Peygamber (s.a.a)’in Emrine İtaat Etmek Farzdır
Şeyh: Zan edersem bu beyanlarınız asla doğru değildir. Zira hiç kimsenin Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e engel olabileceğini sanmıyorum. Nitekim Kur’ân da şöyle buyuruyor:
“Peygamber’in size verdiğini alın ve nehiy ettiğinden de sakının.”157
Hakeza birçok ayette de Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e itaat edilmesini emrederek şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve resule itaat edin.”
Şüphesiz Resulullah (s.a.a)’in emrine itaat etmemek küfürdür. Dolayısıyla hiçbir sahabe Peygamber (s.a.a)’in vasiyetine engel olmamıştır. Bu tür rivayetler, ümmetin Peygamber (s.a.a)’in emrine itinasızlık göstermesini sağlamak için din düşmanlarının uydurduğu iftira ve yalanlardır.
Peygamber’in Vasiyet Etmekten Alı Koyulması
Davetçi: Lütfen kasıtlı olarak gaflet etmeyin. Bu uydurma bir rivayet değildir. Aksine Müslümanların genelinin sıhhatinde ittifak etmiş olduğu hadislerdir. Hatta muhaliflerin delil olarak gösterebileceği bir rivayeti nakletmek hususunda oldukça dikkatli davranan Buhari ve Müslim bile kendi Sahihlerinde, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in ölüm anında şöyle buyurmuş olduğunu rivayet etmişlerdir:
“Bana kağıt kalem getirin de asla sapıklığa düşmeyeceğiniz şeyleri yazayım.”
Orada bulunanlardan bazıları bir şahısın (küframiz) sözlerine aldanarak bağırıp çağırmakla vasiyetin yazılmasına mani oldular. Resulullah (s.a.a)’in huzurunda öylesine gürültü ve ses çıkardılar ki, Peygamber (s.a.a)’in kalbi kırıldı ve rahatsız bir şekilde onları yanından dışarı çıkarttı.
Şeyh: Ben inanamıyorum; kim böyle bir cesarette bulunabilir? Kim Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in sözüne karşı durabilir? Halbuki bilindiği gibi sıradan bir Müslüman bile vasiyet edecek olursa hiç kimse ona engel olamaz. Nerede kaldı ki Peygamber-i Ekrem (s.a.a) gibi itaati farz ve muhalefeti küfrü gerektiren birisine mani olsunlar! Zira büyüklerin vasiyeti doğru yola erişme vesilesidir ve hiç kimse ona engel olamaz. Nitekim Ebu Bekir ve Ömer (r.z) de vasiyet ettiler ve hiç kimse onlara engel olmadı. Dolayısıyla böyle bir rivayete asla inanamam.
Davetçi: İnanmamakta haklısınız; sadece siz değil her Müslüman şaşırmaktadır. Hatta bunun da ötesinde bu olayı duyan herkes şaşırmaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ömrünün son anlarında ümmetini dalaletten kurtarmak ve onlara doğru yolu göstermek için bir vasiyette bulunmak istiyor, ama ona engel oluyorlar. Lakin bu olay gerçekleşmiş ve Müslümanları büyük bir gam ve hüzne boğmuştur.
İbn-i Abbas’ın Peygamber’in Vasiyetine Engel Olunmasına Ağlaması
Buna sadece ben ve sizler üzülmüyoruz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in ashabı da bu musibete ağlamıştır. Nitekim Buhari, Müslim ve diğer büyük ve değerli alimleriniz de Abdullah bin Abbas’ın ağladığını ve sürekli şöyle dediğini kaydetmişlerdir: “Perşembe günü, ah ne perşembe günü!” Abdullah bin Abbas bunu söylerken hüngür hüngür ağlıyordu; öyle ki gözyaşları yeri ıslatıyordu.
Ona; “Perşembe günü ne olmuş ki böylesine ağlıyorsun?” dediklerinde şöyle diyordu: “Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ağır hastalanınca ümmetini, yazacağı vasiyetle sapıklıktan korumak için kalem kağıt istedi. Ama orada bulunanlardan bazıları O’na engel oldular. Bundan da öte; “Hezeyan ediyor!” dediler. İşte o gün asla unutulmayacak olan Perşembe günüydü. Peygamber (s.a.a)’e engel olmalarının yanı sıra küstahça çirkin laflar da kullandılar!”
Şeyh: Kim Resulullah (s.a.a)’in vasiyetine engel oldu?
Davetçi: İkinci Halife Ömer bin Hattab engel oldu.
Şeyh: Böylesine açıkça konuşarak fikrimi rahat ettiğiniz için çok memnun oldum; zira bu tür beyanlardan çok rahatsızlık duyuyordum. Bu tür rivayetlerin Şii halkın uydurması olduğunu sanıyorum. Ama sizin ihtiramınızı koruyarak bunu size karşı beyan etmek istememiştim. Şimdi içimde olanı beyan ediyorum ve size tavsiye ediyorum ki bu tür uydurma haberlere inanmayın.
