Film Ekibi Pinewood Studios Sesli Çekim Stüdyolarında Büyülü Bir Dünya Yaratıyor
Fas’ın acımasız sıcaklarından, aniden Pinewood Studios’un serinliğine geçmek, ekip için bir anlamda kültür şoku oldu.Wolf Kroeger, Buckinghamshire Iver Heath’teki stüdyolarda dokuz tane sesli çekim stüdyosu oluşturdu.
“Gerçek bir çevrede olmak, sizi yüz yıllar öncesine gitmişsiniz gibi hissettiren daha iyi bir şey yoktur” diyor Jake Gyllenhaal. “Fas çekimlerinde, çölün ortasında kum içindeydik. Çekimler arasında gözlerimden, ağzımdan, kulaklarımdan kaç kez kum çıkardım bilmiyorum. Gerçekliği inanılmazdı. Ama Londra gerçeklikle fanteziyi karıştırdık, izlemesi daha ilginçti.”
Pinewood’da, ekip Fas’takinden farklı bir rutine girdi. Daha tahmin edilebilir, kontrollü ve keisnlikle daha serin. “Sanki uzun bir yarıştaydık da Fas yokuş yukarı bölümdü” diyor sorumlu yapımcı Patrick McCormick. “Stüdyodan stüdyoya geçerek lokasyonlara yürüyerek gidiyorduk. Günde 700 kişinin beslenmesini sağlarken, bu sayı 250 veya 300’e düştü. Fas’ta yalnız şoför sayısı 300’dü!”
Ekip Fas’ta çekim yaparken, İngiltere sanat yönetmeni Gary Freeman’ın sanat ve yapım departmanı ekibi, 9 sesli çekim stüdyosunda 35 kompleks set hazırlıyordu.
Alamut’un hayret verici Doğu Kapısı neredeyse Pinewood’un 007 stüdyosuyla aynı boyuttaydı. 15 metrelik duvarlar, güney İspanya’dan getirilen palmiye ağaçları, Jon Marson ve ekibi tarafından düzenlendi. Set, yüzlerce figüranın ve 25 atın bulunduğu büyük savaş sahnelerinin çekilebileceği büyüklükteydi. “Bu seti yapmanın esas nedeni, Parkour ve akrobatik hareketlerin Fas’ta çekilmesi zor olacağı içindi” diyor Freeman. İngiltere yapım amiri Brian Neighbouri Alamut Doğu Kapısını 14 haftada yaptı. 3,000 8x4 plaka, 21.33 km. 3x1 kereste, 40 ton alçı kalıp kullandı.
S Stüdyosundaki Alamut Great Hall, Hint tarzlarının canlı bir karışımıydı. “Bu set için mum ışığı kullanmak istemedim” diyor set dekoratörü Elli Griff. “Hafif yağ kullanacaktım ama sinematografımız John Seale, ilginç bir ışık aldığını söyledi. Ben de ışığı yansıtabilecek renkler, kumaşlar kullandım”
Alamut Sarayının içinde Tamina’nın taht odası, Tus’un makamı ve Kral Sharaman’ın öldürüldüğü banket odası vardı. “Tamina’nın tahtının temelinde kristal lotus çiçeği olsun istedim, farkında olmadan Tanrıların Kum Saatine bir bağlantı kuruldu” diyor Griff. “Tahtının üstünde, delikle, altından ve kocaman bir kanopi var. Güneş, tanrılar ve cennette doğrudan bağlantısı varmış gibi üstüne ışıyordu. Tamina’nın her şeyi kabul edilir, yumuşak ve mizahi.”
Şatafatlı renkleri, tavuskuşu yatağı, eski el yazmalarını andıran, mücexherli duvar süslemeleriyle Tamina’nın odası tam prenseslere layık. “Mike Newell ve Wolf Kroeger, Tamina’nın odasının müthiş ve kadınsı olması gerektiğine karar verdi” diyor Freeman. “Gerçek üstü ve zengin görünen bir şey yapmalısınız” diye ekliyor Griff. “Tamina’nın odası mücevherlerle süslendi ki düşük seviyedeki ışıklar parlaklığı arttırsın.”
Alamut Sarayı’nın iç kısmı ve Tamina’nın odasıyla aynı ses çekimli stüdyoda, bir de Sky Chamber, kutsal Zamanın Hançerinin muhafaza edildiği güzel tasarımlı bir tapınak vardı. İşlemeli tahta heykeller ve taş sütunlar – bütün figürler elle oyuldu sonra da kalıba çıkarıldı – tapınağı andırıyor. Görüntü yönetmenimiz Seale’nin ışık oyunlarıyla bu iyice vurgulandı.
