Osmanli tüRKÇESİ SÖZLÜĞÜ Prof. Dr. Mehmet kanar



Yüklə 4,72 Mb.
səhifə4/21
tarix25.11.2017
ölçüsü4,72 Mb.
#32847
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21

fazl (A.) [ 1 [ فضل .erdem. 2.üstünlük.

fazla (A.) [ 1 [ فضله .çok. 2.artık.

fecâ’at (A.) [ فجاعت ] feci durum.

fecere (A.) [ 1 [ فجره .günahkarlar. 2.kِtü insanlar.

fecî’ (A.) [ فجيع ] çok kِtü, korkunç.

fecî’a (A.) [ فجيعه ] facia, felaket.

fecir (A.) [ فجر ] tan ağartısı.

fecr (A.) [ فجر ] tan ağartısı.

fecr -i kâzib [ فجرکاذب ] gerçek tan ağartısından ِnceki geçici aydınlık

fecr -i sâdık [ فجر صادق ] tan ağartısı, şafak sِkmesi.

fedâ (A.) [ 1 [ فدا .yoluna can koyma. 2.kurban. 3.uğruna verme.

fedâ edilmek 1.uğruna harcanmak. 2.kurban edilmek.

fedâ etmek 1.uğruna harcamak. 2.kurban etmek.

fedâ’î (A.) [ فدائی ] yoluna canını hiçe sayan.

129


fedâkâr (A.-F.) [ فداکار ] ِzverili.

fedâkârâne (A.-F.) [ فداکارانه ] ِzveri ile, ِzverili.

fedâkârî (A.-F.) [ فداکاری ] ِzveri.

fehâris (A.) [ فهارس ] fihristler.

fehîm (A.) [ فهيم ] anlayışlı.

fehm (A.) [ فهم ] anlama.

fehm eylemek anlamak.

fehvâ (A.) [ فحوا ] içerik.

fekâhet (A.) [ فکاحت ] şakacılık, muziplik.

fekk (A.) [ 1 [ فک .çene. 2.ayırma.

felâh (A.) [ فلاح ] kurtulma, rahata erme.

felâket (A.) [ فلاکت ] büyük bela, musibet.

felâketzede (A.-F.) [ فلاکت زده ] felakete uğrayan.

felâsife (A.) [ فلاسفه ] filozoflar, felsefeciler.

felc (A.) [ فلج ] inme, felç.

felek (A.) [ 1 [ فلک .gِkyüzü. 2.talih. 3.kader.

felekiyyât (A.) [ فلکيات ] astronomi.

felekzede (A.-F.) [ فلک زده ] kader kurbanı, felek vurgunu.

fellâh (A.) [ فلاح ] çiftçi.

felsefî (A.) [ فلسفی ] felsefe ile ilgili.

fem (A.) [ فم ] ağız.

fenâ (A.) [ 1 [ فنا .yokluk. 2.kِtü.

fenâpezîr (A.-F.) [ فناپذیر ] yok olucu, fani.

130


fend (F.) [ فند ] hile.

fenn (A.) [ 1 [ فن .bilim. 2..tür. 3.teknik.

fennen (A.) [ فنا ] teknik açıdan.

fennî (A.) [ فنی ] teknik.

fenniyyât (A.) [ فنيات ] teknoloji.

fer (F.) [ فر ] parlaklık.

fer’ (A.) [ 1 [ فرع .yan. 2.dal.

fer’î (A.) [ فرعی ] yan dal, tâli, ikincil.

ferâgat (A.) [ 1 [ فراغت .bırakma, terketme. 2.rahatlık. 3.zenginlik.

ferâğ (A.) [ 1 [ فراغ .bırakma, terk etme, vazgeçme. 2.boş durma.

ferâğ etmek bırakmak

ferah (A.) [ فرح ] sevinç.

ferâh (F.) [ فراخ ] geniş.

ferahbahş (A.-F.) [ فرح بخش ] ferahlık veren, iç açıcı.

ferâine (A.) [ فراعنه ] firavunlar.

ferâiz (A.) [ 1 [ فرائض .farzlar. 2.ِdevler.

ferâmîn (A.

ferâmûş (F.) [ فراموش ] unutma.

ferâmuş etmek unutmak.

ferâset (A.) [ فراست ] sezgi.

ferbih (F.) [ فربه ] semiz.

ferc (A.) [ 1 [ فرج .yarık. 2.vajina.

fercâm (F.) [ فرجام ] son, akıbet.

131


ferd (A.) [ 1 [ فرد .tek. 2.birey.

ferdâ (F.) [ فردا ] yarın.

ferdî (A.) [ فردی ] kişisel.

ferdiyyet (A.) [ فردیت ] bireylik.

ferec (A.) [ فرج ] rahatlama.

feres (A.) [ فرس ] at.

ferhân (A.) [ فرحان ] sevinçli, neşeli.

ferheng (F.) [ 1 [ فرهنگ .kültür. 2.sِzlük.

ferhunde (F.) [ فرخنده ] kutlu.

ferîd (A.) [ فرید ] biricik, tek.

ferikân (A.-F.) [ فریقان ] tüm veya korgeneraller.

ferîk-i evvel (A.-F.) [ فریق اول ] korgeneral.

ferîk-i sânî (A.-F.) [ فریق ثانی ] tümgeneral.

ferişte (F.) [ فرشته ] melek.

fermân (F.) [ فرمان ] buyruk.

fermandih (F.) [ فرمان ده ] komutan.

fermânfermâ (F.) [ 1 [ فرمان فرما .padişah. 2.komutan. 3.buyrukçu, buyruk veren.

fermâyiş (F.) [ فرمایش ] buyruk.

ferrâş (A.) [ 1 [ فراش .dِşemeci. 2.hizmetkâr.

ferruh (F.) [ فرخ ] kutlu.

fersûde (F.) [ 1 [ فرسوده .solgun. 2.yıpranmış. 3.eprimiş.

ferş (A.) [ 1 [ فرش .dِşeme. 2.yaygı.

fertût (F.) [ فرتوت ] bunamış ihtiyar.

132


ferverdîn (F.) [ فروردین ] İran takvimine gِre baharın ilk ayı.

feryâd (F.) [ 1 [ فریاد .bağırma, çığlık. 2.imdat isteme.

feryâd etmek bağırmak, çığlık atmak

feryâdres (F.) [ فریادرس ] imdada koşan.

ferzâne (F.) [ فرزانه ] bilge.

ferzend (F.) [ فرزند ] evlat.

fesâd (A.) [ 1 [ فساد .fesat, bozukluk. 2.kِtülük.

fesahat (A.) [ فصاحت ] fasihlik, dilde düzgünlük.

fesâne (F.) [ فسانه ] efsane, masal.

fesat (A.) [ فساد ] bozukluk, kِtülük.

fesh (A.) [ فسخ ] iptal etme, kaldırma, bozma.

fetâ (A.) [ 1 [ فتی .genç. 2.cِmert.

fetâvâ (A.) [ فتاوی ] fetvalar.

feth (A.) [ 1 [ فتح .fetih, tamamen ele geçirme. 2.açma. 3.açılma.

fetîle (A.) [ فتيله ] fitil.

fetret (A.) [ 1 [ فترت .duraklama. 2.iki olay arasındaki zaman.

fettâh (A.) [ 1 [ فتاح .fetheden. 2.açan. 3.Tanrı.

fettan (A.) [ 1 [ فتان .işveli, oynak, cilveli. 2.fitne koparan.

fetvâ (A.) [ فتوی ] kadının verdiği şer’î karar.

fevâhiş (A.) [ فواحش ] fahişeler.

fevâid (A.) [ فوائد ] yararlar, faydalar, kazançlar.

fevâkih (A.) [ 1 [ فواکه .meyvalar. 2.yemişler.

fevâris (A.) [ فوارس ] atlılar.

133


fevc (A.) [ 1 [ فوج .grup, cemaat, zümre. 2.bِlük, takım.

feverân (A.) [ 1 [ فوران .fışkırma. 2.kaynama.

feverân etmek fışkırmak.

fevk (A.) [ فوق ] üst, üstü.

fevkalâde (A.) [ فوق العاده ] olağanüstü, olağan dışı, alışılmışın ِtesinde.

fevkalbeşer (A.) [ فوق البشر ] insan üstü.

fevkalferd (A.) [ فوق الفرد ] birey üstü.

fevkalhad (A.) [ فوق الحد ] haddinden fazla.

fevkânî (A.) [ فوقانی ] üstteki, yukarıdaki.

fevkattabîa (A.) [ فوق الطبيعه ] doğa üstü.

fevren (A.) [ فورا ] hemen, derhal, çarçabuk.

fevrî (A.) [ فوری ] âni.

fevt (A.) [ 1 [ فوت .geçip gitme. 2.ِlüm.

fevvâre (A.) [ فواره ] fıskiye.

feyezân (A.) [ فيضان ] taşkın.

feyiz (A.) [ 1 [ فيض .bereket, bolluk. 2.ilim.

feylesof (A.) [ فيلسوف ] filozof, felsefeci.

feyyâz (A.) [ 1 [ فياض .verimli, bereketli. 2.Tanrı.

feyz (A.) [ 1 [ فيض .bereket, bolluk. 2.ilim.

feyzbahş (A.-F.) [ 1 [ فيض بخش .verimli, bereketli. 2.feyiz veren.

fezâ (A.) [ 1 [ فضا .uzay. 2.geniş düzlük.

fezâil (A.) [ فضائل ] erdemler.

fezleke (A.) [ 1 [ فذلکه .soruşturma ِzeti. 2.ِzet.