Davetçi: Ben de size tavsiye ediyorum ki düşünmeden hemen red veya kabul etmeyin; zira gerçekler ortaya çıkınca rahatsızlık duyarsınız. Ama bu konuda da acele davrandınız. Hiç düşünmeden eski adetiniz üzere bize kötümser baktığınızdan dolayı temiz Şii Müslümanları hadis uydurmakla suçladınız. Halbuki defalarca da dediğim gibi biz Şiiler hadis uydurma gereğini duymuyoruz. Zira bizzat kendi kitaplarınızda, bizim lehimize olan ve inançlarımızı ispat eden sayısızca deliller vardır.
Peygamber’in Vasiyetine Engel Olunduğunu Bildiren Rivayetin Kaynakları
Bu konuda da muteber alimlerinizin kitaplarına baş vuracak olursanız, büyük alimlerinizin de bunu rivayet ettiğini görürsünüz. Örneğin: Buhari Sahih’in c. 2, s. 118’inde, Müslim Vasiyyet kitabının sonunda, Hamidi Cem’un Beyn’es- Sahihayn’de; imam Ahmed bin Hanbel Müsned’in c. 1, s. 222’sinde, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul- Belağa Şerhi’nin c. 2, s. 563’ünde, Kirmani Şerh-u Sahih-i Buhari’de, Nevevi Şerh-u Sahihi Müslim’de, İbn-i Acer Savaik’te, Kadı Ebu Ali, Kadı Ruzbehan, Kadı Ayyaz, imam Gazali, Kutbuddin Şafii, Muhammed bin Abdulkerim Şehristani, İbn-i Esiri, Hafız Ebu Naim İsfahani, Sibt bin Cevzi ve bilahare birçok büyük ve değerli alimleriniz söz konusu elemli olayı tasdik ederek şöyle demişlerdir: Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Veda Haccından döndükten sonra hastalandı ve bir grup sahabe Resulullah’ın ziyarete gidice Hazret;
“Bana kağıt kalem getirin, size benden sonra asla sapmayacağınız şeyler yazayım.”
İmam Gazali Sırr’ul- Alemin kitabının 4. makalesinde (Sibt bin Cevzi de Tezkire s. 36’da kendisinden rivayet etmiştir) ve diğer alimleriniz de kendi kitaplarında Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:
“Bana kağıt kalem getirin size benden sonra işlerin zorluğunu kaldırıcı ve size gerekli olan şeyleri yazayım.”
Bazı rivayetlerde ise şöyle yer almıştır:
“Size benden sonra ihtilafa düşmeyeceğiniz bir şeyler yazayım.” Ömer ise şöyle dedi: “Bırakın bu adamı; şüphesiz O hezeyana kapılmıştır! Allah’ın kitabı bize yeter!”
Orada bulunan ashab ikiye bölündü; bazıları Ömer’i, bazıları da Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i savundu. Derken orada birbirlerine girerek seslerini yükselttiler. Büyük bir ahlak abidesi olan Peygamber-i Ekrem (s.a.a) rahatsız olarak şöyle buyurdular:
“Kalkın yanımdan, benim yanımda kavga etmek doğru değildir.”
Bu, bizzat Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in huzurunda vuku bulan Müslümanların ilk fitnesiydi ve bu fitne Hz. Peygamber (s.a.a)’in 23 yıllık onca zahmetlerinin ardından vaki oldu. Bu fitne ve bölünmeye ise Ömer sebep oldu; nifak ve ihtilaf tohumlarını ekti, Müslümanları ikiye böldü. Bu güne kadar da böyle devam etmiş ve şu anda da işte burada Müslüman kardeşleri birbirinin karşısına dikmiştir.
Şeyh: Sizin gibi edepli ve ahlaklı birinden ikinci halife için böylesine sözler söylemenizi hiç beklemiyordum.
Davetçi: Allah aşkına, (yersiz) sevgi ve nefretinizi bir kenara bırakın, kötü bakan gözlerinizi kapatın ve insaf üzere konuşun. Acaba inkarınız karşısında bizzat kendi kitaplarınızdan tarihi gerçekleri nakletmekle ben mi küstahlık yaptım, yoksa Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e böylesine cesaret edip ağır konuşan Ömer mi? Ömer vasiyetin yazılmasına engel oldu, fitne ve fesat çıkardı, Peygamber (s.a.a) gibi hasta birinin başı ucunda sesini yükseltti ve adeta söverek şöyle dedi: “Bırakın bu adamı, O hezeyana kapılmış!”
Bu konuda Şair ne de güzel söylemiş:
Benim gözümdeki dikeni görüyorsun.
Ama kendi gözündeki hurma dalını görmüyorsun.
Halbuki Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
“Muhammed sizden birinizin babası değildir, fakat o Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur.”158
Yani Peygamber’i ismiyle çağırmayın; O’na “Resulullah” deyin. Ama bilindiği gibi Ömer edep ve İlahi emre riayet etmeksizin ismiyle çağırmaktan öte O Hazrete işaret ederek “bu adam” diye hitap etmiştir. İnsaf üzere söyleyin, ben mi küstahlık ettim, yoksa Ömer mi?
Şeyh: “Le Yehcur” kelimesinin hezeyan etmek manasına geldiği nereden belli ki cesaret ve küstahlık sayılsın.
Dostları ilə paylaş: |