Alamut Tapınak Bahçesine, bilerek cennet görüntüsü verildi. Şatafatlı kafeslerde papağanlar, Tukan’lar, süslü filler, tek boynuzlu at ve tavuskuşu heykelleriyle bezenmiş bir çeşme, mücevherlerle süslenmiş friskli kemerler, yarı saydam, soluk renkli yaprakları olan ağaçlar (her biri özenle elle uygulandı) altın kandiller ve küçük çanlar. “Wolf, realistik dönem bahçesi olmasını istemedi” diyor Freeman. “Filmin en büyük sahnelerinden biri için çekileceğinden, büyülü bir bahçe yapmak istedi ve birkaç Rus dışavurumcu sanatçıdan ilham aldı.”
Pinewood’daki diğer büyük setler arasında, havuza akan şelalelerin olduğu, hazinelerin ve ruhani adaklarla bezeli bir mabedin bulunduğu Hançer Tapınağı vardı. Burada Jake Gyllenhaal, Gemma Arterton ve Hassansin’lerin bıçaklı kamçı kulanan adamı Hassad rolündeki Thomas Dupont arasında filmin en büyük aksiyon sahnelerinden biri çekildi. İç görüntüler, Oukaimden, Fas’ta çekilen dış görüntülerle aynı olmalıydı. Setler de Avrat Pazarının aynıydı. Sokaklar ve çatılar da öyle, hepsi Parkour için hazırlanmıştı. “ilk günden itibaren bu sette çok önemli parkour sahnelerinin çekileceğinin farkındaydık” diyor Freeman. “Wolf, akrobasi hareketlerinin yapılabileceği bir sürü yatay ve dikey yapı inşa etmek istedi. Fas’tan adam getirip, dokuları birebir yapmaya çalıştık, duvarlar için kalıp çıkarıdlar. Dublörler için yapıların altında metaller kullandık.”
PERSİ GİYDİRMEK
Kostüm Tasarımcı Penny Rose Kilimleri Kesip Biçiyor... Gerçekten...
Zone Industrielle olarak bilinen sıradan bir Marakeş mahallesinde bir depo ya da fabrika benzeri bir bina vardı. Ama çekimlere kadar ve Fas çekimleri sırasında bu bina bir rüya fabrikasıydı, kesiciler, kostümcüler, terziler, tuhafiyeciler, boyacılar, zırhçılar ve zanaatkârlara ev sahipliği yaptı. Başlarında dakostüm tasarımcı Penny Rose vardı. “Alnında Penny gibisi yok” diyor yapımcı Jerry Bruckheimer. Kendisi Penny’ye “Karayip Korsanları” üçlemesinde de yer vermişti. “Detaylara verdiği önem tarif edilemez. Karakterler için bulduğu kostümler onları birebir tanımlıyor. Görevini çok iyi yapıyor ama biz onun sanatçılığına da hayranız.”
“Doğubilimci resimlerden de ilham aldık” diyor Rose. “Resimlerden çoğu Viktorya dönemlinde yapılmıştı yani 100’lerce yıl öncesine ait 19. yüzyıl izleri taşıyordu. Doğu resimlerinin bizim için en belirgin yanı süslemelerin şekilleri, akıcı harmanlamalar ve küçük alanlara serpiştirilen kalabalık insan güruhlarıydı.”
“Pers Prensi: Zamanın Kumları” için Rose en az 7000 kostüm tasarladı, çoğu sda sıfırdan yapıldı. Rose’un asistanlı şunlardı: Timothy John Norster, Margie Fortune ve Maria Tortu. Ayrıca kostüm süpervizörü Ken Crouch, kostum tasarım asistanı Lucy Bowring ve dolap sorumlusu Mark Holmes da vardı. Rose’un ayrıca güvendiği başka dolap sorumluları, set kostümcüleri, atölye süpervizörleri, boyacılar, metal işçileri, ayakkabıcılar ve dünyanın her yerinden zanaatkârlar da vardı.
Rose’un bir de döküm departmanı vardı. “Yaptığım filmlerde insanların sete yeni bir kostümle girdiği çok enderdir” diyor Rose. ”Önce onları parçalara ayırırız. Kostümlerin, bu tarz fanstastik bir filmde bile gerçek görünmesini isterim. Döküm departmanımızda çimento karıştırıcısı gibi aletler vardı. Deri malzemeler yeni yapıldıktan sonra, onları çimento karıştırıcısında birkaç taşla birlikte iki üç saat karıştırdık. Makineden çıktıklarında kullanılmak gibiydiler. Kostümleri eski göstermek için peynir rendesi bile kullanıldı. İster inanın ister inanmayın.”
Binlerce kostüm için bu kadar malzeme tedarik etmek için Rose dünyanın dört bir yanını dolaşmış, Türkiye, Afganistan, Çin, Malezya, İngiltere, Paris, Roma ve elbette Fas’tan bir sürü kumaş bulmuş. Bu materyallerden şaşırtıcı şekillerde istifade edilmiş. Örneğin, Şeyf Amar’ın ucuz ama renkli kabanını Rose, üç Hint yatak örtüsünü birleştirerek yapmış. “Sonra onu yırtık pırtık olması ve farklı kumaş, renk ve tasarımların görünmesi için peynir rendesinden geçirdik” diyor Rose. “Şeyhin aynı zamanda başlığı var be botları da eski bir kilimden yapıldı.”
GÖRSEL EFEKTLERLE FİLM TAMAMLANIYOR
Yapımcılar Profesyonellere Başvuruyor
“Tam da her şeyi gördüğünüzü düşünürken” diyor yapımcı Jerry Bruckheimer, “işin içine görsel efektler giriyor ve daha önce görülmemiş şeyler yapıyor. Umarız, “Pers Prensi Zamanın Kumları”nda izleyecekleriniz taze, ilginç ve yenilikçi olacak.”
Tom Wood ve yapımcı, müdür, koordinatör, bilgi toplayıcılar ve teknisyenlerden oluşan ekibi, film için neredeyse 1200 görsel efekt yarattı. Kimisi çok uzundu – zamanın başa döndürülmesi, Tanrıların Kum Saati gibi iklimsel sekanstaki büyük kum fırtınaları, Hassansin’lerin çıngıraklı yılanları gibi sahneler. Kimileri içinse ufak tefek şeyler yapıldı.
Wood en modern teknik ve teknolojileri kullandı. Wood için en önemli efektlerden biri, hançerin kabzazındaki mücevhere basılınca zamanın kez başa dönerek Zamanın Kumlarını serbest bırakmasıydı. “Filmi öylece geri saramayacağımıza hemen karar vermiştik” diyor Wood. “Videonuzu başa sarar gibi görünmesini istememiştik. Orijinal ve görsel açıdan ilginç bir yaklaşım geliştirmeliydik. Her şeyin zaman ve mekânla çözüleceği bir tür “slit-scan” etkisi yaratmak istedik.
“Zamanın başa dönmesi Double Negative görsel efekt şirketi tarafından tasarlandı” diye devam ediyor Wood. “Buna ‘olay yakalama’ diyorlar. Animasyon storyboard’lara benzeyen “animatics”ler vasıtasıyla sekansı önceden görselleştirdir. Sonra ana yapım setine gelip ileriye yönelik aksiyon sahnelerini çektik, ardından dört gün efektlerle uğraştık, kameraları çekmek istediğimiz açılara yerleştirdik.
“Aynı lenslere sahip dokuz adet Arriflex 435 kameramız vardı, saniyede 42 drecelik obtüratör açısıyla saniyede 48 kare çekebiliyorlardı, ki bu setin tekrar ışıklandırılmasında çok zorluk yarattı” diye devam ediyor Wood. “Bu, mümkün olan en net görüntüyü elde etmek içindi. Double Negative’den arkadaşlarımız her seferinde kameraları yerlerine yerleştiriyordu. Doğru yere koyamaları gerekiyordu. Kameraları kurmak yaklaşık iki saat sürüyordu.”
“Baş rol oyuncularımızın 20 dakika rol yapması, sonra iki saat uzaklaşması, sonra 20 dakika daha gelip nerede olduklarını hatırlamaları gerekiyordu. Her seferinde bunu canlı tutabilmek çok zordu.”
Filmin çetin zaman dönüş sekansları, oyuncuların hafıza ve konsantrasyon becerilerini de zorladı. “Daha önce görsel efekt sekansı çekmemiştim, çok uzun bir süreçmiş” diyor Gemma Arterton. “Ama izlediğinizde büyülü gibi görünüyor, filme bambaşka bir boyut ekliyor.”
OYUNCU KADROSU
Oscar adayı JAKE GYLLENHAAL (Destan) döneminin en başarılı oyuncularından olduğunu kanıtladı. Keskin ve çeşitli performansları, hem seyircinin hem de eleştirmenlerin dikkatini çekti.
2006 BAFTA en iyi yardımcı erkek oyuncu ve National Board of Review ödüllerini alan Gyllenhaal, aynı zamanda Oscar® ve Sinema Oyuncularo Derneği Ödülleri®’ne de, Ang Lee’nin “Brokeback Dağı” filmindeki Jack Twist performansıyla aday gösterildi. Gyllenhaal kısa süre önce Duncan Jones’un “Source Code” filminde Michelle Monaghan’la, Ed Zwick’in “Love and Other Drugs”ın da Anne Hathaway’le rol aldı. Bu film Twentieth Century Fox tarafından 24 Kasım, 2010’da gösterime sokulacak..
Diğer filmleri arasında şunlar yer alıyor: Jim Sheridan’ın Natalie Portman ve Tobey Maguire’şa oynadığı “Kardeşler” filmi; Gavin Hood’un Meryl Streep, Alan Arkin, Reese Witherspoon ve Peter Sarsgaard’la oynadığı “Yargısız İnfazı”; David Fincher'ın, Robert Downey Jr. Ve Mark Ruffalo’yla birlikte oynadığı “Zodyak”ı; Jamie Foxx ve Peter Sarsgaard’la oynadığı Sam Mendes’in “Jarhead”i; Anthony Hopkins ve Gwyneth Paltrow ile birlikte rol aldığı John Madden'ın “Kanıt”ı, Miguel Arteta’ın Jennifer Aniston ve John C. Reilly ile birlikte rol aldığı “The Good Girl”ü; Brad Silberling’in Dustin Hoffman ve Susan Sarandon’la birlikte rol aldığı “Ayışığında”sı; Nicole Holofcener’ın, Catherine Keener’la rol aldığı “Sevimli ve Şaşırtıcı”sı; Richard Kelly’s kült hiti “Donnie Darko”; ve Joe Johnston’ın Chris Cooper ve Laura Dern’le rol aldığı filmi “Ekim Düşü”.
Tiyatroda, Gyllenhaal Kenneth Lonergan'ın “This Is Our Youth”unda Anna Paquin ve Hayden Christensen’la birlikte rol aldı. Oyun, Londra West End’de sekiz hafta boyunca oynadı ve Gyllenhaal’la Evening Standard Tiyatro Ödülleri’nde en başarılı yeni oyuncu ödülünü kazandırdı.
Hintli sosyal lider Mahatma Gandhi’yi beyaz perdeye taşıdıktan sonra Oscar ödülü, iki Altın Küre ve iki BAFTA ödülü kazanan SÖR BEN KINGSLEY (Nizam) her rolüne benzeri olmayan ayrıntı ve nüans katmaya devam ediyor. 1984’te Kingsley, Indira Ghandi ve Hint devleti tarafından Padma Sri’yle ödüllendirildi. Kingsley, üç kez daha Oscar’a aday gösterildi. “Bugsy” (1991), “Seksi Hayvan” (2000) ve “Sisler Evi” (2003). Aldığı roller de yetenekleri gibi çeşitliydi, “Dave”deki azimli başkan yardımcısından “Oliver Twist”teki üçkâğıtçı Fagin’e kadar. 2001’de Kraliçe II. Elizabeth tarafından şövalye ilan edilen Kingsley, uluslararası bir yıldız olarak saygı kazanmaya devam ediyor.
Kingsley’yi son olarak Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo ve Michelle Williams’la birlikte rol aldığı Martin Scorsese’nin 1950’leri anlatan dram filmi “Zindan Adası”nda izleyebiliriz. Duygusal öğeleri de içinde barındıran, Hindistan ve İngiltere’de çekimleri yapılan, açgözlülük, ihanet ve hayal gücünün harmanlandığı Amitabh Bachchan ile birlikte rol aldığı “Teen Patti, filmi de yakında gösterime girecek.
Kısa süre önce Peneope Cruz’la birlikte Isavel Coixet’in yönetmenliğini yaptığı “Aşkın Peşinde” filminde rol aldı ve bu rolüyle London Critics Circle Film Ödülleri’nde yılın en iyi İngiliz oyuncusu ödülüne aday gösterrildi. 2008 Sundance Film Festivali’nde de iki filmde yer alarak çalışmalarına yeni bir perspektif kattı: Josh Peck, Famke Janssen, Olivia Thirlby ve Mary-Kate Olsen’le oynadığı, uyuşturucu bağımlısı bir psikiyatristi canlandırdığı, The Audience Ödülü sahibi ve Grand Jury Ödülü adayı “The Wackness,” ile Woody harrelson’la oynadığı ve gizemli bir gezgini canlandırdığı suç gerilim filmi “Sibirya Ekspresi”. 1980’lerin İrlandasını anlatan gerilim filmi “50 Ölü Adam,” ve John Cusack’le birlikte yer aldığı suç-komedi filmi War, Inc.”de diğer filmleri arasında.
Kingsley, İngiliz tiyatrosundaki kariyerinin başında 1967’de Royal Shakespeare Company’ye kabul edilerek oyunculuğa adım attı. “Bir Yaz Gecesi Rüyası,” “Fırtına,” “Jül Sezar” (Brütüs rolüyle) ile “Othello” ve “Hamlet” oyunlarında baş rolde oynadı. Son dönem oyunları ise şu şekilde: “The Country Wife,” “The Cherry Orchard,” “A Betrothal” ve “Godot’yu Beklerken.”
Kingsley’nin film kariyeri 1972 yapımı gerilim “Fear Is the Key,”di ama en büyük rolü 10 yıl sonra efsanevi “Gandhi” ile geldi. Filmin yönetmeni Richard Attenborough idi. Oscar ödüllü performansının ardından şu filmleri çekti: “Betrayal,” “Turtle Diary,” “Harem,” “Pascali’s Island,” “Without a Clue” (Dr. Watson, Michael Caine’in Sherlock Holmes’üne karşılık) ve Kim Novak’la birlikte “The Children,”.’90’larda, Kingsley “Bugsy”deki Meyer Lansky” “Sneakers,” “Masum Hamleler” ve “Dave”deki rolleriyle itibar kazandı. 1994’te Steven Spielberg’ün 8 oscarlı “Schindler’in Listesi” filmindeki Itzhak Stern rolüyle BAFTA Ödülleri en iyi yardımcı erkek oyunculuğa aday gösterildi.
Geçtiğimiz 10 yılda, Kingsley konumunu muhafaza etti. “Vur Emri,” “What Planet Are You From?” ve acımasız bir gangsteri canlandırdığı rolüyle Oscar® adaylığı aldığı “Seksi Hayvan” filmlerini çekti. Son Oscar adaylığı 2004’te çektiği “Sisler Evi”ndeki rolüyle geldi. Bu filmde onurlu bir İranlı göçmeni canlandırıyordu. Son yıllarda çektiği filmler şöyle: Roman Polanski’nin “Oliver Twist,”i, suç dram filmi “Şanslı Slevin,” John Dahl’ın “Beni Deli Etme”si” ve Roma İmparatorluğu destanı “Son Lejyon”
Yükselen yıldız GEMMA ARTERTON (Tamina)’ın ilk uzun metrajlı filmi Oliver Parker ve Barnavy Thompson’ın yönettiği “St. Trinian’s,” idi. Arterton, 1950’lerin klasik filminin modern versiyonunda esas kız Kelly’yi canladırdı. 2008’de, Arterton, Daniel Craig’in ikinci kez 007’yi canlandırdığı “Quantum of Solace,” filminde Ajan Fidelis’i oynadı. BBC’nin Thomas Hardy’nin “Tess of the D’Urbervilles”inde de başroldeydi. Arterton, Guy Ritchie’nin “RocknRolla,”sında yardımcı roldeydi. Aynı zamanda Richard Curtis’in yönettiği “Pirate Radio” ( “The Boat that Rocked”),’da da rol aldı..
Arterton’ın rol aldığı diğer filmler şöyle: “The Disappearance of Alice Creed,” “Titanlar’ın Savaşı” ve “Tamara Drewe.”
Televizyon roleriyse şöyle: Stephen Poliakoff’un “Capturing Mary”’si (BBC) ve “Lost in Austen” (ITV). Tiyatroda aldığı rollerse şu şekilde: Dominic Dromgoole’un yönettiği Shakespeare’s Globe Theatre’da sahnelenen “Love’s Labour’s Lost,” Arterton 2007 yazında Kraliyet Drama Sanatları Akademisinden (RADA) mezun oldu.
ALFRED MONILA (Şeyh Amar), değişik ve üstün performans yeteneğiyle sinema, televizyon ve sahne dünyasında uzun soluklu ve başarılı bir kariyer sahibi olan Londra doğumlu başarılı bir aktördür. Geçen sonbaharda, ciddi derecede övülen “Aşk Dersi” filmi yayınlandı ve aynı zamanda da BBC kanalına Dawn French’le beraber bir komedi dizisi çevirdi. 2009 yılının güz sonuna doğru oldukça başarılı bir Donmar Warehouse yapımı olan ve 2010 Nisan ayında Broadway’de sahnelenecek olan “Kırmızı” adlı oyunda oynadı. Nicolas Cage ile birlikte bu yaz gösterime girecek olan “Sihirbazın Çırağı” adlı filmde rol aldı.
2002 yılında Monila, övgüler ve İngiliz Akademi Ödüleri (BAFTA)’nde adaylık, Beyazperde Oyuncuları Loncası, Film Yayıncıları Eleştirmenleri ve Oscar adayı Salma Hayek’in başrolde oynadığı yarı belgesel film olan “Frida”da Meksikalı hedonist sanatçı Diego Rivera rolüyle Şikago Film Eleştirmenleri Birliği’nin En İyi Yardımcı Aktör Ödülü’nü kazandı. Şu andaki filmleri arasında Steve Martin’le birlikte rol aldığı Pembe Panter 2 ve Amos Oz’un romanı “Zemindeki Panter”den adapte edilen ve Lynn Roth yönetmenliğinde ve Marilyn Hall’un yapımclığını üstlendiği “The Little Traitor” ve yine yönetmen Julie Taymor’le birlikte Shakspeare oyununun ona has versiyonu olan ve erkek olan Prospero’nun Prospera olarak kadına dönüştürüldüğü “Fırtına”da rol aldı.
Monila’nın Guildhall School of Music and Drama’daki eğitiminin hemen ardından, “Troilus and Cressida” gibi klasik oyunların yanı sıra “Frozen Assets” ve “Dingo” gibi yeni oyunlarda rol aldığı ünlü aktör İngiliz Kraliyet Shakspeare Şirketi’nin üyeliğini elde etti. 1979 yılında Monila, Londra Yarım Ay Tiyatrosu’nda sahnelene “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü” adlı oyunda oynadığı Ruh Hastası rolüyle hem övgü aldı hem de Oyun ve Oyuncular Ödülleri’nde “Gelecek Vaat Eden Yeni Aktör” ödülünü kazandı.
İki yıl sonra Monila kendini Amerika’da “Kutsal Hazine Avcıları” filmi ve Stephen Frears’in 1987 yapımı draması “Kulaklarını Dik” filmlerindeki rolüyle görücüye çıkarken buldu. Buradaki oyun yazarı Joe Orton’un kinci ve tehlikeli eşcinsel aşığı Kenneth Halliwell rolüyle dikkatleri üzerine çekti.
Monila’nın kariyeri sonraki on yılda mutsuz üst sınıf eş rolüyle Mike Newell’in “Büyülü Nisan”ında, Kafka’nın “Dava” adlı romanından uyarlanan 1993 yapımı aynı adlı filmdeki neşeli ressam Titorelli ve “Kızım Olmadan Asla”daki ikiyüzlü İranlı eş rolleriyle yükselişe geçti. Yeniden yönetmen Donner ile bir araya gelerek komik western filmi “Maverik”te rol aldı ve ufak ama önemli bir rol olan çılgın torbacı olarak Paul Thomas Anderson’un Oscar adayı 1997 yılındaki filmi “Boogie Nights”da rol aldı. Molina, 1999 yılında Anderson ile tekrar bir araya gelerek yönetmenin epik toplama draması “Manolya”da rol aldı ve Beyazperde Oyuncuları Birliği Ödülleri’nde iki filmin toplama oyuncuları arasında yer aldığı için adaylıklar kazandı. Aynı zamanda da Monila, çeşitli milletleri oynayabildiğini de göstermek için Mira Nair’in 1995 yapımı filmi “The Perez Family” ve Yunan-Amerikalı bir avukatı oynadığı Barbet Schroeder’in 1996 yılındaki draması “Before and After”da rol aldı. Bu on yıla yayılan diğer filmleri Roger Donaldson’un bilim kurgu gerilimi “Tehlikeli Tür”, Jon Amiel’in komic gerilimi “Az Şey Bilen Adam”, Bernard Rose’un “Anna Karenina,”sı, Woody Allen’in “Celebrity”si ve Stanley Tucci’nin “The Impostors” filmleridir.
Bu on yılda da Monila, Beyazperde Oyucuları Birliği Ödülleri’nde üçüncü toplama oyuncular adaylığını Lasse Hallström’ün tuhaf, Oscar adayı romantik komedisi “Çikolata” ve yine Hallström ile Richard Gere ile birlikte “Sahtekâr”da rol aldı. Sam Rami’nin gişe rekortmeni filmi “Örümcek Adam 2”de Dr. Octopus olarak bilinen kötü karakter Dr. Otto Octavius rolüyle baş döndürdü. Molina, “Kimlik”, Jim Jarmusch’un “Kahve ve Sigara”, Ron Howard’un tüm zamanların en popüler kitaplarından biri olan “Da Vinci Şifresi,” Isabel Coixet’in “My Life Without Me” adlı filmi, Eric Till’in biyografik draması “Luther”, çok dilli the bilingual tereddütlü gerilimi “Crónicas”, Kenneth Branagh’ın bir Shakespeare uyarlaması olan “As You Like It,” François Girard’ın “Silk” filmi ve John Irvin’in “The Moon and the Stars” gibi filmlerde rol aldı.
Televizyonda ise Molina, iki tane CBS sitcomunda rol aldı. Ayrı yaşayan kızı tarafından aranan bitik bir yazarı canlandırdığı 2002 yılı yapımı “Bram and Alice” ve aynı zamanda da yapımcılardan biri olarak da yer aldığı Jimmy Stiles olarak “Ladies’ Man”de oynadı. Diğer televizyon işleri, bol övgülü 1983 mini dizisi “Reilly: Ace of Spies”, “Miami Vice,” BBC’nin televizyon filmi “Revolutionary Witness”, Granada TV’nin “El C.I.D.”, BBC mini dizisi “Ashenden” (Peter Mayles’in çok satan romanı “A Year in Provence”den uyarlama), Hallmark Channel’in “Joan of Arc” (anlatıcı olarak), ve misafir oyuncu olarak “Law & Order: Special Victims Unit” ve “Monk” adlı yapımlarda yer aldı.
Başarılı sinema ve televisyon kariyerine rağmen Molina, tiyatrodan hiçbir zaman kopmadı. Kraliyet Shakspeare Şirketi’ne 1985 yılında sahnelenen “Taming of the Shrew” adlı oyunda bol bol övgüler alan Petruchio karakteriyle geri döndü ve David Mamet’in “Speed the Plow” adlı İngiliz yapımı oyundaki performansıyla bir Oliver adaylığı kazandı. Yasmina Reza’nın 1998 yılındaki oyununda Alan Alda ve Victor Garber ile birlikte oynadığı ve iyi huylu Yvan rolüyle Broadway’de görücüye çıkan Molina, ilk iki Tony Ödülleri adaylığını Drama Oyununda En İyi Aktör olarak kazandı. Monila, asıl Broadway’e İrlandalı geveze Frank Sweeney olarak Brian Friel’in oyunu “Molly Sweeney”de (1995-96 yıllarında) merhaba dedi ve en yeni olarak ona ikinci Tony (En İyi Müzikal Aktörü) adaylığını getiren “Fiddler on the Roof” oyununun 2004 uyarlamasında Tevye rolünden alının akıyla çıktı. Monila aynı zamanda, Mark Taper Forum’da 2006 yılındaki oyun olan “The Cherry Orchard”da Annette Bening birlikte rol alarak sezonu tamamladı.
STEVE TOUSSAINT (Seso), hem televizyon hem de beyaz perdede gözle görülür bir başarı elde etti. Hem anavatanı İngiltere hem de Amerika’da televizyonlarda ya dizilerin devamlı ya da bölüm oyuncusu olarak Jerry Bruckheimer’in “CSI: Miami”, “Suskun Şahit”, “The Bill”, “Broken News”, “My Dad’s the Prime Minister”, “Family Affairs”, “Doctors” ve “The Knock” rol aldı. Misafir oyuncu olarak “The Memoirs of Sherlock Holmes”, “Backup”, “Dangerfield”, “Casualty”, “Murder in Mind”, “Murphy’s Law”, “Holby City”, “New Tricks” ve “Spooks”da rol aldı.
