Oturum Başkanı Cevat Erder: Çok teşekkür ederim Emreciğim. Oldukça kompleks bir durumu çok kısa sürede bize sundu. Bu Emre’de hayran kaldığım iki husustan bir tanesi, bütün karmaşıklar arasında bir kere o karmaşık düzelten bir sunuşla yaklaşıp, bize sunabilmesi, berrak bir şekilde. Ve tabii, bu bizi genellikle bedbaht kılıyor ama ziyanı yok. Teşekkür ederiz buna rağmen Emre’ye. Emre’nin ikinci özelliği onun, her ne kadar Mimarlar Odası mensubu değilken bile, söylemek zorundayım; Emre, Mimarlar Odası Yönetim Kurulu’na girdiğinden beri, ki bu ikinci devre, Mimarlar Odası’nın politikalarında ve özellikle kültürel varlıklara karşı olan politikalarında çok geniş bir yapılaşma olmuştur. Ve bunu söylemekten çekinmiyorum, mimar arkadaşlar varsa bunu da herhalde kabul ederler. Mimarlar Odası’nın kültürel varlıklar politikasının yönetilmesinde büyük gayreti ve emeği olmuştur. Bunun için ayrıca kendisine teşekkür etmek isterim. Bu fırsatı bulduğum için memnunum doğrusu. Şimdi efendim, biz şimdi de sayın başkanımız Sayın Sofia Avgerinou-Kollonias’ı davet etmek istiyoruz sunumu için.
Sofia Avgerinou-Kolonias: Teşekkürler Sayın Prof. Erder, Sayın Rektör, Sayın Edirne Belediye Başkanı, Sayın Edirne Valisi.
Alt Komitemizin hedefi işbirliğinin yoğunlaştırılmasıdır. Bu tarihi Akdeniz Şehirlerinin Korunması Ev Restorasyonu’na ilişkin önemli kültürlerde polemerizin Akdeniz’de gelişerek çok sayıda anıtın, ev sitin oluşmasına yol açmıştır. Bunların büyük bir çoğunluğu, UNESCO Dünya Mirası’na dâhildir. Bu sitlerin her birinin bir kentsel mirası vardır. Ortak bir takım tehditler, tehlikeler bu sahaları, yerleri tehlikeye sokmaktadır. Bunun dışında ekonomik sebeplerden dolayı, aşırı büyümeden dolayı, turizmin etkilerinden dolayı işbirliği girişimleri, bu tarihi bölgelerin korunması açısından, ortak çalışmalar şart olmuştur. İnanıyorum ki toplantımızda bu güzel tarihi şehir Edirne’de bir dostluk ruhu içinde bu Akdeniz işbirliğini kuvvetlendireceğiz. Aynı zamanda Güneydoğu Avrupa ve Akdeniz arasında çok yakın bağlar kurmayı umuyoruz. Toplantımıza hoş geldiniz diyorum.
ICOMOS Türkiye’deki arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum, hoş geldiniz demek istiyorum. Prof. Nur Akın’a, Prof. Nevzat İlhan’a teşekkür etmek istiyorum. CIVVIH başkanımız Ray Bondin’e teşekkür etmek istiyorum işbirliği için. Gerçekten verimli işbirliği sağlıyor, destek sağlıyor, çok teşekkür ediyorum. Hepiniz Hoş Geldiniz.
Oturum Başkanı Cevat Erder: Şunu söylemeliyim ki bu komite gerçekten hak ettiği türden bir başkana sahip. Kendisi son derece yetkin bir hanımefendi. Kendisinin tercih edilmesinden dolayı bir başkan olarak, Sofia gibi birinin seçilmesinden dolayı tebrik etmek istiyorum kendilerini. Evet, bir sonraki konuşmacımız Turizm Genel Eski Direktörü, Yunanistan’dan. Kendisinin aramızda bulunmasından dolayı çok memnunuz. Sayın Katsigiannis. Buyurun Sayın Katsigiannis. Sanıyorum kendisinden pek çok Türkçe sözcük de duyacaksınız, şaşıracaksınız.
Kostas Katsigiannis: Sayın Belediye Başkanı, Sayın ICOMOS Türkiye Başkanı, Başkan Prof. Cevat Erder, sayın bayanlar ve baylar, sevgili arkadaşlar. Yunanistan ICOMOS temsilcileri olarak bu konferansa katılan tüm Akdeniz ülkelerinin üyelerini selamlıyorum. Bugün burada sizlerle birlikte olmaktan duyduğumuz mutluluğu sizlere iletmek istiyoruz.
Hepimizin bildiği gibi, Antik çağlardan beri medeniyetin beşiği olan Edirne tarihsel açıdan büyük bir önem taşımaktadır. Yunan mitolojisine göre Agamemnon’un oğlu Orestis, Tunca ve Meriç nehirlerinin kıyılarında Orestias şehrini kurmuş ve 1365’den 1453’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Ayrıca bu topraklarda büyük savaşlar yer almış ve aynı zamanda pek çok medeniyete ve din eserlerine ev sahipliği yapmıştır. Aralarında Mimar Sinan’ın yarattığı en ihtişamlı yapı Selimiye Camii, Osmanlı mimarlık anıt tarihinin başyapıtı sayılmaktadır. Balkanların en büyük sinagogu Büyük Sinagog ve Aya Yorgi Bulgar Kilisesi Edirne’de bulunmaktadır. Bugün Edirne modern bir kenttir ve bölgenin medeniyetler köprüsü olma ihtimalini taşımaktadır. Üstelik Yunan sınırlarından sadece birkaç km uzaklıkta ve aynı zamanda Türkiye’nin AB-Batı kapısında bulunmaktadır. 1975–1985 yılları arasında 10 yıl boyunca UNESCO ve teknik danışmanı ICOMOS’un çabaları sayesinde Dünya Mirası Tarihi ve Doğal Anıtlar Listesi oluşturulmuştur. Çeşitli sorunlara rağmen halkların kültürel miraslarının korunmasının BM’nin önemli girişimlerinden biri olduğunu vurgulamalıyız. Bugün yaklaşık 30 yıl sonra Dünya Listesi’nde 148 ülkeden 890 anıt kapsanmaktadır. Bunların 698’i kültür eseri, 176’sı doğal anıtlar ve 25’i karma eserlerdir. Ayrıca önemle vurgulamalıyız ki Nisan 2009’dan itibaren 186 üye ülke, bu anlaşmayı, Küresel Miras olarak tanımıştır. Trakya Bölgesi haricinde Türkiye’de 9 anıt bulunmaktadır. Yunan ICOMOS bölümü bugüne kadar UNESCO programına destek vermiştir ve destek vermeye devam edecektir. Bu programın gelişeceğine ve aynı zamanda başka programlara temel olacağına da inanmaktayız. Amacımız Akdeniz Bölgesinde yerel programları yürütmek, kültürel miraslarımız ve medeniyetlerimizi araç olarak kullanmak ve en kısa zamanda dünyaca halklar arasında iletişim köprüleri kurmaktır. Ülkelerimiz Türkiye ve Yunanistan ve halklarımız dünya kültür mirasında önemli yer tutmaktadırlar. Bu nedenle de her iki ülkede Kültür ve Turizm Bakanlığı oluşturulmuştur. Ayrıca bu, turizmin ekonomik ve sosyal faaliyetlere büyük bir katkı sağladığını göstermektedir. Turizm, diğer Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi bu iki ülkede de kültür turizmi, ülkelerimiz ve Akdeniz Bölgesi için bir avantaj oluşturmaktadır. Bu, tarihi ve halkların geleneğini, göreneğini bilen ve bilmek isteyen kişilere yönelik alternatif bir turizmdir. Böylece Akdeniz ülkeleri önemli miktarda turisti ülkelerine çekebilir ve hatta bu önemli konularla ilgili programlar hazırlayabilirler. Bunlara örnek olarak Ege Denizi’nde bulunan Yunan Adaları ile Türk sahil şehirleri arasındaki bağlantıyı gösterebiliriz. Örneğin; Samos-Kuşadası-Efes, Sakız Adası-İzmir, Midilli Adası-Ayvalık, Kos-Bodrum gibi.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar iki ülkenin ICOMOS Komiteleri, aralarında işbirliği kurmak çabasında bulunmuşlardır. Bu alanda bazen başarılı olduk, bazen de olamadık. Ama gerçek şu ki, her iki taraftan da birçok çaba gösterildi ve önümüze çıkan zorluklara rağmen biz olumlu hissetmeye devam ettik ve çalışmalarınızın başarıyla sonuçlanacaklarından eminim.
Bu nedenle birlikte adımlar atmaya kararlıyız ve 20 yıllık çabaların en kısa zamanda ürün vereceğinden şüphemiz yoktur. Bu kapsamda Edirne’nin UNESCO dosya adaylığını dikkatli hazırlaması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca çevre koruma faktörünü, kanaatimizce ihmal etmemelisiniz. Öyle bir kriz döneminden geçmekteyiz ki tüm dünya halkları dünyanın çölleşmesi, enerji kaynaklarının azalması gibi ciddi değişimleri izlemekte ve tüm bunlar tarihi Kopenhag Çevre Koruma Konferansı’ndan sadece birkaç gün önce olmakta.
Sevgili Arkadaşlar, sizi temin ederiz ki, Yunan ICOMOS Komitesi olarak Edirne’nin Dünya Mirası’na dâhil edilmesi için elimizden gelen tüm çabaları göstereceğiz. Beni ilgiyle dinlediğiniz için sizlere çok teşekkür ederim.
Oturum Başkanı Cevat Erder: Çok teşekkür ederiz Katsigiannis. Bu güzel sözlerin, aramıza tercüman sokmadan bize gönderdiğin mesajlar için de hakikaten teşekkür ederiz. Umut verici, dolu bir konuşmaydı ve bir dersti. Yalnız bir noktayı hep aklıma getiriyor, belki bulursunuz. Dünya Miras Listesi bugün 870 küsur yer kaplar. Belki kıyaslama pek doğru bir şey değildir ama Türkiye’nin mesazı 779.000 m² dir. Yunanistan’ınki 1100 m² dir. Türkiye’de miras listesinde 9 yer vardır. Yunasitan’da bugün 16 yer vardır. Bunun yanıtını belki bir gün arar buluruz. Bu farkı da Sayın Katsigiannis’in sunduğu derste bulabilirsiniz gibi geliyor. Onun için de teşekkür ederim kendilerine. Sağ olun. Şimdi bundan sonraki konuşmacımız, Sayın Rektörümüz, buradasınız galiba. Sayın Enver Duran Bey’i kürsüye davet etmek benim için bir şereftir efendim. Biliyorsunuz, 25 yılı aşkın bir süredir Edirne güzel bir üniversiteye sahip ve Edirne’nin ekonomisini olduğu gibi yaşamını da çok etkileyen bir üniversitenin bulunması da Edirne için büyük bir veridir. Bunu da gayet candan destekleyen bir rektörün olması bizi yürekten sevindiriyor. Bunu da galiba Edirne’yi gezdiğimiz zaman daha çok göreceğiz. Teşekkür ederim.
Enver Duran: Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım, sevgili misafirler ve hocamız Prof. Cevat Erder. Büyük bir şeref benim için, burada sizi Edirne şehrinde ağırlamak. Batılı ülkeler bu şehre hala Adrianapolis diyorlar ama aslında bu şehrin tarih boyunca farklı isimleri oldu. Bir ara Uscudama olarak anıldı. Bulgarlar Odrin olarak bilirlerdi. Sırplar Yedrene derlerdi ve İngilizce’de Adrianople olarak geçti. Edirne şu andaki Türk ismi bu şehrin ve bu da bize aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun mimari alanda, tarih boyunca hangi noktalara ulaştığını gösteriyor.
Aslında Edirne, bizim için mimari açıdan, Osmanlı İmparatorluğu’nun mimarisi açısından çok değerli bir örnek. Bildiğiniz gibi Selimiye Cami büyük Mimar Sinan tarafından yapıldı ve bizim de insani dehayı devreye aldığımız örneklerden bir tanesi. Selimiye Cami ve Külliyesi’nin gerçekten UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almayı hak ettiğini düşünüyoruz. Trakya Üniversitesi kültürel değerleri koruma görevini üstlenmiş bir yapı olarak bizim kültürümüzün vazgeçilmez parçalarını desteklemek adına bu tür projelere destek veriyor ve konuşmamı bitirirken hepinize burada, bu kadar anlamlı bir toplantıda bulunduğunuz için teşekkür etmek istiyorum. Bu konudaki çabalarınızın gerçekten Selimiye Camii ve Külliyesi’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesi konusundaki çabalarını hızlandırmasını tüm kalbimle destekliyorum. En kısa zamanda bu listede yer almasını umuyorum. Çok teşekkür ederim.
Oturum Başkanı Cevat Erder: Efendim, şimdi Sayın Rektörümüzün bizi cesaretlendiren sözlerinden sonra Sayın Belediye Başkanımızın Edirne dışında olması sebebiyle ve büyük bir zevkle dinleyeceğimiz Sayın Başkan Vekili Namık Kemal Döleneken, böyle bir şehir plancısının burada olması Edirne’nin galiba şanslarından bir tanesi olduğu kanaatindeyim. Teşekkür ederim, sağ olun.
Namık Kemal Döleneken: Teşekkür ediyorum. Tabii bu bazıları için şans, bazıları için şanssızlık da olabilir. Ancak ben büyük bir onurla bu şehirde görev yapıyorum. Sayın Valim, Sayın Rektörüm, uluslararası kuruluşların temsilcileri, basınımızın güzide mensupları Edirne halkı adına hepinize hoş geldiniz diyorum. Teşekkür ediyorum şehrimize geldiğiniz için. Benim, Cevat Hocam biraz bahsetti, birkaç tane şapkam var batılıların meşhur tabiriyle. Ben şehir plancısıyım meslek olarak. Belediye meclisinin seçilmiş üyesiyim ve aynı zamanda başkan yardımcılığı görevini yürütüyorum şu anda. Bir taraftan da Alan Yönetimi Başkanı’yım. O yüzden de bu konuyla çok doğrudan uzun süreden beri ilgileniyorum. Ben bu toplantının dünyada ve Türkiye’de koruma bilincinin yerleşmesinde büyük katkısı olan dostumuz hocamız Sayın Cevat Erder adına yapılmış olmasını çok önemsiyorum ve kendisine hoş geldiniz, Edirne’ye onur verdiniz diyoruz.
Edirne suların buluştuğu bir kent. Sular tarih boyunca hep medeniyetlerle at başı gitmiş, suyun olduğu yerde medeniyetler fışkırmış. O yüzden Edirne de suların olduğu gibi medeniyetlerin de birleştiği bir nokta olmuş. Bütün konuklarımız, bu medeniyetlerin birleştiği, sularla beraber birleştiği, en yükseldiği noktadan geldiler, bizleri kırmadılar. Bizlere güç verdiler. Bu kentin önemini böylece bir kez daha onlar da vurgulamış oldular. Sağ olun, var olun.