134


fıdda (A.) [ فضه ] gümüş.

fıkarât (A.) [ 1 [ فقرات .fıkralar. 2.bِlümler. 3.omurlar.

fıkdân (A.) [ فقدان ] yoksunluk, bulunmama, yokluk.

fıkh (A.) [ فقه ] islam hukuku, fıkıh.

fıkra (A.) [ 1 [ فقره .fıkra. 2.bِlüm. 3.omur.

fırak (A.) [ 1 [ فرق .fırkalar, partiler. 2.bِlükler. 3.zümreler.

fırka (A.) [ 1 [ فرقه .parti. 2.bِlük. 3.zümre.

fırsat (A.) [ فرصت ] uygun an, fırsat.

fısk (A.) [ 1 [ فسق .kِtülük, sefihlik. 2.dinsizlik. 3.Tanrı’ya karşı isyan.

fıskiyye (A.) [ فسقيه ] fıskiye.

fıtnat (A.) [ فطنت ] kavrayış, zekîlik.

fıtra (A.) [ 1 [ فطره .fitre. 2.kuru üzüm.

fıtrat (A.) [ فطرت ] yaratılış.

fıtraten (A.) [ فطرتا ] yaratılıştan.

fıtrî (A.) [ فطری ] yaratılıştan gelen.

fî (A.) [ فی ] fiyat, değer, kıymet, eder.

fi’l (A.) [ 1 [ فعل .hareket, davranış, eylem. 2.fiil.

fi’len (A.) [ فعلا ] yaparak, işleyerek, bilfiil.

fi’liyyât (A.) [ فعليات ] eyleme dِkülen işler.

fîât (A.) [ 1 [ فيئات .fiyat. 2.fiyatlar.

figân (F.) [ فغان ] feryat etme, ah çekme.

figân eylemek bağırmak, feryat etmek, inlemek.

fihris (A.) [ 1 [ فهرس .içindekiler. 2.indeks, dizin.

135


fikir (A.) [ فکر ] fikir, düşünce.

fikr (A.) [ فکر ] düşünce, fikir.

fikren (A.) [ فکرا ] düşünce bakımından.

fikrî (A.) [ فکری ] düşünce ile ilgili.

fikriyyât (A.) [ فکریات ] düşünce ile ilgili çalışmalar.

fil (A.) [ فيل ] fil.

filâhat (A.) [ فلاحت ] çiftçilik.

filasl (A.) [ فی الاصل ] aslında.

filhakîka (A.) [ فی الحقيقه ] gerçekte, aslında, doğrusu.

filhâl (A.) [ فی الحال ] şimdi, derhal.

filiz (A.) [ فلز ] maden külçesi.

filmesel (A.) [ فی المثل ] ِrneğin, ِrnekte olduğu gibi.

filvâki (A.) [ فی الواقع ] aslında, gerçekte.

fîmâba’d (A.) [ فی ما بعد ] bundan bِyle.

fînefsilemr (A.) [ فی نفس الامر ] işin aslında, gerçekte.

fir’avn (A.) [ فرعون ] firavun.

firâk (A.) [ 1 [ فراق .ayrılık. 2.ayrılık acısı.

firâr (A.) [ فرار ] kaçış, kaçma.

firâr etmek kaçmak.

firârî (A.) [ فراری ] kaçak.

firâvân (F.) [ فراوان ] bol, çok.

firâz (F.) [ 1 [ فراز .üst, yukarı. 2.yokuş.

firdevs (A.) [ 1 [ فردوس .cennet. 2.bahçe.

136


fireng (F.) [ فرنگ ] Batı, Avrupa.

firîfte (F.) [ فریفته ] aldanmış, aldatılmış.

firîfte olmak aldanmak.

firistâde (F.) [ فرستاده ] elçi.

firişte (F.) [ فرشته ] melek.

firiştehû (F.) [ فرشته خو ] melek gibi, melek huylu, güzel huylu.

firkat (A.) [ فرقت ] ayrılık.

fîrûz (F.) [ 1 [ فيروز .talihli, kutlu. 2.muzaffer.

fîrûze (F.) [ فيروزه ] turkuaz, firuze taşı.

fîrûzefâm (F.) [ فيروزه فام ] turkuaz, açık mavi.

fîsebîlillah (A.) [ فی سبيل الله ] Tanrı rızası için, Tanrı yolunda.

fiten (A.) [ فتن ] fitneler.

fitne (A.) [ 1 [ فتنه .bِlücülük, kargaşa çıkartma. 2.sıkıntı.

fityân (A.) [ فتيان ] gençler.

fuâd (A.) [ فؤاد ] yürek.

fuhş (A.) [ فحش ] fuhuş.

fuhuş (A.) [ فحش ] fuhuş.

fukahâ (A.) [ فقها ] fıkıhçılar, islam hukukçuları.

fukarâ (A.) [ فقرا ] yoksullar.

fûlâd (F.) [ فولاد ] çelik.

furkân (A.) [ 1 [ فرقان .Kur’ân. 2.iyi ile kِtünün ayrıldığı yerleri gِsteren.

fursat (A.) [ فرصت ] fırsat, uygun an.

fursatcû (A.-F.) [ فرصت جو ] fırsatçı.

137


fusahâ (A.) [ فصحا ] fasih konuşanlar.

fusûl (A.) [ 1 [ فصول .fasıllar, bِlümler. 2.mevsimler.

fuzalâ (A.) [ 1 [ فضلا .erdemliler. 2.bilginler.

fuzûl (A.) [ 1 [ فضول .fazla, çok. 2.gereksiz, fuzuli.

fuzûlî (A.) [ 1 [ فضولی .zevzek, boşboğaz. 2.gereksiz, boşuna, fazladan.

füceten (A.) [ فجئة ] apansız, ansızın.

fücûr (A.) [ 1 [ فجور .yakın akraba evliliği. 2.günahkarlık, sefihlik.

fülân (A.) [ فلان ] falan, filan, falanca.

fülfül (A.) [ فلفل ] biber, karabiber.

füls (A.) [ فلس ] mangır.

fülûs (A.) [ فلوس ] mangırlar.

fünûn (A.) [ 1 [ فنون .teknikler. 2.bilimler.

fürs (F.) [ 1 [ فرس .Farsça. 2.Fars ülkesi, İran. 3.Fars, İranlı.

fürû’ (A.) [ فروع ] yan dallar, şubeler.

fürûğ (A.) [ 1 [ فروغ .ışık. 2.parıltı.

fürûht (F.) [ فروخت ] satış.

fürûmâye (F.) [ فرومایه ] aşağılık, alçak.

fürûzân (F.) [ فروزان ] parlak.

füshat (A.) [ فسحت ] genişlik.

füsûn (F.) [ فسون ] afsun, büyü.

füsûnger (F.) [ 1 [ فسونگر .afsuncu, büyücü. 2.büyüleyici.

füsürde (F.) [ فسرده ] donuk, solgun.

fütâde (F.) [ 1 [ فتاده .düşkün. 2.düşmüş. 3.aşık. 4.tutkun.

138


fütûhât (A.) [ فتوحات ] fetihler.

fütûr (A.) [ 1 [ فتور .gevşeklik. 2.bıkkınlık.

fütüvvet (A.) [ 1 [ فتوت .gençlik. 2.yiğitlik. 3.eskiden Anadolu’da kurulup gelişen

esnaf teşkilatı.

füyûz (A.) [ فيوض ] feyizler, bolluklar, bereketler.

füzûn (F.) [ فزون ] fazla.

139

G

gabâvet (A.) [ غباوت ] bِnlük, dangalaklık, kalınkafalılık.



gabî (A.) [ غبی ] bِn, dangalak, kalınkafalı.

gabn (A.) [ غبن ] kazıklama, alışverişte aldatma.

gaddâr (A.) [ غدار ] zalim, acımasız.

gadr (A.) [ غدر ] haksızlık, zulüm.

gaffâr (A.) [ غفار ] bağışlayıcı Tanrı.

gâfil (A.) [ غافل ] habersiz.

gaflet (A.) [ غفلت ] habersizlik, dikkatsizlik, dalgınlık.

gafleten (A.) [ غفلة ] dalgınlıkla.

gafûr (A.) [ غفور ] bağışlayıcı.

gâh (F.) [ 1 [ گاه .kâh. 2.yer ve zaman bildiren kelimeler türetir.