Toussaint’in rol aldığı bazı filmler “I.D.”, “Yargıç Dredd”, “Dog Eat Dog”, “Günahların Bekçisi”, “Köpekleri Vur”, “Roadblock,” “Mutant Günlükleri” ve “Broken Lines” filmleridir. Tiyatrodaki oyunları ise Londra’daki Ulusal Tiyatro’da oynanan Kwame Kwei-Armah’in “Fix Up” adlı oyunudur.
İngiltere’de hızla yükselen aktörlerden biri olan TOBY KEBBELL (Garsiv), bu yaz gösterime girecek olan “Sihirbazın Çırağı”nda Nicolas Cage ve Alfred Molina ile birlikte rol aldı. Bu yılın sonunda doğru Kebbell, yönetmen Robert Redford’un Lincoln suikastından uyarlanan “The Conspirators”da rol alacaktır. Bu filmde James McEvoy ve Robin Wright ile birlikte başrol olarak John Wilkes Booth’u oynayacaktır.
Kebbell, Pontefract, Kuzey Yorkshire’da dünyaya geldi ve Newark, Nottinghamshire’da büyüdü. Daha ilkokuldayken doymak bilmez bir ilgiyle drama hocasının profesyonel aktörlük kariyerinin zor olacağını söylemesine rağmen cesaretlendirmesiyle aktörlüğe ilgi duydu. Nottinghamshire’daki Central Television Workshop’a katıldığında ise bağımsız sinema yapımcısı ve İngiliz orta sınıf işçilerinin günlükleriyle kendine has bir kitle edinen Shane Meadows tarafından Kebbell’in taze yetenekleri keşfedildi. Meadows, Kebbell’i Paddy Considine ve Gary Stretch’in yanında “Dead Man’s Shoes” filminde Considine’in zeka özürlü erkek kardeşi olarak oynattı ve Kebbell, böylece hem eleştirmenlerden hem de seyircilerden gözle görülür övgüler almasının yanı sıra bir de İngiliz Bağımsız Sinema Ödülleri’nde (BIFA) En İyi Yeni Oyuncu adaylığı kazandı.
Kast ajansı Lucinda Syson’a Gary Stretch tarafından tanıtılmasıyla Kebbell, onu Colin Farrell, Angelina Jolie, Val Kilmer, Anthony Hopkins ve Jared Leto’nun rol aldığı “İskender” filminde ufak ama önemli bir rol olan Mekadon Kralı Philip’in suikastçısı Pausanius olarak oynatan yapımcı Oliver Stone ile tanıştı. Bu sayede West End sahnesinde R.C. Sheriff’in yapımı olan ve David Grindley tarafından yönetilen “Journey’s End” oyununda rol aldı.
Kebbell, televizyon dünyasına İslington’daki ünlü Almeida Tiyatrosu’nda yönetmen Michael Attenborough'un sahnelediği “Enemies” oyununda yer almadan önce İngiltere’deki Disney Kanalı’nda program sunucu olarak seslendirme işi yaparak başladı. Daha sonra, sinemaya yönetmen Anton Corbijn'in övülen senaryolaştırılmış biyografi filmi “Control”de Joy Division’ın Ian Curtis’i olarak rol alarak döndü. Bu rolüyle Kebbell, İngiliz Bağımsız Sinema Ödülleri (BIFA)’nde En İyi Yardımcı Aktör ve Edinburgh Film Festival'inde Öncü Ödülü’nü kucakladı. Londra Eleştirmenlerinin Seçimi Ödüllerin’de de En İyi Yardımcı Aktör olarak adaylık aldı.
Kebbell, yönetmen Guy Ritchie'nin “RocknRolla” filmindeki başrol olan uyuşturucu bağımlısı Johnny Quid rolü için ilk seçenekti. Gerard Butler, Thandie Newton, Tom Wilkinson, Idris Elba ve Gemma Arterton’un da rol aldığı bu filmdeki rol ona daha çok övgü dolu eleştirmen ve seyirci geri dönüşü getirdi. Kebbell, henüz BAFTA’nın 2009 Yükselen Yıldız ödülüne aday gösterildi. Londra’nın Doğu Yakası’nda oturuyor.
Dostları ilə paylaş: |