Hadis Nakletmişlerdir
Ben ne söyledim ki bu kadar sinirleniyorsunuz? Ben sadece, “Sihahlar, hatta Sahih-i Müslim ve Buhari’de yalancılardan hadisler nakledilmiştir.” dedim.
Sahih-i Buhari’deki hadisleri, “Rical” kitaplarına baş vurarak dikkatle incelerseniz, birçok yalancı ve uydurukçu insanlardan hadisler nakletmiş olduklarını görmüş olursunuz.
Örneğin: Ebu Hureyre, Haricilerden olan İkrime Muhammed bin Abd Semerkandi, Muhammed bin Beyan, İbrahim bin Mehdi, Benus bin Ahmed-i Vasıti, Muhammed bin Halid, Ahmed bin Muhammed Yemani, Abdullah bin Vakid-i Harrani, Ebu Davud Süleyman bin Amr-i kezzab ve İmran bin Hattan gibi birçokları merdut (reddedilmiş) ravilerden hadis nakletmişlerdir. Onların hepsinin isimlerini saymaya ne toplantının vakti vardır, ve ne de benim hafızam yeterli gelir. Rical kitaplarına baş vurursanız, söylediğimiz gerçeği daha iyi anlarsınız.
Buhari, sizin zannettiğiniz gibi öyle çok ihtiyatlı ve titiz birisi de değildi. O ravilerin sadece dış görünüşüne bakıyordu. Bizim deyişimizle iyimser birisi idi, görünüşü iyi olan herkesten hadis nakletmiştir.
Bu iddiamızı rical kitapları yazan kendi alimleriniz onaylamaktadır. Onların bazlarının adlarını yukarıda getirdik. Bu alimler uyduruk hadisleri ayırt etmiş, Müslim ve Buhari’nin kendilerinden hadis naklettiği ravileri dikkatle incelemiş ve birçoklarının ayıplarını ortaya çıkarmışlardır. Onlar bu işi, bugünkü alimler de bunlardan haberdar olsunlar diye yapmışlardır. O kitapları göz önünde bulundurarak bu gece; “Buhari’nin Sekaleyn ve Ehl-i Beyt’e sarılmakla ilgili hadisleri nakletmemesinin sebebi onun titiz ve ihtiyatkar olmasından dolayıdır” buyurmayınız. Titiz, dakik ve ihtiyatlı bir alimin, itimat edilmeyen yalancı ve uydurukçu ravilerden gülünç hadisler naklederek ilim ve akıl ehlinin alay etmesine sebep olmak dakik bir alimden beklenir mi hiç?
Kelimullah (Hz. Musa)’ın Azrail’e tokat atıp onu kör etmesi, yine Hz. Musa’nın ayak yalın ve avret yeri açık olarak Beni İsrail’in yanına gitmesi (ki bunları daha önce söylemiştim) acaba hurafe ve uyduruk değil midir?
Acaba Allah’ın, kıyamette ayağı yaralı olarak görülmesi ve bacağını göstermesi küfür değil midir? Buhari bunları Sahihinde nakletmiş ve biz de daha önce onlardan bazılarını aktarmıştık.
Sahih-i Müslim ve Sahih-i Buhari’deki Resulullah’a İhanet Sayılan Gülünç Hadisler
Buhari, sahihinin 2. cildinin, 120. sayfasında, “el-Lehv-u bi’l- Hirab” babında ve Müslim sahihinin 1. cildinin “er- Ruhsat-u fi’l- La’b-i Ellezi La Ma’siyete fi Eyyam’il- İyd” babında Ebu Hureyre’den şu hadisi naklediyorlar:
“Bir bayram günü bir grup Sudanlı zenci, Resulullah’ın mescidinde toplanmış ve eğlence aletleriyle milleti eğlendiriyorlardı. Resul-u Ekrem (s.a.a) Aişe’den; “Sen de bakmak ister misin” diye sordu. Aişe de; “Evet Ya Resulullah” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) onu sırtına aldı. Aişe başını Resulullah (s.a.a)’ın omzundan uzatıp yüzünü onun mübarek yüzüne koydu. Resulullah (s.a.a) Aişe’nin daha çok lezzet alması için onları daha iyi oynamaya teşvik ediyordu. Aişe yoruluncaya kadar onu sırtında tuttu. Aişe yorulduktan sonra onu yere indirdi.”
Şimdi Allah aşkına söyleyin, eğer böyle bir şeyi, sizlerin hakkında anlatsalar sinirlenip kızmaz mısınız?
Eğer bir adam dese ki; “Dün akşam Hafız beyin evinin arkasında bir grup insan oyun oynayıp alkış çalıp eğleniyorlardı, büyük alim Hafız bey de karısını sırtına almış onları seyrediyorlardı, hatta Sayın Hafız, karısının daha çok lezzet alması için onları daha iyi oynamaya teşvik ediyordu.” Hafız bey, Allah aşkına söyleyin, bunları duyduğunuz zaman utanmaz ve etkilenmez misiniz? Eğer ben, böyle bir sözü, dış görünüşü iyi olan birisinden duymuş olsam onu nakletmem doğru olar mı? Eğer nakletsem, akıllı insanlar bana demezler mi ki; “Cahil bir adam bir söz söyledi, akıllı olan siz neden onu naklettiniz?”
Buhari’nin naklettiği hadisler hakkında artık kendiniz hüküm verin. Eğer o hadis konusunda gerçekten dakik ve titiz idiyse, farz edin böyle bir olayı duydu, acaba onu nakletmesi ona yakışır mıydı? Sonra da sizler kalkıp diyorsunuz ki, Kur’ân’dan sonra en sahih kitap Sahih-i Buhari’dir!!
Buhari, Resulullah (s.a.a)’ın, kendisinden sonra Kur’ân’a ve pâk Ehl-i Beyt’e sarılmayı emrettiği Sekaleyn hadisini, Ehl-i Beyt (a.s)’ın adı o hadiste geçtiğinden dolayı onu nakletmemiştir! Ama uydurma, yalan hadisler olunca onları, (ki onların hepsini vakit olmadığı için aktaramıyorum) kitaplarında özel bablar ayırarak nakletmiştir!
Evet Buhari, Ehl-i Sünnet alimlerinin içinde çok ihtiyatlı birisi idi. Şu manaya ki o, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt (a.s)’ın velayet makamını ispatlayan her hadisi gördüğünde ihtiyat ederek onu nakletmemiştir. Çünkü bu hadisler bilgin ve alim insanların eline geçtiğinde, hak ve hakikatin ortaya çıkacağını biliyordu. Sihahları Sahih-i Buhari’yle karşılaştırdığımızda, bir hadis mütevatir dahi olsa, Kur’ân ve ayetlerle teyit bile edilse Buhari’nin onu nakletmediğini görüyoruz.
Örneğin Mâide suresinin 67. ayeti “Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et...”, 55. ayeti “Sizin veliniz, sahibiniz ancak Allah, O’nun resulü, namaz kılan ve rüku ederken zekat veren müminlerdir” ve Şura suresinin 214. ayeti “ve en yakınlarını korkut” gibi ayetlerin nüzul sebepleri hakkındaki birçok hadisi Gadir-i Hum hadisi, Yevm’ud- Dar (İnzar) hadisi, Muahat Hadisi, Sefine hadisi, Bab’ul- Hıtta hadisleri gibi velayet makamı ve Ehl-i Beyt (a.s)’ın yüceliğini ispat eden diğer hadisleri ihtiyat edip nakletmemiştir.
Ama nebilerin özellikle Hatem’ul- Enbiya Hz. Muhammed (s.a.a) ve O’nun tertemiz Ehl-i Beytinin (a.s) yüce makamına ihanet sayılan her hadisi (hangi yalancı ve uydurukçudan olursa olsun) ihtiyat etmeden nakletmiştir. Onların bazılarını daha önce aktardık.
Sekaleyn Hadisinin Senetleri
Şimdi de Sekaleyn hadisini nakleden sizin muteber hadis kitaplarınızdan bazılarına değineceğim. Böylece Buhari’ye rağmen, sizin diğer büyük ve güvenilir alimlerinizin, hatta Buhari’yle (size göre doğrulukta) eşit olan Müslim bin Haccac’ın bile Sekaleyn hadisini nakletmiş olduklarına şahit olacaksınız. O kitaplardan bazıları şunlardır:
Sahih -i Müslim (Müslim bin Haccac) c.7, s.122, Sahih-i Ebu Davud, Sünen-i Tirmizi, c. 2, s. 307, Hasais-u Nesai, s. 30, Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c.3, s. 14 ve 17, c. 4, s. 26 ve 59, c. 5, s. 182 ve 189, Müstedrek-i Hakim c.3, s. 109 ve 148, Hilyet’ul- Evliya (Hafız Ebu Naim İsfehani) c.1, s. 355, Tezkire (Sibt bin Cevzi ) s.182 Usd’ul- Ğabe (İbn-i Esir-i Cezri), c. 2 s. 12 ve c. 3, s. 147, Cem’un Beyn’es- Sahihayn (Hamidi), Cem’un Beyn’es- Sihah’is- Sitte (Rezin), Kebir-i Taberani, Telhis’ul- Müstedrek (Zehebi), Ikd’ul- Ferid (İbn-i Abdurabbih), Metalib’ul- Süul (Muhammed bin Talha eş- Şafii), Menakıb-i Harezmi, Yenabi’ul- Meveddet (Süleyman Belhi el-Hanefi) 4.bab, Meveddet’ul- Kurba (Mir Seyyid Ali Hemedani İkinci Meveddet’te), Şerhi Nehc’ul- Belağa (İbn-i Ebi’l- Hadid), Nur’ul- Ebsar (Şeblenci) s. 99, Fusul’ul- Muhimme (Nuruddin bin Sabba el-Maliki) s. 25, Feraid’us- Simtayn (Himvini), Tefsir-i Keşf’ul- Beyan (İmam Sa’lebi), Menakıb-i Sem’ani ve İbn-i Meğazili eş- Şafii, Kifayet’ut- Talib (Muhammed bin Yusuf Genci eş- Şafi) 1. babda, Gadir-i Hum hutbesinin sahih olduğunu beyan ederken ve 6. bab s. 130’da nakletmiştir. Tabakat (Muhammet bin Sa’d-i Katip) c. 4, s. 8, Tefsir-i Fahr-u Razi, c. 6 s. 18’de İ’tisam ayetini tefsir ederken, Tefsir-i İbn-i Kesir, c. 4, s. 113 Meveddet ayetini tefsir ederken, Ikd’ul- Ferid (İbn-i Abdurabbih) c. 2, s. 158 ve 346, Şerh-u Nehc’ul- Belağa (İbn-i Ebi’l- Hadid) c. 6, s. 130, Yenabi’ul- Meveddet (Süleyman Hanefi) çeşitli tabirlerle s.18, 25, 29-34, 95, 115, 126, 199 ve 230, Savaik (İbn-i Hacer-i Mekki) çeşitli tabirlerle s. 75, 87, 90, 99 ve 136’da ve diğer birçok büyük alimleriniz az bir farklılıkla, (Şia ve Sünnilerin nakliyle tevatür haddine ulaşan) bu hadis-i şerifi Resulullah (s.a.a)’den nakletmişlerdir:
“Şüphesiz ki ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah’ın kitabı ve itretim olan Ehl-i Beytimi. Bu ikisi havuzun başında bana ulaşıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar. Kim o ikisine sarılırsa, şüphesiz kurtulur ve kim yüz çevirirse helak olur; Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız.”
Bu bizim güçlü delilimizdir. Resulullah (s.a.a)’ın emriyle Kur’ân-ı Kerim ve Ehl-i Beyt (a.s)’a sarılmak ve O’nlara tevessül etmek mecburiyetindeyiz.
Şeyh: Bu hadisi, Salih bin Musa bin Abdullah bin İshak bin Talha bin Abdullah el Kareşi et-Teymi et-Talhi kendi senediyle Ebu Hureyre’den şöyle naklediyor: “Şüphesiz ki ben aranızda iki şey bırakıyorum; Allah’ın kitabıyla ve Sünnetimi...”
Davetçi: Yine tek taraflı olarak zayıf, salih olmayan ve cerh-u ta’dil sahipleri (Zehebi, Yahya, İmam Nesai, Buhari, İbn-i Adiy vb.) tarafından reddedilmiş olan bir kimseden hadis naklederek meclisin vaktini aldınız. Benim efendim, büyük alimlerinizden nakledilen bu kadar sahih ve muteber hadis sizi ikna etmedi mi ki, bütün bu sahih hadisleri bir kenara bırakıp alimlerinizin de kabul etmediği zayıf hadislere yapışıyorsunuz? Halbuki hem Sünni hem de Şia alimleri, Resul-u Ekrem (s.a.a)’in; “Allah’ın kitabı ve itretim” diye buyurduğu sözde ittifak etmişlerdir. Çünkü kitap ve sünnetin bir açıklayıcıya ihtiyaçları vardır. Onların beyan edilmesi gerekir. Sünnetin kendisinin açıklanmaya ihtiyacı varken nasıl olur da Kur’ân’ı açıklayabilir? Demek ki itret, (Ehl-i Beyt) Kur’ân’ın eşidir; hem Kur’ân’nın açıklayıcısıdır ve hem de sünneti aşikar edendir.
Dostları ilə paylaş: |