1.6. Din Kavramını Tanımlamadaki Problemler Dini tanımlamada en büyük problem “evrensel bir tanım”ın olmamasıdır. Her teolog,
bilim adamı veya yazar kendi alanından ve durduğu yerden bir tanım geliştirmiş ve maa-
lesef dini ilgili oldukları disiplinlere indirgeyerek açıklamışlardır. Tanımların iç içe geç-
mesi büyük bir problem arz etmezse de, indirgemeci tanımlar mesafeyi derinleştirmiştir.
Biz bütün disiplinlere ait tanımlamaları ortak bir ifadeye dönüştürmek suretiyle evrensel
bir tanıma ulaşacağımızı mümkün görmüyoruz. Ancak dinin beşer türünden bağımsız
bir olgu olmadığını kabul ederek beşeri niteliklerin psikolojik, sosyolojik, mantıksal, zi-
hinsel, akli ve ahlaki kodlarıyla bir bütün olarak ilintili olabilecek bir tanım geliştirmek
zorundayız. Dikkatlerden uzak tutmamamız gereken diğer önemli bir nokta ise, dinin
kaynağının aşkın olduğu ve bu münasebetle Tanrı, ruh, mana, doğaüstü güçlerin tüm-
den reddi ile yola çıkılamayacağı, dinin durduğu yerin aslında soyut bir varoluşla ilgili
olduğundan hareketle her türlü beşeri mükemmel niteliklerin döndüğü soyut bir âlemin
varlığını her zaman dikkate alarak bir tanım yapmak zorundayız.
Dinin bir tarafına odaklanıp dini en dibinden tahlil etmek ve Mircea Eliade’ın da
ifade ettiği gibi, dinin bir bölümünü mercek altına alarak bir tanım geliştirmek her ne
kadar kendi içerisinde doğru verilere ulaşma başarısını gösterse de indirgemeci bir hataya
düşüleceğinden yine bizi “evrensel bir din tanımı”na götürmeyecektir. Evrensel bir din
tanımına ancak evrensel bir din olan İslam’ın öğretilerinde karşılaşıyoruz. Dinin temel
muhatabı akıl sahibi insanlardır. Burada insan için düşünülen temel amaç; doğru, dengeli,
orta yol, her türlü aşırılıktan uzak, dünya ahiret dengesi yörüngeli ve insanın mutluluğu-
dur. Yine bu tanımlarda hayat bir bütün olarak ele alınır. Bireyden topluma bütüncül bir
yaklaşım sergilenir. Din hayatın bütününü içine alır.