İsmâiliyye’nin İtikâdî ve Amelî Görüşleri İsmâiliyye’nin gizlilik döneminde benimsediği görüşler hakkında yeterli
bilgiye sahip değiliz. İlk dönemlerinde ve bazı değişikliklerle sonraki dönem-
lerde korunan İsmâilî düşüncenin en önemli unsuru zâhir-bâtın ayrımıdır.
İlk İsmâilîler kutsal kitapların ve şer’î hükümlerin zâhir ve bâtını arasında
ayrıma gitmişler, her zahirî ve lafzî mananın bir batınî ve hakikî manası
olduğunu ileri sürmüşlerdir. Sonuçta onlara göre Kur’ân ve İslâm şeriatının
zahirî manası ile batınî manası birbirinden tamamen ayrılır. Yeni bir şeriatla
gelen her peygamberin getirdiği dinîn zahiri yönü değişirken, sonsuz ebedî
hakikatleri ihtiva eden batınî yönü değişmeden kalır. Farklı din ve şeriatlarda
bu değişmez hakikatlere ulaşmak, yalnızca İsmâilîler (havâs) için mümkün
iken, İsmâilî olmayanlar (avâm) sadece dinin zahirî manalarını anlayabilirler.
Bâtınî mana ise ancak imamın öğretmesiyle (ta‘lîm) anlaşılabilir.
İsmailîler batınî manayı ortaya koymak amacıyla tevili aşırı bir şekilde
kullanmışlardır. Onlara göre vahiy (zâhir) alan ve kendisinden önceki şeriatı
nesheden nâtık (şeriat koruyucu peygamber) iken, tevil ilmi yoluyla batınî
manayı açıklayan vasîdir (imam). Bu nedenle zâhir her dönemin peygambe-
rine göre değişkenlik arz ederken, bâtın değişmeden ve evrensel anlamda ge-
çerliliğini koruyarak kalır. “Her zâhirin mutlaka bir bâtını vardır” anlayışını
savunan İsmâiliyye’ye, bu görüşlerinden dolayı bâtıniyye adı da verilmiştir.
İsmâiliyye’yi dinî nasların yorumlanması konusunda diğer Şiî fırkalardan
ayıran yönü sizce nedir?
İlk İsmâilîler’e göre insanlığın dinî tarihi yedi devirden müteşekkil olup
her bir devir, şeriat getiren bir peygamberle başlamaktadır. Tarihin ilk altı
devresi, nâtıklar, yani Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed olmak
üzere altı ulü’l-azm peygamberden ibarettir. Bu nâtıklardan her biri, kendi
şeriatlarının bâtınında gizli olan hakikatleri tevil ve yorumlaması için bir
vekile (vasî imam) sahiptirler. Her devrin yedinci imamı bir sonraki devrin
natıkı durumuna yükselir. Hz. Muhammed ve İslâm’ın devri olan altıncı
devrin yedinci imamı, İsmâilîler’in ölümünü inkar ederek Kâim-Mehdî olarak zuhur etmesini bekledikleri Muhammed b. İsmail idi. Muhammed b.
İsmail, İslâm’ın yasalarını yürürlükten kaldırarak yedinci ve son devri
başlatacak ve böylece dinî hükümlere ihtiyaç kalmayacaktır. Kâim ve
nâtıkların sonuncusu olarak dünyayı adaletle yönetmesinin akabinde cismanî
dünya sona erecektir. Bu yedili devir inancı sebebiyle İsmâiliyye, yediciler
anlamına gelen Seb‘iyye ismiyle de anılmıştır (Kutlu, s. 109-110).
Günümüze kadar değişik evreler geçiren bu inanışın, İsmâilîler’in Nizârî
ve Musta‘lî olarak ikiye ayrılmasından bu yana tezahürleri farklı olmuştur.