Nizârî İsmâilîler de İsmâiliyye’nin temel inanışı olan bâtınî akideyi
bütünüyle sürdürürler. Onlara göre İslâm’ın şartı iman (velâyet), tahâret,
namaz, zekat, oruç, hac ve cihat olmak üzere yedi esastan ibarettir. İmanın en
önemli şartı, zamanın imamını bilmek ve onun emirlerine boyun eğmektir.
İman, sadece imama velâyet ile mümkün olur. İmânın ve İslâm’ın diğer
esasları, velâyetin sadece yardımcı unsurlardır. Allah’ı tanıma, zamanın
imamını tanımadır. İmam cismen fanî bir insana benzer, fakat onun ilahî
tabiatı kesinlikle bilinemez. Onun sözü Allah’ın sözüdür. İmama giden yol
huccetten geçer. Nizârîler’e göre huccet, imamın yokluğunda (gaybet) daveti
yürütür. Nasıl Allah’ın buyruğuna göre Ramazan ayı bin aydan daha
hayırlıysa, zamanın imamı da bin peygamberden daha büyüktür. Bu,
nübüvvet nurunun velâyet nurundan çıktığını gösterir. Ağa Han’a tabi olan
Mevlâîler, Cebrâil’in, Kur’ân’ı, Hz. Ali yerine yanlışlıkla Hz. Muhammed’e
götürdüğünü ileri sürmüşlerdir. İmamı tanımayan kimselere, Sünnîler’in helal
kıldığı şeyler bile haramdır. İmamı tanıyan kimse için ise, şarap içme gibi
Sünnîler’in haram kıldığı şeyler dahi helaldir.
Nizârîlere göre zekat, ikinci önemli esastır. Genel olarak 1/10 olan zekat
oranı, son zamanlarda 1/8’e kadar yükseltilmiştir. Tahâret, adet ve örften
geçmek; şeriatın zâhirine uyanlardan kendini korumaktır. Namaz, imamın
bilgisine ve gerçek dine ulaşmaktır. Dua adını verdikleri namaz için özel
vakitler tespit edilmiştir. Bu dualar, sabah, akşam, yatsı ve gece dualarıdır.
Namazda Mekke’ye yönelinmez. Kıblenin manası, zarurî olarak herkesin
huccete karşı dönmesidir. Oruç, imamın söz ve fiilleri karşısında sükut edip
sırrı ifşâ etmemektir. Nizârîler’de oruç, Ramazan ayında sadece bir gün
tutulur. Bununla birlikte Ramazan ayı kutsal sayılır. Hac, imama gidiş ve onu
görüşe işaret eder. Cihat ise insanın kendini Allah’ın varlığı karşısında yok
kılması ve kişinin kendi nefsiyle savaşmasından ibarettir.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız Nizârîliğe ait bu inanış ve pratikler,
yaşanılan bölgeye göre farklı şekillere bürünebilmektedir. Özellikle takiyye
(inancı gizleme) önemli olduğundan, zarurî durumlarda Nizarîler, diğer
Müslüman topluluklarla kaynaşarak kendi inançlarını gizleyebilmektedirler.
Mamâfih bugün, Nizârî İsmâilîliği’nin Hindistan’daki Hocalar kolu, Ehl-i
Sünnet ve Hinduizm’den aldığı bazı unsurları birleştirerek garip bir çehreye
bürünmüştür (Fığlalı, s. 134-9, Kutlu, s. 113-4).