Peşaver geceleri


“Ben Ebu Bekir’den Razıyım, Acaba o da Benden



Yüklə 3,04 Mb.
səhifə55/185
tarix27.05.2018
ölçüsü3,04 Mb.
#51853
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   185

“Ben Ebu Bekir’den Razıyım, Acaba o da Benden

Razı Mıdır?” Hadisinin Uydurma Olduğunun Tespiti


Naklettiğiniz bu hadisi (her ne kadar tek taraflı olsa da) Kuran’la karşılaştırmak zorundayız. Eğer her hangi bir engel olmazsa, kesinlikle kabul edeceğiz. Bazıları bu hadise şöyle cevap vermişlerdir: Kaf suresinin 16. ayetinde Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler vermekte olduğunu biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”

Şah damarı deyimi meşhur bir deyimdir. Bu misal yakınlığın şiddetini anlatmaktadır; yani ne derece yakın olduğunu bildiriyor. İzafe izafe-i beyaniyyedir; izafe-i lami de olabilir.

Ayet-i Kerime şu gerçeği dile getirmektedir: Allah Teala’nın insanlara olan ilmi öyle bir şekildedir ki, insanın içinde ve kalbinde olan hiçbir şey O’na gizli değildir. Allah (c.c), insanın içinden geçen her şeyi bilir.

Allah Teala Yunus suresinin 61. ayetinde şöyle buyuruyor:

Hiçbir işe girişemezsin, O’nun vahyettiği Kuran’dan başka hiçbir ayet okuyamazsın ve siz hiçbir iş işlemezsiniz ki o işe koyulduğunuz zaman biz sizi görmeyelim, tanık olmayalım ve yeryüzünde ve gökte zerre miktarı bir şey bile yoktur ki rabbinden gizli kalsın; bundan küçük, daha da büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık kitapta tespit edilmiş olmasın.”

Bu ayetlerin hükmüne göre, akli delillere göre hiçbir hareket, iş ve söz, Allah’a gizli değildir. Alemlerin Rabbi, huzuri ilmi ile kullarının bütün iş, amel ve sözlerini bilmektedir.

Öyleyse, aktardığınız bu hadisi, yukarıdaki iki ayet ve Kur’an’daki diğer ayetlere göre nasıl yorumlayabiliriz? Diyebilir miyiz, Ebu Bekir’in razı olup olmadığını Allah bilmiyordu, onun için Allah, Ebu Bekir’den sormak zorunda kaldı?!

Üstelik, Allah Teala’nın rızası, insanların rızasıyla bağlantılıdır. Kul, rıza makamına yetişmediği sürece, Allah Teala ondan razı olmaz. Peki, Allah Teala, Ebu Bekir’den razı olduğunu söylediği halde, nasıl olur da Ebu Bekir’in rıza makamına ulaştığını ve kendisinden razı olup olmadığını bilmiyor?!

Ebu Bekir ve Ömer’in Faziletleri Hakkındaki Hadisler ve Onların Reddi


Şeyh: Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğuna artık bir şüphe yoktur: “Allah Teala halkın hepsine genel olarak, ama Ebu Bekir’e özel olarak tecelli eder.”

Yine buyurmuş ki: “Allah Teala benim göğsüme döktüğü her şeyi, Ebu Bekir’in de göğsüne döktü.”

Yine buyurmuştur ki: “Ben ve Ebu Bekir iki rahvan at gibiyiz.”

Yine buyurmuş ki: “Dünyanın göğünde bulunan 80 bin melek, Ebu Bekir ile Ömer’i sevenler için istiğfar ederler ve ikinci gökte bulunan 80 bin melek de Ebu Bekir ve Ömer’in düşmanlarına lanet ederler.”

Yine buyurmuştur ki: “Ebu Bekir ve Ömer öncekilerin ve sonrakilerin en hayırlısıdırlar.”

Ömer ve Ebu Bekir’in makamlarının azameti şu hadisten daha iyi anlaşılmaktadır: “Allah beni kendi nurundan, Ebu Bekir’i benim nurumdan, Ömer’i Ebu Bekir’in nurundan ve ümmetimi de Ömer’in nurundan yaratmıştır. Ömer cennet ehlinin kandilidir.”

Halifelerin makamı konusunda bizim muteber kitaplarımızda bunlar gibi birçok hadis vardır. Gerçeklerin ortaya çıkması için onlardan yalnızca bir kaçını örnek olarak size aktardım.

Davetçi: Söylediğiniz bu hadislerin kendileri, bizzat bunların Resulullah (s.a.a)’in mübarek ağzından çıkmadığını gösteriyor. Resulullah (s.a.a) hiçbir zaman bu tip sözleri söylemezlerdi. Çünkü birinci hadis Allah’ın cisim olduğunu gösterir. Bu da halis küfür demektir. Allah’ın cisim olduğuna inanmak insanı kesinlikle küfre götürür. İkinci hadis ise Ebu Bekir’in Resulullah (s.a.a)’e nazil olan her şeye ortak olduğunu söylüyor; ki böyle bir şey de imkansızdır. Üçüncü hadis de Resulullah (s.a.a)’in Ebu Bekir’den hiçbir üstünlüğü olmadığını gösteriyor. Son iki hadis ise her iki tarafın da (Sünni ve Şia) kabul ettiği “Muhammed ve Âl-i Muhammed alemlerin en hayırlısıdırlar.” hadisleriyle (bu konuda daha birçok hadis nakledilmiştir) çelişmektedir. Son hadis ise, Kurân’ı Kerim’deki Dehr (İnsan) suresinin 13. ayeti “Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne güneş görürler, ne de kavurucu soğuk.” ile çelişmektedir. Cennette güneş ve ay yoktur. Orada bulunan taş, ağaç, duvar, kapı kısaca her şey nurludur. Bu dünyada aydınlanmak için ışığa ihtiyaç vardır; cennette değil.

Bu zahiri tenkitlerden ilave, sizin rical ve dirayet alimleriniz örneğin: Mukaddesi “Tezkiret’ul- Mevzuat”ta, Firuzabadi eş-Şafii “Sefer’us- Seadat” kitabında, Hasan bin Kesir-i ez- Zehebi “Mizan’ul- İ’tidal”da, Ebu Bekir Ahmed bin Ali Hatib-i Bağdadi kendi yazdığı tarih kitabında, Ebu’l Ferec bin Cevzi “Mevduat” kitabında, Celaluddin-i Süyuti “El- Leali’l- Mesnua fi’l- Ehadis’il- Mevdua” adlı kitabında bu hadislerin uydurma olduğuna ilişkin hüküm vermişlerdir. Bu hadislerin her biri hakkında açıkça şöyle demişlerdir: Ravi ve senet açısından bu hadisler mevdu ve sahte hadislerdendir. Çünkü bunları nakledenlerin içerisinde yalancı ve hadis uyduran kimseler bulunmaktadır. Böylece bu hadislerin, hem aklen, hem de Kur’ân ayetlerine göre batıllığı apaçık ortadadır.



Şeyh: Peki Resulullah (s.a.a)’in buyurduğu şu hadise ne dersiniz: “Ebu Bekir ve Ömer cennet yaşlılarının efendileridirler.”

Davetçi: Bu hadis hakkında da biraz düşünecek olursak, sizin diraye ve rical alimlerinizin bu hadisi uyduruk hadislerden bilmelerinin yanı sıra Resulullah (s.a.a)’in böyle bir şey buyurmayacağı yine hadisin kendisinden anlaşılmaktadır. Çünkü herkes, yaşlı bir insanın cennette olamayacağını biliyor. Cennette, dünyada olduğu gibi bir ihtiyarlama söz konusu olmadığından dolayı insanın siyadet (efendilik) kemaline olaşabilmesi için gençlikten yaşlılığa doğru ilerleme diye bir şey söz konusu olmayacaktır.

Bizim sözümüzü doğrulayan birçok hadis vardır. Bunlar sizin ve bizim hadis kitaplarımızda mevcuttur. Örneğin, bir gün “Eşcei” kabilesinden olan yaşlı bir kadın Resulullah (s.a.a)’in huzuruna geldiğinde, Resulullah (s.a.a) sohbetleri esnasında ona şöyle buyurdu: “Yaşlılar cennete girmeyecektir.”

O kadın da üzülerek ; “Ya Resulellah! Öyleyse ben cennete giremeyeceğim” deyip Hazretin huzurundan ayrıldı. Resulullah (s.a.a) de onun arkasından şu haberi yolladı:

Ona söyleyin ki, o gün kimse yaşlı olmayacaktır. Çünkü bütün yaşlılar genç olarak cennete gireceklerdir.”

Ardından şu ayeti okudular:

Şüphe yok ki biz, huri kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış, hepsini bakireler yapmışızdır, yaşıt cilveli dilberler halinde.”97

Yine sizin ve bizim hadis kitaplarımızda Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Cennet ehli, yüzünde kıl bitmemiş, kıvrık saçlı ve gözlerine sürme çekilmiş bir halde 33 yaşlarında cennete girerler.”

Şeyh: Sözleriniz kendi yerinde doğrudur; ama bu hadis cennet ehli için muhassıstır (tahsis edicidir).

Davetçi: Alicenabınızın sözünü iyi anlayamadım. Bu hadis neyin muhasısıdır (neyi tahsis etmektedir). Yani Allah (c.c) sırf Ebu Bekir ve Ömer yaşlıların efendisi olsunlar diye mi bir kısım insanları yaşlı olarak cennete götürecektir?! Eğer Ebu Bekir ve Ömer cennete gidecek olurlarsa, Allah Teala onları da genç olarak cennete götürebilir. Yoksa, sadece onlar efendi olsunlar diye Allah (c.c) bir kısım insanları yaşlı olarak cennete götürmez.

Üstelik, sizin kendi alimleriniz bu hadisi uydurma hadislerden saymışlardır. Resulullah (s.a.a)’in bizim işimizi kolaylaştırmak için temel bir kural koyduğunu da biliyorsunuz. Bu kural, “Kur’ân’a uymayan her hadisin kabul edilmediği kuralıdır”. Bizim rical ve diraye alimlerimiz de, Resulullah (s.a.a)’den ya da Masum İmamlardan (a.s) gelen bir hadisi bizim kendi kaynaklarımızda gördüklerinde, Resulullah(s.a.a)’in bu temel kuralını ölçü alarak Kur’ân’a uymayan hadisleri kabul etmiyorlar.

Az önce büyük alimlerinizden bir çoğunun uydurma hadisler hakkında birçok kitaplar yazdıklarını arz ettim. Şeyh Mecduddin Muhammed bin Yakub-i Firuzabadi “Sefer’us- Seadet” ‘in 142. sayfasında, Celaluddin Süyuti “el-Leali” kitabında, İbn-i Cevzi “Mevduat”ta, Mukaddesi “Tezkiret’ul- Mevduat”ta ve Şeyh Muhammed bin Derviş (Hut-i Beyruti diye meşhurdur) “Esne’l- Metalib” adlı kitabının 183. sayfasında şöyle yazıyorlar: “Ebu Bekir ve Ömer cennet yaşlılarının efendileridirler” hadisinin ravilerinden birisi Yahya bin Anbese’dir.

Zehebi şöyle diyor: “Yahya zayıf ravilerden birisidir. İbn-i Can-i Deccal da: “O kendisinden hadis uyduruyordu” demiştir.

Demek ki bizimle beraber, sizin eleştirmen alimleriniz de bu hadisi kabul etmemektedirler.

Gerçekten de büyük bir ihtimalle Bekriyyun ya da Beni Ümeyye, Resulullah (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’ni zayıf düşürmek için hem Sünnilerin, hem de Şiilerin ortak kabul ettiği Ehl-i Beyt’in azamet ve faziletini ispat eden sahih her hadisin karşısında başka bir hadis uydurmuşlardır. Ebu Hureyre gibileri de fasit Beni Ümeyye halifelerine yağcılık yapmak için bu işe daima ön ayak olmuşlardır. Çünkü onların Âl-i Muhammed’e karşı büyük bir kin ve nefretleri vardı.



Nevvab: Şia ve Sünnilerin (Ehl-i Beyt’in faziletine ilişkin) kabul ettikleri hangi sahih ve sabit hadis karşısında başka bir hadis uydurdular?

Yüklə 3,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin