36
sıydı. Hz. Ali ise ortamın yatışmasını ve halîfeliğinin herkesçe kabul edil-
mesini bekliyor, bu yüzden de suçluların bulunması işini ağırdan alıyordu.
Bu süreçte en önemli gelişme, başlarında Hz. Aişe ile şura heyetinden
Talha ve Zübeyr gibi seçkin sahabîlerin de bulunduğu bir kesimin, halîfeye
karşı birleşmesiydi. Kufe ve Basra gibi çevre şehirlerden de bu muhalif
harekete destek geldi. Teşkil edilen muhalefet ordusu Basra’ya gitti, şehri ele
geçirdi ve Hz. Ali’nin valisini şehirden çıkarttı. Hz. Ali de tabii olarak
duruma el koymak isteyince 35/656 yılında Hz. Ali ordusuyla muhalefet
ordusu Basra’da karşı karşıya geldi. Her iki kesimin de amacı savaşmak
değildi; nitekim Hz. Osman’ın katillerinin bir an önce bulunup cezalandırıl-
ması konusunda bir uzlaşı sağlandı ve sulh tesis edildi.
Gece yarısında ise beklenmeyen bir gelişme oldu. Her iki kesimin
taraftarları arasında, karşı tarafın baskında bulunduğu yönünde bir şayia
yayıldı. Kaynaklar, bu şayianın sorumlusu olarak Abdullah b. Sebe’yi yahut
iki tarafı savaştırmak isteyen bazı Emevîleri göstermektedir. Sonuçta her iki
kesim de bu provakasyonun neticesinde, ne olduğunu anlayamadan
kendilerini bir savaşın içinde buldular. Talha ve Zübeyr gibi birçok sahabînin
şehit olduğu Cemel Savaşı, Hz. Ali ve taraftarlarının lehinde sonuçlandı. Hz.
Ali’nin Basra ve Kufe gibi eyaletleri kontrolü altına almasına ve otoritesini
iyice güçlendirmesine imkân verdi. Suriye dışındaki tüm bölgeler Hz. Ali’ye
biat etti.
Cemel Savaşı’nın bu ismi almasının nedenini biliyor musunuz?
Yalnızca Suriyeliler ve Şam valisi olan Muâviye b. Ebi Süfyan, Hz.
Ali’nin halîfeliğini tanımadı. Hz. Ali, Ümeyyeoğulları’ndan olan Muâviye’yi
valilikten azledememişti. Muâviye, Hz. Osman’ın katillerinin bulunup
cezalandırılması talebini daha da ileri bir noktaya taşıdı ve onun katlinden
Hz. Ali’yi sorumlu tuttu. Hatta Hz. Osman’ın kanlı gömleğini kullanarak
Suriyelileri halîfe aleyhine kışkırttı ve olayı bir Haşimoğulları-
Ümeyyeoğulları çekişmesine dönüştürdü. Hz. Ali’nin biat taleplerini geri
çevirdi. Karşılıklı restleşmeler, iki kesim arasında kaçınılmaz bir savaşa kapı
araladı.
Suriye’nin kuzeyinde Rakka şehri yakınlarındaki Sıffîn ovasında
Muâviye’nin ve Hz. Ali’nin ordusu arasında şiddetli bir savaş gerçekleşti
(37/657). Muâviye ordusu bozguna uğramak üzereyken, Muâviye’nin
danışmanı Amr b. el-As’ın önerisiyle mızrakların uçlarına Kur’an ayetlerinin
yazılı olduğu sahifeler takılarak, savaşın durdurulması ve Kur’an’ın
hakemliğine başvurulması talep edildi. Hz. Ali olayın bir hile ve aldatmaca
olduğunun farkındaydı. Galibiyetin eşiğinde olan ama bu hileden oldukça
etkilenen askerlerine bu gerçeği anlatmaya çalıştı. Ancak başaramadı. Zira
taraftarlarının arasında bedevi Araplar, sıradan halk ve bu arada hafızlar
çoğunluktaydı. Onlar Muâviye’nin bu girişimi karşısında Kur’an’ın
hakemliği fikrine destek verdiler ve liderleri Hz. Ali’yi de buna uymaya
çağırdılar. O da ordusu içerisinde bir anlaşmazlığa ve ayrılığa fırsat
vermemek için yaşananları kabullenmek durumunda kaldı ve hakem tayinine
razı oldu.
Cemel ve Sıffîn savaşlarında tümü Müslüman olan tarafların can
kaybının, değişik rivayetlere göre elli bin ile yüz bin arasında olduğu tahmin
edilmektedir.
Dostları ilə paylaş: