FarklılaşmanınEtkisi
Toplumsal düzende insanların en büyük ortak paydası tüketim gibi görünmek- tedir. Tüketim kültürü ve kümesinin oluşumunda küresel ve yerel dinamiklerle bun- larınetkileşimi belirleyicidir. Tüketim konusunda yerelden küresele doğru olan etki- ye Kjeldgaardve Askegaard"cooltüketim uygulamaları" adını vermektedir. Bu dacoololmayı bir değer olarak benimseyen günümüz gençliği için özellikle geçerli ola- bilecek bir tanımlamadır. Yazarlar geçerli tüketim kültüründeki yerel-küresel etkileşi- mi aynı zamanda "ortak ayrışma/ayrılık" kavramıyla dile getiriyorlar; yani tüketim pratiklerimizde aynı anda hem birbirimize benziyor hem birbirimizden ayrılıyoruz. Yaşam tarzının meslek sınıfları aracılığıyla ortaya çıktığı yaygınbir görüştür. Yaşam tarzı, değişik sınıfların tüketim kalıplarını etkileyerek, değişik yaşam biçimleri ortayakoymaktadır.Bourdieu' nundeğerlendirmesine göre; bireylerin kendilerini farklılaştırmak için kullandıkları hayat tarzları ve kültürleri beğenilerinin, yalnızca bireylerin gelir düzeyi ve mesleki konumlarına göre değil, sanat, edebiyat, felsefe ve sosyal bilim gibi alanlardaki kültürel sermayelerine ve zamangeçirme pratiklerinegöre de şekillenmektedir. Kültürel sermayeninkendine özgü bir değer yapısıbulunmaktadır.
ModanınEtkisi
Moda, kapitalist sistemin mantığı içerisinde üretilip bireylerin farklılık ihtiyaçlarına cevap veriyormuş gibi görünse de diğer yandan, aidiyetlik duygusunu pekiştirme işlevinede sahip bulunmaktadır. Bireyselliği ve farklılığı ortaya çıkartmasına rağmen moda, bir yandan da bireyin kendisine benzerbir gruba, bir sınıfa ait olduğunu hissettirmektedir. Tüketiciler, neyin, nasıl ve hangi tüketimtopluluğuna girmekiçin tüketileceğini, durmadan değişen yaşam stillerini modadanöğrenmektedirler. Veblen' in oluşturduğu'süzülme' kuramı,birbirine karşıt olan iki ilkeyibirlikte elealmaktadır. Alt sosyal gruplar, 'taklit' ilkesini takip ederek üst grupların kıyafetlerini kendilerine uyarlayarak yeni statüler oluşturmaya çalışmaktadır. Üst sosyalsınıflar ise, 'farklılaşma' ilkesini takip ederek, yeni oluşan modayauyumsağlamaya çalışmaktadırlar. Yani, taklit ve farklılık birbirini izleyen birözellik göstermektedir. Bir alt sınıf, bir üst sınıfın stiline, sembolüne uyum sağlamak için, onun kendisine en yakın üst sınıfa süzülmesini beklemektedir. Moda, rekabet koşullarında, kitleleri satın alma ve tüketmeye yöneltmek amacıyla planlanmış bir pazarlama tekniğidir. Modanın bireyselleştirme ve farklılaştırma iddiaları endüstriyel ürünlerin satın alınmasındangeçerek elde edilmektedir.
KentleşmeninEtkisi
Kent gibi büyük bir nüfus yoğunluluğununyaşadığı yerleşim alanlarında bireylerle kurumlar arasındaki sosyal ilişkiler, insanların düşünce ve davranışlarının değişmesine sebep olmaktadır. Dünyadaki pek çok ülkede ortak olarak görülen ve sosyolojik anlamda topluluk halinde yaşayan insanların sanayileşme, kentleşme vediğer faktörlerin etkisiyle ilişkiler örgütlenip, yapılaşma arttıkça ve büyük toplum yaşam tarzına geçildiğinde büyük değişim gözlenmektedir.
Büyük kentlerde yaşayanlar, artık tasarruf edip, giyim kuşam gibi önemsiz şeylere harcama yapmayan o eski tip tüketicilerden farklılaşmaktadır. Şehirdeki birey daha çok, bir kimlik duygusu oluşturabilmek, kim olarak algılanmayı istiyorsaonun için tüketmektedir. Bocockbir bireyin kendisini diğerlerinden farklı kılabilmek için kullandığı giyim kuşam tarzının, diğer bireyler tarafından daanlaşılıp yorumlanabilmesi için diğerleri ile ortak birtakım kültürel semboller paylaşabileceğinisavunmaktadır.
Modern kentlerde insanlar artık ihtiyaçları için tüketmemekte, toplumsal yaşamda kendilerine daha uygunimajlaroluşturmaamacıyla tüketimeyönelmektedir.Dolayısıyla tüketimin göstergeler yoluyla kendini ifade etme vemetalar aracılığıyla kendine uygun yaşam tarzları oluşturmaya yardımcı olanbir eylem olduğu söylenebilir.
Boş ZamanınEtkisi
Bulunduğumuz ortamda bir yandan birey, özgün olmaküzerine sürekli vur- guyaparken, öte yandan birey olmak gitgide güçleşmektedir. Bunda bireyin tüketici olarak toplumsallaşmasında etkili kurumların, zaman içindeki değişimi önem kazanmaktadır. Boş zamanı tanımlayan farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Boş zaman, günün 24 saatini ele olarak bundan çalışma, uyuma, yeme, psikolojik-fizyolojik ihtiyaçlara yönelik zorunlu etkinliklere ayrılan zamanların çıkarılması şeklinde tanımlamak mümkündür. Boş zaman, kişinin işinden ya da diğer görevlerinden sonraserbest kaldığı rahatlama, eğlenme, sosyal başarı, kişisel gelişim amaçlarına yönelik faydalı kılınan zamandır. Boş zaman, hayatın gerekliliklerinin yerine getirilmesindensonra arta kalan, serbest ve zorunlu olmayanzamanolarak tanımlanabilir.
Boş zaman olgusunun, tüketim kültürü içinde yaşam tarzı olarak günlük hayatta yer edinmesi sağlanmıştır. Tüketim yoluyla insanların daha fazla boş zamana sahip olmasını gerektiren bir yaşamtarzı oluşmaktadır. Medyaaracılığıyla, alışverişin farklı biçimlerinin, görüntülerinin, yaygınlaştırılması; elektronik ortamdan alışverişi olanaklı kılan web siteleri ve tüketimamacıyla kurulan,boşzaman değerlendirmenin en iyi yöntemi olarak sunulan alışveriş merkezleri gibi gelişmelerle tüketimciyaşamtarzı ve boşzaman faaliyetleri oluşmaktadır. Sanayi sonrasıdönemde, boş zaman özgürlüğünün anlamı kaybolmuştur. Boş zamanın tüketimi işe yansımış; bireyselci hale gelip, alışveriş ilişkilerini içerir olmuştur. Farklı sınıfsal süreçleri yaşayan çalışanların, serbest zamanlarda gösterdikleri yaşam deneyimleri çeşitlenmiştir. Gösterişli tüketim ve gösterişli boş zaman, bireylerin harcama ve tüketme yetenekleriylekomşularınıetkileyerek daha fazla saygınlık eldeetme çabaları şeklinde, ekonomik kaynakların müsrifçe kullanımı haline gelmiştir .Zaten gösteriş için tüketim, zenginlerin boş yaşam tarzının faaliyetidir. Tüketim yoluyla insanların daha fazla boş zamana sahip olmasını gerektiren bir yaşam tarzı günümüzde oluşmuştur.
Bir Eğlence Aracı Olan Televizyon
Kitle iletişim araçları insanlara ulaşılabilirliği niteliğinde kitlelere hitap eden, kitlelerin haber alma, bilgilendirme işlevlerinin yanı sıra kitleleri eğlendiren araçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda en etkin ve her evde baş köşe de oluşuyla televizyon kitle iletişim araçları arasında eğlenme ihtiyacını karşılayan, boş zamanı değerlendirme adına kullanılan önemli bir kitle iletişim aracıdır.
Asıl anlamını prime-time kuşağındaki programlarda bulan eğlence medyası Mills'egöre toplumsal denetimingüçlü biraracıdırçünkü "insanlareğlence kültürüne zihinleri en gevşemiş,bedenleri en yorgunken maruz kalır ve buda medyanın karakterleri ile özdeşleşme için kolay yanıtlar sunar. Çalışma hayatının tek düzeliği, sıkıcılığı, bıkkınlığı ve rutinitelevizyonun prime-time kuşağı programlarında yerini renkliliğe, heyecana,coşkuna ve sürprizlere bırakır.
Prime-Time Kuşağında izlemeOranı
Günlük televizyon izleme eğilimleri incelendiğinde okul, çalışma hayatı, günlük meşguliyetlerden sonra insanların dinlendiği zaman dilimlerinde televizyonu daha çok izledikleri gözlemlenmektedir.Prime-time dediğimiz bu aralık akşam saatlerinde yayınlanan, yarışma programları, devamının ne olacağı beklenen ya da zengin yaşam tarzıyla sunulan ünlüler geçidi şeklinde, zaman zaman eğlendiren, güldüren, zaman zaman dramatik öğelerle bezenmiş dizilerden oluşmaktadır.
Bağımlılık Haline GelenDizi SeriyalKavramı
Televizyon insanların hayatlarına aileden biriymiş gibi dahil olmuş evlerin oturma, misafir, yatak odalarında hatta mutfaklarındabaş köşeye oturmuş durumdadır. Televizyonun kendine göre anlatım yapısıbelirginözelliğini oluşturmaktadır. Bir başka deyişle televizyon izleyicisinehitap ederken,ailenin o anki sohbete katılan diğer bir ferdi gibi yaklaşmaktadır, bu da anlatımın daha kısa, basit ve samimi bir yapıya sahip olmasını sağlamaktadır.
Bağ ve Özdeşim Kurulan Dizi Karakterleri
Televizyonun etkisi geçmişten günümüze yadsınmaz bir gerçektir. Kitleleri etkilemede televizyonun gerek ideolojik gerek kültürel gerek kimlik oluşumu gereksetüketimi teşvik etme anlamında, birçokfaktöre etkisisıralanabilir.Diziler günümüzdeTürk televizyonlarında bu etkinliğin en önemli parçası halinegelmiştir.
Şener gençlik dönemini şu şekilde ifade etmektedir: Yetişme dönemindeerkek çocuk babasını,kız çocuk annesini örnek alır. Ergenlikte birey ailesinin etkisinden sıyrılır fakat kendine yeni örnekler seçmektedir. Hayran olduğu bir kişiden bir süre sonra vazgeçebilir ve kendine yeni bir özdeşim örneği bulur.Çünkü budönem hayranlıkların bol olduğu bir dönemdir ve gencin duyguları gibi beğenileri de sık sık değişim gösterebilmektedir. Genç bu şekilde deneye deneyekendi kişiliğini bulur. Gencin davranışları benimsemesinde ailesinin yaşadığı yakın çevrenin olduğu kadar, toplumun ve kitle iletişiminin de rolü vardır. Bunlar, sosyalleşme çevreleriolarak, gencin olumlu veya olumsuz yönde sosyalleşmesine katkıda bulundukları gibi özdeşleşme objeleri yaratarak, gencin kişiliğinin oluşmasında da etkilidir. Filmler ve televizyon dizilerindeki oyuncuların davranışları, canlandırdıkları karakterlerin özellikleri, filmlerin ve dizilerin konuları seyredenlerin beğendiği özelliklerle paralellik oluşturduğunda,seyredenler kendilerini dizi-film kahramanlarınınyerine koymakta ve onlarla kendileriniözdeşleştirmektedirler. İzlenen dizilerin en beğenilen özelliklerine; B: "Genç oyuncuların olması velise dizisi olması", S: "Lise dizisi olması", N: "Komik, bana hitap ediyor olması" ifadeleri ayrıca; kendilerini yerine koydukları karakterler sorusunu: B: "Var. Reyhan karakterini kendime çok yakın buluyorum.", A: " Tonysopranos benim adamım ve Kuzey", S: " Var. Bir Aşk Hikâyesi, Ceylan.", N: "Dizi şu anda yayında değil ama Hanımın Çiftliği'ndeki Güllü karakterininyerine koyduğum oluyordu kendimi. Bir de eskilerden Yağmur Zamanıadlı dizideki Eylül karakterinin.",N:"Güneşi Beklerken dizisindeki Zeynepkarakterini beğeniyorum diyebilirim. Sağlamve otoriter karakteri hoşuma gidiyor.", G: "Leylailebenzerliğimolduğunu düşünüyorum, doğal bir karakter olarak geliyorgözüme, doğaçlama oynuyor sanki." G: "Oradaki başrol oynayan kız kadar güzel olmak isterdim." şeklinde cevaplandırmışlardır. Bu bağgençlerin kişilik oluşumu üzerinde ve tüketim faaliyetlerinde yol gösterici olmaktadır.
Diziler Yoluyla Üretilen ve Tüketilen Yaşam Tarzı
Televizyon dizileri gerçeğin yansıması olmakla birlikte, gerçeğin yeniden üretimi anlamını taşımaktadır. Gerçekte kişinin hayatında var olmayan biryaşam diziler aracılığıyla sunulmakta ve bir anlamda arzu oluşturup, bir anlamda dahayallerle tatmin edilmekte yani tüketilmektedir.
Güzel evler, göz kamaştıran kıyafetler, pahalı arabalar, değerli hediyeler, mücevherler, partiler paranın yapabildiklerine soapdünyasından verilebilecek ilk örneklerdir. Partiler ve evlilik törenleri, büyük ve görkemli olmaktadır. Yaşam tarzı ile ilgili olarak da, tüketim kültürü bize belirlibir tarzın projesinivermektedir; çünkü tüketimkültürü,bütün sosyal grupların statü farklılıklarının kaynağının anlamlandırıcısıve bizim arzularımız ve hayallerimizin başlıca kaynağınıoluşturmaktadır. Bağ kurulan, sevilen karakterlerin yaşadıkları mekanlar, arkadaşlıklar, hayat tarzları ve karakterleri lise gençliği üzerinde etki oluşturmaktadır. Yaşamak istenen arzulanan hayat bir anlamdadizileraracılığıyla tatminedilmektedir. "Bu karakterlerin yerinde olmayı ister miydin?" sorusuna: A: "Evet, ama kiloluyum.", S: "İsterdim. Masallardaki gibi yaşamak hep hayalimdir zaten." G: "Olmak isterdim, çünkü oyunculuğun özel ve beceri gerektirdiğini düşünüyorum sevdiğim karakterin fazlasıyla yetenekli olduğunu düşünüyorum." derken, "Dizilerde en çok dikkatini çeken şeyler neler oluyor?" sorusuna: B: "karakterler", S: "dekorasyon", A: "giyim ve yaşamtarzları",P: "karakterler, evler ve arabalar",S:"karakterler ve dekorasyon", S: "giyim ve karakterin hareketleri" A: " karakter", N: "giyim benim için ön sıralarda ama karakteri ve konuşması daha baskın. Dikkatimi tamamen üslubuylaçekebilir. Mekân ve giyim konusunda bir çekiciliği var, onlar gibiyaşamamak isterdim."G: "Karakterlerin yaptığı esprinin kalitelisi herzaman dikkatimi çekmiştir." S: "Kim masallardaki gibi yaşamak istemez ki? Mükemmel bir hayat herkesin hayalidir. Ben de isterdim.", G: "o arabalardan birinin benim olmasını isterdim",şeklinde verilen cevaplar; arabalar, evler,dekorasyonla karakterlerin yaşam tarzına özenildiğinin bir göstergesidir.
Gerçeğin Yeniden İnşası AnlamındaDiziler
Diziler gerçek yaşamdan esinlenseler bile gerçeğin tekrar kurgulanmış hali olarak bize sunulmaktadırlar. Lise gençliği dizilerdesunulan bu hayatların gerçeği bir
anlamda yansıttığını düşünselerde abartıya kaçan ve gerçek dışı durumların kurgulandığını dadüşünmektedirler.
