Milliyetçilik sosyolojisi



Yüklə 1,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə52/75
tarix04.01.2023
ölçüsü1,37 Mb.
#121965
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   75
5321-Milli Kimlik-Anthony D.Smith-Bahadir Sina Shener-1994-291s

Sanayileşmiş toplumlarda 
ayrılıkçılık ve özerkçilik 
Üçüncü bir demotik etnik milliyetçilik dalgası, 1950'den 
itibaren sanayi toplumlarını kasıp kavurmuştur. Bu yeni bir 
görüngüdür; milliyetçiliği II. Dünya Savaşı öncesinde yaşamış 
olan ve etkilerine karşı bağışıklık kesbettiği düşünülen 
devletlerde, milliyetçiliğin yeniden canlanmış olması. Ge­
lişmekte olan toplumlarla gelişmiş devletlerin etnik milli­
yetçilikleri arasındaki fark barizdir; ilkinde, yeni devletlerde 
teritoryal milletler yaratma güdüsünün tepkisel bir etnik 
ayrılıkçılığı uyardığı açık seçik bir yörüngeye tanık olmaktayız; 
oysa sanayileşmiş toplumlarda, eski millî nefretlerin küllerinin 
karıştırıldığı milliyetçi dramanın ikinci perdesini izlemekteyiz. 
Kuzey Amerika, Avrupa ve perestroika'ya maruz kalmış 
Sovyetler Birliği'nde müdahaleci devlet, kendi etnik azınlıkları 
arasında, şimdiye dek suskun kalmış veya bastırılmış özerklik 
ve hattâ ayrılma yönündeki emelleri yeniden tutuşturmuştur. 
Hiç şüphe yok ki bu milliyetçi canlanıştaki dinçlik pek çok 
gözlemciyi şaşkına uğratmıştır.
2 7 
Bu canlanışın yeni ayırdedici özellikleri nelerdir? Birincisi, 
bunların büyük bölümü itibariyle ayrılıkçı olmaktan ziyade 
özerklik yanlısı olmalarıdır; sözkonusu etnik hareketin yan­
daşlarının çoğunluğu, yüzyıllar boyunca içerildikleri devletin 
siyasî, askerî çatısı içinde kalmayı sürdürürken, kültürel, 
26 Etnik miliyetçi hareketlerin topluluk yaratıcı doğası için Hutchinson'a (1987) 
ve Cliffe'e (1989, 131-47) bakın. 
27 Connor ile Lijphart'ın Esman (1977) içindeki yazılarına, yine Allardt'a (1979) 
bakın. 
213 


toplumsal ve ekonomik özerklik istemektedirler. Bu genelle­
menin istisnaları yok değildir. Basklılar arasında ETA ve İs-
koçya'daki SNP* gibi, hareketin daha radikal kanatlan doğrudan 
doğruya İspanya ile İngiltere'den bağımsız olunmasından ya-
nadırlar; Litvanya'daki Sajudis örneğinde olduğu gibi bir kaçı, 
bir bütün olarak ayrılıkçı emeller ortaya koymaktadır. Ama 
bütün olarak bakıldığında sanayi toplumlarındaki çoğu etnik 
hareket özerkliği ayrılmaya yeğlemiştir.
28 
İkincisi, etnik özerklik yanlısı hareketler, kültürel-millî ve 
siyasî-millî şeklinde çifte bir kimlik, veya göreceğimiz gibi 
Fransa'da Bröton milleti, İspanya'da Katalan milleti vb. gibi, 
teritoryal bir devlet kimliği altında bir millî kimliği ihtimal 
dahilinde görmekte hattâ istenir bulmaktadır. Başka bir deyişle, 
İskoçyalıların 1970'lerdeki devalüasyon tartışmaları sırasında 
bir örneğini verdiği gibi, mevcut devlet çatısı altında kalmanın 
sağlayacağı ekonomik kazançların hiç sözü edilmese bile, 
kolayca birbirlerinden kopartılamayacak olan tarihî anılar 
ve siyasî hissiyatın ikiliğini kabul etmektedirler.
2 9 
Üçüncüsü sanayi toplumlarında etnik özerklik yanlısı 
hareketler, genelde gelişmekte olan devletlerin çoğundan daha 
yüksek bir yaşam standardına sahip, oldukça yerleşik bir yapı 
arzeden devletlerde ortaya çıkar. Aralarında, daha az gelişmiş 
bölgelerde nispeten az gelişmiş gruplar bulunabilir ama bu 
grupların ya da bu grupların bulunduğu bölgelerin pek azı, 
gelişmekte olan ülkelerde karşılaştığımız türde bir yoksulluk 
sergilerler; Brötonlarla Brötanya'nın, Güney Sudan'la karşı-
(*) Eta: Euskadi ta Askatasuna (Bask ve. Özgürlük). SNP: Scottish National Party 
(İskoçya Millî Partisi). Bask ve İskoçya'nın milliyetçi partileri, -ç.n. 
28 Milliyetçiliğin Litvanya'da yeniden canlanışıyla ilgili olarak Vardys'e (1989, 
53-76) bakın. 
29 İskoçlar hakkında MacCormick'e (1970) ve Webb'e (1977); Batılı demokrasilerdeki 
"çifte sadakat/bağlılık" sorunu hakkında A.D.Smith'e (1986c) bakın. 
214 


laştırılması mümkün değildir; hattâ bazı durumlarda gerek 
etniler gerekse işgal ettikleri bölgeler egemen grup ile mer­
kezden daha da gelişkinlik arzeder; örneğin Basklılar ve 
Katalanlar, Sloven ve Hırvatlar, Kastilya veya Sırbistan'dan 
daha yüksek bir ekonomik gelişme düzeyine sahiptirler. Ama 
bütün bu gibi durumlarda gelişmekte olan dünyayla karşı­
laştırıldığında gelişmiş dünyanın devletleri daha tekin ve 
eskidir ekonomik temelleri daha gelişkindir.
3 0 
Önemli ama kısmen istisnai bir nitelik arzeden dördüncüsü, 
sanayi toplumlarında etnik özerklik yanlısı hareketlerin 
modern "millî devletler"e, yani, tam bir milliyetçi yorum 
çerçevesinden bakıldığında etatiste (devletçi) ile milliyetçi 
ilkelerin bir karışımı, millî melez olsalar bile kendilerini 
"millet" olarak gören ve uzunca bir süredir de öyle kabulle­
nilmiş devletlere karşı yönelmiş olmalarıdır. Aşağı yukarı eski 
imparatorluk sınırlarını muhafaza eden milletlerden müte­
şekkil bir federasyonu oluşturan ve Rus millî üstünlüğüne 
dayalı bir komuta yapısının biraraya getirdiği Sovyetler Birliği 
bunun elbette kısmi istisnasını oluşturur. Öyle ki bugün 
Sovyetler Birliği'ndeki etnik milliyetçilik çifte bir görünüm 
arzetmektedir; Batı'da olduğu gibi Sovyet devletinden etnik 
özerklik yanlısı bir hareket ile, eski emperyal içerme geleneğine 
bir tepki olan, Rus emperyal üstünlüğünün daha ayrılıkçı 
bir tonda reddiyesi. Bu anlamda Sovyetler Birliği'ndeki etnik 
milliyetçilik, bürokratik müdahalelere olduğu kadar "millî-
devlet"in ihmallerine uğramaya karşı da yönelmiş olan Batılı 
"yeni-milliyetçilikler"den çok 19. yüzyılın klasik milliyet­
çiliğine daha yakındır.
31 
30 Batı'nın "az gelişmiş" etno-bölgeleri için Reece'in ve Hechter ile Levi'nin, Stone (1979) 
içinde bulunan yazılarına; etno-milliyetçilikler ile özgül ekonomik arkaplanlar arasında 
bir uyuşum bulunmaması konusunda Connor'a (1984a) bakın. 
31 Sovyetler Birliği'ndeki etnik hissiyat ve seferberlik konusunda Szporluk'a (1973) 
ve G.E. Smith'e (1985) bakın. 
215 


