Peşaver geceleri


Hz. Yusuf (a.s)’ın Kardeşlerinin Ona Secde Etmeleri ve Kendilerini Yere Atmaları



Yüklə 3,04 Mb.
səhifə34/185
tarix27.05.2018
ölçüsü3,04 Mb.
#51853
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   185

Hz. Yusuf (a.s)’ın Kardeşlerinin Ona Secde Etmeleri ve Kendilerini Yere Atmaları


Demek ki, yüceltmek ve saygı göstermek için (secde etmek niyetiyle değil) insanın kendini yere atması küfür ve şirk değildir. Hz. Yusuf (a.s)’ın kardeşleri onun karşısında yaptıkları secde bu türdendir ve orada olan iki Peygamber (Hz. Yakup ve Hz. Yusuf) onların bu işine engel olmadılar. Allah Teala Yusuf suresinin 100. ayetinde bu konu hakkında açıkça şöyle buyuruyor:

Anasıyla babasını tahta çıkartıp oturttu ve hepsi de onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: Babacığım, bu daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçekleştirdi.”

Acaba, Kur’ân’ın birkaç yerinde, Meleklerin, Hz. Adem (a.s)’a secde ettiği buyurulmuyor mu? Sizin söylediğiniz gibi (ibadet niyeti olmaksızın) secde şeklinde kendini toprağa atmak şirk olursa, o zaman Hz. Yusuf’un kardeşleri ve mukkarreb meleklerin hepsi müşrik, sadece secdeyi terk eden lanetli İblis mi muvahhid olur?! Halbuki onların hepsi muvahhid idi ve Allah’a tapıyorlardı.

Rica ediyorum, bundan böyle basit şeylerle; Emevilerin, Haricilerin, Nasibilerin ve mutaassıpların uydurdukları kulaktan dolma sözlerle, böylesi azametli, hakkın konuşulduğu ve hakikatin arandığı bir meclisin vaktini almayın. Daha sonra kendiniz de söylediklerinize pişman olursunuz. Aynı zamanda kendi elinizle Şiilere yönelttiğiniz ayıplama ve bahanelerin böyle yersiz şeyler olduğunu ortaya çıkarmış oluyorsunuz.



Cevap: Hafız beye de cevap vereyim. Gerçi geç oldu ama bahsimiz çok uzun sürmeyecektir.

Cisim Fani Olduktan Sonra

Ruh’un Baki Kalması


Muhterem beyler ilim ehli olduğu için derin ve düşünerek konuşmaları gerekir. Heva ve heveslere kapılmadan, geçmişlerin sözleri etkisinde kalmadan boş ve anlamsız sözler üzere konuşmamak daha iyi olur. Zanna kapılarak diyorsunuz ki: “Şiiler, neden ölülerin kabirlerinin önünde durarak onlardan hacetlerinin karşılanmasını talep ediyorlar?”

Hafız bey yoksa sizler de mi maddecisiniz? Çünkü maddeciler öldükten sonra dirilmeye inanmıyorlar. Maddeciler diyorlar ki, İnsan öldü mü artık her şey bitiyor. Allah-u Teâla da Mu’minun (23) suresinin 37. ayetinde maddecilerin sözünü şöyle naklediyor:

Hayat ancak bu dünyadaki yaşayışımızdan ibarettir; yaşarız, ölürüz ve tekrar dirilmeyiz biz.”

Çok iyi biliyorsunuz ki İlahi inanca sahip olanların sabit akidelerinden birisi, insanın öldükten sonra da dirileceğidir. İnsan öldükten sonra cismi unsuru artık işe yaramamaktadır. Ama onun ruhu ve nefsi kalıcı olup maddi bedenlere benzeyen yapıları vardır, ama daha latiftir. Ruh Berzah aleminde ya nimet içinde olur, ya da azap içinde.

Özellikle şehitler ve Allah yolunda ölenler, daha büyük bir ayrıcalığa sahip olup İlahi nimetlerle nasiplenerek yaşamakta ve kendilerine verilen mükafatla şad olmaktadırlar. Allah Teala, Âl-i İmran (3) suresinin 169 ve 170. ayetlerinde açıkça şöyle buyurmaktadır:

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır, onlar diridir ve Rableri katında rızklanmaktadırlar. Allah’ın kendi fazlından onlara verdikleriyle, sevinç içindedirler. Henüz kendilerine katılmayanlara müjdeler vermektedirler ki, olanlara hiçbir korku yoktur, mahzun olacak da değillerdir.”

Acaba rızklanmak, sevinçli olmak, Allah’ın fazl ve kereminden faydalanmak ölüler için mi yoksa diriler için mi? Üstelik ayet açıkça şöyle buyuruyor:

Onlar diridir ve Rablerinin katında rızklanırlar.”

Allah yolunda öldürülenler nasıl yaşıyorlar ve nasıl rızklanıyorlar? Demek ki yemek için ağızları olduğuna göre, duymak için de kulakları vardır; cevap da vermekteler. Ama cismani olan tabiat perdesi kulaklarımızı kapatmış olduğu için biz onları seslerini duyamıyoruz.

Ruhun Kalıcı Oluşuna Dair

Tenkit ve Onun Yanıtı


(Meclisin bir köşesinde oturup sözlerimizi dinleyen ve kendisini de aydın zanneden Ehl-i Sünnet gençlerinden “Davud Puri” adlı birisi, şüphe icat etmek için izin alarak şöyle bir soru sordu:)

Davudpuri: Kıble sahip (alicenap)! Sözleriniz bugünkü bilimin keşifleriyle uyuşmamaktadır. Geçmişte bilim bu kadar gelişmediği için insanlar cehalet yüzünden Ruh denen bir şeye inanıyorlardı. Ama bilim ve tekniğin altın asrı olan bugünümüzde, maddi bilim doruğuna ulaşmaktadır. Artık bu gibi şeylerin fatihası okunmuştur. Özellikle bilimin ilerlediği Avrupa’da İngilizli Darvin ve Almanlı Bachner gibi bilim adamları böylesi kokuşmuş, özellikle ruhun varlığı, onun kalıcılığı gibi inançların batıl olduğunu ortaya koymuşlardır.

Davetçi: Azizim, bu çeşit sözler yeni değildir ve sizin tabirinize göre altın asrına mahsus da değildir. Yaklaşık 2400 yıldır ki, maddeciler bunun bayraktarlığını yapıyorlar.

Maddecilerin Ortaya Çıkışı ve Zimkrates’in Hekim Sokrat’ın Karşısına Dikilmesi


Zimkrates ve onun takipçilerinin Sokrat, Eflatun, Aristo vb. gibi Yunan İlahiyatçılarının karşısına dikildiği zamandan beri maddecilik fikri de başlamıştır. Onlar ilim, irade, kudret ve şuur sahibi olan Allah’ı inkar ediyor ve şöyle diyorlardı: “Alemde beş duyu organlarıyla algılanabilen madde ve maddiyat (Matir)’ın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey maddenin eseridir”.

Bu yüzden “Tabiatçı ve Maddeci” diye meşhur oldular. (Bugünkü Komünistler olanların uzantılarıdırlar.) İlim, irade, kudret ve şuurlu bir yaratıcıyı inkar etmenin bir gereği olan bu fasit inanç, ilk olarak o dar görüşlü fırkanın arasında görülmeye başladı.

İlahiyatçı alim ve filozoflar her dönemde onlara ilmi ve mantıklı cevaplar vermişlerdir. Ama Avrupa’nın adını getirdiğiniz ve Darvin’in Bachner’in itikatlarından bahsettiğiniz için, sizin gibi yenilikçi gençlere nasihatim olacaktır, o da şu ki: İlim, akıl ve mantığın gerektirdiği şey, her sözün tesiri altında kalmamanızdır. Eğer Darvin’in (felsefeden ziyade varsayım olan) felsefesini okuduysanız, onun görüşünü eleştiren kitapları da okuyun ki daha akılcı bir şekilde hüküm verebilesiniz. Çünkü Avrupalıların sultası, ilmi ve amel açısından siz gençlerin üzerinde çok olduğu için, Darvin, Bacher vb. şahısların kitapları elinize geçtiğinde onlar sizin gözünüzde büyüyor ve Avrupalıların hepsinin Darvinist olduğunu zannediyorsunuz ve bu kitapların bütün Avrupalı filozofların inançlarının bir örneği olduğunu sanıyorsunuz.


Yüklə 3,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin