Savaş koşullarında sınıf mücadelesi ve bahar dönemi Savaş olağanüstü bir gündem ve olağanüstü koşullar demektir. Sınıf mücadelesinin olağan gündemi ve görevleri, etkilerine ya da dönemsel olarak kaderine tabi olduğu savaş ve savaş koşullarına bağlı olarak bambaşka bir düzeyde çıkar karşımıza. Ön bir hazırlıkla karşılanamadığı ölçüde sınıf mücadelesinin görevleri daha da ağırlaşırken, süreç daha da hızlanır. Hemen herşey savaşa ve savaşa karşı verilecek mücadeleye tabi hale gelir. Bu arada savaş olağan dönemdeki sınıf mücadelesini şiddetlendirir ve genelleştirir.
Karşımızda, sınıfın karşı olduğu, fakat henüz karşıtlığını eylemlere ve örgütlü bir karşı koyuşa dönüştüremediği bir emperyalist savaş var. Uzun bir dönemdir süren bir durgunluğun, saldırıları karşılayamamanın verdiği yılgınlık ve kendine güvensizliğin etkisinden sıyrılamamış, sendikal bürokrasisisinin boğucu denetiminden kurtulamamış, ciddi bir örgütlenmeden yoksun bir sınıf gerçeğiyle karşı karşıyayız. Fakat bu olumsuz tabloya rağmen mevcut koşulları tersine çevirme olanağı sunan bir dizi nesnel çatışma dinamikleri de gitgide birikiyor. Bunlardan öne çıkanları, savaşla birlikte artacak olan yığınsal tepkiler, düzenden hoşnutsuzluğu daha da artıracak olan savaş faturaları ve derinleşecek olan sefalet koşullarıdır. Ser(60)maye iktidarının savaşa alet olmasıyla birlikte bu tepkilerin düzene yöneleceğini, sürecin sermaye devletini yıpratacağını da bunlara eklemek gerekiyor.
Toplam tablodaki zayıf halka esas olarak, mevcut nesnel koşulları ısrarlı, uzun soluklu, sistemli ve militan bir sınıf mücadelesine konu edecek güçler planında ortaya çıkıyor. Eğer doğru bir politika, ısrarlı bir sınıf çalışması ve savaş döneminin gerektirdiği örgütsel çalışma kapasitesi ortaya konabilirse, emperyalist savaş koşullarını devrimci bir kazanıma dönüştürmek, savaştan güçlenerek çıkmak pekala mümkündür. Çoğunlukla bu koşulları tersine çevirecek gücün bizzat savaş sürecinde, ancak ısrarlı ve militan bir mücadeleye girişilerek kazanıldığını biliyoruz. Bütün tarihsel deneyimler, haksız ve haydutça saldırıların olağan dönemlerde görülmeyen bir kitlesel direnişi beraberinde getirdiğini, direniş potansiyelini artırıp güçlendirdiğini gösteriyor. Ellerindeki askeri güç ve imkanlar ne olursa olsun, savaşı başlatan emperyalistler ve ona alet olan işbirlikçi uşak takımı, böylesine bir kitlesel direniş karşısında güç durumda kalırlar, pekala yenilgiye de uğratılabilir. Halkların büyük öfkesine neden olan yıkıcı emperyalist savaşların devrimci kitle hareketlerine yol açtığını, giderek devrim süreçlerini mayaladığını bize tarih gösteriyor. Önümüzdeki döneme bu tarihsel perspektif ve iyimserlikle bakmalıyız