Ortaçağ İslâm Dünyasında Teşhir 4. Siyaseten Teşhir Siyaseten teşhirden kastımız, daha ziyade devletlerarası savaşlarda esir
düşenlerin, saltanat mücadelelerinde veya devlet adamları ya da kişiler ara-
sındaki çekişmelerde rakiplerin afişe edilmesi maksadıyla teşhirin bir araç ve
ceza olarak uygulanmasıdır. Tıpkı Malazgirt Savaşı’ndan sonra esir düşen
Romanos Diogenes’e, akıbetiyle alakalı Sultan Alp Arslan’ın kendisine yö-
nelttiği soruya “…İslâm ülkelerinde teşhir edersin …,” şeklinde verdiği cevapta
olduğu gibi. Buradan da anlaşıldığı üzere teşhir, ceza ile birlikte dönemin
siyasî mücadele hayatında rakibe karşı bir güç gösterisi, alt etme ve alçaltma
vasıtası niteliğindeydi. Nitekim İmâdüddevle b. Büveyh’in Abbasîlerin Fars
valisi Yakut ile yaptığı savaş neticesinde ganimetler içerisinde ele geçirilen
teşhir malzemeleri ve bunların kullanım maksadıyla alakalı verilen cevaplar
da bu minvalde maksadı ifade etmesi açısından uygun bir örnektir. Buna göre
İmâdüddevle (Ali b. Büveyh) Cemaziyelahir 322’de (Mayıs-Haziran 934) Ya-
kut ile giriştiği savaşta onu mağlup etti. Yakut’un savaş alanında bıraktıkları
arasında eteklerine tilki kuyrukları dikili olan cübbeler, bornoslar ile pran-
galar ve zincirler bulunmuştu. İbn Büveyh bunların ne olduklarını sorunca,
Yakut’un esir düşen askerleri “bunlar sizin için hazırlanmıştı, yakalandığınızda bunlar size giydirilecek ve şehirde dolaştırılacaktınız,” şeklinde cevap verdiler
61
.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere teşhir, politik hayatta çok yaygın rastlanan ik-
tidar mücadelelerinde mağlubun veya taraftarlarının başına sıklıkla gelen bir
hadise olduğu da aşikârdır. Fazla ayrıntı sunması cihetiyle kardeşi İzzeddin
Keykavus’a karşı saltanat mücadelesine girişen Alâeddin Keykubad’ın taraf-
tarlarının başına gelenler bu bağlamda değerlendirilebilir. Buna göre Selçuk-
lu tahtını ele geçirmek adına kardeşi İzzeddin Keykavus’a karşı verdiği savaşı
kaybeden Alâeddin Keykubad hapsedilirken, adamları ibretlik bir şekilde
teşhir edilmişlerdi. Keykubad ile birlikte teslim olan emîrlerinin saçları ve sa-
kalları tıraş edilerek atlara bindirildiler. Önlerine ve arkalarına da birer hayat
kadını oturtuldu. Bunlar ellerine verilen deri parçası/sakatat ile onları tokatlı-
yorlardı. Ayrıca münadiler vasıtasıyla “bu sultana karşı ihanet edenin cezasıdır”
diye suçlarını halka ilan ettirdiler
62
.
Öte yandan devletler veya rakipler arasındaki çarpışmalarda mağluplar-
dan alınan esirler, ekseriyetle galipler tarafından, bir zafer gösterisi olarak do-
laştırılıp teşhir ediliyorlardı. Bunu Müslümanların Bizans ve Haçlılar ile olan
61
İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, 5/373; a.mlf., Tecâribü’l-ümem, 265; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t- târîh, 7/94-95; a.mlf. İslam Tarihi, 8/230.
62
Ebü’l-Fidâ,
el-Muhtasar, 3/115; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlikü’l-ebsâr fî memâliki’l-emsâr, thk.
Kâmil el-Cubûrî-Mehdî en-Necm (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-ilmiyye, 2010), 27/223.
|1180|
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 2