Orhan Mert, fienol Mutlu
Elektrik-Elektronik Mühendisli¤i
Bo¤aziçi Üniversitesi - ‹STANBUL
Endüstri
otomasyon /
30
RFID ( radio frequency identification -
radyo frekansı ile tanımlama) eti-
ket sizin yerinize çoktan yapmış
oluyor. Günlük gazetenizi cebiniz-
de taşıdığınız katlanabilen e-oku-
yucudan takip ediyorsunuz. Cep
telefonu ve MP3 çalarınızı üzerini-
ze giydiğiniz polimer güneş pille-
riyle şarj ediyor, sevdiğiniz filmi
yüksek görüntü kaliteli ve bir o
kadar da dekoratif OLED TV’niz-
den izliyorsunuz. Bu ve bunlar gi-
bi pek çok yeniliği hayâl olmaktan
çıkaran organik elektronik tekno-
lojilerinin en temel ürünleri olan
organik LED’ler (OLED - organik
ışık saçan diyot), organik ince film
transistörler (OTFT - organic thin
film transistor) ve polimer güneş
pilleri, son yıllarda katettikleri me-
safeyle beklentilerin boşa çıkma-
yacağını ispatlar nitelikte.
Organik Ifl›k Yayan Diyotlar (OLED)
Bu yeni alanın üzerinde en fazla
araştırma ve yatırım yapılan aygıt-
larının başında OLED’ler gelmek-
tedir. Bu aygıtlarda yarı-iletken
malzeme olarak eğer organik poli-
mer kullanılır ise bunlara polimer
LED (PLED), eğer küçük molekül
kullanılır ise OLED denmektedir.
PLED’lerde polimerler sıvı içinde
yüzeye uygulanabildikleri için
üretimleri daha kolaydır. Küçük
molekülleri yüzeye kaplamak için
ise, daha pahalı ve zor bir yöntem
olan yüksek vakumda buharlaştır-
ma işlemine ihtiyaç vardır.
Yakın gelecekte LCD ve plazma
ekranların yerini alması öngörülen
OLED’lerin matris şeklinde dizil-
mesinden meydana gelen ekran-
lar, bir süreden beri Sony, Sam-
sung ve Philips gibi büyük televiz-
yon üreticilerinin ürün gamında
yer almaktadır. Aynı öngörüye sa-
hip ve bu alanda faaliyet göster-
mek amacıyla kurulan pek çok ye-
ni firma da ilk ürünlerini uluslara-
rası fuarlarda tanıtmaya başlamış
durumdalar. Bunlar arasında
Cambridge Display ve Universal
Display en çok dikkat çekenlerdir.
OLED ekranlara esnekliğini ve-
ren, bir tarafı ışığı geçiren iletken
oksitle kaplı polietilen tereftalat
(PET - polyethylene terephthalate)
veya poliyetilen naftalat (PEN -
polyethylene napthalate) filmleri
üzerinde üretilmeleridir. Bu saye-
de, katlanabilen veya rulo şeklin-
de kendi üzerine dolanabilen ek-
ranların üretilmesi mümkün hale
gelirken, e-okuyucu gibi istendi-
ğinde gazete, kitap veya harita
olabilen elektronik cihazlar da or-
taya çıkmıştır. Şekil 1’de Universal
Display ile LG firmalarının ortak
üretimi olan esnek bir OLED ek-
ran görülmektedir [2].
OLED’lerin üretimi birbirinden
farklı özelliklere sahip organik
materyallerin cam veya esnek
plastik yüzeyler üzerine belirli
aşamalarla ince film oluşturacak
şekilde kaplanmasıyla gerçekleş-
mektedir. Bir OLED’in elektrotla-
rına elektriksel gerilim uygulandı-
ğında aygıt, yapısındaki aktif or-
ganik polimerin enerji bant aralı-
ğına bağlı olarak belirli bir renkte
ışık saçar. III-V grubu inorganik
yarı-iletken LED’lerde karşılaşılan
beyaz ışık elde etme sorunu
OLED’ler için geçerli değildir,
çünkü organik yarı-iletkenlerin
enerji bant aralıkları kimyasal sen-
tezleri sırasında belirli sınırlar da-
hilinde kontrol edilebilmektedir.