"Televizyon, tamamlanmamış bir dünya sunmaktadır önümüze ve bu diziler sürekli olarak dünyayı yenideninşa etmeye zorlamaktadır. Günlükyaşamda gördüğümüz imgeler bir bütün ve sabittir. Oysa televizyon, daha hızlı bir şeklide bizi günlükyaşamdan uzaklaştırmaktadır. Böylece televizyonizleyiciyi bambaşka dünyalara götürmekte, gerçekten farklı bir gerçek sunmaktadır.
Araştırmada sorulan "Dizilergerçeği yansıtıyormu?" sorusuna "Evet" yanıtını 2 kişi, "Hayır" yanıtını 1 kişi vermiştir. Geriye kalan 9 kişi ise "Hayır ama gerçeği yansıtantarafları da var." şeklinde biraz daha olumsuzbirifade kullanmışlardır.
Dizilerin, Tüketim FaktörüneEtkisi
Tüketim, ihtiyacı karşılamanın yanı sıra kitleiletişim araçlarıyla üretilen yine bu araçlar aracılığıyla tüketilen bir kültürel meta haline gelmektedir. Küreselleşmeyle birlikte sınırlar ortadan kalkmış, bu durum tüketim faaliyetlerin uluslararası bir alana yayılmasına sebep olmuştur. Bu yayılmakültürel olgularındafarklı kültürler tarafından benimsemesine sebep olmaktadır. Artık tüketim, kitle iletişim araçlarında görülen her şey ya da çoğu şeyanlamına gelmektedir.
Tüketim günümüz dünyasının ideolojisidir ve temelinde daha fazla üretim daha fazla tüketim sonucunda daha fazla refah görüşündeolanlar olduğu gibitüketimiinsan özgürlüğünükısıtlayan, insanı başkalarına bağımlıhale getiren, insanınyabancılaşmasındaki önemli bir etken olarak gören düşünürlerde bulunmaktadır. Diziler oyunculardan konusuna kadar; birçok noktada izleyici üzerinde imgeler bırakmaktadır. Bu gündelik yaşamda; cep telefonu melodisi olarak, kimi zamandizideki karakterlerin giyim tarzı, saç şekli, konuşma biçimi, jest ve mimikleri gibi imgelerle kendisini göstermektedir.
Haz ve Doyum Sağlama Aracı Diziler
Kişi sahip olamadığı, beğenip istediğiya da ulaşamadığı birçok şeye karşı ilgi duymaktadır. Bu ilgi kişinin belirli bir ürünü vehizmeti takip etmesini, izlemesini sağlamaktadır. Bu durum sahip olunamasa da ürün ya da hizmeti kullanan kişileri görmek, bu kişiler üzerinden keyif almayı beraberinde getirmektedir. Tüketim kültürünün ve tüketim bilincinin oluşması süreklibir sahip olma isteği, tüketme ve bu tüketmeyle mutlu olma duygusunu beraberinde getirmektedir. Bu duyguyu tatmin bazen istenilenin alınamaması ya da istenilene ulaşılamaması şeklinde olduğunda tatmin duygusunun giderilmesi anlamınıtaşımaktadır.
Tüketimi tetikleyen faktörlerin arasında başkasının üzerinden keyif almaya dayanan bir istek bulunmaktadır.unbox.it.com ve unboxing.com gibi sitelerde bilgisayar kullanıcıları dünyanın dört bir köşesindeki hiç tanımadığıkişilerin yeni satın aldıkları çeşitli ürünleri satıp almalarını izleyebiliyor. Organicreklam ajansında Yeni Platformların Yürütmeden Sorumlu Müdürü ChadStoller'inbelirttiği gibi, "Bu tutkunun ulaştığı bir doruk noktası. Bazı şeyleri satın almayı çok istediği ve bunlara büyük özlem duyduğu halde almaya gücü yetmeyen ya da şimdilik durumu uygun olmayan pek çok kişi var. Bu kişiler heveslerini bir şekildetatmin etme yolu arıyorlar." Haz almak ve bir başka kişi, olgu ya da olay üzerinden keyifsağlamak, tüketim toplumu haline geldiğimiz günümüzde tüketim kültürünün bir yansıması olarak deneklerden alınan cevapların bu doğrultu da olduğunu göstermektedir. S: "İsterdim. Masallarda ki gibi yaşamak hep hayalimdir zaten." G: "Olmak isterdim, çünkü oyunculuğun özel ve beceri gerektirdiğini düşünüyorum, sevdiğim karakterin fazlasıyla yetenekli olduğunu düşünüyorum." A: "Evet, çünkü Korkut çok yakışıklı, onunla oynayan kız olmak çok güzel." B: "Olmak isterdim, çünkü Reyhançok eğlenceli görünüyor." Z: "Evet. O karakter gibi mimar olmayı düşünebilirdim." Z: "Oradaki başrol oynayan kız kadar güzel olmak ve o arabalardan birinin benimolmasını isterdim." S: "Kim masallardaki gibi yaşamak istemez ki? Mükemmel birhayat herkesin hayalidir. Bende isterdim." N: "Onlar gibi giyinip, gezip (giyinmekderken kaliteden bahsediyorum) onlar gibi yaşamamak isterdim."G: "Öyle bir ortamdabulunmak isterim tabiki." Diziler izleyiciye sahip olmak istediği hayatı, özdeşim kurduğu karakteri sunarak, tatmin oluşturup haz alma ve doyum duyguları sağlamaktadır.
Dizi İzlenirliğinde ve Tüketim Bilincini Oluşturma Sürecinde Ünlü KişilerinRolü
Günlük yaşamın vazgeçilmezihaline gelen dizilerde, sevilen oyuncularla karakterler oluşturulmaktadır. Ünlü, popülerolmuş, hayran kitlesiolan, yakışıklı/güzel kişilerin canlandırdığı karakterler izleyicileri daha fazla etkilemekte, dizilerin izlenirliğini artırmaktadır.
Televizyon dünyasını cazip hale getirmeninen kolay yolu, budünyayı "popüler kişiliklerle" dolu hale getirmektir. Televizyon, popüler kişilik üretme aracı olarak görev yapmaktadır. Popüler kişiliklerin kendi aralarındaki samimi muhabbetlerine tanık olmak seyirci içinçok cazipbir tecrübedir. Televizyonun seyirlik dünyası nereye bakılsa karşımıza bir ünlünün çıktığı, popüler isimler, yüzler ve seslerin birbirine geçtiği bir ünlüler resmigeçididir. Ünlüler geçidinin en yoğun olduğu programların başında televizyon dizileri gelmektedir.
Ünlüler geçidi olan dizi oyuncularının fan kulüpleri hayranlığın ne seviye de olduğunun en büyük göstergelerinden bir tanesidir. Herhangi birizleyici kitlesinin yer aldığı konuklu programa katılan oyuncuların beraberinde hayran kitleleri de gelmektedir. Dizilerin izlenirliğini sağlayan unsurların başında da ünlü, sevilen, beğenilen oyunculara duyulan hayranlık vardır. Bu hayranlık lise gençliği üzerinde kişilik oluşumu, özdeşim kurma çabası, haz ve doyum almanın dışında tüketime teşvik eden bir konuma ulaşmaktadır. Mülakata katılanların dizileri neden dolayı izledikleri sorulduğunda, A: "Oyuncu.", Z: "Oyuncu ve Konu.",S: "İyi, kaliteli oyuncu.", G: "Sevdiğim oyuncu." yanıtını vermiş, dizinin neden beğenildiği ise; G: "oyunculuğun özel ve beceri gerektirdiğini düşünüyorum sevdiğim oyuncunun fazlasıyla yetenekli olduğunu düşünüyorum.", N: "...korkut çok yakışıklı onunla oynayan kız olmak çok güzel olurdu.", B: "O diziyi izliyorum çünkü oyuncu çok yakışıklı, çok seviyorum.", S: "Dizide beğenerek izlediğim oyuncuvar.",A: "İzliyorum çünkü genç oyuncuların olması..." şeklindeki cevaplarla öğrenilmiştir.
ÇocuklarınDeğişenİlgileriveKaybolan‘Çocukluk’
Televizyon ve şimdilerde internet, çocukların ilgilerinde belirgin değişimler yaratmıştır. Ancakenönemlisi,çocuklarınkimizamankendiistekleriilekimizamandayetişkinlerinizleme tercihleri nedeniyle karşı karşıya kaldıkları çeşitli medya içerikleri, çocukları yetişkinlerin başa çıkmadazorlandıklarıbirkaygıdünyasınataşımaktadır.Buanlamdaetkileri,çocuklardakültürel kırılma ve ilgilerde kaymanın ötesine uzanmaktadır. Zira insanlar, genellikle televizyonda normal olanın gösterildiğine inanmakta ve buna bağlı olarak televizyonda gördüklerinden oldukçaetkilenmektedirler. genellikle kaygı uyandıran haber içeriklerine ve görüntülere kolektif olarak maruz kalınmaktadır.Bunlarınçocukpsikolojisiüzerindekietkisininyetişkinlerekıyaslanitelikaçıdan katlandığınıdüşünmekyanlışolmayacaktır.
Çocukluğun yitirilmesinde televizyon tek başına bir aktör değildir. Tüketim toplumu içindeçocuklukileyetişkinlikarasındakiayırıcıçizgihızlaaşınmaktaveçocukluğunkendiside hızla tükenmektedir. Ayrıca birbirine benzeme, marka tutkusunun yaygınlaşması, çocuk oyunlarının giderek yitmesi, sürekli can sıkıntısı halinin kalıcılaşması, çocukluğun tüketim kültürüiçindeyenidenbiçimlenmesinin,yitirilişininişaretleriolarakalınabilir. Marjinal örnekler (sözgelimi, belli bir siyasetin, inancın, ideolojininsözcülüğünü yapanvebuamaçlareklâmdışıfinansmansağlamışkanallar)dışındageneldemedya,fakatözeldetelevizyon küresel tüketim kültürünün söylemini taşımaktadır. Bugün dünyanınpekçokülkesindegençlerkablolutelevizyon,ceptelefonu,internet,dergiler,bilgisayaroyunlarıvs.gibipekçokfarklımedyaseçeneğinekolaycaulaşabilmekte,onlarasahipolabilmektedir.Ayrıca,buşekilde çocuk ve gençler aynı programlara, aynı karakterlere, aynıürünleremaruzkalmaktadırlar. Televizyonçocuğunilgisiniçekenbirincimecrahalinegelirken,sosyalistenirliğiyüksek bir çocuk idealinin gerçek olma ihtimali de git gide azalmaktadır. Bilgisayar oyunları ve televizyon ile haşır neşir çocuk prototipi, kitap okuyan ve akranları ile oyun oynayarak sosyalleşen çocuk idealinden çok uzaktır. Buna karşın, Alver ve Gül’ün (2005) İstanbul’da yaşayan 1000 çocuk üzerinde yaptıkları araştırmanın sonuçlarına göre, çocukların televizyon izleme süreleri kitap okuma sıklığına göre daha fazladır. Tıpkı kitaplarla olan ilişkilerinde olduğu gibi çocuk oyunlarının doğasında da önemli oranda değişimler meydana gelmektedir. Gözlemler, çocuklar zamanlarını gittikçe artan bir şekilde bilgisayar oyunlarının başında geçirdiğineişaretetmektedir.
Çocuk ve gençler açısından, televizyonun tahtına göz dikmiş diğer görsel iletişim aracı bilgisayardır.Özellikleinternetkullanımıylaberaberbilgisayar,televizyonakıyaslakullanımının kontrolü çok daha zor, fakat etkileşimci özelliği ile televizyondan daha etkili olmaya adaydır. Kaldı ki gelecekte, internet ortamında TV izlemenin yaygınlaşması mümkün olduğunda, özellikle çoklu-medya teknolojisine aşina olan çocuk ve gençler için bu iki mecra, büyük bir olasılıklabirleşecektir.
Bilgisayar, çocukların ilgi alanına giren bir dizi ürüne (örn. DVD veya VCD formatlarındavideo,oyun,kitapvb)nihaiulaşımortamıiken,internetbağlantısısayesindebilgi erişimi, çevrimiçi oyun, haber, ırkçı propaganda, porno ağlarına kadar geniş bir yelpaze oluşturan önemli bir mecra niteliği kazanmıştır. Dolayısıyla televizyon gibi bilgisayar da kullanıma bağlı olarak olumlu katkıların veya olumsuz etkilerin kaynağıdır. Nitekim bilgisayar kullanımı konusunda ailelerin tutumları farklılaşmaktadır. Kimi ebeveyn bilgisayar ve internet kullanımınıçağiledahauyumluolma,dahaileribirdüzeygibialgılamaktaveçocukvegençleri bilgisayar kullanımı konusunda desteklemekteyken, kimine göre bilgisayar çocukları sosyal hayattan koparmaktadır ve kullanımı kontrol altında tutulmalıdır. Bir grup ise çocuğun internet kafelere gitmesine engel olmak adına, durumu gönülsüzce kabullenmiş görünmektedir. Bu gözlemler Batı’da yapılan bazı araştırmalar ile paralellik göstermektedir. Kanadalı ailelerle yapılan bir çalışmada, bu ailelerin çocuklarının interneti kullanmalarıyla ilgili olarak iyimser olduklarını, zira internetin geleceğin yöntemi olduğuna inandıklarını göstermektedir. Bu aileler çocuklarının bilgisayarda genellikle okulla ilgili ödevler, araştırmalar dolayısıyla vakit geçirdiklerineinanmaktadırlar. Çocuk kültürü ve medya bağlamında halen yaygın olmayan diğer bir araştırma geleneği ise iletişim alanındaki alımlama(reception) çalışmalarıyla paralellik gösterir. Bu görüşe göre çocuklar yetişkinlerin ideolojik mesajlarının alıcılarıdır. Ancak tamamen edilgin değillerdir, medya mesajlarını metinler arası bir biçimde eylemli olarak alırlar. Dolayısıyla çocuk düşüncesinin işleyişi ve içeriği, yetişkininkinden tamamen farklı olduğu varsayımı doğru değildir. Çocuklar masum ve kırılgan olmadıkları gibi özel yollarla düşünmezler, insan düşüncesinin bütün karakteristiklerine sahiptirler. Dyson çalışmasında sınıfta bir iletişim zinciri kurmak suretiyle, popüler medyadaki yaygın öykülerin okul çocukları tarafından kullanımını etnografik yöntemle incelemiştir. Araştırmacı sınıf ortamının, dialojik bir süreç içinde anlamın yeniden yazımında bir araç haline geldiğini; sınıf etkileşimleri içinde çocukların, tıpkı yetişkinler gibi, medya içeriklerini kendi ideolojik ilgileri doğrultusunda yeniden ürettiklerinigözlemiştir.
Sonuç olarak medya mesajları etki gücünü metinler arası bir ilişkide kazanmaktadır. Televizyonveyabilgisayararacılığıileçocukvegençlereulaşanideolojikyadabanaliçerikler, daha geniş ölçekte, çocuk ya da yetişkin herkesi kuşatan küresel tüketim kültürünün ve ideolojisinin içerikleridir. Dolayısıyla ‘çocukluk ve medya etkileri’ üzerine kuramsal veya uygulamaya dönük bir projenin ortaya konması, ancak problemin günlük hayata sinmiş küresel tüketimkültürü,medyaveçocukluküçgenindeelealınmasıdurumundamümkünolacaktır.
Ayrıca medya-çocuk ilişkisine, sadece kayıplar üzerinden bakmak bizi muhafazakâr bir körlüğe götürebilir. Gigli’ye (2004) göre ise medya, çocuklar ve gençler için iki karşıt tema sunabilmektedir:Fırsatlarveriskler.Örneğinmedyanınküreselleşmesiçocuklarınbakışaçılarını genişletebilmekte ve bilgiye eşit ulaşım hakkını sağlayabilmektedir. Öte yandan kültürel özdeşleşme ve değerleri tehdit edebilmektedir. Teknolojik gelişmeler yeni yetenekler ve gençlerin aralarında daha fazla paylaşım fırsatı sağlayabilmekte, öte yandan çocukluğun yozlaşmasınadanedenolabilmektedir.
Gigli’nin önerisi, ailelerin, eğitimcilerin, sosyal bilimcilerin katkılarını bekleyen en gerçekçiöneridir.Nitekimbuamaçlaülkemizdedeönemlibiradımatılmış;beşpilotildeseçilen ilköğretim okullarında, 2006-2007 eğitim öğretim yılından itibaren seçmeli olarak medya okuryazarlığı dersinin okutulmasıkararlaştırılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |