Fazlurrahman (1919–1988), geleneksel medrese tahsili ve hafızlıktan sonra
Pencap Üniversitesi Arap Dili bölümünden mezun oldu. Doktorasını Oxford
Üniversitesi’ne İbn Sina felsefesi üzerine yaptı. Durham, Mc Gill ve en son
Chicago üniversitelerinde çalıştı. 1961’de Pakistan hükümetinin davetiyle
Karaçi İslâm Araştırmaları Enstitüsü’nde misafir profesör olarak ders verdi.
Sonra bu kurumun müdürlüğüne atandı. 1968’e kadarki bu sürede yirmiden
fazla makale ve iki kitap çıkardı. İslâm adlı eserinde İslâm düşünce tarihiyle
adeta hesaplaşıyordu. Bu kitaptaki bazı fikirlerinden dolayı başına ödül
konularak katli istendi. Fazlurrahman 1968’de ülkesini terkederek ABD’ye
yerleşti. Vefat ettiği 1988 yılına kadar ilmi ve düşünsel faaliyetlerini bu
ülkede devam ettirdi. Tarihselci yöntem Fazlurrahman’dan sonra bazı
farklılıklarla da olsa Muhammed Âbid Câbirî (ö. 2010), Hasan Hanefî,
Muhammed Arkoun, Nasr Hâmid Ebû Zeyd gibi isimlerce savunuldu.
Fazlurrahman’ın fikir sistemi, değişimin bir zorunluluk olduğu ilkesine
dayanır. Müslümanların geri kalması değişim gerçeğinin anlaşılmamasından
kaynaklanmıştır. Günümüz Müslümanları, Kur’ân’ın indiği tarihsel ortamdan
daha farklı bir tarihsel ortamda yaşamaktadırlar. Kur’ân ise her çağa hitap
eden bir kitaptır. Kur’ân’ın bu çağa hitabı tekil Kur’ân hükümleri vasıtasıyla
değil; tevhit, adalet, hürriyet, eşitlik, şura gibi “Kur’ân’ın evrensel ilkeleri”
vasıtasıyla olur. Fazlurrahman bu hususta şu yöntemi önerir: İlkönce
Kur’ân’ın indiği döneme gidilip siyer ve sebeb-i nüzûl rivayetlerinin
yardımıyla ayetlerin hangi maksadlara binaen, hangi genel ilkeleri
yerleştirmek için indiği tespit edilir. Sonra bu ilkeler bugüne taşınır ve
ilkelerin çağın şartlarında nasıl gerçekleşeceği tespit edilerek modern
çözümlere varılır. Böylece Kur’ân’ın emir ve yasakları zamanımızda yeniden
etkinlik kazanır.
Ayetlerin tekil hükümleri ise, ibadetlerle ilgili olanların dışında
Fazlurahman’a göre tarihseldir. Bu hükümler o çağın şartlarında ve o çağın
maslahatlarına binaen nazil olmuştur, dolayısıyla sonraki dönemlere hitap
etmez. Zira toplumlar, şartlar ve maslahatlar değişmektedir. Değişmeyen ise
Kur’ân’ın evrensel ilkeleridir. Meselâ hırsızın elinin kesilmesine hükmeden
el-Mâide 38. ayetin maksadı eğer ağır bir cezayla hırsızlığın caydırılması ise,
aynı maksadı çağımızda gerçekleştirecek daha ağır veya hafif başka bir ceza,
ayetteki hükmi cezanın yerine geçebilir. Tarihselci modernistlerin eleştirdik-
leri metinselci modernistler ise, ayetin tarihine genellikle müracaat etmeden,
meselâ, ayet metnindeki kelimenin semantiğinden hareketle, el kesmenin
(kat’) eli yaralayıp çizmek suretiyle işaretleme manasına geldiğini söyleyebil-
mektedirler.