Bu sayede görünür bölgedeki tüm
renklerin elde edilebilmesi müm-
kün olmaktadır.
OLED ekranların günümüzün en
yaygın görüntü teknolojisi olan
LCD’ye göre de pek çok üstünlüğü
vardır. Bunlardan biri yüksek kont-
rast oranıdır. LCD pikselleri ekra-
nın arka bölgesindeki ışık kayna-
ğından (florasan, inorganik LED)
gelen ışığı engellemek ya da geçir-
mek suretiyle görüntü oluşturur.
Bu nedenle, sürekli çalışan arka
ışık yüzünden tamamen siyah bir
piksel elde etmek mümkün ola-
maz. Oysa OLED’lerin kendileri
birer ışık kaynağı olduğundan, is-
tenilen pikselin üzerindeki gerilim
sıfırlanarak siyah piksel elde edile-
bilir. Bu özellik, yüksek görüntü
kalitesinin yanı sıra, düşük güç tü-
ketimi ve geniş görüntü açısı anla-
mına gelirken, taşınabilir elektro-
nik cihazlar için OLED ekranların
ideal aday olduğu bir kez daha or-
taya çıkmaktadır.
OLED’lerin sunduğu bu avantaj-
lar her zaman olduğu gibi ilk önce
askerî kuruluşların ilgisini çek-
miştir. Amerikan Ordusu, OLED
tabanlı esnek ekranların geliştiril-
mesi amacıyla uzun süreden beri
Arizona Devlet Üniversitesi ile
yaklaşık 50 milyon dolarlık bir iş-
birliği içerisindedir [3]. Bazı Avru-
pa ülkelerinde de özellikle daha
verimli polimerlerin araştırılması
için benzer yatırımlar birbirini ta-
kip etmektedir. Avrupa Komisyo-
nu tarafından desteklenen OLLA
projesiyle OLED’lerin aydınlat-
mada kullanılması amaçlanmak-
tadır (Şekil 2) [4].
31
/
Endüstri
otomasyon
fiekil 1. 4 inç esnek OLED ekran
(Universal Display & LG) [2]
fiekil 2.
10×10 cm
2
beyaz OLED (OLLA) [4]
Boğaziçi Üniversitesi Mikro
Elektro Mekanik Sistemler Labo-
ratuarı’nda (BUMEMS) TÜBİTAK
desteğiyle yürütülen organik/po-
limer elektronik sistemler araştır-
malarında gelinen aşamada,
PLED ve OLED’lerin üretim ve
karakterizasyonu yapılmaktadır.
Bu çalışmalarda üretilen PLED’le-
rin temsilî yapısı Şekil 3’te görüle-
bilir.PLED üretim işlemi ise şu
adımlardan oluşur: İletkenliği ve
ışık geçirgenliği olan indiyum ka-
lay oksit (ITO - Indium-Tin-Oxide)
kaplı 100 µm kalınlığındaki esnek
PET üzerinde, ITO şekillendirilir.
ITO yüzeyinin pürüzlerini gider-
mek ve elektriksel taşıyıcıların
(delikler) verimli bir biçimde ışık
yayan yarı-iletken polimer MEH-
PPV’ye aktarılmalarını kolaylaş-
tırmak için, bir iletken polimer
olan PEDOT:PSS ince film halinde
kaplanır. Daha sonra kavuniçi-tu-
runcu renkte ışık veren MEH-PPV
aktif polimeri yüzeye uygulanır.
En son işlem olarak da, elektronla-
rı aktif polimere enjekte edecek
elektrod olarak ince aluminyum
filmi yüksek vakumda ısıl buhar-
laştırma ile yüzeye kaplanarak ay-
gıtın üretimi tamamlanır.
Organik yarı-iletkenlerin sahip ol-
dukları avantajların yanında, el-
bette bazı dezavantajları da vardır.
Bunlardan belki de en önemlileri,
atmosferde bolca bulunan oksijen
ve nemden etkilenip performans-
larının bozulmasıdır. Bu iki etme-
nin polimerde yol açtığı kötüleş-
me mekanizmasına halâ tam ve
kesin bir açıklama getirilmemiş ol-
makla birlikte, oksijen gazının ya-
rı-iletken polimeri kimyasal ola-
rak katkıladığı ve yarı-iletken
özelliğini bozup bir iletken haline
getirdiği bilinmektedir. Bu neden-
le polimerik yarı-iletken aygıtları-
nın nitrojen veya argon gazıyla
dolu kontrollü ortamlarda üretilip
paketlenmeleri gerekmektedir.
Üretim maliyetlerini yükselten bu
duruma çare bulmak amacıyla son
yıllarda pek çok çalışma yapıl-
maktadır. Laboratuarımızda yapı-
lan araştırmalar sonucunda, oksi-
jenli ve nemli ortamda elektriksel
ve opto-elektronik özellikleri za-
rar gören PLED’lerin optimum ısıl
işlem ve elektriksel gerilim kom-
binasyonu ile vakumda tedavi
edilmeleri sayesinde, üretilmele-
rinden günler sonra bile tekrar ha-
yata döndürülmeleri sağlanabil-
miştir [5]. Şekil 4’te bu yöntemle
üretilmiş ve tekrar işlevsel hale
getirilmiş Boğaziçi Üniversitesi lo-
gosu şeklinde ışıyan bir PLED gö-
rülmektedir.
Şu ana kadar ulaşılan 200 cd/m
2
parlaklık değeri ve en az 14.000 sa-
at ömür süresine sahip OLED ma-
teryallerinin daha da geliştirilme-
si, bu aygıtların pazar payının art-
ması için en önemli aşama konu-
mundadır [6]. Görüntü teknoloji-
leri pazarının büyüklüğü göz önü-
ne alındığında, yapılan yatırımla-
rın karşılıksız kalması beklenme-
mektedir.
Organik ‹nce-Film Transistörler (OTFT)
Organik ince-film transistörler
(OTFT - organic thin film transistor)
en az organik LED’ler kadar gele-
cek vaat eden aygıtlardır. OTFT
araştırmaları da uzun süreden beri
devam etmesine rağmen, bu çalış-
malara son yıllarda endüstriyel il-
ginin doğmasını sağlayan gelişme,
yeni polimerlerin sentezlenmesiy-
le taşıyıcı hareket kabiliyetinin
amorf silisyum transistörlerinki-
nin üzerine çıkması olmuştur [7].
Bugüne kadar, LCD ekranların
piksel sürücü devrelerini oluştu-
ran amorf silisyum transistörlerin
yerini alacağı gözüyle bakılan
OTFT’ler, aynı zamanda çok ucuz
RFID etiketlerin ve akıllı kartların
da habercisidir. Gelişmiş baskı sis-
temleri ve yürüyen bant sistemle-
rinde, sürekli ve esnek yüzeyler
üzerinde üretilen OTFT devreleri-
nin yüzlercesini bir dakika içeri-
sinde basmak mümkün hale gel-
mek üzeredir. “Rulodan-ruloya”
ismi verilen bu yöntemle çok fark-
lı malzemeler aynı yüzey üzerine
katmanlar halinde biriktirilebil-
mektedir (Şekil 5).
Kompleks mikro-sistemlerin çok
ucuz olmasının ve kullan-at uygu-
lamalarına girebilmesinin yolunu
açan rulodan-ruloya üretim ile he-
deflenen ilk alanlardan birisi RFID
pazarı olmuştur. Silisyumdan ya-
pılan ve şu anda bile çok yaygın
olan RFID etiketlerin 15 ile
Endüstri
otomasyon /
32
fiekil 3. Bir polimer LED’i oluflturan
katmanlar
fiekil 4. Ifl›yan Bo¤aziçi Üniversitesi
logosu
fiekil 5. Rulodan-ruloya bask› sistemi
20 cent arasındaki maliyeti düşü-
nüldüğünde, 2-3 cente üretilebilen
organik RFID’ler devreye girdi-
ğinde bu alanda bir talep patlama-
sının yaşanması hiç de sürpriz ol-
mayacaktır.
Organik elektronik sistemlerde
bütün bileşenlerin polimerlerden
yapılmış olması, hem entegrasyon
aşamasının kolaylaşmasında hem
de üretim maliyetlerinin düşürül-
mesinde önemli paya sahiptir. Ör-
neğin; bir RFID etiketinde anten,
bellek, doğrultucu diyot ve kont-
rol devresinin aynı proses adımla-
rıyla sisteme eklenebilmesi önem-
li bir avantaj sağlamaktadır. Bu
açıdan bakıldığında, devrelerin
büyük bölümünü oluşturan orga-
nik ince-film transistörlerin per-
formansı, entegre polimer sistem-
lerin ticarî başarıya ulaşmasında
oldukça etkili ve belirleyici ola-
caktır.
Üretim prensibi OLED’lerde oldu-
ğu gibi malzemelerin ince filmler
halinde plastik veya cam yüzeyde
biriktirilmesi esasına dayanan
OTFT’lerin değişik topolojileri bu-
lunmakla beraber, en çok tercih
edilen yapı (alt kapı, alt kontak)
Şekil 6’da görülmektedir. Bu yön-
temin seçilmesindeki en büyük et-
ken, oldukça hassas olan yarı-ilet-
ken polimerin yüzeye kaplanma
işleminin üretim sürecinin en son
adımında yapılmasıdır. Böylece
üretimden doğabilecek riskler mi-
nimuma indirilmektedir.
Diğer alan etkili transistörlerle
benzer çalışma esaslarına sahip
olan OTFT’lerin geçit elektroduna
uygulanan gerilim belirli bir eşik
değerinin üzerine çıktığında, ak-
tif polimerin geçit yalıtkanı sını-
rında çoğunluk taşıyıcılarından
(genellikle deliklerden) oluşan 5-
10 nm kalınlığında bir kanal mey-
dana gelir. Savak ve kaynak arası-
na uygulanan gerilimle de bu iki
elektrod arasında oluşturulan ka-
nal üzerinden akımın akması sağ-
lanır.
OTFT’lerin tasarımında ve anali-
zinde dikkat edilen en önemli per-
formans kriterleri ise; taşıyıcı ha-
reket kabiliyeti (mobilite), eşik ve
besleme gerilimleri, sızıntı akımı
ve maksimum çalışma frekansıdır.
OTFT çalışmalarında şu ana kadar
alınan en iyi sonuçlar, yarı-iletken
malzeme olarak pentasen ( pentace-
ne) isimli küçük molekülün kulla-
nılmasıyla elde edilmiştir. Penta-
sen’in yüksek vakumda ısıl olarak
buharlaştırılmasıyla üretilen tran-
sistörlerin taşıyıcı hareket kabili-
yeti 2 cm
2
/Vsan, eşik gerilimi 1,8
V, çalışma gerilimi 3 V, sızıntı akı-
mı 1 pA, maksimum çalışma fre-
kansı da 10 kHz civarlarındadır
[8]. Ancak bu değerler üretim biçi-
mine ve kullanılan polimerlere gö-
re değişen oldukça geniş sınırlar
arasında seyretmektedir. Bilimsel
literatürdeki sonuçlardan bir ge-
nelleme yapılacak olursa, besleme
gerilimlerinin 10-40 V, taşıyıcı ha-
reket kabiliyetinin 0,01-1
cm
2
/Vsan, maksimum çalışma
frekansının da 0,1-2 kHz arasında
olduğu söylenebilir. Bu perfor-
mans değerleri ucuz maliyet ge-
rektiren pek çok uygulama için
kabul edilebilir boyutlarda olmak-
la beraber, yarı-iletken polimerin
sentezlenmesinde kaydedilen iler-
lemeler ve üretim yöntemlerinin
geliştirilmesiyle daha yüksek per-
formansa sahip transistörler yap-
mak mümkün olacaktır.