gâhî (F.) [ گاهی ] kimi zaman, bazen, arasıra.

gâhvâre (F.) [ گاهواره ] beşik.

gâib (A.) [ غائب ] bulunmayan, ortada gِrünmeyen, kayıp.

gâile (A.) [ 1 [ غائله .uğraşı, telaş, meşakkat. 2.savaş.

gâita (A.) [ غائطه ] dışkı.

galat (A.) [ غلط ] yanlış.

galebe (A.) [ 1 [ غلبه .baskın çıkma, ağır basma. 2.kalabalık.

galeyân (A.) [ غليان ] kaynama.

gâlib (A.) [ 1 [ غالب .ağır basan. 2.galip.

140


gâliba (A.) [ غالبا ] sanırım, belki.

gâlibiyyet (A.) [ غالبيت ] zafer, ağır basma, yenme.

galîz (A.) [ غليظ ] koyu, yoğun, kaba.

galle (A.) [ غله ] tahıl.

gam (A.) [ غم ] keder, üzüntü.

gâm (F.) [ 1 [ گام .adım. 2.ayak.

gâmız (A.) [ غامض ] çapraşık, güç anlaşılır.

gammâz (A.) [ غماز ] ispiyoncu.

gamnâk (A.-F.) [ غمناک ] kederli, üzgün.

gamze (A.) [ 1 غمزه .yanak çukuru. 2.çene çukuru. 3.süzgün bakış.

ganâim (A.) [ غنائم ] ganimetler.

ganem (A.) [ غنم ] koyun.

ganî (A.) [ غنی ] zengin.

ganîmet (A.) [ 1 [ غنيمت .savaşta düşmandan alınan her türlü eşya. 2.bedelsiz

kazanç.

gâr (A.) [ غار ] mağara.



garâbet (A.) [ غرابت ] gariplik.

garâib (A.) [ غرائب ] gariplikler.

garâm (A.) [ غرام ] tutku, aşk.

garaz (A.) [ غرض ] maksat.

garazâlûd (A.-F.) [ غرض آلود ] maksatlı.

garazkâr (A.-F.) [ غرضکار ] garazlı, maksatlı.

garb (A.) [ 1 [ غرب .batı. 2.Batı dünyası.

141


garben (A.) [ غربا ] batıdan.

garbî (A.) [ غربی ] garbî batı, batı ile ilgili.

garbiyyûn (A.) [ غربيون ] batılılar, Avrupalılar.

gâret (A.) [ غارت ] yağma.

gâretger (A.-F.) [ غارتگر ] yağmacı.

garîb (A.) [ 1 [ غریب .gurbette yaşayan. 2.yabancı. 3.kimsesiz. 4.tuhaf.

garibü’d-diyâr (A.) [ غریب الدیار ] gurbette.

garîk (A.) [ غریق ] boğulmuş.

garîze (A.) [ غریزه ] içgüdü.

garizî (A.) [ غریزی ] içgüdüsel.

gark (A.) [ 1 [ غرق .boğulma, suda boğulma. 2.batırma.

garrâ (A.) [ غرا ] parlak.

gars (A.) [ غرس ] ağaç dikme.

gasb (A.) [ غصب ] el koyma, zorla elinden alma.

gaseyan (A.) [ 1 [ غصيان .kusma. 2.kusmuk.

gâsıb (A.) [ غصيب ] gasp edici.

gasl (A.) [ غسل ] ِlü yıkama.

gassâl (A.) [ غسال ] ِlü yıkayıcı.

gâşiye (A.) [ 1 [ غاشيه .perde, ِrtü. 2.zar.

gaşy (A.) [ غشی ] bayılma, kendinden geçme.

gâv (F.) [ 1 [ گاو .inek. 2.ِküz.

gavgâ (F.) [ 1 [ غوغا .kavga. 2.savaş.

gavvâs (A.) [ غواص ] dalgıç.

142


gâyât (A.) [ غایات ] gayeler.

gayb (A.) [ 1 [ غایب .gِzle gِrülmeyen, gizli. 2.kayıp.

gaybûbet (A.) [ غيبوبت ] bulunmama, yokluk.

gâye (A.) [ غایه ] amaç.

gâyet (A.) [ 1 [ غایت .son. 2.çok. 3.son derece.

gayr -i mahsûs [ غير محسوس ] hissedilmeyecek şekilde.

gayr (A.) [ 1 [ غير .başka. 2.yabancı. 2.olmayan, değil.

gayr -i idrakî [ غير ادراکی ] idrak dışı.

gayr -i ihtiyarî [ غير اختياری ] elinde olmadan.

gayr -i kâbil [ غير قابل ] mümkün olmayan, imkansız.

gayr -i kâbil-i fehm [ غير قابل فهم ] anlaşılmaz.

gayr -i kâbil-i izâle [ غير قابل ازاله ] yok edilemez, giderilemez.

gayr -i kâbil-i mukavemet [ غير قابل مقاومت ] karşı konulmaz.

gayr -i kâbil-i tebdil [ غير قابل تبدیل ] değiştirilmez.

gayr -i kâbil-i tefrik [ غير قابل تفریق ] ayırdedilmez.

gayr -i kâbil-i telif [ غير قابل تأليف ] birleştirilemez, uzlaştırılamaz.

gayr -i mahdûd [ غير محدود ] sınırsız.

gayr -i mer’î [ غير مرئی ] gِrülmez.

gayr -i meşrû [ غير مشروع ] yasal olmayan.

gayr -i muayyen [ غير معين ] belirsiz.

gayr -i muhtemel [ غير محتمل ] ihtimal verilmeyen.

gayr -i muntazam [ غير منتظم ] düzgün olmayan, düzenli olmayan, düzensiz.

gayr -i müslim [ غير مسلم ] müslüman olmayan.

143


gayrendîş (A.-F.) [ غير اندیش ] başkalarını düşünen.

gayret (A.) [ 1 [ غيرت .çaba. 2.kıskançlık.

gayretkeş (A.-F.) [ 1 [ غيرتکش .gayretli. 2.kıskanç.

gayretmend (A.-F.) [ غيرتمند ] gayretli.

gayriyyet (A.) [ غيریت ] gayrılık.

gayyâ (A.) [ غيا ] cehennemdeki kuyulardan birinin adı.

gayz (A.) [ غيظ ] ِfke.

gazâ (A.) [ غزا ] savaş.

gazab (A.) [ غضب ] hiddet, kızgınlık.

gazâl (A.) [ غزال ] ceylan.

gazanfer (A.) [ غضنفر ] arslan.

gazavât (A.) [ غزوات ] savaşlar, harpler.

gazel (A.) [ غزل ] lirik şiir.

gazelhân (A.-F.) [ غزل خوان ] gazel okuyan.

gazeliyyât (A.) [ غزليات ] gazeller.

gazelserâ (A.-F.) [ غزل سرا ] gazel şairi.

gazî (A.) [ غازی ] savaşmış, gaza yapmış.

gazve (A.) [ غزوه ] savaş, din savaşı.

gebr (F.) [ گبر ] ateşperest, ateşe tapan.

gedâ (F.) [ 1 [ گدا .dilenci. 2.yoksul.

geh (F.) [ گه ] kimi zaman, bazı.

gehvâre (F.) [ گهواره ] beşik.

gele (F.) [ گله ] sürü.

144


gelû (F.) [ گلو ] boğaz.

genc (F.) [ گنج ] hazine.

gencîne (F.) [ گنجينه ] hazine.

gendîde (F.) [ گندیده ] kokuşmuş, kِtü kokmuş.

gendûmgûn (F.) [ گندمگون ] buğday rengi.

gendüm (F.) [ گندم ] buğday.

ger (F.) [ گر ] eğer.

gerçi (F.) [ گرچه ] her ne kadar, ise de, gerçi.

gerd (F.) [ گرد ] toz.

gerdâlûd (F.) [ گرد آلود ] tozlu.

gerdân (F.) [ گردان ] dِnen.

gerden (F.) [ گردن ] boyun.

gerdenbend (F.) [ گردن بند ] kolye, gerdanlık.

gerdenferâz (F.) [ گردن فراز ] mağrur.

gerdenkeş (F.) [ گردن کش ] başkaldıran, asi, dikbaşlı.

gerdiş (F.) [ گردش ] dِnüş.

gerdûn (F.) [ 1 [ گردون .felek. 2.dünya.

gerdûne (F.) [ گردونه ] at arabası.

germ (F.) [ گرم ] sıcak.

germâ (F.) [ 1 [ گرما .sıcak. 2.sıcaklık.

germâbe (F.) [ 1 [ گرمابه .hamam. 2.kaplıca.

germî (F.) [ گرمی ] sıcaklık.

geşt (F.) [ گشت ] dolaşma, gezinti.

145


geştügüzâr (F.) [ گشت و گزار ] dolaşma, gezinti, gezip tozma.

gevher (F.) [ 1 [ گوهر .elmas. 2.mücevher. 3.ِz.

gevherî (F.) [ گوهری ] mücevherci.

gevz (F.) [ گوز ] ceviz.

gezend (F.) [ 1 [ گزند .zarar. 2.bela.

gıbta (A.) [ غبطه ] imrenme.

gıdâ (A.) [ غدا ] besin, gıda.

gılâf (A.) [ غلاف ] kın, kılıf.

gıllügış (A.) [ غل و غش ] kin.

gılmân (A.) [ 1 [ غلمان .kِle. 2.genç, yeni yetme.

gılzet (A.) [ 1 [ غلظت .yoğunluk. 2.kabalık. 3.kalınlık.

gınâ (A.) [ 1 [ غنا .zenginlik. 2.bıkkınlık.

gırbâl (A.) [ غربال ] elek, kalbur.

gırîv (F.) [ گریو ] haykırış, çığlık.

gışâ (A.) [ 1 [ غشا .ِrtü. 2.perde. 3.zar.

gışş (A.) [ غش ] hile, kِtülük.

gıyâb (A.) [ غياب ] bulunmama, yokluk.

gıyâben (A.) [ غيابا ] yokluğunda, yokken, ardından.

gıyâs (A.) [ غياث ] yardım.

gıybet (A.) [ 1 [ غيبت .çekiştirme. 2.bulunmama, yokluk.

gil (F.) [ 1 [ گل .çamur, balçık. 2.kil.

gile (F.) [ گله ] sızlanma, yanıp yakılma.

gilemend (F.) [ گله مند ] şikayetçi, sızlanan.

146


girâmî (F.) [ گرامی ] değerli, kıymetli, saygın, sayın.

girân (F.) [ 1 [ گران .ağır. 2.pahalı. 3.kokuşmuş. 4.katı.

giranbehâ (F.) [ گران بها ] değerli, kıymetli.

girankadr (F.-A.) [ گران قدر ] kıymetli.

girankıymet (F.-A.) [ گران قيمت ] kıymetli, değerli, pahalı.

girânmâye (F.) [ گران مایه ] değerli.

girânser (F.) [ گران سر ] mağrur, kendini beğenmiş, kasıntı.

gird (F.) [ گرد ] yuvarlak.

girdâb (F.) [ گرداب ] anafor, girdap.

girdâgird (F.) [ گرداگرد ] çepeçevre, fırdolayı.

girdbâd (F.) [ گردباد ] kasırga.

girdû (F.) [ گردو ] ceviz.

girîbân (F.) [ گریبان ] yaka.

girift (F.) [ گرفت ] karmaşık, çapraşık.

giriftâr (F.) [ گرفتار ] yakalanmış, tutulmuş, müptela.

girih (F.) [ گره ] düğüm.

girihgîr (F.) [ گره گير ] dolaşık.

girihgüşâ (F.) [ 1 [ گره گشا .düğüm çِzen. 2.sorunları halleden.

girîve (F.) [ 1 [ گریوه .çıkmaz, sorun. 2.geçit.

gîrûdâr (F.) [ گيرودار ] kargaşa, kavga.

giryân (F.) [ گریان ] ağlayan.

giryân etmek ağlatmak.

giryân olmak ağlamak.

147


girye (F.) [ گریه ] ağlama, ağlayış.

giryeengîz (F.) [ گریه انگيز ] ağlatıcı.

giryenâk (F.) [ گریه ناک ] ağlamaklı, ağlayan.

gîsû (F.) [ گيسو ] saç.

gîsûbend (F.) [ گيسوبند ] saç bağı.

gîtî (F.) [ گيتی ] dünya.

giyâh (F.) [ گياه ] bitki.

gonca (F.) [ غنجه ] açmamış tomurcuk, gonca.

goncaruhsâr (F.) [ غنجه رخسار ] yanağı goncaya benzeyen.

gonce (F.) [ غنجه ] gonca.

goncedehân (F.) [ غنجه دهان ] küçük ağızlı, gonca ağızlı.

gubâr (A.) [ غبار ] toz.

gubârâlûd (A.-F.) [ غبار آلود ] tozlu.

gudde (A.) [ غده ] bez, salgı bezi.

guded (A.) [ غدد ] salgı bezleri.

gufrân (A.) [ غفران ] bağışlama.

gûgerd (F.) [ گوگرد __________] kükürt.

gûk (F.) [ غوک ] kurbağa.

gûl (A.) [ گول ] gulyabani.

gulâm (A.) [ 1 [ غلام .kِle. 2.genç.

gulât (A.) [ غلات ] dinde aşırıya kaçanlar.

gulgule (F.) [ غلغله ] kaynaşma.

gumûm (A.) [ غموم ] gamlar, kederler.

