Kur'ân-ı Kerim'de peygamberlerden yirmi beş tanesinin ismi bildirilmektedir. Allah Teâlâ onların hayatlarından örnekler vermek suretiyle bazan Peygamber efendimizi teselli etmiş, bazan onları anlatırken, onların hayatlarıyla birlikte ilahi hükümler ve hükümlerdeki hikmetleri beyan etmiştir. Bu peygamberleri sayalım:
Âdem, İdrîs, Nûh, Hûd, Salih, Lût, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Musa, Harun, Davûd Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yûnus, İlyas, El-yesa, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed (salavatullâhi aleyhim ecmaîn)227
Bütün peygamberlerin getirdikleri dinlere genel olarak baktığımız zaman, dinlerinde bulunan hükümlerin şu beş maksaddan birine veya bir kaçma yönelmiş olduğunu görürüz. Bunlar:
1) Dini Muhafaza (Koruma):
İnsanların gelişi güzel bir dine bağlanarak yollarını şaşırmamaları için her dinde gerekli bütün tedbirler alınmıştır. Çünkü insanlar, din hususunda kendi başlarına kaldıkları zaman taşlara, ağaçlara varıncaya kadar tapmışlar, batıl yollara sapmışlardır. Allah Teâlâ ise kendinden başka bir ilâh tanınmamasını, insanların kalblerinin zararlı ve batıl inançlarla hak yoldan saptırılmamasmı ister.
2) Nesli (Soyu) Muhafaza:
İnsanlığın, dürüst bir şekilde devam edebilmesi için zina yolunun kapanması, aile hayatının nikâh yoluyla devam etmesi lâzımdır. Çünkü zina, insan soyunun devamına engel olduğu gibi, insanların aralarında bitmez tükenmez kavgalara, insan haysiyetinin ayaklar altına alınmasına sebeb olur.
3) Aklı Muhafaza:
Akla zarar veren her türlü yiyecek ve içecekler bu maksadı yerine getirmek için haram kılınmıştır. Temiz, zarar vermeyecek olan yiyecek ve içeceklerin helâl kılınması da bu maksada dayanır.
4) Canı Muhafaza:
Bir insanı haksız yere öldürmek, işkence yapmak, onun hayatını tehlikeye sokacak davranışlar yasaktır. Bunları yapanlara lüzumlu cezalar konulmuştur.
5) Malı Muhafaza:
Herkesin malı sadece kendine aittir. Onun rızası olmadan hırsızlık, yankesicilik, soygunculuk, rüşvet, aldatmak... gibi yollara başvurarak elinden almak haramdır. Bir insanın kendi malını gelişi güzel saçıp savurmasının bile haram olması bu maksada dayanır.
Hz. Adem üe başlayan "Nübüvvet" ve Hz. Nuh ile başlayan "Risâlet" en son olarak bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.) de düğümlenmiş, nübüvvet ve risalet O'nun şahsında en son mertebesine ulaşmış, O'nunla sona ermiştir.
Çünkü:
1- Daha evvelki peygamberler sadece bir şehre veya bir kavme gönderilmiştir. Meselâ: Hûd Peygamber Âd Kavmine, Salih Peygamber Semûd Kavmine, Şuayb Peygamber Medyen ahâlisine, Musa Peygamber İsrail oğullarına gönderilmiştir. Yunus Peygamberin gönderildiği şehir halkının yüzbini aşan bir topluluk olduğu Kur’an-ı Kerîm'de açıkça anlatılmıştır.228
Halbuki Peygamberimiz gerek zamanında yaşayan, gerekse kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. Şu âyet ve hadisler bu hususu ifade etmektedir.
a) "Biz seni başka bir maksatla değil, âlemlere rahmet olmak için gönderdik." 229
b) "Biz seni bütün insanlara bir rahmet müjdecisi ve azab habercisi olarak gönderdik." 230
c) "De ki ey insanlar, ben sizin tamamınıza gönderilmiş olan bir Allah Rasûlüyüm." 231
2- Diğer peygamberlere verilen sahifeler bugün elde mevcut değildir. Tevrat İncil ve Zebur ise tamamen tahrif edilmiş, Allah Kitabı olmaktan çıkarılmıştır. Halbuki peygamberimize indirilmiş olan Kur'an-ı Kerîm tebliğ edildiği gibi tesbit edilmiş ve sayısız insan tarafından ezbere alınmıştır. Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm tahrif edilmeden muhafaza edileceği de Allah Teâlâ tarafından garanti edilerek "Kur'ân'ı biz indirdik, onu muhafaza edecek olan da biziz."232
3- Peygamberimizin en son peygamber olması sebebiyle İslâm dini de en mükemmel haline ulaştırılmıştır. Bu husus, peygamberimizin vefatından 81 gün önce inen "Bugün size dininizi mükemmel hale getirdim." 233 âyetinde açıkça belirtilmiştir.
Yine bu sebebledir ki diğer peygamberler hakkında Kur'an ve hadisten öğrenilen bilgilerin dışında pek az ve şüpheli malûmat varken, peygamberimizin bilhassa yirmiüç senelik peygamberlik hayatı en ince teferruatına kadar hem titizlikle kaydedilmiş, neler söylediği, neler yaptığı, hangi işi ve sözü hoş karşıladığı veya müdahale ettiği tamamen tesbit edilmiştir.
4- Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
"Muhammed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah'ın rasûlüdür ve peygamberlerin sonuncusudur."234
Peygamberimizin bir hadisi şerif-i şöyledir:
"Daha evvelki peygamberlerle benim misâlim şuna benzer: Bir adam güzel bir ev yapmış, fakat bir köşede bir kerpiç (tuğla) yerini boş bırakmıştır, insanlar o evi geziyor, beğeniyor ve bu arada "ne olurdu şuraya da bir tuğla konsa da tamamlansaydı" diyorlar. İşte o tuğla benim ve peygamberlerin sonuncusuyum"235 .
XI- Mütenebbî
Peygamberimizin son peygamber olduğu kesin olarak belli olmasına rağmen, yine de peygamber olduğunu iddia ederek ortaya atılan yalancı, sahtekâr kimseler bulunmuştur. Peygamber olmadığı halde böyle bir iddia ile ortaya atılanlara "Mütenebbî" denilir.
Bunlar umumiyetle üç gurupta toplanabilir:
1) Şöhret ve menfaat düşkünü olan ve bu yoldan kendini tatmin edebileceğini düşünenler,
2) Belli bir dâvayı yürütmek için gayret eden, fakat dâvasının böyle bir mânevi bir destekle yürüyeceği kanaatine sahip olanlar,
3) Deliler. Deliler sorumlu değildir .Ancak peygamber olmadığı halde peygamber olduğu iddiasını ortaya atanların kâfir olduğunda şüphe yoktur. Allah Teâlâ dünyada peygamberlik davasıyla ortaya atılanın, dâvasını isbat etmesine müsaade etmez.
Tanrılık dâvasına kapılanlara aklını kullanmayan bir takım ayak takımının bağlandığı gibi nübüvvet dâvasına çıkanlara da belli bir zaman için bir takım çapulcu kimselerin kapılması bahsin haricindedir. Onun dâvasını isbat etmesi başka, ne yaptığını bilmez kimselerin çeşitli düşünceler altında Peygamberim diyene bağlanıvermesi daha başka hususlardır.
Allah Teâlâ'nın gönderdiği peygamberlerin herbiri dâvalarını isbat etmiş, peygamber olduklarına dair kuvvetli delillerle, mucizelerle karşılarındaki insanları ikna edebilecek her çeşit malzeme ile desteklenmişlerdir. Onlara kavimlerinin iman etmemesi dâvâlarmı isbat edemeyişlerinden dolayı değildir.
İslâm tarihinde ilk mütenebbî Yemame'li Müseylime adında bir kâfirdir. Kavmi ile peygamberimize gelmiş "şayet peygamberliği vefatından sonra devretmek üzere beni vekil yaparsan müslüman olurum" demiş, peygamberimiz onu reddetmiştir. Daha sonra Hz. Ebubekir devrinde ve kavmi arasında peygamberliğini ilân etmiş ve yapılan muharebede öldürülmüştür. Yemen'de Esved el-Ansî de peygamberlik davasıyla ortaya çıkanlardandır.
Dostları ilə paylaş: |