BUMEMS Laboratuarı’nda gelişti-
rilen OTFT prosesiyle işte böyle bir
performans artışı hedeflenmekte-
dir. Bilinen proseslerde transistö-
rün geçit elektrodunun savak ve
kaynak elektrotlarıyla çok küçük
de olsa izdüşümde üst üste gelen
alanlarının olması, aygıtın frekans
yanıtını sınırlayan önemli parazitik
bir etki oluşturur. Üst üste gelen
metaller aralarındaki geçit yalıtka-
nı ile birlikte küçük birer kapasite
oluştururken, geçit elektrodundaki
işaretin frekansı arttıkça bu kapasi-
telerin de elektriksel empedansı
azalır ve sonunda geçit ile savak
(kaynak) elektrodu kısa devre edil-
miş gibi olur. Bu parazitik kapasi-
teleri azaltmak için çok hassas op-
tik hizalama yapılması gerektiğin-
den, amaçlanan hızlı ve ucuz üre-
tim süreci zarar görür. Laboratuarı-
mızda uygulanan üretim sürecinde
ise, geçit elektrodu savak ve kay-
nak elektrotlarının şekillendirilme-
si sırasında maske olarak kullanıl-
dığından, MOSFET proseslerinde
olduğu gibi kaynak-savak elekrod-
ların kendiliğinden hizalanması
hataya yer vermeksizin elde edile-
bilir. Bu yöntemle üretilmiş OTFT
resimlerinin görüldüğü Şekil 7’de
kendiliğinden hizalı transistör ile
normal transistörler arasındaki
fark net bir biçimde anlaşılabilir.
Esnek PET üzerin
33
/
Endüstri
otomasyon
fiekil 6.
Geçit ve
savak/kaynak
kontaklar›n›n
altta oldu¤u
OTFT topolojisi
fiekil 7. (a) Kendinden-hizalanm›fl ve
hizalanmam›fl transistörler, (b) Ken-
dinden-hizal› OTFT
de üretilen kendinden-hizalı tran-
sistörlerden oluşan evirici devrele-
ri de Şekil 8’de görülmektedir.
Günümüzde organik transistörle-
rin entegrasyonuyla gerçeklenen
devrelerin büyük çoğunluğunu
dijital devreler oluşturmaktadır.
Bu devrelerden birine örnek RFID
etiketlerde kullanılan kod üreteç-
leridir. Philips firması tarafından
üretilen ve 13,56 MHz frekans
bandında çalışan RFID etiket 1938
transistörün entegrasyonuyla olu-
şan 64 bit kod üreteciyle bugüne
kadar gerçeklenen en kompleks
OTFT devresi konumundadır [9].
Yarı-iletken polimerlerde taşıyıcı
kabiliyetinin arttırılması sağlandı-
ğında, yüksek performanslı ana-
log devrelerin de önü açılmış ola-
caktır ki bu, OTFT’lerin uygulama
alanlarını büyük ölçüde genişlete-
cektir.
