G. Mesih’in Yargı Kürsüsünün Işığında Yaşamak (5:1-10)
Bundan sonraki ayetler daha öncekilerle yakından ilgilidir. Pavlus şimdiki elem ve sıkıntılarıyla, gelecekteki yücelikten söz etmektedir. Bu, onu ölüm konusuyla karşı karşıya getirir. Bu bölümde Tanrı’nın sözü içinde ölümle ilgili en etkileyici açıklamayı ve imanlının bununla ilişkisini görürüz.
5:1 Elçi, 1’inci ayette şimdiki ölümlü bedenlerimizden dünyasal çadır olarak söz eder. Çadır devamlı bir konut olmayıp gezginlerin kullandığı geçici bir konuttur.
Ölümden bu dünyasal çadırın yıkılması olarak söz edilir. Çadır ölüm anında sökülür. Beden mezara girerken, imanlının ruhuyla canı Rab’le birlikte olmaya gider.
Pavlus bu bölümü, dünyasal çadırının yıkılması durumunda (daha önceki ayetlerde söz edilen acıların sonucu olarak) göklerde Tanrı’nın sağladığı bir konut, elle yapılmamış ve sonsuza dek kalacak bir eve sahip olduğunu bilmenin güveniyle açar. Çadırla konut arasındaki ayrıma dikkat edin. Geçici çadır sökülür, ama daimi ev imanlıyı göğün ötesindeki yerde bekler. Bu, Tan-rı’nın sağladığı bir konuttur, ki bu da bunun bize Tanrı tarafından verildiği anlamındadır.
Dahası, elle yapılmamış bir evdir bu. Pavlus bunu neden söylüyor? Şimdiki bedenlerimiz elle yapılmamıştır; bu nedenle gelecekteki yüceltilmiş bedenlerimizin de elle yapılmayacağını neden vurgulamak zorunda kalıyor? “Elle yapılmamış” ifadesinin anlamı, “bu yaratılıştan olmayan demektir. Bu konu İbraniler 9:11’de açıklanır: “Mesih, gelecek olan iyi şeylerin başkâhini olarak ortaya çıktı. İnsan eliyle yapılmamış, yani bu yaratılıştan olmayan daha büyük, daha yetkin çadırdan geçti.” Pavlus’un 2.Korintliler 5:1’de söylediği şudur: Şimdiki beden-lerimiz bu dünyadaki yaşama uygun olmasına karşın, gelecekteki yüceltilmiş bedenlerimiz bu yaratılıştan olmayacaktır. Özellikle cennetteki yaşam için tasar-lanacaktır.
İmanlının gelecekteki bedeni, göklerde sonsuza dek kalacak olarak da betimlenir. Bu beden artık hastalıklara, çürümeye, ölüme maruz kalmayacak bir beden olup göklerdeki evimizde sonsuza dek dayanacaktır.
Bu ayetten imanlının öldüğü anda bu konutu Tanrı’dan alacağı gibi bir izlenim olabilir, ama öyle değildir. Yüceltilmiş bedenini, Mesih kendi topluluğu için geri gelinceye kadar almayacaktır (1Se.4:13-18). İmanlıya olacak olan şudur: Ölüm anında ruhuyla canı göğün yüceliklerini bilinçli olarak tadabileceği yere Mesih’le beraber olmaya gider. Bedeni mezara konur. Rab’bin geri dönüş zamanında toprak olan bedeni mezardan kalkacak, Tanrı ona yeni, yüceltilmiş bir şekil verecek ve o da sonra ruh ve canla birleşecek. Ölüm ve Mesih’in kutsalları için geleceği zaman arasında, imanlının bedenden ayrılmış bir durumda olacağı söylenebilir. Ne var ki bu, onun cennetin tüm sevinç ve mutluluğunun farkında olmadığı anlamına gelmez. Farkındadır!
1’inci ayeti bitirmeden önce, “göklerde elle yapılmamış sonsuza dek kalacak ev” ifadesinin üç temel yorumu olduğundan söz etmeliyiz.
1. Gökler.
2. Ölümle diriliş arasındaki ara beden.
