Sabah rüzgârı, insanı üşütür.
|
Sabırlı bir insanın öfkesinden sakınınız.
|
Gönül, ummadığı yere küser.
|
Öğrenmenin bir yolu da okumaktır.
|
Burada son fırtına son dalı kırıyordu.
|
Sekizler derslerinde çok başarılıydı.
|
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü.
|
Seyirciler fotoğraf sergisini çok beğendi.
|
Çıtırdayan çalılar dört tarafa güzellik katıyor.
|
Ailece bulmaca çözmeye meraklıdırlar.
|
Yıldızlı bir gecede buldum kaybettiğim hayallerimi.
|
Sana söyledim ancak sen beni hiç dinlemedin.
|
Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu.
|
Buraya onun adını niye yazmadın?
|
Dinledik sessizce bizi ağlatan türküyü.
|
Hangisini beğendin?
|
Kapıda karşıladı o sabah hepimizi.
|
Keskin bir rüzgâr eser şimdi uzaklardan.
|
Hastaneye rengârenk çiçekler getirmişlerdi.
|
İhtiyar kadın neden hüzünlüydü?
|
Arkadaşım yukarı gitti.
|
Bol bol yiyen bel bel bakar.
|
Arkadaşım yukarıya gitti.
|
Evde yalnız kalınca resim yapar.
|
Arkadaşım yukarıyı temizledi.
|
İnsan yanıla yanıla öğrenir, pehlivan yenile yenile öğrenir.
|
Meyvesi olan ağaç, başını yere eğer.
|
Akşam geç saate kadar ders çalışıldı.
|
Onu görünce söylediğim sözlere pişman oldum.
|
Batman’da petrol rafineri olduğunu biliyor musunuz?
|
Kimse gözlerini Karadeniz’den ayıramıyordu.
|
Baş yastığı baş derdini bilmez.
|
Atı taşıyan nalını, mıhını arar.
|
El el için ağlamaz, başına kara bağlamaz.
|
İçerideki çocuklardan biri aşağı indi.
|
Gemi ufukta yavaş yavaş kayboluyordu.
|
Kardeşim Türkçe kitabını bana verdi.
|
Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz.
|
Anladım fakat neden söylemedin bunu?
|
Müdüre neden telefon ettin?
|
Bu kıyı kasabasına her yaz gelirim.
|
Oğlunu görünce eli ayağına dolaştı.
|
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
|
Aaa! Kedinin boynuna ciğer mi astınız?
|
Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur.
|
Yeni aldığı kitapları topladı, çantasına yerleştirdi.
|