Organik Günefl Pilleri
Enerji ihtiyacı ve tüketiminin arttı-
ğı dünyamızda organik yarı-ilet-
kenlerden üretilen güneş pilleri
özellikle son 2-3 yılda bu ihtiyacın
karşılanmasında rol oynayabile-
cek birer seçenek olduklarını ka-
nıtladılar. Diğer organik yarı-ilet-
ken aygıtlar gibi ince filmlerden
oluşan güneş pillerinde farklı film
biriktirme yöntemleri, pek çok po-
limer ve bunların karışımı denen-
miştir. Şu ana kadar en yüksek güç
çevrim verimini P3HT yarı-iletken
polimeri ve bir karbon-60 türevi
olan PCBM’nin homojen karışım
halinde yüzeye kaplandığı yönte-
min sağladığı görülmüştür. Şu an
için % 5 olan bu güç çevrim veri-
mine ulaşan ABD’li Konarka şirke-
ti, bu tür güneş pillerini üretmek
ve geliştirmek vizyonuyla kurulan
ilk şirket olma özelliğini taşımak-
tadır [10]. % 10 verimlilik hedefiy-
le sürdürülen çalışmalarla birkaç
yıl içerisinde oranın % 2’lerden %
5’lere geldiği düşünülürse, daha
pek çok ticarî kuruluşun organik
güneş pillerine yatırım yapacağı
rahatlıkla söylenebilir. Esnek yü-
zeylerde üretilebilen P3HT:PCBM
güneş pilleri, oldukça hafif olma-
ları sayesinde, giyilebilen modül-
ler şeklinde kullanılabilecektir. Ta-
şınabilir elektronik cihazları hare-
ket halindeyken bile şarj edecek
enerjiyi sağlayabilecek polimer
güneş pilleri, rulodan-ruloya üre-
tim sistemleriyle ucuza mal edile-
bileceklerinden dolayı özellikle
enerjiye ulaşmakta çok zorluk çe-
ken, fakir ama bol güneşli Afrika
ülkelerinde yaşam kalitesinin yük-
selmesine büyük katkıda buluna-
bilecektir.
İki elektrodun arasına P3HT:
PCBM karışımının sandviç edilme-
siyle meydana gelen bir polimer
güneş pilinin detaylı gösterimi Şe-
kil 9’daki gibidir. Esnek ve saydam
ITO kaplı PET yüzey üzerine sıra-
sıyla delik-taşıyıcı katman olarak
bilinen PEDOT: PSS, aktif karışım
P3HT:PCBM ve son olarak alumin-
yum kaplanarak güneş hücresinin
üretimi gerçekleşir.
Güneş’ten gelen fotonlar PET, ITO
ve PEDOT:PSS katmanlarından ge-
çerek P3HT:PCBM filmine ulaştık-
larında, sahip oldukları enerjiyi
elektron-delik çiftleri olan exitonla-
rı oluşturmak için kullanır. ITO ve
aluminyum elektrodlarının iş
fonksiyonu seviyeleri arasındaki
farkın sebep olduğu elektrik alan
etkisiyle, bu elektron-delik çiftleri
birbirinden ayrılır, elektronlar alu-
minyum, delikler ise ITO elektro-
du üzerinden taşınmak suretiyle
devrede akımın akmasını sağlaya-
rak foton enerjisinin elektrik enerji-
sine dönüşümü tamamlanır.
Polimer güneş pillerinde çözüm
bekleyen başlıca sorunlar; ITO kat-
manının yüksek yüzey direncine
sahip olması, gelen güneş ışığının
çoğunun yüzeyden ve aluminyum
elektrottan geri yansıması ve üre-
tilmiş hücrelerin paketlenmesi ol-
arak sayılabilir.
ITO, hem iletken hem de ışığı geçi-
ren bir malzeme olduğundan,
OLED, LCD ve güneş pilleri gibi
opto-elektronik uygulamaları için
neredeyse vazgeçilmez öneme sa-
hiptir. Ancak PET ve cam yüzeyle-
re püskürtülen ( sputter) ITO’nun
yüksek yüzey direnci, güneş pili
uygulamalarında sık karşılaşılan
seri bağlı modüllerde önemli güç
fiekil 9.
P3HT:PCBM günefl
hücresi
fiekil 8. Esnek PET üzerinde evirici devreleri
Endüstri
otomasyon /
34
kayıplarına neden olur. Bu soru-
nu gidermek için önerilen kar-
bon nano-tüp gibi malzemeler
başarılı sonuçlar vermekle bir-
likte, ticarî beklentilerin karşı-
lanması noktasından epey uzak-
ta bulunmaktadır.
Diğer bir sorun ise, gelen güneş
ışığının sadece küçük bir kısmı-
nın P3HT:PCBM filmi tarafın-
dan soğurulmasıdır. Yaklaşık
100 nm kalınlığındaki filmin ka-
lınlığının arttırılması soğurulan
foton miktarının artmasını sağ-
lamakta, ancak bu, hücrenin se-
ri direncini de arttırdığı için pek
cazip bir çözüm oluşturmamak-
tadır. Bu konuda asıl umut vaat
eden araştırmalar, gelen ışığın
daha yüksek bir oranının hücre
içerisine girmesi ve içeride daha
çok kalmasını sağlayacak mal-
zeme ve yöntemler üzerinde ya-
pılmaktadır.
BUMEMS Laboratuarı’nda ITO’
nun yüzey direncini azaltmak
amacıyla, her güneş hücresinin
ITO elektrodu, üzerine ince bir
altın film kaplanıp birbiriyle
bağlantılı ince yollar halinde şe-
killendirilmiştir. Böylece ITO
katmanının uç noktalarından
toplanan delikler düşük dirençli
altın yollar üzerinden taşınarak
seri bağlı hücrelerin toplam seri
direnci büyük oranda azaltılabil-
mektedir. Şekil 10’da BUMEMS
Laboratuarı’nda 10×10 cm
2
es-
nek yüzey üzerinde üretilmiş
P3HT: PCBM polimer güneş
hücreleri altın yollarla birlikte
görülmektedir. Polimer güneş
hücrelerinin önündeki belki de
en büyük engel, çevresel şartlara
karşı dayanıklı fakat aynı za-
manda esnek ve ışığı geçiren pa-
ketleme imkânlarının sınırlı olu-
şudur. Yoğun araştırma yapılan
bu konuda alınacak mesafeyle
yeşil-enerji pazarına hızlı bir gi-
riş yapacağı tahmin edilen poli-
mer güneş pilleri, geleceğin te-
miz ve güvenilir enerji seçenek-
lerinden biri olacaktır. Organik
yarı-iletkenlerin keşfinden bu-
güne kadar gelinen süreçte, tica-
rî ürünler ortaya koyabilecek
performansa ulaşan OLED,
OTFT ve organik güneş pilleri,
kimya, elektronik ve malzeme
bilimi gibi farklı disiplinleri içle-
rinde barındırdıklarından, her
geçen gün yepyeni gelişmelere
tanık olunmaktadır Bir alanda
sağlanan ilerleme diğer alanlar-
da da yeni fikirlerin doğmasına
katkıda bulunmakta, böylece
bilgi kalitesi ve birikimi tahmin
edilenden daha hızlı biçimde
artmaktadır.
Önümüzdeki yıllarda da hız
kesmeden devam edecek gibi
görünen araştırmaların hedefin-
de, bu üç aygıtın performansla-
rının ve yaşam sürelerinin arttı-
rılması ve bunların başarılı tica-
rî ürünlere dönüştürülmeleri
olacaktır. Bir diğer hedef ise, bu
üç aygıtın aynı yüzey üzerinde
farklı amaçları gerçekleyecek sa-
yıda ve bağlantılarda monolitik
şekilde birleştirilmesinden olu-
şacak tümleşik sistemlere ulaş-
mak olacaktır. Bu hedefe varıl-
dığında, şimdiden hayâl bile
edemeyeceğimiz kadar farklı ve
işlevsel ürün, yaşantımızda yer
alacaktır.
Dostları ilə paylaş: |