E. Pavlus’un Esinlerinin Elçiliğini Kanıtlaması (12:1-10)
12:1 Elçi övünmek zorunda kalmaktan hiç de hoşnut değildi. Ancak içinde bulunduğu durum bunu gerekli kılıyordu. İşte bu nedenle Elçi hizmetini açıklarken, en utandırıcı olaylarda en zayıf, en övücü olaylarda ise en kuvvetli ifadeleri kullandı. Şimdi Elçi, bizzat Rab’bin kendisiyle karşılaştığı kişisel bir tecrübeyi aktaracaktır.
12:2 Pavlus, bu tecrübeyi on dört yıl önce yaşamış olan birini tanıyordu. Pavlus’un bu kişinin kimliğini belirtmemesine karşın, gönderme yaptığı kişinin bizzat kendisi olduğuna dair şüphe yoktur. Böylesine görkemli bir tecrübeden söz ederken, kendisinden kişisel olarak söz etmeyip genel bir şekilde konuşacaktır. Buradaki kişi bir Mesih inanlısı idi.
12:3 Pavlus anlattığı olayın bedensel olarak mı, yoksa bedenin dışında mı gerçekleştiğini bilmiyordu. Kimileri bunun, Pavlus’un Listra’da elem çektiği zamanlardan birinde gerçekleşmiş olabileceğini varsayar. Pavlus’un ölmüş ve cennete gitmiş olabileceğini de söylerler. Ancak metin böyle bir yorumu gerektirmez. Pavlus’un kendisi o zaman bedensel olarak mı, yoksa bedenin dışında mı, yani ölü mü diri mi olduğunu bilmediğine göre çağdaş bir yorumcunun bu konuda ek fikirler öne sürmesi biraz tuhaf olur! Önemli olan bu kişinin alınıp üçüncü göğe götürülmüş olmasıdır. Kutsal Yazılar üç göğün varlığını ima eder. Birincisi atmosfer, yani mavi gökyüzüdür. İkincisi yıldızların olduğu gök-tür. Üçüncüsü ise Tanrı’nın tahtının bulunduğu en yüksek gök veya cennettir.
Pavlus’un bulunmuş olduğu yerin, İsa’nın çarmıhtayken tövbe eden hırsızı ölümünden sonra götürdüğü, yani ‘Tanrı’nın oturduğu’ yerle aynı yer olduğu anlaşılır.
12:4 Pavlus cennetin dilini işitti ve söylenenleri anladı, ancak yeryüzüne geri geldiğinde bunları söylemesine izin verilmedi. Söylenemeyecek kadar kutsal, anlam olarak dille anlatılamaz sözlerdi ve bu nedenle de ilan edilemezdi.
G.Campbell Morgan şöyle der:
Gördükleri görümleri ve esinlemeleri anlatmaya hevesli kişiler vardır. Böyle bir heves bu görünüm ve esinlemelerin ‘Rab’den olmadığına” dair bir kanıt değil midir sorusunu yaratır. Bu tür şeyler armağan edildiğinde (ki bazı durumlarda Tanrı’nın hizmetkarlarına armağan edilir), saygın bir çekingenlik yaratır. O kadar ciddi ve etkileyici şeylerdir ki, hafife alınıp betimlenilmez ve tartışılmaz, ama etkileri tüm yaşam ve hizmette açık olacaktır.45
12:5 Elçi, güçsüzlükle övünmek söz konusu olduğunda kendisinden söz etmekten çekinmez. Ancak sıra Rab’bin görüm ve vahiyleriyle övünmeye gelince, bunu doğrudan kendisini ortaya atarak değil de tanıdığı birinin yaşadığı bir tecrübeden söz eder gibi anlatır. Bu tecrübeden geçenin kendisi olduğunu yadsımaz, ancak sadece kendisini doğrudan bu tecrübeye katmaya razı olmuyordu.
12:6 Elçinin övünebileceği daha birçok önemli tecrübe vardır. Böyle bir övünmeyi istese bile bunu yaparken akılsız olmayacaktır. Söyleyeceği her şey gerçek olacaktır. Ancak bunu yapmayacaktır, çünkü hiç kimsenin kendisini gördüğünden ya da işittiğinden daha üstün görmesini istemiyor.
12:7 Bu bölüm, Mesih’in bir hizmetkarının yaşamının gerçek bir tarifidir. Şam’daki olay gibi aşağılanma anları vardır. Sonra Pavlus’un Rab’bin vahyi gibi dağın zirvesini oluşturan tecrübeleri de vardır. Ancak çoğunlukla Rab’bin bir hizmetkarının böylesine muhteşem bir tecrübeyi yaşadıktan sonra Rab’bin, bedenindeki bir dikenden acı çekmesine izin verildiği görülür. İşte burada bunu görürüz.
Bu ayetten son derece önemli dersler alırız. Birincisi, Rab’bin tanrısal vahiylerinin bile içimizdeki ruhu düzeltmediğinin kanıtıdır. Elçi, cennetin dilini işittikten sonra bile hâlâ eski benliğe sahip olup gururun tuzağına düşme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. R.J. Reid şöyle der:
“Bir Mesih inanlısı” cennette anlatılamaz şeyleri duyarken Tanrı’nın huzurunda emniyettedir, ancak yeryüzüne döndüğünde “bedende bir diken” var olabilir. Çünkü içindeki benlik, göksel tecrübeleriyle övünecektir.46
Pavlus’un bedenindeki diken ne idi? Kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey bunun, Tanrı tarafından yaşamına girmesine izin verilen bedensel bir sıkıntı olduğudur. Sonraki yıllarda sınanan ve zor dönemlerden geçen kutsalların acı çekerken kendilerini elçiye yakın hissedebilmeleri için Rab özellikle bu dikenin ne olduğunu belirtmez. Belki bir göz hastalığı,47 belki bir kulak ağrısı, belki sıtma, belki migrene benzer baş ağrıları, belki de Pavlus’un konuşmasıyla ilgili bir şeydi. Moorehead şöyle der: “Dikenin anlamı tam olarak açıklanmamıştır; belki de Pavlus’un adlandırılmayan, ama acı dolu bir deneyimi olduğu gibi, acı çekenlerin de Pavlus gibi cesaret bulup devam edebilmeleri içindir.”48 Bizim zorluklarımız Pavlus’un çektiği zorluklardan farklı olabilir, ancak bizimkilerin de aynı tecrübeyi ve meyveyi vermesi gerekir.
Elçi bedenindeki dikeni, kendisinin yumruklanması için verilen bir Şeytan meleği olarak betimler. Bir bakıma bu, Pavlus’a Rab’deki hizmetinde engel olmak için Şeytan’ın gösterdiği çabayı temsil etti. Ancak Tanrı Şeytan’dan daha üstündür; dikeni Pavlus’u alçakgönüllü kılarak Rab’bin işini ilerletmek için kullandı. Mesih için yapılan başarılı hizmet, güçsüz bir hizmetkara bağlıdır. Ne kadar güçsüzse Mesih’in gücü, hizmetine o kadar çok eşlik eder.
12:8 Bedenindeki bu dikenden kurtulmak için Pavlus Tanrı’ya üç kez yalvardı.
12:9 Pavlus’un duasına umduğu gibi olmasa da yanıt geldi. Aslında Tanrı Pavlus’a şöyle dedi: “Dikeni çıkarmayacağım, ama daha iyi bir şey yapacağım: Buna dayanman için sana lütuf vereceğim. Ve şunu unutma Pavlus, sana isteğini vermememe karşın, yine de en çok ihtiyaç duyduğun şeyi veriyorum. Öğretişine eşlik edecek gücümü istiyorsun değil mi? İşte, bunun olması için en iyi yer senin güçsüzlüğündür.”
Pavlus’un üç kez ettiği duaya Tanrı’nın tekrar tekrar verdiği yanıt buydu. Ve bu, tüm dünyada acı çeken halkına Tanrı’nın verdiği yanıt olmaya devam eder. Tanrı’nın Oğlu’nun onlarla birlikteliği ve O’nun gücüyle lütfu, acı ve zorlukların kaldırılmasından daha iyidir.
Tanrı’nın, “Lütfum sana yeter”, sözüne dikkat edin. Lütfunu yeterli kılmasını O’ndan istememize gerek yoktur. Çünkü zaten yeterlidir!
Elçi, Rab’bin yanıtından tatmin olur ve şöyle der: “İşte, Mesih’in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim.”
Rab eylemlerinin bilgeliğini açıkladığında, Pavlus da, bir bakıma bunun olmasını isteyebileceği tek yol olduğunu söyledi. Bu nedenle de dikenden şikayet etmek veya homurdanmak yerine güçsüzlükleriyle övünecekti. Diz çöküp bunlar için Rab’be şükredecekti. Mesih’in gücü üzerinde olsun diye bunlara sevinçle tahammül edecekti.
J.Oswald Sanders bunu çok iyi açıklar:
Dünyanın felsefesi, “iyileştirilemeyene tahammül edilmeli”dir. Ancak Pavlus şunu kanıtlar: “İyileştirilemeyenden sevinç duyulabilir. Güçsüzlükleri, zulümleri sıkıntıları ve zorlukları sevinçle karşılıyorum.” Tanrı’nın lütfunun harika olduğunu kanıtlamakla kalmayıp buna dayanarak yeni durumları hoş bile karşıladı. “Dikenimle övünür... hatta ondan sevinç bile duyarım.”49
Polonyalı bir soylunun eşi olan Emma Piechynska sıkıntı ve düş kırıklığıyla dolu uzun bir ömür geçirdi. Buna rağmen hayatını kaleme alan yazar, onun galip gelen imanını şu sözlerle övdü: “Tanrı’nın hayatında izin verdiği olumsuzluklardan görkemli buketler yaptı!”
12:10 Doğal olarak bu listede yer alan tecrübelerden zevk almamız imkansızdır. Ancak bu ayeti anlama konusundaki anahtar sözcük “Mesih uğruna” ifadesinde görülür. O’nun davasında, müjdenin ilerlemesinde ve genelde kendi-miz için veya sevdiklerimiz uğruna tahammül edemeyeceğimiz şeylerde taham-mül etmek için istekli olmalıyız.
Kendi güçsüzlüğümüzün ve bir hiç oluşumuzun farkına vardığımız zaman Tanrı’nın gücüne daha çok dayanırız. İşte kendimizi tamamen O’na teslim ettiğimiz zaman O’nun gücü bize gösterilir ve biz de gerçekten güçlü oluruz.
Büyük Britanya İmparatorluğunda köleliği kaldırma savaşına önderlik eden William Wilberforce, fiziksel olarak güçsüz ve zayıftı, ancak Tanrı’ya derin bir imanla bağlıydı. Boswell onunla ilgili olarak şöyle der: “Karides gibi görünenin bir balina olduğunu gördüm.”
Pavlus bu ayette Matta 5:11,12’deki Rab’bin sözüne itaat ediyor. İnsanlar kendisine sövüp zulmettikleri zaman seviniyor.
Dostları ilə paylaş: |