öğrenimini tamamlamak hem de Ahmet Rıza Bey’i cemiyete üye yapmak amacıyla Paris’e gitti.17

2. Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti

Paris Tıp Fakültesi’ne kaydolan Selanikli Nazım öğrenimine ve siyasi faaliyetlerine burada devam etti.18 Cemiyetin merkez komitesi adına Selanikli Nazım, Ahmet Rıza Bey’e İttihat-ı Osmani Cemiyeti’ne üye olmasını teklif etti. Ahmet Rıza Bey, cemiyetin adı ve faaliyetleri konusunda tartıştı.19 Adeta merkez teşkilatla pazarlığa girdi. Selanikli Nazım’ın teklifi sonucunda 1894’de Paris’te Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti kuruldu.20 Cemiyetin başkanlığına Ahmet Rıza Bey getirildi. Selanikli Nazım, Şerafettin Mağmumi, Milaslı Halil Bey ve Halil Menteşe üye oldular.21

1895’te Paris Tıbbiye Mektebi’nden mezun olan Dr. Nazım Bey yurda dönmeyip Fransa’da bir hastanede çalışmaya başladı. Gençleri örgütleyerek Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nde Ahmet Rıza Bey’le birlikte hükümet aleyhinde siyasi faaliyetlerine devam etti. Cemiyetin bu çalışmalarından dolayı Dr. Nazım ve Ahmet Rıza Bey vatan haini ilan edildi.22

Dr. Nazım Bey cemiyette faaliyetlerine devam eden arkadaşlarına bir gazete çıkarılmasını teklif etti. Üyeler arasında uzun tartışmalar sonucunda bir gazetenin çıkarılması kabul edildi. Böylece Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin yayın vasıtası olarak 1 Aralık 1895 tarihinde Meşveret Gazetesi yayınlanmaya başlandı. Meşveret Gazetesi iki sayfa Fransızca ilavesiyle çıkarılırken Pozitivist görüş de savunuldu. Bu nedenle Meşveret Gazetesi’ne Fransız basınında önemli bir şekilde yer verildi ve aşırı bir derecede desteklendi. Gazetenin müdürlüğünü Ahmet Rıza Bey yürüttü. Yayınlarda güncel konularla beraber yurt ve dünya siyasetine yer verildi.23

Meşveret Gazetesi’nde yayınlanan yazılarda teşkilatın amacı anlatılırken okuyucular da uyarıldı.24 Türklerden çocuklarını okutmak için Avrupa’ya göndermeleri istendi. Avrupa’da öğrenci okutmanın pahalı olmadığı, buraya öğrenci gönderen Japon, Sırp ve Bulgarların kalkındıkları ifade edildi.25 Azınlıkların eğitime önem verdikleri, Türklerin ise bunu önemsemedikleri ayrıntılı bir şekilde anlatıldı.26

Cemiyetin yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerinden etkilenen Saray, Abdullah Cevdet, İshak Sukuti, Şerafattin Mağmumi ve Kerim Sebati’yi tutukladıktan sonra sürgüne gönderdi. Çürüksulu Ahmet Bey ve Sukuti sürgünde bulundukları Rodos’tan Paris’e kaçtılar. Bu arada Mülkiye’de tarih hocası olan Mehmet Murat Mısır’a kaçtı. Burada Mizan adlı dergiyi çıkartarak II. Abdülhamit aleyhinde yazılar yazdı.27 Yurt dışında çıkarılan Meşveret ve Mizan gazeteleri yabancı postaneler kanalıyla yurda sokuldu ve okuyucular tarafından büyük bir ilgi ile izlendi.28

Paris’te Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin kurulması ve yayın organı Meşveret Gazetesi’nin çıkarılmasıyla Dr. Nazım Bey ve arkadaşları planlı ve etkili bir şekilde çalışmaya başladı. Üyeler ile Ahmet Rıza Bey arasında görüş ayrılıkları çıktı.29 Üyelerden bir kısmı Ahmet Rıza Bey’e karşı sinirli bir şekilde hareket ederek polis müdahalesini gerektirecek olaylara bile sebep oldu. Dediğim dediktir şeklinde inat ederek hareket eden Ahmet Rıza Bey, Mehmet Murat’ın muhalefetine neden oldu. Mehmet Murat, onun bu tavrından dolayı Fransız ve Ermeniler kadar Türklerin milli hislerini dikkate almadığını söyledi.30 Ahmet Rıza Bey’in dik başlılığı görüş ayrılıklarının büyümesine neden oldu. Gruplaşmada Dr. Nazım Bey, Ahmet Rıza Bey’i aşırı derecede destekledi.31

Ahmet Rıza ile Dr. Nazım Beyler el ele vererek Meşveret’in yayım işlerini yürüttüler. Gazetenin masraflarını karşılamak için çok sıkıntı çektiler. Paris Sandıkarı Nazım imzası ile yazılan yazılarda cemiyetin içinde bulunduğu durum ve faaliyetleri anlatıldı. Teşkilat maddi sıkıntı içindeydi. Her şeyden önce para gerekliydi.32 Bu ihtiyacı karşılamak üzere yardımda bulunanların isimleri gazetede yayınladı. Okuyuculara cemiyetin amaçları anlatıldı. Üyelerin II. Abdülhamit’ten para yardımı ve maaş almaları hoş görülmedi. Bilhassa Hükümet’ten para yardımı alan üyelerle Dr. Nazım Bey arasında anlaşmazlık çıktı. Tartışmalar Cenevre ve Kahire’de bulunan üyelerin olumsuz yönde etkilenmesine neden oldu. Taşra şubelerinde bulunan üyeler Paris’teki merkez teşkilatı eleştirmeye başladılar. Ahmet Rıza Bey ve Dr. Nazım Bey grubuna katılmadıkları gibi Meşveret’i de benimsemediler.33

Dr. Nazım Bey’in Ahmet Rıza Bey’i aşırı derecede desteklemesi taşra şubeler tarafından eleştirildi. Bunun üzerine Mısır şubesinin kurucularından Şerafettin Mağmumi inceleme yapmak üzere Paris’e geldi. Burada incelemeleri sonucu merkez teşkilatın çalışmalarından memnun olmadığını belirterek mukaddes amaçlar için milli ve vatani menfaatlerin ayaklar altına alındığını söyledi.34

Yurt dışında cemiyet Meşveret ve Mizan gazeteleriyle faaliyetlerini sürdürürken yurt içinde cemiyetin merkez komitesinin başkanlığına seçilen Hacı Ahmet Efendi, II. Abdülhamit’e karşı yapılacak darbe planı üzerinde hazırlıklara başladı. Ülemadan Şeyh Naili ve Seraskerlikte bulunan Yarbay Şefik Bey’in ve I. Tümen Komutanı Kazım Paşa’nın yardımı sağlandı.35

Nazırların toplandığı sırada Babıali basılacak, Şeyhülislam’dan fetva alınacak, II. Abdülhamit hal edilecek, yerine V. Murat geçecek, eğer bu olmazsa II. Abdülhamit’in kardeşi Reşat Efendi tahta çıkarılacaktı.

Darbe planı Ağustos 1896’da yapıldı. Planın uygulanacağı akşam Tokatlıyan Lokantası’nda yemek yiyen Nadir Bey içkiyi fazla kaçırarak darbe planının ortaya çıkmasına neden oldu. Kutlama hevesiyle gizliliğini koruyamayan Nadir Bey’in ağzından Numune-i Terakki Mektebi Müdürü Mazhar Bey ve Askeri Okullar Genel Müfettişi Zühtü İsmail Paşa’nın söz almasıyla mesele anlaşıldı.

Nadir Bey’in “Paşa, bilsen yarın neler olacak?” sözü üzerine Zühtü İsmail Paşa durumu derhal araştırarak darbe planını öğrendi. Plan uygulanmadan darbeciler tutuklandı. Bundan sonra cemiyetin İstanbul’daki faaliyetleri iyice yavaşladı.36

Darbe planına katılanlardan Kazım Paşa, Hacı Ahmet, Şeyh Naili ve kardeşleri, Hakkı ve Avni Beyler ve ailesinden 18 kişi, Şeyh Abdülkadir ve ailesinden 20 kişi, Mekkeli Sabri, Divan-ı Muhasebat Reisi Zühtü Bey ve Kemal Bey gibi birçok kişi sürgüne gönderildi.37

İstanbul’daki cemiyetin merkez komitesinin etkisiz hale getirilmesi, cemiyetin ortadan kalkması demek değildi. Murat Bey’in çıkardığı Mizan Gazetesi elden ele dolanıyor ve yazıları Genç Türkler’i cesaretlendiriyordu. 1896 sonbaharında geri kalan Genç Türkler’in hepsi Paris ve Cenevre gibi şehirlerde toplandılar. Paris’te çıkarılan Meşveret’te II. Abdülhamit aleyhine yazılan yazılar Saray’ı rahatsız etti. Bu sebeple Paris Elçiliği vasıtasıyla cemiyetin ve gazetenin kapatılması Fransa’nın Leon Bourgeois başkanlığındaki hükümetten istendi. Bunun üzerine Fransız Hükümeti 1897’nin ilk baharında cemiyeti Paris’ten çıkardı ve gazeteyi kapattı. Bunun üzerine Ahmet Rıza, Dr. Nazım Beyler ve arkadaşları cemiyeti Belçika’ya taşıdılar. II. Abdülhamit Belçika Hükümeti’ne baskı yaparak cemiyetin üyelerini buradan da çıkarttırdı. Bu defa Belçika’da bulunan Genç Türkler, İsviçre’nin Cenevre şehrine taşındılar.38 Daha sonra Dr. Nazım Bey ve arkadaşları Paris’e gelerek Ahmet Rıza Bey’le birlikte faaliyetlerine devam ettiler.39

Mizan’da meşrutiyet lehine ve II. Abdülhamit aleyhine yazılar yazan Mehmet Murat’a cemiyetin lideri gözüyle bakılmaya başlandı. 1897’de Mısır’dan Cenevre’ye gitti ve çalışmalarını burada yürüttü. Daha sonra Cenevre’ye İshak Sukuti ve Abdullah Cevdet de geldi. Burada Osmanlı Dergisi’ni çıkarmaya başladılar.40

Meşveret Gazetesi’nde Dr. Nazım, Ahmet Rıza ve Murat Beyler yazılar yazarak okuyucuları bilinçlendirmeye çalıştılar. Ahmet Rıza Pozitivist görüşe ağırlık verirken, Mehmet Murat ve Dr. Nazım Beyler ideoloji konularında yazılar yazdılar.41

Bu dönemde Ahmet Rıza Bey ile Mehmet Murat arasında çok sıkı bir ilişki vardı. Mehmet Murat Bey hazırlamış olduğu 21 maddelik cemiyet programını Ahmet Rıza Bey’e gönderdi. Ancak cemiyet içinde ihtilafa neden olunacağı gerekçesi ile program kabul edilmedi.42

Ahmet Rıza ile Dr. Nazım Beylerin birlikte çalışması diğer ittihatçı üyelerin bunları çekememesine neden oldu. Bu sebeple Mehmet Murat Bey ve arkadaşları, Ahmet Rıza ile Dr. Nazım Beyleri cemiyetten çıkarmak istediler. Mehmet Murat Bey cemiyetin Teftiş ve İcra Heyeti Başkanı ve Dr. Nazım Bey ise bu heyetin üyesi idi. Dr. Nazım Bey’in üye olduğu bir kurulda görüşü alınmadan bir karara varmak, Ahmet Rıza Bey’i veya kendisini cemiyetten çıkarmak mümkün değildi. Gerek Ahmet Rıza Bey’in gerekse Dr. Nazım Bey’in cemiyetten çıkarılmasında başarılı olamayan Mehmet Murat Bey üzüntülerini belirterek Teftiş ve İcra Heyeti başkanlığından ayrıldı.43

Mehmet Murat Bey istifa nedeni olarak Ahmet Rıza Bey’in iki yüzlülüğünü, kendisinin üstün görünerek Ahmet Rıza Bey’in önünü tıkamak istemediğini belirtti. Ayrıca 2 Ocak 1897 tarihli dilekçesinde ayrıntılı bilgi verdi.44

Dr. Nazım Bey ve arkadaşlarının Paris’teki faaliyetlerini engellemek için Hükümet tarafından alınan tedbirler bir fayda vermedi. Bunun üzerine II. Abdülhamit, Serhafiye Ahmet Celalettin Paşa ve Necip Melha’yı 10 Temmuz 1897 tarihinde Paris’e gönderdi. On üç gün Paris’te kalan Paşa, Dr. Nazım ve Ahmet Rıza Beyler gibi genç Türkleri yurda dönmeleri için ikna etmeye çalıştı. İttihatçıların lehine af ilan eden resmi genelge yayınlandı. Genelgede ücretsiz pasaport verileceği, isteyenlerin öğrenimlerine devam edebileceği, Osmanlı topraklarında diledikleri yerlerde ikamet edebilecekleri, maddi yardımda bulunulacağı, Avrupa’da okuyan öğrencilere 150 Frank maaş verileceği gibi hususlar ayrıntılı bir şekilde açıklandı. Fakat Dr. Nazım ve Ahmet Rıza Beyler o devrin şartlarına göre oldukça cazip olan II. Abdülhamit’in yardım ve bağışlarını davaları uğruna kabul etmediler.45

Ahmet Celalettin Paşa, Paris Büyükelçisi Münir Bey ile yaptığı çalışma sonucunda Paris, Cenevre, Kahire ve Brüksel’de faaliyette bulunan cemiyet üyelerini ikna etmeye çalıştı. İttihatçıların bir kısmı ikna oldu. Bunun sonucunda Mehmet Murat Bey ile Ahmet Rıza Bey’in arası açıldı. Cenevre üssü çökertildikten sonra yaklaşık 60 kişi yurda dönmeye ikna edildi. Abdullah Cevdet ve İshak Sukuti’nin çıkardığı Osmanlı Dergisi kapatılırken, İshak Sukuti Roma, Abdullah Cevdet Viyana, Tunalı Hilmi de Madrit elçilik tabipliğine atandılar. Mehmet Murat Bey 14 Ağustos 1897’de İstanbul’a döndü ve on bin kuruşla Şura-yı Devlet Azalığı’na tayin oldu.46

İttihatçıların bir kısmının Ahmet Celalettin Paşa’nın tekliflerine uyarak yardım kabul etmelerine Ahmet Rıza ve Dr. Nazım Beyler çok sinirlendiler. Yardım kabul edenleri döneklikle suçlayan Dr. Nazım ve Ahmet Rıza Beyler, Meşveret Gazetesi’nde yazılar yayınlayarak faaliyetlerini arttırdılar. Onların bu kararlı ve sabırlı çalışmaları sonucu gençler cemiyete üye oldular. Sami Paşaoğlu Sezai ve Dr. Bahattin Şakir gibi gençleri ittihatçı yaparak güçlendiler.47

Aralık 1899’da Padişah’ın kayınbiraderi Damat Mahmut Paşa, oğulları Prens Sabahattin ve Prens Lütfullah’ı yanına alarak Avrupa’ya kaçtı ve meşrutiyet taraftarlarının safına geçti. Paşa’nın kaçması II. Abdülhamit’in aşırı derecede üzülmesine ve ittihatçıların güçlenmesine neden oldu. Paşa’nın kaçış nedeni Bağdat demiryolu yapımı imtiyazının İngiltere’ye değil de Almanya’ya verilmesiydi.48

Paşa’nın iadesi konusunda II. Abdülhamit teşebbüs ettiyse de Fransa buna yanaşmadı. 1903’te ölen Paşa bu tarihe kadar Paris’te kaldı. Bu tarihten itibaren onun fikirlerini oğlu Prens Sabahattin yürütmeye başladı.49

Murat Bey’in İstanbul’a dönmesiyle cemiyet içinde bir boşluk meydana geldi. Bunun üzerine Paris’teki ittihatçılar Ahmet Rıza ve Dr. Nazım Beylerin etrafında toplandılar.50 1898’de Paris’te yapılan kongrede üyeler arasında fikir ayrılıkları oldu ve cemiyet mensupları ikiye bölündü. Her grup kendi fikri doğrultusunda hareket ederken çoğunluk Ahmet Rıza ve Dr. Nazım Beylerin etrafında toplandılar.51 Dr. Nazım Bey ve arkadaşları amaçlarına ulaşmak için cemiyete yeni üyeler kaydettiler. Cemiyet içinde ve dışında yapacakları faaliyetlerde Ermeni, Rum, Bulgar ve Musevilerle irtibat kurdular.52

Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin ikinci kongresi, 4-9 Şubat 1902 tarihleri arasında Fransız Enstitüsü üyelerinden M. Lefever Pontalis’in Paris’teki evinde yapıldı. Kongrenin başkanlığına Prens Sabahattin, yardımcılıklarına Sathas isimli Rum ve Sissina isimli bir Ermeni getirildi. Kongrenin ilk toplantısı M. Lefever Pontalis’in evinde yapıldıktan sonra ara birleşimlere Prens Sabahattin’in evinde devam edildi. Kongreye toplam 70 delege katıldı. Bunların 47’si Türk, diğerleri Arap, Rum, Ermeni, Kürt, Arnavut, Çerkez ve Musevi idi.53

1902 kongresinde de birlik ve beraberlik sağlanamadı. Üyeler Prens Sabahattin ve Ahmet Rıza Bey grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Adem-i merkezi yönetimi savunan Prens Sabahattin’in etrafına Dr. Nihat Reşat, Dr. Sabri, Siret, Fazıl ve Zeki Beyler; Ahmet Rıza grubuna Dr. Nazım, Dr. Bahattin Şakir ve Ferit Beyler toplandılar. İki ayrı grup halinde çalışan ittihatçılar aralarında husumete varacak kadar ileri gittiler.54

Ahmet Rıza Bey meşruti ve merkeziyetçi bir yönetimi savunurken Prens Sabahattin, İngiltere ve ABD örneğini vererek teşebbüs-ü şahsi ve adem-i merkezi yönetimi benimsiyordu. Bu fikir ayrılığına rağmen her iki taraf II.Abdülhamit’in hal edilmesi konusunda anlaştılar.55

Osmanlı Devleti’nin dağılmasına sebep olacağı endişesiyle adem-i merkezi görüşüne karşı olan Ahmet Rıza Bey grubu etrafında Dr. Nazım olağanüstü gayret gösterdi. Bundan sonra teşkilatı genişletme ve şubeler açma yönünde çabalarını sürdürdü.56

Osmanlı Devleti’nin üç kıtada toprakları vardı. Bu sebeple Rumeli ve Mısır’da şubeler açmak ve bunlar arasında irtibat sağlamak güçtü. 1905 yılında cemiyetin yurt içinde ve dışında teşkilatlanması ve kadrolaşması sağlandı.57 Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin gizli muhabere defterindeki yazılara göre Dr. Nazım ve Dr. Bahattin Şakir Beyler şubelere mektuplar göndererek haberleşmeyi ve teşkilatlanmayı sağladılar. 20 Temmuz 1906 tarihli Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin Tensikatı Dahiliyesi’ne Dair Beyanname ile teşkilat daha düzenli bir şekilde yürütüldü. Bu beyannameye göre iş bölümü yapıldı. Meşveret Gazetesi’nin Fransızca kısmını Ahmet Rıza Bey, Türkçe kısmını Sami Paşazade Sezai Bey, cemiyetin hesap işlerini Mustafa Fazıl Paşazade ile Dr. Nazım Bey, şubelerle olan işlemlerini Dr. Bahattin Şakir Bey ile Dr. Nazım Bey yürütmeye başladı. Ayrıca cemiyetin iç işlerini yürütmekle Dr. Nazım Bey görevlendirildi.58

Merkez teşkilatın şubelere gönderdiği yazılarda amaçlarının vatandaşları hürriyet altında toplamak olduğu belirtilirken Mehmet Murat Bey ve arkadaşları yüzünden cemiyetin zarar gördüğü duyuruldu.59 Bu arada Mısır’da çıkarılan Şura-yı Ümmet Gazetesi’nin devam etmesi için buradaki şubeden yardım istendi. Konuyla ilgilenen Dr. Nazım Bey bu gazetenin sorunlarını gidermeye çalıştı.60

Paris merkez teşkilatının bir binası yoktu. Burada dört hasır iskemle ile bir kırık masa vardı. Bu sebeple varlıklı kimselerden koltuk, masa takımı ve sandalye gibi eşya alarak cemiyete yardım etmeleri istendi.61

Cemiyet üyeleri Paris’te çalışmalarını devam ettirirken büyük maddi sıkıntı içindeydiler. Bir gün merkeze gelen bir genç Dr. Nazım Bey’in ayakkabılarına baktı. Ayakkabılarının önü delinmiş ve parmakları dışarı çıkıyordu. Çorapları da ayrı ayrı renkteydi. Dr. Nazım Bey, kendisini ziyarete gelen ve durumunu dikkatle izleyen gence “Hürriyet bu kadar mahrumiyete değmez mi?” diyerek cevap verdi.62 Cemiyet üyeleri için maddi sıkıntılar amaca ulaşmaya engel değildi. Çünkü onlar önce teşkilat sonra neşriyat mantığı içinde çalıştılar. Aç, çıplak, yalın ayak, yarım pabuç, günde yarım ekmek ve yarım kase yoğurtla davaları adına yaşamaya razı oldular.63

1894-1906 yılları arasında on iki yıl cemiyetin iç ve dış işlerine Dr. Nazım ile Dr. Bahattin Şakir Beyler baktı. Mehmet Murat Bey gibi birkaç kişinin İstanbul’a dönmesi cemiyeti sarstı ise de Dr. Nazım Bey’in büyük gayretleri ile teşkilat eski gücüne kavuştu.64

Paris merkez teşkilatından şubelere uyarıcı yazılar yazıldı. Kötülüğün kaynağının istibdat olduğu bildirildi.65 Vatanın selameti için cehaletten kurtulmak gerektiği,66 Hükümet tarafından yapılan haksızlıklara karşı savunulması, Ermenilere karşı durulması,67 karşılıklı görüşerek problemin çözülmesi istendi.68 Üyeler ve şubeler birlik ve beraberliğe davet edildi.69 Şura-yı Ümmet Gazetesi yeniden düzenlendi. Kafkasya’da çıkan İrşat Gazetesi’nin kapanması üzüntüyle karşılandı.70 Paris merkez teşkilatı, şubelerinin gizlilik esası içerisinde faaliyette bulunmalarını istedi.71 Ayrıca otuz yıldan beri vatanı zindan haline getiren II. Abdülhamit hükümetini ve onun hakimiyetini yıkmanın vatanseverlik olduğu belirtildi.72


Yüklə 11,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   116




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin