74 Uluslararası Göç Hukuku Sığınmacı (asylum seeker) Sınır (border) Sınır geçişi (border crossing) Sınır işçisi (frontier worker) Sınır kontrolü (border control) Sınır ötesi göç (cross-border migration) Sınır (boundary) Sınır (frontier) Zulüm veya ciddi zarardan korunmak amacıyla, kendi
ülkesi dışında bir ülkede güvenlik arayışında olan ve
ilgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde
mültecilik statüsüne ilişkin yaptığı başvurunun
sonucunu bekleyen kişi. Olumsuz bir karar çıkması
sonucunda bu kişiler ülkeyi terk etmek zorundadırlar
ve eğer kendilerine insani ya da diğer gerekçeler
temelinde ülkede kalma izni verilmemişse, bu kişiler
ülkede düzensiz veya kanuna aykırı bir durumda
bulunan herhangi bir yabancı gibi sınır dışı edilebilirler.
Bkz. ‘başvuru’, ‘yabancı’, ‘mülteci’, ‘sığınma hakkı’. İki Devletin veya Devletlerin alt bölümlerinin kara ya
da deniz alanlarını ayıran çizgi. Yerleşik ve geliştirilmiş
toprakların sınırında bulunan bir bölge anlamına da
gelebilir.
Ayrıca bkz. ‘yeşil sınır’. Belirlenmiş bir kontrol noktasından veya sınır boyunca
herhangi bir noktadan fiziksel olarak sınırı geçme
eylemi.
Ayrıca bkz. ‘sınır’, ‘sınır kontrolü’, ‘sınır yetkilileri’, ‘kontrol noktası’. Mutat ikametini komşu bir ülkede tutan ve normalde
her gün ya da en azından haftada bir gün buraya dönen
göçmen işçi. (Madde 2(2)(a), Bütün Göçmen İşçileri ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, 1990).
Ayrıca bkz. ‘ekonomik göçmen’, ‘gezgin işçi’, ‘göçmen işçi’. Bir Devletin egemenliğini kullanarak, insanların
topraklarına girişini veya topraklarından çıkışını
düzenlemesi; sınır kontrolü, fiziksel bir sınırda veya
ülke dışındaki bir büyükelçilik veya konsoloslukta
yürütülebilir.
Ayrıca bkz. ‘sınır yönetimi’, ‘sınır yetkilileri’, ‘kontrol noktası’, ‘egemenlik’. Kişilerin uluslararası sınırların ötesine hareket etmesine
ilişkin süreç.
Bkz. ‘sınır (border)’. Bkz. ‘hudut’.