3. Yüceltilmiş beden.
Evin kendisi cennet olamaz, çünkü göklerde sonsuza dek kalacak ve “göksel” (5:2) olduğu söyleniyor. Ara bedene gelince, Kutsal Yazılar böyle bir bedenden hiç söz etmez. Dahası, elle yapılmamış ev, göklerde sonsuza dek kalacak diye betimlenir, bu da ara beden için geçerli olamaz. Üçüncü görüşte ev, yüceltilmiş bedenin dirilişidir ve doğrusu da budur.
5:2 Şimdiki ölümlü bedenlerimizin bizi ruhsal yaşamlarımızda sınırlamasından dolayı acı çekiyoruz. En büyük arzumuz göksel evimizi giyinmektir.
Elçi bu ayette çadır örneğinden giyinme örneğine geçer. Bunun açıklaması şudur: Pavlus, çadırcı olduğundan çadırla giysi için kullanılan kumaşın benzer olduğunu anladı. Her durumda, yüceltilmiş bedene kavuşmaya özlem duyduğu açıktır.
5:3 Bu ayetteki “çıplak” kelimesi ne anlama gelir? Kurtulmamış birinin Tanrı’nın önünde doğruluk giysisiyle giyinmediği anlamına mı gelir? Kişinin, kurtulmuş olmasına rağmen Mesih’in yargı kürsüsünde ödülsüz kalacağını mı belirtir? Yoksa kurtulan kişinin, ölüm anıyla diriliş arasında bir bedene sahip olmayacağı ve bedensiz bir ruh anlamında çıplak olacağını mı belirtir?
Bunun, bedensiz ya da çıplak anlamına geldiğini anlaşılmaktadır. Pavlus, arzusunun ölüm ve ölümle gelen bedensizlik durumu olmadığını, aksine ölmüş olanların yüceltilmiş bedenlerine sahip olacakları Rab İsa Mesih’in gelişi olduğunu söylüyor.
5:4 3’üncü ayetteki yorumumuzun doğruluğunu 4’üncü ayetten anlıyoruz. Elçi şöyle diyor: Şimdiki dünyasal çadırda yaşayan bizler ağır bir yük altında inliyoruz. Asıl istediğimiz soyunmak değil, giyinmektir. Başka bir deyişle, imanlının ümit ettiği ölüm, Mesih’in kutsallarıyla gökte buluşma değil, Mesih’le gökte buluşulduğunda imanlıların artık ölümsüz bir bedene sahip oluş-larıdır.
5:5 İşte bizi bu amaç, yani bedenin kurtulması için hazırlamış olan Tanrı’dır. Bizim için planladığı görkemli amaçlarının zirvesini bu oluşturacaktır. Şimdi ruh ve can olarak kurtulduk, ama o zaman bu kurtuluş, bedeni de kapsayacaktır. Bunu bir düşünün. Tanrı bizi bu amaçla, göklerde elle yapılmamış ve sonsuza dek kalacak ev için yarattı.
Yüceltilmiş bir bedene sahip olacağımızdan nasıl emin olabiliriz? Bunun yanıtı bize güvence olarak Ruh’u vermiş olan Tanrı’dır. Daha önce açıklanmış olduğu gibi, her imanlının içinde yaşayan Tanrı’nın Ruhu, Tanrı’nın imanlıya vaat ettiklerinin hepsinin gerçekleşeceğine dair bir güvencedir. Tanrı’nın Ruhu-nun Kendisi bir güvencedir. Öyle ki, Tanrı’nın bize kısmi olarak vermiş ol-duğu, bir gün tamamen bizim olacaktır.
5:6 Bu gerçeklerin güvencesi Pavlus’un daima cesaretli olmasını sağladı. Bedende kaldığı sürece Rab’den uzak olduğunu biliyordu. Bu, Pavlus için sevinç verici bir durum değildi, ama burada Mesih’e hizmet edebildiği ve Tanrı-nın halkına faydalı olabildiği takdirde bu duruma razıydı.
5:7 “Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız” gerçeği, Rab’den uzak olmamızın bir kanıtıdır. Fiziksel gözlerimizle Rab’be hiç bakmadık. Yalnızca imanla O’nu gördük. Bedende kaldığımız sürece, gerçek yaşamdan uzak bir yaşama sahip oluruz.
5:8 8’inci ayet 6’ncı ayetteki fikri yeniden ele alıp tamamlar. Pavlus’un, ümidinden dolayı cesareti vardır ve bunun için de şu sözleri rahatlıkla söyleyebiliyor: “Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab’bin yanında olmayı yeğleriz.” Bernard’ın dediği gibi, “Cennete hasret.”
Bu ayet, elçinin söylemekte olduğu şeyle çelişiyor gibi görünebilir. Önceki ayetlerde yüceltilmiş bedeni özlemekteydi. Ancak burada bedenden uzakta, Rab’bin yanında olmayı yeğlediğini söylüyor. Yani ölümle kutsalların gökte Rab’le buluşacağı an arasındaki bedensiz durumu yeğliyor.
Ancak bu durumda hiçbir çelişki yoktur. İmanlı için üç olasılık vardır ve asıl konu birinin daha çok tercih edilmesidir. Sahip olduğumuz ölümlü bedende şimdiki yaşam vardır. Ölümle Mesih’in gelişi arasındaki bedensiz, ama ruh ve canın bilinçli olarak Mesih’in huzurundan tat aldığı durum vardır. Ve Rab İsa’nın tekrar gelişinde yüceltilmiş bedenlere kavuştuğumuz zaman kurtuluşumuzun tamamlanması olayı vardır. Pavlus, bu bölümde birinci durumun iyi, ikinci du-rumun daha iyi ve üçüncü durumun da en iyisi olduğunu öğretiyor.
5:9 İmanlının emeli Rab’bi hoşnut etmek olmalıdır. Kurtuluşu, yaptığı iyi işlere bağlı olmadığından, ödülü gelecekte doğrudan Rab’be olan bağlılığıyla doğru orantılı olacaktır. Bir imanlı, imanın kurtuluşla ve işlerin de ödülle bağlantılı olduğunu daima anımsamalıdır. İşlerle değil, iman yoluyla, lütufla kurtulur; ancak kurtulunca iyi işler yapma konusunda gayretli olmalıdır. Gayret ettikçe ödül alacağına şüphe yoktur.
Pavlus, gerek bedende, gerek bedenden uzakta Rab’bi hoşnut etmek gerektiğine dikkat çeker. Bu, ister yeryüzünde, ister Mesih’in yargı kürsüsünün önünde olsun, yeryüzündeki hizmetinin Rab’bin yüreğini sevindirecek biçimde planlandığı anlamına gelir.
5:10 Her birimiz Mesih’in yargı kürsüsü önünde görünecektir. Bu nedenle Mesih’i hoşnut etmemiz gereklidir. Aslında mesele orada görünmek değil, O’nunla yüz yüze gelmektir. Bir çeviri haklı olarak, “Yaşamımızı tümüyle Mesih’in yargı kürsüsünün önüne sermeliyiz” der. Hastaneye gitmek başka bir şey, doktorun orada bizi muayyene etmesi başka bir şeydir. Mesih’in yargı kürsüsü, yaşamlarımızı Mesih’e hizmet ettiğimiz ölçüde, olduğu gibi açığa çıkaracaktır. Sadece hizmetimizin niteliğini değil, bunu nasıl yaptığımızı ve hatta buna neden olan dürtüleri de ortaya çıkaracaktır.
Rab’bi kabul ettikten sonraki günahlarımız, hizmetimiz üzerinde etkili olabilir, ama bu günahlar imanlının yargılanmasına neden olmayacaktır. Bu yargı, 2000 yıl önce Rab İsa günahlarımızı kendi bedeninde çarmıh üzerinde taşıdığında gerçekleşti. Günahlarımızın bedelini ödedi ve Tanrı bu günahları asla yeniden yargılamayacaktır (Yu.5:24). Mesih’in yargı kürsüsü, Rab için yaptığımız hizmetle ilgilidir. Kurtulup kurtulmadığımızla ilgili değil; bu zaten teminat altına alınmış bir gerçektir. Yargı kürsüsü, o zaman alacağımız bir ödül alma ya da alamama meselesidir.
Dostları ilə paylaş: |