Ama sanayi toplumlarındaki etnik milliyetçiliğin canlanışı 
ile, 19. yüzyıl Avrupası'nda görülen daha önceki etnik mil-
liyetçilik dalgaları ve 20. yüzyıl Afrika ve Asya'sındaki ayrılıkçı 
hareketler arasında daha temelli benzerlikler vardır. Bir yanıyla 
bunların tümü de, egemen etnilere, "yabancı" devletlere ve 
onların yönetici sınıflarına karşı "teba halklar"ın hareketleridir. 
Eylem bakımından her zaman böyle olmasa da en azından 
retorik ve sloganlar bakımından halkı seferber eden hare­
ketlerdir. Statükoya, çok etnili devletteki mevcut güç dağı­
lımına ve onun belli etnik kategorileri sistematik olarak 
dışlayışına veya geriletmesine, kollektif kültür ve haklarını, 
reddetmekte oluşuna yönelirler. Bu bakımdan egemen etnilerin 
teritoryal milliyetçilikleri ve bürokratik devletleriyle keskin 
bir zıtlaşmaya girerler.
3 2 
İkincisi, bütün bu demotik hareketler yerliliğin seferberliği 
ve kültürel siyasallaşma süreçlerini gerektirmektedirler. Yeni 
bir tür toplumda, kültürel bakımdan farklı etnik millette, yeni 
bir tür birey yaratma eğilimindedirler. Bu durum, "ulus ol-
ma-k"a bir rehber ve örnek olarak hizmet edecek, idealize 
edilmiş bir "biz suyduk" imgesine rücu etmek anlamına gelir. 
Etnik bir geçmişe rücu yoluyla sözkonusu topluluk, dağınık 
halde bulunan emelleri için bilişsel bir çerçeve, bir harita ve 
konumlanış keşfedecektir. Yine buna benzer şekilde "geç­
mişimiz" bugünkü nesile sadece atalarının meziyetlerini değil 
aynı zamanda kendilerine düşen acil görevleri de öğretecektir. 
Gerçek doğasını, otantik yaşantısını ve gizli kaderini söz­
konusu topluluğun önüne serecektir. Topluluk kendi geç­
mişinden, benzersiz karakterini tanımlayan iç ahlâkîliğini 
ortaya çıkartacaktır. O nedenle, peysaj ve tarihten yararlanmak, 
ölmüş gelenek, ritüel ve dilleri ihya etmek suretiyle, (hattâ 
32 Yakın dönem "yeni-milliyetçilikler"den sözettiği kitabında (1977,2 ve 9. bölümler) 
Nairn, etnik milliyetçiliğin popüler yanı üzerinde durur. 
216 


bunun, "kendi"yi oluşturan kısımların büyük bölümünün 
"icad"ı anlamına geldiği yerlerde bile) topluluklarını keş­
fetmek, bütün bu demotik etnik milliyetçiliklerin altında yatan 
itkidir. Sadece kitleleri basitçe harekete geçirmek yetmez; bu 
seferberlik halini sürekli kılmak, "kitleleri" "milletler"e 
döndürmek için öncelikle onları "yerlileştirmek" ve böylelikle 
onlara eşsiz bir kimlik ve kader bahşetmek gerekir.
3 3 
Üçüncüsü, bütün bu hareketlerde entellektüeller ve ente­
lijensiya önemli bir rol oynar. Gördüğümüz gibi bu rolün boyutu 
ve kesin doğası bağlamına göre değişkenlik arzeder; farklı 
toplumlarda ve dönemlerde "entelijensiya" teriminin anlamı 
değişebilir ama bu değişiklik belli sınırlar dahilinde olur. 
Herşeye rağmen, gerek yerliliğin seferberliği sürecinde ve 
gerekse sözkonusu topluluk veya kategorinin daha geniş ta­
bakalarının kültürel siyasallaşmalarında, entellektüel ve pro­
fesyonel grupların sahip oldukları güçlü nüfuzu ve ekseriyetle 
de önderliklerini görmeyi mümkün kılan budur. Entellektüeller 
ve profesyoneller sadece âdetlere ve dillere can vermekle, tarihi 
keşfetmekle, seremoni ve gelenekleri (yeniden) tesis etmekle 
kalmaz, aynı zamanda bu faaliyetlere ve yeniden keşiflere, 
şimdiye dek asla sahip olmadıkları millî bir siyasî anlam da 
katarlar. Edda ve Kalevala gibi şiirlerin yeniden ortaya çıkarı­
lışından, İrlanda'da ciritin ve Bretanya'da halk şarkılarının 
yeniden hayat bulmasına dek her yerde eğiticilerin, sanatçıların 
ve gazetecilerin öncülük rolü son derece barizdir; ve bu durum 
sanayi toplumlarındaki en son demotik etnik milliyetçilik 
dalgası için de bir o kadar doğrudur.
34 
33 Burada sözü edilen süreçlerle ilgili daha dolu bir tartışma ve değerlendirme için 
A.D. Smith'e (1986a, 7-8.bölümler) ve yine Brock (1976) ile Hutchinson'a (1987) 
bakın. 
34 Fin milliyetçiliğinde Lonnröt ile Runeberg gibi entellektüellerin oynamış olduğu 
özgül rol hakkında Branch'a (1985) bakın. İrlanda örneği ile ilgili olarak Lyons'a 
(1979); Bröton canlanışı hakkında Mayo'ya (1974) ve Beer'in Esman içinde (1977) 
yeralan yazısına bakın. 
217 


O nedenle milliyetçiliğin sanayi toplumlarında yeniden 
canlanması yeni ve sui generis (nev'i şahsına münhasır) bir 
şeymiş gibi değil, 18. yüzyıldan, 17. yüzyıl başları ve ortala­
rındaki Püriten Flaman ve İngiliz hareketlerini de katarsak 
daha bile eski bir tarihten beridir dünyanın çeşitli bölgelerini 
kasıp kavurmuş olan bütün o demotik yerliliğin seferberliği 
sürecinde yeni bir evre olarak anlaşılması gerekir.
3 5 
Bütün bu hareketler arasındaki hısımlık aynı zamanda 
tarihseldir de. Gerçekten de Batı'da "son zamanlarda" baş 
gösteren etnik özerklik yanlısı hareketlerin bir çoğu kesinlikle 
gerçek anlamda yakın zamana ait değildirler; 1960'lı yıllarda 
olsa olsa bir taraftar ve destek artışı yaşamışlardır. Ama bu 
kabarma, 1939'dan, -Galler, İskoçya, Katalonya, Bask, Brötanya 
gibi- bazı yerlerde de 1914'den önce oluşmuş, önceden mevcut 
araç ve idealler üzerine yükselmiştir. Bütün bu örneklerde 
edebî, dilsel ve tarihsel bir kültür rönesansı, etnik özerklik 
talep eden siyasî hareketlerin oluşumunu öncelemiştir.
3 6 
Aslında milliyetçiliğin, Doğu Avrupa'nın komünist dev­
letlerinde ve Sovyetler Birliği'ndeki sonradan canlanışından 
hayrete düşmek için nasıl bir neden yoksa, etnik milliyetçiliğin 
durmuş oturmuş sanayi devletlerindeki azınlıklar arasında 
görülen bu kabarışında da şaşırtıcı bir yan yoktur. Her ikisinde 
de ihmale uğramış veya bastırılmış kimliklerin idraki ile 
karşılaşmaktayız; ve her iki durumda da sorumlu tutulan, 
bizzat merkezî devlettir. Bu konuda devletin doğru davran­
masının mümkün olmadığı kabul edilmelidir; kaba saba 
müdahale kadar şefkatli bir ihmalkârlık da şikayet konusu­
dur.
37
Bunun için devletin rolünü, başka bir yerde incelenmeyi 
35 Bu konuda Schama'a (1987) ve Hill'e (1968) bakın. 
36 Ayrıntılar için A.D. Smith'e (1981a 1 ve 9. bölümler); Conversie'ye (1990) bakın. 
37 İngiliz devletinin etnik bölgeler üzerindeki etkisi Hechter (1975) tarafından çok 
güzel açıklanmaktadır. 
218 


gerektiren bir temeldeki koşulların ve duyguların güçlü ka­
talizörü olarak görmek ve değerlendirmek belki de daha 
akıllıca olur. Bu, devleti etnik huzursuzluk konusunda taşıdığı 
bütün sorumluluklarından sıyırmak anlamına gelmez. Devlet 
politikalarının temelde yatan duyguları ve koşulları (za­
manlama ve yoğunluklarını belirlemenin yanında) büyük 
ölçüde kızıştırabileceği açıktır; üstelikhiç de ender rastlanan 
bir durum olmamak üzere devletin etnik olarak partizanca 
davrandığı zamanlarda bu kesinlikle böyledir ve sadece ge­
lişmekte olan devletlere has bir durum da değildir.
38 
O halde etnik özerklik ve ayrılma yanlısı hareketlerin çoğu 
kez gıdasını sağlayan sözkonusu koşul ve duyguların ne­
denlerini nerede arayacağız? Geniş bir şekilde çerçevelen­
dirilmiş böyle bir soruya verilecek yanıtın gözönüne alınan 
çağa ve döneme göre değişkenlik arzedeceği açıktır. Ama 
sanıyorum, birlikte bu koşulları yaratan ve etnik milliyetçiliğin 
bütün dünyaya yayılması ve canlanmasına temel oluşturan 
hissiyatı teşvik eden belirli yinelenen etkenleri bulup çıkarmak 
yararlı olabilir. Bu etkenlere ve "millî kimlik"in önümüzdeki 
yüzyıldaki akıbetine son bölümde eğilmemiz gerekecek. 
38 Etnik azınlıklar sık sık, Fransız, İngiliz ve yakın zamana kadar İspanya merkezî 
devletlerine karşı bu suçlamada bulunmaktaydılar; Coulon'a bakın (1978). 
219 



YEDİNCİ BÖLÜM 

Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin