Menzilet Hadisi Tebuk’ün Dışında
Davetçi: Hadis sadece Tebuk gazvesinde söylenmiş olsaydı, sözünüz doğru olurdu. Ancak bu hadis defalarca ve birçok yerde Resulullah (s.a.a) tarafından buyurulmuştur.
Örneğin, kardeşlik akdini ilk kez Mekke’de, ikinci kez de Medine’de Muhacirler ve Ensar arasında okuduğunda Hz. Ali (a.s)’ı kendisine kardeş seçmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Senin bana nispetle olan konumun, Harun’un Musa’ya olan konumu gibidir; şu farkla ki benden sonra nebi yoktur.”
Hafız: Çok acayip! Şimdiye kadar duyup-gördüğüm şey, menzilet hadisinin sadece Tebuk gazvesinde söylendiğidir. Peygamber (s.a.a) oraya sefere gidince, Hz. Ali’yi kendi yerine bırakmıştır. Hz. Ali sefere gidemediğinden dolayı üzülünce, Hz. Peygamber (s.a.a), onun üzüntüsünü gidermek için bu sözleri buyurmuştur. Açıklamalarınızda hata yaptığınızı sanıyorum.
Davetçi: Hayır, hata yapmıyorum, aksine buna yakinim vardır. Şia alimlerinin ittifakının yanı sıra sizin birçok alimlerinizin güvenilir ve muteber kitaplarında da bunlar nakledilmiştir. Örneğin: Mes’udi (hem Sünnilerin kabul ettiği birisi, hem de şiaların) “Müruc’uz- Zeheb”in ikinci cildinin 49. sayfasında, Halebi “Siret’ul- Halebiyye”nin 26 ve 120. sayfalarında, imam Ebu Abdurrahman Nesai “Hasais’ul- Aleviyye”nin 19. sayfasında, Sibt bin Cevzi “Tezkire”nin 13. ve 14. sayfalarında, Süleyman Belhi el-Hanefi “Yenabi’ul- Meveddet”in 9. ve 17. bablarında, imam Ahmed bin Hanbel’in “Müsned”inden naklen, Abdullah bin Ahmed “Zevaid-u Müsned”de ve Harezmi “Menakıb”ta bu hadisi nakletmişlerdir. Hatta, Resulullah (s.a.a)’in bu hadisi, kardeşlik akdinin dışında da birçok yerde buyurduğunu naklediyorlar. Meclisin vaktini fazla almamak için onları nakletmiyorum.
Sizler de tasdik edersiniz ki, bu hadis-i şerifin özel bir yönü yoktur. Aksine onun genelliği (umumiyeti) apaçık ortadadır. Resul-ü Ekrem (s.a.a) her fırsatta, gerekli gördüğü her yerde, Hz. Ali (a.s)’ın kendisinden sonra halife olduğunu şu cümlelerle ilan ediyordu: “Ali’nin bana nispetle olan menzileti (konumu), Harun’un Musa’ya olan menzilet (konumu) gibidir; şu farkla ki benden sonra nebi yoktur.”
Hafız: Peki nasıl olur, Resulullah’ın sahabeleri bu hadisin umumiyetini bilmeleri ve Ali’yi halife olarak kabul etmelerine rağmen, yine de ona karşı gelip başkasını halife seçti ve ona biat ettiler?
Hz. Musa’nın Kardeşi Harun’u Yerine Halife Seçmesi ve Sâmiri’nin Beniisrail'i Buzağıyla Kandırması
Davetçi: Bu konuda size verebileceğim birçok cevap var. Onların içinde buraya en uygun olanı Hz. Harun (a.s)’ın olayıdır. Kuran-ı Kerim’in de açıkça buyurduğu gibi Hz. Musa Kelimullah Tur dağına gideceği zaman, kardeşi Hz. Harun’u kendisine halife seçti. Beniisrail’i (bazı hadislere göre 70 bin kişiydiler) toplayarak, Hz. Harun’un emirlerine itaat etmelerini söyledi. Sonra Rabbinin misafiri olarak Tur dağına gitti. Daha bir ay geçmemişti ki Samiri fitnesi baş gösterdi. Beniisrail’in arasında ayrılık ve ihtilaf çıktı. Samiri altın bir buzağı yaparak Beniisrail’i, Hz. Musa (a.s)’ın halifesi olan Hz. Harun’un etrafından ayırıp kendi etrafında toplamaya başladı. Kısa bir sürede o 70 bin kişi, Hz. Harun’a karşı gelerek ona isyan etmeye başladılar. Halbuki Beniisrail, Hz. Musa (a.s)’ın Hz. Harun’u, kendi gıyabında yerine halife seçtiğini kulaklarıyla duymuşlardı. Ama onlar Samiri’nin aldatmasıyla buzağıya taptılar. Harun (a.s) her ne kadar onların bu çirkin işine engel olmaya çalıştıysa da fayda vermedi. Hatta onu öldürmeye bile yeltendiler. Nitekim A’raf suresinin 150. ayetinde bu olaya deyinilmiştir. Harun (a.s) kardeşi, Hz. Musa Tur dağından döndüğünde dert yanarak şöyle dedi: “Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (aciz bıraktı) ve neredeyse beni öldürüyorlardı da!”
Allah aşkına, taassubunuzdan biraz uzaklaşıp insafla söyleyin, Beniisrail’in Hz. Musa (a.s)’ın emirlerine karşı gelmeleri, hak halifesi Hz. Harun’u yalnız bırakmaları ve hokkabaz Samiri’nin hilesiyle buzağıya tapmaları, Hz. Harun’un halifeliğinin batıl olduğunu, Samiri ve buzağısının da hak olduğunu mu gösteriyor?
Beniisrail cahillerinin heva ve heveslerine uyarak yaptıkları bu iş için; “Harun’un halifeliği hak olsaydı ve onlar Hz. Musa (a.s)’ın ağzından bunu duysalardı, onun asla yalnız bırakmaz, Samiri ve buzağının peşinden gitmezlerdi” diyebilir miyiz? Böyle olmadığını kesinlikle biliyorsunuz. Hz. Harun (a.s), Kuran-ı Kerim’in hükmüyle Hz. Musa (a.s)’ın halifesi idi. Beniisrail bunu Hz. Musa (a.s)’ın kendi ağzından işitmişlerdi. Ama Hz. Musa (a.s)’ın gıyabında, fırsat hokkabaz Samiri’nin eline geçince, altından bir buzağı yaptı ve yaptığı işin bilincinde olduğu halde, kasıtlı olarak Beniisrail’i kandırdı. Onlar da, Hz. Harun’un Hz. Musa (a.s)’ın halifesi olduğunu bildikleri halde anlamazlıktan ya da başka kasıtlarından dolayı Samiri’nin peşinden gidip Hz. Harun’u yalnız bıraktılar.
Emir’ul- Müminin Hz. Ali (a.s)’ın Durumunun Hz. Harun (a.s)’ın Durumuna Benzemesi
Resulullah (s.a.a)’in vefatlarından sonra ashap Peygamberin ağzından defalarca, -açıkça veya kinaye olarak- kendisinden sonra Hz. Ali (a.s)’ın halife olduğunu duymalarına rağmen O’nu yalnız bıraktılar. Kimi heva ve heveslerine uyarak, kimi makam sevgisi, kimisi de Ben-i Haşim’e olan düşmanlığından dolayı Hz. Ali’den yüz çevirdiler. Ayrıca Hz. Ali (a.s)’a karşı şahsi haset, kin ve buğz duyan bir grup da O’nun aleyhine özel bir örgüt kurmuştu. Gazali “Sırr’ul- Alemin” kitabının 4. makalesinde bu konuya değinerek açıkça şöyle diyor: “Hakka sırt çevirip cahiliyye devrine döndüler”88
Bu yönden Hz. Harun (a.s) ile Hz. Ali (a.s)’ın durumları arasında tam bir benzerlik vardır. Sizin kendi araştırmacı alim ve tarihçilerinizden Diyneveri diye tanınan kadı Ebu Muhammed Abdullah bin Müslim bin Kutaybe-i Bahili ed- Diyneveri “el-imamet ve’s- Siyaset” adlı eserinin 1. cildinin 14. sayfasında Sakife olayını genişçe yazdıktan sonra şöyle diyor: “Ali’nin evini ateşe verip O’nu baskı ve tehditle camiye götürerek; “Biat et yoksa boynunu vururuz” dediler. Hz. Ali de kendisini Hz. Peygamber’in kabrine ulaştırdı. Orada Hz. Harun’un Hz. Musa’ya söylediği sözleri söyledi. Allah-u Teala bu sözleri Kur’an’da zikretmiştir:
“Bu topluluk beni zayıflattı (aciz bıraktı) ve neredeyse beni öldürüyorlardı da!”
Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali’yi Hz. Harun’a benzetmekle sanki ümmetine şunu anlatmak istiyordu: Hz. Musa’nın yokluğunda Beniisrail’in Harun’a yaptığını, benim vefatımdan sonra da siz Ali’ye yapacaksınız.
Bu bakımdan Hz. Ali (a.s) bu manayı ispatlamak için ümmetin baskısını ve oyunbazların siyasetlerini görünce -ki onu öldürmeye kadar ileri gittiler- Hz. Peygamber’in mübarek kabrinin yanına gitti. Orada Harun’un Hz. Musa’ya söylediği, Allah Teala’nın da Kuran’da ayet olarak nazil ettiği sözleri söyledi.
(Mecliste olanlar büyük bir şaşkınlıkla bir süre sessizlik içinde kaldılar.)
Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Eğer Ali bin Ebi Talib (k.v) halife idiyse, neden Hz. Peygamber O’nu açıkça halife olarak tanıtmıyor da, amacını işaret ve kinayelerle buyuruyor! Eğer açıkça “Ali benim halifemdir” diye buyursaydı, kimsenin kuşkusu kalmazdı.
Davetçi: Daha önce arz etmiştim, Resul-u Ekrem (s.a.a) hakikati iki şekilde beyan buyurmuştur. Halifeliği açıkça beyan eden hadisler, sizin birçok muteber (güvenilir) kitaplarınızda nakledilmiştir. Ama kinayenin letafetliği sarahatten (açıklıktan) daha fazladır. Edebiyatçılar diyorlar ki: “Kinaye, insanın maksadını sarahatten daha iyi ulaştırır.” Kinayede bir dünya mana yatmaktadır.
Nevvab: Gerçeğin ortaya çıkması için, bizim alimlerin kitaplarında halifeliği açıkça ispat eden hadisleri -şu anda aklınızda varsa- söyleyebilir misiniz.? Çünkü bize, halifeliği açıkça anlatan hiçbir hadisin olmadığını defalarca söylediler.
Davetçi: Muteber kitaplarınızda Hz. Ali (a.s)’ın hilafetini açıkça söyleyen birçok hadisler vardır. Meclisin vaktini göz önüne alarak, onlardan bazılarını aktaracağım:
Dostları ilə paylaş: |