Elbette buraya gelen dostlarımıza da Selimiye Camii’ni, tarihi kent merkezini, köprülerimizi, tabyalarımızı, havrayı, kiliseyi yani özetle bütün bu kenti anlatacağız. Ama benim esas anlatmak istediğim şu anda bunlar değil. Bunları anlatacak arkadaşlarımız. Sunumlarda da anlatacağız. Benim anlatmak istediğim; biz neyi istiyoruz, hedeflerimiz ne? Bizim kalp atışlarımızı hızlandıran, heyecanlandıran ne var bu konuda? Ben daha çok bunun üzerinde durmak istiyorum. Biz Edirne’de Edirne belediyesi olarak, Valiliğimiz, Rektörlüğümüz, diğer kurumlarımız, Selimiye’nin tapusunun sahibi Vakıflarımız ve diğer bütün kuruluşlarla birlikte, bu yola çıktığımızda, biz de bunun çok kolay bir şey olmadığını biliyorduk. Ve ilk toplantılardan başlayarak 3 yıl boyunca çok uzun ve zorlu bir yol olduğunu fark ettik. Sayın Emre dostum söyledi, elimizde örnek yok, özellikle alan yönetimi anlamında. Türkiye’de bir birikim yok ama ilk olmak, öncü olmak zaman zaman korkutuyor olsa da onurlu bir görev. Biz öyle bildik, yasal mevzuatın eksikliklerini önemsemedik, aramızdaki zor anlaşılan konuları mümkün olduğu kadar öteledik ve biz el ele ileriye doğru yürümeye başladık. Belli bir noktaya geldik. Ama bu toplantı inanıyorum ki bu çalışmalara yeni bir ivme verecek, eskiden olduğundan çok daha hevesle, çok daha heyecanla yürüyeceğiz.
Bugüne kadar geçtiğimiz süreç, zor bir süreçti. Ancak bundan sonrasının kolay olduğu anlamına gelmiyor bu. Bu konuyla biraz ilgilenenler iyi bilirler ki bu sürecin her aşaması çok zorludur. Biz bu zor yolu seçtik. Bundan dolayı kaygımız yok. Çünkü biliyoruz ki eğer bütün paydaşlar, bütün taraflar aynı anda bir araya gelerek güçlerini bir noktaya doğru verirlerse belli ortak paydalarda birleşebilirlerse tüm sorunları aşmak olanaksız değil. Özellikle sizin verdiğiniz enerji ve güçle bilimin ışığında bunu daha da kolay yapabileceğimize inanıyoruz.
Edirne’nin bu deneyde önemli ve özel başka bir yeri var. Bunun, Türkiye için çok önemli olduğunu biliyorum, ama dünyada belki bazı yerleşmeler için de önemli olabilir. Biz bu çalışmayı tamamen kendi gücümüzle, yani yerel güçlerle yaptık. Biz bu çalışmamızı yaparken kendi potansiyelimizi, gizli hazinelerimizi ortaya çıkardık. Elbette ki doğru bir teknik danışmanlık, fedakâr bir ekip ama şu önemli; biz burada biz bize oturduk, sorunları inanarak, birbirimize güvenerek ve çalışarak çözdük. Ve bundan sonra da bu yolda çözebileceğimize inanıyorum. Ama bu noktada bize bu konuda ciddi bir ivme veren danışmanımız Prof. Dr. Nevzat İlhan’ın katkılarından söz etmeden geçemeyeceğim. Ve elbette onunla birlikte çalışan belediyemizin isimsiz neferleri, bir avuç insanın akıl almaz enerji ve emeklerini de hepinizin önünde bir kez daha saygıyla hatırlamak ve onlara teşekkür etmek istiyorum.
Şimdi biz bu noktada, buradan bütün Türkiye’deki herkese; kentinde, çevresinde önemli bir eser, bir anıt, korunacak bir alan, bir kültürel mirası olan herkese korkmadan başlayın diyoruz. Siz kendinize inanırsanız, gücünüze inanırsanız, doğru bir yoldan giderseniz başarırısınız. Bunun için sizi illa ki birilerinin çok fazla dışardan desteklemesi gerekmeyebilir. Sizin ihtiyacınız olan inançtır ve bu yolda yola çıkmaktır. Yola çıkarsanız, siz mutlaka hedefe varmak için bir yöntem bulursunuz ve biz buradan ışığı verdiğimize inanıyoruz.
Saygıdeğer konuklar, sizleri burada ağırlamak çok güzel. Bizlerin heyecanını sizlerin de paylaştığını biliyorum. Siz yıllardır birçok kente, birçok kültürel miras karşısında aynı heyecanı duydunuz. Bu zorlu süreçte biz şehirdeki bütün aktörlerle bütün sorunlarımızı çözmeye talibiz, doğru şeyleri yapmaya talibiz. Bu arada mutlaka ve mutlaka bize önerileriniz, eleştirileriniz de olacak. Biz bu önerilere ve eleştirilere açığız. Zaten bunlara da ihtiyacımız var. Ama ben hiçbir noktada bizi terk etmeyeceğinize, bizi yalnız bırakmayacağınıza sonuna kadar inanıyorum. Ülkemizde halk arasında kullanılan yaygın bir tabir vardır “Uçan Kuşun Kanadı Kırılmaz” diye. Biz yeni yeni uçmayı öğren bir güvercin gibiyiz. Uçmamız çok gösterişli değil, belki çok becerikli değiliz iyi uçanlar kadar ama biz uçma çabası içindeyiz. Sizler de bizim uçma çabamıza yardımcı olun, göreceksiniz ki en iyi uçan güvercin, en iyi süzülen güvercin biz olacağız. Bu konuda ben de size şehrim adına söz veriyorum.
Bu toplantının gerçekleşmesinde, bu noktaya gelmesinde büyük emeği geçen Nur Akın hocamıza özel teşekkürlerimi buradan iletmek istiyorum. Çok büyük gayret gösterdi. Bu topluluğu bir araya getirdiysek onun emekleriyle oldu. Sağ olunuz var olunuz hocam. Ben sempozyumun başarılı geçmesi dileğiyle tüm katılımcılara tekrar teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
Oturum Başkanı Cevat Erder: Çok teşekkür ederiz Sayın Namık Kemal Döleneken. Fakat şunu görüyorsunuz, sayın misafirlerimiz, sizden beklentilerimiz çok yüksek. Siz bizi, buradaki toplantının büyük bir katkısı olacağını, Türkiye’de belki de politikasını yönetici sonuçlara varacağımızı düşünebiliyorum. Cesaret edemiyorum ama doğrusu sizin yerinizde olmak istemezdim. Bu kadar büyük beklentiler hakikaten sizden, çok önemli bir toplantıda olduğumuzu gösteriyor. Sayın Döleneken de bunu büyük memnuniyetle ortaya koymuştur. Bunun için de kendilerine teşekkür ediyorum. Sağ olun. Şimdi efendim, Sayın Valimiz Mustafa Büyük Beyefendiyi kürsüye davet ediyorum. Edirne’nin bir şansı daha bu. Sayın Valimizin uzun yıllar Turizm ve Kültür Bakanlığı’ndaki deneyimleri oradaki katkılarını, oradaki becerisini buraya taşıyacağı için, Edirne galiba çok şanslı bir yer bugünkü imajıyla, onu görüyorum. Bu şansın da devam edeceğine inanıyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Valimiz.
Mustafa Büyük: Ben de teşekkür ediyorum. Mimar Koca Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye’nin şehri Edirne’ye hoş geldiniz diye başlamak istiyorum sözlerime. Farklı kültürlerin pek çok ortak noktada buluştuğu eşsiz ve zengin çeşitliliğe sahip, dünyanın ayrıcalıklı kentlerinden birinde sizlerle birlikte olmak beni mutlu ediyor. Konularında uzmanların, dünya uzmanlarının katılımıyla gerçekleşecek olan bu toplantı bizim için gerçekten çok önemli. Edirne çünkü tarih boyunca burada yaşayan toplumların yarattığı çeşitliliği bizlerin belleğine yerleştirmiş ve bu kültürel değerleri korumayı ve sürdürmeyi amaçlayan bir yapı oluşturmuş. Bu çalışma belki de bizde bu koruma ve sürdürme bilincini daha da ileriye götürecek. Edirne’nin korunması ve tanıtılması gereken kültürel zenginliği birçoğumuzun fark ettiğinin çok ötesinde bir tablo ortaya koymakta. Edirne’ye faklı bir kimlik kazandıran bu zenginlikleri, iyi koruyarak ve iyi kullanarak kültür turizminde dünyanın önde gelen şehirlerinden biri olma imkanını elde edebiliriz. Bu bağlamda Selimiye Camii ve Külliyesi için başlatılan UNESCO’nun Dünya Mirası adaylığı çalışmaları Edirne için gerçekten çok önemli bir adım. Bu süreç başarıyla sonuçlandığı takdirde, yani Dünya Miras Merkezi’nce 2000 yılında onaylanan, geçici listede yer alan Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındığı takdirde, evrensel değerlere sahip bu anıt eseri dünyaya tanıtmakta ve dolayısıyla onula bütünleşmiş olan Edirne’yi ve onunla bütünleşmiş olan kültürel zenginliklerimizi tanıtmakta çok daha başarılı olacağız.
İlimizde ilk kez düzenlenen ICOMOS-CIVVIH Uluslararası Sempozyumu ve ICOMOS Akdeniz Bölgesi Yönetim Kurulu toplantısının UNESCO Dünya Miras Adayı Selimiye Camii için bir şans olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu toplantı vesilesiyle sizler, Mimar Koca Sinan’ın ustalık eserini bizzat yakından görme ve inceleme fırsatını elde etmiş olacaksınız. Hiçbir sunumda, hiçbir CD’de bulamayacağınız mimari ve sanatsal zenginlikleri, serin saflık, temizlik ve sadeliği içerisinde dokunarak, görerek, hissederek yaşayacaksınız. Ulu yapısıyla Edirne’yi taçlandıran Selimiye’nin insanın yüreğine işleyen renk ve desen çeşitliliğinin Dünya Kültür Mirası’na neler kazandıracağını, varlığıyla çevresine neler katacağını anlayacak, bizzat müşahade edeceksiniz.
Geniş bir üretkenliğe sahip insanoğlunun, insanı insan yapan değerleriyle meydana getirdiği somut veya somut olmayan tarihsel birikimlerinin mutlaka muhafazası gerekmektedir. Bu, dünyanın var olan kültürel çeşitliliğine sahip çıkma çabasıdır. Bu çaba insanlar, gruplar ve devletlerarası hoş görüyü besleme çabasıdır. Yaşadığımız zamanı güzelleştirme, dünya barışının sürekliliğini sağlama, sahip olunan zengin kültürel mirası gelecek nesillere aslına uygun bir şekilde bırakabilme çabasıdır.
Traklar’dan Romalılar’a, Romalılar’dan Bizans’a birçok kültürün yanında en son Türk Kültürü’ne yüzlerce yıl merkez olmuş; başta Selimiye olmak üzere Türk Mimarisi’nin şaheserlerine ev sahipliği yapan bir açık hava müzesi görünümündeki Edirne, böyle bir sempozyumun gerçekleştirilmiş olmasından büyük mutluluk duymaktadır. Bu mutluluğumu, memnuniyetimi ben de belirtmek istiyorum.
Osmanlı’nın bir dönem payitahtı olarak tarihe yön veren şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Katılımcılara teşekkür ediyorum, başarılı geçmesini diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Oturum Başkanı Cevat Erder: Ben kentlere bir kültürel varlık olarak bakıyorum. Tabi bir varlık ve insan gibi bakıyorum, yani yaşayan bir şeydir kentler. Ve bu, insan gibi de tesadüfler, yani mesela birisine âşık olursunuz, eğer o kişi etrafınızda olmasaydı, âşık olmazdınız. Böyle bir şanssızlığa da rastlardınız. Ama şimdi öyle zannediyorum ki kent olarak Edirne kendisine âşıklarla dolu. Ben bu âşıkların bir araya gelerek bu kenti ihya edemeyeceğini hiç sanmıyorum. Bu beni müthiş ümitlendirdi. Hepinizin konuşmaları, özellikle valimizin bu kenti benim gibi güzel bir kent görmesi ve ona âşık olması da galiba büyüklük aklı. Bu Edirne için büyük bir şans. Bu tesadüftür ama büyük bir şans. Bundan yararlanmak biraz da Edirneliler’e düşüyor. Yani valimize ve belediye reisinize yardımcı olmanız lazım. Bu, şehrin yapabileceği bir şeydir. Şimdi tabi ben, hayret edersiniz, toplantıyı, ilk defa hayatımda bir toplantıyı, aşağı yukarı zamanında bitirmiş oluyorum. Bu büyük bir başarıdır. Bu toplantıya katkıda bulunan Nur Hocam’a, Emre’ye, Ray’e, özellikle Sofia’ya toplantıyı burada yaptığı için, Katsigiannis’e özellikle Türkçe konuştuğu için, Sayın Enver Duran Hoca’ya bu şehri seven biri olarak, Büyükelçimiz yok ama onun yerini gayet güzel tuttu ve burada olduğu için de Döleneken Hocam’a teşekkür ediyorum. Tabi en büyük teşekkür Vali, burasının yöneticisi, governor’ı, burasının başkanı gözüyle bakıyoruz, büyük bir şans. Hepinize şu an içinde katkılarda bulunduğunuz için çok teşekkür ederim. Şimdi tabi aşağı yukarı 1,5 saattir duymak zorunda olduğunuz benim bozuk sesim. Öyle zannediyorum ki iyi bir organizasyon elindesiniz. Bu bozuk sesin pasını silmek için, bir müzik sunuşu yapıyorlar. Bunun için de ben teşekkür ederim. Hiç olmazsa bozuk sesimi hatırlamazsınız diyorum. Çok teşekkür ediyorum katkılarınız için.
Mesude Şenol: Hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Kendisine onuruna hazırladığımız plaketi sunmak üzere, Belediye Başkan Vekilimiz Sayın Namık Kemal Döleneken’i sahneye davet ediyoruz. Sayın konuklarımız, Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan genç arkadaşlarımız güzel bir klasik müzik dinletisi sunacaklar. Arkasından bir çay-kahve molasından sonra 2. oturumumuzla sempozyumumuz devam edecek. Teşekkür ederim.
OTURUM 2 Mesude Şenol: Sayın konuklarımız sempozyumumuzun 2. oturumunu Sayın Saleh Lamei yönetecek. Kendisini sempozyumu yönetmek üzere kürsüye davet ediyorum. Oturumumuz, çalışmamızın bilimsel teknik danışmanı Prof Dr. Sayın Nevzat İlhan’ın “Edirne’nin Tarihi, Kentsel Gelişimi, Dünya Mirası Aday Siti ve Tampon Bölgesi’nin Kültürel Mirası” konulu sunumuyla başlayacak. Buyurun hocam.
Nevzat İlhan: Çok teşekkürler Mesude Hanım. Sayın Başkan, Trakya Bölgesi’nin belediye başkanları, Edirne ve Uzunköprü belediye başkanları, sayın misafirler, sayın komite üyeleri, değerli basın mensupları ve sevgili izleyiciler,
Benim için büyük bir zevk ve onur bu gün burada hepinizle birlikte olmak Edirne’de. 3 yıllık yoğun çabanın sonucunda bu gün burada olabilmek çok güzel. Namık Kemal Döleneken’le konuştuk, Edirne’nin adaylığı konusunu, bu konferansa ev sahibi, bu yönetim kurulu toplantısına ve konferansa ev sahipliği yapma konusunda. Sanırım bu komitenin başkanı Ray Bondin ve Sofia da çok büyük çabalar gösterdiler bu konuda. Komite üyeleri de bu toplantının organizasyonu konusunda çok büyük çabalar gösterdiler. Daha sonra Fransızca da bir özet yapacağım bu konuyla ilgili.
Şimdi, konferansın ana konularına devam etmeden önce bu komitenin amaçlarına ve hedeflerine kısaca değinmek istiyorum. Ne bekliyoruz bu konferanstan. Öncelikle ev sahipliği yapmaktı ilk amacımız dediğim gibi, ICOMOS-CIVVIH Akdeniz Bölgesi Yönetim Kurulu Toplantısı’na, Korfu’da önerildiği gibi ev sahipliği yapmaktı. İkinci olarak da UNESCO Dünya Miras Adayı olan Selimiye Camii ve Külliyesi’ni ve onun etkilenme alanını kültürel değerleriyle tanıtmak ve yönetim planı oluşturup bunu sunmaktı ikincil amacımız. Üçüncü hedefimiz ise bir açık tartışma platformu oluşturmak, uluslararası uzmanlardan oluşan bir platform. Yönetim planı yaklaşımları ve deneyimlerini bir SWOT testiyle paylaşmak ve bunu Türkiye’de ve Dünya’da koruma bilincinin öncüsü olan Prof. Dr. Cevat Erder onuruna, uluslararası bir platform olarak oluşturmak. Dördüncü amacımız aslına bakıldığı zaman Türkiye’de bu konuda çalışan kişi ve kurumlarda kapasiteyi arttırmaya katkıda bulunmak ve eğitimi pekiştirmek ki belediyelerde, üniversitelerde bu konuda çalışan bütün kurumlarda. Son olarak da son beşinci hedefimiz, aslında sizin de katılımlarınızla ve sizin de yaklaşımlarınızla bu bilimsel konferansı bir yönetim planı ve yaklaşımları için Edirne Bildirisi ile tamamlayabilmek. Konferansın sekreteryası, sevgili meslektaşımız Emre Madran tarafından yürütülecek, Mimarlar Odası’ndan. Ve özet ve Edirne Bildirisi teklifi de tartışılacak. Dr. Alvaro Gomez Ferrer-Bayo’nun başkanlığındaki oturumda yarın sabah tartışmaya ve görüşmeye açılacak. Şimdi görüyoruz ki burada Emre ile bir araya gelme şansınız ve olasılığınız var. Ve en son Edirne Bildirisi’nde yer almasını istediğiniz konuları ona iletme şansınız var. Buradaki, baktığım zaman eğitim ve yönetim konusuna baktığımız zaman bu kültürel ve bilimsel altyapıyla ilgili bazı temel kaynaklardan bahsetmek istiyorum, Edirne’nin değerlerine geçmeden önce. Aynı şeye bakarken aynı şeyleri görebilmeliyiz. Ve bazen kavramlarda ve terminolojide o kadar büyük farklar oluyor ki ta ilk başından beri bugüne kadar çok büyük değişmeler oldu ve bu değişme süreci hala da devam etmekte. Şimdi elimizde temel kaynaklar olarak Venedik Tüzüğü yer alıyor. UNESCO Dünya Miras Komitesi ve Dünya Miras Fonu yer alıyor. 1976’da oluşturulmuş olan bir fon bu. Aynı zamanda Dünya Miras Konvansiyonu’nun uygulaması için gerekli olan uygulama rehberi yer alıyor. Ve en son da 2008 Şubat tarihli Revizyonlu Uygulama Rehberi elimizde yer alıyor. Bunun dışında farklı yönetim rehberleri var. Dünya Miras Sitleri ile ilgili olarak 10 yıl önce Sri Lanka’da Kültürel Sitler Yönetimi ile ilgili bir elkitabı yayınladık. Bizim için bir başlangıç noktasıydı bu. Ve bu noktadan itibaren ICROM bunları yayınlamaya devam etti. Jokilehto ve Feilden tarafından yayınlanmaya devam etti. Ve son olarak da elimizde temel kaynak olarak ICOMOS’un Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi, Uluslararası Bilimsel Komiteler Tüzük ve Tavsiyeleri yer alıyor. Evet burada gördüğünüz Dünya Mirası Konvansiyonu’nun uygulaması için operasyonel tüzük elimizde. Burada bir yol haritası var aslında. Aday Dosyası’nın hazırlanması için bir yol haritası sağlıyor bize. Buradaki temel kavramları ve koruma bilincini kavrayıp terminolojiye alışmamız gerekiyor öncelikle. Öncelikle hepimiz, yöneticiler, karar mercileri sadece teknisyenler değil, karar mercileri olarak herkesin aynı sorulara cevap verebilmesi gerekiyor koruma alanında. Bu sorular şunlar; niçin, neyi, nasıl korumak? Bir kavram olarak tarihi kanıtlar neler? Kültürel değerler sistemi ne? Bilmemiz gerekiyor. Bu doğal bölgeyi ya da anıtı değerli kılan nedir? Kültürel anlam nedir? Yerel, ulusal, uluslararası anlamı nedir? Tarihsel kent, merkez bölge kavramlarını anlamamız gerekiyor. Sn. Cevat Erder’in de belirttiği gibi o mekânın ruhu da Genius Loci dediğimiz ruhu da mutlaka dâhil edilmesi gereken bir kavram. Bu tanımları bir de yine Casus per Casus dediğimiz vaka. Her şeyin kendine has özellikler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor. Belirli standart bir yaklaşımımız olamayacak. Ve her örneğin kendi içinde özellikli olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Olağanüstü evrensel değerlerin, ölçütlerin belirlenmesi gerekiyor. Ve bunun yanında müdahalenin ölçek ve derinliğinin de uygulamanın ölçek ve derinliğinin de uygulama planlarında yer alması gerekiyor. Bazı anahtar kelimeler var burada bahsetmek istediğim. Öncelikle ilk öneriler listesi, özet, adaylık dosyası, aday taşınmaz varlık, özgünlük, bütünlük, aday varlık sınırları, etkilenme alanı, yönetim sistemi, sürdürülebilir kullanım, izleme, Tehlike Altında Dünya Mirası, periyodik raporlama, eğitim ve bilinç arttırılması, Dünya Miras Fonu, Dünya Mirası amblemi. Özetleyecek olursak bunlar bizim temel anahtar kelimelerimiz. Ve minimum olarak baktığımız zaman bu süreci anlayabilmemiz için gerekli minimum düzeydeki kavramlar bütünüdür. Aslında burada bir süreçten bahsediyoruz. Uzun bir yoldan söz ediyoruz. Ve her kurum ve bu konuda sorumlu olan her merci kendi katkısını yapacaktır, kendi katkısını gerçekleştirecektir; bu süreçlerin, bu projelerin başarısına uzun vadede. O yüzden herkesin Edirne’deki ve Ankara’daki herkesin, sizin de katkılarınızla buradaki bu oyundaki aktif oyuncular olmasını istiyoruz. Konuk oyuncu, konuk olmalarını istemiyoruz. İzleyici durumunda olmalarını istemiyoruz.
Şimdi bazı özet bilgiler vereceğim. Öncelikle bir elimizdeki mekânı tanımlayabilmemiz gerekiyor. Kültür Bakanlığı tarafından 10 yıl önce geçici listede ilk öneriler listesindeki haliyle tanımlamamız gerekiyor. Burada Selimiye Camii ve Külliyesi’ni görüyorsunuz. Burada caminin kendisi var (Bkz. Plan 1). Avlusu, medrese Dar’ül Kurra, medrese Dar’ül İslam, arastası, dar’ül sıbyan ve dış avlu. Buradaki değerlerin yazılımı için görüyorsunuz, ilk başta Edirne Belediyesi’nin hazırladığı filmde de gördüğünüz özellikleri var. Bu adaylık özelliği UNESCO Dünya Mirası’nın 5. kriterine uyuyor. Ve aynı zamanda UNESCO’nun bütünlük ve özgünlük kriterlerine de uygun. Bu ölçütleri, kriterleri A başlığı altında görüyorsunuz. Bütünlük ve özgünlük kriterlerini ise B başlığı altında görebiliyorsunuz bu slaytta. Bu mekânı etkileyen faktörlerin durumu, korunma durumu, şu anda mükemmel bir koruma altında ve bu mekânı etkileyen hiçbir faktör yok. Ve koruma yönetimi yaklaşımı şöyle; bu sit doğrudan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı. Bu da bu mekânın korunmasından ve yönetiminden sorumlu olan bir genel müdürlük. Çok önemli kurumlar bunlar. Bizim Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras aldığımız bu kurumlar, bu tür anıtsal değerlerin korunması için Türkiye içinde ve bir zamanlar Osmanlı topraklarına dâhil olan yabancı ülkelerdeki değerlerin çoğu bu vakıf sistemine dâhil olan değerler. Bu aynı zamanda etkilenme bölgesindeki binalar için de gerekli, geçerli bu vakıf sahipliği. Bu da Vakıflar Genel Müdürlüğü ile imzalanacak sözleşmeler için bu etkilenme alanının yönetim kapsamı dâhiline alınacak. Bu aday mekânın izlenmesi tamamen bu vakıf kurumunun sorumluluğunda olacak. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olacak. Yönetim ofisi, izleme ofisi, arşiv, bilgi ve iletişim akışı Dünya Miras Aday’ı için oluşturulacak ve yine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülecek. Üç Şerefeli Camii’ndeki binalardan birinde bu oluşturulacak ve Edirne Belediyesi ile ortak bir izleme süreci gerçekleştirilecek etkilenme alanı için. Şimdi buradaki aday dosyasıyla ilgili ful dokümantasyon hem basılı olarak hem CD formunda Edirne Belediyesi’nden elde edilebilecek AB ve Uluslararası İlişkiler Ofisi’nden Bürosu’ndan. Bu toplantının hazırlandığı yerdir aslında bu büro. Dünya Miras Adaylığı ile ilgili olarak görevli kişi Dr. Yusuf Beyazıt, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Ankara’daki sorumlusu. Ve bu kişi adına da Kültür ve Turizm Bakanlığı sorumluluk üstlenmiş durumda.
Şimdi buradaki aday dosyasını biraz özetleyecek olursak görsel detaylara girmeden önce şunu söyleyebiliriz, Edirne’nin tarihi kentsel gelişimi ve eski çağlarda Edirne, tarih öncesi zamanlarda megalitleriyle tanınan bir bölge. Lalapaşa civarında, Bulgar sınırına yakın bölgelerde ve bu bölgelerde Lalapaşa’dan başlayan hattı Bulgaristan ve Yunanistan’da da dolmenlerle (Bkz. Resim1) ve menhirlerle (Bkz. Resim 2) takip edebilirsiniz. Bunlar en eski anıtlar ve yapılar olarak tanınıyor bu bölgedeki. Edirne tarihi ve kentsel gelişimi daha sonra Roma Dönemi’ndeki yerleşkelerle devam ediyor ve şehirde Roma altyapısıyla devam ediyor. II. yy.’ın başlarındaki Edirne Surları, ismini bu surlardan alıyor Hadrianapolis olarak. 124–127 yıllarında kuruluyor şehir. Bir tesadüftür bu aynı zamanda Roma’da Panteon’un 2. inşası ile aynı zamana rastlar. Hadrian’ın komutasında bir kare şeklinde olan bölgede losaj şeklinde olan bölgede 600’e 600 metrelik bir alan söz konusudur (Bkz. Resim 3). Yani 360 bin metre karelik bir alan söz konusu. Ve burada görüyorsunuz, Roma Dönemi’nin mevcut binaları bu bölgeyi kaplamış durumda. Roma tabakası şu andaki zeminin 3 ila 3,5 m. altındadır. Dolayısıyla bu bölgede yapılan her kazıda şehirde yapılan her kazıda ya şehir surlarının ya da Roma altyapısının kalıntılarını görmek mümkün. Daha sonra Bizans Dönemi’ne geçiyor. Burada çok fazla şehir surları haricinde anıtsal bir değer ile değil daha farklı arkeolojik bulgularla teşhis edebiliyoruz. Şunu biliyoruz ki Roma İmparatorluğu Dönemi’nde İstanbul’dan başlayıp Batı’ya doğru giden 2 ana yol vardı. Bir tanesi, Via Egnatia adındaki güney yoluydu. Selanik’e geçip oradan da Adriyatik Denizi’ne açılıyordu. Diğeri ise diğer yol bugün Demercut olan E–5 olarak bilinen yoldu. Via Militaris yani askeri yol, kuzey yolu olarak biliniyordu. Bu da İstanbul’dan başlayıp Perintos’a ordan da Belgrad’a devam eden bir yoldu. Arkeolojik yerleşkeler Roma Dönemi’ndeki şehir içindeki yerleşkeler aslında çok sınırlıdır. Biz hala Roma, Bizans dönemlerini oluşturmaya çalışıyoruz kazılarla. Ama bazı nümizmatik kaynaklardan şunu öğreniyoruz ki bu şehirde bazı temel anıtlar vardı, bu şehrin oluşumunda. Tehi Tapınağı var. Ve burada bakıyorsunuz, aynı zamanda Nehir Tanrıçaları’nın da üzerinde yer aldığı paralar kazılarda çıkarılmış durumda (Bkz. Resim 4). Gördüğünüz gibi Kaleiçi Kısmı’nı görebiliyorsunuz Edirne’nin burada (Bkz. Resim 5). Yine burada görüyoruz ki Kaleiçi’nde de belirli bir plan var. Aynı şebeke planı değil ama. Yine kuzey-güney sistemi üzerine yapılmış ama bu, şu andaki zeminin 3 ila 3,5 metre altında yer almıyor. 20.yy.’daki büyük yangından hemen sonra oluşturulmuş olan bir plan olarak ortaya çıkıyor. Bu şehre Adrianapolis adının verilmesinin temel nedeni işte bu surlardı. Burada görüyorsunuz surların kalıntılarını ve Roma şehrinin kapılarını. 7 metrelik büyük kapılar ve 50 metrede bir kuleleri görüyorsunuz. Don Jon’u bugün de görebiliyorsunuz (Bkz. Resim 6). Bugünkü haliyle. Çok önemli değerler bunlar Roma Dönemi’nden kalmış olan. Bunlar işte etkilenme alanının içinde. Bu alana dâhil. Selimiye Camisi’nde. İşte burada Makedonya Kulesi (Bkz. Resim 7). Bizans İmparatorluğu döneminde değişmiştir, değişime uğramıştır. Ve Roma Surları ve Makedonya Kulesi, buradaki meslektaşlarımız sayesinde 2006 yılında tanındı ve kabul edildi. Çok teşekkür ediyoruz kendilerine.
Şimdi Osmanlı Dönemi’ndeki Edirne’ye gelelim, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan Edirne’ye. Şehirlerin Sultanı adını ya da Sultanların Şehri adını aldığını biliyoruz. Coğrafi ve topoğrafik olarak bakacak olursak, yerleşkenin solda Tunca Nehri kıyısında gerçekleştiğini görüyoruz. Solda görüyorsunuz. Bir yarımada bu. Bu nehir yatağı boyunca ilerleyen, bu doğu kanadı, diğer tarafı da batı kanadı. Yani iki kanat var şehirde. Ve burada daha sonra Karaağaç dediğimiz bölgede bizim dün, akşam yemeği yediğimiz bölgeye doğru genişlemiş durumda daha sonra. Roma Dönemi’ndeki şehir yaklaşık şu kadar, bu bölge içinde yer alıyor. Daha sonra şehrin Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans İmparatorluğu adı altında bu tepelerin eteklerine doğru ve bugünkü Pazar Yeri dediğimiz alana doğru genişlediğini tahmin ediyoruz. Çünkü şehrin en alt kısımları da mezarlık olarak kullanılıyordu. Bu bölümde kültürel ve ticari bölümler var ve yukarda da konutsal ve idari bölge yer alıyor (Bkz. Resim 8). Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu da bu plan üzerinden devam etti. Bu da Roma Dönemi’nin en iyi örneklerinden bir tanesi. Bu müzenin önündeki muhteşem anıtlar da şu bölgeden, Nekropolis bölgesinden. Roma şehrinin nekropolis bölgesinden alınmıştır. Burada Yahudi nekropolisi, Ortodoks nekropolisi, Ermeni nekropolisi ve Ana nekropolis var bu bölgelerde yer alan. Daha önceki Roma şehri bugünkü görünümüne 1361’de kavuştu. Edirne’nin bir haritasını görüyorsunuz, 1918 yılına ait (Bkz. Harita 1). Burada farklı bölgeler var Edirne’de o dönemde mevcut olan.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde Edirne’ye baktığımızda 1361 yılındaki fethinden sonra ilk kentsel gelişim aşaması 15.yy.’da gerçekleştirilmiş. Buradaki sarı renkli bölge ve malzeme Edirne’deki en eski yapıdır Osmanlı Dönemi’ne dair, Eski Cami 15.yy.’ın başına dair (Bkz. Resim 9). Bedesten, Kapalıçarşı dediğimiz Bedesten aslında gelirleriyle Eski Cami’nin yaşatılması ve korunmasına destek olmak üzere kurulmuştur. Bu vakıf sisteminin bir örneğidir. Burada gene görüyorsunuz. Bu örnekte en prestijli örnekleri yer alıyor 15.yy.’ın. Ondan sonra en büyük tekli cupolayı görüyoruz. Ve bu dış avlulu cami yapısını görüyoruz Üç Şerefeli Camii’nde (Bkz. Resim 9). Buradaki camilerin mimari gelişimi açısından bir temel taşı oluşturuyor. Ve medreseler tabi bu külliyeye dâhil olarak inşa ediliyor. Buradaki Dünya Mirası Bürosu ve arşiv sistemine Selimiye Camii’nin ortasındaki medreselerden birinin dâhil edilmesi konusunda bir teklif de verdik. Bu gelişim 15.yy.’dan 16.yy.’dan sonra da devam etmiştir. 16.yy., tabi dediğimiz Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan dönemi burada. Burada tabi Mimar Sinan’ın yapıları, burada Rüstem Paşa Kervansarayı ki Rüstem Paşa, Kanuni’nin veziriydi ve aynı zamanda Ali Paşa’nın kervansarayı olarak geçen iki yapıtla başlar ve ondan sonra da Mimar Sinan kendi başyapıtı olan Selimiye Camii’nin inşasına girişir. Tabi bu haritanın kapsamında aynı zamanda Sokullu Mehmet Paşa’nın haritasında da yer alan binalar var (Bkz. Resim10). 19.yy.’daki belediye yapılarını görüyorsunuz. Osmanlı Ordusu’nun harekât merkezlerini de görüyorsunuz 19.yy. yapıları olarak. Bunlar da Dünya Mirası Aday Listesi’nin etkilenme bölgesine dâhil edilen yapılar içinde. İşte bu da merkezi alan. Burada etkilenme alanını görüyorsunuz ve Dünya Miras Aday Bölgesini görüyorsunuz (Bkz. Resim 11). Bu üç yapı, mimari yapı aynı stilin ve kapsamın devamı olarak Türk Cami İnşaatı geleneğinde bir Altın Üçgen oluşturuyorlar (Bkz. Resim 12)
Şimdi Edirne’nin tarihi değeri olarak sadece bu doğu kanadı değil aynı zamanda batı kanadında da çok büyük bir yapı var. O da gelecekte Dünya Mirası’na aday olabilir. II. Bayezit’in bir külliyesi yer alıyor. Burada ortada camiyi görüyorsunuz (Bkz. Resim 13). Bir de burada Şadırvan Avlu var. Bir hastanesi vardır. Misafirhanesi vardır. Ve tıbbiyesi vardır. Ve aynı zamanda aşevi-aşhane ve kervansarayı da yer alan çok büyük bir yapıdır, bir külliyedir (Bkz. Plan 2). II. Beyazıt Dönemi’nden yani 15.yy.’ın 2. yarısından diyebiliriz. Burada Amerika’nın keşif dönemlerine denk geldiğini söylemek gerekiyor. Şimdi buradaki mimari düzenden biraz bahsedelim, bu külliyenin mimari düzeninden. Burada baktığımız zaman bütün bu değerleri yarın, bu gün öğleden sonra görebileceksiniz, onlara dokunabileceksiniz, hissedebileceksiniz ve onların değeriyle ilgili, Edirne’nin değerleriyle ilgili çok net bir fikriniz olabilecek. Gerek zeminde, yerüstünde gerekse Tunca ve Meriç nehirlerinin altında yer alan değerler konusunda daha somut bir fikre sahip olabileceksiniz.
Şimdi Dünya Miras Bölgesi’ni tanımlayacak olursak bu kare, işte, Dünya Miras Aday Listesi’nde yer alan bölge. Evet burada Selimiye Camisi ve Külliyesi’ni görüyorsunuz, UNESCO Dünya Miras Aday Listesi’nde yer alan. Bu bir meslektaşımızın Hulusi Güngör isminde bir meslektaşımızın çizimi (Bkz. Resim 14). Kendisi uzun yıllar profesör olarak çalıştı bizim üniversitemizde temel dizayn konusunda. Kendisi temel dizayn kavramlarının öncülerinden bir tanesi Türkiye’de, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Trakya Üniversitesi’ndeki katkılarıyla. Burada 3 bölgeyi görebiliyoruz haritada. Buradaki kare bu alan Selimiye Camisi ve Külliyesi. Buradaki sarı çizgiler etkilenme bölgesini oluşturuyor bu külliyenin. Büyük alan ise burada tanımladığımız büyük alan ise Edirne Tarihi Bölgesi’nin sınırlarını oluşturuyor ve kendisi Edirne Tarihi Koruma Komitesi tarafından belirlenmiş sınırlar bunlar (Bkz. Plan 3, 4). Ben de bu komitenin bir üyesiyim. İşte burada görüyorsunuz bu bölgenin sınırlarını, dış sınırlarını. Burada da Edirne’nin muhteşem evrensel değeri, şehrin mücevheri Edirne Selimiye Camisi’ni görüyorsunuz. Mimari yapısıyla ve muhteşem evrensel değerleriyle karşınızda (Bkz. Resim 15). Daha önce de bahsettiğim gibi bu külliye çok net bir şekilde tanımlanmış durumda bir platformda yer alıyor ve bu platform daha önce bir saray olarak kullanılan bir platform. Edirne Sarayı, Selimiye Camii’nin yanındaydı. Ve ben şahsen şuna inanıyorum ki burası aslında Roma Dönemi’nde de bir akropolis olarak kullanılıyordu. Ve bu tür konular için hazırlanmış bir alan olarak ayrılmıştı. Burada da Arasta dediğimiz bölüm var. Yani Kapalıçarşı kısmı var (Bkz. Plan 5). Bu konuda yapılan çalışmaların sonucunda şunu gördük ki buradaki bu ara duvar kısmı – mimari bölümdeki - Sinan tarafından yapılmış ve diğer kısım daha sonraki eklemeler I.Murat Dönemi’nde yapılmış eklemeden oluşuyor. Bu bölge şuradaki platformu görüyorsunuz şuraya kadar çıkıyor. Burada işte Osmanlı Hamamları var. Buraya doğru devam ettiğimiz zaman da burada bir park alanı var. Ve burada işte bu büyük meydanın Selimiye Camii’nin önündeki büyük meydanın önünde Sinan Meydanı dediğimiz meydana doğru giden bölgeyi görüyorsunuz (Bkz. Plan 5, 6). Benim sunumumdan sonra belediye başkan yardımcımız Namık Kemal Döleneken buradaki yönetim planı konularına, bu bölge için ve etrafındaki bölge için yönetim planı konularına değinecek. Sizin dosyalarınıza baktığınız zaman, mimari dökümü her noktada görebilirsiniz. Hepinize ulaştırdığımız dosyalar içinde yer alan planlar bunlar ve burada işte Sinan’ın imzasını görüyorsunuz. “El-fakir El-hakir Sinan” olarak atılmış imzayı görüyorsunuz (Bkz. Plan 6). Yine aynı bölgeyi görüyorsunuz. Yine öndeki meydanı görüyorsunuz. Birkaç dakika önce sözünü ettiğim meydanı görüyorsunuz (Bkz. Resim 16). Burada caminin içinden birkaç görüntü var, dekoratif yapısını gösteren. Ve buradaki bütünlüğü ve özgünlüğünü koruduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla bu konuda gerçekten şanslıyız. Böyle bir değeri Dünya Mirası olarak aday gösterebildiğimiz için gurur duyuyoruz. Buradaki en iyi örnekleri dekoratif malzemenin, özellikle Osmanlı Dönemi ile ilgili 16.yy.’daki en güzel örnekleri görebiliyorsunuz.(Bkz. Resim 17, 18, 19)
Şimdi birazcık da sizin için etkilenme alanındaki bölgedeki eserlere değinmek istiyoruz. Öncelikle Eski Cami ile başlamak istiyoruz incelemeye (Bkz. Resim 20). Eski Cami, burada görüyorsunuz, diğerlerinden çok daha yüksek olarak yapılmış. Ve buradaki mihrabı görüyorsunuz (Bkz. Resim 21). Görüyorsunuz mihraptan kıbleye dönük değil, biraz daha farklı yönde. O yüzden yaklaşık 30 santim bir taraftan, diğer taraftan 90 santimlik bir kayma var. O yüzden bize göre daha çok bir çiftlik yapısının üstüne oturtulmuş bir cami olabilir bu. Daha önceki yapılar kullanılarak tamamlanmış bir yapı olabileceğini düşünüyoruz. Buradaki kaligrafiler, hat sanatlarını görüyorsunuz dekoratif amaçlı kullanılan (Bkz. Resim 22).
Bu Üç Şerefeli Cami, Edirne’deki cami gelişiminin bir diğer öncüsü (Bkz. Resim 23). Burada iki tane, iki kubbe var. Ve aynı zamanda bir avlu yapısı var bu mimari yapıya eklenen. Buradaki yapı bir dönemin başlangıcı olarak gösteriliyor. Burada 3 temel bina var, yapı var. Bu gelişimle ilgili, aynı yerde, aynı şehirde Edirne’nin tarihi merkezinde bir arada yer alıyorlar. Ve bu minarelerin içinde de Sinan’dan yaklaşık 100 yıl önce her balkona çıkan 3 merdiven görüyoruz. Bunların nasıl bir geometrik başarıyla, ortaçağ mimarlarının dehasını yansıtan bir başarıyla uygulandığını görüyoruz. Ve bu aynı yapı Mimar Sinan tarafından Selimiye Camii’nde de tekrarlanıyor. Şimdi Bedesten’e gelelim, bu, çarşı kısmına. Burada, yakın zamanda restore edilmiş bir yapı bu. 1930’lardan beri bütün, fotoğraf olarak, çizim olarak, elimizde tarihi ve postcard olarak tarihi belgeler var elimizde (Bkz. Resim 24). Oradaki, zemin kattaki sergide de görebileceğiniz fotoğraflar, kartpostallardan bu yapının eski halini görebiliyoruz. Restorasyon sonrasında da bu hale geldi. Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri olan Rüstem Paşa Kervansarayı’nın da yine Mimar Sinan tarafından yapılmış halini görüyoruz (Bkz. Resim 25). Burası “Mimar Sinan’ın Şehri” diye andığımız bölge. Onun yapılarının karakteristik özellikleriyle belirlenmiş. Burada Rüstem Paşa Kervansarayı’nın bir perspektifini görüyorsunuz (Bkz. Resim 25). 2 avlu var burada. Kuşbakışı görüyorsunuz. Bu, şu anda otel olarak kullanılıyor. Otel tesisleri olarak kullanılıyor. Sokullu Mehmed Paşa’nın Çifte Hamamları 16.yy.da yine Mimar Sinan tarafından yapılmış, etkilenme alanı içinde. Üç Şerefeli Camii hemen yanında (Bkz. Resim 26). Burada kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı hamamlar var. Ve son olarak da Ali Paşa Çarşısı kapalı çarşısı, sizin otelinizin çok yakınlarında yer alan bölgede yer alıyor. 1992 yılında bir yangın geçirdi ve daha sonra restore edildi. Burada kapalı çarşıyı görüyorsunuz (Bkz. Resim 27). Bunun da tam Roma Şehir Surları’yla bitişik olduğunu görüyorsunuz. Şuradaki surların bitiminden hemen sonra başlayan Osmanlıların, Ali Paşa Kapalı Çarşısı’nı görebiliyorsunuz (Bkz. Resim 27). Aslında bu kapalı çarşının esas seviyesi, orijinal seviyesi mevcut zeminin 2 ila 2,5 metre altında idi ve bu da binanın yapımı döneminde yani 16.yy.’da bu şehrin rakımını bize veriyor. Yani bütün şehir o dönemde şu andaki mevcut zeminin 2 ila 2,5metre altındaydı. Şimdi sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; bu değerler Dünya’nın temel değerleri ile karşılaştırıldığı zaman Panteon gibi Roma’daki ya da Ayasofya gibi İstanbul’daki, Floransa’daki Duomo gibi ya da Roma’daki St. Pietro gibi yapılarla karşılaştırılabilir bir yapıda olduğunu görüyoruz Mimar Sinan’ın Selimiyesi’nin. Aynı aileden, aynı felsefe olmayabilir ama aynı görkem içinde yer alan yapı olduğunu görüyoruz. Burada İstanbul’daki Aya Sofya’yı görüyorsunuz (Bkz. Resim 28). Bu da Brunellesci’nin Santa Maria Del Fioresi (Bkz. Resim 29), Floransa’daki. Bu da St. Peter, Roma’daki (Bkz. Resim 30). İçerden görünüş (Bkz. Resim 31). Bu da Selimiye Camii, Sinan’ın Mimar Sinan’ın (Bkz. Resim 32). Son olarak biz şuna inanıyoruz ki Selimiye Camii ve Külliyesi, Dünya Miras Aday Listesi’nde yer almayı hak ediyor. Çok teşekkür ediyorum ilginize.