148


gûnâgûn (F.) [ گوناگون ] rengarenk.

gûne (F.) [ گونه ] biçim, tarz.

gunûde (F.) [ 1 [غنوده .uyumuş. 2.ِlü.

gûr (F.) [ 1 [ گور .mezar. 2.yaban eşeği.

gurâb (A.) [ غراب ] karga.

gurbet (A.) [ 1 [ غربت .gariplik. 2.yabancı diyar.

gurbetzede (A.-F.) [ غربت زده ] gurbet elde yaşayan.

gurebâ (A.) [ غربا ] garipler.

gûristân (F.) [ گورستان ] mezarlık.

gûrken (F.) [ گورکن ] mezarcı.

gurrân (F.) [ 1 [ غران .kükreyen. 2.gürleyen.

gurre (A.) [ 1 [ غره .arap aylarının ilk günü. 2.akıtma.

gurûb (A.) [ غروب ] batış.

gurûr (A.) [ 1 [ غرور .mağrurluk. 2.aldanış.

gûsâle (F.) [ گوساله ] buzağı.

gûsâle (F.) [ گوساله ] dana.

gûsfend (F.) [ گوسفند ] koyun.

gusl (A.) [ غسل ] yıkanma.

gusn (A.) [ غصن ] dal.

gussa (A.) [ غصه ] üzüntü, keder.

gûş (F.) [ گوش ] kulak.

gûşe (F.) [ گوشه ] kِşe.

gûşenişîn (F.) [ گوشه نشين ] kِşesine çekilen, inziva hayatı süren.

149


gûşt (F.) [ گوشت ] et.

gûşvâre (F.) [ گوشواره ] küpe.

gûy (F.) [ گوی ] çevgen topu, polo topu.

gûyâ (F.) [ گویا ] sِzümona.

güdâhte (F.) [ گداخته ] erimiş.

güftâr (F.) [ گفتار ] sِz.

güfte (F.) [ 1 [ گفته .sِz. 2.şarkı sِzü.

güftügû (F.) [ گفت و گو ] dedikodu.

güher (F.) [ 1 [ گهر .elmas. 2.mücevher.

güherfurûş (F.) [ گهرفروش ] mücevheratçı.

gül (F.) [ 1 [ گل .çiçek. 2.gül.

gülâb (F.) [ گلاب ] gül suyu.

gülabdan (F.) [ گلابدان ] gülüptan.

gülbang (F.) [ گلبانگ ] ilahi.

gülbang -ı muhammedî [ گلبانگ محمدی ] ezan.

gülberg (F.) [ گلبرگ ] gül yaprağı.

gülbün (F.) [ 1 [ گلبن .gül ağacı. 2.güllük.

gülçehre (F.) [ گل چهره ] gül yüzlü.

gülçin (F.) [ گلچين ] gül deren.

güldan (F.) [ گلدان ] vazo.

güldeste (F.) [ گلدسته ] çiçek demeti.

gülendâm (F.) [ گل اندام ] gül boylu.

gülfâm (F.) [ گلفام ] gül renkli.

150


gülgonce (F.) [ گل غنجه ] gül goncası.

gülgûn (F.) [ 1 [ گلگون .gül renkli. 2.pembe.

gülistân (F.) [ گلستان ] gül bahçesi, güllük.

gülizar (F.-A.) [ گلعذار ] gül yanaklı, pembe yanaklı.

güllaç (F.) [ گلاج ] güllaç.

gülmih (F.) [ گل ميخ ] kabara.

gülnâr (F.) [ گلنار ] nar çiçeği.

gülnihal (F.) [ گل نهال ] gül fidanı.

gülreng (F.) [ گل رنگ ] gül rengi, pembe.

gülriz (F.) [ گلریز ] gül saçan.

gülrû (F.) [ گل رو ] gül yüzlü.

gülruh (F.) [ گل رخ ] gül yüzlü.

gülşen (F.) [ گلشن ] gül bahçesi.

gülten (F.) [ گل تن ] gül vücutlu.

gülüptan (F.) [ گلابدان ] gülsuyu kabı.

gülzâr (F.) [ گلزار ] güllük, gül bahçesi.

gümân (F.) [ گمان ] zan, sanı.

gümnâm (F.) [ گمنام ] adı unutulmuş.

gümrâh (F.) [ گمراه ] yoldan çıkmış.

günah (F.) [ 1 [ گناه .suç, kabahat. 2.dinî suç.


Yüklə 4,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin