202
Bâbîlik-Bahâîliğin Temel Görüşleri
Bâbîlik-Bahâîlik İslâm sınırlarını zorlayan bir takım görüşlere ve yaklaşım
tarzlarına sahip olması sebebiyle İslâm kültüründen kaynaklanan ancak İslâm
dairesinden çıkan bir mezhep olarak görülmüştür. Ancak mezhebin taraf-
tarları, Bâbîlik-Bahâîliği yeni bir din olarak temellendirmeye çalışmışlardır.
Mezhebin yeni olarak ön plana çıkardığı dini hüküm ve esasların, Yahudilik,
Hıristiyanlık’tan izler taşımakla birlikte, temelde İslâmiyet’ten alındığı
görülmektedir (Fığlalı, 1994, s. 91).
Bâbîlik-Bahâîliğin inanç ve ibadet esaslarının temelinde, kendisini
“beklenen imama açılan bir kapı” yani bâb olarak niteleyen Mirza Ali
Muhammed’in görüşleri yatmaktadır. Bahâullah
Mirza Hüseyin döneminde
bile onun görüşleri, herhangi bir eksiltmeye maruz kalmadan varlığını
korudu. Mirza Ali’nin görüşleri üç evrede şekillendi: O öncelikle beklenen
imama açılan kapı olduğunu iddia etti. İkinci aşamada beklenen mehdilik
iddiasında bulundu; son olarak da mehdinin yeni bir peygamber olması
gerektiğini ileri sürerek peygamberlik iddiasında bulundu. Mezhebin esasları
onun bu bu görüşlerine paralel olarak her bir devrede farklı bir içeriğe
kavuştu. İlk iki aşamada daha çok bir ıslahçı görüntüsü veren
Mirza Ali,
üçüncü evreyle birlikte peygamberlik iddiasının içeriğini dolduracak görüşler
ortaya attı. Ona göre kendi peygamberliği ile birlikte, Kur’ân ve İslâm
dininin hükümleri neshedilmiştir. Yeni dinin esasları da el-Beyan adlı ese-
rinde ortaya konmuştur. El-Beyân, insanoğlunun bir harfinin bile benzerini
getirmekten aciz kalacağı mucize bir kitaptır.
Bâb Mirza Ali’ye göre her bir harfin ve sayının ayrı bir özelliği ve
değeri
vardır. Bu noktada 19 sayısı Bâbîlik ve Bahâîlikte kutsal kabul edilir. Buna
göre bir yıl 19 ay, bir ay da 19 gündür. Mezhep mensupları her 19 gün
sonunda 19 yoldaşına ikramda bulunmak zorundadır. Bir Bâbînin sahip
olabileceği kitap sayısı 19’la sınırlıdır.
Bâb Mirza Ali’den sonra Bâbîlik, Mirza Hüseyin Ali’nin önderliğinde
Bahâîlik adı altında devam etmiştir. Bahâîliğin ikinci ve üçüncü kuşak
temsilcileri sayesinde hareket, hem kurumsallaşma sürecini tamamlamış hem
de görüşleri daha keskin kalıplar içerisinde belirgin hale getirilmiştir. Bâb
Mirza Ali tarafından ortaya atılan görüşler, hareketin Bahâîlik adı altındaki
seyrinde de
aynen korunmuş, kimi hususlarda bazı yeni görüşler ilave
edilmiştir.
Bahâîlik sürecinde eklenen görüşler, daha çok Bahâullah Mirza Hüseyin
Ali’nin eserlerinde dile getirdikleri hususlar olmuştur. Özellikle onun el-İkan ve
el-Akdes isimli eserleri vahiy mahsülü olduğu iddiasıyla
kutsal kitap olarak
kaleme alınmış eserlerdir. Ayrıca Bahâullah’ın, Arapça ve Farsça olarak
vahyedildiğini iddia ettiği on dokuz sureden ibaret Kelimât-ı Meknûne’sinin
yanı sıra Tarâzât
, Kelimât-ı Firdevsiyye gibi kutsal kabul edilen eserleri de
bulunmaktadır.
Bahâîlere göre Allah, insan idrakinin üzerinde olduğu için bütünüyle
bilinemez. Onun yaratıcı sıfatı bir an bile olsun işlevsiz olamaz. Bu yüzden
tanrı ezeli olarak yaratıcıdır. Bahâîler bundan hareketle, dünyanın
son bul-
ması ve kıyametin kopmasının söz konusu olamayacağını ileri sürmüşlerdir.
Onlara göre cennet ve cehennem yalnızca birer semboldür; cennet Tanrı’ya
yolculuğu, cehennem de yokluğa gitmeyi simgeler. Peygamberlerin beşeri ve
ilahi olmak üzere iki vasfı bulunmaktadır. Beşeri vasıfları doğrultusunda bir
insanın yapması gereken yemek, içmek, uyumak vb. işleri yaparlar. İlahi
203
vasıfları ise onları bir anlamda tanrı yapmaktadır. Onlarla konuşmak tanrı ile
konuşmak gibi bir nitelik taşımaktadır. Adem’den itibaren bütün peygam-
berler, tanrı zuhuru olan Bahâullah’ı müjdelemek için gönderilmişlerdir.
Aynı şekilde bütün dinler de onun gelişini hazırlamak için gönderilmiştir;
hepsi de noksandır ve Bahâullah’ın gelişi ile birlikte tamamlanmıştır.
Bahâullah’tan sonra da peygamber gelecektir; ancak
bu onun zuhurundan
1000 yıl sonra gerçekleşebilecektir. (Fığlalı, 1991, s. 467)
Namaz, zekât, oruç gibi İslâm dininin öngördüğü ibadetler, Bahâîlikte de
bulunmakta, ancak farklı bir formatta eda edilmektedir. Buna göre namaz,
kişinin ferdi olarak sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde üç defa Allah’ı
anmasıdır. Abdest İslâm’dakinden farklı değildir. İbadet için kıbleleri,
Bahâullah’ın kabrinin olduğu Akka şehridir. Oruç, 19. ay olan a’lâ ayında on
dokuz gün olarak tutulmaktadır. Oruçları İslâm'da olduğu gibi değil,
sadece
bir perhizden ibarettir. Hac yalnızca erkeklere mahsus olup, Bâb Mirza
Ali’nin Şiraz’daki evinin veya Bahâullah’ın Bağdad’da ikamet ettiği evin
ziyaret edilmesidir. Zekat vergi olarak alınmakta olup, malların beşte birinin
verilmesiyle gerçekleşir. Cihad Bahâîlikte yasaklanmış bir dini hükümdür
(Fığlalı, 1991, s. 467).
Dostları ilə paylaş: